Facebook Yorumları
  • comment image

    igrenc gecen bir gununuzu, acayip derecede senlendirme potansiyeline sahip bir mini netflix gezi dizisi.

    --- spoiler ---

    jack whitehall isimli, zipir yeni yetme ingiliz komedyen, 80 kusur yasindaki aristokrat yazar babasini da yanina alip, tayland, kambocya ve vietnam gezerse noolur, baslarina neler gelir izlemek isterseniz, buyrun efenim. epey cheesy gelebilir kulaga fakat i-na-nil-maz eglenceli ve komik bir seri olmus. kambocya kisminda ozellikle yarildim. umarim en kisa surede 2 sezon da gelir ve izlerik.

    ---
    spoiler ---


    (the spy in the attic - 27 Aralık 2017 19:17)

  • comment image

    ekşide hiç ilgi görmemesine şaşırdım. keyifli bir gezi programı olmuş.

    aristokrat baba ve fırlama oğlunun önce uzak doğu ve sonraki sezonda da avrupa’daki gezileri olsun ve insanı ara ara güldüren muhabbetleri olsun izlemeye değer bence.

    2. sezon son bölümünü istanbul’a ayırmış olmaları da ayrı bir güzellikti ama istanbul’dan daha fazla ve orjinal içerik çıkarabilirlerdi. kapalı çarşı ve çırağan sarayı’nın reklamıyla geçen bir bölüm ile hayal kırıklığı yarattılar. yine de bir yabancının gözünden yaşadığın şehiri görmek farklıydı.

    hoş vakit geçirmek isteyenlere öneririm.


    (poritin - 30 Eylül 2018 16:45)

  • comment image

    izlemesi aşırı keyifli bir program. jack denilen adamın yakışıklılığı beni benden alıyor, babasının aristokrat ama yine de ingiliz mizahına sahip tavırları da kopartıyor.

    istanbul bölümünü şimdi bitirdim. sırasıyla iyi kötü yorumlarımı yazıyorum:

    1. babasının "istanbul benim için hep konstantinopolis olarak kalacak" demesi hiç olmadı. bu davranışını, bizim için istanbul ismini kullanmanın ne kadar hassas bir durum olduğunu bilmemesine ya da pis sömürgeci ingiliz kafası olmasına yoruyorum.

    2. ilk sahne jack'in şırdan yemesiyle başlıyor. şırdan da malumunuz, pipiye bir hayli benzediği için jack'in "remember that time i walked in on you in the bathroom" demesi kopardı. daha sonra babasının doğum gününde, annesi de gelmişken "jack dün penis yedi" muhabbetinin başlamasıyla, jack'in "hayır penis yemedim, penis'e benziyordu sadece. yerken de bir hayli keyif aldım." dedikten sonra ikisinin de "bize söylemek istediğin bir şey var mı?" sorusu ayrı bir komediydi.

    3. çırağan sarayında kaldı deyyuslar. hem de kral suitinde. gecesi 30.000 euro. oradaki eleman daha önce burada madonna, pavarotti ve putin kaldı dedi. sonra "hepsi aynı anda mı kaldı? putin kesin bu odada mastürbasyon yapmıştır, neden yapmasın ki?" gibi bir geyik döndü. putin nasıl oldu da bunlara dava açmadı bilmiyorum.

    4. kapalı çarşıda amcamız fes seçerken, uzun, kırmızı bir fes taktığında "you look like a garden gnome" benzetmesi çok iyiydi. bir de sanırım bir dondurmaya 100 lira verdi. yüksek ihtimalle gönlünden koparak verdi ama netflix bunlara nasıl bir bütçe sağlıyor lan? kral suitleri, özel yat kiralama, yemek yerken mini bir orkestra getirme falan. her şeyin en güzelini, en pahalısını tercih ettiler. ben de eniştemle gezeyim bari, bu ikisinden daha matrak adam. en az 2 milyon izlenme garanti. netflix, bana da sponsor ol lan allahsız.

    son olarak, bu gevurlar ne zaman istanbul'la ilgili bir şey çekseler, ülkede ne kadar keko, kara kuru deyyus, baş örtülü ya da arap turist varsa onu gösteriyorlar. artık cidden bunun kasıtlı olduğunu düşünüyorum. bizi bir arap ülkesi gibi göstermek için götlerini yırtıyorlar resmen. gitsene bir gece yarısı taksim'e ya da beşiktaş'a ya da kadıköy'e. gençlerimizi göster lan. atatürk'ün kurduğu cumhuriyet, tüm emperyalistlerin kıçına soktuğu kurtuluş savaşı bu kadar mı sinirinizi bozuyor? bir gün sırf inadına ülkenin sadece güzel yanlarını ve güzel insanlarını gösteren bir belgesel çekip yayacağım valla. elalem istanbul görsün. götoşlar.


    (jaheira - 10 Ekim 2018 22:18)