• "soundtrack'i de muhteşemdir..sözlerini de yazayım tam olsun:gıumbalaaaa gumbalaaaaaaeyuuu euuu gumbalaaaaeeuu euuu euuu euuuuugumbalaaaaaaaaaaaa"
  • "özcan deniz'in nurgül yeşilçay'ın memesini sıktığı sahneyi gördüğümde tam olarak şunu düşünmüştüm:''oha lan evlilik ne güzel istediğin zaman meme sıkabiliyorsun.''yaş: 13-14"




Facebook Yorumları
  • comment image

    türk standartlarının epeyce üstünde, çekim kalitesiyle gizli dosyaları anımsatan yeni dizi.
    ilk bölümünü izlemekle beraber hastalık yaratma potansiyeli bulundurabilcek bi dizi olacağını sanıyorum.

    7 sene sonra gelen edit: hahahahhaha oha yok artık


    (mortifera - 15 Mart 2002 23:20)

  • comment image

    "- bu çiçekler çok güzel, teşekkür ederim..
    - güneş doğarken, uzak bir ülkenin dağlarından toplandılar..senin için.. bazı yerlerde baharlar açtı bile
    - bizim oralardan mı bunlar? ... ben evimi özledim, ama evim neresi bilmiyorum..
    - seni evine götürmeye geldim.. benimle evlenir misin? "


    (uyumuycam - 3 Ağustos 2008 16:16)

  • comment image

    son derece basit ve cidden klişe bir öyküyü karakterler üzerinde incelikle durarak; biraz erotizm, biraz komedi, biraz romantizm ile tatlandırarak; kapadokya'nın eşsiz güzelliğinden güç alarak; güzel müziklerle besleyerek; ve usta oyuncularla* omuzlayarak izlediğim en güzel ve en kâliteli dizilerden birine imzâ atmış eser. hâlâ bayıla bayıla izliyorum.


    (turuncan53 - 1 Ekim 2011 00:32)

  • comment image

    atv'de sabahları tekrarını izlerken gözlerim yaşardı. dizideki karakterlerin cayır cuyur sigara içtiğini, rakının bardağa yavaşca boşaltılmasını ayrıntılarına kadar görebiliyoruz. şimdi öyle mi? her dizi karakteri melake anasını satim.

    vay be, nereden nereye?

    not: tabi sansürleniyor. ama şimdiki dizilerde adamlar ağzına bile sigara koymuyor onu demek istemiştim.


    (eazy - 30 Kasım 2011 04:12)

  • comment image

    meral okayı tanıyıp bilip izlemek lazımmış, imkansız aşığa yaman adını vermesi, baharla seymenin bebeklerinin adının hayat olması, hiç de tesadüf değilmiş, iç burkan bir şekilde kendisi demiş zamanında "yamanla doğmamış kızımızın adı hayat"...piraye hanımın çaresizliğinde de eminim kendini yaşatmış o karakterde, dizideki tek kötü şey özcan deniz, ama gerisi güzel ya, o da tolere edilebiliyor.


    (salakana - 26 Kasım 2012 08:47)

  • comment image

    özcan deniz'in nurgül yeşilçay'ın memesini sıktığı sahneyi gördüğümde tam olarak şunu düşünmüştüm:

    ''oha lan evlilik ne güzel istediğin zaman meme sıkabiliyorsun.''

    yaş: 13-14


    (de nada - 20 Aralık 2014 02:02)

  • comment image

    bu dizi türk dizileri külliyatının dönüm noktası ve kilometre taşıdır. eğer bugün dizi çekecek yapımcılar "neyi nasıl yapmak gerekiyor?" sorusuna cevap arıyorsa asmalı konak'a bakabilirler. bu konuda oturup uzun uzun yazmak lazım; çünkü fenomen haline gelmiş yakın dönem türk dizilerinin ardından piyasada gözle görülür bir boşluk oluştu. bu boşluktan faydalanan fox dizileri * * zamanının nuran devres dizileri gibi * *bir tempoda ilerliyor. hikâye açısından sürükleyici detaylar barındırsalar da yapı olarak gerek oyunculuklar, gerekse senaryo 90'lar dizilerinden hallice bir durumdalar.

    fakat bundan 14 yıl önce çekilmiş asmalı konak çok daha modern ve seyir kalitesi yüksek bir türk dizisi deneyimi sunuyor. nedenlerine madde madde değineceğim. belki bir yapımcı okur da bir diziye bilmeden de olsa katkımız olur.

    öykü

    yapımcılar bunun farkında mı değil yoksa umursamıyorlar mı bilmiyorum fakat öykü ile senaryo aynı şey değil. genelde son dönem türk dizilerin patlamasının nedeni de öykülerinin sağlam bir temele dayanmayışı... öykü ve senaryoyu karşılaştırdığınızda, senaryonun daha teknik, daha kurallara dayalı ve daha formülize edilmiş bir yapısı olduğunu görebilirsiniz. fakat öykü, insanoğlunun kökenlerinde kendine yer bulmuş, geçmişten miras kalan evrensel bir olgu. giriş gelişme sonuç, çatışma, karakter gelişimi gibi senaryoya ait parçalardan ziyade işin çekirdeğini, temelini oluşturuyor. binayı sağlam dikmek için sağlam bir temele ihtiyacınız var. o nedenle asmalı konak bugünün vasat dizilerinden fersah fersah önde, o nedenle hâlâ toplumsal hafızada kendine yer edinmeyi başarabiliyor.

    çünkü dizinin öyküsü çok sağlam. üst katmanda ürgüp'te yaşayan varsıl bir ailenin tüm bireylerinin yaşamına dair bir öykü, bir anlatım söz konusu. fakat alt metin çok zengin. rahmetli meral okay öyküyü üç ana temel eksen üzerine kurmuş: kentli ve kasabalı çatışması, tutkuya dayalı aşk ve sınıf ayrımı. modern dizilerde karşımıza çıkan esas oğlan / esas kız sığlığının aksine asmalı konak'ın öyküsünde her dönemeçte derinleşen çatallar var. seymen ve bahar'ın aşkı da bir öykü, lale ve seyhan'ın ilişkisi de... yaman ve seymen'in çekişmesi de bir öykü, sümbül hanım ve ali hamzaoğlu'nun ya da salih ile zeynep'in sevdası da. öyküdeki hiçbir karakterin varlığı bir diğerinin başına gelenleri soslamak ya da olacaklara zemin hazırlamak için oluşturulmuş bir garnitür değil. eğer yeni nesil yapımcılar, yönetmenler, senaryo yazarları başarılı olmak istiyorsa ilk önce bunu başarmalılar.

    söylediğim şeyin daha iyi anlaşılabilmesi için bir örnek vereceğim. fox'un çok tutan dizisi karagül'ü ele alalım. yine bir konakta geçmesi, muhafazakar anadolu'ya hitap eden dokusu, sarı renkleri ve geniş aileyi esas alan konusuyla asmalı konak'ı anımsatan, üstüne özcan deniz'i de barındıran bir dizi. uzun süre cuma rating'lerini elinde tutan, kanalın diğer yapımlarını domine eden, bitmesin diye uğraştıklarından tavsadıkça tavsayan bir dizi. fakat eninde sonunda bitip gittikten 5 yıl sonra kimse karagül'ü hatırlamayacak. çünkü dizinin çok katmanlı bir öyküsü yok.

    öykü diye yola çıkılan şeyin ömrü taş çatlasın 20 bölümlük bir yapı. büyük ve kıskanç kardeş, küçük ve gözde kardeşi öldürmeye teşebbüs eder; akıbeti belirsiz olan küçük kardeşin hayatından geriye kalanlar; yaslı eş ve kızları kendilerine yabancı olan bir dünyada varoluş mücadelesi verir. temel yeterince ince işlenmediğinden diziye devamlı yeni karakterler eklenmeye ve eklenen bu karakterlerin birbirleriyle ilişkisi dikiş atmaya devam ediyor. özlem ölmüyor, ebru kendal'la atışmaktan, narin oğlum diye kıvranmaktan, maya bağırmaktan, büyük ana ağlamaktan başka bir şey yapmıyor. fakat asmalı konak öyle değil. 54 bölüm süren diziye sonradan enjekte olan kalıcı karakterlerin sayısı 5. ve bu karakterler öykünün derinliklerinde yer aldığı için, son derece organik biçimde diziye bağlanıyorlar. hiçbiri yeni nesil dizilerde olduğu gibi sırıtmıyor.

    senaryo

    şaşıfelek çıkmazı'nın da senaryosunu yazan ve çağan ırmak'la uyumu müthiş olan mahinur ergun'un bu konudaki başarısı olağanüstü. çünkü asmalı konak dışında hiçbir dizide, mayınlı arazide patlayan bir ford taunus'tan sağ çıkılabileceğine inanamazsınız. bunu başarabilmiş olmalarının altında yatan neden seyircinin ana kahramanın ölmemesini isteyişi değil. dizide yaygın anadolu mitlerinden ve kültürel dinamiklerden azami şekilde faydalanan bir senaryo işleyişi var. büyücüler ve lokman hekimlerin el ele vererek her tarafı yanmış bir adamı iyileştirebileceğine, suriye köylerindeki arap kızlarının ağır yaralı bir adama duayla şifa verebileceğine, servetiyle anadolu'dan istanbul'a uzanabilmiş varsıl bir ailenin varisi için özel uçakla kayseri'ye profesörler getirilebileceğine inanıyorsunuz. çünkü senaryo öyküsünden aldığı güç bir yana, yapı taşlarını da yaygın toplumsal inanışlardan ve kültürel kodlardan beslenerek örüyor.

    yine bir örnek vereyim. seymen'in arabasını tuzaklayıp kendisini ölümden döndüren haydar'ın bu şansı elde edebilmesinin altında sümbül hanım'ın ataerkil bakış açısı ve kabullenmişliği yatıyor. bir yandan kent-soyluluğa özenip davet için hazırlık yapan catering firmasını ziyaret ederken, bir yandan günahını vermeyeceği haydar'ı "yanımızda bir erkek bulunsun" diyerek aracın direksiyonuna oturtuyor. bugün sonradan izlendiğinde "ulan bu kadar da penise tapılır mı?" diye sinirlendiren detaylar aslında bu toplumun gerçeği. aslında ürgüp ve çevresinde ağalık sistemi ya da elinde şarap kadehiyle gezen yarı-tesettürlü hanım ağalar olmasa bile bu karakterlerin var olabileceğine ve var olsalar aynen bu şekilde davranacaklarına senaryonun toplumun izdüşümü ile örtüşen biçimde işlenişi nedeniyle inanıyoruz.

    karakterler

    asmalı konak'ın karakter dünyası çok zengin ve tutarlı. yeni dönem türk dizilerinde bu kadar tutarlı bir karakter gelişimine ve derinliğine rastlayamıyoruz. esas karakterler bile karakterden ziyade tipleme gibi. örneğin bugünün popüler dizisi paramparça'da dilara tipik bir muhafazakar kanadın öcüsü beyaz türk, gülseren tipik bir gariban edebiyatı örneği, cihan ise karısını aldatması için eline her türlü imkân verilen yüceltilmiş erkek tiplemesi... eksikleri var, fazlaları yok.

    fakat asmalı konak'ta durum böyle değil. en yüzeysel karakterlerin bile kendi içlerinde çelişmeyen gel-gitleri, kusurları ve yanlışları var. kaldı ki ana karakterler gerçekten iyi yazılmış, derin ve makûl davranışlara sahip varlıklar. örneğin sümbül hanım ilgi arsızı ve dominant bir karakter, fakat ataerkil kodları ve muhafazakar toplum sınırlandırması nedeniyle açılıp ali bey ile aşkını yaşayamıyor. ali bey yüzyıllardır sümbül'e aşık; fakat boş zamanlarında piraye'yi süründürmekten geri kalmıyor. seymen karadağ hareminin tek sahibi ama gücünü test etmek için bahar'a yapmadığı haksızlık kalmıyor. bahar ise görünüşte asi, ele-avuca sığmaz ve başına buyruk bir kadın. fakat kapatıldığı kalede kocasının dizi dibinde, ona izin verildiği kadarını yapmaktan yolun sonunda vazgeçmiyor.

    velhasıl, karakterlerin iç-dış dünya dinamiklerinde davranış yönünden çelişki barındırması ile genel olarak tutarsız olmaları arasında çok fark var. tamamen ikiyüzlü sayılabilecek anadolu toplumuna uygun biçimde suç kadına aitse büyük, erkeğe aitse işin doğasından sayılıyor. kıskançlık kadına aitse kuruntu, erkeğe aitse namus sayılıyor. cinayete teşebbüs evin yanaşmasından peydahlanan çocuğa babalık yapma kaydıyla sicilden siliniyor. ya da erkeğin eşine ettiği tecavüz aile içinde halledilmesi gereken bir tutku meselesi olarak küllendirilip, kapatılıyor.

    burada ayrımına varılması gereken çok önemli bir nokta var. dediğim şeylerin hepsi toplumumuzun çürük, kesif yanlarını simgeliyor. fakat dizinin başarılı olmasının ardında yatan şey, karakterlerin topluma uygun davranmasından başka bir şey değil. eğer kendi ideallerinizi karakterlere yansıtıp onları gerçekten soyutlarsanız paramparça örneğinde gördüğümüz gibi tamamen iyi ya da tamamen kötü tiplere dönüşüyorlar. bu anlamda asmalı konak'ın karakterleri günahıyla, sevabıyla tamamen gerçek ve türk aile yapısına uygun. dizinin fenomen olmasının altında da bu neden yatıyor.

    görüntü yönetmenliği ve kurgu

    dizinin en büyük artılarından biri çağan ırmak'ın da etkisi olan görüntü yöntmenliği ve şafak bal tarafından başarıyla gerçekleştirilen kurgusu. selahattin sancaklı ve refik çakar'ın merceğinden çıkan kapadokya görüntüleri öyle bir etki yarattı ki dizinin turizme olan etkisi ans'nin ürgüp'e heykel dikmesiyle sonuçlandı. çağan ırmak'ın kimi zaman bir tavuğun götüne sabitlenen, kimi zamansa karakterlerin duygu durumu ile eş zamanlı devrilip, yamulan kamerası bugün mum ışığında tek plan çekmeyi sanat kabul eden görüntü yönetmenlerine kıyasla oldukça canlı ve dinamik bir yaklaşım. bu gibi detaylar ilk bakışta göze çarpmasa da diziyi diğerlerinden ayırıyor.

    oyunculuk ve dublaj

    özcan deniz başta olmak üzere tüm oyuncular için dublaj tercih edilmiş olması muazzam doğru seçim. menderes samancılar seslendirmesini yapan ali gür, nihal menzil seslendirmesini yapan tülay bekret, kenan bal'ın seslendirmesini yapan mehmet gürhan, ipek tuzcuoğlu'nun seslendirmesini yapan hümay güldağ, sema aybars, volkan ateş akyılmaz, arda aydın... hepsi o kadar doğru ve yerinde tercihler ki dublaj yönetmenini kutlamak gerekiyor. başrollerin yanı sıra selda özer, ege aydan, devrim saltoğlu, kenan bal, şerif sezer, goncagül sunar, eylem yıldız, nihal menzil, metin yıldırım, efsun alper, rahmetli yaman tarcan, zeynep eronat... hangi birini sayayım bilmiyorum. figüranlar dahil herkesin oldukça iyi oyunculardan seçildiği asmalı konak gibi diziler pek sık gelmiyor. zaten o nedenle bu dizide oynayan bir çok oyuncunun kariyeri kaput olmuş. bir daha bu kadar iyi bir dizide yer alamadıkları için ya oyunculuğu bırakmışlar, ya dizi yerine tiyatroya yönelmişler.

    müzik

    cem erman ve tolga kılıç'ın dizi için bestelediği özgün müzikler bugün toygar ışıklı'nın yolunu açan gelişmelerin başında gelir. müzik başlı başına irdelenmesi gereken, apayrı bir mevzu. girişi dillere pelesenk olan ana temanın yanında aşk bize rastladı, asmalı konak'ın hanımı, bir kapadokya manzarası, hayat bebek gibi diziden ayrı olarak dinlenebilecek parçalara imza atmış olmaları asmalı konak'ın fenomen olmasına katkıda bulunan büyük etmenlerden biri. fakat bu noktada çağan'ın da müzik zevkini görmezden gelmemek lazım. asmalı konak türk dizi tarihinde en fazla klasik müzik çalınmış eser olabilir. ha bir de santana... bol bol santana.

    diyaloglar

    dizi öyküsü ve senaryosunun gücünü diyalogları sayesinde yansıtabiliyor. bugün dizilerin en zayıf olan yönü nedir diye soracak olsanız, kesinlikle diyaloglarıdır derim. karakterlere can veren, ekrandan çıkıp oturma odasına oturmalarını sağlayan şey diyaloglar, ama kimse buna gereken önemi göstermiyor. asmalı konak'ın en güçlü olduğu yön belki de diyaloglarıdır. çünkü her karakterin iç dünyasını, düşünce biçimini, duygu durumunu hatta zekâ seviyesini bile yansıtabilen güçte ve çeşitlilikte diyalogları var. ayrıca karakterler gerçek hayatta olduğu gibi yeri geldiğinde aynı anda konuşuyor. sırayla replik bekleme yapaylığı söz konusu değil.

    bahar duygu'yla kavga ederken tirad attığında söylediği sözler saçma gelmiyor. piraye gül'e kendi hikayesini anlatırken sanki meral okay konuşmaya başlıyor. sümbül hanım yaşına ve karakterine uygun olarak eski türkçe konuşuyor; mevsimleri isimleriyle değil belirtileriyle tasvir ediyor. zeynep dizinin o dönem için en modern ve deli dolu yüzü.

    dizide gerçekten bugün bile gülümsetebilen güzel espriler var. örneğin kader'in oğullarıyla sümbül'ü çekiştirdiği bir sahneye rastladım ve epey güldüm. "sümbül isterse başkan bush'u bile karısından boşatır" diyor kader. oğlu tamer: "sen bush'a hayran olabilirsin anne, ama sümbül hanım'ın hiç oralı olduğunu sanmıyorum" diye cevaplıyor. kader de hiç durur mu, yapıştırıyor cevabı: "aman ne hayran olacağım be bush'a! ben clinton'ı beğeniyorum!" böyle anlatılınca hiç komik olmadı fenomenine bir örnek oldu biliyorum, ama ne dediğimin anlaşılabilmesi için hakkaten o sahnenin izlenmesi gerekiyor.

    sözün özü... saysam bunun kadar daha madde çıkarırım. bu noktada kişisel zevkinize hitap etmese dahi -keza ben person of interest izledikten sonra asmalı konak izleyebilen biriyim, benim için çok fark etmiyor- hakkı verilmesi gereken bir yapım asmalı konak. aşk-ı memnu'dan sonra diş dolduran bir dram / melodram gelmediği düşünülürse aslında türk dizilerinin ne gibi bir açmazın içinde olduğu daha iyi anlaşılabilir. o yüzden birilerinin bu noktaların farkına varıp ona göre harekete geçmesini istiyorum.


    (bilimkurgusal - 15 Şubat 2015 17:02)

  • comment image

    sanırım, dizi devam ederken finalinin dışarıya sızmasıyla senaryosu tamamen değiştirilmiş ilk ve -belki?- tek diziydi.

    efenim, 2003 yılıydı. o sene çok kötü geçti. ekşi sözlük yazar alımı yapmadı. doğru düzgün video oyunu çıkmadı. akp, tüm sene boyunca "ırak'a müdahale" eyyamcılığı yaptı (bugünkü duruma bakıp, "aa niye böyle oldu akp, anlam veremedik!" diyenlere duyrulur). televizyada ise, bahar ilen seymen ağa'nın fırtınalı aşkı vardı. aslında sadece oyuncular değil, kamera arkasındakiler de yıldızlar topluluğuydu. yönetmen, çağan ırmak. yapımcı, abdullah oğuz. senarist, meral okay. neyse asıl konumuza gelelim.

    öncelikle, diziyi izlemeyenler yani öyle ya da böyle kurguyu hatırlamayanlar okumasın. hem spoiler vermek suçundan zopa yemekten çekiniyorum, hem de "ne diyo lan bu" tepkisi verebilirsiniz. gene de, belli başlı olayları aklımda kalanlar ile özetleyelim.

    seymen ağa, bahar'a tecavüz ettiğinden (ya da tecavüze yeltendiğinden, pek hatırlayamadım) dolayı vicdan azabı çekmektedir. ve bu yüzden arabasını hiç tanımadığımız diyarlara sürer. anladığımız kadarıyla, hududu (türkiye) aşmıştır ve mayınlı araziden geçer. araba patlar ve 1. sezon bitmiş olur.

    2. sezonda öğrendiğimize göre mardin'miş orası. seymen ağa'yı bulur köylüler ve evlerine getirirler. seymen ağa yaşıyordur! sanırım iki kör kadın ve uhrevi kadın dicle bi şekilde tedavi ederler adamı. zaten bu bölümler çok konuşulmuş ve cin girişimciler "seymen ağa'yı iyileştiren merhem" diye zottirik şeyler bile pazarlamıştır reel hayatta. bi de, dicle çırılçıplak soyunup mumya halindeki adamın yanına yatmıştı da, yanımızda anne-baba olmasa peçeteler hazırlanacaktı.

    sonra işte o oldu, şu geçti, bu bilmemne derken geldik dizinin finalineee.. bahar habire bayılıyordu, son bölümde öğrendiğimize göre kendisi lenf kanserine yakalanmıştır ve türkiye hudutlarında tedavisi yoktur! bildiğim kadarıyla, dizinin standartlarına göre dahi, inanılmaz duygu sömürüsü ve yapış yapış ağlak geçen sahnelerle birlikte bahar ilen seyman ağa "hikayenin başladığı yere", yani travis bickle'ın memleketi niyork'a gitmeye karar vererek veda ediyordu beyaz cam'a.. soooracıma ekim'de asmalı konak hayat filimiyle birlikte tamamen final yaptı. şurası önemli ki, filim, dizinin genel akışına tamamen aykırıydı ve hiç de hayran bırakmayan psikolojik gelgitlerle bissürü alternatif finaller sunuyordu izleyicilere.

    hah, işte dananın kuyruğunun koptuğu yer burası. hem gereğinden fazla uzattım. dizi senenin ilk yarısı boyunca, benim bu sakız gibi uzatmamdan da fazla çok konuşuldu. gerçekten de.. twitter olsa, her pazartesi akşamları tt olur, facebook olsa "kuzişimle led ekranda asmalı konak keyfi ;)" gibisinden paylaşımlar görürdük. wayback machine imkan verse, ekşi'de bilem pazartesi akşamları ve finalde girilen entari sayısına bakabilirdiniz. şimdi de bakarsınız ama terketti çoğu kişi işte. nihat genç bilem dizi biter bitmez zehir zemberek yazı döşemişti leman'da.. ancak, en ilginci ise şu: itiraf.com'da spoilerlar dönmeye başladı ve dalga dalga yayıldı (bkz: asmalı konak/@agharta). şimdi baktım, en sonunda buldum.

    bi itirafta şöyle diyor:
    "site sakinlerinin en gözde dizisi olan asmalı konak'ın sonunu öğrenmek isteyenlere duyurulur. aslında seymen arabasıyla mayınlara girdiğinde ölmüş. o bölümden itibaren bugüne kadar seyrettiklerimiz bahar'ın akıl hastanesinde kafasında canlandırdıklarıymış. dizinin sonu sinema filmi olacakmış. yani bunu öğrenmek için sinemaya gitmek gerekecekmiş."

    diğer itiraf ise,
    " asmalı konak'a dair benim duyumumsa dizinin sonunda hayat bebeğin öleceği, seymen'in bahar'ı terk edip dicle ile evleneceği şeklinde. son bölümün sinema filmi olacağı doğru. zaten bunu duymayan kalmamıştır herhalde. asmalı konak çok yakında biteceğine göre itiraf.com olarak favori gösterebileceğimiz diziler hakkında düşünmeye başlayalım. bakarsınız sitesahibi yakında itiraf.com ödülleri dağıtmaya başlar. bizim de katkımız olur."

    birinci itiraf, aslında muhtemel öz senaryoya daha yakın çünkü seymen ağa 1. sezonun ortalarında bi araba kazası geçirmişti zaten. daha doğrusu, yanında çalışanlardan biri ihanet etmiş ve frenlerini bozmuştu arabanın. bunu duyan bahar da bebeğini düşürmüştü. sezonun sonunda tekrar benzer bişeyin olması ise biz seyircilerde "öeehh" etkisi yaratmakla kalmadı, yaşadığını öğrendiğimizde (mayınla havaya uçtu herif!) ise "eheh dokuz canlı seymen" espirileri dahi yapılmıştı. öyleydi gerçekten. ayrıca, o ilk bölümlerde tuhaf tuhaf şeyler oluyordu. yani, ne bileyim karakterler ortada fol yok yumurta yokken birbirlerine patlıyorlardı, dicle'nin peygambervari yetenekleri iyice korkutucu hal almıştı falan.. burada da yazıldığı için söyleyeyim, bu senaryoya dair en güçlü ipuçlarından biri şu: bahar ile ablası tartışıyorlar ve ablası bahar'a en sonunda "evet, sen kendine işkence eden ve bundan zevk alan bir nekrofilsin" (!!!!1!) diyordu (bkz: asmalı konak/@kaamos). hö? nekrofil?

    ikinci itiraf ise, pek gerçek gibi durmasa da asmalı konak hayat'ı izleyenler yani alternatif finalleri az buçuk bilenler için çok da şaşırtıcı gelmeyeceği için üzerinde durmayacağım.

    aslında bu şekilde, yani birinci itirafa göre devam etse idi, gerçekten de hayli ilginç olurdu. ve size neyi hatırlattı? leyla ile mecnun'un finali'ni değil mi? ve maalesef onu da göremedik ekranlarda.. "ya aslında her şey ama her şey rüyaymış/kabusmuş/halüsinasyonmuş" gibi fantastik öğeler ile neredeyse hiç karşılaşamadı dizilerimiz. yazık olmuş.


    (asc - 20 Şubat 2015 03:04)

Yorum Kaynak Link : asmalı konak