Süre                : 1 Saat 33 dakika
Çıkış Tarihi     : 07 Mayıs 2004 Cuma, Yapım Yılı : 2004
Türü                : Drama,Romantik,Bilim Kurgu,Heyecanlı
Ülke                : İngiltere
Yapımcı          :  British Broadcasting Corporation (BBC) , Kailash Picture Company , Revolution Films
Yönetmen       : Michael Winterbottom (IMDB)(ekşi)
Senarist          : Frank Cottrell Boyce (IMDB)(ekşi)
Oyuncular      : Tim Robbins (IMDB)(ekşi), Togo Igawa (IMDB)(ekşi), Nabil Elouahabi (IMDB), Samantha Morton (IMDB)(ekşi), Natalie Mendoza (IMDB)(ekşi), Om Puri (IMDB), Nina Fog (IMDB)(ekşi), Christopher Simpson (IMDB)(ekşi), Jeanne Balibar (IMDB), Nina Sosanya (IMDB), Benedict Wong (IMDB), Nina Wadia (IMDB), Essie Davis (IMDB), Jennifer Lim (IMDB), Archie Panjabi (IMDB), Nabil Massad (IMDB), Kristin Scott Thomas (IMDB)

Code 46 (~ Kod 46) ' Filminin Konusu :
Yakın gelecekte, şehir devletlerine benzer bir idari yapı kurulmuş ve giriş çıkışlar 'papel' adı verilen özel bir belgeyle kontrol edilmektedir. Papel sahibi olmayanlar şehirler arasında seyahat edememektedir. Şehirlerın dışındaki çöllerde ise kaçaklar ve sürgünler yaşamaktadır.Bir sigorta müfettişi olan William, sahte Papel ticaretini soruşturmak üzere Şangay'a gönderilir. Araştırması devam ederken Maria adlı bir şüpheliye ulaşır. Kadının suçlu olduğunu bilmesine rağmen ona aşık olur ve suçu gizler. Aralarındaki ilişki, William'ın Papel'inin süresi dolana kadar, yani sadece 24 saat için de olsa çok tutkulu yaşanır. Kadını tekrar görebilmek için kaçak belgelerle seyahat etmeye razı olan William, onunla birlikte çöle kaçar. Fakat ilişkileri, kanunlara uygun olmayan bir hamilelik yüzünden tamamen sarpa saracaktır...


  • "gece kulubunde calan parca; freakpower song no 6"
  • "izlemek için dvdsini hatayla kiraladığım , ve 2 günde bitiremediğim film...sonuçta bir kurgudur , dünyanın en aptal filminin bile sonu merak edilir ama niyeyse benim için bitmeyen sıkıcı bi film..."
  • "kendini keyifle izlettiren bir aşk filmi.."




Facebook Yorumları
  • comment image

    ultima görüntü yönetmenliği ve primo oyunculuk, tutarsızlıklara dolu hikaye, müşkülpesent ekşi sözlük yazarı.

    --- spoiler ---

    rüya gibi ilerleyen film william'ın (baş karakter) anasının 1:1 genetik kopyasını yatağa bağlayıp (kızdan rızalı olarak) düzmesiyle ensest porno moduna geçiyor.

    (bkz: emrah koş ananın genetik kopyasını aygazcılar...)

    bunun dışında anlayamadığım (evet evet hayal mahsülünü gerçek gibi değerlendirmemek lazım..); nano teknolojinin dibine vurmuşsun hala 40'larda nazi almanya'sında sahte pasaport hazırlayan yahudiler gibi tesis kurmuşsun vize pulu basıyorsun. adamın genetik yapısını istediğin gibi değiştirebildiğin halde adam hastalık kapar diye egzotik yerlere göndermiyorsun. ya git işine ya...

    ---
    spoiler ---


    (polyana garabettin huni - 23 Ocak 2010 19:50)

  • comment image

    ülkemizde çıkan dvd'sinde türkçe altyazıların çok fena, hatalarla dolu olduğu, alternatif dilde bir altyazının ise varolmadığı filmdir. konu zaten karmaşık, ingilizce bilmeyen birinin o çeviriyle filmi çözmesi imkansız gibi. ben winterbottom kutu seti olanını aldım, ondan bahsediyorum, ilgilisine belirtilir.


    (lecterhouse - 3 Şubat 2011 23:46)

  • comment image

    filmin enteresan sahnelerinden bir tanesi de esas kiz ile tim robins'in jebel ali'deki sevisme sahnesidir. daha once code 46 ihlal edildigi icin kizimiza bir virus verilmistir. bu virus sebebiyle, kizimizin vucudu, akildan bagimsiz olarak, sevismeyi reddetmektedir. ne var ki, esas kizimiz hormonlarina -diger deyisle viruse- boyun egmez ve sevgilisiyle birlikte olur.

    burada enteresan olan sudur. butun semavi dinler, yaklasik 3000 yildir cinsel iliskinin onune kurallar koymustur. zina, on emir arasinda da, yedi kebair arasinda da kendine yer bulmus, sevdigimiz bir gunahtir. butun ogretiler ve telkinler bu yonde iken, ademoglu hormonlarina engel koyamaz ve buyuk buyuk dedelerinin yaptigi gibi yasak elmanin pesinden kosarken, bu distopik hikayede, bilim zinayi engellemeyi urettigi virusler sayesinde vucudu kontrol ederek basaracagini sanmistir. ne var ki, kisa sacli sarisin kizimiz hormonlarinin kendini alikoymasina izin vermez ve vucudu isyan etse de sevdicegiyle birlikte olur.

    yasak tersten asilmistir. semavi dinlere gore nefsine hakim olamayan, biyolojik zimbirtilara gore hormonlarina karsi koyamayan iradesini kaybeden ademoglu, bu distopik cografyada nefsi/hormonlari uzerinde kurulan suni sinirlari ozgur iradesiyle asmistir. oyleyse o kadar da distopik bir gelecek tasavvuru degildir bu hikayede anlatilan.

    kafam cok karisik sozluk.


    (toz bezi - 10 Temmuz 2012 20:35)

  • comment image

    shawshank redemption'dan hatırladığımız tim robbins amcamızın oynadığı genlerle ilgi yakın gelecekte geçen bir film. yakın zamanda da ülkemizde de gösterme girebileceğinin duyumlarını aldığım bir film ayrıca..

    --- spoiler ---
    ufak ufacık bir seks sahnesi içeriyor onun dışında bir falsosu yok ama göğüs göstermeden kuku göstermişler aileyle izlemeye kalkılırsa dikkat edilecek bir mesele olabilir. konu olarak kod 46 diye bir olay var genetik olarak %25 %50 ve %100 uyumlu olduğunuz kişilerle birlikte olamıyorsunuz eğer olursanız bebeği alıyorlar ve sizin hafızanızı silebiliyorlar. eğer inadına beraber olursanız daha kötü sonuçlarla da karşılaşmanız olası. vizeler var dünyanın her yerine gitmek için bir şirket tarafından satılan ve genetik uyumluluğa göre belirlenen vizeleri satın almak durumundasınız. eğer genleriniz uygun değilse paranız olsa da vermiyorlar. fakat sphynx adlı bu şirkette çalışan birisi sahte vizelerle ortaya çıkıyor ve dünyanın çeşitli yerlerinde legal olmayan bu vizeleri kullanan insanlar ölmeye başlıyor. kahramanımız burada devreye giriyor ve bu sahte vizeleri araştırma için taa şangaya gidiyor. burada esas kızımızla karşılaşıyor ve aralarında bir çekim başlıyor. kahramanımız evli ve bir çocuğu var bu arada.
    gelecekle ilgili olarak her yerde teknolojik aletler olacağı(touchscreenler, hafıza kaydeden ajandalar,giriş çıkış kontrolleri vesaire) ve parmak izimizin,genlerimizin her yerde kullanılacağı öngörüsü oldukça tanıdık geliyor çünkü daha önce bilimkurgularda bunlara benzer şeyler kullanıldı. yenilik olarak ise virüs denilen ve insanlara çeşitli özellikler yükleyen minik programlar gelmiş. empati virüsü diye birşey yüklü mesela kahramanımıza başkalarının beyinlerini okuma gücü veriyor ve filmde oldukça yoğun olarak kullanılıyor. başka virüsler de var ve şirketler bunları kendi yararlarına kullanıyorlar. dimağınızı açmak için bir kişiye belli bir kişiyle ilikiye girmemesini söyleyen bir virüsü kendi isteği dışında bulaştırmak mümkün ve bunun hukuki boyutuyla pek ilgilenilmemiş. sanırım vatandaşlar üzerinde her türlü oyunu oynamanın yasal olduğu bir gelecek yaratılmaya çalışılmış.
    sıkıcı gibi gelse de ilginç konusuyla geleceğe yönelik yaklaşımları izlemek isteyen bilimkurgu severlerin hoşuna gidebilecek bir yapım. 10luk sisteme göre çok daha kolay olduğu için 5 üzerinden 3 veriyorum.
    ---
    spoiler ---


    (ozdek - 5 Ağustos 2004 01:30)

  • comment image

    yönetmeni michael winterbottom olan, bugüne kadar çekilmis sayisiz distopya öyküsünden hiçbir farkini göremedigim, daha çok yakin gelecekte geçen bir ask hikayesini anlatan film. filmin en belki de tek ilginç yani tüm insanlarin fransizca, ispanyolca, italyanca, arapça kelimelerle bezenmis bir ingilizce konusmalari. ama bir süre sonra bu fikrin de çok zorlama oldugunu anliyorsunuz çünkü rahatsiz etmeye basliyor. küresellesmenin dibine vuracakmisiz hissi yaratiyor.
    tamamen sahsi fikrimdir; bu türde en çok izlenesi film
    gattaca olsa gerektir.
    ayrica minority reportun samantha morton i da vardir bu filmde. isin ilginci sanki minority report un setinden alip bu filmin setine koymussun hatunu gibidir. ayni sac, ayni makyaj, ayni "simdi morgdan ciktim" hali ...


    (aburcubur - 18 Ağustos 2004 12:29)

  • comment image

    izlemek için dvdsini hatayla kiraladığım , ve 2 günde bitiremediğim film...sonuçta bir kurgudur , dünyanın en aptal filminin bile sonu merak edilir ama niyeyse benim için bitmeyen sıkıcı bi film...


    (alpocusto - 19 Ağustos 2004 10:17)

  • comment image

    morvern callar'da tanıştığım, minority report'da karşılaştığımda şaşırdığım, in america'da alıştığım, bu filmdeki müthiş performansı(mimikler, doğallık, duygularını aktarışı, duyularını kullanışı) ile takdir ettiğim samantha morton, ilginç gelecek kurgusu, pek bir muallakta olmasına rağmen gerçekten farklı olan senaryosuyla ve bir dil düşkünü olan bendenizi, birçok dilin tek bir dil altında toplanması fikriyle vuran ve arşivimde yerini alan bir film oldu bu..
    güzeldi, gerçekten güzel.


    (kafka - 21 Ağustos 2004 15:23)

  • comment image

    michael winterbottom daha once yaptigi in this world ile afgan refugee lerin londra'ya is bulmak icin kacis maceralarini oldukca gercekci ve huzunlu bir sekilde gozler onune sererek, politikaya ve ezilen azinliklara karsi ne kadar duyarli bir yonetmen oldugunu kanitlamisti. code 46'de ise sci-fi ve futurist bir hikaye icinde, gunumuzun politik sikintilarini ve gerceklerini, olmayan gercekliginin icine sikistiriveriyor ve yine ne kadar gorus acisi genis ve herkesin disladigi bir bolge olan orta doguya karsi ne kadar duyarli bir yonetmen oldugunu bir kez daha kanitliyor.
    code 46 bence bir ask hikayesi, umutsuz ve acimasiz bir peri masali sanki. dunyanin belki de en gerceklikten uzak sehri shanghai'da cekilmis. blade runner'da gordugumuz tarzda bir futurist sehir goruyoruz shanghai'da. ve film boyunca hic set kurulmamis, sehirde bulunan mekanlardan faydalanmis olunmasina ragmen hala sanki gelecekteymis gibi hissetmeden edemiyoruz. winterbottom herkese bircok dilin karisimindan olusan bir enternasyonel dil kullandiriyor. yine politik bir sekilde sanki sinirlar olmasin, butun diller birlessin, irklara son verilsin demek istiyor yonetmen. yine sinirlara ve irklara karsi olmasini, shanghai ve diger "main" sehirler ve sinirlar haricindeki yerlerin "outside" ya da "exile" olarak degerlendirmesinden de anlayabiliyoruz. morton ve robbins asklarini gercek anlamda yasamak icin ve sinirlardan uzak olmak icin bir arap sehrine kacinca, bu sehrin "outside" olarak degerlendirilmesinden de winterbottom'in yine ortadoguya ve ozellikle araplara karsi yapilan ayrimciligi elestiriyor oldugunu goruyoruz sanki. lakin sevgililer gercek asklarini, butun tutkusuyla ve kurallara karsi bas kaldirimiyla burda yasiyorlar.

    film ayni zamanda askin ve masumiyetin de politikaya alet edildigi bir gelecek ya da alternatif bir simdi ki zaman yaratiyor bize. sanki coktan hayatimizda ask ve sevgi gibi kavramlarin bazi politik ya da sosyolojik kurallar ve sinirlar icinde sikistirilmis, hapsolmus gercekligini daha futurist bir sekilde hikayesinde isliyor. filmin sonunda ise gercek ayrimciligi, seksist bir hayatin gerceklerini aci bir sekilde gostererek bitiriyor filmi yonetmen.

    winterbottom politik, psikolojik, sosyolojik gerceklikleri, goruslerini butun yalinligi ve acimasiz gercekligiyle gozler onune seriyor. alternatifler sunuyor ama yine de umutlu degil. lakin filmlerinin sonunda umuttan cok, acimasiz bir gercekligin devami ve umutsuzlugunu goruyoruz.


    (ningyo - 5 Ekim 2004 07:13)

  • comment image

    füturistik bir film için "yok kardeşim ben cgi, dekor, vs. kullanmayacağım" derseniz, sanırım sizin için en iyi mekan shanghai'dır. yönetmen winterbottom öncelikle mekan seçiminde onikiyi gözünden vurmuş. gidiniz, görünüz, tüm o arka plandaki gökdelenler, devasa yürüyen merdivenler, spiral otel (ki hyatt shanghai otelidir kendileri) ve kat kat kıvrılarak uzayan yılanvari otoyollar gerçektir. uzakdoğu ambiyansı içine farklı farklı etnik karakterler yerleştirerek, anlatmaya çalıştığı "global kaos içindeki düzen" ya da "global düzen içindeki kaos" parodisinin de tam olarak arkasında durmuş winterbottom.

    karakterlere geldiğimizde ise en çok dikkatimi çeken özellik "neutral" olmalarıydı. ne sevebildim, ne kızabildim. karanlık bir fantazi içinde hala bu kadar "doğal", bu kadar "insan" kalmaları garipti ve yargılamaya hiç gerek duymadan sadece seyrettim. karakterler bana her ne kadar iyi/kötü hissiyatı yaşatmasa da, tim robbins ve samantha morton'un beraber oldukları sahnelerde aklıma ne hikmetse lars von trier'nin dancer in the dark'ı geldi ki sanırım alıcılarımızın iyi/kötü ayarlarıyla bu denli oynayan bir başka film henüz daha çekilmemiştir. özellikle kızın evindeki sahnelerde sanki björk ve david morse vardı karşımda. hand-held kamera mı, kesik kesik replikler mi, samantha morton'un cheeky bızdıklığı mı artık bilemiyorum hangisi ağır bastı ama dancer in the dark'taki o trailer evin ve masa başındaki sohbetin görüntüleri kafamda canlandı.


    (arsonist - 25 Kasım 2004 21:44)

  • comment image

    ilk olarak "ilginç" bir filmdi demek gerekli. bir yandan ingilizce, bir yandan ispanyolca, bir yandan arapça, bir yandan da japonca'nın kullanılarak konuşulduğu bir senaryoyla karşı karşıya kalmak, ilginçti denebilir.

    görsel zenginlik adına hiçbir kaygı gütmeyen bu filmde, elbet birkaç kişi aradığını bulabilmiştir; mamafih ben bir şey anlamadım.


    (dyvim - 7 Şubat 2005 03:46)

  • comment image

    'are there too many off them? -or the waste of economic progress' baslikli makalesinde zygmunt bauman modern cağin bir getirisi olan 'artık insan'ı anlatır. ekonomik ilişkilerin dışında kalmış/bırakılmıs bu insanlar sosyal ve politik alandan da manen ve cismen soyutlanmış, dünyanın 'boş' alanlarına yerleştirilmiş, gettolara, hapishanelere kapatılmış; neoliberal devletin tüm kurumlarının seferberliğiyle 'geri dönüşleri' engellenmiştir. bu günümüz çelişkilerinin daha da sertleşip sivrildiği, 'içerde' ya da 'dışarda' olmanın yaşıyor ya da var oluyor olmak arasındaki farkı yarattığı bir gelecekte geçiyor film. güçlü politik organizasyon(lar?) yasalarını hafıza silmekten yer değiştirmeye, dışarı atmaya kadar çeşitli ceza/yöntemlerle uygulatıyor. devlet yatak odalarına dalıyor, sevişmeleri bölüp parçalıyor. kurallara (kod46) uymayanlar, bir çeşit virüs nedeniyle, kendilerini ihbar edecek denli robotlaşıyorlar. yaşantıları ellerinden alınıyor.
    filmin sonunda maria'nın dediği gibi dışardakilerin hafızalarına karışılmıyor, onlar yok sayılıyor. bu durumda içerisi mi daha iyi dışarısı mı, bilemiyor seyirci.


    (osquee - 20 Şubat 2005 23:33)

  • comment image

    tek bir seyrin yeterli olmadigi, icinde derin anlamlar aranmasi gerektigini düsündügüm her karesi özenle cekilmis bir michael winterbottom filmi. tim robbins'e bir kez daha hayran olmamazi saglayacak ve dis dünya, özgür bölge diye adlandirilan bölümün oryantalist, arap etkileriyle bezenmis bir yer olmasiyla daha da ilgimizi cekecek bir film. kurallara asla uymayacak orta doguyu belirtiyor olabilir mi acaba winterbottom burada?


    (ozi2gozi - 21 Şubat 2005 16:04)

  • comment image

    en az bes adim sonrasinin hesap edilerek yasandigi, protestan ahlakinin hakim oldugu bir gelecek tasvirinde cizgisel zaman anlayisinin disinda hareket eden bellegi yarali kadinlarin ve belleksizlige hazir adamlarin seyretmeleri ve dahi gerekirse dersler almalari gereken film. yarasina kendi tuzunu basan kadinin adama anlatisidir. benzeri baska disutopya filmleriyle karsilastirildiginda bunda cok daha kirilgan ama daha ofkeli bir isyan hissiyati sezdirilir. evet dunya adaletsiz bir yerdir ve hayatin hur ruhlara acimasi yoktur. her sabah ayni kimlikle uyanabilmek icin ne yazik ki belleklerimize ihtiyacimiz vardir ve askin dahi sinirlarini statulerimiz belirler. yapacak birsey yoktur; ya “dün vardım bugün varım; yarın da var olacağım diyorsanız az evvel ölmüşsünüz demektir” diyen irigarayin elestirisini gozardi edip kendinize bir superego edinir ve cizgi disina cikmamaya ozen gostererek yasarsiniz ya da bengi donuse kapilir, her cikma tesebbusunuzde kendinizi “bir kod 46 ihlali bildirmek istiyorum” derken bulursunuz. ah ya da aslinda butun bunlarin fani oldugunu kabullenip yolunuza devam edersiniz. gun gelir hersey unutulur ve nihayetinde dâra dus oluruz ne olsa.


    (semsa - 27 Şubat 2005 18:19)

  • comment image

    aklima win wenders'in izledigim bazi filmlerini, eternal sunshine of the spotless mind'i, lost in translation'i hatirlatan, huzunlu romantik bir film. sevdim diyebilirim, muzikler de cok hostu.. duyarli bir film denebilir, otekilestirilmis olan onemsenmemesi vs...


    (whatdreamsmaycome - 6 Mart 2005 21:56)

  • comment image

    futurist sinemanin en iyi orneklerinden- modern bir 1984. lakin filme sirf bilim-kurgu gozu ile bakmak filme yapilacak bir karalamadir. cunku film gerek bir drama olarak, gerek politik bir film olarak, gerek bir ask hikayesi olarak, gerekse de felsefi bir eser olarak, son derece basarili. klasik futurist bilim kurgu sinemasindan en buyuk farki ise sanirim herseyin yuzumuze vurulmuyor ve ufak detaylar ile gelecegin dunyasinin anlatilmis olmasi. herkesin ve herseyin, anilarimizin dahi sphinx(oedipus rexdeki sphinx olmasin?) adli bir guc/kisi/devlet tarafindan kontrol edildigi dunyayi ozel effektlere gerek duymadan(sanirim filmi diger bilim-kurgu filmlerinden daha gercekci yapan ozelliklerden en guclusu bu) o kadar guclu sekilde anlatiyor ki, seyirci filmden ciktan sonra bile code 46 deki sevgisiz dunyanin soguklugunu hissediyor.
    ---------------spoiler------------
    filmde uzerinden en cok durulan konu ise sanirim dunyadaki monotonlasma, makinelesme ya da daha dogrusu: bilgisayarla$ma. bu dunyada insanlar ozel anilarini gunluk tarzindaki defterlerde sakliyor (floopy disk), her kisinin kendine ait, beynine dogustan programlanmis bir password'u var, ve bu password ile 'empati virusu' a$ilanmis kisiler insanlarin beynine ve anilarina ulasabiliyorlar, insanlara yuklenen cesitli viruslerle birlikte o insanlarin cesitli davranislari kosullandiriliyor(mesela virus yuklenen kisi seksden sogutulabiliyor, ve bu insanlarin hepsini sphinxadli bir ana sistem kontrol ediyor.

    bilgisayarlasmis bu dunyada, gece calisiliyor, gunduz uyunuyor. gunes isiginin zararlari insanlarin beynine islendigi bombos gunduzlerle ve yanliz gecelerle dolu bu dunyada belkide en buyuk hata(error) askin hala varolmasi, yada varolabilme ihtimali olmasi. willaim adli karakterin sadece bir gun gecirmek icin gittigi shanghai da mary'e (bkz: meryem ana)( virgin mary )asik olmasi ile tum hayati degisir. gece oldugu zaman, filmdeki dunyada bu sabah anlamina geliyor,kafam biraz iyiydi galiba cunku hic bir zaman sabah olduguna bu kadar uzulmemistir, william shanghai'i terk edip eve gitmek icin havalina giderken, aslinda shanghaie da yasadigi bir geceden arta kalanlar(ki bu da sadece anilar) william i ( yada onceden sphinx tarafindan programlanmis bunyesini) buyuk derecede etkileyeceginden ve etrafindanki herkesin hayatini degistireceginden habersizdir.

    --------------------------
    spoiler---------------------------------------

    yasadigimiz bilgisayar caginin ruhsuz, empatisiz, sevgisiz ve tamamen umutsuz gelecegi, gercekligi,ancak george orwell tarafindan bu kadar siirsel bir sekilde anlatilabilirdi sanirim. filmde 'can you miss someone you never met?' (hic tanismadiginiz birisini ozleyebilir misiniz?)diye bir cumle gecer, sanirim benimde filmi izlerken hissettigim duygu buydu.

    bu filmin bir yerlerde varoldugunu aslinda biliyordum ama bu duygu sanirim dolu dolu sadece bu filmi izlerken hissedebildim.


    (eternity4ever - 19 Mart 2005 15:11)

  • comment image

    --- spoiler ---
    annesiyle yüzde bilmemkaç genetik benzerlik taşıyan bir kadınla aşk yaşamak ve cinsel ilişkiye girmekte ısrar eden evli ve çocuğu olan bir adam, kısa saçlı hatun saplantımı gözüme ve gönlüme sokan bir itaatsiz kadın, aşure tadında bir konuşma dili, adeta konuşan ve danseden ve hatta şarkı söyleyen kent(ler) ve hepsinden önemlisi mükemmel iki sevişme sahnesiyle seyrettiğim en iyi filmlerden biridir.
    kadının teninin adamı reddetmesine rağmen onunla sevişmek istemesi, bende, dalga dalga gelen bir isyan duygusuna neden olmuştur. ama bu isyan nereden gelip neye karşı sivrilmiştir emin olamadım. sadece heyecanlandım, çok heyecanlandım!.. o kadar...
    ---
    spoiler ---


    (orumceq - 26 Mayıs 2006 05:08)

  • comment image

    bu filmle ilgili evimizde müthiş sanatsal! bir sohbet gerçekleşmiştir.

    kardeş 1: sen code 46 yı izlemiştin.nasıldı film?

    kardeş 2: beraber izlemedik mi biz o filmi?

    o sırada domates yıkamakta olan anne: ne kotu oğlum ne kotu? git bak odan kotla dolu. hem 46 beden sana olur mu?

    kardeş 1: anne ne olur sus. gülemiyorum sırtım ağrıyo zaten.

    anne : allahım yaareppim. kot 46 diyosun işte. 46 beden kot. bak olmaz o pantolon sana.

    bu olanlardan sonra;

    kardeş 2: gülerken soluk borusuna kaçan lokmalar yüzünden çırpınarak öldü.

    kardeş 1 : hala filmi izleyemedi. bilgisayar, vcd gibi aletlere yaklaşamıyor.

    anne: o hala code 46 yı 46 beden kot pantolon zannediyor.


    (katirtirnagi - 5 Ağustos 2006 15:21)

Yorum Kaynak Link : code 46