Facebook Yorumları
  • comment image

    başlığında türkçeye çevirisinin olup da ingilizce sözlerinin olmamasını garip karşıladığım pink floyd şarkısı.
    ahanda sözleri de burada:

    mother, do you think they'll drop the bomb?
    mother, do you think they'll like this song?
    mother, do you think they'll try to break my balls?
    ooooowaa mother, should i build a wall?
    mother, should i run for president?
    mother, should i trust the government?
    mother, will they put me in the firing line?
    ooooowaa is it just a waste of time?
    hush, my baby. baby, don't you cry.
    momma's gonna make all of your nightmares come true.
    momma's gonna put all of her fears into you.
    momma's gonna keep you right here under her wing.
    she won't let you fly, but she might let you sing.
    momma's gonna keep baby cozy and warm.
    oooo babe.
    oooo babe.
    ooo babe, of course momma's gonna help build a wall.
    mother, do you think she's good enough,
    for me?
    mother, do you think she's dangerous,
    to me?
    mother will she tear your little boy apart?
    ooooowaa mother, will she break my heart?
    hush, my baby. baby, don't you cry.
    momma's gonna check out all your girlfriends for you.
    momma won't let anyone dirty get through.
    momma's gonna wait up until you get in.
    momma will always find out where you've been.
    momma's gonna keep baby healthy and clean.
    oooo babe.
    oooo babe.
    ooo babe, you'll always be baby to me.
    mother, did it need to be so high?


    (aysegulnazcan - 3 Eylül 2007 10:37)

  • comment image

    pink floyd a ait olaninin turkce cevirisi:
    anne bombayi atacaklar mi sence?
    anne $arkiyi sevecekler mi sence?
    anne hayalarimi parcalamaya cali$acaklar mi sence?
    anne bir duvar oreyim mi?
    anne ba$kanliga aday olayim mi?
    anne hukumete guveneyim mi?
    anne beni cepheye surerler mi?
    anne gercekten oluyor muyum?
    aaaaah, bu yalnizca zaman kaybi mi?
    sus $imdi bebegim, aglama
    annen senin tum kabuslarini
    gercege donu$turecek
    annen kendi korkularinin tumunu sana a$ilayacak
    annen seni burada koruyacak
    kanatlarinin altinda
    ucmana izin vermeyecek ama $arki soylemene belki
    annen her zaman bebegini rahat ve sicak tutacak
    aaaah bebegim aaaaah bebegim aaaaah bebegim
    tabii ki annen duvari ormeye yardim edecek
    anne o bana gore bir kiz mi sence?
    anne o benim icin tehlikeli mi sence?
    anne o paramparca edecek mi senin kucuk oglunu?
    aaaah anne o kiracak mi kalbimi?
    sus $imdi bebegim, bebegim aglama
    annen tum kiz arkada$larini senin icin denetleyecek
    annen pis birinin hayatina sizmasina izin vermeyecek
    annen uyanik bekleyecek donu$unu
    annen her aman ogrenecek
    nerede oldugunu
    annen her zaman seni saglikli ve temiz tutacak
    aaaaah bebegim aaaaaah bebegim aaaaah bebegim
    sen her zaman benim bebegim olarak kalacaksin
    anne, bu kadar yuksek olmasi gereklimiydi?(duvardan bahsediyor)


    (systemfailure - 21 Temmuz 2003 04:14)

  • comment image

    ben şu dar-ı dünyada her şeye tahammül ederim, belki aykut kocaman'lı fenerbahçe'ye bile.
    ama gerizekalı entele tahammül edemem.
    bak bundan sonra spoylır var, sonra salya sümük ağlama...
    aronofsky'nin filmi çıkınca elinde tuzlukla hıyara koşan bu sefiller filmi anlamayı bırak, kafalarındaki zırvalarla senkronize etmişler.
    şairimiz sonunda kendini seven kadınla evlenmiş. bak yauuuv maho ağa'ya bak. aronofsky gibi her filmini manyaklar gibi metafora boğan bir adamın filmini olduğu gibi dümdüz yorumlamış. bak bunlar neye benziyor biliyor musun?
    sen, arka sıradaki bomonti içip emrah serbes'e üzülen ekşici, kulağını buraya ver, ben dersimi anlatır paramı yine alırım benimçün sıkıntı yok.
    bunlar şuna benziyor
    2008'de metallica konserine gitmiştik, nothing else matters çalmaya başlayınca seyircilerin yarısı da çakmakları telefon ekranlarını çıkarıp sallamaya başlamıştı. aranızdaki 97'li ergenler bilmez. ilk ayfonu orada gördüm lan ben. ekrana dokunarak fotoğraf büyütüyorlardı amk. bende nokia n76 vardı.
    nothing else matters çalmaya başlayınca çıkan çakmakları gören james hetfield 'wtf, bu romantik bi şarkı değil millet napıyorsunuz aq' deyivermişti.
    hah, işte bu filmden 'sevgi, aşk, şiir, gerçekten sevmek, ilgi, ilham' bağlamında anlam çıkaran insanların nothings else matters'ta çakmak çıkarıp sallayanlardan farkı yok.
    filmi kalp gözünüzle mi seyrettiniz? en son izlediğiniz film dabbe 4 cin çarpması mıydı? tim burton'a bayılıyor musunuz? tebrikler. dildo kazandınız. neyse.
    hocam filmde javier bardem tanrıdır.
    kitap yazar. o kitap incildir.
    kadın meryemdir. ve bir yanıyla insanoğlunu temsil eder.
    doğan bebek isa'dır.
    javier bardem'in girilmesini istemediği odada yasak ağacın meyvesi vardır.
    o iki ihtiyar karı koca adem ve havva'dır.
    adem ve havva odaya girerler ve yasak ağacın meyvesini yerler. yani o zımbırtıyı kırarlar.
    bunu gören javier bardem onları odadan, yani cennetten kovar.
    adem ve havva'nın iki meşhur oğlu vardır. bildiniz mi?
    habil ve kabil.
    filmde kardeşlerden biri diğerine ne yapıyordu?
    tavla oynuyorlardı.
    şaka lan şaka. biri diğerini öldürüyordu işte.
    dünyada işlenen ilk cinayet.
    taşla.
    kafaya vurarak.
    kabil, habil'i öldürdü.
    ama her şeye rağmen tanrı sürekli bağışlayıcıdır, affedicidir.
    sürekli sevgi ve ilgi görmek ister.
    hayranlarının ilgisinden asla bunalmaz.
    o ev dediğimiz yer de dünyadır zaten.
    onları asla dünyadan çıkarmaz.
    hayranları, yani yarattığı insanlar din savaşlarıyla dünyayı mahvederler. filmde olduğu gibi.
    insan der ki, yeter artık, kov onları buradan.
    ama tanrı affetmekte ısrarcıdır.
    meryem bebeğini doğurur.
    tanrı ver onu bana der.
    meryem vermemekte diretir.
    ama tanrı alır onu elinden.
    isa'yı sonunda öldürürler.
    isa ne demiştir?
    'şarap benim kanımdır için, ekmek benim etimdir yiyin'
    isa ölünce evdeki insanların et yiyip şarap içtiklerini görürsünüz.
    insan sonunda isyan eder tanrıya.
    hep ilgi istedin. sen yalnızca benim sevgimi istedin der insan.
    sen hep hayran olunmak istedin.
    tanrı da der ki 'benim işim bu, ben yaratmaya mecburum'
    sonunda ash to ash dust to dust olur.
    küller küllere, toprak toğrağa karışır.
    ve yeniden 'ol' buyurur tanrı.
    ve her şey yeniden ve yeniden ve yeniden ve yeniden ve yeniden ve yeniden başlar.

    şairimizin kadına olan ilgisizliği değil filmin ana fikri fularlı makarna!

    tanrı'nın bizi sallamıyor oluşu!

    10/9

    keep walking aronofsky baba


    (dramatis persona - 29 Eylül 2017 23:19)

  • comment image

    her anlamıyla ilginç bir film. aldığı olumlu veya olumsuz tepkileri neden aldığını anlamak, insanları neden bu kadar ayrıştırdığını görmek çok da zor değil. üzerine düşünmeniz gereken, dini motifler ile süslü, yorucu bir film var karşımızda bence.

    --- spoiler ---

    nerden başlayalım. karakterler olsun. sağolsun yazar arkadaşlar yazmışlar ancak bende yazıyım kendime göre.

    bardem abimiz tanrı, jennifer ablamız mother earth, ev dünya/cennet. olaylar da zaten bunları kapsıyor. biz olayları hep insanlık ve yaratıcı gözüyle biliyoruz aslında, o şekilde öğrendik. darren bey de bakış açısını değiştirmiş ve sıfır noktasından beri yaşananları doğa ana gözüyle göstermiş. bu bir kere müthiş yaratıcı ve ilginç bir düşünce yapısı.

    ev film boyunca beni huzursuz etti mesela. doğa ana film boyunca kendi evinde nasıl rahatsızsa seyirci olarak da biz o huzursuzluğu hissettik.

    karakterler eklendi hikayeye film ilerledikçe. yasak elma geldi mesela kristal şeklinde. adem ile havva geldi hikaye ilerledikçe. bunu o kadar gözümüze soktu ki. ed harris'in bel kısmında yara bile vardı. bu da havva'nın adem'den yaratıldığını göstermek içindi elbette. ufak bir sahneydi ama adam her sahne için o kadar uğraşmış ki. yasak elma sebebiyle de kovuldular evden, cennetten.

    yeni karakterler evet. daha sonra adem ile havva'nın oğulları habil ile kabil geldi hikayeye. cinayeti gördük mesela evde. bu olaylar yaşanırken dünyaya insanların verdiği zararları evdeki sorunlardan gördük ve bunun mother earth'i nasıl etkilediğine sahne olduk. ve bence ilginç kısma ulaşıyoruz. bunu internetten gördüğümü söyleyeyim öncelikle. nuh'un gemisine yol açacak tufanı gösterdi bize. cenazedeki kalabalığın eve verdiği zararın üzerine evin su sistemi patladı ve ıslandı her yer. tamamiyle o tufana yapılan göndermeydi bu.

    devamında hamileliği ve hz. isa tabi ki. tanrının yarattıkları tarafından sevilme, tapınılma ihtiyacı. yarattığı onca şey varken tek bir şeyin sevgisi ile yetinecek değildi ya. ve insanların tüm kusurlarına rağmen bağışlayıcı tanrı. kendi çocuğunu öldürmelerine rağmen onları bağışlamaktan bahseden bir tanrı var. bunları hep biliyoruz ama farklı bir açıdan gördüğümüzde olanlara sinir olmamak, mother earth'e empati kurmamak mümkün mü. sinir oluyoruz izledikçe bizde. mother earth'in kendini, dünyayı ve insanlığı yok edişi. ne kadar mantıklı geldi izlerken bana. çok farklı bir yere konuluyorsunuz filmi izlerken. o kadar şey olduktan sonra da olayı bir loopa bağlaması da takdire şayan. evren dönüyor, yaratmaya ihtiyacı olan bir tanrı her zaman olacak.
    ---
    spoiler ---

    kesinlikle çok farklı bir deneyim. izlediğim salonda 20 kişi vardı yoktu bugün ve bir kaçı filmi bitirmeden çıktı mesela. gayet normal bir şey bencede bu. herkesin sevebileceği bir yapım değil ve yönetmende bu durum ile barış halinde, sonuçlarını bilerek çekmiş darren aronofsky. zaten kendi kariyeri de böyle uç filmlerle bezeli kendisinin.

    böyle cüretkar bir film çektiği için alkışlamak istiyorum kendisini. sevgi pıtırcığı şeklinde bitiriyim entry'i.


    (ruzgara karsi 1000 metre iseyen adam - 30 Eylül 2017 00:32)

  • comment image

    --- spoiler

    dini referansları anlamak adına öncelikle eski ve yeni ahitte hristiyanlığa geçiş sürecinin hikayeleri için en uygun kitap olan g.b harrison adlı shakespeare uzmanı abimizin “the bible for students of literature and art “adlı kitabını alıp okumanizi öneririm. dili gayet akıcı ve anlaşılır. bati kanonunda en cok islenen didaktik alegorik hikayelerden olan tower of babel’ den tutun adem’s fall’a, seven sleepers’a noah's ark'a kadar yüzlerce hikayeyi analiz ediyor.
    bati kanonunda en azindan 18. yüzyilda novel’ın icadına (latince yeni tür: nova, novus, novum) kadar genellikle eski ve yeni ahitteki hikayeler’e göndermeler yapılır, insanların ahlaki çıkarımlar yapmaları beklenirdi, tıpkı eski ve yeni ahit'i yeniden yazmak gibi. yönetmenin beslendiği gelenekte bu.

    alegorik hikayelerin iki katmanı var. ilk olarak yüzeysel bir hikaye, karakterlerini, olay örgüsünü, konusunu bildigimiz ilk katman, daha sonra ise hikayenin elementlerini özdeslestirdigimiz, arketip karakter ve öğeler. ilk katmanindaki hikayenin elementlerinin temsil ettigi sembolik anlamlar. filmin katmanlari da keza dini, sosyojik, kulturel referanslar uzerine kurulu.

    yuzeysel katman, kendini yazar olan esine adamis, münzevi bir hayat suren, sakin ve sevgi dolu, yaşadığı viktoryen evi cennete çeviren, kocasi için üreten bir kadın protogonistimiz ve antogonist kocası bencil ve üretme sıkıntısı çeken yazar. bir zamanlar ilham perisi olan kadin artik yeterli gelmemeye basliyor. yazarın üretemediği için yaşadığı sıkıntı cennet olan münzevi hayatlarını yavaş ve derinden cehennem çeviriyor. aniden eve gelen davetsiz misafirler, diğergam annenin huzurunu kaçırırken, yazarımız için ilham kaynağı olabilme potansiyelinden mütevellit ilgi çekici. kadın filmde öznel kimliğiyle değil de anne kimliğiyle varolabiliyor. bütün karakterlerin ismi gibi onunkisi de arketip.feminist literatür açısından da pek çok malzeme barındırıyor film. özellikle "cennet yuvasını" güzelleştiriken sarılıp dinlediği duvarlar, yalnızca domestik alan ile özdeşleşip, varolduğunu gösteriyor bize. filmde de keza dışarı asla adım atmaması manidar, public sphere him’e ait cünkü. film aktikca kadinin sari tozu dikip dikip azaltmaya calistigi histerisi iyice merak cezbediyor.
    ( sari, her daim hastaligi sembolize eden nauseating bir renk; feminist hikaye “yellow walpaper” ve yine “ paul’s case’de” evin sari duvarlarinin allak bullak ettigi midelerimiz) diger bir arketip karakter him, yani capital h.ı.m, yaratmaya muktedir olan tanriyi hem öpüp hem de dogurdugundan ötürü freud’un annesine de cakilan bir selam var. yavastan alt katmana meksika dalgasi yapmaya basliyor film davetsiz misafirlerle. karakterlerin sembolize ettiği gaia ana ile zeus babanın cennet bahçesinin huzuru misafirlerle allak bullak oluyor. aranofsky durur mu yapıştırıyor “in adam’s fall, we sinned all” diye. yazarımızın çok kıymetli eşyası tuzla buz olduktan sonra tamam diyoruz, parable’den dönüş yok. kırılan eşya, yani şeytanın kandırdığı bilgi ağacından( bilgi ağacı: yazarlık, üretim, aldınız inceyi?) yenilen elmanın asıl müsebbibi kim? adam’in kanına giren karısı eve elbette. bir sonraki sahnede adam’in kucağında eve’i hoplatmasıyla aranofsky bir şut daha çakıyor , incil’in phallocentric dilini alaya alıyor. melek kadın, şeytan kadın dikotomisi de yine anneliğin kutsallığı: mother vs. kadın karakterlerinde vücut buluyor. cennetten kovulan, cehennemi yani dünyayı yaratan adem ve hava’nın oğulları habil ve kabil ilk kavgalarını ediyor başka bir sekansta ve doğa ana buna şahit oluyor ancak pasif, elinden bir şey gelmiyor. habil’i öldürmeyip bir sonraki sahneye tekrar iliştirmesi de sembolik tabii ki. insanoğlu habil’in soyundan devam ediyor, cani, hırsız, katil olarak, kimi köle, kimi efendi, dünya düzeninin müsebibi habil’in ilk cinayeti.(habil yaşıyor kabil’in ölümümden sonra, dünyada kötülüklerin yayılmaya başlaması sembolize ediliyor) tanık olduğu cinayetle histerisi daha da büyüyor, halıdan sızan kanlı yara ilk katmanda kanayan rahmini, yani yazar için hala doğuramadığı çocuğunun verdiği sıkıntıyı, alt katmanda ise dünyanın yani cehennemin yaratılmasıyla beraber doğan ölümü sembolize ediyor. ikinci bölümde kadın hamile kaldığında ise koyu, zaman zamanda sarı atmosfer kendini berraklığa bırakıyor, rahmin kanı da kuruyor, ölüm yavaşça kayboluyor. ölüm yaşam dikotomisi gayet sahih. şeytan kadının zıttına konumlandırılan meryem ana, yazarın yani tanrını oğlu isa’yı doğurduğunda ise, babasız bu piç diye kadıncağızın üstüne giden romalılar, tanrı yazarın hayran kitlesiyle vücut buluyor. isa’yı kandırıp çarmıha gerseler dahi, gaffar sıfatlı tanrı her defasında insanoğlunu affediyor, bir şut daha yönetmenden, “god is an attention whore” minvalinde bu sefer. yazarımızın eli ayağı olan, pek sevgili yayıncısını filmin sonunda şeytanlaşmış görüyoruz bir nevi tanrı’nın biriciği cennetten kovulan zamanın en büyük meleği şeytan lucifer kılığında. tanrı yarattığıyla böbürlenirken her anlamda insanoğlu elinde patlıyor. kapanışta ise yazara asla yetemeyen cefakar ananın elinde kalan son şey kalbi, söküp veriyor tereddütsüz, yazarımız ihtiyacı olan motivasyon kaynağına ulaşıyor bir sonraki sekansa kadar. yeni bir ilham perisiyle sona eren sahnedeki mesaj feminist, erkeğe feda edilen kadın emeği, kadını öznelliğinden ve varoluşundan mahrum bırakıyor. kültür ve sosyal yapılar erkek egemen odaklı olduğundan erkekle ve doğa ise kadınla özdeşleştirildiğinden kadına verilen zarar aynı zamanda insanoğlunun doğaya verdiği zarara gönderme yapıyor, küçük feminist ekokritisizmler de yaparmış bak sen. “nature is the mother, life is the bitch, i’m convinced.”
    son olarak çok büyük adamsın aranofsky.

    ---
    spoiler ---

    edit- habil kabil karışmış yahu mazur görün.


    (andthehipposwereboiledintheirtanks - 30 Eylül 2017 00:55)

  • comment image

    son zamanlarda izlediğim en farklı, stil sahibi ve iyi film.
    hikayeyi de, yönetimi de, oyuculukları da çok beğendim.

    filmle ilgili okuma yapmadım ama benim anladığım şöyle;

    --- spoiler ---

    film hristiyanlıktaki üçleme (bkz: trinity) üstüne kurulu. yani (bkz: baba oğul kutsal ruh).

    baba (tanrı): javier bardem
    kutsal ruh (tanrının özü): jennifer lawrence
    oğul (peygamber): doğan bebek
    adem: ed harris
    havva: michelle pfeiffer
    kabil: büyük oğul
    habil: küçük oğul
    ev: dünya
    misafirler: insanoğlu

    başlangıçta görünür hiçbir sorun yoktu. dünya kusurlarıyla olsa da yaratılmıştı fakat bu tanrıya yeterli gelmiyordu. adem ve havva'yı yarattı ama kutsal ruh karşı çıktı. böyle bir şeye neden ihtiyaç duyuluyordu ki? her şeye zaten sahiptiler. fakat tanrı övülmek, takdir edilmek ve daha çok sevilmek istiyordu. kendisinin ne kadar harika olduğunu dillendirmesi için insanı yarattı ve onlara dünyayı bahşetti. onlara kendilerini anlatan harika şiirler (bkz: tevrat), (bkz: incil) gönderdi.

    insanoğlu kendisine bahşedilenlere rağmen uslu durmadı. yasaklı olmasına rağmen cinsel birliktelik yaşadılar. tanrının bir çocuğu olması konusunda ısrarcı oldular. haddine olmayan şeylere burunlarını soktular. ilk cinayet kardeşler arasında işlendi (bkz: habil ile kabil). fakat tanrı ısrarla affetti çünkü sonuçta kendisine iman ediyorlardı, yani eserlerini ve kendisini beğeniyorlardı.

    ardından işler çığrından çıktı. tanrının sevgi ihtiyacı durmak bilmiyordu. daha çok sevilmesi için daha çok insana ihtiyaç vardı. daha çok insan yarattı, esereleri dha çok insan topladı. insanlar tanrıyı seviyordu ama uslu da durmuyorlardı. kendilerine bahşedilenlere nankörlük ediyor, evi darmadağın ediyor, birbirlerini katlediyorlardı. tanrı ısrarla affetti ve suçluları cezalandırmadı. insanları kendi hallerine bıraktı. fakat bu "özüne" uymayan bir durumdu ve yanlış olduğu aşikardı.

    sonra oğul doğdu. insanlar tanrının sureti olduğu için, onları doğru yola taşıyacakları için bir süre uslu durdular, minnet duydular ve hatta hediyeler sundular (adaklar adadılar). fakat isa peygamberin çarmıha gerilmesi ve katledilmesi gibi masum bebeği parçaladılar. sanki peygamberi katleden insanoğlu değilmiş gibi "jesus içimizde, tanrı içimizde" deniyor ya, bebeği fiziksel olarak "içlerine" aldılar, "sevgiyle" yediler. inanılmaz bir şekilde tanrı oğlunun katledilmesini de affetti. ve işte bu noktadan sonra, sevginin de bittiğine emin olunduğu noktada kıyamet koptu. dünya alevler içinde yok oldu ama sonra tanrı yenisini yarattı. özünü unutmamak için de baş köşeye koydu.

    bu filmle ilgil en iyi okumayı yapacak kişiler hristiyanlar veya hristiyanlığı çok iyi bilen izleyicilerdir diye düşünüyorum. benim yarım yamalak bilgilerimle gördüğüm bunlardı.

    ---
    spoiler ---


    (kimse bana tavuk diyemez - 30 Eylül 2017 12:13)

  • comment image

    dünya çöp film doluyken bu kadar yerilmeyi kesinlikle hak etmeyen film. sinemadan çıktığımda aklımda kaldı. hakkında yazı okumak istedim, ki anlaşılamaz olduğunu düşünmemiştim bile filmin. sadece okumak istedim. bu bile çöp dememem için yeterli bir sebep.

    millet her gün bir şaheser izliyor sanırım, çünkü her yerde "yapılmış en kötü film" minvalinde yazılan yorumlara başka bir anlam veremiyorum, ki en fazla bir gün oluyor bir film izlemeden geçirdiğim, ya da benim beynim çöp arşivine dönmüş olmalı; çünkü oyunculukları, filmin anlatmaya çalıştığı düşünceyi, çekimleri vs oldukça beğendim. iyi ki gidip sinemada izlemişim.

    --- spoiler ---

    yapılmış en güzel tanrı ve insanlık betimlemelerinden biri bence.
    ---
    spoiler ---


    (beef - 30 Eylül 2017 15:48)

  • comment image

    filmden şimdi çıktım. sıcağı sıcağına yazıyorum. ..yorumlara bakayım dedim, bakmaz olaydım. çöp möp diyenler olmuş, sakın dikkate almayın. çöp diyenler gitsin recep ivedik falan izlesin. neyse, gelelim filme, ağır spoiler vereceğim, ona göre okuyun...

    önemli not: anne filmi ticari değildir, içinde birçok metafor barındırır. filmi o gözle izlemeyenler bir daha dikkatle izlesin. gidecek olanlar da ya sinema izlemeyi bilen biriyle gitsin yahut mümkünse tek izlesin.

    gelelim filme...film zatini ve batıni çok fazla öğe içeriyor ona göre...

    -film, 3 katlı bir kır evinde geçiyor. üst katta adamın (tanrının) odası var. elmasa benzer bir taş göreceksiniz. film onunla başlıyor ve o sevgiyi temsil ediyor.

    - anne, filme yanmış yıkılmış bir evin canlanması sonrası "uyanarak" sahneye çıkıyor. bu da doğanın uyanışı anlamına geliyor.

    - adam, yani tanrı (erkek egemenliğe ağır eleştiri içeriyor filmde) bir şairdir ve ilham gelmesini beklemektedir. ilham ise anne yani kadındır.

    - anne, yani kadın daha önce yanmış evi tek başına yapmış, bakmış ve bakmaya devam etmektedir. erkek ise evle hiç ilgilenmez. yani; erkek tüketici, kadın üreticidir.

    - eve ölmek üzere olan bir adam gelir. bu adam "ademi" temsil ediyor. ölmek üzeredir ve şair, yani erkek yani tanrıyı tanımak istemektedir. adam hemen kabul eder. çünkü bütün kutsal metinlerde tanrı "bilinmek" istemektedir. film burada onu anlatır.

    - anne, yani doğa sadece olayları izler. müdahele etmez ve sesini çıkarmaz bu arada. sonra ölmek üzere olan adamın karısı gelir. bu da havvayı temsil ediyor.

    - ademle havva evde yasak olan-sevgi elmasının olduğu odaya "yasak olmasına" (filmde kabak gibi anne oranın yasak olduğunu söyler bu da cennet ve elmadır ) ademi ve havvayı temsil eden ikili bu sevgi elmasını kırar. adam ( tanrı) duruma sinirlenir ve sahnede herkesi şiddetşi şekilde kovar. ( cennetten atılma) ve sonrasında bu odayı "kilitler ve tahtalar çakarak kapatır"

    - bu ikilinin iki oğlu evi ziyaret eder ve kavgaya tutuşurlar. kardeşlerden biri diğerini kapı tokmağı ile öldürür sahnede. ( habil ve kabili simgeler )

    - anne korkarak kazan dairesine kaçar ki orası cehennemi temsil ediyor. sahnede aynı anda bir kurbağa belirir ve kaybolur ( kurbağa kutsal metinlerde ve mitolojide yeniden doğuş demektir - kıyamet de film sonunda kopacaktır - kıyam arapçada "dirilmek" kökeninde dayanır

    - tanrı, yani adam olanlardan sonra da misafirlerini ( adem-havva) kovmaz evde tutar. cenaze töreni yapılır. gelen misafirler eve zarar verir. ( doğayı bozar ) anne bu durumdan rahatsızdır. ( hatta burada bir siyahi evi boyar-ki kirletmek demek doğayı )

    - doğa ananın, yani annenin sabrı taşar . sembolik olarak o sahnede de su borusu falan patlar. ( nuh tufanı) tanrı anlam veremez ve kızar. anne ile "ilk kez" birlikte olurlar ve anne hamile kalır.

    - hamile olduğunu söyler söylemez adam "evreka" modunda kalemi kağıdı kapar ve yazmaya başlar ( kutsal kitapları sembolize ediyor )

    - kitap yayınlanır. hayranlar delicesine adamın ve annenin evini basarlar. herkes kitaba ve adama ( tanrıya ve kutsal kitaplara ) sığınarak resmen yağmaya evi talana başlar. ( bu da din savaşlarını, kutsal atfetmenin cazibesini ve insanlığın kavgasını anlatır. filmde bu sahneler çok bariz şekilde görünür )

    - neyse o arada bebek doğar bu çatışmada. anne de aynı anda evi "kalbini" dinler. kalp, her çatışmada kararır.

    - bebeği ister insanoğlu ( bebek burada masumiyet ve isa demek) ve tanrı kendi eliyle onlara verir. annenin o anda yanında bir şeftali ve üzüm var arta kalan açtır gecelerdir çünkü. yediği yer de girilmesi yasak olan "cennet" odasıdır. ( eski yunanca'da şeftaliye de eriğe de elmaya da hepsine "elma" denir. hatta bazı kaynaklar ademle havva'nın elma değil şeftali yediği için kovulduğunu söyler - üzüm ise cenneti temsil eden meyvedir )

    - neyse bebek insanların elinde canice ölür. burada incil'e atıf var: ("böylece oğlumu haşladık ve yedik. ertesi gün ona dedim ki, oğlunuzu verin onu yiyelim, o da oğlunu sakladı." ) ve anne yani doğa en sert tepkisini verir ve alttaki kazanı ateşler. ( çakmağın üzerinde yanılmıyorsam balık figürü vardı. balık isa'nın çağı demek. tam da isa'yı yediklerinde o çakmakla evi havaya uçurur ) herkes yok olur. sadece kendisi ve eşi kalır. eşinde en ufak zarar yoktur ama kendisi "yanmış" ama yok olmamıştır. insanların kendini yok oluşa götürdüğü sahnedir. tüketim çılgınlığı, küresel ısınma, tanrı adına savaşlar ve sömürünün sonu budur filme göre.

    - sonra adam "yeniden deneyeceğim- ne verdiysek yetmiyor" diyor ( yani bu insan evladı aç gözü aç. egosu kibrini doyurmaya yetmiyor hiçbir şey. diyor. sağlam kalan tek şey "sevgidir" ( sevgi burada doğa anadır. karşılıksız verir ona zarar versen de ) tanrı doğa anayı, yani karısını, anneyi öldürerek içinden o kırılan sevgi elmasının yenisini çıkarır.

    - yeniden başlar.. anne uyanır yeniden yatağından. ( bu da daha önce kıyamet 6 kere koptu diyen mitolojiye ve kutsal kitaplara atıftır. sümer mitoloji ve hikayelerinde benzerleri çoktur )

    edit: @kinge dorduncu mesaj atmış sağolsun "yasak elma sadece sevgiyi değil bilgiyi de temsil ediyor. yasak elmayı yemeden önce adem ile havva cinselliklerinin farkında değil. bu nedenle filmde doğa ana, yasak elma kırıldıktan sonra adem ile havva'yı sevişirken görüyor." diyerek bana göre doğru bir katkıda bulunmuş.

    edit 2 : @dog day afternoon eklemede bulundu sağolsun; "adem kusarken annenin tuvalete gelince ademdeki yarayı görmesi. o yara muhtemelen kaburganın alındığı kısım. o kaburgadan da havva yaratılmış."


    (hattorihanzo f8 - 30 Eylül 2017 23:49)

  • comment image

    kocamı boşamayı düşünürken izledim bu filmi. geç bir seansta, yalnız başıma.

    dişi enerjinin yapıcı, eril enerjinin ise her daim yıkıcı olduğunu söyleyen kişisel gelişim kitapları, bu filmi izleyene kadar bir anlam ifade etmemişti. artık ediyorlar.

    senin emek emek yaptığın, dış dünyadan bağımsız kendi dunyani kurdugun yuvaya eril güç gelir, üçüncü kişileri getirir. kendi varlığıni ispatlamaları için başkaları şarttır çünkü.

    not: boşamıyorum.


    (seylercikmazi - 2 Ekim 2017 15:11)

  • comment image

    --- spoiler ---
    ---
    spoiler ---
    --- spoiler ---
    ---
    spoiler ---

    --- spoiler ---
    sembolik anlatımlarla yönetmenin din üzerine yaptığı eleştirileri aktardığı film. metaforlarla dolu olduğu için herkes bir simgeyi veya olayı farklı şeylere yormuş, kimi de anlamamış bu ne biçim film demiş.

    evde insan olmayınca tanrının eser verememesi, ilham gelmemesi. burada bence yönetmen insan olmazsa bir tanrı olamayacağı fikrini aktarıyor. tanrıyı insanın yarattığı bir olgu olarak gösteriyor.

    jennifer ablamız doğum olayına kadar bence doğayı, dünyayı temsil ediyordu. doğum olayı ile direk meryem ana'ya evrildi. burası biraz muallak kaldı ya da ben birşeyleri
    kaçırdım. oyunculuğunu çok beğendiğimi söyleyebilirim.

    bardem ağabeyimiz tanrı figürüne cuk oturmuş. çekim yöntemleri ve seslerin kullanılması başarılıydı. habil kabil kavga ederken üst kattan olan biteni izleyişi ve olay bittikten sonra aşağı inip yargılaması, adem havva'ya dışarı çıkın diye bağırması. sürekli cömert olması ile övülmesi vesaire. jennifer ablamız tanrının onun sevmediğine sitem ederken bir lafı vardı "sen beni hiç sevmedim, sadece seni sevmemi sevdin". bu da tanrının bir narsist olduğu alt metnini veriyor. gerçekten de filmde tanrının kitapları ve eserleri her şeyden önce geliyordu.

    yayıncı kadın kiliseyi temsil ediyor. sonuçta tanrının kitaplarını yayan dağıtan onlar.
    din adına cinayet işlemesi ve bu hakkı kendilerinde görmeleri güzel işlenmiş. sen tanrının kitaplarını yaymakla mükellefsin o kadar.

    tanrının sonsuz ve tek olması, dünyanın sonsuz ve farklı olmasını göstererek bunun bir döngü olduğunu anlatmaya çalışmış. dünya oluşacak, insanlar dünyaya ayak basacak, kavga edecek doğayı katledecek, bencil küstah olacak, kin ve nefret dolacak savaşlar yapacak sonra doğanın namına koyacak ve doğa bu kadarına dayanamayıp yetersiz kalacak ve soyumuz tükenecek. aynı döngü belki aynı gezegende belki de evrenin başka bir galaksisinde zuhur bulup öylece akıp gidecek.

    ---
    spoiler ---

    sonuç olarak filmi beğendim. öyle film kültürümde yoktur. yukarıda anlattığım anlam çıkarımları gayet basitti. filmin anlatış tarzı çok hoşuma gitti. bildiğiniz bu tarz sembolik filmler veya bu filmleri çeken yönetmenler varsa mesaj atmaktan çekinmeyiniz.


    (karambolden gelen gol - 9 Ekim 2017 18:12)

Yorum Kaynak Link : mother