Killing Diaz ' Filminin Konusu : Killing Diaz is a movie starring Sugar Lyn Beard, Bradford H. Benoit, and Daniel Benson. Five friends plot to murder an upstairs neighbor simply to avoid an awkward conversation.
Fishbowl California(2018)(5,4-746)
ridley scott yönetiyor dediler. heyecanlanmadım. çünkü scott özellikle gladiator'den sonra birbirinden kötü ve gereksiz bir çok işe imzasını atmıştı. son filmi prometheus'un da berbat olması artık bir scott filmine heyecanlanmayı imkansız hale getirmişti bir süre. sonra fassbender-pitt-bardem-cruz-dormer-ganz-diaz oynuyor dediler. scott'tan değil de kadrodan dolayı heyecanlandık. bir de 80 yaşındaki efsane yazar mccarthy yazmış deyince, ödül sezonunda gösterileceğini de öğrenince beklentiler arttı. hem bizde, hem de okyanus ötesinde. film gösterime girer girmez yerden yere vuruldu. gişede battı, rotten tomatoes puanı dipte, metascore dipte, imdb eh işte. izleyici de sevmemiş filmi. üstünden iki üç hafta geçmeden unutuldu bu film. abarttılar mı amerikalılar, yoksa gerçekten berbat bir film mi? evet, berbat bir film. ne yazık ki scott düşüşüne devam ederken kariyerine yeni bir çöp film eklemeyi başarmış. ama sorun scott'tan çok "sana efsane yazar olamazsın demedik, senarist olamazsın dedik" diyebileceğimiz mccarthy'de. zira gerçekten rezil bir senaryo kaleme almış efsane yazar. ona tavsiyemiz senaristliğe devam edecekse gitsin senaryo dersleri alsın. spoilersorun 1-gereksiz sahneler: o kadar çok gereksiz sahne var ki... mesela diaz'ın karakterinin kiliseye gitmesi hikayeyi hiç etkilemiyor. brad'in natalie dormer'la sahnesi gereksiz, hikayeyi etkilemiyor. ya da gereksizden çok uzun tutulmuş bir sekans var: bruno ganz'ın sahnesi. danışman, sevgilisine yüzük alacak, 10 dakika elmas üzerine sohbet ediliyor. tamam, anladık, herifin zenginliğini gösteriyorsunuz da elmas seçme sekansı 10 dakika tutulur mu lan? en az 6 dakikası çöp bu sekansın. sorun 2-afili cümleler: herkes entelektüel amk, herkes her şey hakkında fikir sahibi. herif uyuşturucu kaçırıyor, hayat üzerine martavallar okuyor. kim ağzına açsa o ağızdan müthiş cümleler akıyor. ulan çocuğumu bu vahşilerin yanına versem çocuk entelektüel olur, yazarlar gibi konuşur. biriniz de "fuck" desin, "motherfucker" desin, ana avrat düz gitsin. yok, herkes afili cümleler kuracak, edebiyat parçalayacaklar. sorun 3-yüzeysellik: "karakterler" aslında birer "karikatür". belki diaz'ın karakteri aradan sıyrılabilir. ama ne brad'in karakteri inandırıcı ve derin, ne javier'in, ne de penelope'nin. danışman'ın hırsına ve açgözlülüğüne ise iyi değinilmiyor. ama en azından diğerleri kadar kötü çizilmiyor danışman. gene de filmden sonra sinemadan çıkarken karakterler de film gibi hafızadan siliniyorlar hızla. gereksiz karakterler de yok değil. yani hikayeye katkı sunmayan karakterler de var.sorun 4-vahşet yetmiyor: evet, çok yaratıcı iki şiddet sahnesi var filmin. birisi genç herifin kafasının kesildiği sekans (tüyler diken diken), diğeri brad'in öldürüldüğü sekans (tüyler gene diken diken). vahşet fazla yok neyse ki ama bu yaratıcı "vahşi" sekanslar filmi kurtarmıyor. sonuçta snuff film çekmiyorsunuz değil mi? sorun 5-tak diye bitirme: evet, coen'lerde bir filmi "tak diye bitirmek" işe yarıyor ama scott'ta yaramıyor. tak diye film bitirilir mi lan? cameron diaz cümlesini bitiriyor, film sona eriyor. zaten tatmin olamamıştık, danışman'ın sonunu göstermeyerek iyice hoşnutsuz bırakıyorlar seyirciyi. sorun 6-sıkıcılık ve kopukluk: diyaloglar üzerinden ilerleyen filmlere alışkın olanları bile sıkar bu film bence. zira herkesin ağzından afili ve uuuuuppuzun cümleler akarken filme konsantre olmak zor. en azından ben zorlandım diyeyim. cümlelerin çoğunun da gereksiz olması (tıpkı karakterler ve sahneler gibi) filmi zedeliyor. bir de buna sahneler arasındaki kopuklukları ekleyin. allah izleyenlere sabır versin.sorun 7-sinema havası: evet, bir film tadı alamıyoruz bu "film"den. zira mccarthy romanını beyazperdeye uyarlarken ortaya bir senaryo koyacağına tekrar roman koymuş. scott da bu senaryo görünümlü romanı en kötü şekilde perdeye aktarmış. sekansları birbirine eklemlemiş ama bu sekanslardan oluşan filmden sinema havası almak imkansız. ama asıl suçlu senaristliği becerememiş mccarthy. velhasıl uzatmayayım. sonuçta karşımızda kötü bir film var. ridley'nin en kötü filmi olabilir the counselor. ridley'e tavsiyem dandik senaryoları çekmekten vazgeçmesi, mccarthy'e tavsiyemse senaryo dersleri alması.
(sherlock holmes 90 - 30 Kasım 2013 00:37)
gladiator'un yönetmeni ridley scottno country for old men'in senaristi cormac mccarthyoyuncular;michael fassbenderpenélope cruzcameron diazjavier bardembrad pittbreaking bad'deki hank bile var amk.sonuç yarrak gibi film.
(hatcherman - 30 Kasım 2013 12:22)
bu kadar tırto olması gerçekten takdire şayan. istesen yapamazsın. vallahi acıdım ridley scott'a.
(dopermen - 1 Aralık 2013 18:04)
hayatımda izlediğim kadro/performans eğrisine göre en kötü filmdir. bir kaç değerlendirme yapacağım bunlar şpoyler.--- spoiler ---filmin açılış sahnesinden aslında ne kadar kötü bir film olduğu anlaşılıyordu. saçma sapan, olayların hiçbirine ışık tutmayan ve alakasız bir orgazm sahnesi. izlerken yemin ederim utandım. keza sinemada epey kalabalık bir salonda herkes ofluyordu. buradan belliydi saçma sapan, kadınlar ve seks üzerine bir film olacağı. daha kötüsü film kadınlar ve seksin içine batmış aynı zamanda yasadışı işler çeviren insanları anlatırken, hiçbirine tam olarak değinmiyor bile. zira filmde karanlık olan hiçbir sahne yok. bu kadar karanlık işleri, karanlık bir ortama sokmazsan neyi anlatacaksın sen seyirciye? zaten mekan meksika.filmde bir uyuşturucu işi var, elemanın biri öldürülüyor sonra onu öldürenleri birisi öldürüyor, sonra onları da birisi öldürüyor falan ama bu adamların kim olduğunu kimse bilmiyor. bu kadar büyük bir uyuşturucu işinde kimlerin olduğu belli değil. en son adamların brad pitt'in adamları olduğunu şapkandan falan anlıyoruz. ama öldürdükleri kim onu bilmiyoruz. esas oğlan nasıl birden herşeyini kaybediyor onu bilmiyoruz. bu mafyalar birbirlerini hiç takip etmiyorlar. javier bardem'i öldürenin kim olduğunu bilmiyoruz. bu kadar büyük uyuşturucu kaçakçılığı yapan adamlar olayın aslını öğrenemiyor da, gidiyorlar esas oğlanı suçluyorlar, ölen çocuğun anasının avukatı olduğu için falan. filmin başında o kadar saygın olan adamımız garip bir şekilde, meksika'nın en ücra köşelerinden birinde yapayalnız kalıyor. altında bentley araba olan adam, kenar mahallelerden birinde çürüyor falan. türk filmi yapsa "siktir lan" deriz. ama ridley scott bunu yapıyor.cameron diaz'ın arabaya seks yapacak kadar ahmak biri olduğunu düşünürken büyük işler çeviren bir kadın olduğunu falan öğreniyoruz. fakat bütün bu büyük işi yapan mafyanın başındaki adamın sevgilisinin yaptıklarından haberi olmadığını hatta evinde böcekler olabileceğini düşünmediğine inanıyoruz. dahası sevgilisine koruma tutan adamın bir tane kendine ait koruması yok da, elin 20 yaşındaki veletleri gelip elini kolunu sallaya sallaya öldürüyor kendisini.esas oğlanımız birinde tavsiyeler alıyor falan ama hikayedeki yeri ne bilmiyoruz. bir tane avukat dahil oluyor, sonra çıkıyor filmden ne iş anlamıyoruz.mekana gelelim. meksika filmi çekmek zordur, keza orta amerika ve güney amerika filmi de. çünkü etraf hep güneşli, hep çorak ve hep pislik içindedir. seyirciyi o atmosfere sokmak için ya derin bir konuyu orada işleyeceksin, ya da sapına kadar aksiyon koyacaksın. saçma sapan diyalogların olduğu bayık bir filmi meksika gibi bir atmosfere sokarsan seyirci de iğrenir. sonra da amsterdam, ingiltere gezer gezer durursun seyirci de filmden hiçbir şey anlamaz. meksika filmi izlemek çekmek isteyenler man on fire'ı örnek alsın. meksika filmi öyle çekilir.--- spoiler ---bu filme 5/10 bile fazla, o da oyuncular hatrına.
(ffmvain - 5 Aralık 2013 22:51)
sikimsonik film ama öyle böyle değil. iki oscarlı oyuncu, bir irlanda kedisi, ortalama bir ridley scott resmen kariyeriyle oynamış.--- spoiler ---bir avukat var, film boyunca asla mesleğini yapmadığı gibi bir iş çeviriyor, o işin ne olduğu da belli değil. kaldı ki çevirip çevirmediği de belli değil; zira kendisini sadece garip adamla karı kız muhabbeti yaparken izliyoruz... bir çocuğu kefaletle çıkarmışmış da o yüzden köstebek sanıyorlarmış(mış) o kadar kartel olmuşsun, iş yaptığın adamı öldürmeye çalışma sebebine bak!! çocuk kendi kefaletini kendi ödeseydi kimi öldürecektiniz, aksiyon mu arıyonuz pezevengler!! bir de ortaklardan biri kimlik değiştirerek londra ya gidiyor felan. lan oğlum insan londra da mı saklanır!! sudan a git, egzotik ol adalara git, ne bileyim istanbul a gel bizi kötü göstermiş misin diye düşünüp taşınalım. ilk bileti alıp londra ya gidersen ölürsün tabi. oldu olacak belediye başkanlığına adaylığını koysaydın!! o hayvanlı diyologlar da evlere şenlikti gerçekten, yanımda olaydı da "sincapları hiç düşündün mü mükremin?" diye soraydım. filmden çıkan tek sonuç avukat tipik bir cmk avukatı, tutuklu baroya şikayet etmesin diye görüşmeye gidip geh gehle dönüyor sürekli. rezalet yav vallahi sinirlerim bozuldu.--- spoiler ---
(geliningorumcesi - 10 Aralık 2013 16:18)
konusu hakkında en ufak bir bilgim yok. cidden ne anlattı, ne oldu ne bitti, kim kimin adamıydı anlayamadım. zaten bir süre sonra diyaloglar o kadar sıkıcı bir hal alıyorki insan takip etmekte zorlanıyor, başka işlerle uğraşıyorsunuz. üstüne üstüne bir de extended cut izleyince ızdırap daha da arttı. ayrıca yönetmenin javier bardem ve brad pitt'i soktuğu hal içler acısı. ikisinin de tarzları birbirinden kötü. brad pitt bildiğin zibidi, javier bardem ise bağcılar apaçisi. kısaca filmdeki ünlü oyuncu başına puan versen bile film vasatı aşamıyor.filmin tek olumlu yanı hank schrader. adamı daha görmeden sesinden tanıdım, özlemişim reyizi.
(alex xander - 9 Şubat 2014 21:30)
ilk defa sanat filmi olmayan bir filmi anlamadim. harbiden hic bir sey anlamadim. kim kimle bir diyaloga girse hemen bir felsefe patlatiyor, du bir yere baglar herhalde bir motto falan ogreniriz diye izliyorsun ama dialog bittiginde ne aklinda bir sey kaliyor ne de giris ve bitis cumleleri bir yere baglaniyor. habire goygoy. suc filmi diye izlesen, -sozde- hikayeye girip cikan birileri var, kime hizmet ediyor, neyin pesinde belli degil. "hassiktir siki tuttuk" diyor birileri, niye tuttun, kim tutturdu, nerde tuttun; yani bir sik var ortada kim kime tutturuyor belli degil. ortada bir suc pornosu var kim kimi sikiyor belli degil. dunyanin en dandirik film yorumu oldu farkindayim da bu malin ederi budur.
(sanborn - 9 Şubat 2014 23:28)
bir diyalog filmi. sinemada ritm/tempo çok önemlidir ve çoğu film bu kaygıyı taşır. the counselor kurgulanırken hiç kimse bu kaygıyı gütmemiş, sahneler arası kopukluğu ve kötü geçişleri önemsememiş. izlenebilirliği düşüren bütün bu kaygıyı bir kenara bıraktığımızda oyunculuk ve diyaloglar bakımından çok iyi bir film diyebilirim. belki pulp fiction'ı da ilk izlediğinizde "ya bu ne saçma film" derken saçma kelimesinin yerine daha küfürlü kelimeler bile yerleştirmiştiniz. ridley scott ne bir tarantino ne de bu işlerin adamı olmasa da the counselor'ın bir beş sene sonra kült olarak tabir ettiğimiz filmler arasında yerine alacağına inanıyorum.özetle pulp fiction ve breaking bad kırması denebilir. bu ikisini sevenler için hoş zaman vaadedebilir.
(fang - 24 Şubat 2014 00:12)
filmde hosuma giden bir replik ,westray : why jesus christ wasn’t born in mexico ?counselor : cevap yokwestray : because they couldn’t find three wise men or a virgin.
(g 7 - 19 Mayıs 2014 21:37)
--- spoiler ---"... avukat bey bir noktada içinde bulunduğun dünyayı kabullenmek zorundasın. başka bir dünya yok. içinde bulunduğun durumun vehametini anlamanı salık veririm, avukat bey. tavsiyem bu. ne yapmalı, ne yapmamalıydın söylemek bana düşmez. yaptığın hataları geri alma dünyası ile hataların yapıldığı dünya birbirinden farklı. şu anda bir yol ayrımındasın. seçim yapmak istiyorsun ama artık seçim yok. sadece kabullenme var. seçim uzun zaman önce yapıldı. seni gücendirmek istemem ama dalgın insanlar sıklıkla kendilerini hayatın gerçeklerinin dışında bulurlar. her halükarda, hepimiz er ya da geç, hayatımızda olacak trajedilere uyum sağlayacağımız bir yer hazırlamalıyız kendimize. ama bu tasarrufu çok az insan yapar. machado'nun eserlerini bilir misin? çok iyi bir şairdir. machado okul öğretmeniydi. genç ve çok güzel bir kızla evlenmiş. kızı çok sevmiş ama kız ölmüş. o zaman büyük bir şair olmuş. belki büyük bir şair olmayacaksın ama olsan bile sana bir yararı olmaz. machado yazdığı her kelimeyi, her şiiri, her kıtayı sevgilisi ile bir saat daha geçirmek için feda ederdi. çün kü keder söz konusu olunca normal kurallar geçerli değildir. çünkü kedere değer biçemezsin. bir insan kalbindeki kederden kurtulmak için koca bir ulusu feda edebilir. ama kederle hiçbirşey satın alamazsın. çünkü keder değersizdir. içinde bulunduğun dünyanın gerçeklerini inkar etmeye devam ediyorsun. karınla yer değiştirecek kadar çok, bütün yüreğinle onu seviyor musun? ölmeyi kastetmiyorum çünkü ölmek kolaydır. hayatının eski haline dönmeyeceği gerçeğini kabul etme noktası. kendi yarattığın dünyadan ibaretsin. ve hayatın sona erdiğinde yarattığın bu dünya da sona erecek. hayatlarının son günlerini yaşamakta olduklarını anlayanlar için ölüm farklı bir anlam kazanır. varoluşunun sona ereceği idraki kabullenme sınırlarını zorlayan bir kavramdır. ama yine de o baskın umutsuzluk içinde bile şu eski inanışı, yani felsefe taşının daima küçümsenmiş ve çamura bulanmış olduğunu idrak edersin. yokoluş karşısında önemli bir şey gibi gelmeyebilir. ta ki yokoluş gerçekleşene kadar. ve bütün hedeflerin ve önemli planların gerçek amaçları, er ya da geç meydana çıkar, açıklığa kavuşur. şimdi kapatmam lazım avukat bey, çünkü birkaç yere telefon etmem gerekiyor...--- spoiler ---müthiş bir filmdir. doğu ve batı arasına sıkışmış yırtıcılar, vatansızlar, paraya ihtiyacı olmayacak kadar zenginler ve bu renkli fakat boktan dünya içinde aşkı bulmuş fakat uyanık olmayan korkakların hazin hikayesini anlatır. sadece izlemekle anlaşılamayacak bir film olduğundan pek beğenilmemiş, normaldir.[8/10]
(quarcy - 11 Haziran 2014 23:50)
Yorum Kaynak Link : the counselor