Süre                : 2 Saat 6 dakika
Çıkış Tarihi     : 09 Ocak 2004 Cuma, Yapım Yılı : 2004
Türü                : Cinayet,Drama
Taglar             : Trajedi,Romana dayalı,TV izleme,Koca cinayet karısı
Ülke                : ABD
Yapımcı          :  DreamWorks , Cobalt Media Group , Bisgrove Entertainment
Yönetmen       : Vadim Perelman (IMDB)(ekşi)
Senarist          : Andre Dubus III (IMDB)(ekşi),Vadim Perelman (IMDB)(ekşi),Shawn Lawrence Otto (IMDB)(ekşi)
Oyuncular      : Jennifer Connelly (IMDB)(ekşi), Ben Kingsley (IMDB)(ekşi), Ron Eldard (IMDB)(ekşi), Frances Fisher (IMDB), Kim Dickens (IMDB), Shohreh Aghdashloo (IMDB)(ekşi), Jonathan Ahdout (IMDB)(ekşi), Navi Rawat (IMDB)(ekşi), Carlos Gómez (IMDB), Kia Jam (IMDB), Samira Damavandi (IMDB), Namrata Singh Gujral (IMDB), Nasser Faris (IMDB), Mark Chaet (IMDB), Marco Rodríguez (IMDB), Al Rodrigo (IMDB), Aki Aleong (IMDB), Scott Kinworthy (IMDB), Spencer Garrett (IMDB), Cooper Thornton (IMDB), Bonita Friedericy (IMDB), David Carrera (IMDB), Michael Papajohn (IMDB), Joe Howard (IMDB), Andre Dubus III (IMDB), Ashley Edner (IMDB), Ray Abruzzo (IMDB), Tom Reynolds (IMDB), Pamela Shaddock (IMDB), Karl Makinen (IMDB), Zoran Radanovich (IMDB), Markus Baldwin (IMDB), Brian Reed Garvin (IMDB), Shani Rigsbee (IMDB), Andy Madadian (IMDB), Leslie Yeransian (IMDB)

House of Sand and Fog (~ Sisler evi) ' Filminin Konusu :
Bir İranlı göçmen (Kingsley) kendisi ve ailesi için bir eve sahip olma hayalini gerçekleştirmek istemektedir; fakat evin eski sahibi (Jennifer Connelly) evin hala kendine ait olduğunu düşünmektedir ve geri almaya kararlıdır.

Ödüller      :

Independent Spirit Awards:Independent Spirit Award-Best Supporting Female


  • "filmin oykusu izleyene kim haklı?kisvesinde aslinda anneni mi daha cok seviyorsun, babani mi? diye soruyor. hadi bakalim sikiysa cevaplayin!"
  • "bir kaybetme oykusu; kazanan kimsenin olmadigi oyku; babayi, evliligi, evini, aklini kaybetmenin oykusu..neymis american dream yalanmis, neymis parayla pulla saadet olmazmis."
  • "sonu vurucu olsa da hayata küstürmeyen bir film.diğer bir ihtimal ise evlat sahibi olmadığım için gerekli duyguyu hissedemedim.ama kanaatimce bir incendies değil. vergi borcunuzu ödeyin."




Facebook Yorumları
  • comment image

    feci spoiler

    aslında bakıldığında, şu feleğin ne kadar kahpe olabileceğinin kanıtı olan film. çünkü hayattan kopmak(intihar girişiminde bulunan) isteyenin canlı çıktığı, ailesi ve kendi için yeni bir hayat kurmak için dişini tırnağına takanın ise en acı şeklide eriyip gittiği film.

    feci
    spoiler


    (ixus - 5 Ekim 2008 17:06)

  • comment image

    seyredeli iki saat oldu, kendimde değilim. hala o karanlık gerçekçiliğin içinde dolanıp duruyorum. hiç iyi olmadı bu zamanlama. olacak şey değil, gunun ortasında "kahrolsun tebligat zarfları" filan diye dolanıyorum. böyle muhteşem oyunculuk, böylesi bir dram. çok sarsıldım. zayıf bir anımda mıyım karar veremedim. ama bu dram hafif değildi. hangisine uzulsem bilemedim. hiç mi umut olmaz yarabbim. o farsça çaresizlik, o ingilizce dibe vurmuşluk. hangi dilde anlatsan aynı şey.
    ben kingsley harika, muhteşem. o ismail'i deli gözlerle öperken ben de gözyaşlarımın tuzunu emiyordum.


    (alef - 7 Ekim 2008 16:14)

  • comment image

    varini yogunu kaybetmis bir housekeeper'in dramini bize yansitmasi icin jennifer connelly haddinden fazla guzel degil mi? bu guzellikle gider hollywood'da aktrist olur alt metniyle izliyoruz. sonra tabi, motelden motele suruklenmeler, arabalarda yatmalar, yasadigi travmalar gibi bir suru trajedi unsuru yalan oluyor. diger cephedeyse pek de yakisikli ve guzel insanlar ihtiva etmeyen iran'li bir aile var. o baglamda travmalari daha realist, daha oturakli. ben kingsley ve iran'li aile hatrina izlenebilir, abartilacak bir yani yok.


    (nicomedian - 28 Aralık 2008 15:36)

  • comment image

    gerçekçiliğinden şüphe duyulmadığı için mükemmel olan filmleri sevenlere göre bir film. gandhi’den daha gandhi olan adam *, bir acemden daha acem. seçeneksiz trajedi için güzel-çirkin aramayan gerçek hayattan fırlamış bir senaryo. kusursuz oyunculuk.

    jennifer connelly o güzellikle aktris olup, ait ve sahip olduğu her şeyi kaybeden genç bir kadını mükemmel oynamış. inandırıcı olan şu ki, güzel kadınlar hayata 1-0 galip başlasa da skor hep aynı kalmıyor. evini, eşini, kurdunu, kuşunu yitiren güzel kadının o esnada tek teşviki evine icraya gelen evli ve çocuklu polisin onunla yatmak istemesi maalesef. hatta abartıp aşık bile olabilir. her şeyini kaybeden çirkin kadınlar için amerikan polisinin de yapacağı fazla bir şey yok. bunu hollywood herkes kadar biliyor. yönetmen rus, o da biliyor. şans buna derim.
    ya filmde günlerce bakımsız-makyajsız, sokaklarda gezecek looser kadını sarah jessica parker oynasaydı? maazallah.


    (alef - 29 Aralık 2008 23:25)

  • comment image

    taraf tutmayan filmleri seviyorum. öyle ki filmi izlerken bir ona, bir diğerine sempati duyuyorsunuz, film asla sizi bırakmıyor. bunun yanında insanları tanımak için size yeterli zamanı veriyor. karakterleri çözebilmeniz için tıpkı hayatta olduğu gibi onlarla yeterli zaman geçirmenize izin veriyor. eh ben kigsley tarih yazıp jennifer connelly den melekler göz kırpınca güzel oluyor işte bak, ne güzel.


    (sleeper - 23 Mart 2010 17:02)

  • comment image

    2000'lerin en iyi dram filmlerinden biri. ben kingsley bu filmde resmen döktürmüştür. zaten 2004 oscarlarında ben kingsley en iyi erkek oyuncu adayı olmuş ancak gizemli nehir filmindeki rolüyle sean penn'e kaptırmıştı ödülü. filmin en can alıcı yerlerinde yine ben kingsley'i ve olağanüstü repliklerini görüyoruz. film özellikle sonlara doğru çok daha dolu bir hal alıyor. pek çok sahnesi yoruma açık ve takdir hakkı seyirciye bırakılmış. fars kültürü ve iranlı göçmen ailenin diyaloglarıyla da amerikan kültürüne göndermeler yapılıyor.

    son olarak bahsedilmemiş galiba türkiyede "sisler evi" adıyla vizyona girmişti.


    (41 - 11 Kasım 2011 21:48)

  • comment image

    sadece bir diyaloguyla beni majid majidi sinemasının sevdirdiği kültüre kibar nazik ve sessizce götürmüş,isfahan a özlem duyduran filmdir.

    --- spoiler ---

    -girişteki araba, o kadının mı?
    -kadın intihar etmeye çalıştı.ona yardım etmemiz gerek. o bir kuş,yaralı kuş....
    deden, eve giren kuş bir melektir derdi.onun varlığına bir lütuf olarak bakmalısın.evde bir misafir var. kibar
    olmalısın, canım,çok kibar,çok nazik,çok sessiz...

    ---
    spoiler ---


    (a little boy must suffer - 9 Ağustos 2012 21:27)

  • comment image

    zincirleme hatalar silsilesi ve kim haklı kim haksız, cevabı olmayan bir film.

    --- spoiler ---

    filmin daha en başında dediği gibi, hazar'ı görmek için yıkılan ağaçlar gibi yıkılıyor tek tek yaşamları. bir mazlumun ahını almaktan çok önce, ölü ağaçların gölgeleri izliyor peşleri sıra.

    zaten o ilk sahneleri gördükten sonra kesin bir uğursuzluk olacak demiştim. nitekim de oldu.

    kim iyi kim kötü, kim haklı kim haksız karar veremedim. ama bir adet puşt var ki o da lester denen işgüzar pezevenk.

    ---
    spoiler ---


    (indocilis - 28 Haziran 2013 15:19)

  • comment image

    bu film izleyicilere advanced preview-screening denen bir hadise ile gosterildi ki nabiz olculsun, tatminkar bulundu mu bilinilsin. bu sansli kitlenin arasinda bir yer edinerek izleme firsati buldugum bu eserin neticesinde neden "abi bu filmi bir gosterelim bakalim, bir bakalim halk ne diyecek?" dediklerini anlama sansi buldum.

    uzun zamandir hikayesi bu kadar guzel, samimi olan bir filmin bu kadar kotu cekildigini gormemistim, hayretler icerisinde kaldim. oncelikle sayip dokmek gerekiyor, hikaye cok iyi, aktorler enfes, sinematografi cok iyi (araya enfes i karistirarak cok iyi yi bir kez daha kullanma sansina eristim), peki netice niye boyle duduk makarnasi gibi olmus, onu anlamak mumkun degil.

    filmin cuzzamli uzuv gibi curuyup dokulen iki tarafi var ki boylesine bir birleskeyi oyle bir yikmis, oyle bir gecirmis ki o kadar olur: bir yonetmenligi, iki muzigi.

    muzik enemy at the gates den bu yana berbat bir cizgi surduren, tum zamanlarin en tek atimlik tufeki james hornerdan gelmis. insan hala anlayamiyor, braveheart gibi bir filmin muzigini yaparak allaha sirk kosmus bir insan, nasil olur da bunun ardili her filmde ajdar anik tadina gecebilir?

    bir sahne canlandiriniz, trajedi, yikim, olum, kil yun ust uste geliyor, james horner arkaya toren marsi gibi bir sey koymus, onu da gectim oyle bir zil sesi cakmis ki olcu baslarina, hani boyle vim tum banyo yuzeylerini mis gibi temizler de, boyle "cliink" diye bir pirilti belirir ya, orada konulmasi dogru olacak bir sesi dayamis bu goruntulerin uzerine, dayamis aglayan gozlere.

    bunun disinda yonetmeni olacak kisi, "aci", "hicran", "dert", "tasa"gibi her turlu duygunun ancak ve ancak gozlerden suzulen yaslar ile izah edilebilecegine inanmis, soap opera estetigi beklentili bir insan imis, bunu da gorduk. jennifer connelly goz bicimi sebebiyle aglamanin yakistigi bir insan olmasa, 10 planindan 8 inde gozunden yas suzulurken gormek ne kadar tahammul edilebilirdi bilmiyorum. ama arkadasim bir film dusunun bila istisna herkes bir sahnede aglasin, goz yasi doksun. filmin ismi olsa olsa house of sand, fog and lots of tears, olacakmis da bu birlesimden cimento olusur diyerek koymamislar gibi gorunuyor.

    ben oykusunu, fasist sah generalinin dahi sempatik gosterebilmesi acisindan cok begendim. sosyal anlamda kendi kicinin keyfi ve derdi ile mahkum bir oyun sergileyen amerikan kamusunun oyuna cok fazla "perspektif" gosterebilme, soru sordurmayi basarailen boylesi bir hikayenin, bu kadar cibiliyetsiz, basiretsiz yonetim ile odullendirilmesine uzuldum.

    p.s. yalanim varsa ne olayin: ama jennifer connelly bu filmde de yine (ama manasiz bir sekilde) bir iskelenin ucuna gidiyor, denize bakiyor. kontratina mi ekliyor kari bunu merak ettim: "madde 34 bent a: sanatcinin bir kez iskelede denize bakarken gorunmesi"

    p.p.s jennifer connely hayranlarini hos surprizler bekliyor dermissssssssiiiiim.


    (otisabi - 19 Aralık 2003 22:51)

  • comment image

    dikkat, spoiler iceriyor olabilir:

    hak ile hukugun her zaman ayni kulvarlarda kosmadigini gosteren film. sulh hukuk mahkemesinin yetki alanina dusen bir ihtilaf olayindan boylesine yogun icerikli bir film cikacagini tahmin edemezdim. ben kingsley, oynadigi karakteri muhtesem analiz etmis. sir unvanini tasiyan bir ingiliz aktorun, ortadogu kokenli insanlarin kullandigi mimikten tutun, askerligiyle ilgili titizligine kadar kucuk detaylari cok iyi yakalamis.

    benim dusunceme gore, yonetmenin aci, keder ve hatta kadere isyan olgularini sembolik bir anlatima dayandirmasi oldukca basarili olmus. goz yasi, dovunme gibi hadiselerin yaninda, babanin evladina son bakisi, yarali ve olu guvercinler, karakterlerin ic huzursuzluguna eslik eden sis gibi izleyeni derinden etkileyecek pek cok sahne mevcut.

    bence bu anlatimdan daha on planda yer alan unsur bugun amerika'da mevcut olan sosyal cekisme. yonetmenin hak sahipligi konusunda kurdugu dengeyi cok takdir ettim. iki bakis acisindan da, davaci ve davali arasinda karar vermek oldukca zor. film ilk etapta, hukuken ortada kesin bir hukum olsa da, gercek adaletin vicdanda sonlandigini dusunduruyor. amerikalilarin, gocmen olarak gelen bir aileye kuyruklarina basildigi zaman savurduklari sinirdisi etme tehdidiyle, iranli babanin her firsatta kendi ulkesinin ogretisini, insanlarinin medeniyetini amerikalilarin uzerine cikarmasi, iki kesimin birbirlerine hosgorusuzlukle yaklastigini, amerikalilarin hep savundugu "diversity" hedeflerinin onundeki yolu tikayan engelin de temelde bu hosgorusuzluk oldugunu cok guzel anlatmis.

    tekrar ben kingsley'e donecek olursak, en sevdigi, el ustunde tuttugu varliklari evlatlari olan, bir turlu kok salamadigi topraklarda ailesi icin serefiyle calisan, disiyle tirnagiyla hayatta tutunmaya gayret eden ve asil durusundan silah altinda kaldigi durumda bile sapmayan albay karakterini dort dortluk canlandirmis. sahip oldugu terbiyeyi ogluna asilama arzusunu canlandirirken cok samimiydi. valla bravo


    (stormbringer - 13 Mart 2004 05:47)

  • comment image

    bir kaybetme oykusu; kazanan kimsenin olmadigi oyku; babayi, evliligi, evini, aklini kaybetmenin oykusu..neymis american dream yalanmis, neymis parayla pulla saadet olmazmis.


    (griselda - 4 Nisan 2004 08:19)

  • comment image

    bir tarafta filmin başından sonuna dek kendine daha çok acımaktan başka bir ilerleme kaydedememiş hanım kız ve kızın beceriksizliğini telâfi etmek adına delikanlılığın kitabını yazmaya çalışan amerikan polisi, bir tarafta da mağduriyeti her fırsatta vurgulanan ortadoğulu aile varken; kötü adam elementi barındırmasa, herkesi hatalarıyla kabul ettirmeye çalışmışsa da taraf tutmanın çok kolay olduğu bir öykü.

    ama özetle şunu diyebilirim:
    nefis kurgu ve sinematografiye sahip, birazcık aşırı oryantalist film. yerde yemek yiyen iranlı albay?!


    (eleanor rigby - 7 Haziran 2004 08:51)

  • comment image

    fena degildi. asagida yazdigim detaylar olmasaydi benden bi 7 hatta belki 8 puan calisirdi, fakat samimiyetsiz buldugum bir kac detay sebebiyle 6 puan bastim ımdb'ye.
    bundan sonra yazacaklarim bir miktar spoiler iceriyor olabilir. filmi izlemis ve de filmi izlemeyecek olan arkadaslar okuyabilir. filmi izlemeyi planlayan arkadaslarin henuz okumamalarini tavsiye ediyorum, ama kendileri bilir tabi :)
    --- spoiler ---
    senaryo ana hatlariyla baya kuvvetli idi. herkesin basina gelebilecek adli bir durumdan bir trajedi dogmasi, bu orgunun adim adim islenmesi oldukca basariliydi. ayrica, amerikalilarin gocmenlere bakis acisini vurgulamak acisindan guzel ornekler vardi: albayin is yerindeki patronunun albayi sallamamasi, polisin adami tehdit ederken hemen sinirdisi etme tehdidini savurmasi filan anlasilir seylerdi. albayin ve karisinin oyunculuguna jennifer connelly'nin guzelligi eklenince de ortaya cok guzel bir film cikiyormus tam, ta ki konsantrasyon bozan bazi detaylara kadar. simdi arkadas, albayin karisi, kizin, basina gelenleri basit cumlelerle anlattigi ıngilizce'den hic bi bok anlamazken, kocasinin kurdugu ıngilizce cumleleri nasil catir catir anliyor? bu kadin icin "barely speaking english" yorumu yaptilar ve bir kac yerde bu kadinin dogru durust ıngilizce anlamadigini vurguladilar. fakat kadin gayet guzel, hic teklemeden, guzel guzel ıngilizce konusuyordu her sahnede. yonetmen gelsin bizim buraya, ben ıngilizceyi barely konusan birinin konusurken nasil tekleyecegini orneklendireyim :) bir de, madem kulturunu o kadar yasamak istiyosun, her daim cay demliyorsun, yer sofrasinda yemek yiyorsun (bu da biraz sacma geldi ya neyse) filan, e karin da madem anlamiyor ıngilizce'den, kendi aranda niye farsca konusmuyorsun? bu nedenle hic inandirici gelmiyor karakterler.
    ayrica, kiza gonlunu kaptiran delikanli polisin kiza asik olmasini da pek iyi isleyemediklerini dusunuyorum. bu nedenle, polis abimizin kiz icin goze aldigi seyler de biraz zorlama gorunuyor acikcasi. cocugun vurulma sahnesi filan da hic gercekci degildi. yani her boku bilip en derin karakter analizlerini yapan albay, cocugu polisin silahini aldiginda "nasil yaparim da hem cocugumun en suclu gorunecegi pozisyonu yaratip hem de polisleri de basimiza toplayip cocugumu vurdurturum" diye dusunerek, bogazindan tuttugu polisi yere yatirmak yerine kendisine silah dogrultmus olan cocuguna dogru tutup cocugunu katil gibi gosterip bir taraftan da "polis yok mu poliiiis" diye bagirmasi filan baya sacmaydi bence. bir de arkadas, "su ismimi dogru telaffuz et lan" mevzusu artik bitsin de bi daha gelmesin karsimiza. sanki biz yabanci isimleri cok guzel telaffuz edebiliyormusuz gibi, amerikalilarin bizim ismimizi dogru telaffuz edememelerine uyuz olmamiz mevzusunu bir kenara biraksalar artik. biz sneijder'i, kjaer'i, ya da ne bileyim en basitinden elizabeth'i filan ne kadar dogru telaffuz ediyoruz da "my name is esmail, not ıshmael" gibi artistliklere giriyoruz.
    ---
    spoiler ---
    sonuc olarak bu detaylar konsantrasyonunuzu bozmazsa fena film degil. ızleyin.


    (fazil say - 9 Kasım 2015 10:19)

  • comment image

    filmde karakterlerin yaşadığı iç çatışmalar izleyiciye birebir yaşatılmış. her olayda iki ucu boklu değnek durumu var. taraf tutmak mümkün değil, buna bağlı olarak da izlerken ve izledikten sonra büyük bir iç sıkıntısı kalıyor.


    (miu - 28 Aralık 2004 00:09)

  • comment image

    etkileyici bir dram.

    --- spoiler ---
    bence filmin en onemli eksikligi, delikanli polis kardesimizin filme iyi monte edilememis olmasiydi. jennifer connelly'e olan aski hic de inandirici degildi. oyle olunca, filmin sonlarinda kendini feda edercesine yaptigi sacmalamalari filmle butunlestiremedim. tabii yonetmen tum kitabi filme aktaramayacagi icin, bazi yerlerden fedakarlik etmek zorunda kalmis. polis memuru eleman ile jennifer connelly'nin iliskisini o yuzden yeterince islememis filmde (sevisme sahnelerini ihmal etmemis ama). iranli ailenin drami ise enfes yansitilmis. insan acikcasi onlarin haline cok daha fazla uzuluyor. ayrica batiliyla dogulunun yasam tarzlari ve davranislari arasindaki farklar da cok iyi anlatilmis. guzeller guzeli jennifer connelly ablamiz ise her zamanki gibi loser rolunu cok iyi becermis.
    ---
    spoiler ---

    son not:
    film cok acikli ama bence turk filmi havasinda degil. turk filmlerine benzeyen bir film ornegi olarak:
    (bkz: a walk to remember)


    (onstandby - 6 Şubat 2005 09:04)

  • comment image

    ben kingsleyin muhtesem oyununun tadina daha iyi varmak icin kesinlikle orijinal dilinde seyretmeyi tercih edecegim filmdi ama kanal d'de seyretmek nasip oldu. ikinci kere seyretmeyi ise yuregim kaldirir mi supheliyim.

    --- spoiler ---
    evet dedik ya, ben kingsley superdi her zamanki gibi. karakteri de filmin en derin karakterlerinden biriydi. albayligi, asilligi, prensipleri ve kulturu ile kendi icinde tutarli, neyi neden yaptigini anlayabilecegimiz bir karakterdi kanaatimce. lakin bu tutarliligi diger karakterlerde ozellikle jennifer connelly'nin kate'inde goremedik sanki. filmin daha ilk sahnesinde depresifligi verilen kate (yikanmamis bulasiklar, acilmamis mektuplar, daginik ev, anneyle konusurken gozyaslari...), son kareye kadar bu halini surdurdu. bu anlamda tutarli olmakla birlikte, filmin basindan itibaren neden bu kadar depresif ve kayip oldugu pek acik degildi sanki. sapasaglam genc bir kadinin issizligini belgelemek durumunda olmasi, mektuplarini dahi acmaya tenezzul etmemesi.... ne bileyim, kocasi tarafindan 8 ay once terk edilmis olmasi aciklamasi tum bu bunalimin aciklamasi olarak pek kesmedi beni herhalde.
    bu nedenlerle, polis memurunun bu ezik, bu mutsuz, bu pasif kadina neden bu kadar kapildigini da anlayamadim onceleri. lakin sonra bir isik yandi ve kadinin cok temel bir erkek gudusune hizmet ettigini fark ettim. guzel, aglamakli mavi gozleriyle kurtarilmayi bekleyen, adam gelmedi sandi diye intiharlara kalkisan bu kadin, polis memurunun koruma istegini yani egosunu en guzel sekilde tatmin ediyordu. hayatini adama endeskleyerek, siradan bir adamin kendisini bir sovalye gibi hissetmesini sagliyordu. delikanlilik, evet. belki de adamin askinin nedeni buydu. ote yandan belki de ben fazla dusunuyordum, belki de bu ask tamamen bir senaryo sorunuydu.
    ---
    spoiler ---

    sonuc olarak, evet etkileyici bir dramaydi. ama bence tum etkileyici dramalar gibi biraz "fazla" idi. fazla agir, fazla nasil derler... tearjerker, fazla trajik. ama hakkini vermek lazim, o hastane sahnesi seyrettigim en can acitici sahnelerden biridir sanirim.

    boyle insanin icini kiyim kiyim kiyan, bir daha seyretmesi zor filmler listemde bulunan diger filmler ise soyle:
    (bkz: requiem for a dream)
    (bkz: dogville)
    (bkz: in the bedroom)
    (bkz: 21 grams)


    (tinca - 26 Aralık 2005 01:18)

  • comment image

    nice filmler seyrettim de ağlamadım, amma ve lakin bu film öyle bir oturuyor ki insanın içine, gözyaşı dökmek yetmiyor, insanın ağlamaktan gözleri şişebiliyor. saygı duyulası karakterlerle bezenmiş, saygı duyulası bir film.


    (bunkum - 31 Aralık 2005 15:09)

  • comment image

    her karakterin "hakli" ve "haksiz" oldugu ve bu yonuyle epik metinlere saygilarini sunan, yonetmenin hikaye anlatmadaki ustaligina sapka cikarilan, inanilmaz film. ben methini duymus idim ama bu kadarina pes. ben kingsley filmografisine bagli kalalim, sinemadan istedigimiz her sey orada galiba


    (henryleyden - 8 Ocak 2006 18:56)

Yorum Kaynak Link : house of sand and fog