Süre                : 1 Saat 34 dakika
Çıkış Tarihi     : 15 Haziran 2018 Cuma, Yapım Yılı : 2018
Türü                : Döküman
Taglar             : hayvan istismarı
Ülke                : İngiltere,Hint,Almanya,Çin,ABD
Yapımcı          :  Big Star Pictures , Handsomecharlie Films , Heretic Films
Yönetmen       : Christopher Dillon Quinn (IMDB)(ekşi)
Senarist          : Christopher Dillon Quinn (IMDB)(ekşi),Jonathan Safran Foer (IMDB)(ekşi)
Oyuncular      : Natalie Portman (IMDB)

Eating Animals ' Filminin Konusu :
Eating Animals is a movie starring Natalie Portman. An examination of our dietary choices and the food we put in our bodies. Based on Jonathan Safran Foer's memoir.


  • "amerika'nın son zamanlarda yetiştirdiği en iyi yazarlardan biri olan jonathan safran foer'in ingiltere'de pek bir rağbet gören kitabı.."
  • "(bkz: 21. yüzyılda et tüketmek/#25577916)"
  • "en etsever bünyeye bile vejeteryan olmayı sorgulatabilecek etkileyicilikte yazılmış kitap. jonathan safran foer, seni ailecek seviyoruz."




Facebook Yorumları
  • comment image

    roman yazari jonathan safran foerin endustrilemis hayvancilik ve et endustrisini anlattigi kitabi. kesim surecinin dehset verici ve insani olmayan yonleri, et tuketimi ve kuresel iklim degiskligi arasindaki iliski ve et yemenin vicdani boyutu hakkinda oldukca ikna edici tezler sunuyor bu kitap. "bir kitap okudum ve hayatim degisti" diyebilenlerdenseniz, bu kitabi okuyup vejetaryen, hatta vegan olabilirsiniz.yok, aliskanliklariniz bir kitap okuyunca degismiyor, degisemiyor ise, et endustrisinin nasil calistigi ve et yemenin ne anlama geldigi hakkinda kitaptan edindiginiz bilgilerle sarsilir, beslenme aliskanliklarini bir kez daha dusunebilirsiniz.


    (the magus - 20 Eylül 2010 12:45)

  • comment image

    amerika'nın son zamanlarda yetiştirdiği en iyi yazarlardan biri olan jonathan safran foer'in ingiltere'de pek bir rağbet gören kitabı..


    (dobulcuk baligi - 21 Şubat 2011 02:05)

  • comment image

    "...başka bir yerde, insanlar yiyecekleri hayvanı kendileri öldürseler et yemelerinin meşru olacağı düşüncesini ikna edici bulmadığınızı söylemişsiniz. hatta bu fikri “çok aptalca” bulduğunuzu belirtmişsiniz. peki, mevcut piyasada en büyük sorun tam da sebep ile sonuç arasındaki bu kopukluk değil mi?

    evet, bu bir sorun. ama bu fikir biraz şuna benziyor: insanları kendimiz öldürmek zorunda kalsak, öldürmezdik. bu doğru olabilir, ama öldürmeyi seçersek bunun meşru olduğunu söyleyebilir miyiz? bence meşruiyet peşindeysek hayvanları kendimiz öldürmek yerine bir mezbahayı veya sınaî çiftliği ziyaret edelim. yüzlerce hayvanın nasıl sıkış tıkış yaşatıldığını görelim. fakat sorun şu: gidip bir hayvanı öldürmek, bir mezbahayı ve hayvan çiftliğini ziyaret etmekten çok daha kolaydır.

    bu kitap üç buçuk yıllık bir araştırmaya dayanıyor. bu süreçte pek çok mezbaha, sınaî çiftlik ve işleme tesisi gördüm, buralarda hayvanların yaşadığı koşullara tanık oldum. ama işin asıl ürkütücü yanı, tüm bu tesisleri yasal yollardan ziyaret etmenin imkânsız olması ve hayvancılık endüstrisinin çok sıkı güvenlik önlemleriyle korunmasıydı. 11 eylül’den sonra abd hükümeti hayvan çiftliklerine izinsiz girmeyi terör suçu haline getiren bir yasayı yürürlüğe soktu. bunun en iyimser yorumu şu olurdu: hükümet, teröristlerin gıda kaynaklarımızı zehirlemesinden endişe ediyor olmalıydı. ama işin aslı, hayvancılık endüstrisi bugün tam da bunu yapmaktadır: abd nüfusunun %76’sında gıda zehirlenmesi görülmektedir. yeryüzündeki büyük çevre felaketlerinin her birinden sınaî hayvan çiftlikleri sorumludur. hiçbir terörist bu kadar ileri gidemez.

    bugün bu tür tesislerin çevresindeki güvenlik önlemleri, insanların buralara girip hayvanları çalmasını veya hayvanların tesislerden kaçmasını engelleme niyetinden kaynaklanmıyor. bu önlemler ve yasalar, bizim gibi insanlardan duydukları korkudan kaynaklanıyor: endüstri, insanların buralarda neler olup bittiğini, tabağımızdaki yemeğin soframıza gelene kadar geçirdiği aşamaları ve bunun dünya üzerindeki yıkıcı etkilerini görmelerini istemiyor. bu kitabı yazarken pek çok defa içimden “neden bunu yapıyorum?” diye geçirdim. çünkü ben bir roman yazarıyım, vaktimi çok daha iyi şeyler için harcayabilirdim. ama bu üç buçuk yıl boyunca ne zaman şevkim kırılsa, o kapalı kapıları düşündüm ve aklıma gelen görüntüler beni o kadar öfkelendirdi ki devam edecek gücü bulabildim..."

    (bkz: http://www.birikimdergisi.com/…na-etmeniz-gerekiyor)

    şu kısım da ropörtajın başlığını özetliyor:

    "...vejetaryenliği gündeme getirdiğinizde insanların aklına hemen “peki ayağındaki ayakkabı deri değil mi?” veya “geçen gün ağzına kaçan sinek ne olacak?” gibi sorular geliyor. bunlar çok saçma ama tartışmada hep meşru sorularmış gibi gündeme geliyor. mesele, mükemmelliği yakalamanın imkânsız olmasının, etik davranmaya çalışmayı engellememesi gerektiğini görmek. bu tartışmaların en tehlikeli yanı konuşmanın hep aşırı uçlara kayması. oysa başka etik sorunlarda böyle olmuyor. örneğin yalan söylemenin ahlakî bir şey olmadığını kabul edersiniz, ama bir kez mecbur kalıp yalan söylediğinizde “tamam, bundan sonra hep yalan söyleyeceğim” demezsiniz. yemek konusunda da bu böyle. önemli olan önümüzdeki seçeneklerin ve daha iyisini seçebilme yeteneğimizin farkına varmak. aslında insanları duyarlı olmaya ikna etmeniz gerekmiyor, zaten sahip oldukları duyarlılıklara binaen harekete geçmeye ikna etmeniz gerekiyor."

    bunu okuyan bunları da alır:

    earthlings: http://earthlings.com/ - (bkz: https://www.youtube.com/watch?v=ce4djh-l7ys)

    farm to fridge-the truth behind meat production: (bkz: https://vimeo.com/58527215)


    (goks - 15 Ocak 2012 16:55)

  • comment image

    yemek yiyen herkesin kesinlikle okuması gereken jonathan safran foer kitabı.

    --- spoiler ---

    "tavukların ortalama yaşam süresi bir zamanlar on beş-yirmi yıl arasıydı ancak günümüz broylerleri*genellikle altı haftalıkken öldürülür. tavukların günlük büyüme hızları eskiye kıyasla aşağı yukarı yüzde dört yüz artırılmıştır."

    ---
    spoiler ---


    (aman allahim - 19 Temmuz 2012 14:45)

  • comment image

    foer olabilecek en geniş kitlenin bir şekilde anlayabileceği, eli yüzü düzgün ve derli toplu bir kitap hazırlamış, kendi yaşayışından, geleneklerinden ve vicdanından yola çıkarak başlayan araştırmaları, istatistiki gerçekler, karşıt görüşlerden kişilerle yaptığı görüşmeler ve düşündürücü sorulara verdiği cevaplar kesinlikle okumaya değer.

    öte yandan abd'de durum bu şekildeyse türkiye'de nasıl diye düşünmeden edemiyor insan. geleneksel besiciliğin hala geçerli olması bir yana kesim tekniklerinin de bir şekilde islami usullere uygun olması büyükbaş hayvanların kitapta anlatıldığından daha az acı çektikleri anlamına geliyor olabilir. ancak yine de tabağımızdaki etin birkaç saat önce bilinci olan bir varlığa ait olduğu gerçeğini değiştirmiyor.

    öte yandan kanatlı hayvanlar için ülkemizde bile artık sağlıklı bir yaşamdan bahsetmekk imkansıza yakın. kimi zaman haberlere konu olan, hatta kuş gribi salgını başıboş kanatlı sürülerinden yayılıyor denilerek teşvik edilen tavuk üretim çiftlikleri anladığım kadarıyla aynı standardize ve sağlıksız tavuk etini/yumurtasını bizlere sunmaktan çekinmiyorlar. zamanından önce olgunlaşmak üzere kısıtlı mekanlarda yetiştirilen ve içinde yaşadıkları mikroplu ortama direnebilmeleri için bedenlerine sürekli antibiyotik yüklenen tavuklar tüketiyoruz. inekler kadar bile özgür değiller, kısa sürede artan et hacimlerini taşımayan iskelet yapıları nedeniyle acı çekiyorlar ve nihayetinde öldürülüyorlar.

    bizim beslenebilmemiz için bu hayvanların bu kadar acı çekmesi ve (doğal olarak) öldürülmesi çok canımı acıttı açıkçası. eski avcı toplayıcı toplumlarda olsak, bu hayvanlar bir şekilde kendi hayatlarını yaşarken sürüden sadece biri öldürülecekti. çünkü et değerli bir protein kaynağı, değerliçünkü elde etmek için birilerinin doğaya çıkıp kendini tehlikeye atması ve ellerini kana bulaması gerekiyordu. aynı zamanda spiritüel karşılıkları olan bir isti kanımca. tarım toplumunda ise aile ve hayvanlar bir arada yaşıyorlardı. bu sefer de hayvan ve insan arasında bir bağ söz konusuydu. söylediklerinizi anlayan kendi doğasınca evap veren canlıları kesip yemek yine ihtiyaç dahilinde yapılan bir işti. modern insan ise et yemek istediğinde markete gidip poliüretan tabakların içinde streç filme sarılmış bir parça et alabilen insan demek. eli kana hiç değmiyor, o hayvanı bütün halde otlağında geviş getirirken görmüyor bile. o yüzden yabancı tüm bu üretim prosesine. o yüzden yaşadığı hayat nedeniyle artık o kadar da ihtiyacı olmayan protein ürününe elin uzatırken içi olabildiğine rahat.

    ama benim değil; uzunca bir süredir zaten et yemekle ilgili sıkıntı yaşıyordum, bu kitap da büyük ölçüde sorularıma cevap olabilecek bir yol göstermeyi başardı. kafam hala biraz karışık bu konuda ancak ileride et yemeyen bir insana dönüşeceksem bunun alt yapısını kurmamda yardımcı olan, bu kitap olmuş olacak.


    (in pyjamas - 15 Nisan 2013 23:57)

  • comment image

    animal liberation'ın birkaç chapter'ının, birkaç röportaj ve birkaç küçük kişisel anıyla harmanlanmış, azıcık da sulandırılmış bir versiyonu. aynı mevzuyu dert edinmiş olmalarına karşın, animal liberation'ın aksine, insanı aniden vejetaryen yapma kudretine sahip olduğunu düşünmüyorum. buna rağmen hayvanlara yapılan etik dışı muamele hakkında söylenmiş onca sözün, türkçeye çevrilmiş nadir örneklerinden olması sebebiyle okunması, okutulması gereken bir kitap.


    (brena - 24 Ağustos 2013 17:22)

  • comment image

    okunması gereken foer kitabı. jonathan safran foer çocuğu olduktan sonra sağlıklı bir insan yetiştirmek için araştırıp, yazmaya başlıyor ve sonunda bu kitap çıkıyor ortaya. yemek için meta hayvan üretimini oldukça tarafsız bir gözle aktarmaya çalışıyor(becerebildiği kadarıyla, ne de olsa kendisi de etyemez); endüstriyel çiftlikler, geleneksel çiftlikler, mezbahalar, dinlerin bakış açısı .... herkese söz vermeye çalışıyor.

    kitabı okuduğunuzda içinize çöküyor. türkiyeyi düşündüğünüzde belki endüstriyel kırmızı et üretimi kitapta anlatılan duruma gelmemiş olsa bile beyaz ette (tavuk ve balık) anlatılanların türkiye gerçeklerinden farklı olmadığını anlayorsunuz.

    kitap iki yönüyle sizi yakalıyor ... hayvanlara yapılan eziyet ve hayvan eti yemenin sağlıksızlığı. hayvanların sizin için üretilen canlılar olduğuna inanıp onların endüstriyel meta olmasına itirazınız olmasa dahi et yemenin sağlıksızlığını sorgular hale geliyorsunuz. eziyet boyutu bambaşka ... herkesin okuması gereken bir kitap.


    (ride - 26 Mayıs 2014 17:39)

Yorum Kaynak Link : eating animals