Crazy Lake (~ Riper Lake) ' Filminin Konusu : Crazy Lake is a movie starring Ashley Nicole Allen, Libby Blanton, and Michael Ray Davis. Group of coeds go looking for fun at cabin on the lake and find the cabin wasn't always used for rest and relaxation.
Downrange(2018)(5,4-2995)
Blood Fest(2018)(5,3-2432)
Gnaw(2017)(5,2-785)
Boar(2018)(5,1-1157)
Primal Rage(2018)(4,9-1981)
Keep Watching(2017)(4,4-3366)
Escape Room(2017)(4,2-4462)
Extremity(2019)(4,2-420)
WTF!(2017)(3,9-680)
Day of the Dead: Bloodline(2018)(3,4-6189)
Selfie from Hell(2018)(3,1-874)
jane campion'un 6 saatlik polisiye tv dizisi. basrollerde holly hunter ve elisabeth moss. yeni zelanda'da ve ilk goruntuler sanki sanki the killing'i cagristiyor. merakla bekliyoruz.
(oinone - 24 Şubat 2013 18:08)
sessiz,sakin ve derinden gelen, gereksiz efektlerden arınmış,sadece ve sadece iyi oyunculuk ve yeni zellanda ile dolu güzel dizi.faramir abimizi de özlemişiz.
(caladan - 5 Nisan 2013 14:33)
keskin geçişleri var bu dizinin, sert diyalogları, güzel oyunculukları ve çok değişik karakterleri izlenmeli.
(kafadanbacakli - 8 Nisan 2013 12:15)
6. bölümü izleyip gözleri dolmayanın insanlığından şüphe ettiğim dizi. (bkz: you motherfuckers)(bkz: björk)(bkz: joga)
(kafadanbacakli - 22 Nisan 2013 11:37)
isminin neden "top of the lake" oldugunu son bolumde anladigimiz, yer yer huzunlendiren, yer yer dusunduren, oyunculuklari ve senaryosuyla oldukca etkileyen mini dizi. elisabeth moss ve holly hunter rolleriyle resmen butunlesmis. 2013 emmy veya altin kure'de odul almalari hic sasirtici olmaz.--- final bolumu spoiler ---paradise kadinlari ve gj... "keske yasadigim sehirde de boyle bir komun olsa, icim daraldikca gitsem," diyor insan...robin: gj, tui'ye yardim etmek istiyorum.gj: ah, siz de hep birilerine yardim etmek istiyorsunuz. su afrika'ya yardim etmek istiyor mesela. once kendine yardim et! ucaklardaki gibi! once kendi maskeni tak.robin: kendime nasil yardim edecegim?gj: dinlemiyorsan sana soylememin ne anlami var?robin: dinliyorum!gj: hayir! duydugun tek sey kendi cilgin dusuncelerin, surekli akan bir bok nehri gibi... dusuncelerini olduklari halleriyle gor. yardim etmeye calismayi kes, plan yapmayi kes, pes et! senin icin de, baskalari icin de cikis yok! burada yolun sonunda, dunyanin sonunda "cennet" adini verdigimiz bir yerde yasiyoruz. ama nasil gidiyor? mukemmel mi? hayir! hic olmadiginiz kadar delirdiniz. (sessizlik) yorgun musun? o zaman buraya uzan. kedi gibi... vucudun muazzam zekasiyla boy olcusebilecek hicbir sey yoktur. dinlen...--- final bolumu spoiler ---
(charlotte light and dark - 22 Nisan 2013 18:07)
bütünlüğü içinde en ilgimi çeken yanı kesinlikle gerçekçiliği olan müthiş yapımdır. hiçbir sahnede, hiçbir durumda tamamıyla kurgu, böyle bir şey olmaz duygusuna kapılmadım. genel olarak dizi ve film izlerken -fütüristik olanlar hariç- hep gerçek hayatta olabilme ihtimaliyle değerlendiririm senaryoyu ve oyunculuğu. ve bu dizi çok keskin gerçekçiliği, basit anlatımı ve derin finaliyle beni çok etkiledi. kısaca şans vermenizde fayda var.
(postneo - 27 Nisan 2013 02:18)
her bölümünü büyük bir keyifle izlediğim dizi.--- spoiler ---dna sonuçları manipüle edilmiş ve bebeğin babası al karakteri ya da diğer sapkınlardan biriymiş gibi geldi,sonunu izlerken özellikle al'ın pişkinliğini gördükçe--- spoiler ---
(caladan - 27 Nisan 2013 22:56)
gerçeğe uygun bir diziyse vay yeni zelanda'nın haline dedirtiyor. erkekler, polisler, inanışlar türkiye'den beter. koyunlara tecavüz etmenin normal karşılandığı, kızların çocuk bile olsalar şortla gezmelerinin sürtüklük olması, yalan söylüyor, aranıyor vb gerekçelerle çocuklarla ilişkiye girmekte problem olmadığının düşünülmesi, 12 yaşında bir çocuğun hamile kalmasının kimseyi irrite etmemesi, polis teşkilatının olayı soruşturmaya gönülsüzlüğü, sosyal hizmetlerin adam gibi çalışmaması, pedofillerin rahatlıkla çocuklarla ilgili işlerde çalıştırılabilmesi vesaire vesaire. iç sıkan atmosferin üstüne bu berbat erkek yargılarını da ekleyince insana afakanlar bastırıyor kısacası
(red g - 6 Ekim 2013 21:49)
izlediğim en kaliteli mini dizi. bir diğeri için (bkz: mildred pierce)öncelikle şunu belirteyim, diziyi açıp da ilk bölümünü bir izleyeyim bakayım nasılmış diye bir düşünceniz varsa ardından kalan altı bölümünü de izleyip hemen bitiriveriyorsunuz. sonra üzülüyorsunuz..açıkçası ben son bölümde her şey açığa çıktı görüşündeki hiç kimseye katılmıyorum. bu diziyi, mini diziyi, uzun filmi...vb. güzel yapan en önemli faktörlerden biri her bölümde ufak ufak seyircisine olan bitenle ilgili ipuçları sunması. birazdan bölüm bölüm bu detaylara ineceğim. ama son bölümde patlayan bombaların hiçbiri benim için sürpriz olmadı, hali hazırda çoktan tahmin ettiğim sonuçlardı. artık çok eminim ki jane campion ve holly hunter sinemada ya da ekranda kesinlikle en sevdiğim duo. ötesi yok! en sevdiğim -hatta top onda- film listesinde de mevcut the piano ile başlayan birlikteliğin, top of the lake ile yeniden alev alması çok çok hoşuma gitti..diziye dönecek olursam...--- spoiler ---bir kere al'in bir haltlar karıştırdığı 2. ya da 3. bölümden belli oluyor. robin'in al'in evinde baygın uyandığı an ilk ipuçlarındandı mesela. sonra al patoloji uzmanını şarlatan olarak (ve adamın gizemli tavrını da vurgulayarak; otelde kalması...vs.) afişe etti ki demek ki önceden de bir vukuatlar olmuş. fakat en son 5. bölümde cafede çalışan sorunlu çocukları resmen masadaki müşterilerine sunuyordu. bir ara masaya kahve getiren kızlardan birini kafasıyla gösterdiği 3-4 sn. lik bir an bile mevcut. dolayısıyla son bölümde patlamadı aslında bomba.hatta ben tui'nin çocuğunun babasının da al olduğuna çok eminim, laboratuvarda matt ve kendisinin raporlarını değiştirdiğini düşünüyorum ki tui'nin son sahnede al'in salonundaki kanepede uyanması ya da al'in matt'in küllerini getirmesi de bunun göstergesiydi bence.unutmadan, tui'nin no one yazmasının sebebi de esasen matt'in robin'e, "no one tui'yi benim sevdiğim kadar sevemez" dediğinden değil, çocuklara tecavüz edilmeden önce uyuşturucu verilmesinden kaynaklı. dolayısıyla tecavüze uğradıklarının farkında bile değiller, tam da bu yüzden no one.tekrar edeceğim ama dizinin güzelliği burada zaten, her bölüm seyircisini sona taşıyan pek çok ipucu veriyor.bu entrikalarını bir yana bırakacağım ve beni esas keyiflendiren ve izlediğimden son derece zevk almamı sağlayan sahnelere değineceğim biraz.öncelikle adam & eve sekansları. örneğin matt ve grishina'nın paradise sınırları dahilinde ecstasy alıp eğlendiği sahneler ya da robin ve johno'nun ormanda tui'yi ararken bir anda ateşlendiği sahne. insan vücudunun çözülemeyen doğasının doğayla maksimum dozda karıştığı an... hem seyretmesi keyifliydi hem de beni bireysel olarak sevk ettiği düşünceler..new zealand'ın muhteşem doğası arka fonu süslerken geçen neredeyse tüm sahneler harikaydı ve aslında sanki bir tablonun önünde takılı kalmış da saatlerdir ayrılamamışsınız hissiyatı doğuruyor, bende öyle en azından. tıpkı the piano'da kumsalda çalınan şaheser gibi.onlarca dizi izliyorum ve bazen öyle karakterlere denk geliyorum ki insanlık tarihinde daha iyisi yaratılamaz diyorum; mesela brenda chenowith. fakat şu an çok çok eminim ki gj dizi ve televizyon tarihine gelmiş en uç ve ulaşılması güç karakterdir. bundan sonra daha iyisinin yaratılabileceğini gerçekten düşünmüyorum ve kendisinin top of the lake'ten en sevdiğim tiradıyla noktamı koyuyorum:bunny: what about love ? perhaps ı'm just meant to love cocks.gj: ı believe in the profit motive. what people called love, if its not reciprocated it turns into either apethy or hatred. become completely disillusioned. then the truth begins to express itself. bunny: what about loneliness ?gj: that's your best card. bunny: what for gj ?gj: to disillusionement! get that and get it good. --- spoiler --- en en son olarak da jane campion'ın yırtık kadın çorabı takıntısını yine yeni yeniden, tüm albenisiyle top of the lake'te görmek de tebessüm ettirdi..
(phoebe buffay - 2 Şubat 2014 20:21)
hakkında yazmak istediğim her şey spoiler niteliğinde:--- spoiler ---al'in ne pis bir insan olduğunu en başından anlamayan, hatta kendisini çok seven insanların ne çok olduğunu görmemi ve dünyada böyle kötülüklerin olabilmesine nasıl göz yumulabildiğini daha iyi anlamamı sağlayan dizi oldu.sürekli erkekliğiyle kadın ortağını ezmeye çalışması, iş arkadaşının yanındayken aynada kendini hayran hayran kesmesi ve ne pis bir egosu olduğuna dair mesaj vermesi, robin istemediği halde sürekli kendisiyle ilişkiye girmek için ısrar etmesi, evine iş konuşmaya geldiğinde romantik yemek ortamı hazırlayıp baskıyı artırması (taciz illa fiziksel değildir), sarhoş etmek için bardağına içkiyi doldurup durması (ki ilaç koymuş olabileceği çocukları da benzer şekilde uyuttuklarının anlaşılmasından sonra bir ihtimal olarak ortaya çıktı), robin sarhoş olunca onu soyması ve üzerine kendi gömleğini giydirerek hem onu küçük düşürmesi hem de ilgilendiği için onu borçlu konumuna düşürmesi, restoranda çalışan insanlara tavırları (eastern promises'daki babayı hatırlattı) ve çalışanların sinmiş tavrı, vs. vs. vs. ayrıca matt'e karşı çok rahat olması, öte yandan matt'in ondan çekinmesi de sıradan göt bir herif olmadığını, asıl büyük balık olduğuna işaret ediyordu çok emin olmasak da.bu arada matt'in tui'ye tecavüz ettiğini nasıl hala düşünen birileri var ona da şaşırdım. zaten en başından tui'nin bıraktığı mesaj "no one"ın, "tek bir kişi değil" anlamına gelebileceğini robin söylemişti. ki dizinin son bölümünde zaten "çok kişiden" neyin kastedildiği anlaşıldı. dna testi sonucunu elbette al salladı. ek olarak matt'in lider olamayacağı da tavılarından çok netti.--- spoiler ---
(gargamella - 26 Kasım 2014 23:59)
Yorum Kaynak Link : top of the lake