Facebook Yorumları
  • comment image

    eco bu kitaptan bahsederken şunu diyor: "kitabin bir polis romanı gibi başlaması rastlantı değildir (sonuna dek de saf okuyucuyu kandırmayı sürdürüyor; öyle ki saf okuyucu insanın oldukça az şey keşfettiğinin farkına bile varmayabilir)".

    eco'nun dediği gibi, da vinci şifresi tadında dini öğeler ile bezenmiş bir polisiye roman bekleyen okuyucu ilk 100 sayfayı okumaya başlayınca havasını alır, orta çağ dünyasına en ufak bir ilgi duymuyorsa da okumayı keser. kitap aslında polisiye roman maskesiyle gizlenmiş bir tarihsel yapıttır.

    yayınevi çok zorlayıcı ve usanç verici buldukları ilk yüz sayfayı eco'dan kısaltmasını talep etmiş, eco ise bunu redderek ilk yüz sayfanın bir başlangıç işlevi olduğunu, her kim bundan hoşlanmazsa okumayı orada bırakması gerektiğini söylemiş.

    kitabi bitirince umberto eco'nun eserin hemen başında alıntı yaptığı thomas a kempis cümlesi geldi nedense aklıma: "in omnibus requiem quaesivi, et nusquam inveni nisi in angulo cum libro"; "her şeyde bir erinç aradım, ama hiçbir yerde bulamadım; bir kitapta çekildiğim köşeden başka".


    (chainsaw - 6 Aralık 2006 23:48)

  • comment image

    umberto eco'nun adso isimli 1 rahip çırağının anılarından yazdığı kitap. 14. yy'ın sonlarında geçer, isa'nın fakir olduğunu ve kilisenin de fakir olmasını gereken fransiskenler ile kilisenin zengin durumunun hristiyanlığa uygun oluşunu savunan benediktenler italyanın kuzeyindeki bir manastırda buluşup bu sorunu çözmek üzere buluşma planı yaparlar. adı geçen adso bir fransisken olan baskerville'li william'ın çırağıdır. william aklına ve mantığına inanan sherlock holmes tipli 1 rahiptir. o gelmeden önce toplantının olacağı manastırda bazı cinayetler işlenmiştir, başrahip, ki kendisi bu işlerde şeytanın parmağı olmasından korkmaktadır, william'ın toplantıda bir sorun çıkmaması için bu olayı çözmesini ister...


    (portakal - 29 Şubat 2000 23:13)

  • comment image

    bu kitap jean-jacques annaud tarafından filme de çekildi, baskerville'li william rolünü sean connery, adso rolünü ise christian slater oynadı, zaten kitap çok güzeldi, bence film de çok güzel oldu, üstelik kitabı okumuş ve bir parça latince ve italyancadan anlıyorsanız film çok daha güzelleşiyor, konular bildiğiniz konular oluyor, detaylara dikkat etmek daha kolaylaşıyor, filmde özellikle manastırın dışardan görünüşü süferdi...


    (portakal - 29 Şubat 2000 23:19)

  • comment image

    gülmek ve korku arasındaki bağı en iyi anlatan kitap ve uyarlaması film.

    "gülmek korkuyu yokeder. korku yoksa tanrı da yoktur. ve insanlar gülmeyi öğrenir ve tanrıdan korkmazlarsa onlara hükmedemez ve düzeni (!) sağlayamazsın"

    umberto eco'nun romanı ve romandan uyarlanan filminin 'benim için' özeti ve anlamı bu cümle. bazen şöyle bir sahne beliriyor gözümde; büyük bir masa üzerinde dünyanın haritası, hani savaş enstantanelerinde olduğu gibi ülke isimleri, sınırlar ve o ülkeleri temsil eden küçük ikonlar. masanın başında birtakım insanlar var ve her ülkenin nasıl yönetileceğine, nasıl yaşayacağına, ülke insanlarının neler konuşup neler yapacağına karar veriyorlar. hangi ülke hangisiyle savaşacak, hangi ülkede rejim değişecek, hangi ülkede hangi gruplar arasında iç savaş yaşanacak karar veriyorlar. herşeye sahipler; paraya, silaha, bilgiye, teknolojiye ve en önemlisi kalpsizliğe. ve insanları yönetmek için en çok kullandıkları yöntemlerden biri de bu; din. korkumuzu kullanıp bize senaryolar hazırlıyorlar ve o büyük haritayı diledikleri gibi şekillendiriyorlar. ve ben son dönemlerde daha sık ve daha net hissediyorum yaşadığımız hayatın bizim için çok önceden hazırlanmış bir senaryo olduğunu. bu arada yazılan senaryoyu beğenmeyen, rol çalmak isteyen; insanca, paylaşarak, düşünerek, kafatasının içinde bir beyin olduğunu farkederek yaşamak isteyenler oluyor. sayıları asla senaryoyu değiştirmeye yetmiyor ama olsun; en azından bana umut veriyor.

    ve recep tayyip erdoğan'ın sürekli mizah dergilerine kendisi hakkında yayınladıkları karikatürler için tazminat davaları açmasını da buna bağlıyorum. benden korkun diyor; bana gülmeyin, beni anlamaya çalışmayın, benim söylediklerimin arkasındakilere bakmayın, sadece benden korkun ve başka birşey sormayın.

    korkarsan sormazsın. korkarsan konuşmazsın. korkarsan düşünmezsin. korkarsan elin,ayağın,beynin durur.

    korkarsan yaşıyor olmazsın.


    (mam - 26 Şubat 2008 10:08)

  • comment image

    baskerville tabi ki gelisiguzel secilmis bir yer degildir romanda -yoksa tarih kitabi mi demek gerekir?

    baskerville'li william - hounds of baskerville - sir arthur conan doyle ve tabii ki sherlock holmes.
    en ufak detayin bile tesaduf olmasi dusunulemez bile umberto eco romanlarinda. voltaire'in dedigi gibi sadec anlam veremedigimiz seylere tesaduf deriz. bir saniye, zadig'in gormedigi ati tarif etmesi, william'in gormedigi atla ilgili yorumlarina mi benziyor yoksa?
    evet evet hic birsey tesaduf degil.


    (twentiethcenturyfox - 13 Nisan 2010 14:52)

  • comment image

    kitabin ilk 100-150 sayfasinin okunmasindaki zorluga yazarin kendisi de değinmi$, "okuyucular eger ortacagda, bir manastirda, ke$i$ler ve rahiplerin cevresinde geli$en bir hikaye okuyacaklarsa, oncelikle bu donemin ve ko$ullarin agir temposunun monotonluguna ali$malidirlar; bunlar kefaret sayfalaridir..." demi$tir*.


    (babel - 12 Nisan 2004 02:41)

  • comment image

    7 gune ayrilmis 7 ana bolumden ve her ana bolumun icinde de gunun farkli zaman dilimlerine gore ayrilmis alt bolumlerden olusan roman. bu alt bolumlerin basinda o bolumun kisa bir ozeti verilir.

    ama bu ozetlerden bazilari o kadar ozettir ki, ilkokul 2. sinifta yazilan kompozisyonlara benzerler. mesela 3. gunun gunbatimi bolumunun ozetinde once gaz gaz labirentin gizemi hakkindaki gelismelerden falan bahsedilir ama ozetin sonu kopartir. aynen asagidaki gibidir bahsi gecen ozet:

    "basrahip yeniden ziyaretcilerle konusuyor; william'in labirentin bilmecesini cozmek icin bazi sasirtici fikirleri vardir; sonunda bunu cok mantikli bir bicimde basarir. sonra william'la adso eritme peynir yerler."

    eritme peynir diyor adam ya!...


    (pleasure delayer - 24 Eylül 2004 00:10)

  • comment image

    romanı yeni düşünceler üreten bir makine olarak gören umberto eco, romanın isminin buna bir engel oluşturduğunu düşünür. romanla alakasız görülen gülün adı ismi, nesnelerin yitip gideceği ve yanlızca adların kalacağı düşüncesinden gelmektedir. ortaçağ ruhunu ve kiliseyi, isa'nın hiç gülmediğini ve varlıklı olduğunu düşünenler ve zıtları arasındaki düşüncelerin çoğu zaman bir sapkınlığa yol açacak kadar sapıtıldığı bir ortamda anlatmıştır. dönemi anlatırken günümüzü yanlızca televizyonlarından takip edebildiğini orta çağı ise yaşamış gibi hissettiğini vurgulamıştır. ve romanda dönemi çok iyi detaylandırılmış muhteşem bir cinayet kurgusuyla süslemiştir. bir kitabın düşüncesinin başka kitaplardan geldiğini sık sık vurgulamış ve bir çok alıntı yapmıştır. okuyucu william'ın zekasını takdir ederken bunun yazarın dehası olduğunu sık sık farkeder. manastırın ve kitaplığın gizemi kitabı her sayfasında çekici yapmaya yetmiştir. kitaplığın yandığı zaman okuyanların benim gibi gözyaşlarına hakim olamadığına eminim.


    (creepy - 1 Ocak 2002 23:17)

Yorum Kaynak Link : il nome della rosa