Süre                : 1 Saat 35 dakika
Çıkış Tarihi     : 22 Şubat 2008 Cuma, Yapım Yılı : 2008
Türü                : Fantazi,Korku,Bilim Kurgu,Heyecanlı
Taglar             : hastane,mumya,Film öğrencisi,video kamera,ahır
Ülke                : ABD
Yapımcı          :  Artfire Films , Romero-Grunwald Productions
Yönetmen       : George A. Romero (IMDB)(ekşi)
Senarist          : George A. Romero (IMDB)(ekşi)
Oyuncular      : Todd Schroeder (IMDB)(ekşi), Laura de Carteret (IMDB), Amy Lalonde (IMDB), Martin Roach (IMDB)(ekşi), Joshua Close (IMDB), Joe Dinicol (IMDB)(ekşi), Michelle Morgan (IMDB)(ekşi), Shawn Roberts (IMDB)(ekşi), Philip Riccio (IMDB), Tatiana Maslany (IMDB), Daniel Kash (IMDB), Chris Violette (IMDB), Megan Park (IMDB), Scott Wentworth (IMDB), George Buza (IMDB), Tino Monte (IMDB), Matt Birman (IMDB), Greg Nicotero (IMDB), Donna Croce (IMDB), Nick Alachiotis (IMDB), R.D. Reid (IMDB), Scott Gibson (IMDB), Jamie Bloch (IMDB), Kyle Glencross (IMDB), Boyd Banks (IMDB), Janet Lo (IMDB), Jack Birman (IMDB), Trish Adams (IMDB), Alan Van Sprang (IMDB), Ron Payne (IMDB), Shelley Cook (IMDB), James Binkley (IMDB), Anthony Cancelliere (IMDB), Wes Craven (IMDB), Alexandria DeFabiis (IMDB), Guillermo del Toro (IMDB), Ara Katz (IMDB), Stephen King (IMDB), Mani Nasry (IMDB), Simon Pegg (IMDB) >>devamı>>

Diary of the Dead (~ Ölülerin günlügü) ' Filminin Konusu :
Bir grup film öğrencisi, ormanlık bir alanda korku filmi çekerlerken gerçek zombilerle karşı karşıya kalırlar. Bu durum karşısında kameralarını kurgudan gerçekliğe döndüren öğrenciler aynı zamanda olayların kaydını tutarak tarihte yer almasını isterler. Zombileri tek tek kaydetmeye çalışan gençler için bu kayıtlar artık hayatlarından bile önemli hale gelir. Olayların kısa süre içerisinde medya tarafından duyulması sonucu, çektikleri film bir yandan da medyanın çarpıtarak yansıttığı haberlere de rakip olacaktır.


Kült / 19
  • "land of the dead deki gibi yüzebilen , colt kullanabilen zombiler olmadığı için beni üzmüş filmdir."
  • "ilk filmden beri romero'nun umudunu her geçen gün daha da kaybettiğinin resmidir, pardon, filmidir."
  • "karakterlerin olaylara tepkileri yeterince gerçekçi olmadığı gibi, sık sık izleyeni filmden koparacak kadar abesleşebilen filmdir."
  • "ufak bir kısmı n93 ile cekilmiş film.herkes bilir ki n93 ve diger nokialar son model de olsalar gece iken o kadar guzel video cekemez."
  • "filmin ortalarinda bir yerlerde zombilerin uzerine el bombasi atan ciftcinin, uzerinde "hello, my name is samuel" yazili bir tabelayi kaldirip kameraya gostermesi son derece manidardir."
  • ""i thought the amish were friendly folks!" filmin doruk noktasıdır."




Facebook Yorumları
  • comment image

    üstad romero'nun son yapıtı.bu seferki filmi bir belgesel havasında; bir belgesel çekmeye başlayan bir gencin, dünyanın zombiler tarafından işgale başlaması ile, belgeselinin türünün ister istemez değişmesi üzerine (bir bakıma). şimdiye dek festivallerde gösterildi ve büyük beğeni topladı. şubat ayında amerika'da ve mart'ta ise ingiltere' de gösterime girecek. biz ise tahminimce yaza kadar beklemek zorunda kalacağız.


    (l goshin - 13 Ocak 2008 15:03)

  • comment image

    kanimca cloverfield'in golgesinde kalacak filmdir. (filmi izlemedim) cloverfield'tan iyi bile olsa is yapmayabilir. gerci cok da sikimizde milletin izleyip izlemedigi veya imdb notlari. braiiin braiiin!


    (varg - 10 Mayıs 2008 05:25)

  • comment image

    romero'nun bu sefer kurtarılmaya değer olup olmadığımızı sorguladığı klasik politik zombi filmilerinin sonuncusu.

    aslına bakasanız her şeyin başlangıcı değil bu film, her şeyin başlangıcını görmüyoruz sadece zombilerin güncesini insanların gittikçe zombileşmelerini, zombilerin insanlaşmalarını izliyoruz. sebepsizce şiddeti izliyoruz. zombilerin sebepsiz insanlara saldırışlarını değil sadece, insanların zombilere hatta insanlara olan şiddetini görüyoruz. romero benim açımdan en karanlık filmine bu filmle imza attı.

    bir de

    --- spoiler ---

    "zenginler çoktan ortadan kaybolmuştu, dünya korsanlara ve bize kalmıştı" cümlesiyleyse beni benden aldı film.

    ---
    spoiler ---

    diğer yandan bütünüyle bir "film" olmayı "amatör bir film" olmayı başarmış bir film bu. bazı yerlerde fazla prof kalıyor; bazı yerlerde oyuncuların performansı yetersiz kalıyor ve diyaloglar bağlamdan kopuyor fazla film kalıyor ama kadı kızındaki kusur diyebiliriz bunlara da.

    sonradan hatılanılan edit: ve bu filme cloverfield'in ya da rec'in açılımı olarak bakmak fazlaca yersiz kalır kanımca. bu üç filmin de yakın dönemlerde çekildiklerini düşünürse toplamda senaryo yazım aşamaları şunları bunlarıyla yakın dönemlere denk gelirler ve kaldı ki toplamda bunlara blair witch türevleri diyebiliriz belki. ki bu film bence onlara yakın ama bir başka kulvarda koşuyor.

    gene sonra hatırlanılan bir edit: bir de romero koşan zombilere çok kıl olmuş olmalı ki filmin başında epey laf sokuyor hatta zombilerin koşmaması gerektiği konusunda bilimsel açıklamalar da bile bulunuyor. ayak bilekleri esas noktaymış. *


    (tanya - 18 Mayıs 2008 21:08)

  • comment image

    bazı yönetmenlere belli bir yastan sonra film cekmenin yasaklanması gerektiğini kac dakika sürüyorsa o kadar süre boyunca bir kez daha bir kez daha bir kez daha hatırlatmış filmdir. hele hele pek yakın bir zamanda reci izlediyseniz daha da fena. romero baba neredeyse kendi yarattığı türe yeni bir soluk getirmek isterken gercekten pek fena cuvallıyor. film sıkıcı baslayıp daha da sıkıcı biterek "kurtarılmaya değer miyiz" sorusunu unutturup "romero bir daha film yapsa izlenmeye değer mi"yi sorduruyor.


    (ercin - 29 Mayıs 2008 10:07)

  • comment image

    --- spoiler ---

    öncelikle lütfen okuyunuz: (bkz: day of the dead/#12383369)

    kendi yarattığı türün kurallarını yine kendisi esnetecek kadar vizyon ve yetenek sahibi olan george a. romero'nun sadece biçimsel değişiklik yapabildiği filmdir. el kameraları, cep telefonları ve güvenlik kameraları gibi hayatı "kurgusuz" kaydeden cihazlarla çekilmiş bir zombi filmi fikri aklına gelen romero abimiz bunun altını bir medya eleştirisiyle bir hastalıklı görüntüleme tutkusuyla doldurmaya çalışmış. ve bence olmamıştır. zira biçimsel açıdan dahi aslında "editlenmiş" bir hikaye izleterek ham fikirden taviz verilmiştir. konu açısından da hem medya eleştirisi hem de görüntüleme tutkusu cılız işlenmiştir. filmin sonundaki "kurtarılmaya değer miyiz?" sorusu ise her ne kadar cool görünse de genele bakıldığında havada kalıyor. zira buna olumlu veya olumsuz cevap verecek bir altmetin göremedim ben.

    her şeye rağmen kesinlikle kötü bir film değil. ancak scream'e benzer bir janr parodisi olan açılış ve final öncesi sahneleri ile amish amcanın bir orak darbesiyle hem kendisini hem arkasındaki zombiyi öldürmesi haricinde romero ismine yakışmayacak sıradanlıkta bir zombi filmi. land of the dead'de zombileri yüzdürdüğünde bile kendisine bu kadar darılmamıştım.

    ---
    spoiler ---


    (elamona - 1 Haziran 2008 01:27)

  • comment image

    karakterlerin olaylara tepkileri yeterince gerçekçi olmadığı gibi, sık sık izleyeni filmden koparacak kadar abesleşebilen filmdir.


    (baal - 18 Haziran 2008 18:01)

  • comment image

    zombi filmlerinin ustasından son zamanlarda çekilen el kamerası mamülü korku filmlerini (cloverfield, blair witch, rec), "infected" ibaresinin yardımıyla tazılaştırılmış, çağa ayak uydurmuş zombileri (28 days later, 28 weeks later, rec) ve ağırlıklı olarakta herşeyi kameraya çekip akabinde bunları yayınlama hastalığımızı eleştiren yapım. medya eleştirisi yerinde olmakla beraber oldukça havada kalmış. karakterlerin odunluğu, diyaloglardaki kütüklük ve kameranın oryantal zühre gibi her an sağa sola sallanıp titremesi (hand held kaynaklı...) de sanırım bu eleştirinin daha da belirginleştirilmesi amacını güdüyor.

    --- spoiler ---

    örnek: kızımızın 2 saat önce "sonsuza kadar onunla olacağım" diyerek bahsettiği sevgilisi bir zombi tarafından ısırılıp ölmüştür. kızımız sevgilisinin önünde yatmakta olan cesedine bakar ve frankenstein'ın yaratığı edasıyla, sakince şunları söyler:

    -neden öldüğünü anlayamıyorum, sadece bir ısırıktı. kim küçücük bir ısırıktan ölür ki?

    çıkarılabilecek sonuçlar:
    1-) romero; "kadınlar kütüktür, güvenmeyin. zombi tarafından ısırıldığınızın ikinci dakikasında bu tip abuksamalarla oyalanırlar " demek istiyor.
    2-) romero'nun senaristlik hatta diyalog yazarlığı alanlarında belgrad ormanlarındaki herhangi bir kütükten hiçbir farkı yok. veyahut oyuncu seçimini ve yönetmenliğini chewbacca yapmış. iletişim sorunları yaşanmış.
    3-) romero ilgiyi kameranın önünde olanlara değil, kameranın olanları kaydediyor olmasına yönlendirmeyi amaçlamış.
    4-) ölen sevgilisinin ardından ancak bir aralar discovery channel'da gösterilen, "yağmur ormanlarından yapılan son masanın açık artırmada satılması" konulu bilinçlendirici reklamın objesi kütükten beklenebilecek cinsten olan sözkonusu cümleyi kurarak kişiyi zıvanadan çıkaran hatun taş gibi. sarışın filan... canım benim...

    bir an için 4 numaranın çekimine kapılmış olduğum gerçeğini yadsıyamam fakat seçimim 2, hiç olmadı 3 numaradan yanadır. 1 bile olabilir olabilir.

    ---
    spoiler ---

    ek olarak filmin salt bir korku filmi olması maksadıyla çekilmemiş olduğunu da unutmamak lazım. yani, "über bir korku filmi izleyeyim, altıma sıçayım" düşüncesinden hareketle izlenmemeli. aslında hiç izlenmese de olur. hiç gerek yok. çıkın dışarıda firizbi oynayın daha iyi.


    (ara - 26 Haziran 2008 15:22)

  • comment image

    ufak bir kısmı n93 ile cekilmiş film.herkes bilir ki n93 ve diger nokialar son model de olsalar gece iken o kadar guzel video cekemez.


    (lenyo - 1 Temmuz 2008 22:23)

  • comment image

    filmin ortalarinda bir yerlerde zombilerin uzerine el bombasi atan ciftcinin, uzerinde "hello, my name is samuel" yazili bir tabelayi kaldirip kameraya gostermesi son derece manidardir.


    (chance the gardener - 21 Temmuz 2008 07:28)

  • comment image

    el kamerasıyla çekilmiş filmler içinde, tekniğin atmosfer yaratmaktan çok anlatıma katkının sağlandığı film. altını çizerek dediği şey, mercekten geçmiş görüntüleri izleyen insanlar nasıl duyarsızlaşıyorsa aynı şey bu görüntüleri çekenler için de geçerli. bu 3 kişinin öldüğü bir 3. sayfa haberini yapan spiker kadar, magazin basını ve mainstream haber kanalları için de geçerli.

    --- spoiler ---

    romero tüm filmlerinde insan doğasının kötülüğünden bahsediyor. burada da, jason'a çok az önce, hayatta kalmaya razı olmalısın diyen debra, filmin sonunda jasonla hem fikir oluyor. filmin açılışındaki kameramanın yaptığı gibi, sorumluluk doğru olanı kaydetmek ve onu en geniş kitleye sunabilmek.

    askeri eleştiri bu kez day of the deadden daha hafif olmuş ve aslında erzakları çalan askerler, silahlara dokunmayıp sıradan hırsızlar olarak tasvir edilmiş.

    medyanın her şeyi abartıp olan şeyleri korkunç olarak gözterdiğini düşünen tony'nin filmin sonunda kamerayı alması tekrar basın ahlakına gönderme yapıyor.

    tüm tracey geyiği ve texas göndermelerini anlamadım.

    bir zombi filmi olarak day of the deadde de romeronun zombileri, kararlı ancak yavaş modelden. bu filmde ise numara, insanların hepsinin ölünce zombi olması (hava yoluyla bulaşan virüs?), yani neymiş ölen herkesi kafadan vurmak gerekiyormuş. tabii ki zombilerin ısırdığı insanlar da vakitle ölüp yavaş ritim yürüyüşe başlıyor. efektler gayet iyi, ama özellikle gündüz sahnelerinde, micheal jackson'ın thrillerından çıkmış gibi duruyor bazen, zombi yürüyüşü olayı artık korkutucu değil bence.

    aile draması tadında. amishamcanın orak kullanması gerçekten şık

    ---
    spoiler ---

    neticede medyaya yapılan eleştiri, her iki kutupta da (kodaman basın holdingleri vs bloggerlar) gayet açık belirtiliyor.


    (bumpyourhead - 2 Ağustos 2008 04:17)

  • comment image

    romero'nun bildiğimiz eleştirel bakış açısının sığ olmanın ötesine geçemediği bir filmle karşı karşıyayız. film, akılda kalıcı yeni bir şey söyleyemiyor maalesef. mesaj kaygısı gütmesi, bunu göze sokarcasına yapması filmi banalleştiren temel unsurlardan biri. sinematografik anlamda yakalanan mtv estetiği hem bezdirici bir yavanlık, hem ucuz bir porno tadı bıraktı damakta. ama gore efektlerine söylenecek söz yok. diyaloglar standart; cnbc-e dizilerindeki gibi önceden tahmin edilebilir, dolayısıyla sıkıcı, oyunculuklar da yeterli değildi haliyle. öyle görünüyor ki romero, gerçeklik ve global köy mevzularına biraz kafa yormuş, baudrillard ve mcluhan'dan referans alarak böyle bir işe girişmiş, fakat, üstesinden gelememiş. kült bir yönetmenin bu denli banal ve akılsızca bir iş kotarması, sinema hakkında artık söyleyecek bir şeyleri olmadığının kanıtı olsa gerek.


    (kitschalay - 4 Ocak 2009 21:14)

  • comment image

    "ben bildiği işi yaparım arkadaş" diyen üstad romero bir kez daha geçer kameranın arkasına, ve olaylar gelişir...

    mesaj vermeye çalışan, politik zombi filmi modunu abartmış bu defa. filmin başından sonuna kadar "biz insanlar ne sikko yaratıklarız. tanrı biz insanların belasını versin! aa veriyor zaten galiba, bak..." ekseninde mesajlar mevcut. medya, youtube çılgınlığı, dezenformasyon, modern insanın otu boku kaydetme aşkı (japon turist kılıklılar sizi...) gibi başlıklara laf olsun torba dolsun hesabı sıkmayı da ihmal etmemiş.

    özetle günümüzde neyi eleştirir gibi yapmak moda ise onu eleştirir gibi yapmış.

    blair witch ile başlayan, ilk başta eglenceli bir fikirken artık can sıkıcı bir hale gelen, "belgesel kostümlü film yaptım hacı.. kamerayı bir sallamışım 90 dk, sinemada millet koltuklara kustu şerefsizim" modasına da uymuş; zombi akını başladığı esnada ormanda korku filmi çeken öğrencilerin kameralarından izliyoruz herşeyi.

    yiğidin hakkını verelim, en iyi yaptığı işi yapmış gene, gore sahneler gayet sağlam.
    -ver kafasına elektriği, gözlerinden fışkırsın beyni
    -sağır dilsiz amca+orak=şiş kebap
    -bas pompalının tetiğine, otur kopan kellenin seyrine
    gibi leziz parçalar mevcut filmde.

    ayrıca üstadın filmin basinda "ulan yapcaaaniz filmi yesinler! zombi dedigin, mumya dediğin kosamaz ki olm!" seklinde verdiği ders eğlenceli. ama kusura bakmasın, "land of the dead" filminde kendisi zombileri yüzdürürken aklı neredeydi diye de sorarlar? ayrıca ilave etmeliyim muhtemel bok attığı filmler arasında yer alan "28 days", "28 weeks" ve hatta dandik "i am legend" bu filmden çok çok daha başarılı seyirlikler.

    oyunculardan bahsetmek gerekirse, onların da allah müstehakını versin. üstüste oyunculuk faciası filmler seyrettim, vücut kimyam bozuldu.
    sevgilisini gömerken, tarhana çorbasının dibi tutmuş ifadesi ile üzülüp(!) "ama sadece ufak bir ısırıktı, kim ufak bir ısırıktan ölür ki?" gibi bir söz eden hatunun kafasına tekme atar, sonra da ona bu repliği söyleten senaristin peşine düşerim arkadaş..!

    bu ara hollywood sakinleri hem film yönetip hem senaryo yazamıyorlar sanırım.
    (bkz: n.shayamalan)
    (bkz: the happening)

    sonuç: türe yenilik getirme adına bir dahaki sefere zombili romantik komedi çekerse merakımdan izlerim. yoksa "romero çocuğu hantal zombiler" perdesini kendi adıma kapatıyorum.


    (diem perdidi - 15 Ocak 2009 22:06)

  • comment image

    --- spoiler ---
    imdb puanına bakarak izlemiş bulunduğum film.
    izledikten sonra sözlük'te yazılanları okudum.
    izlerken öff yine mi aynı el kamerası ile çekilmiş film dedim.
    çok büyük evi olan arkadaş hiç mi üzerini değiştirecek vakit bulamamış dedim.
    bu aralardaki medya eleştirisi ne kadar sırıtmış dedim.
    insan hastaneye gelirken neden eşşek kadar kamera getirir ki dedim.
    elinde kamera olan arkadaşın sevgilisi olan kız ne kadar yapmacık duruyor dedim.
    profesör baygın baygın konuşarak rol yapıyorum ben diye bağırıyor dedim.
    heralde ilk filmini çeken bir yönetmenin filmi bu dedim.
    dedim de dedim yani filmi izlerken.
    sözlükte yazılanları görünce ve yönetmeni hakkında fikir sahibi olunca dediklerimi düşünerek yönetmen adına üzüldüm.
    sen bir tarz yarat sonra da kalk bu filmi yap.
    gerçi daha önceki filmlerini izlemek lazım, önyargılı olmamak lazım ama bu filmle ilgili konuşursam izlediğime ve vakit ayırdığıma pişman oldum.
    ---
    spoiler ---


    (aagrid - 11 Mart 2009 01:35)

  • comment image

    zombi turunun ve modern korku sinemasinin yaraticisi olan dedemiz romero’ya olan hislerimi nasil anlatsam bilemiyorum. 12 yasindayken, agabeyimin tum uyarilarina ragmen onun siklikla tekrarladigi dawn of the dead (olulerin safagi) rutinine katilmamla basladi her sey. buyuk bir keyifle koltuga kurularak basladigim gun maalesef pek iyi bitmeyecekti. bir bucuk saatin sonunda oldugu yerde titreyen ve 12 yasinda hayatinin ilk depresyonunu yasayan gelecegin zombi fani bu gunun sonunda dogmustu.

    aylarca bu depresyondan cikamadigimi, gunesin artik eskisi gibi parlamadigini, alisveris merkezlerine korkuyla karisik bir nefretle baktigimi ve her gece zavalli papiskami ben uyuyana dek basimda nobet tutmaya zorladigimi da eklemem lazim.

    iste romero beni boyle korkutmustu. serinin diger iki leziz filmini de kendime geldikten sonra izlemis ve romero’yu “favoriden de ote” yonetmenler listemde ilk siralara eklemistim.

    ancak gelgelelim diary of the dead’e... romero bana ve hayranlarina oyle bir (teknik olarak iki) hayal kirikligi yasatti ki... eski hislerimizi dahi sorgulamak zorunda kaldik. neden mi? devam edin lutfen, tum nedenleri sirayla dinleyeceksiniz.

    oykumuz ve karakterlerimizi taniyarak baslayalim: hikayeyi biliyorsunuz, ormanda amator korku filmi cekimleri yapan bir grup sevimsiz film ogrencisi ve onlarin sevimsiz profesoru (hangi amerikan profesoru evindeki maun agacindan yapilmis masasini ve ofisini birakip ogrencileriyle gecenin bir yarisi ormanda film cekmeye gider, orasi bilinmez) radyolarini dinlerken ilginc bir habere denk gelirler: ise bakin ki, tipki filmlerinde oldugu gibi, gercek hayatta da oluler dirilip, yasayanlara saldirmaktadir. ve macera baslar, gruptan ayrilan iki kisi disinda herkes guzel ve cool “lead lady”mizin ailesini bulmak icin yola cikar ve “madem bu ise girdik, bari bu olayin bir belgeselini cekelim.” gibi absurd bir mantikla da motivasyonlarini belirlerler. gruptaki diger insanlarin ailelerin bir onemi olmadigini ve kurtarma calismalari kapsamina girmediklerini de belirtelim.

    iste oykumuz bu. gerisi, romero’nun butcesiz gecirdigi yillarda hayalini kurdugu fantezi zombi oldurme metodlariyla aralari doldurulmus uzucu bir portreden baska bir sey degil ve maalesef bu metodlar lame olmaktan oteye gidemiyor ve “ne yaptin, romero?” cumlesini yuksek sesle soylemenize neden olacak kadar “zorlama” sahnelere yol aciyorlar. hastanedeki sok makinesiyle zombi kizartma, parmagini dahi incitmeden bir sise asit kirarak zombi kafasi eritme ve sirasinin gelmesini beklerken bir anda zombiye donusmus olan dogum gunu palyacosu gibi basarisiz ve bayagi sahneler, bosluklari romero’nun hayal ettigi gibi dolduramiyor.

    ancak yonetmenin “veee bu filmin mesaji bayanlar ve baylar…” karti oldugunu unutmamak lazim: "medya kotudur". maalesef, romero burada da sinifta kaliyor. eskiden sessizce, “anlayana” verdigi bu mesajlari artik ciglik cigliga bagirmasi yeterince kotu degilmis gibi bir de mesaji “iletememesi” gibi bir sorunla karsi karsiya kaliyor. yonetmen, hakkinda hicbir sey bilmedigi acikca okunan internet ve bilgi caginin tum diger teknolojilerini (cep telefonlari, bloglar, hand-camler…) filme zorla sikistirmis, elbette genc seyircinin ilgisini cekmek icin. ancak hakim olmadigi bir alani kullanarak, sirf elestiri yapmak icin elestiri yapmasinin sonucunu agir oduyor (flmi izleyen tum acimasiz amerikan genclerinin diline feci sekilde dusmustur kendisi).

    film boyunca karakterlerimiz “medyanin sakladigi gercegi” kameralarina cekerek, internet yoluyla insanlara aktarmak icin ugrasiyor. bu gercek ise su: “zombiler hakkaten gercek”. filmin bu kismi o kadar absurd ki, kelimeler yetersiz kaliyor. biz mi yanlis duyduk? haberlerde surekli olarak “dead returning to life” (oluler canlaniyor) cumlesi zikredilmedi mi? ilk gun icin zaten yeterince cesur olan bu aciklama neyinize yetmiyor? ama yine de “medya gercekleri sakliyor, biz bu olayi cozecegiz!” fikri tum filmi domine ediyor ve sizi “kim neyi sakliyor yahu? sokaklara bir bakin yeter! herkes olu ya da zombi!!!” diye bagirmaya sevk ediyor. ayrica bu felaketten sag kalan hangi insanin internetin basina oturup, bizimkilerin hazirladigi belgeseli izleyecek kadar deli oldugu da tam olarak kesin degil. romero’nun, internetin kendi kendine hayatta kalabilen bir “artificial intelligence” oldugunu dusunmesi ise neredeyse sevimli. bu internet ve belgesel kisminda o kadar cok hata var ki, daha fazla ileri gitmeyecegim.

    son olarak, yonetmenin filmlerinde gormeye alisik oldugumuz ve hayatta kalmalari icin cildirdigimiz, sevilesi karakterlerimiz artik yok. yerine, “kampuste dehset” adli bir filmin cekimlerini bitirip romero’nun setine kosarak gelmis kadar klise gorunen, slaher filmlerinin “all-star” kadrosu bizi karsiliyor. hicbiri inandirici veya sevimli olmayan karakterlerin olmelerini hevesle bekliyorsunuz. henuz ilk zombilerini gormeleri uzerine gruptan birinin yaptigi “yerlere yatiran” espriye bir bakin lutfen. ya da sevgilisini birkac saat once kaybeden sarisin kizimizin inanilmaz hizli duygusal toparlanmasina… veya cesur “lead lady"mizin ilk defa yakindan gordugu zombiyi sogukkanlilikla kizartmadan once iki defa dusunmemesine… belgesel tutkusuyla dikkat ceken “lead guy”imizin ellerine japon yapistiricisiyla tutturulmus gibi duran kamerasini bir saniye dahi birakmamasina ne demeli? siz, “bu adamin burada ne isi var yahu? ve o ok ve yay takimi nedir allahaskina?” derken, daimi olarak siirsel sozlerle filmi susleyen bilge profesore ise soyleyecek bir sey bulamiyorum.

    sonuc olarak, land of the dead ve ayaklanma cikaran zombileriyle kafalarda ilk soru isaretlerini yaratan romero, diary of the dead ile kotu gidisatini muhurluyor. tum bunlardan sonra, hazirliklari suren diary of the dead 2’nin ise bizi hic ama hic heyecanlandirmadigini soylemek ise kalbimizi kirsa da gercek. dede’nin artik yaslandigini, hala onu cok seven hayranlarinin diger yarisini da kaybetmeden once sani ve serefiyle emekliye ayrilmasi gerektigini ne zaman anlayacagini merakla bekliyoruz.

    romero’nun diary of the dead ile yapmaya calistigi ama basaramadigi seyin mukemmel bir sekilde uygulanmis, koltugunuzda titreten versiyonunu gormek icin [rec] isimli filme bir goz atmanizi oneriyorum.


    (blahblah - 15 Mart 2009 20:44)

Yorum Kaynak Link : diary of the dead