Süre                : 2 Saat
Çıkış Tarihi     : 22 Mart 2013 Cuma, Yapım Yılı : 2013
Türü                : Cinayet
Ülke                : ABD
Yapımcı          :  The Pardon Group
Yönetmen       : Tom Anton (IMDB)
Senarist          : Tom Anton (IMDB),Sandi Russell (IMDB)
Oyuncular      : Jaime King (IMDB)(ekşi), Jason Lewis (IMDB), T.J. Thyne (IMDB)(ekşi), John Hawkes (IMDB)(ekşi), Leigh Whannell (IMDB)(ekşi), M.C. Gainey (IMDB)(ekşi), Tim Guinee (IMDB)(ekşi), Sue Rock (IMDB)(ekşi), Douglas M. Griffin (IMDB), Niki Spiridakos (IMDB), Jackson Beals (IMDB), Ed Bruce (IMDB), Ashleigh Borman (IMDB), Derek Wayne Johnson (IMDB), Stuart Greer (IMDB), Clay Chamberlin (IMDB), Brady Coleman (IMDB), John F. Beach (IMDB), Gregg Brazzel (IMDB), Michael Showers (IMDB), Nancy Wilder (IMDB), John Valdetero (IMDB), Mike Martindale (IMDB), Celeste Roberts (IMDB), Ashley-Anne Parker (IMDB), Steven Miramontz (IMDB), Patrick Kirton (IMDB), Ron Fagan (IMDB), Jeddah Danielle Salera (IMDB), Chris Fry (IMDB), Ginger Attaway (IMDB), Michael Pupillo (IMDB), John E. Outtrim (IMDB), Stan McDonald (IMDB), Jeannie Perrin (IMDB), Meade Patton (IMDB), Walt Hollis (IMDB), Bruce Bryant (IMDB), Kip Cummings (IMDB), Brandon Raines (IMDB) >>devamı>>

The Pardon (~ Pomilovanje) ' Filminin Konusu :
İbrahim, Aydın ve Muzaffer çok yakın 3 arkadaştır. İbrahim, resmi üniforma görmekten çok rahatsız olan biridir. İbrahim, bir gün resmi üniformalı birisiyle karşılaşınca hemen oradan kaçmak ister ancak durumdan şüphelenen polis, 3 arkadaşı da içeri alır. Suçsuz yere 6,5 yıl hapis yatan arkadaşlar sonunda dışarı çıkmayı başarır.


  • "türk sinema tarihinin en iyilerinden.- ama ben sözlüyüm, beşik kertmem var ibrahim abi- komşuda bir erkek doğdu diye elin herifiyle evlenecek değilsin, sapıklığın alemi yok asuman"
  • "aydın: 7. koğuşta ölüm orucuna başlamışlar...biz de tutalım mı?muzo: yok ben tutmam olm. ben ramazanda da tutmuyorum."
  • "can sıkıntısına birebir film. hani yetmiş kez izlemişseniz bile yetmiş birincide, yine o karakol sahneleri için izlenebilir... - benim tek ideolojik sorunum, eniştem!"
  • "kendimi gerizekalı gibi hissettiren film. kime izlettiysem benim 10'da 1'im kadar gülmedi yahu. mp3 yaptım ben bunu, gece uyurken dinliyorum."
  • "gasp ettiğimiz arabayla bi kahvenin önünden geçerken ibrahim oraya hiç gereği yokken, sırf şamata olsun diye molotof kokteyli attı."
  • "hapisane muduru - (iceri giren gardiyana) bize iki saksi.mudur yardimcisi - ben almiyim."




Facebook Yorumları
  • comment image

    türk sinema tarihinin en iyilerinden.

    - ama ben sözlüyüm, beşik kertmem var ibrahim abi

    - komşuda bir erkek doğdu diye elin herifiyle evlenecek değilsin, sapıklığın alemi yok asuman


    (bugungunlerdenisyan - 12 Mart 2009 19:04)

  • comment image

    --- spoiler ---
    18 ocak gecesi elde bıçak ibrahim ve muzafferle daldık marketten içeri. kasadaki herifin alnına dayadım bıçağı, aç kasayı dedim açtı. muzafferle ibrahim paraları marketin naylon torbalarına doldurdular.:“hoop hoop o kadar naylon torba almayın! her müşteriye bir tane!” diye küstahlaştı kasadaki tip. bıçakla anlına iki çizik attım. marketten çıkarken ibrahim aral market yazısını kalın ispirtolu kalemle aralın başına y sonuna ı koyarak yaralı markete çevirdi. ibrahim’in böyle gereksiz sululukları vardır. hemen bir taksi çevirdik. taksici önce bizi almak istemedi, hööt dedik korktu aldı. taksiyle doğru kahveye geldik.
    ---
    spoiler ---


    (ak bak - 21 Mayıs 2009 11:01)

  • comment image

    can sıkıntısına birebir film. hani yetmiş kez izlemişseniz bile yetmiş birincide, yine o karakol sahneleri için izlenebilir...

    --- spoiler ---

    - benim tek ideolojik sorunum, eniştem!

    --- spoiler ---


    (cam irmagi tas gemi - 3 Aralık 2009 04:59)

  • comment image

    kendimi gerizekalı gibi hissettiren film. kime izlettiysem benim 10'da 1'im kadar gülmedi yahu. mp3 yaptım ben bunu, gece uyurken dinliyorum.


    (aknklcr - 12 Nisan 2011 16:29)

  • comment image

    süper diyalogların olduğu, son yıllarda yapılmış en güzel türk filmlerinden biri diyebilirim. yüz kere izlesen de, tekrar izlenecek filmlerden.

    - 16 yıl kaçtıktan sonra niye gittin askere?
    - kısmet işte..
    - ne kısmeti be? asker kaçağı olarak yakalanıp jandarmayla götürülmüş burdur'a?
    - eniştenin inekliği, beni ihbar etti.
    - 16 yıl nasıl kaçtın askerden? seni kimler kolladı?
    - kimse kollamadı. benim gençliğimde askerlik şubesi eski binadan yeni binaya taşındı. o sırada bazı dosyalar kaybolmuş. 16 yıl beni hiç kimse arayıp sormadı.
    - sen niye gidip sormuyorsun, niye beni sormuyorsunuz diye? canın askerlik yapmak istese gider sorarsın.
    - gittim sordum. almanya'ya gidecektim ben bi ara, pasaport için askerlik kağıdı lazım. gittim askerlik şubesine. senin burda kaydın kuydun yok dediler. sonra bana ordaki yazıcı çocuk, ibrahim abi şube taşınırken bazı dosyalar arazi olmuş, seninki de o arada gitmiştir herhalde, istersen sen artık bu işi kurcalama, siktir et dedi.
    * abi hiç kurcalama siktir et.
    - nüfus kağıdı götüreceksin. ikametgah götüreceksin. yeni dosya açtıracaksın lan!
    - sayın amirim, bilmiyorum siz dörtnala mı gittiniz fakat kimse askere öyle koşa koşa gitmez. ben de şöyle bi iş kuruyum da ondan sonra giderim dedim. iş kurma işi biraz uzadı. ben askere gitmeyecem demedim ki, lan!


    (3674 - 9 Mayıs 2011 20:45)

  • comment image

    türk sineması hakkında konuşurken artık başyapıt mı dersiniz, medarı iftihar mı dersiniz, amiral gemisi mi dersiniz, altın çağ mı dersiniz yoksa klasik mi dersiniz bilemem, ne olarak adlandırırsanız adlandırın ama neşeli günler, bizim aile, tosun paşa, süt kardeşler, şaban oğlu şaban, hababam sınıfı, çöpçüler kralı, kapıcılar kralı, köyden indim şehire, mavi boncuk, şekerpare, çiçek abbas, yüz numaralı adam vb. gibi filmlerden oluşan kategori her ne ise, işte tam da o kategorinin 2000’li yılların türkiye’sinde ve türk sinemasındaki muadili ve mirasçısı konumunda olan filmdir. kategorik paralellikler ve süreklilikler konusundaki görüşler şu şekilde ayrıntılandırılabilir:

    öncelikle pardon tam da yukarıdaki filmlerin tümünde olduğu üzere ezbere bilinen sahnelerin “dur şu sahneyi de izleyeyim”, “ya dur şimdi aydın itiraf edecek, onu da izleyeyim” şeklinde takibine dayanır. izleyici esasında sonraki 5-10 hatta 20 dakikada neyle karşılaşıp hangi replikleri duyacağını sekans sekans bilmektedir ama sanki bir müzik parçası gibi o sözcükleri bir daha duyabilmek için ayrılmaz filmin başından. babası her seferinde asuman’ı vermemekte, enişte dükkanı sattırmakta, mahkeme üçlüyü suçlu bulmaktadır ama pardon tıpkı ziya ’nın foyasının her seferinde ortaya çıkacak olması, mahmut hocanın hababam’ı her seferinde affetmesi, himmet ağabey ve kardeşlerinin her seferinde başarısız olmalarının yeniden ve yeniden izlenmesi gibi kendini izlettirir.

    söz konusu kuşak filmleri gibi pardon’da da böyle bir sahne senaryo metnine nasıl yazılmış ki diye sıkça düşündüren cümle ve mimiklerle doludur. keza normal şartlar altında öylesi bir diyalogun el yazısı ile kağıda dökülmesi ya da dökülse bile filmde yer alan mimiklerin önceden belirlenebilmesi olanaklı değildir. başrolleri, ana hem karakterleri bir kenara koyun; hem geçmişin klasiklerinde hem de pardon da tamamlayıcı roller bile bu durumu sürdürür. çöpçüler kralında karşı apartmanın kapıcısının avni’ye akıl vermesi sonrası süreçle hiç ilişkisi yokmuş gibi davranması ile enişte’nin asker kaçaklığını hiç de haberi yokmuş gibi gündeme getirmesi bile bu noktada benzerdir. benzer bir durum mimikler için de geçerlidir. muhtemelen senaryo metinlerinde ihsan yüce için damat adayının şarkı söylemesi karşısında oğullarını göz kırparak sakinleştirir; ibrahim için de müteşekkir olduğu askerlik şubesi görevlisine göz kırpıp öpücük atar yazmaktadır ama hem yüce’nin göz kırpışı , hem de ferhan şensoy’un tavırları kağıt üzerinde durduğu gibi durmaz.

    üstelik hem geçmiş dönem eserlerinin, hem de bir mirasçı olarak pardon’un ortak bir vasfı, hakkında konuştuğunuzda hiç de mizahi bir boyutu yokmuş gibi olan bir sözcüğün efsanevi bir replik halini almasıdır. mesela babamı hiç sevmiyom cümlesinin normal şartlar altında pek bir cazibesi yoktur ama yüz numaralı adam ’da kemal sunal ’ın ağzından çıkışı, hem söylenen ortam, hem de sunal’ın söyleyiş tarzı bakımından bir efsanedir. rasim öztekin’in bazı replikleri de aynı vasfı taşır. askerlik konusunda konuşurken “yanar” demek basit bir kanaat ifadesidir ancak bu muzo’nun ağzından çıktığı an , ortam ve tarzla benzer bir diğer efsane olur.

    bir de her iki dönemin filmlerinde çok da anlamlı olmayan ve kenarda kalmış sahneler esas itibarıyla mizahi damara güç katar ve anlam kazandırır. mesela aldığı bir haber karşısında baygınlık geçirme, abartı üzerinden şekillenen mizahın karakteristiğidir ve çoğu kez da hoşa gitmez. ama belli bir ölçü içinde türk sinemasına dahil edildiğinde, sırıtmak bir yana tamamlayıcılık vasfını mükemmel biçimde kazanır. emsal teşkil eden filmlerimiz ile pardon’un birlikte böylesi sahneler taşıması tesadüf değildir.

    iki kategorinin de ortaklaşa barındırdıkları bir diğer vasıf, türk sinemasının en önemli ve ağırlıklı teması olan aşkın kenarda kaldığı filmler olmalarıdır. hatta kavuşma odaklı aşk filmlerinin aksine burada makbul olan sevdanın karşılıksız kalması (avni’nin hacere, ibrahim’in asuman’a duyduğu karşılıksız aşklar) kız istemelerin arzu edilir şekilde sona ermemesidir. ihsan yüce ile asuman’ın babası , yarıda bıraktıkları isteme ritüelleri ile ne denli aynı damarın mahsülü olduklarını da ispatlamaktadırlar.

    damarın aynılığının bir diğer göstergesi, özünde iyi bir insan olan ama olayların akışında namussuzun önde gideni olarak değerlendirilebilecek karakterlerin varlığıdır. kalleş olmalı, arkadaşlarını satabilmeli, kızlara zaafı olmalı dendiğinde kameraya yansıyan kemal sunal’ın halleri ile bir sigaranın hesabını yapan muzo aynı babanın evlatları değil midir?

    hem pardon’un hem de yukarıda sıralanan filmlerin bir diğer vasfı türsel açıdan nasıl nitelendirileceklerinin açık olmamasıdır. lütfen kimse komedi demesin. şabanoğlu şaban ’daki savaş filmi vasfı, süt kardeşler ’de gülyabani üzerinden şekillenen korku öğesi, şekerpare 'nin polisiye boyutu, kapıcılar kralı ile sunulan vesayet rejimi eleştirisi ve sivilleşme ile vurgulanan siyasal içerik ya da yüz numaralı adam 'ın reklamcılık ve kapitalizm eleştirisi noktasında adeta bir zeitgeist boyutuna sahip olması gibi nedenler bu filmlere komedi diyenin taş olmasına neden olacaktır. benzer bir durum pardon’da ise komedi anlayışının geldiği nokta bakımından geçerlidir. 2000’li yılların türk sinemasında basit bir konuya serpitirilen küfürler recep ivedik’ten kutsal damacana’ya kadar nicelerini komedi olarak adlandırmayı karşımıza çıkarmıştır. oysa küfür komedi değildir, mizah değildir. 2000’li yılların örnekleri ile kıyaslandığında kim pardon’u bu gibi “komedi” lerle bir tutabilir? ya da şöyle soralım, mektup yazan kemal sunal , kızı çöpçüye verip vermemeyi tartışan ağabeyler ve tabi ki mapustaki ibrahim’den hangisi orospu sözcüğünü küfür anlamında kullanır? tabii ki hiç biri.

    pardon’u klasiklerimizle aynı kökene yerleştirmeye imkan veren bir diğer boyutu da tiyatro ile olan ilişkisidir. hababam sınıfı’nın özellikle de badi ekrem ya da mahmut hoca bir kenara ahmet gülhan ’ın hayat verdiği müfettişi üzerine kurulu tiyatro oyunuyla da başka güzellikler taşıması gibi çok tuhaf soruşturma da pardon ‘la bir değildir ama farklı dönemlerin benzer örnekleri olarak dikkat çeker.

    pardon cinselliğe ve sekse verdiği rol ile de yılların klasiklerinin bir takipçisidir. saffet ‘in tam kavuşmaya hazırlandığı anda emine’ye kavuşamaması, ibrahim ve arkadaşlarının nihayetinde şişme kadına kavuşamamaları ile çok farklı sahneler değildir.

    ayrıca hem pardon hem de yılların eskitemedikleri enternasyonel anlamda moda olabilmekte ya da çok ses getirmiş temalara dair bir saygı duruşu vasfını taşıyabilmektedir. örneğin bugünlerin çok popüler bir şarkısı konumundaki call me baby nin patlaması, esas itibarıyla hababam vokal gruplarının coverlanması ile olan ilişkisi nedeniyledir (bkz: #29714831). pardon ise in the name of father’a anadolu coğrafyasından çakılan bir selam değil midir?

    benzerlikler daha nice nice şekilllerde uzatılabilir. hem eski kuşakların, hem de bunların günümüzdeki temsilcisi olarak pardon’un çeşitli tiplemeleri gibi. aydın gibi empati kurulup öykünülecek saf karakterleri, yukarıda değinilen benzerlikleri bakımından muzo’yu, nice filmde gördüğümüz münir özkul imzalı vefakar, cefakar, çilekeş baba figürünün pardon’da erol günaydın ’ın yüzünde belirivermesi ve daha nicesini bir kenara koyalım: ibrahim’in eniştesi olacak şahsın aynı zamanda çiçek abbas’taki şakir’e, şekerpare’deki komser’e, çöpçüler kralındaki ihsan yüce’ye, kapıcılar kralı’ndaki yöneticiye, hababam sınıfı’ndaki okul müdürüne ve nicelerine olan benzerliği de mi tesadüftür?

    uzun lafın kısası pardon, türk sinemasındaki o efsaneleşmiş herkesin ezbere bildiği ve tekrar-tekrar izlemeye doyamadığı filmler serisinin günümüzdeki karşılığı son halkasıdır. buna karşı çıkacak olan yoktur, sadece henüz farkına varmamış olan vardır (bkz: gulyabani diye bir şey yoktur ama olabilir de)


    (bim insani - 17 Ağustos 2012 14:20)

  • comment image

    --- spoiler ---

    gasp ettiğimiz arabayla bi kahvenin önünden geçerken ibrahim oraya hiç gereği yokken, sırf şamata olsun diye molotof kokteyli attı.
    ---
    spoiler ---


    (e pinokyo - 1 Ocak 2013 14:22)

Yorum Kaynak Link : pardon