• "ayrıca enteresan bir ayrıntı olarak bir yaz gecesi rüyası, dead poets society filminde başroldeki genç ve bahtsız arkadaşımızın her şeye ragmen sahnede oynamaktan vazgeçmediği oyunun ta kendisidir."
  • "shakespeare'in bu oyununun en temelinde anlatmak istedigi "aşk buyuk bir yanılsamadır, yani insan asik olacagi sirada cevresinde kim varsa ona asik olabilir"."




Facebook Yorumları
  • comment image

    eserde periler kraliçesi titania nın kocasının kendisine yaptığı büyünün etkisiyle karşısına çıkan eşeğe söylediği sözler levi s 501 reklamlarında da kullanılmıştı;

    hangi melek bu çiçeklerle bezenmiş yatağımdan kaldıran beni..
    yalvarıyorum asi ölümlü dökülsün sözler dudaklarından..
    senin sesin büyüleyen beni..
    ve görünüşün olmalı kamaştıran gözlerimi..
    seviyorum seni..


    (hermia - 17 Ekim 2008 02:47)

  • comment image

    bizler shakespearhamlet, othello, romeo ve juliet gibi tragedyalarından tanısak da, hiç kuşkusuz ilk başlarda yazdığı komedyalarının da önemi oldukça büyüktür. bu alanda ilk başarılı eser 1595 yılında yazdığı bir yaz gecesi rüyası / bahar noktası olmuştur. oyun öncelikle atina yakınlarındaki bir koruda yollarını şaşıran dört sevgili ile periler kralı oberon ve hizmetkârı puck arasında geçer. bu sırada kentten bir grup işçi de, gözden uzak bir yerde oyunlarını prova etmek için bu koruya gelir. olaylar bu üç grup arasında devam eder ve sonuca ulaşır. asıl önemli olan bu oyunda düş ile gerçeğin, trajik ile gülüncün, yanlış ile doğrunun karşı karşıya ama uyumlu olarak bir araya gelmesidir. oyun içerisinde oyun vardır. ve bu yüzdendir ki neredeyse bu oyunda seyirci kendisini bir düş dünyasında hisseder.
    shakespeare kıvrak zekâsıyla bu komedinin içerisine "pyramus’la thisbe’nin içli ve hazin komik aşkı ve haince ölümleri" adlı bir tragedya sıkıştırmıştır. bu oyun ailelerini yüzünden kavuşamamış iki gencin hazin öyküsünü anlatırken, shakspeare’in aynı yıllarda (1595) yazmış olduğu romeo ve juliet’e de çok benzemektedir. bu oyunu oynayan amatör oyuncular elizabeth dönemindeki marangoz, dokumacı, tenekeci, körükçü gibi esnaflardır. öncelikle rol dağıtımını marangoz quience’nin yaptığını ve tüm rolleri oynayacak oyuncuların erkek olduğunu görmekteyiz. bu rol dağıtımı yapılırken pek de adil davranılmamış, istediği kişi istediği rolü almamıştır.(flute:"aman ne olur, kadın rolü vermeyin bana." ) yani elizabeth dönemi tiyatrosuna bakılacak olursa belli bir otoritenin rolleri dağıttığını ve oyunu yönettiğini de görmekteyiz. oyunu yöneten kişi, oyun emrini soylu kişilerden almış olup, bu oyunları o geceki düğün, zafer, doğum kutlaması gibi eğlencelerde oynatılmak üzere hazırlar ve yönetir. sadece yönetmekle kalmaz aynı zamanda oyunun kıyafetlerinden, dekorundan, gelir ve harcamalarından da yükümlü olur. burada yönetmen koltuğunda oturan quience oyuncuların replikleri, taklitleri ve sesleriyle de ilgilenmiş ve zaman zaman diğer oyuncular ile fikir alışverişinde bulunmuştur. bunun yanı sıra amatör olduklarından ötürü oyundaki kılıç, aslan gibi unsurlardan seyircinin korkacağını düşünen oyuncular, oyuna önsöz eklemeye ve rollerini hafifleterek gerçekçi olmayan bir tavırla oynamaya karar verirler. buradaki tanıtım amaçlı olan önsöz seyirciye "izledikleriniz bir oyundur, gösteridir" mesajı vermektedir. (quince: sayınlar, belki de bu gösteriye şaşıyorsunuz ) elbette ki elizabeth dönemindeki çoğu eserde bu kadar net önsözler yer almazken, sadece oyunun başında ve sonunda tarihi göndermeler ve bilgilendirmeler yer almaktadır.
    bu eserde aynı shakspeare’in oyunlarında olduğu gibi düz yazı ile şiirin iç içe kullanıldığını da görmekteyiz. şiir sadece soylu kişiler için yazılmamış aynı zamanda kurallara uyulmayarak sıradan karakterler de şiir dilini kullanmıştır.
    oyunda yer alan "konuşan dekorlar" ise oldukça ilginçtir. işçi oyuncular dekor kullanmak yerine, aslan, ay ışığı ve duvar gibi rolleri de kendi aralarında üstlenirler. (bottom: içimizden biri ya da öbürü duvarı temsil etmeli, üstüne biraz harç, alçı ya da kireç sürsün. ) aslan korkutacağını, duvar aşıkları ayıracağını, ay ışığı ise fenerle aydınlattığını söyler. işte bu da elizabeth tiyatrosunun en çok tartışılan konularından biri olmuştur. kesin kanıtlanmamakla beraber bir grup araştırmacı konuşan dekorların varlığından söz ederken, diğer bir yandan ise başka bir grup; seyircinin, diyaloglarda sözü edilen şeylerin bazı dekor parçalarıyla fiziksel olarak sunulmasını bekleyeceğini öne sürer. tabi bu karışıklığa rağmen halk tiyatrolarında dekorun yok denilecek kadar az olduğunu söylememiz mümkündür.
    dekorsuzluğa karşılık bu tiyatroda kostümlere oldukça önem verilmiştir. oyuncular; süslü, gösterişli, pahalı kıyafetler giyerken bu iş içinde oldukça fazla para harcandığını bilmekteyiz. (bottom: haydi, alın giysilerinizi, sakallarınıza iyi cins iplik, pabuçlarınıza yeni bir bağcık bulmayı unutmayın…) oyun hangi çağda geçerse geçsin kostümlerde tarihi uygunluk aranmadığını, oyuncuların elizabeth dönemi giysileriyle ve çeşitli maskelerle sahneye çıktığını da unutmamak gerekir.
    oyunun amatörler tarafından oynandığını ve eğlencenin ise theseus’un şenlikçibaşısı tarafından düzenlendiğini bildiğimizden ötürü buradaki sahnenin 3000 kişilik bir globe tiyatrosu olduğunu söylememiz yanlış olacaktır. buradaki sahne muhtemelen bir tahta platform üzerine kurulmuş kulübemsi bir sahnedir. ama bunun mutlak bir netliğinden söz etmemiz doğru olmayacaktır.
    seyirci ise bu oyunda aynı elizabeth tiyatrosundaki gibi karışıktır. thesus yani atina dükü, hippolyta gibi soylu kişiler de oyuna gelirken, aynı zamanda orta sınıf halkın, aşıkların, dükkâncıların da geldiğini görmekteyiz. halk tiyatrolarının tüm sınıfa hizmet etmesi nedeniyle çoğu zaman ayakta durulabilen yerlerde alt sınıftan gelenler olurken, oturma yerleri orta sınıfa, localar ise soylulara aitti. bunun yanı sıra tiyatroda seyircilerin oyuna karıştıkları ve oyuncularla oyun içerisinde diyalog kurdukları da oldukça açıktır. (thesus: duyarlı olduğuna göre, bence duvar da onu lanetlemeli. bottom: hayır efendim aslında bunu yapamaz.) ek olarak amatör olduklarından bilinmez ama bu esnaf oyuncuların seyirciyi önemsediklerini, oyundan önce kokmamak için soğan, sarımsak yemediklerini, böylelikle güzel kokmalarını istediklerini de bilmekteyiz.
    bütün bu dekor, kostüm, sahne, oyuncular ve seyirciler eserin kurgusu ve karakterleriyle bütünleşmiş ve böyleliklede bir yaz gecesi rüyası komedisi bir trajediyle birleştirilerek düş ve gerçek arasında bir bağlantı yaratılmıştır. elizabeth tiyatrosu bu şekilde de sadece dönemine özgü olarak kalmamış, çok yönlü bakış açısıyla da gerek teknik ve ustalık gerekse edebi yönden müthiş başarılara ulaşmıştır.


    (botamaniaensis - 8 Mayıs 2011 12:19)

  • comment image

    ayrıca enteresan bir ayrıntı olarak bir yaz gecesi rüyası, dead poets society filminde başroldeki genç ve bahtsız arkadaşımızın her şeye ragmen sahnede oynamaktan vazgeçmediği oyunun ta kendisidir.


    (bee - 30 Haziran 2003 16:22)

  • comment image

    hayatı en güzel anlatan william shakespeare oyunu.

    uyku'nun hayatımızda ne noktada olduğunu sergilemektedir shakespeare. insan uyuyunca doğal ortamına döner. iç kapıları açılır. tıpkı oyunda yaratılan rüya dünyasının doğayla iç içe olması gibi uyku da bizi kendi doğamızda buluşturur.

    yeterince yapay olduğunu düşündüğümüz çevremizden, insanlardan, olaylardan arındığımız, kendimizi soyutladığımız tek ortam sıcak yatağımızda kopuşlar yaşadığımız uyku değil mi? sona erince üzen ve saçma sapan hissettiren, gerçekliğe döndüğümüzü açık açık ortaya koyan şeyler de rüyalar değil mi?

    sırf bu bilinçle defalarca okuyup içinde kaybolunası bir eser bu bir yaz gecesi rüyası.

    nitekim ben de öyle yapıyorum. okuyorum. sonra zevkle uyuyorum.


    (aranan hayvan - 26 Şubat 2013 17:26)

  • comment image

    shakespeare'in bu oyununun en temelinde anlatmak istedigi "aşk buyuk bir yanılsamadır, yani insan asik olacagi sirada cevresinde kim varsa ona asik olabilir".


    (servicio - 15 Temmuz 2013 06:35)

  • comment image

    felix mendelssohn bartholdy beyin pek latif bir uvertürüdür.. ilk yorumu 1843'de berlin'de yapılmıştır, kaçırdık yani anlayacağınız..

    efendim felix bey, daha onyedi onyedi onyedi yaşında iken, shakespeare'in bu aynı adlı şen oyununu, kızkardeşiyle birlik okur iken pek derinden etkilenmiş ve o hızla piyanoya "dört el" ateş ederek bu uvertürü bestelemiştir.. aile meclislerinde çala çala orkestrasyonunu da romantik romantik yapmıştır nitekim..

    ilk yorumundan sonra, oyunun temsillerinde de çalınmaya başlayan bu eserin üstünden dereler akıp, 17 sene geçince, prusya kralı friedrich wilhelm, felix beyden tamamen oyuna özel bir bir uvertür yazmasını istemiştir (sırf işgüzarlık olsun diye işte).. felix de, her daim heidi yanak, judy çorap görüntüsüyle, hoplaya zıplaya uvertüre 13 dize daha eklemiştir..

    süitimiz üç odalıdır, sağdan sayarsak şayet: scherzo, notturno, düğün marşı, -soldan oldu ama idare ediverin gayrı..


    (atlantisten gelen zekiye - 12 Ocak 2002 16:41)

  • comment image

    her şeyden önce ismi güzel olan bu oyunun en ilgi çekici yanlarından biri de çeyizimi hazırlarken hep motivasyon olsun diye dinlediğim düğün marşının* atlantisten gelen zekiye'nin de demin değindiği üzere mendelssohn tarafından bu oyun için bestelenmiş olmasıdır ki, parça sonradan klasikleşmiş, sonradan batı düğünlerinin integral bir parçası olmuştur.
    duyguların algılayışı nasıl şiddetli etkileyebildiği; hayalgücünün, sanrının nelere kadir olabildiği temel meselelerinden biri olarak kabul edilebilecek bu komedinin konusunu da pek kısaca, yalnızca fikir olması babında vereyim. itiraf edeyim ki ben eserin kendisini okumuş değilim. ama yüzeysel bir insan olduğum için "shakespeare'in bütün eserleri" adlı 188 sayfalık özet kitabını ilk gördüğüm anda üzerine atladım. sağolsunlar bayağı güzel özetlemişler orda adamın oyunlarını:
    bir zamanlar atina'da yaşayan ve babası tarafından, demetrius nam sevimsiz bir şahıs ile başgöz edilmeye çalışılan hermia bunu istemediği, babasına karşı geldiği için yasalara göre ölüme mahkum edilecektir. bu sebepten esas sevdiği adam olan lysander ile yasanın geçerli olmadığı bir yere kaçmaya karar verirler. cinlerin, perilerin mesken tuttuğu panayır kıvamında bir ormanda buluşacaklardır o gece. bu ormanın periler kraliçesi titania ile periler kralı oberon'un arası ise bu aralar evlat edinilecek bir çocuk kimin nüfusuna geçecek gibi bir sorunsal sebebiyle pek tatsızdır. oberon büyülere inanan, az çok batıl itikat sahibi bir peri olduğundan en has yardımcısı, neşe küpü, aynı zamanda da eşek şakalarından haz alan peri puck'a, özü uyuyan birilerinin gözüne sürüldüğünde onu uykudan uyanınca gördüğü ilk kişiye aşık eden love in idleness çiçeğini bulmasını söyler. puck daha sonra bu özü titania'nın gözlerine sürecek, kraliçe titania aşkından leyla olmuşken o da çocuğu nüfusuna geçirecektir. bir de ormana kadar hermia'yı takip etmiş demetrius ve demetrius'u takip etmiş, ona aşık, hermia'nın da arkadaşı helene vardır ki, yücegönüllü oberon onların sorunlarını çözmek adına demetrius'a da aynı büyüyü yapmasını talep edecektir puck'tan. lakin puck çiçeğin özünü ya yanlış kişilerin gözlerine sürecek, ya da ilk görülenler fantazi insanlar olacaktır. neşe, komedi de burdan doğar, ki sonuçta her şey tatlıya bağlanacak, hikaye güzellikle nihayete erecektir. yine de puck oyunun finalinde izleyicilere dönüp "eğer ki bu oyunu sevmediyseniz onun bir rüya olduğunu düşünebilirsiniz" demeyi uygun bulacaktır.
    wedding march'i de konuyla bağlayacak olursam, ormanda prova yapmaya gelmiş amatör oyuncuların, ki titania büyü yüzünden bunlardan birine aşık olacaktır, sergiledikleri ve romeo ve juliet'i andıran oyunun bir yerinde geçmektedir kendisi. ben yine dehşetli motive oldum yalnız, elti eltiye küstü modelli dantel yatak örtüme devam etmeye koşuyorum.


    (lacrima - 12 Ocak 2002 16:55)

  • comment image

    benjamin britten'in bir operası. william shakespeare'in kaleminden, britten'in notalarına. mamafih sanki britten'den evvel de bestelenmemiş miydi bu? felix mendelssohn bartholdy'ye selamlarımızı iletip devam edelim. 1960 yılında prömiyeri gerçekleştirilen britten operasında aslında bir başka ilk daha vardı. besteci, yirminci yüzyılda yavaş yavaş canlanan kontratenor geleneğinden etkilenmiş olsa gerek, oberon rolünü vatandaşı alfred deller'e vermişti. deller, ilk defa rönesans ve braoğun dışına çıkarken, yirminci yüzyılda ilk defa ciddi bir rol kontratenorlara verilmiş oluyordu. sonuç, herkesi tatmin etmiş olsa gerek, deller olmasa da, takipçileri çağdaş bestecilerin önemli durakları olmuşlardı...
    (bkz: james bowman)
    (bkz: paul esswood)


    (arvo - 28 Mart 2006 10:52)

Yorum Kaynak Link : a midsummer night's dream