Çıkış Tarihi     : 21 Temmuz 1990 Cumartesi, Yapım Yılı : 1990
Türü                : Döküman,Müzik
Taglar             : duvar,Orkestra,bando,koro,Pembe floyd
Ülke                : İngiltere,Almanya
Yapımcı          :  Tribute
Yönetmen       : Ken O'Neill (IMDB), Roger Waters (IMDB)(ekşi)
Senarist          : Roger Waters (IMDB)(ekşi)
Oyuncular      : Bryan Adams (IMDB)(ekşi), The Band (IMDB), The Bleeding Heart Band (IMDB), Graham Broad (IMDB), Paul Carrack (IMDB), Leonard Cheshire (IMDB), Tim Curry (IMDB)(ekşi), Rick Danko (IMDB), Rick Di Fonzo (IMDB), Thomas Dolby (IMDB), Andy Fairweather Low (IMDB), Marianne Faithfull (IMDB), Albert Finney (IMDB), James Galway (IMDB), Jim Haas (IMDB), Jerry Hall (IMDB), Levon Helm (IMDB), The Hooters (IMDB), Garth Hudson (IMDB), Cyndi Lauper (IMDB), Ute Lemper (IMDB), The Marching Band of the Combined Soviet Forces in Germany (IMDB), Klaus Meine (IMDB), Joni Mitchell (IMDB), Paddy Moloney (IMDB), Van Morrison (IMDB), Sinéad O'Connor (IMDB), The Red Army Choir (IMDB), Rundfunk Sinfonieorchester Berlin (IMDB), Rundfunkchor Berlin (IMDB), Scorpions (IMDB), Alexander von Roon (IMDB), Roger Waters (IMDB), Snowy White (IMDB), Peter Wood (IMDB), Francis Buchholz (IMDB), Rupert Everett (IMDB), Matthias Jabs (IMDB), Herman Rarebell (IMDB), Rudolf Schenker (IMDB)

The Wall: Live in Berlin ' Filminin Konusu :
The Wall: Live in Berlin is a video starring Bryan Adams, The Band, and The Bleeding Heart Band. A recording of the 1990 Berlin benefit concert in which Roger Waters leads an all star cast in performing his famous concept album.


  • "konser sırasında oluşan bütün ses aksaklıklarının video/dvd de paul carack sesi ile kapatıldığı ihtişamlı ve bir o kadar anlamlı konser."
  • "bana bir konsere neden gitmek gerektiğin öğretmiş, izledikten sonra ilk defa hayatımda "demek ki bazen konserlere gitmek gerekirmiş" dedirten konser olmuştur."
  • "elbette bu konsere de gidememiş ve tv'den izlemiştik. geç saatlerde yayımlanmıştı. 100 yıl önceydi galiba."




Facebook Yorumları
  • comment image

    konser sırasında oluşan bütün ses aksaklıklarının video/dvd de paul carack sesi ile kapatıldığı ihtişamlı ve bir o kadar anlamlı konser.


    (dobrovski - 24 Mayıs 2009 06:36)

  • comment image

    elbette bu konsere de gidememiş ve tv'den izlemiştik.
    geç saatlerde yayımlanmıştı. 100 yıl önceydi galiba.


    (can see - 24 Mayıs 2009 07:30)

  • comment image

    muhteşemdir. küçükken babam raksotekten çıkan video kasetini almıştı da dönüp dönüp izlerdik. geçen yıl tekrar izledim hala hastasıyım.

    ama bu video kaset yüzünden ben the wall albümünün berlin duvarının yıkılışı için yazılmış bir şey olduğunu sanarak yaşadım bir süre, o konuda acım ve utancım derin, gerçekleri nasıl öğrendiğimi anlatmak dahi istemiyorum.

    konserin yapıldığı ve ardından video kasetinin ortalarda dolaştığı o yıllarda (80ler) benim gibi henüz çoluk çocuk olan insanlar için bu konser "berlin duvarının yıkılışı hey hey" sevincinden başka bir anlam ifade etmemekte, o dönemde çok doğal olarak "solun, sosyalizmin de duvarla birlikte yıkılışı" mesajı biz körpe beyinlere çoğunlukla ulaşmış bulunmamaktadır aslında. o bakımdan yapıldığı dönemde nasıl "lanse edilmiş" olursa olsun, belli bir yaşın altındakiler için her şeye rağmen "duvarların yıkılması" konseridir.


    (wunjo - 24 Mayıs 2009 09:22)

  • comment image

    roger waters bu konseri yapmasının gerekçesi olarak, berlin duvarı'nın yıkılmasının ardından evine gelen "duvar yıkıldı, siz bu konuda bişey yapmayacak mısınız?" içerikli telefonlardan bahsetmişti.

    kaynak: hafıza.


    (animus - 17 Haziran 2010 22:38)

  • comment image

    roger waters'ın the wall'u diğer pink floyd üyelerinin, özellikle david gilmour'un yokluğunu çeşitli müzisyenlerle doldurarak icra ettiği, berlin duvarının yıkılmasına adına verdiği efsanevi tarihi the wall konseridir.

    oldukça etkileyici sanatçılar topluluğunun roger waters'a eşlik ettiği görülürken, bazı ilk başta planlanan sanatçıların da katılamaması söz konusu olmuştur. örneğin, ilk başta belirlenen tarihe göre joe cocker ve eric clapton'ın da konsere katılması planlanmış, ama sonra konser tarihinin değişmesiyle katılımları gerçekleşememiştir. roger waters konsere neil young'ı da davet etmiş neil young'ın takviminin o zaman için müsait olmaması nedeniyle olmamıştır (tahminimce roger waters, neil young'dan mother'ı söylemesini isteyecekti).

    roger waters huey lewis'in telefonunu almak için paul carrack'ı aramış, carrack numarayı verdikten sonra kendisini sormuş ve waters da onun yeterince yeterince ünlü olmadığını söylemiştir. paul carrack buna gülerek "duygularımı incitmişti ama bunu bana söyleyemesi de çok mantıklıydı çünkü kimse benim kim olduğumu bilmiyordu" demiştir. ancak roger waters'ın istediği herkesin konsere gelmemesiyle paul carrack'a şans doğmuş ve onu arayıp "şu 4 parçayı öğren gel" demiş ve paul carrack hey you'yu söylemiştir. oldukça iyi söylemiş ve konserin en iyilerinden biri olmuştur.

    ilk plana göre de, bryan adams sadece what shall we do now'u söyleyecekmiş ama young lust için beklenen steve winwood gelemeyince, roger waters bryan adams'a young lust'u da söyleyip söyleyemeyeceğini sormuş bryan adams da memnuniyetle kabul etmiştir. ayrıca bryan adams çağrılmadan onun yerine rod stewart da düşünülmüş ama bryan adams'ın daha uygun olacağına karar verilmiştir. bana kalırsa da son derece doğru bir karardır. zaten bryan adams'ın performansı bu konserde çok da dikkat çekicidir. kendisine söyleyeceği parçayı seçme gibi şans tanınıp tanınmadığı sorusuna gülerek "hayır gayet roger bana hangisini söyleyeceğimi tebliğ etti" demiştir.

    sinead o' connor ise roger waters'ı ise sinir etmiştir. kendisinden rica edilenleri konser sonrasında yapmamıştır. ayrıca roger waters'a bu organizayonda genç insanların eksik olduğunu ve ice t gibi bir grubun albümün bir parçasını rap versiyonunu yapması gerektiğini söylemiştir. tabii roger waters kendisine gayet gıcık olmuş ve konuk sanatçıların performansları sorulduğunda "sinead hariç herkes harikaydı" demiştir.

    joni mitchell'ın konsere çağrılmasının en büyük nedeni, roger waters'ın ona duyduğu büyük saygıdır. ayrıca, joni mitchell'ı konsere katılmayı en sancısız kabul edenlerden olduğu için ayrıca da taktir etmiştir. bu taktirini roger waters, bu konsere katılır mısın sorusuna sıkça "yok kim katılıyor tarihi nedir falan" diye yan çizenler olduğunu ama joni mitchell "tamam nereye imza atıyorum" diye dile getirmiştir.

    van morrison tercihi ise comfortably numb için bence çok özel bir seçim olmuştur. morrison şarkının ruhuna acayip oturmuş ve ismine yakışan bir performans ortaya koymuştur. ancak kendisini seyirciler sadece ekranlardan görebilmiştir. çünkü david gilmour gibi duvarın tepesinden değil arkasından söylemiştir.

    roger waters'ın cyndi lauper tercihi ise oldukça ilginçtir. sert eleştiriler de almıştır. ama konserde çalınan another brick in the wall part 2 yorumuna gayet uyduğunu söyleyebilirim.

    the trial için yargıç olarak karşımıza çıkan albert finney'nin yerine önce roger waters'a sean connery önerilmiştir. ama roger waters, connery'nin bu role oturmadığını söylemiş ve sonra oraya atılan albert finney fikrine "evet tam işte o" diyerek atlamıştır. hatta pub'da onu arada bir gördüğünü gidip soracağını söylemiştir. albert finney de rolü tereddütsüz kabul etmiştir. parçadaki diğer rollerde ise, pink'in hocasını thomas dolby, annesini marianne faithfull ve eşini ute lemper oynamıştır. ute lemper aynı zamanda the thin ice'da david gilmour'un vokallerini de üstlenmiştir.

    scorpions'ın ise konsere katılmasında tahminimce o zaman yeni yaptıkları wind of change parçasının payı büyüktür. roger waters onlarla tanışmaya ve konser için konuşmaya almanya'ya gittiğinde çalmayı kabul ettiklerini ayrıca da çok kafa tipler olduklarını söylemiştir. anlaşılan roger waters üzerinde oldukça olumlu bir etki bırakmışlardır.

    konserde one of my turns şarkısının başındaki oh my god - what a fabulous room bölümünde fahişe rolünde sahnede jerry hall gözükür. bu bana biraz ironik gelir çünkü o zamanlar mick jagger ile beraber olan ve aynı konserde mick jagger'ın gençlik aşkı olan marrianne faithfull'un olması ilginçtir. outside the wall'un yerine geçerek konserin kapanışını gerçekleştiren the tide is turning'de sahnede birbirlerine uzak noktalarda olduğu da gözlerden kaçmaz. acaba roger waters bir güzellik yapıp, mick jagger'ı da konsere dahil etseymiş nasıl olurmuş diyerek kendi kendime gülmeden edemiyorum.

    konuk sanatçıları genel olarak gözden geçirdikten sonra konser için tek kelimeyle muhteşem olduğunu söyleyebilirim. roger waters çok etkileyici bir gösteri sunmuştur. daha önce pink floyd'un the wall konserlerinde yapılmamış çok önemli birşey gerçekleşmiştir. one of my turns parçasında roger waters'ın duvarın içine monte edilmiş bir otel odasında gözükür. şarkının kriz bölümünde, waters 200000 kişinin gözleri önünde gitarlarla odanın camlarını kırıp ve aşağı bile atar. don't leave me now parçasını da kırık camların arkasında söyler. sahneye inşa edilen duvar da the wall konserlerinin gelmiş geçmiş en büyük duvarıdır. tabii atlamamız gereken bir detay daha vardır. roger waters ve grubuna arkada michael kamen'in yönettiği sovyet ordu orkestrası, doğu berlin radyo orkestrası ve korosu eşlik etmiştir. yani the wall, oldukça zengin bir şekilde çalınmıştır.

    david gilmour bu konseri ise, müziğin hiç pink floyd gibi çıkmadığı için eleştirmiştir. halbuki kaçırdığı nokta roger waters'ın konserdeki bazı düzenlemeleri konuk sanatçılara göre yapmasıdır. aslında bu konuda roger waters'a hak veriyorum. sonuçta bazı ufak düzenlemeler yapmasaydı, konuk sanatçıların performansları sırıtabilirdi. nick mason ise, bazı insanların hala david gilmour, rick wright ve kendisinin o konserde yer aldığını sandıklarını, artık roger orada yalnızdı demekten sıkıldığını ve insanlara gülümseyerek hiç bir şey demediğini söylemiştir. eleştirisel olarak, o konserdeki gitaristleri beğenmediğini söylemiştir. şunu belirtmekte fayda var, oradaki gitaristlerden biri snowy white'tır ve nick mason unutmamalıdır ki, snowy kendisinin de bulunduğu the wall konserlerinde 2. gitarist olarak yer almıştır. o zaman dönüp soruyorum kendisine ilk başta snowy white'a neden karşı çıkmadın diye.

    konser aynı zamanda, roger waters'ın solo kariyerine ilaç gibi gelmiştir. çünkü pink floyd'u 1985'te terk etmesinden sonra, grubun onsuz devam etmesi onun solo kariyerine büyük zarar vermiştir. bunun da olacağını ön gördüğü için de, 1986'da olayı mahkemeye taşımıştır. ancak davayı 1987'de kaybetmiş, david gilmour ve nick mason pink floyd ismiyle yürümüşlerdir. aynı yıl roger waters radio kaos, david gilmour ise pink floyd etiketi altında a momentary lapse of reason albümlerini çıkarmışlardır. tabii pink floyd etiketi taşıyan albüm satışlarda çok daha başarılı olmuş ve turnelerde roger waters'a seyirci kaybı olarak geri dönmüştür. bana göre radio kaos çok daha iyi bir albümdür ama pink floyd etiketine karşı duramaması da doğaldır. waters da turnesindeki sönüklüğü, "kendimle yarıştım ve kaybettim" diyerek dile getirmiştir. ancak the wall live in berlin konseri ise, roger waters'ın pink floyd isminini kaybetmesine karşılık elde ettiği bir avantaj. çünkü david gilmour pink floyd ismini kazansa da, the wall'un bütün hakları roger waters'a geçmiş ve bunun sonucunda waters bu konseri tek başına gerçekleştirebilmiştir. dünya'nın dört bir yanından canlı yayınlanmış ve çok olumlu eleştiriler almıştır. sonuç olarak roger waters'ın kim olduğunu ve pink floyd'un içindeki en büyük itici güç olduğunu bu konser göstermiştir. çünkü insanlar ortada devam eden bir pink floyd varken, roger waters'ın bu konseri tek başına gerçekleştirebilmesinin nedenini biraz kavramışlardır. ama ne yazık ki, waters bu konseri kendisi adına güzel pazarlayamamıştır. bunun en büyük göstergesi, the wall live in berlin konserinden 2 sene sonra 1992'de çıkardığı amused to death'tir. oldukça iyi bir albüm olmasına rağmen, yine roger waters'ın pink floyd etiketi taşımayan bir albüm çıkarmasının zararlarını görmüştür. piyasaya sürüldüğünde, pink floyd ismini kullanmadan sadece the wall live in berlin konseri insanlara hatırlatılsa, eminim albüm daha geniş bir kabul görürdü. tabii ısrarla pink floyd isminin kullanılmaması, belki de david gilmour'un bir engelidir. sonuçta grup devam ettiği için, waters'ın solo albümlerinde pink floyd isminin geçmesine engel olmuş olabileceği şüphesi de vardır. ama sonuçta the wall live in berlin'in albümü pazarlamak için kullanılmasına bir şey diyemezdi.


    (roger waters - 14 Mart 2012 14:53)

  • comment image

    bu konseri canlı olarak izlemiştik türk televizyonlarından, yanlış hatırlamıyorsam. ki yanlış hatırlamıyorum sanırım. duvarın yıkılmasına sevindiğimiz ama "duvarlar yıkılıyor" edebiyatından yaka silktiğimiz bir dönemdi. kritik bir konserdi. birincisi roger waters başrolde olsa da bir pink floyd konsepti vardı, bir his karmaşası yaratsa da totalde yeri ayrı idi yani. ikincisi tam da duvar yıkılıyordu işte, daha nasıl örtüşebilirdi ki konseptler? özellikle doğu'daki almanların sevincini görüp de etkilenmemek mümkün değildi. ve son olarak canlı bir konser izleyecektik, yıllardır kasetten, plaktan dinlediğimiz şarkılar canlı olarak karşımızda olacaktı, kesintisiz. hadise büyüktü. ama tam yerine oturmayan bir şeyler vardı. line up'la alakalı değil. daha derinde bir şey. evet olaya itirazımız yoktu ama konseptin bu derece abartılması bir burukluk yaratıyordu. tamam, duvar yıkıldı, iyi de oldu, insanlık dışı bir olay. bir tür sosyalizm de yıkıldı, bu da olması gereken bir şeydi. ama tüm dünyada kutlanan aslında kapitalizmin zaferi ve bir tür sosyalizmin değil, solun ölümüydü, mezarın derin kazılmasıydı, çivilerin sağlam çakılmasıydı, yaşanan buydu, pompalanan hava buydu. neyse, bu muhabbetlere derinden girecek değilim ama atmosfer bu olunca konserin tadını çıkaramadığımızı (biz derken, bunu da tarif etmek uzun sürer) söylemeliyim. tabii esas iç sıkıntısını yaratan şey, böyle bir atmosferi taçlandıran "olayın" bir pink floyd konseri gibi sayılması, daha doğrusu roger waters'ın başrolde olmasıdır. sanki şöyle deniyordu: son tuğlayı da o çok sevdiğiniz the wall ile koyuyorum, var mı dahası? özetle: konseri izlerken hiç de heyecanlanmamış, sevdiğim bir takımın küme düşerkenki son maçını izler gibi olmuştum neredeyse. evet o takımı sevmeye devam edecektim, küme düşerken bu kadar büyük bir kalabalığın izlemeye gelmesi de hislendirici bir durum, manzara gerçekten etkileyici, hepimiz hep bir ağızdan bağırıyoruz, alkışlıyoruz, ama şampiyon filan da olmadık yani. izlediğim pink floyd/roger waters konserleri arasında en az bırakanı da bu olmuştur herhalde.


    (nazmiye demirel - 21 Ocak 2005 14:14)

  • comment image

    roger waters in sahne hakimiyetinin ve yeteneginin muzikle sinirli kalmayip tiyatroda da nerelere uzanabilecegi konusunda harika bir ornektir bu konser.filmden alinmis sahnelerin birebir canlandirilmasi ve performansin orijinal kayda cok yakin olmasi dikkati ceken ogelerden..zamaninin en buyuk eventlerinden olmasinin yani sira rockseverlere de bir gorsel basyapit kazandirmasiyla da gonullerde taht kurmustur..sovyet kizilordu orkestrasinin performansi o donemde kendisinden beklenen ihtisamda olmayip bol senkop kacirsalar da(ki bu anlarda roger amca ters ters bakmaktadir onlara)genel olarak konserin ruhuna uygun bir secim olduklari icin hos gorulmustur.


    (sainttropez - 1 Nisan 2005 01:28)

Yorum Kaynak Link : the wall live in berlin