• "(bkz: orson welles)"
  • "bu filmi gordukten sonra inadindan bokunu yemek soyleminin nereden geldigini anladim..."
  • "1966'da en iyi film dalında oscar odulunu alan film."
  • "alman sinema sanatı klasikleri arasında yer alan ve aynı isimli romandan uyarlanan bir film.(bkz: arka kapak yazıları)"
  • "filmin yönetmeni fred zinnemann dır"




Facebook Yorumları
  • comment image

    johnny english filminin en akılda kalan şarkısı ki robbie williams icra etmektedir şu şekilde:

    one eye on the shadows, protecting his fellows,
    from sun up till the moon on his back.
    send the villains to hades, a hit with the ladies, a stallion, in the sack.

    you can't get your life back, when right follows left jack,
    the more you see, the less you know.
    when others would leak it, his service is secret.
    plays god when it's your time to go.

    hey fellas, don't be jealous, when they made him they broke the mold.
    so charismatic, with an automatic,
    never prematurely shooting his load, pow!

    queen and country safe and sound, with villains six feet under ground.
    and no one knows cause no ones found any trace of a man for all seasons.
    loves 'em and leaves 'em alone....so alone
    and you and i wouldn't have a clue, whose doing what, why, when and who, up the creek with no canoe,
    watch out for the man for all seasons, loves 'em and leaves 'em alone
    so alone but safe at home

    from the house of lords saving norfolk broads,
    commoners and landed gentry.
    his word is bond with a brunette or blond, baby its so elementary
    for the man never ends, stop your life with one stare,
    see the film, you'll know how it goes
    but this ain't no fiction, just check the diction, quid pro quo, a pro's pro.

    hey fellas, don't be jealous, when they made him they broke the mold.
    so charismatic, with an automatic,
    never prematurely shooting his load, pow!

    queen and country safe and sound, with villains six feet under ground.
    and no one knows cause no ones found any trace of a man for all seasons.
    loves 'em and leaves 'em alone....so alone
    and you and i wouldn't have a clue whose doing what, why when and who, up the creek with no canoe,
    watch out for the man for all seasons, loves 'em and leaves 'em alone......
    so alone

    but safe at home


    (therru fierru - 14 Haziran 2008 22:52)

  • comment image

    thomas moore'un koyu bir hristiyan mı, dürüst bir hukuk adamı mı, yoksa insanı duvarlara yumruklatan cinsten bir psikopat mı olduğunu sorgulatan filmdir. anglikan kilisesinin kuruluşu tamamen keyfidir tamam ama moore bunu acaba koyu bir katolik olduğu için mi (damadını lutherci olduğu müddetçe kızıyla evlenemeyeciğini söyleyecek kadar) yoksa hukuğa aykırı bulduğu için mi kabul etmez acaba? kilisenin dokunulmazlığını kabul eden parlamentonun (magna carta ile) katolik kilisesinin artık geçerli olmadığını ilan eden parlamentodan pek farkı yoktur aslında. ama moore'un dini inançları bunu görmesini engeller sanki. moore dürüst bir adamdır çünkü kendi inancına ters olan bir şeyi kabul etmeyi reddeder ama burada kastedilen hukuki inancından çok dini inancıdır. kendisi ziyadesiyle bir katolik fanatiğidir. bu kadar inat etmesinin sebebi de düşüncelerinden çok duygularıdır bence. yani hukuk adamı olmasından çok vicdan adamı olmasıdır. yine de moore'a yazık olmuştur. kendisi değerli bir devlet adamıdır. dürüstlüğüyle ve görevini kötüye kullanmamasıyla nam salmıştır. her devrin adamından bu devirde hiç kalmamıştır.


    (luthien dark - 8 Mart 2009 23:13)

  • comment image

    1960 yilinda robert bold tarafindan tiyatro icin yazilmistir. 1966 yilinda ise fred zinnermann tarafindan sinemaya uyarlanmistir. isimde erasmus'un more hakkinda soyledigi omnium horarum homo sozune gonderme vardir.


    (caiphas - 23 Ekim 2002 23:14)

  • comment image

    thomas moore mahkemedeki bir sahnede jüriye şöyle der; ''kral da ölümlüdür''. önce dinine, sonra vatanına sıkı sıkıya bağlı bir devlet adamının, inandığı değerler uğruna verdiği mücadele. bilhassa siyasetçilerin izlemesini isterdim. bir eleştirmenin de yazdığı gibi;
    ''a man for all seasons, a movie for all seasons....''


    (mudhoney - 3 Kasım 2009 15:23)

  • comment image

    en can alıcı sahnesinin kulaklara küpe edilesi, el emeği göz nuru türkçe transkripti:

    alice: tutuklayın onu!
    more: neden? suçu nedir?
    margaret: o kötü bir adam!
    more: kötülüğü yasaklayan bir kanun yok.
    roper: var! tanrı´nın kanunu var!
    more: o halde tanrı tutuklasın onu.
    roper: lafı dolandırıyorsun.
    more: hayır, durum çok basit. kanundan bahsediyorum ben, roper. “doğru” olanı değil, ben ancak neyin “yasal” olduğunu bilirim. ve bu yasallığa da bağlı kalırım.
    roper: o halde insan icadı yasaları tanrı’nın kanunundan üstün görüyorsun sen!
    more: hayır, tam tersi; ama dikkatini çekerim – ben tanrı değilim. doğru ve yanlışın akıntısını ve girdaplarının yönünü ben belirleyemem. ben seyyah değilim. lakin söz konusu eğer kanunun ormanı ise, işte orada ben bir ormancı olurum. orada beni takip edebilecek başka biri var mıdır, ondan da şüphe ederim.
    alice: sen burada konuşadur, adam gitti bile!
    more: isterse şeytan’ın ta kendisi olsun, yasaları çiğnemiyorsa gitmeliydi de zaten!
    roper: şimdi de kanun karşısında şeytan’ı mı aklıyorsun?!
    more: evet. sen ne yapardın? sırf şeytan’ı kovalayabileyim diye kanun dediğimiz o koca ormandaki ağaçları mı keserdin?
    roper: bunun için gerekirse ingiltere’deki tüm ağaçları keserdim!
    more: öyle mi? peki farz edelim ki bütün ağaçları kestin ve bu sefer şeytan senin peşine düştü; tüm o ağaçları kestiğine, yani bütün yasaları yerle bir ettiğine göre, neyin arkasına saklanabilirdin roper? bu ülkeyi başından sonuna kadar yasalarla donatmışız – tanrı değil, insan icadı yasalar ile – ve farz edelim ki sen bu yasaları yerle bir ettin – ki, bunu sana yakıştırırım – böyle bir durumda esecek rüzgarlara karşı ayakta durabileceğene inanıyor musun? evet, kanunlar karşısında şeytan’ı bile aklarım; kendi güvenliğim için!


    (b612 - 3 Kasım 2009 15:42)

  • comment image

    a man for all seasons'ta bahsi geçen tüm leş, kaypak, yağuşak, menfaatçi karakterler bugün buralarda, makedonya'da, washington'da, paris'te, tahran'da, alaska'da, frigo fabrikalarında yani demem şu ki her zaman her yerde yaşamaya devam ediyor. aramızdalar. soyları tükenmiyor. keşke yalnız bunun için sevmeseydim seni insansoyu.


    (ya iste boyle senden naber - 23 Ağustos 2011 14:59)

  • comment image

    hakkında çok az entari girilmiş. bunun nedeni merak ettim birden. dvd'nin arkasında "kopya korumalıdır" diye bir ibare var. belki divx'leri bulunmadığından izlenmemiş olabilir. neyse. "her devrin adamı" sözünü duyduğumda aklıma ilk olarak her devre uyabilen, bukalemun gibi o devrin rengini alan kişiler geliyor. "gidene ağam, gelene paşam" bu kişiler için söylenmiş bir söz. iktidar değişir, bu adamlar da değişirler. dün övdükleri kişilere bugün vururlar. ülkemizde bunlardan bol yok. örneğin cengiz çandar, tarhan erdem, nazlı ılıcak, akif beki diye gider bu. yalakalıkta sınır tanımazlar. usta yönetmen fred zinnemann'ın yönettiği bu filmde bu adamlara da değinilir ama "her devrin adamı" sözüyle bu adamlar kast edilmez filmde. "her devrin adamı" filmde düşüncelerinden kati surette vazgeçmeyen, inancı ve düşünceleri uğruna hapse girmeyi, hatta ölmeyi bile göze alan thomas more kastedilir. evet, thomas more gibileri de vardır çok şükür. ama sayıları diğerlerinden azdır.

    fred'in yönettiği bu filmi övmeye nereden başlasam diye düşünmekteyim. övülecek o kadar yönü var ki. görüntü yönetmenliği, müzikler, kostümler çok sağlam. diyaloglar enfes. çok zekice yazılmış. özellikle thomas more'un finaldeki monologu veya filmin ortalarında şeytanı korumakla ilgili enfes monologu senaristin kalitesini göstermekte. the tudors'ı izleyenler hikayeye yabancı kalmayacaklardır. ya da natalie portman'lı the other boleyn girl filmini izleyenler veya bu filmin uyarlandığı kitabı okuyanlar... kısacası şerefsiz 8.henry ile ilgili bilinmesi gerekli şeyleri bilenler filme yabancılaşmayacaklardır. the tudors'ın ve the other boleyn girl'ün aksine a man for all seasons bizlere henry'yi anlatmaz. bizlere thomas more'u anlatır. düşüncelerine bu kadar sıkıca sarılması da akla hemen efsane cesur yürek william wallace'ı getiriyor. mel gibson'ın braveheart'ı çekmeden önce bu filmden esinlenip esinlenmediğini epey merak ettim. thomas more (eleştirilecek yanları da var. mesela luther'den nefret etmesi, onca kötülüğü yapan kiliseyi diğer görüşleri kabul etmeyecek kadar önemsemesi, yani kilisenin fanatiği olması vs) tıpkı wallace gibi düşüncelerinden ödün vermiyor. ama wallace'tan farkı varsa krala baş kaldırmıyor, halkın önünde onu eleştirmiyor, hatta kralla ilgili hiçbir şey söylemiyor. sessizliğe bürünüyor. gene de takdirlerimizi kazanıyor düşüncelerini ve inancını bu derece sahiplenmesiyle.

    thomas more örnek alınacak bir kişi. filmde bir de örnek alınmayacaklar, hatta yüzlerine tükürülmeyecek insanlar da var (kulaklarınız çınlasın yandaşlar).

    -thomas'tan iş isteyen ve sağlam bir pabuç olmadığı tipinden bile anlaşılan bir adam (richard) var filmde. bu adama değinmeden entariyi bitirmek istemedim. thomas bu adama iş vermiyor ama bütün kapıları da yüzüne kapatmıyor. ve ona diyor ki "sarayda memuriyetlik ayarlayamam sana. sen iyisi mi öğretmen ol. yeteneğin var". bir de pahalı bir küçük kupayı eline tutuşturuyor. bu şerefsiz adam bir gün saraydan birisi ile karşılaşıyor. bu adam, richard'ı itiyor, richard pisliğin içine düşüyor. yani "kirleniyor". ama buna rağmen adamın peşinden ayrılmıyor. en nihayetinde gün geliyor kendisine kupa veren, hiçbir zaman kapıyı yüzüne kapatmayan, hatta ona öğretmenlik ayarlayabilecek thomas'a ihanet ediyor. mahkemede yalancı şahitlik ediyor. thomas'la olan diyaloglarını çarpıtıyor. thomas'ın mahkum olması için deliller üretiyor. bunu da mevki uğruna yapıyor. adaleti saptıran bu adam galler'in adaletle ilgili bilmemnesi oluyor. yani adaletle ilgili bir göreve getiriliyor.

    bu karakter ve bu karakterin yaptıkları kulağa hiç yabancı gelmiyor. zira şu sıralar etrafımız richardlarla çevrili. para uğruna amerika'ya ajanlık yapanlar, onurunu, haysiyetini satıp yalakalık yapanlarla dolu etrafımız. hiç de vicdan azabı duymuyorlar. hiçbir şeyi önemsemiyorlar paraları ve mevkileri, bir de hazretlerinin düşüncelerinden başka. hazret savaş mı istiyor? onca kişinin kanının ellerine bulaşacağını umursamadan savaş çığırtkanlığına başlıyorlar. hazret birisini hapse mi attırdı? o kişinin gerçekten suçlu olup olmadığını bilmeden o kişinin üstünde tepinmeye başlıyorlar. bu kişilerin henry'nin yanındaki şaklabanlardan farkları yok. filmde henry, thomas'ın evine gelir. kayıktan atlar ve ayakları kirlenir. herkes endişelidir. onunla birlikte gelenler endişelenir. ardından gerzek henry gülmeye başlar. anıra anıra güler. yanındakiler durur mu. onlar da gülmeye başlarlar. neye güldüklerini dahi bilmiyorlar. hazret gülüyor ya yeter onlar için. ardından kayıktan aynı henry gibi atlayıp ayaklarını kirletirler.

    oldukça başarılı bir film. defalarca izlenmesi ve üzerinde düşünülmesi gereken bir film aynı zamanda. v for vendetta ile kapanışı yapalım alakasız yerde:

    -fikirlere kurşun işlemez.


    (sherlock holmes 90 - 24 Nisan 2012 22:10)

  • comment image

    filmin bir yerinde çok güzel bir diyalog vardır, burada more, şeytana bile kanunlardan yararlanma özgürlüğünün verilmesi gerektiğini savunmaktadır.

    konuşmanın orijinali şu şekilde:

    roper: so now you'd give the devil benefit of law!

    more: yes. what would you do? cut a great road through the law to get after the devil?

    roper: i'd cut down every law in england to do that!

    more: oh? and when the last law was down, and the devil turned round on you - where would you hide, roper, the laws all being flat? this country's planted thick with laws from coast to coast - man's laws, not god's - and if you cut them down - and you're just the man to do it - d'you really think you could stand upright in the winds that would blow then? yes, i'd give the devil benefit of law, for my own safety's sake.


    (bleufonce - 29 Mayıs 2003 16:36)

  • comment image

    filmin bir sahnesinde more; "ruh.. diyor, tıpkı avucumuzdaki bir bütünlük gibidir. parmaklarımızı açarsak bir kez oradan aşağıya dökülür." ruhuna ihanet etmemek adına tüm baskılara karşı duran bu onurlu adamın çarpıcı bir betimlemesi olmuş bu film. tıpkı socrates gibi o da ölüme yürürken karısına bunun için üzülmemesini salık veriyor. bu duruş onu ölümsüzler arasında seçkin bir yere oturtuyor.


    (ecco homoreous - 2 Aralık 2012 02:16)

  • comment image

    kötülük ve menfaat hep iyinin yanına tünemiştir. ve ikbal peşinde kişiliğinden ödün verenlerle, dalkavuklarla, inançları ve doğruları adına gözünü kırpmayacaklar karşı karşıya gelir. film aslında ismini richard rich'ten alıyor. rich başlarda thomas more'dan saraya bağlı bir memuriyet isterken bunu elde edemeyince farklı yollara sapıyor ve sonunda more aleyhine yalancı şahitliğe soyunuyor. more'un filmin son bölümünde rich'e acıyan gözlerle bakıp böylesi bir ikbal için onurunu ayaklar almasına üzüldüğünü dile getirişi oldukça çarpıcıdır. aslında film tam da gerçekte bir insanın onur mücadelesi üzerine kurulu bir yaklaşımı benimser. more inançları ve doğruları için ölümü göze alırken, rich bunların hiçbirini önemsemez.


    (ecco homoreous - 2 Aralık 2012 02:36)

  • comment image

    modası 15. yüzyılda bile geçmiş olan adalet ve hakkaniyet kavramlarını korumak adına keçi inadını sonuna kadar sürdüren thomas more'a şapka çıkarttıran 1966 yapımı film. ayrıca erken dönem ringo starr tipli 26 yaşında bir john hurt ve birkaç dakikalığına anne boleyn olarak gözüküp kaybolan 29 yaşında bir vanessa redgrave de barındırıyor.


    (how soon is now - 5 Ağustos 2013 22:59)

  • comment image

    entrilerle övgü döşenmiştir diye girdiğim ama gerçek sinema sevdalılarının yazdığı bir avuç girdi dışında bir şey bulunmayan cidden zamanının ötesinde bir başyapıt. bu kadar geç izlediğim için kendime kızmadım da değil. en iyi film ve en iyi erkek oyuncu başta olmak üzere bafta da dahil aldığı sağlam ödüller de zaten söylenmek istenenleri fazlasıyla anlatıyor.


    (ceyyhun - 9 Haziran 2014 22:10)

  • comment image

    adalete, hayata ve inanca dair muazzam diyaloglar barındıran robert bolt'un kaleminden çıkma tarihî piyes.

    karakterler üzerine o denli teferruatla çalışılmış ki, insan bu ilim ve tecessüs karşısında ağzı açık ayran budalası gibi hayran hayran bakmaktan başka birşey yapamıyor piyesi okurken. thomas more gibi çağının ilerisinde olan bir omnium horarum homo'nun zekâsı, ilmî, dürüstlüğü, görev bilinci, serinkanlılığı ve samimiyetini bu denli derli toplu aktardığı için müellife şapka çıkartmak gerekir diye düşünüyorum. tiyatroyu -bu devirde- bir nevi old school bulduğumdan filme çekilmesi gerektiğini düşünüyordum ki bu piyesin, 1966 yılında akademi ödülünü alan bir filmin çekilmiş olduğunu öğrendim. en yakın zamanda filmi de izleyeceğim. umarım, oyunculuklarının hakkını teslim etmiştir filmin oyuncuları.

    benim tarihî piyeslerle tanışmam lise çağlarıma rastlar. edebiyat kitabında bir piyesi vardı turan oflazoğlu'nun: deli ibrahim'den bir parça. okudum ve pek beğendim o sahneyi. sonra bu piyesin aslını sahhaflar çarşısı'nda bulup okuduydum. öğrendim ki türk edebiyatında bu tür piyesleri turan oflazoğlu yazarmış: deli ibrahim, iv. murad vs. trt de filmlerini çekmişti. hangi akla hizmetse her ramazan ayında da yayınlardı. millet de kallâvî kavuğu, sarığı, hil'atı görünce dinî içerikli sanıp izlerdi. bugün milletin osmanlı padişahlarını evliyâdan sanmalarının bir sebebi de bu yayınlardı diye düşünmüyor değilim. üstelik, mezkûr piyeslerden bile böyle bir anlam çıkartabilen bu halka, bir de sofu sultan ahmed veya -teşbihte hata olmaz- hâllâc-ı mansûr gibi zulmedilen genç osman'ın hayatını anlatan parçalar sunsalardı -ki henüz bunlarla ilgili bir tarihî piyes var mı bilemiyorum-, arş-ı âlâya sığdıramazlardı artık hânedân-ı âliyyeyi.

    sözün özü, piyesleri sevmemin altında yatan şey, öyle sanıyorum ki, olay örgüsünden ziyade o örgüyü anlamlı kılan ve güçlendiren diyaloglar.


    (susamsokagisakini - 27 Ocak 2015 23:02)

  • comment image

    quote:
    more: there is no law against that.

    roper: there is! god's law!

    more: then god can arrest him.

    roper: sophistication upon sophistication.

    more: no, sheer simplicity. the law, roper, the law. i know what's legal not what's right. and i'll stick to what's legal.

    roper: then you set man's law above god's!

    more: no, far below; but let me draw your attention to a fact - i'm not god.


    (andrew - 9 Eylül 2004 17:44)

  • comment image

    sir thomas more. sekizinci henry döneminde yasamis,son derece aydin ileri görüslü ve tam bir rönesans insani olmasina ragmen henry ile the act of supremacy konusunda ters düsmüs ve hapse atilmistir. utopia adli çok meshur bir eseri vardir. hayati ayni adi tasiyan* bir filme konu olmustur.


    (prospero - 9 Ekim 2001 02:34)

Yorum Kaynak Link : a man for all seasons