• "bugün el angel filmini izledim, mükemmeldi, gitmek isteyenlere diğer seansları da tavsiye edilir."




Facebook Yorumları
  • comment image

    mart ayının gelmesiyle beraber iyiden iyiye yaklaşan ve birkaç hafta sonra da programı açıklanması planlanan baharın en güzel sinema etkinliği.

    festivale ilk olarak 2016 yılında katılmış biri olarak geride kalan üç senede festivalde izlemiş olduğum filmler ve hiçbir zaman unutamayacağım anılarla çok güzel vakit geçirdim. ilk katıldığım festivali hatırlıyorum ve o zamanlar gerek film seçme konusunda gerekse festivalin o ruhu hakkında neredeyse sıfır bilgim vardı fakat o yıldan itibaren katıldığım her festivalde birçok deneyim kazandım. işte ben de bu entry'de sizlere üç senelik deneyimlerimden yola çıkarak hazırladığım istanbul film festivali tüyoları'nı paylaşacağım ve gerek festivalle ilk defa tanışacak olanlara gerekse deneyimli olan sinemaseverlere yol gösterecek tavsiyelerde bulunacağım. festival programının açıklanmasından festivalin sonuna dek karşılaşabileceğiniz her türlü duruma ilişkin püf noktaları okumaya hazırsanız başlayalım.

    program açıklandı
    festivalin ilk adımı programın açıklanmasıdır. program açıklandıktan sonra önünüzde bilet almak için bir hafta gibi bir süre olacak ve bu süre boyunca gideceğiniz filmleri mutlaka belirlemenizi öneririm. gerek festivalin internet sitesinden gerekse festival kataloğundan filmler hakkında tüm bilgilere ulaşabilirsiniz ve filmler hakkında kısa bilgiler edinerek programınızı oluşturabilirsiniz.

    -----------------------------------------------------------------------------------------------------------------

    sabırlı olun
    istanbul film festivali'nde belki de en zorlu süreçlerden biri gideceğiniz filmlere karar vermektir. genellikle 200'den biraz fazla filmin gösterildiği festivalde film seçim işlemi oldukça titizlik gerektiren bir süreçtir. size önerim film seçme işlemi için kafanızın boş olduğu bir günü ayırın ve o gün boyunca gidebileceğiniz tüm seans ve filmleri belirleyin. biliyorum, oldukça zor gibi görünüyor ama filmleri rastgele seçtiğiniz takdirde istemediğiniz türde filmlerle karşılaşabilir ve hayal kırıklığına uğrayabilirsiniz.

    -----------------------------------------------------------------------------------------------------------------

    her zaman yedek planınız olsun
    gideceğiniz filmleri belirledikten sonra bilet alma sürecinde sürpriz ile karşılaşmamak için her zaman ikinci bir planınız olsun. mesela 16.00 seansına beyoğlu sineması'nda bir filme gitmek istiyorsanız ve bilet alma sürecinde o filmin biletleri tamamen bittiyse aynı saatte beyoğlu sineması'na neredeyse iki adım uzaklıktaki atlas sineması'nda yer alan bir filme bilet alabilirsiniz. aynı şekilde rexx sineması ve kadıköy sineması da birbirlerine çok yakın olduğundan bu stratejiyi o iki sinema arasında da uygulayabilirsiniz.

    -----------------------------------------------------------------------------------------------------------------

    biletler satışa çıkıyor
    festival biletlerinin satışı genellikle festivalin başlamasına bir hafta önceki cumartesi günü saat 10.30'da başlar. biletler normal koşullarda atlas sineması, rexx sineması, iksv binası ve biletix üzerinden satışa çıkıyor fakat biletlerinizi biletix'in internet sitesi üzerinden almanızı kesinlikle önermem çünkü her istanbul film festivali'nin bilet satışının başladığı dakikada sitede yoğunluktan dolayı çökmeler ve aksamalar baş gösterebiliyor. bu süreçte sinema gişelerine gidenler rahatlıkla biletlerini alırken siz bilgisayarınız başında sinir krizi geçirebilir ve belki de istediğiniz filmlerin çoğuna bilet bulamayabilirsiniz. bilet alımı için en iyi yöntem sabahın oldukça erken saatlerinde (07.00-08.00 civarı) festival biletlerinin satılacağı sinemalara gidip sıra numaranızı almaktır. bir diğer güzel alternatif ise biletix perakende satış noktalarıdır. sinemalarda biletlerin satıldığı gün her zaman mahşeri bir kalabalık olur ve bu kalabalık akşamüzerine kadar da kolay kolay erimez ama çoğu kişi biletix'in perakende satış noktalarından bilet almayı düşünmez. o yüzden erken saatlerde bu noktalara giderseniz biletlerin satışa çıktığı dakikada biletlerinizi rahatlıkla alabilirsiniz.

    -----------------------------------------------------------------------------------------------------------------

    lütfen seri olun
    bilet alma süreci başladığında bilet gişelerinde çalışan görevlilere kolaylık sağlamak için bilet alacağınız filmlere ait bilgileri seri bir şekilde vermeye özen gösterin. görevli o filmin biletlerinin bittiğini söylediğinde ise yukarıda belirtmiş olduğum yedek planınızı devreye sokun ve anında seçtiğiniz diğer filmi söyleyin. önceden plan yapıp gelmeyen kişiler bilet gişesine geldiğinde eline programı ilk defa alıp acaba hangi filme bilet alsam diye düşünürken o kişinin arkasında sırada stresli bir şekilde bekleyenler bundan hiç hoşnut olmayabilir ve istenmeyen tatsızlıklar da çıkabilir. bu yüzden her zaman seri olun ve empati yaparak sizin de sıra beklerken bu tür bir durumla karşılaşabileceğinizi düşünün.

    -----------------------------------------------------------------------------------------------------------------

    biletleri satışın ilk günü alın
    bildiğiniz gibi bu bir film festivali olduğu için ve insanlar bu etkinliği bir sene boyunca bekledikleri için bilet satışlarının ilk günü biletlere adeta hücum ediyor ve bazı çok beklenen popüler filmlerin biletlerini dakikalar içinde tüketebiliyor. siz siz olun kesinlikle biletlerinizi filme gideceğiniz gün almamaya gayret gösterin. aksi takdirde seansın tamamını dolu olduğunu öğrenip büyük hayal kırıklığına uğrayabilirsiniz.

    -----------------------------------------------------------------------------------------------------------------

    film seçiminde başkalarına çok takılmayın
    festivalde birbirinden çok farklı bölümler olduğu için her bölümdeki filmler farklı beğenisi olan sinemaseverlere hitap etmemektedir. kalabalık bir arkadaş grubu ile beraber bilet alacağınız zaman o film belki de herkesin ilgisini çekmeyebilir. bu yüzden ikilemde kalmamak için önceden arkadaşlarınız ile sık sık fikir alışverişinde bulunun ve gideceğiniz filmi tam olarak karşılaştırın. ortak bir paydada buluşamazsanız ve o filmi illa ki görmek istiyorsanız tek başınıza gitmekten çekinmeyin.

    -----------------------------------------------------------------------------------------------------------------

    film içeriklerine dikkat
    festivalde bazı bölümler vardır ki insan sınırlarını bir hayli zorlayabilir. mesela festivalde yer alan ''mayınlı bölge''de tarzı, yaklaşımı, tekniği ya da anlatımı farklı, alışılmadık, öncü, bazen zorlayıcı, sivri filmler bulunur. bir filmde şiddet ve kan sahneleri çoğunlukta ise kan görmekten etkilenen bir arkadaşınızla gitmemenizi öneririm. aksi halde filmi tamamlayamadan kendinizi hastanede bulabilirsiniz. ayrıca festivallerde yer alan filmlerde cinsellik gibi konular çok daha rahat bir şekilde işlendiği için filme anneniz, babanız, kardeşiniz, sevgiliniz ile gitmeden önce bir kez daha düşünün derim.

    -----------------------------------------------------------------------------------------------------------------

    biletleri unutmayın
    program yapıldı, biletler alındı derken festival günü geldi çattı. festival için çok sayıda bilet aldıysanız film biletleri birbirine karışabilir. bu yüzden evden çıkmadan önce mutlaka biletlerinizin film, saat ve sinema salonu kısmını kontrol ederek doğru bileti alıp almadığınızdan emin olun.

    -----------------------------------------------------------------------------------------------------------------

    sakın geç kalmayın
    festival dışında sinemaya gittiğinizde beş dakika geç kalsanız çok sıkıntı yaratmaz fakat festivalde bu durum tamamen geçersizdir. festivalde filmin başlamasından en az 15 dakika kadar önce sinemada olun ve seans başlamadan önce salona girmiş olun çünkü film başladıktan sonra bir dakika bile geç kalsanız içeriye alınmazsınız. bu kural bazen kapıdaki görevliler tarafından esnetilebiliyor olsa da siz siz olun kendinizi riske atmayın.

    -----------------------------------------------------------------------------------------------------------------

    festival kataloğunu yanınızdan ayırmayın
    bir festival seyircisi için festival boyunca en önemli ve değerli şeylerden biri festival kataloğudur. filmler hakkında bir şeyler hatırlamak amaçlı yanınızda kataloğunuzu taşımanız yararınıza olacaktır.

    -----------------------------------------------------------------------------------------------------------------

    uyku düzenine dikkat
    festival süresi boyunca günde bazen bir film bazense üç veya dört film izleyebilirsiniz. her ne kadar oturarak da izleseniz ve sinemaya gidip gelmek için yolda geçirdiğiniz süreyi de düşününce vücudunuz oldukça yorulacaktır. bunu önlemek için festivale her gün katılacaksanız ve ertesi gün yoğun bir programınız varsa gece çok geç saatte yatmamaya özen gösterin ve ertesi gün için iyice dinlenin. aksi takdirde ertesi gün filmleri izlerken çok tatlı bir uyku bastırır ve filmden hiçbir şekilde zevk almazsınız.

    -----------------------------------------------------------------------------------------------------------------

    sinema salonlarına dikkat
    bildiğiniz gibi her sinema salonunun yapısı farklı olduğu için festival öncesi daha öncesinden gitmediğiniz salonlar hakkında araştırma yapın ve biletlerinizi ona göre alın. örneğin beyoğlu sineması'nda salonun eğimi çok az olduğu için önünüzde uzun boylu biri olduğu takdirde film izlemek resmen işkenceye dönüşebilir ve filmden hiçbir şey anlamayabilirsiniz. bu yüzden kısa boylu biriyseniz ön sıralardan bilet almanızda yarar var. ayrıca beyoğlu sineması'nda ilk sıra olarak nitelendireceğimiz a sırası da en arkadan başladığı için ve yerleşim düzeni de 1-3-5 ile 2-4-6 gibi koltuk numaraları ile sıralandığı için buradan alacağınız biletlerin salonda nereye denk geldiğine dikkat etmekte fayda var. ikinci bir uyarım da rexx sineması hakkında. 480 kişilik devasa birinci salonunun eğimi mükemmel fakat salonda tam tamına 22 sıra olduğu için salonun eğimi oldukça fazla ve bu da ilk üç-dört sıra açısından oldukça sorun çıkarıyor. salonda yer alan ilk üç dört sıra perdenin oldukça aşağısında kaldığı için filmi çok zor şartlar altında izlersiniz ve film bittikten sonra bir süre boyun tutulması yaşayabilirsiniz. o yüzden rexx'te en iyisi 6. sıradan itibaren bilet almaktır. kadıköy sineması'nda da tıpkı beyoğlu sineması'nda olduğu gibi tersten bir sıralama mevcuttur ve 1. sıra en arkada yer almaktadır. sinemada 14. sıra ise en önde yer almaktadır. ayrıca kadıköy sineması'nda da koltuk aralıkları biraz dar olduğu için salonun en rahat film izlenen sırası olan 6. sıradan bilet almanızı tavsiye edebilirim.

    -----------------------------------------------------------------------------------------------------------------

    havalara dikkat
    festival bildiğiniz gibi bahar mevsiminin en güzel aylarından biri olan nisan ayında gerçekleştiriliyor. bu sebeple festival süresince hava her ne kadar güneşli ve sıcak olacak gibi görünse de yanınızda istanbul'un değişken havasına karşı ince bir ceket bulundurmanızı öneririm. ayrıca alacağınız bu ince ceket sinema salonunda çalıştırılacak olan klimaya karşı bir önlem niteliği de taşımakta.

    -----------------------------------------------------------------------------------------------------------------

    yanınızda her daim atıştırmalık bulunsun
    bütün gün boyunca o filmden bu filme gireceğinizden dolayı bazı filmlerin uzun süresinden dolayı yemek yemek için belki de hiç zamanınız olmayabilir. bu ihtimali düşünerek yanınızda mutlaka sandviç, simit veya bisküvi tarzı yiyecekler bulundurun. ayrıca en az bir şişe su bulundurmayı da söylememe gerek yok sanırım.

    -----------------------------------------------------------------------------------------------------------------

    tuvalet ihtiyacınıza dikkat
    bu bir film festivali olduğu için filmler kaç dakika olursa olsun (çok ekstrem uzunlukta olmadıkça) kesinlikle ara verilmemektedir. bu sebeple ihtiyacınız olsun veya olmasın her filmden önce tuvalet ihtiyacınızı mutlaka giderin.

    -----------------------------------------------------------------------------------------------------------------

    temel ilaçlar çantanızda bulunsun
    festival programınız oldukça yoğunsa, günde en az 2-3 film izliyorsanız ve daha önceden bu duruma alışkın değilseniz bazı sağlık problemleri yaşayabilirsiniz. bunun için yanınızda ağrı kesici, mide bulantısı, karın ağrısı ve devamlı kullandığınız ilaçlar varsa mutlaka bulundurun.

    -----------------------------------------------------------------------------------------------------------------

    unutmamak için not defteri ve kalem şart
    yoğun bir festival programınız varsa, festival sırasında ve sonrasında filmler hakkında konuşurken bazı ayrıntıları hatırlamak zor olabilir. bunun için film sonunda not almak amacıyla yanınıza bir not defteri ve kalem alabilirsiniz. böylece aldığınız küçük hatırlatıcı notlar ile filmleri ve içeriklerini birbirlerine karıştırmazsınız.

    -----------------------------------------------------------------------------------------------------------------

    biletiniz olmasa dahi asla umutsuz olmayın
    çok istediğiniz bir filme bilet alamadığınız takdirde kesinlikle çok üzülmeyin. ''o filmi görmezsem gözüm açık gider diyorsanız'' film başlamadan yarım saat kadar önce sinemanın önünde bulunun ve elinde fazla bileti olup olmayan var mı diye küçük bir araştırma yapın. filme bir arkadaşı gelmeyen veya elinde fazlalık bilet olan illa ki birileri bulunur. bunun yanı sıra bilet satış gişesinde davetiye için ayrılmış koltukların bilet sahipleri de gelmediği takdirde onları satın alıp filminizi izleyebilirsiniz.

    -----------------------------------------------------------------------------------------------------------------

    festival heyecanı için cadde sinemalarına gidin
    festival dışında maalesef çoğunuz avm içi sinemalarına gidiyoruz. bu festivalin gerçekten hakkını vererek yaşamak istiyorsanız lütfen ama lütfen kapısı sokağa ve caddeye açılan beyoğlu, atlas, kadıköy, rexx gibi sinemalara gidin. göreceksiniz ki filmden çıkınca insan kalabalığıyla çalkalanan sokağa veya caddeye attığınız o ilk adım hepinize çok iyi gelecek.

    -----------------------------------------------------------------------------------------------------------------

    kendinizi çok zorlamayın
    biliyorum ki birçok kişi festivalin verdiği heyecan ve coşku ile kendini kaptırabiliyor ve bazen bilet bütçesini dahi aşarak onlarca filme bilet alabiliyor. sizlere en büyük tavsiyem her ne olursa olsun festivalin tadını 12 gün boyunca çok iyi çıkarın ve kaçırdığınız birkaç film olursa yakınmayın. hepimiz insanız sonuçta. trafiğe takılırız, o gün başka bir işimiz çıkar, filmi unutabiliriz veya seansı kaçırabiliriz. bunlar son derece doğal şeyler.

    -----------------------------------------------------------------------------------------------------------------

    bazı filmlerin vizyona gireceğini unutmayın
    festivalde çok istediğiniz bir filme bilet bulamazsanız ve film günü son dakika biletlerinden dahi yakalayamadıysanız kesinlikle üzülmeyin çünkü festival sonra erdikten çok kısa bir süre sonra (bazen de festival devam ederken) seyircinin büyük bir özlemle görmeyi istediği filmler sırayla vizyona girer. özellikle festivalin gala bölümündeki filmler vizyonda kendine yer bulabilen filmlerdir ve festival programınızı yaparken bu kriteri de göz önünde bulundurun. bunun için başka sinema'nın gelecek filmler listesine bakarak programınızı oluşturabilir ve böylece film festivalinin sıkışık programı içerisinde başka bir film izleme şansı yakalayabilirsiniz.

    -----------------------------------------------------------------------------------------------------------------

    türkiye hakları olmayan filmleri izleyin
    biliyorum ki bu uyarım herkese göre değil kesinlikle. festivalde bazı filmlerde vardır ki onun biletleri dakikalar içinde tükenebilir ve hatta sonradan eklenen ek seanslardaki gösterimleri dahil hemen dolabilir. bu tür filmler bir üstteki maddede de belirttiğim üzere er ya da geç ülkemizde vizyona girer. işte bu yüzden festival programı açıklandıktan sonra festivalin internet sitesinde filmlerin künyesine bakarken filmin türkiye haklarının olup olmadığına bakın ve programınızı ona göre oluşturun. türkiye hakları olmayan filmler belki de size ilgi çekici gelmeyebilir fakat festivalde sürprizlerle karşılaşabileceğiniz ve ömrünüz boyunca unutamayacağınız filmleri de seyirciler bu sayede izleyebilir. ayrıca bu filmlerin türkiye hakları alınmadığı için ülkemizde vizyona girme şansları da sıfıra yakındır ve festival boyunca o filmi izleyen az sayıdaki sinemaseverden biri olarak kendinizi özel hissedebilirsiniz.

    -----------------------------------------------------------------------------------------------------------------

    iyice dinlenin
    12 günlük yoğun ve yorucu bir tempo hiç kuşku yok ki bedenimizi ve zihnimizi oldukça yoracaktır. festival bittiği andan itibaren birkaç günlük iyi bir dinlenme ile tekrar eski dinç halinize kavuşabilir ve kısa bir ara verdiğiniz hayatınıza tekrardan dönüş yapabilirsiniz.

    -----------------------------------------------------------------------------------------------------------------

    değerini bilin
    son olarak böylesine bir şehirde bu türden büyük bir festivale katıldığınız için kendinizi şanslı sayın ve istanbul film festivali'ne sahip çıkarak onun değerini bilin...

    edit: imla


    (aslansimsek - 1 Mart 2019 18:20)

  • comment image

    günler geçtikçe programı yavaş yavaş şekillenmeye başlayan film festivali.

    bugün açıklanan 16 filmlik berlin film festivali seçkisi ile sinemaseverlere şimdiden festivalden ödülle dönmüş bu filmleri listesine almasını sağlamışlardır. işte o filmler:

    synonymes: filmekimi 2018'de izlediğimiz the kindergarten teacher filminin özgün versiyonunun yönetmeni olarak tanıdığımız nadav lapid, bu kez berlin'den ''altın ayı'' ile dönen filmi synonymes ile karşımızda. israil'den paris'e göç eden ve kimliğini tamamen reddeden bir adamı merkezine alan film, nadav lapid'in hayatından izler taşıyor.

    grâce à dieu: françois ozon'un berlin film festivali'nde ana yarışmada dünya prömiyerini yapan ve ''jüri büyük ödülü'' kazanan son filmi grâce à dieu, katolik ruhbanlarının pedofili vakalarına kurbanların açısından bakan şefkatli ve güçlü bir dram. gerçek bir vakadan esinlenen ve ozon'un en iyi filmlerinden biri olarak övülen yapım, travma ve cesaret konularını titizlikle ve büyük bir hassasiyetle ele alıyor.

    systemsprenger: ilk filmiyle berlin'de ''yeni bakış açıları sunan'' filmlere verilen ''alfred bauer ödülü''nü kazanan nora fingscheidt, çok iyi yazılmış bir senaryo ve müthiş bir çocuk oyuncu performansıyla bizi benni'nin dünyasına sokmayı başarıyor. kusursuz işlediği varsayılan almanya sosyal devlet sistemi acaba herkesin derdine çare olabilir mi? nefes nefese izlenen film, işte bu önemli soruyu ele alıyor. benni tacize uğramış, geçirdiği travmalar nedeniyle öfke kontrolü sorunları yaşayan ve tek isteği koparıldığı annesine geri dönmek olan 9 yaşında bir kız çocuğu. sosyal hizmet görevlileri içinse sürekliliği sağlanması gereken bir sistemde, altından kalkamadıkları bir ''vaka'', daha doğrusu sistemde bir arıza...

    di jiu tian chang: pekin bisikleti, sürüklenenler, 11 yaşındayım, kızıl amnezi filmlerini festivalde izlediğimiz xiaoshuai wang'ın ''epik bir melodram'' sözleriyle övülen son filmi, her iki başrolüne (yong mei in - wang jingchun) de ''gümüş ayı'' ödülünü getirdi. 30 yıllık bir süreci anlatan film, çin'in tek çocuk politikasının etkilerini derinden yaşayan bir çifti izliyor. ülkenin ekonomik büyümesinin ardından gelen toplumsal dönüşümünü de gözlemleyen film sevgi, arkadaşlık, çocuk sahibi olmak, keder, affetme gibi kavramlara da değiniyor.

    ich war zuhause, aber: angela schanelec'in son filmi, düz bir anlatı izlemeyen, beden, sanat ve varoluş hakkında bir deneme-film. zekice kotarılmış, kimi zaman komik ve felsefi bir zihin egzersizi olan film, izleyiciye kendi yanıtlarını bulacakları görsellerden oluşan bir yapboz sunuyor. filmin başında, 13 yaşındaki philippe, bir hafta kaybolduktan sonra eve dönüyor. dönüşünden sonra işlerin normale dönmesi biraz zaman alıyor. tam her şey düzeldi derken bu kez de varoluşsal kaygılar su yüzüne çıkıyor ve annesi hayata ve sanata farklı bir gözle bakmaya başlıyor.

    oray: almanya'daki türk toplumundan bir kesiti ele alan oray'ın başkahramanı, filme adını da veriyor. uluslararası prömiyerini istanbul film festivali'nde yapacak olan oray'da yönetmen mehmet akif büyükatalay uyum sorunları yaşayan genç bir erkeğin hayata tutunma çabasını gerçekçi bir sinema diliyle anlatıyor ve yılın en parlak keşiflerinden birisi olarak akıllara kazınıyor.

    breve historia del planeta verde: arjantinli yönetmen santiago loza'nın berlin'de panorama bölümünde prömiyerini yapan son filmi, bir yol filmi olmakla birlikte kahramanlarıyla sevimli ve hüzünlü bir dram. eleştirmenler tarafından ''bir todd haynes filmiyle spielberg'in üçüncü cinsle yakınlaşmaları filminin buluşması'' sözleriyle tanımlanan film, bir grup dışlanmış gencin bir uzaylıyı ilk indiği yere geri götürmelerini anlatıyor.

    la paranza dei bambini: gomorra’nın ünlü yazarı roberto saviano'nun romanından uyarlanan ve yönetmenliğini claudio giovannesi'nin yaptığı film, ergen zalimliğiyle suç dünyasının silahlarını ve ölüme karşı umursamazlığını beyazperdeye taşıyor. filme adını veren piranalar, mafya jargonunda ''silahlı çete'' anlamına geliyor. bu filmin piranaları ise napoli'de ellerinde makineli tüfeklerle sokakları arşınlayan, mafyaya katılarak kazandıkları parayla marka kıyafetler satın alan 15 yaşındaki nicola ve arkadaşları. amatör genç oyuncuların rol aldığı film, bir yandan geleceğin mafyasının günümüzde nasıl yetiştiğini ve nasıl bir medya bombardımanına maruz kaldıklarını gözlemlerken bir yandan da ergen duygu durumunun suç dünyasından nasıl etkilendiğini inceliyor.

    the kindness of strangers: danimarkalı yönetmen lone scherfig, bu kez prömiyerini berlin'in açılış filmi olarak yapan filminde, jay baruchel, andrea riseborough, zoe kazan ve tahar rahim'li göz kamaştırıcı bir oyuncu kadrosunu bir araya getiriyor. new york'ta geçen film, umut, affetmek ve sevgi hakkında, sevgi ve huzur arayışındaki bir grup çaresiz insanı izleyen çağdaş bir masal anlatıyor. lone scherfig, her zaman olduğu gibi yine metropol meselelerini duygusal bir çerçevede zarif bir mizahla ele alıyor.

    divino amor: boi neon ile tanıdığımız brezilyalı genç yetenek gabriel mascaro, uluslararası prömiyerini ocak ayında sundance film festivali'nde yapan üçüncü filminde, parlak renklerin ve pop müziğin baskın olduğu bambaşka bir distopya hikâyesi anlatıyor. 2027 yılında sevgi kavramının her şeyin üzerinde olduğu brezilya’da geçen film, 40'lı yaşlarındaki devlet memuru joana'yı izliyor.

    fourteen: epeydir özlediğimiz eski usul amerikan bağımsız sineması'nın tadını taşıyan film, iki kadının zaman içerisinde uzaklaşıp yakınlaştığı arkadaşlığını, dozunda bir duygusallıkla ele alıyor. senarist ve yönetmen dan sallitt de filminde uzun yıllara yayılan bir süreçte, belki ilk bakışta önemsiz görünebilecek gündelik olaylar aracılığıyla çocukluk arkadaşları mara ve jo'nun ortak noktalarını ve farklarını bize aktarıyor.

    monştri: berlin film festivali'nde forum bölümünde ilk gösterimini yapan monştri, geleneksel sevgi anlayışına meydan okuyarak evli bir çifti 24 saat boyunca izleyen film, üç bölümden oluşuyor. sieranaveda filminde cristi puiu'nun asistanlığını yürüten yönetmen, fotoğrafçı ve ödüllü kısa filmci marius olteanu'nun ilk uzun metrajlı filmi olan monştri, yönetmenin sözleriyle ''farklı insanlara karşı hoşgörüsüzlüğün gitgide çoğaldığı bir iklimde, göründüğümüzle gerçekte olduğumuz arasındaki boşluğu sorgulayarak izleyicinin algısına meydan okuyor.''

    nos défaites: belgesel, canlandırma, deneysel ve kurmaca arasında çok özel bir yerde duran kısa video yapıtlarıyla tanınan fransız yönetmen jean gabriel périot, son filminde ''2018'de fransa'da siyasi kavramlara ve dünyanın haline bakışımız nasıl?'' sorusunu yanıtlamak üzere yola çıkıyor ve 10 fransız gencini sinemasal bir oyun-filme dahil ederek siyasette güncel halimizi sorguluyor. bu gençler filmde 1968 tarihli filmlerden sahneleri yeniden canlandırıyorlar; aralarda da bu gençlerle yapılmış kısa röportajları izliyoruz.

    tremors: filmekimi 2015'te ixcanul filmini izlediğimiz guatemalalı yönetmen jayro bustamante'nin ilk gösterimini berlin'de panorama bölümünde yapan ikinci filmi, bir erkeğe âşık olan evli bir adamın hikâyesini anlatıyor. sarsıntı inançları, ailesi ve aşkı arasında kalan bir bireyin zorlu kendi benliğini bulma sürecini duygusal bir bakışla gözlemliyor.

    mr. jones: 2017'de pokot ile berlin film festivali'nde ''gümüş ayı'' kazanan agnieszka holland, bu kez tarihin derinliklerine dalıyor ve yine berlin'de ilk gösterimini yapan filminde, efsanevi galli gazeteci gareth jones'un hayatına göz atıyor. 1933 yılında geçen film jones’un stalin döneminde kharkiv'e giderek tüm engelleme çabalarına rağmen sovyetler birliği'ndeki gerçek durumu haberleştirme çabalarını anlatıyor. jones'un george orwell'le görüşmesinin de yazarın hayvan çiftliği romanının esin kaynağı olduğu söyleniyor.

    celle que vous croyez: fransız yönetmen ve oyuncu safy nebbou'nun ödüllü yazar camille laurens'in aynı adlı romanından uyarladığı juliette binoche'un harika performansıyla öne çıkan film, sosyal medya çılgınlığının ve sanal dünya algılarının gerçek hayatı nasıl etkilediğine gençler değil farklı bir yaş grubu üzerinden bakıyor. filmin kahramanı 50 yaşındaki iki çocuklu akademisyen claire, genç sevgilisini sosyal medya üzerinden gözetlemek amacıyla facebook'ta sahte bir hesap açıyor; 23 yaşında, sarışın, genç ve güzel claire oluveriyor.

    -----------------------------------------------------------------------------------------------------------------

    16 filmlik berlin seçkisinin yanı sıra daha önceden açıklanan bir diğer seçki ise usta yönetmen stanley kubrick'in ölümünün 20. yıldönümü dolayısıyla anılacağı ve 13 filmlik uzun metrajlarını kapsayan bir seçki. işte o filmler:

    eyes wide shut (1999)
    full metal jacket (1987)
    the shining (1980)
    barry lyndon (1975)
    a clockwork orange (1971)
    2001* (1968)
    dr. strangelove (1964)
    lolita (1962)
    spartacus (1960)
    paths of glory (1957)
    the killing (1956)
    killer's kiss (1955)
    fear and desire (1953)

    -----------------------------------------------------------------------------------------------------------------

    bu iki seçkinin yanı sıra festivalde açıklanan diğer filmler:

    şerif gören'in yönettiği 1987 yapımı on kadın filmi.
    if beale street could talk
    a dog called money
    astor piazzolla inédito
    saz- the key of trust
    performance
    i used to be normal*
    leyla gencer*

    festivalin şu ana dek açıklanan tüm filmleri bunlardan ibaret. festivalin tüm programı açıklanana dek paylaşılan filmleri elimden geldiğince eklemeye çalışacağım. festivalin tüm programı açıklandığında ise kataloğa gömülüp programımızı oluşturmaya başlayacağız ve festivalin ilk heyecanı başlamış olacak.

    -----------------------------------------------------------------------------------------------------------------

    edit 1: festivalin ''çiçek istemez'' adlı bölümündeki filmler de açıklanmıştır. bu bölümde merkezinde kadınların olduğu filmleri bir araya getiriyor. bölüm kapsamında, gerçek hayatta da sinemada da kendi yolunu çizen, kendi ayakları üzerinde duran kadınların hikâyelerinin anlatıldığı 10 film yer alıyor. işte o filmler:

    la camarista: fotoğrafçı sophie calle'in bir projesinden esinlenen meksikalı yönetmen lila avilés, ilk uzun metrajlı filminde sıradan bir kadının sahici arzularını, umutlarını, çilesini ve öfkesini bizlere son derece minimalist ve duyarlı bir üslupla hissettiriyor. gabriela cartol'un canlandırdığı, mexico city'de son derece lüks bir otelde temizlik görevlisi olarak çalışan eva üzerinden incelikli bir karakter incelemesine imza atıyor.

    sofia: meryem benm'barek, yönettiği ilk uzun metrajlı filminde fas'ın evlilik dışı ilişkilere hapis cezası öngören 490 sayılı yasasından yola çıkarak ülkenin sınıf farkı, cinsiyet eşitsizliği, ataerkil gelenekler ve tabularla örülü toplumsal yapısına dair derin ve çarpıcı bir analizde bulunuyor. hamile olduğunu inkâr ederek günlerini sürdüren 20 yaşındaki sofia bir gece aile yemeğinde davetlilerin önünde sancılanır. tıp öğrencisi kuzeni lena'nın açıkgözlülüğü sayesinde kimseye çaktırmadan hastaneye gidip bebeğini doğurur. ancak aile bir yana, bu kez de devreye bürokrasi ve yasalar girer: babanın kimliğini açıklamazsa durum yetkililere bildirilecektir.

    aire: oğlunun sağlığını düşünürken kendi sağlığını hiçe sayan bir anne ve dolambaçlı yolları geçit vermeyen bir metropol... ikinci uzun metrajlı filmi ile yönetmen arturo castro godoy, kentin öte ucundaki okulunda yaralanan asperger sendromlu oğluna ulaşmaya çalışan lucia'yı izliyor. yürek burkan, telaşlı bir yola çıkan lucia, buenos aires'in parlak, avrupai görünümünün hemen arkasında, dev süpermarketler, halk otobüsleri, yorucu bir bürokrasi ve protesto yürüyüşleri arasından geçerken çağdaş arjantin'in alışılmadık bir portresini çiziyor. çaresiz lucia rolündeki ödüllü oyuncu julieta zylberberg'in nefes kesen performansı özellikle dikkat çekiyor.

    this changes everything: son 100 yılda toplumun kadın algısını ve kadınlardan beklentisini şekillendiren en etkili güçlerden biri haline gelen hollywood, aynı zamanda abd'nin en büyük ihracat kalemi. hollywood'dan çıkan her şey bütün dünyaya yayılıyor. peki, bu hikâyeleri kimler yaratıyor, perdede ve ekrandaki kadın temsilleri nasıl oluşuyor? abd sinema sanayisinin yürütücü yapımcı geena davis, yaşayan efsane meryl streep gibi önde gelen kadınlarından bazılarının yer aldığı bu belgesel, eğlence sektörünün en büyük tartışma konularından birini ele alıyor: kadınların eksik ve yanlış temsili. yüzlerce tanıklığa ve birçok veriye dayanan yönetmen tom donahue, özünde kadın düşmanı hollywood mekanizmasına ışık tutuyor.

    mon tissu préféré: prömiyerini cannes film festivali'nin belirli bir bakış bölümünde yapan ve suriye iç savaşının başladığı günlerde geçen ilk filminde, bunuel'in gündüz güzeli'nden esinlenen yönetmen gaya jiji, ataerkil bir toplumdaki cinsiyetçi çifte standartlara feminist bir eleştiride bulunuyor. şam'da bir giyim mağazasında çalışan 25 yaşındaki nahla yaşadığı sıradan hayatın boğuculuğundan kaçma hayalleri kurmaktadır. annesi onu görücü usulü evlendirmek isteyince nahla oralı olmaz. madam jiji'nin üst katta açtığı ''işletme'', bastırılmış cinselliği benliğinin ötesine geçen nahla için arzularını keşfedeceği bir sığınak olur.

    der boden unter den füssen: marie kreutzer, berlin'de altın ayı ödülü için yarışan filminde beyaz yakalıların hayatını, yaratıcı bir senaryo ile ele alıyor ve dört dörtlük bir psikolojik gerilime imza atıyor. film; aile, hastalık, zihin ve çalışma hayatına dair çok ilginç gözlemler yapan bir gerilim.

    nguoi vo ba: yönetmenliğini ash mayfair'in yaptığı, konuşmalar yerine bakışların ve göz alıcı renklerin öne çıktığı film, kadınların arzularını bastırırken erkeklere hizmet etmeleri beklenen bir çağda ve mekânda 14 yaşında zengin bir adamla evlendirilen may'in çocukluktan anneliğe geçişini izliyor. 19. yüzyılda, vietnam taşrasında, varlıklı bir ağanın üçüncü eşi olarak yeni hayatına başlamak üzere tören kayığından iner daha 14 yaşındaki may. yeni yuvasına hızlıca uyum sağlaması gerekmektedir: diğer eşler ile ilişkiler, çocuklarla oyun ve elbette aile içi rekabet ve dengeler...

    alice t.: festivalde en son un etaj mai jos filmini izlediğimiz, romen yeni dalgası'nın önde gelen temsilcilerinden radu muntean yeni filminde evlat edinme, ergen hamileliği, kürtaj, ebeveyn-çocuk ilişkileri, koşulsuz sevgi gibi son derece çetrefilli konulara eğilirken önceki filmlerinden daha stilize, daha renkli bir yapımla kendini yenilemekten çekinmediğini gösteriyor. küçük bir çocukken evlat edinilen alice'in sorunlarla örülü hayatına bir de hamile kalmanın ağır gerçekliği eklenir. kendi bildiğini okuyan alice için bu olağandışı durum yalnızca yeni bir huysuzluk malzemesiyken başta annesi olmak üzere tüm çevresiyle ilişkisi etkilenecektir.

    egy nap: film, teströl és lélekröl filminde yönetmen ildiko enyedi'nin yardımcılığını yürüten zsófia szilágyi'nin ilk uzun metrajlı filmi. dünya prömiyerini cannes film festivali'nin eleştirmenler haftası bölümünde yapan film, sürekli huzursuzluğu, dinmeyen temposu ve keskin bakışıyla ebeveynliğin insanı kendisine yabancılaştıran etkisini perdeye taşıyor. işi, sürekli ilgi bekleyen üç çocuğu ve eşiyle 30'lu yaşlarındaki anna'nın evliliği git gide bir mecburiyetler yumağına dönüşmüştür. ruhunu törpüleyen bu gürültülü ve tüketici rutin, kocasının onu en iyi arkadaşıyla aldattığını öğrenmesiyle kesintiye uğrar.

    gospod postoi, imeto ı' e petrunija: teona strugar mitevska, öfkeli olduğu kadar hüzünlü filmi ile makedon toplumundaki dönüşümün etkilerini gözlemliyor ve kadınların dik durmalarının önemini vurguluyor. filme adını veren petrunia, teofanya bayramında suya atılan tahta haçı kapıp çıkararak erkeklerin gazabını üzerine çekiyor.

    -----------------------------------------------------------------------------------------------------------------

    edit:2
    mayınlı bölge filmleri:

    the mountain
    kraben rahu
    muere, monstruo, muere
    l'heure de la sortie
    posledice
    the wind
    the dig
    to thávma tis thálassas ton sargassón
    spell


    (aslansimsek - 6 Mart 2019 21:49)

  • comment image

    hakan muhafız (the protector) dizisinin 2. sezon ilk bölümü de festivale dahil edilmiş.

    tüm dünya netflix filmleri festivallere dahil edilmeli mi diye tartışırken, biz de bir dizinin bir bölümünü festivale dahil ederek yine çıtayı daha yukarı koymayı başarmışız.


    (mikua - 14 Mart 2019 12:44)

  • comment image

    netflix'e yaranmak için hakan muhafız'ı programına alarak itibarını zedelemiş festivaldir.

    geçmişte "festivaller festivali" olarak bilinen, hatta cannes-berlin-venedik festivalleri'nden sonra avrupa'nın 4. en prestijli organizasyonu sayılan istanbul film festivali, türkiye'nin yozlaşmasına paralel günlerden geçiyor.

    dizilere film festivallerinde 'özel gösterim' kapsamında yer verilmesine itiraz edenlerden değilim. ancak hakan muhafız gibi torrent'ten indirip de bilgisayar ekranından bile izlemeye değmeyecek pespayelikteki işi festival perdelerine taşımak çok çiğ bir adım olmuş. neyse ki program, hakan muhafız vıcıklığını unutturacak onlarca filmle dolu. umarım organizatörler bu türden saçmalıklara sonraki yıllarda devam etmezler.


    (uzunada1969 - 19 Mart 2019 21:49)

  • comment image

    bugün (6 nisan cumartesi) 21.30 kadıköy sinemasında vahşi isimli ve yarın 7 nisan pazar 13:30 zorlu sinemasında sarışın isimki filmlerin her birine ikişer tane elimde biletleri kalan festival.

    ücret mücret istemem. ilgilenen sinemaseverler yeşillendirsin bir zahmet. ben de orada, aynı fimlerde olacağım ama benim biletler ayrı.

    bu arada boşta olan biletlerin oturma yerleri birbirinden farklı. yanınızdaki kişiyle yer değişim yapmak da bir seçenek.

    fragmanları şu şekilde:

    vahşi
    sarışın

    (bkz: first come first served)


    (a human being under development - 6 Nisan 2019 16:01)

  • comment image

    izmir'den gelip geri dönmem gerektiği için ilk 4 günüyle yetinmek durumunda kalsam da hayli güzel filmler izlediğim bir festival oldu. baştaki planlarımdan birkaç değişiklikle toplam 14 film izlemiş oldum. bu filmler hakkındaki düşüncelerimi kısaca paylaşmak istiyorum. kimi yorumlar az miktarda spoiler içerebilir.

    --- spoiler ---

    fourteen - - > arkadaşlıkların yıllar içerisinde nasıl değişebileceğini gösteren bir film fourteen. jo karakterinin sıkıntılarının arka planında daha güçlü bir metin olsaydı daha hoşuma giderdi benim ama hayattaki amacın ne olduğunun sorgulandığı, yaşama motivasyonu bulmanın zorlaştığı anlarda jo'yu anlamak daha mümkün. sade, ortalama bir film diyebiliriz bu film için. (6.7)

    c'est ça l'amour - - > yer yer güldürüp yer yer duygulandıran tatlı, sıcak bir film. baba karakteri ne güzel, ne saf bir insandı. sonu da ayrı güzel filmin. baştaki planlarımda yoktu, iyi ki izlemişim. (7.5)

    gangbyun hotel - - > karlar ve siyah beyaz çekim çok güzel kareler ortaya koymuş filmde, burası kesin. yönetmen atipik bir anlatımla filmin sonuna dek merakın taze kalmasını sağlamış ama o kadar diyalog ağırlıklıydı ve yavaş akıyordu ki yer yer uyukladığımı itiraf etmem gerek. (6.6)

    celle que vous croyez - - > sosyal medya ilişkilerin önemli bir noktasına oturmuş durumda. günümüz filmlerinde bunu yok saymak bana çok mantıklı gelmiyor. bu filmde yok sayılmak bir yana direkt merkezde olmasıyla ilgi çekici bir yapım izlemiş olduk. ayrıca juliette binoche'nin performansı çok iyiydi ve çok güzel bir kadın kendisi. binochet, huppert, swinton gibi isimleri görünce o filmi yapıştırıp geçeceksin. * (7.3)

    eyes wide shut - - > kubrick'in bana göre en iyi filmlerinden birini sinemada izlemek harika bir deneyim oldu. şiir gibi bir film eyes wide shut. 160 dakikalık süresine rağmen akıp gidiyor. nickini hatırlayamadığım, bazı filmlere "sinema kültürü olmayan kekoların anlamayacağı bir film" entry'si giren bir yazar vardı. bu film cidden bunu düşündürüyor. alt yazı bence söylendiği kadar sorun olmadı, çözünürlük ise internette bulunabilecek seviyedeydi evet. (8.0)

    synonymes - - > (bkz: #88626041) ayrıntılı bir şekilde düşüncelerimi yazmıştım. internette israil çomarlarının olumsuz yorumlarını gördüm. yönetmen bizi kötüleyerek avrupa'ya yaranıyor gibi bir kafaları var. oysa film hiç de öyle bir film değil, taraf tutmadan eleştirilerini sıralayan bir film. (7.7)

    viragvölgy - - > ben çok seviyorum böyle filmleri. gerçeklerin dünyasından çıkmaya, o anki hayallerini yaşatmaya çalışan iyi kalpli, dışlanmış, hayattan büyük beklentileri olmayan iki insanın hikayesi. tabii dünya öyle romantik hayallere karşı olabildiğince realistliğiyle duruyor maalesef. sadece bianka karakterinin çok yüzeysel işlendiğini, hayatına dair çok az şey bildiğimizi düşünüyorum ve bu bir eksiklik kabul edilebilir. bir de her daim saçı başı eli yüzü çok düzgündü, biraz garip geliyor haliyle. (7.4)

    amanda - - > başlangıcındaki o olumlu hava bir anda tersine dönen ama hep ümit vermeye devam eden bir film amanda. insana iyi hissettiriyor bu yüzden. stacy martin'e bayıldım ayrıca. (7.2)

    monstri. - - > ilginç film, sevdim. bir yanda ortada aşktan bağımsız büyük bir sevgi var, bir yanda toplum baskılarına(çocuk sahibi olmak, biseksüel olmamak) karşı çıkmak var. kalıplar arasında hem kendilerini hem ilişkide oldukları kişiyi sorgulayan 2 insan izliyoruz filmde. (7.1)

    high life - - > uzay filmlerine etik boyutunu da katarak farklı bir yaklaşım getiriyor high life. bazı seyirciler için kült seviyesine ulaşabileceğini düşünüyorum. tipik bir uzay filmi olmadığından biraz yavaş ilerliyor, bunu da eklemek gerek. (7.1)

    the mountain - - > festivalin en büyük hayal kırıklığı oldu benim için. posledice'ye gidecekken lobotomi barındırması, lynch ve lanthimos'un tarzına benzetilmesi fikrimi değiştirdi. film birden fazla şey anlatıyor ama oluşturduğu kompozisyon bir hikaye anlatımından çıkarıyor durumu, karman çorman bir hale getiriyor. bu filmde olmamış o. böyle bir konudan çok güzel bir film çıkabilirdi oysa. jurassic park'ın sarkastik matematikçisi jeff goldblum reyizi görmüş olduk neyse ki. (5.7)

    bait - - > çekim tarzı ve hikayesiyle çok güzel film. biraz ağır başladı ama turistlerin adeta işgal ettiği balıkçı kasabasında onlara karşı mücadele veren ve kardeşine de bu sebeple sırt çeviren balıkçı karakteriyle film içine çekmeye başladı ve hikaye giderek daha etkileyici hale geldi. para ile geleneklerin çatışması gibiydi film, çekim de o kaotik ortama o kadar yakışmış ki. (7.5)

    systemsprenger - - > geçmişten kalan travması ve yalnızlık korkusuyla kendine öfke duvarı ören küçük bir kızın hikayesi systemsprenger. çok etkileyici bir film hatta izlediklerim arasında festivalin en iyi filmiydi diyebilirim. 9 yaşındaki bir çocuğun sorunlarına kimse çözüm bulamadı resmen. küçük oyuncunun performansı spektaküler. (8.2)

    gloria bell - - > sıkmadan izletse de kendini ortalama bir filmdi gloria bell. bazı sahneleri cidden güldürdü ama hikayesi fazla işlenmiş bir orta yaş kadın hikayesi bence. güzel gloria şarkısını hatırlamış olduk sayesinde. (6.8)
    ---
    spoiler ---

    tüm bunlar haricinde birkaç notum var:

    - öğrenci olma kontrolü bazı noktalarda abartılı boyutta, bazı noktalarda hiç yok. hem çalışıp hem de yüksek lisans yapan biri olarak öğrenci biletleri almıştım ama bu durumu ilk kez kendi içimde sorguladım. öğrenci biletlerinin gerçekten parası olmayanlara gittiğine dair bir izlenim olmadığı için sistemin açığından faydalanıyoruz sanırım. bence festival herkese daha uygun koşullarda film izleme imkanı sağlamalı zaten.

    - nadav lapid'e(synoymes) çıkışta, marius olteanu'ya(monstri.) da soru cevap esnasında sorularımı iletebilmiş oldum. çıkışta tekrar denk geldiğim olteanu'yla fotoğraf çektirmeyi de ihmal etmedim. * güzel şeyler bunlar.

    - en az üç kez yüksek sesle başkalarını uyaranlara şahit oldum. bazı insanlar çok fazla filme bilet almakla kendilerini festivalin demir başı olarak görüyor sanırım. herkesin duyabileceği sesle ve çirkin bir üslupla birilerini uyarmak bana göre büyük kabalık ve başkalarını da rahatsız etmek demek.

    - ilk kez locada film izlemiş oldum. arkada en soldaki locadaydım ve kenarlardaki localar doluyken ortadakiler boştu. asla bilet bulunamayan bu yerler kimlere veriliyor ya da kimler bilet alıyorsa artık.

    - kadıköy sineması'nın koltukları rahatsızmış.

    - keşke bu yıl da tişört baskısı yapılmış olsaydı. tişört demişken direktör kerem ayan'ın jodorowsky tişörtü ne güzeldi yav.

    - iksv yönetmenlerle seyircileri bir araya getiren daha fazla etkinlik düzenleyebilir.

    programda çok güzel filmler mevcut. festivalin devamında herkese iyi seyirler dilerim.


    (genis spektrumlu antibiyotik - 10 Nisan 2019 01:14)

  • comment image

    sınavlarımdan dolayı sadece beş filme gidebilmiş olsam da keyifli bir hafta geçirmemi sağlayan festival.

    ayrıca bir üstteki yazara da cevap vermek istiyorum. kendisi "neredesin aşkım?" bölümünün lgbti temalı filmlerden oluşmasını eleştirmiş, ancak bölümün başlığının türkiye'deki lgbti topluluğunun en ünlü sloglanlarından biri olduğunu bilmiyor sanırım. bilmek zorunda değil elbette, ama bir şeyi eleştirirken konuya hakim olmak önemlidir. eksik bilgiyle aşk kategorisinin lgbti temalı filmler tarafından işgal edildiğini ileri sürmeyi festival programının oluşmasında emeği geçenlere karşı yapılan bir haksızlık olarak görüyorum. toplam 175 filmin gösterildiği bu süreçte 7 adet lgbti temalı filme yer verilmiş olması sizi rahatsız ediyorsa da bir zahmet geriye kalan 168 filmden birini izlemeyi deneyin.


    (bkduk - 13 Nisan 2019 18:30)

  • comment image

    bugün atlas sinemasında the shining filminin 16.00 seansına girdim ve önümde oturan dörtlüye bir çift lafım var: tüm film boyunca ya uyudunuz ya instagram gezdiniz, sizi zorla mı soktular oraya? kırk yılın başı güzel bir film gelmiş, insanlar bilet için kapıda kırk takla atıyor, izlemeyecekseniz neden koltuk kaplıyorsunuz boşu boşuna? manyak mısınız?

    the shining de izledikçe zorlaşan bir film bu arada, her izleyişimde kafam daha çok karışıyor ama bu başka bir entry konusu.

    edit: bir de çıt çıkmayan salonda haşur huşur abur cubur yiyen bir tip de vardı onu yazmayı unutmuşum. abe ferat bilmez misin anam izin vermez’e teşekkürler hatırlatma için.


    (actuallymya - 16 Nisan 2019 20:14)

  • comment image

    film seçimlerimin neredeyse tamamını türkiye hakları alınmamış filmlerden seçtiğim için ne kadar işe yarar bilemem, hem herkesin zevki kendine... fakat izlediklerimi tavsiye etmek üzere 4 kategoriye ayırırsam:

    şahane filmler: the river, aether, sofia, real love

    iyi filmler: petra, genesis, oray, the waiter, hotel by the river, the third wife, keep going, monsters.

    sorunlu iyiler: the dig, the man who surprised everyone, to the ends of the earth, dreamaway, breath of life, the mountain, manta ray, consequences, aire

    aşırı kötü filmler: greta, school's out, fourteen, still river, peterloo, diane, in my room, volcano, the miracle of the sargasso sea, kiss & tell

    not: 11 filmlik kısalar seçkisi de şahaneydi, ek gösterim bugün.


    (dottie - 17 Nisan 2019 00:41)

Yorum Kaynak Link : 38. istanbul film festivali