• "al gore un zeki müren kostümünde katıldığı ödül törenidir ayrıca.."




Facebook Yorumları
  • comment image

    her yıl olduğu gibi bir yandan kızacağımız, bir yandan sevineceğimiz bir gece yaşatacak olan törendir. kimi beklentilerimiz boşa çıkacak. ama eğleneceğiz, heyecanlanacağız, klişelere kızacağız bir de.

    adettendir, favorilerimi yazdım yine. tabii ki adetten olduğu gibi, kazanmasını istediklerimle tahminlerim çatıştı, onları da belirttim aşağıda. ama bunlar, ağırlıklı olarak kazanacağını düşündüklerimdir.

    en iyi...

    film: babel

    beş filmin beşi de iyi, kabul. ama hiçbiri hayranlık uyandıracak kadar değil. o yüzden son yılların en zayıf ama en çekişmeli beşlisi bu kanımca. babel olmazsa little miss sunshine olabilir. bu ekolden daha iyi filmleri geçtiğimiz yıllarda göz ardı edip de daha hafifleştirilmiş bir versiyonunu ödüllendirmek tam akademi işidir (moulin rouge-chicago). o yüzden babel'e olmazsa little miss sunshine'a.

    yönetmen: martin scorsese (the departed)

    zamanı geldi diye değil, yılın en iyi filmlerinden birisini yönettiği için bu ödülü alacak kanımca scorsese, bu da akademinin hep istediği şeydi belki de. diğerlerine gelince, büyük bir woody allen ve scorsese hayranı olarak artık "amerika'nın yaşayan en büyük yönetmeni" sıfatında bu ikili kadar clint eastwood'un da söz sahibi olduğunu kabul ediyorum. kariyeri o kadar başyapıtlarla dolu değil ama her filmi onun kadar cesur, çarpıcı ve muhalif olabilen başka bir yönetmen yok son yıllarda. amerikanın en "formda" yönetmeni bu yüzden. ama henüz iki yıl geçmişken ödülün ona gideceğini tahmin etmiyorum. paul greengrass belki bir "roman polanski etkisi" yaratabilirdi ama "united 93"nin aday olmaması bunu engelliyor kanımca. alejandro gonzalez inarritu ise "crouching tiger hidden dragon" zamanındaki ang lee noktasında. kendi oscar'ına biraz daha var.

    erkek oyuncu: forest whitaker (the last king of scotland)
    kadın oyuncu: helen mirren (the queen)

    bu ikili bütün ödülleri kazandılar ve sürpriz beklemiyorum. forest whitaker'ı izlemediysem de hak edecek bir performans sunduğunu çok okuduk. helen mirren da kraliçe olarak harika. ama yine de benim gönlüm ryan gosling, leonardo dicaprio ve kate winslet gibi gençlerin ödüllendirilmesinde. ve merak ediyorum, büyük bir oyuncu olsa da, judi dench'i her yıl bu kategoride görmekten sıkılan bir tek ben miyim?

    en iyi yardımcı erkek oyuncu: eddie murphy (dreamgirls)
    en iyi yardımcı kadın oyuncu: jennifer hudson (dreamgirls)

    yılın en çok adaylık alan filmi müzikler dışında en çok burada sözünü ettirecek. alan arkin olabilir aslında, gayet de mutlu eder beni (zira little miss sunshine'ın en harika karakteri oydu) ama sanmıyorum, zira bir starın dram oynayabildiğini göstermesi akademi'nin bayıldığı şey (reese witherspoon'dan tutun george clooney'ye kadar). american idol hudson neden bu kadar favori bilemiyorum, ama kendisini zorlayacak bir aday yok ortada.

    orijinal senaryo: little miss sunshine

    bu ödülü o yılın alternatif filminin alması adettendir. eskiden bunu erken fark edip teknik dallarda çok şey bilerek karizma yapıyordum ortamlarda, ama artık bu herkesçe bilinen bi gelenek oldu. en iyi film ödülünü almazsa babel, alırsa da little miss sunshine diyorum. çok övülen pan s labyrinth'i izlemediğimi eklemeliyim maalesef. birkaç yıl önce pedro almodovar'ın yaptığını yapar mı guillermo del toro? çok zor ama ihtimal dahilinde.

    uyarlama senaryo: the departed

    little children ile children of men'in elleri boş kalmasa iyi olurdu ama the departed'ın genelin gözünde bir başarı olarak kabul edilmesi bu kategoride ödülü onlara yaklaştırıyor.

    görüntü yönetmeni: children of men

    şimdiden sinema tarihine geçmiş olması gereken otomobil sahnesi ve finale doğru gelen kesintisiz çatışma sahneleri için bile alabilir. almalı da. tabii ki baştan sona gri bir gelecek portresinin etkileyiciliği için.

    kurgu: the departed

    yukarıdaki sebepten children of men almalı kanımca. ama babel'in üç öykü arasında gidip gelen kurgusu da ödüle layık. benim gönlümden geçen ise thelma schoonmaker'ın alması. biraz sürpriz olduğunu düşünsem de oyumu buradan yana kullanıyorum.

    yabancı film: das leben der anderen (almanya)

    evet, gecenin sürprizlerinden birini burada bekliyorum. pan'ın labirenti izleyen hemen herkesin hayranlığını kazandı ama ben bu kategoride amelie'nin no man's land'e geçildiği senekine benzer bir sürpriz bekliyorum.
    bir de, türkiye adına uluslararası eleştirmenlerin gözbebeği iklimler'i değil de dondurmam gaymak'ı aday adayı yapanlara da alkışlarımı yolluyorum burada. dondurmam gaymak hoş, sıcak bir filmdi ama bir filmi sırf "bizi anlatıyor" diye oryantalist duyguları kaşıyacağı düşünülerek oscar'a yollamak kesinlikle akıl karı değil. uluslararası planda sözü geçen yönetmenlerimizden nuri bilge ceylan'ın şansı kesinlikle daha fazla olurdu.

    görsel efekt: pirates of the caribbean*
    ses: dreamgirls
    ses kurgusu: letters from iwo jima
    makyaj: pans labyrinth
    kostüm: dreamgirls
    sanat yönetimi: dreamgirls
    müzik: babel
    şarkı: dreamgirls (listen)
    belgesel: an inconvenient truth
    animasyon: cars

    ve sallama tahminler:
    kısa animasyon: the little matchgirl
    kısa belgesel: the blood of yingzhou district
    kısa film: altyazısız :p yok yok west bank story

    çayımızı, kahve, kola veya biramızı alıp cipsler kekler eşliğinde, mümkünse birkaç arkadaş, sevgili, eş dost toplanıp, geyik yaparak izlemek güzel. kazanma kaybetme mevzularını hayat memat meselesi yapmadan seyretmek güzel. sevincini abartılı yaşayıp antipatikleşenlere kıl olmaktan, samimi olanların coşkularını paylaşmaktan, kimin güzel, kimin rüküş olduğundan bahsederek eğlenmek güzel.

    gece sonunda kızıp "yok arkadaş, bir daha izlemem ben" diyeceğiz belki ama ertesi sene yine aday filmleri törenden önce izleme telaşına, kimin kazanacağı yolunca heyecanlı tartışmalar yapmaya, hiçbirisi sonuna kadar favorimiz olmayan filmler için üzülüp sevinmeye ve bunun için bütün bir gece uykusuz kalmaya çabalayacağız.

    böyle bir şey işte oscar.

    herkese iyi seyirler.


    (edved - 25 Şubat 2007 18:03)

  • comment image

    akademinin "lan biz marty'e* yillardir ayip ettik, 6 defa oscar'a aday gosterdik, gosterip de vermedik, 65 yasina geldi adam, ya olup kalirsa" diye dusunup, kendilerini affettirmek icin en iyi yonetmen odulunu francis ford coppola, steven spielberg ve george lucas'a sundurdugu, yetmedi en iyi film odulunu the departeda verdigi, en iyi film odulunu jack nicholson'a sundurdugu torendir. ama yemezler, martin baba affeder mi akademiyi ? affetmez. neyse ya, adam oscar'i aldi da, sevenleri olarak rahatladik. gorulen o ki tum salon rahatlamis, en son bu kadar kim alkislandiydi hatirlamiyorum.

    edit: efendim buraya kim bo kastekniv'den bir alinti yapmak istiyorum izniyle.

    "eh kolay degil 8 kez aday ol -6'sı en iyi yönetmen dalında-, çektiğin filmlerin her biri ayrı efsane olsun, hepsi deli gibi gişe yapsın, oynayanlar star olsun oscarları götürsün; sen ise her seferinde smokini çek, bütün akşam ortalıkta sırıt, gereksiz espriler yapan zevzek sunucunun her esprisine gülümse, ondan sonra oscar'ı çoluk çocuğa versinler sen göt ol. ben olsam o kırmızı halıyı rulo yapıp akademinin kıçına çoktan sokmuştum."


    (shelbyl - 26 Şubat 2007 07:18)

  • comment image

    kırmızı halı geçidinden başlayarak ödül töreni bitimine kadar toplam 7.5 saat sürmüş en uzun oscar ödül törenidir. ilk defa kalkıp işe giderken radyodan son ödülleri dinleyebildim bu şekilde. benim uyanmamı bekleyen akademiye ve buralara gelmemi sağlayan eşime, aileme yönetmenim... noluyo lan.


    (asden - 26 Şubat 2007 08:34)

  • comment image

    scorsese'nin -gec ama guc olmadan- damgasini vurdugu torendi bu. bunca harikulade filminden sonra bu filmle oscari almasi icime dokunmadi degil. the departed'a bir garezim yok, yemeyip yaninda yatilasi film aslinda - ama daha guzellerini yapti bu adam goruyoruz biliyoruz, tuhafima gitti biraz. gerci sonucta oscar da tek bir film icin verilen bir odul degil. gelmis gecmis, olmus bitmis her seye, bir insanin tum tarihcesine verilen gayet de politik bir odul. demek ki zamani simdiymis deyip gecelim bari. alan arkin, forest whitaker, das leben der anderen ve michael arndt sevindiren diger oduller oldu sahsimi. children of men sinematografiyi alir diye dusunmustum olmadi, saglik olsun. ayrica abigail ile will smith'in ogluna burdan dunyanin en seker presenterlari oscarini ikram etmek istiyorum seker kagidina sarip. ve en dokunakli an odulu... elbette jack nicholson ve scorsese'ye sarildigi an... jack'in zaten varligi, sesi ve gunes gozlugu yeter. ah.

    velhasil tum sovlar sahaneydi, ellen degeneres oldukca komikti, al gore da eglendirdi - tatmin edici bir sovdu. seneye gorusuruz.

    bir de not: ellen'in sarf ettigi cok onemli cumleyi eklemeden olmaz: 'let's be honest - if there weren't blacks, jews and gays there wouldn't be oscars.' bu da kayda gecsin.


    (shisha - 26 Şubat 2007 09:27)

  • comment image

    uykusuz kalmaya değecek sürprizleri barındıran tören olmuştur. ancak yine de kişisel hayal kırıklıkları yok değildir. sabahın yedi buçuğunda uykuya dalabilmiş bünyem hala clint eastwood'u(ki martin scorsese bey amca elbet hak etti), kate winslet'i, cate blanchett'i ve hatta bay dicaprio'yu gece sonrası ellerinde bir adet altın kaplama heykelcikle görememenin hüsranını, burukluğunu yaşamaktadır..

    öncelikle sunum açısından değerlendirelim.. ellen degeneres isimli pek komik, pek bi yerinde duramayan hanım efendiye ilk olarak e2'de yayınlanan şovuyla rastladım ki bundan öte bir şeyler yapmış mıdır onu da bilmiyorum. diyeceğim şudur ki, hakikaten son bilmem kaç yılın en leziz tören sunumuydu. ellen hanımın sahneden inip konuklara yaptığı fırlamalıklar (özellikle jack nicholson ve martin scorsese'ye fena takmıştı), espri yaparkenki doğal tavırları, yaşına rağmen kıpır kıpır oluşu vesaire bence şovu götüren en önemli unsurlardı.

    selebritilerin kılık kıyafetlerine hiç deyinmeyeceğim (kendimi magazin forever sunup moda eleştirisinde bulunan dış ses gibi hissetmemek adına) ama şunu söyleyebilirim ki gecenin en güzel hatunu reese witherspoon, en yakışıklı beyefendisi de clive owen idi.. (nicole kidman'ın suratı da ne yazık ki artık ifadesiz botokslular kervanına katılmış gibime geldi.) (ayy tamam sustum..)

    gecenin ellen degeneres'den sonra en çok ilgi çeken atraksiyonu gölge gösterisiydi.. özellikle biraraya gelip perde önünde dev bir silah şekli oluşturmaları koltuktan fırlayıp ekrana yapışmama vesile oldu sabah sabah..

    diğer ayrıntılarsa, örneğin will smith'in sevimli oğlunun, en az kendisi kadar sevimli bir kız çocuğuyla ödül vermeleri, celine dion'un ve beyonce'nin kulak pası silen performansları, melissa etheridge'in ödül aldıktan sonra cesurca kız arkadaşını öpmesi, salonun "eski sevgili"ler kervanına dönmüş olması (jennifer lopez, ben affleck, gwyneth paltrow, penelope cruz, tom cruise...).. bir o kadar akılda kalıcı detaylardı. vee gecenin en büyük sürprizi bana kalırsa "popstar" denen popüler kültür aracını tekrar ve tekrar sorgulatan cinstendi. american idol sayesinde şöhret olup en iyi yardımcı kadın oyuncu dalında dreamgirls filmindeki performansıyla altın heykeli kucaklayan siyahi kızın ödülü aldığı anki ifadesi bence geceye damgasını vuran en önemli detay idi..

    son olarak, babel'e haksızlık yapıldığı kanısındayım...

    evet sayın seyirciler. bir akademi ödül töreninin daha sonuna geldik.. şimdilik hoşçakalın.
    (bkz: uykusuzum sözlük)


    (charmofsmyrna - 26 Şubat 2007 14:39)

  • comment image

    yalan ödül töreni. hepsi anlaşmalı veriyor birbirine ödülü arkadaş, hiçbirinin samimiyetine inanmıyorum. inanmayanlara şöyle diyeyim; martin scorsese ödül almadan önce coppola, george lucas, spielberg toplaştılar ödülü vermeye, ödülü de hep birlikte verdiler imece usülü. sonra da martin scorsese güya yolda jack nicholson'la karşılaştı. hadi ordan, çocuk mu kandırıyorsunuz? martin scorsese'nin ödül alacağını nerden biliyordunuz da orda toplaştınız, kahve mi orası? demek ki biliyorlardı önceden ki toplaştılar. inanmıyorum abi ben bunlara. oscar almadan önce insan olmak önemli.


    (peder zickler - 26 Şubat 2007 15:15)

  • comment image

    clint amcamızın ennio morricone'yi takdim etmesi ve morricone'in duygu yüklü konuşması (adam italyanca konuştu ama nerdeyse tek kelime anlamayan beni bile ağlatacaktı) dışında izlenecek hiçbir şeyi olmayan bayık tören. sayesinde morricone'ye hiç oscar verilmediğini de öğrendim ki, benim için akademinin bittiği an işte bu andır sedat abi.. ben bestelediği her film müziği için adama, töreni filan beklemeden oscarını postalıyorlardır diye biliyordum. bir de bu clint amca, yaşlanınca nasıl böyle ultra şukela bir adam olmayı becerdi, anlayabilmiş değilim, helal olsun valla.. yani gençliğinde kovboydu, sonra bir ara pis bir polisti sanırsam, yaşlandıkça adamın yüzüne nur indi, bir kaç sene daha yaşarsa melek olup uçacağından korkuyorum artık. yani biz faniler, böyle yaş ilerledikçe tam tersi istikamette koşar adım gider iken bu amcam nasıl göklere erdi, anlayan beri gelsin..


    (geven - 27 Şubat 2007 15:27)

  • comment image

    samimiyetine inanmadığım ödül töreninin zannımca en samimiyetsiz anı an inconvenient truth belgeseliyle dünyayı kurtarmaya durmuş al goreun konuşmasıydı. "sevgili amerikalılar" diye konuşmasına başladığında salondan birkaç kahkaha yükseldi. eliyle "sessiz ulen" işareti yapan al, bir aksiyon filminde son tiradı atan aktör vakurluğuyla devam ettiği konuşmasında, çevrenin siyasal değil etik bir mesele olduğundan filan bahsetti. o ana kadar tebessüm içinde töreni izleyen hollywood oyuncuları ise sahte bir bilgiçlikle, eli şakağında bir hıncal edasıyla dinledi bu adamın konuşmasını. hele ekrana yansıyan leonardo di caprionun surat ifadesi, gözleri dolmuştu cevreci aktörün. en iyi oyuncu ödülünü de bence al gore almalıydı. hakkını yediler adamın. sıradaki şarkımız törendeki yapmacık havaya katkısı bulunan tüm oyuncular için gelsin.
    bu sene oscar goes to...
    (bkz: onlar için minibüs şarkısı)


    (zenikididehupest - 1 Mart 2007 17:11)

Yorum Kaynak Link : 79. oscar ödül töreni