• "doritosa hala panço diyebilen belki de son nesildir, bir de hepsinin en sevdiğin ninja kaplumbağa hangisi sorusuna bir cevabı vardır*."
  • "tansu ciller'le mesut yılmaz'ı evli zannetmek."




Facebook Yorumları
  • comment image

    her ne kadar 80lerde çocuk olmakve 90larda çocuk olmakgibi iki tanım hali hazırda sözlükte varken; bu tanım saçma gibi gözükse de öyle değildir 80lerin sonunda 90larin başında çocuk olmak başkadır işte. yer yer 80lerde çocuk olmak'la benzerlik gösterir ama. bu zamanlarda çocuk olanlar ne 80lerin havasını tam manasıyla yakalayabilmiş ne de 80lerden kopabilmiş, öte yandan 90ların başındaki birçok olaydan da önemli ölçüde etkilenmiştir. 80lerden 90lara geçiş sürecinde çocukluğunu yaşayanların gözünde o zamanların ayrı bir yeri olduğunu belirtmek gerekir.

    80lerin sonunda 90larin başında çocuk olmak televizyon demektir aslında. o zamanki çocukluğu etkileyen en bütük olay televizyondur.bu çocuklar üstelik sadece trt'yi değil interstar, show tv gibi ilk özel kanalları görmüş orada yayınlananlarla büyümüştür. darbe, tüp kuyrukları, ekmek karnesi gibi olgulardan uzaktırlar kenan evren, turgut özal, erdal inönü gibi politikacılarla fazla ilgilen(e)memiştir. ama süleyman demirel, tansu çiller, necmettin erbakan, mesut yılmaz gibi insan beyninde onarılamaz zararlara yol açan poltikacıları görüp zaten müsait ortamda apolitikliğin dibine vurmuş birçok insanın çocukluğu işte bu zamanda geçmiştir. bunlar körfez savaşını küçükken görmüş, eski atlaslarda sscb'yi görünce rusya'yı arayan gözlere sahip, sürekli pkk muhabbetini duymuş gap projesi için neler yapıldığını bilmiş, ülke ekonomisinin bok gibi olduğunu o zamanlar öğrenmiş, bir de arena izleyip milletin yolsuzluklarını görmüştür. hayat hakkında oldukça karamsardırlar e ne olacak tansu çiller-necmettin erbakan koalisyonunu görmek demektir, 80lerin sonunda 90larin basinda cocuk olmak :)

    yanlız ilginçtir bu grup çok kanallı dönemde o zamanlar kanallarımız 70ler ve de 80lerin filmlerini anca yayınlayabildiğinden 80ler kuşağının değerlerine çok da uzak kalmadan büyümüştür.daha doğrusu avrupa ve de amerikanın 80 kuşağının değerleri anca geldiğinden türkiyeye aslında 80lerin sonunda 90larin başında çocuk olanlar yaşamıştır. türk sinemasının o zamanlardaki sanatsal(!) tarzı itibariyle türk sinemasını evde televizyonda izlemek demek; açıkhava sineması, sinema salonu nedir bilmemektir bu zamanlarda çocukluk. sonra holywood un sinema salonlarında cazibe yaratmasıyla sinema nedir öğrenecek olmaktır.

    televizyondan birçok şey öğrenen bu kitle 90ların sonunda artık genç olunca kendisine televizyondan başka yeni oyuncaklar bulmuştur.bilgisayar, internet ve de cep telefonu. internet gençliği adı verilen ( böyle bir adı ben vermedim ama medyada duymuşsunuzdur kesin) topluluğun kökleri büyük ölçüde bu tarihlerden gelmektedir.

    müzikal anlamda ise tam bir bocalama yaşamaktır, abilerin , ablaların etkisiyle metal'e , grunge'a meyilli bünye 90larda popun etkisi altına girmişken sonralarda rap'e doğru da kaymış ne yapacağını sapıtmış "hey corç versene borç olmaz maykıl bende de yok" diyerek balataları sıyırmıştır.kıyafet konusunda 80lere nispeten daha iyi seçimler demektir, en azından kot içine sokulmuş kazaklar, iğreti toplanmış saçlar yok demekttir.(zaten 80lerden daha kötü bir moda gelebilir mi yeryüzüne bilmiyorum)

    herşeye rağmen bence güzel bir duygudur 80lerin sonunda 90larin basinda çocuk olmak, kendimin de dahil olduğu o zamanların tadı hep başka olmuştur. aslında herkes için çocukluğunun ayrı bir önemi vardır, ne zaman yaşanmış olursa olsun. (entry'imizi de 3. sınıf gazete yazarı tadıyla bitirmiş olduk...)


    (halbuki - 18 Nisan 2004 19:42)

  • comment image

    ayrıca atari salonlarına gitmek, on jetonu daha ucuza almak, street fighter, mortal kombat gibi oyunların filmlerini dört gözle beklemek, kara kutu* oynamak, joystick kırmak, bir demet tiyaronun sıkı takipçisi olmak , taso oynamak, örümcek adamı izlemek, hulk izlemek, tsubasanın dönümlerce koşması demektir.


    (halbuki - 18 Nisan 2004 19:44)

  • comment image

    bir sekilde 80'lerin ortasinda dogmus ve dunyaya herkesin neye ugradigini sasirdigi bir donemde gozunuzu acmissinizdir. insanlarin cogu fasit ve daktilo disinda klavyeli bir arac gormemisken dedenizin pacman* oynamasi sizin icin gayet de normaldir... zira hayatiniz o ana kadar pacman'in labirenti ile (trt2 sag olsun) david bowie'nin labirenti arasinda gecmistir. (yaklasik 10- 12 yil sonra david bowie ile tekrar karsilastiginiz zaman "ya dur ben bu adami bir yerden biliyorum" demeniz, ya da tam tersi labirynth adini tekrar duydugunuzda "ama dur ben bu filmi bir yerden biliyorum" demeniz de muhtemeldir)
    barba papa, telechat, cenk koray esprileri ve baris manco/sezen aksu/nilufer/kayahan sarkilari ile yavas yavas olusmaya baslayan dunya fikriniz sokak denilen hedeyi kesfedene kadar sizin dunyaya karsi olan tek pencerenizdir . ufak ufak kesfettiginiz sokak fikri ise aslinda sizin icin cok da cezbedici olamayabilir ne de olsa sokak sadece bmx bisikletinizle gezmekte kullandiginiz asfalt bir duzlemdir. aileniz asla sizin sokak sevmezliginizi anlayamayacak ve sizin gercekten ayni dunyanin farkli bir zamaninin insani oldugunuzu anlamalari cok zaman alacaktir.
    susam sokagi ve trt'nin guzide bir dakika, once alisveris sonra fis, gibi mesaj icerikli deneysel kisa film calismalari beyninize islenecek ve nereye giderseniz gidin kapagi kirilmis bir baharatliga tornaci'dan yeni kapak yaptirabileceginiz, kiz olmasaniz da kacik coraplari diger bacagi kacik coraplara dikerek yeniden kullanabileceginiz her zaman kultur hazinenizin temel taslarini olusturacaktir. evet sony trinitron televizyonunuz, karsisinda transformers'dan yildiz savaslarina (ki 2 yasinda ilk kez chewbacca'yi gordugumde n'asil korktugumu hala hatirliyorum) size apayri dunyalari sunan bu "aptal kutusu" hayatinizin en onemli parcasidir. cunku karsilikli anlasabildiginiz tek sey odur. kesinlikle dunyanin geri kalaniyla ilgilenmez her sekilde arada kalmis bir zamanda ve yerde yasadiginizi fark etmezsiniz ne de olsa seker fabrikalarinda o anlamini bilmediginiz grev denilen seylerden olmazdigi surece siz corn flakes'inizi yiyebilmektesinizdir...
    sonra gun gelir seksenlerin sonuna yaklasilir artik madonna ve cikolata renkli sarkiciyi da kesfetmis dunyaya acilmissinizdir, artik etrafta "tyillerr tyiller beybi! "* diye cigirinabilir, bir kenardan da 16-17 yasinda yeniden kesfetmek uzere alphaville, blondie parcalarini bilincaltiniza yerlestirebilirsiniz.
    artik zamani gelmistir bu boyali dunyanin disina cikmanizin, her seyin guzel olmadigini anlamaniz icin zaman uygundur:
    siz daha ddr , bd, cccp nedir bilmezken 89 yilina gelinmis ve evet duvar'in** goruntuleri televizyona yansimaya baslamistir. anlamlarini cok sonra ogreneceginiz revizyon, glastnost, perestroyka gibi kelimeler de etrafta donmektedir. sizse daha ilk okula yeni baslayacaksinizdir. gene de butun bunlar pek onemli degildir cunku abileriniz tanju colak ve seytan ridvan sizler icin yesil sahalarda herseyi yapmaktadir.
    dogan kardes sayesinde okumayi sokmussunuzdur ama baslamak uzere oldugunuz ilkokul'un mufredat'i degisen zamanlari goz onunde bulundurmadigi icin zorlu bir sene sizi beklemektedir, netekim hoca simdi tarak cizecegiz dediginde hocam o tarak degil <caps>e</caps> diyecek ve sopayi yiyeceksinizdir. evet 90'lara girmisizdir bile okulda fis yazip eve gelip amstrad'inizda:
    10 rem "ali ata bak"
    20 print cokonat
    30 goto 10
    run
    yazmakta ve bundan buyuk bir keyif almaktasinizdir.
    bu sirada ilk kufurlerinizi ve el hareketlerinizi ogrenmeye baslarsiniz.
    daha sonra gun kapiya dayanir ve cocuklugunuzdan beri sandignizdan sik duydugunuz savas kelimesi, irak'tan canli olarak, ufak dunyanizin tek penceresi olan televizyonu ele gecirir, evet bu sure icerisinde star1 de acilmistir ve ilginizi inanilmaz cekmektedir "ninca tospagalar" ve "denvir di last daynisor" soylemeyi en sevdiginiz sarkilardir; ancak gene de simultane tercume soundtrackli, bombardman goruntuleri icinizi kaplamistir. daha sonra "siz hic savas gormediniz" diyecek olan insanlara "evet belki, ama sizin zamaninizda savas televizyon sayesinde evinizden iceri girmiyordu" demek ihtiyaci hissedecek ancak insanlarin bunu anlayamayacagini dusunerek kendinizi tutacaksinizdir.
    gun olmus devran donmus rusya yikilmis elinizde teselli armagani olarak sadece tetris kalmistir. uzayda kalan kozmonot abimiz ise sizin butun bu olaylar butununden cekip cikartiginiz dikkatinizi ceken tek sey olmustur ve daha uzunca bir sure boyunca plastip sov'daki gorbacov tiplemesinden baska bir sey de dikkatinizi cekmeyecektir. ne de olsa artik bu dunyada kil oldum abi vardir ve ondan daha onemli bir sey olamayacaktir. ayrica pazar gunleriniz sans yolu ile senlenmeye devam etmektedir.
    zaman daha hizli ilerlemeye baslar, bulmaca manyakligi sarmistir etrafi, zaman biraz daha ilerler busure icerisinde etraf seden gurel'den yonca evcimikten gecilmez olmus sizse masal kasetlerinizi artik bir kenara birakmis 3 kasetlik arsivinizin cilkini cikartmaktasinizdir. takvimler sene olarak 96'yi gostermeye basladiginda cocuklugunuzun son kalesi olan hava kirliligi ve puslu sehir isiklari* da tarihe karismak uzeredir. bilal denge kitaplariniza sarilmis veya yeni birakmis ilk ciddi sinaviniz oldugu iddia edilen sacmaliga hazirlanirken siz de buyumege baslamissinizdir. tasolariniz sizin icin legolarin ve majorette arabalarinizin onune gecmistir... daha ufak seylerle yetinmeye ve kendinize toplumda bir yer aramaya baslarsiniz. 8 sene ugratiktan ve basarili olamadiktan sonra da gecenin bir vakti butun bunlar gelir akliniza oysa bilirsinizki ekranin diger tarafinda olmadigi surece iliski kurmakta her zaman icin cok zorlanacaksinizdir. iste 80'lerin sonu 90'larin basinda cocuk olmak boyle bir seydir. *


    (murdurungulu - 13 Mayıs 2004 03:42)

  • comment image

    sokaklarda deli gibi oynayabilme lüksüne sahip olmanın güzelliğini yaşamış çocuktur 80'lerin sonunda, 90'ların başında çocuk olanlar. aç kapıyı bezirgan başı diyee bağırarak söylenen şarkısı olan oyunu oynarken kolların altından geçen arkadaşın sırtına tüm güç ile vurulması demektir.
    bilya, misket yada benim deyimim ile cilli oynayan erkeklere özenip onlardan daha iyi oynayıp bütün çocukların cillilerini kökmek demektir. ancak kökmek ne demektir bilinmemektedir.
    henüz yeni yapılaşmaya başlayan sokakta bulunan birden çok inşaatın 2. katının balkonuna çıkıp 1. katın ortaları hizasında bulunan kum öbeğine atlamak, o esnada ağza giren kumları yemek demektir.
    sokaktaki tüm çocuklar anlaşıp, bisikletlere atlayıp kısa bir mahalle turu yapıp, turun ardından caddeye çıkıldığı için anneden bir güzel dayak yemek demektir.
    salça ekmeğin tadını bilmek, domatesin suyunu akıta akıta sokakta domates yemek demektir.
    yeşil paketli tombilere tapmak, üzerinde papağan resmi bulunan goffy marka gofretin tadını hala hatırlamak demektir.
    annelerin elinden tutulup günlere gitmek ve tombul abla/teyzelerin yaptığı el emeği mis hamur işlerine, annenin gözleri ile verdiği başla işareti gelmeden dokunanamak demektir.
    küp şeklinde minik metallerin üzerinde bulunan harflerin arasına mavi yuvarlak boncuk dizilerek ismini yazdırıp kolye/bileklik yaptırmak demektir.
    cepteki tüm parayı atari salonlarına verip, para bittiğinde oyun oynayan diğer çocuklara özenerek yanlarında oyunu izlemek demektir.
    90'ların en büyük çocuksal icadı taso'nun kitabını yazıp alayını ütmek demektir. ancak kökmek gibi ütmenin de ne demek olduğu o devrin çocukları dışında kimse tarafından bilinmemektedir.
    ilkokula başlanıldığında elde taşınabilir bond çantasının yandan yemişi ve kapağında çizgi film karakteri olan çanta ile okula gitmek, bir efsane olan siyah önlüğü giyebilmek demektir.
    tetris denilen göz kamaştırıcı aleti görünce ağız bir karış açık kurcalamak ve profesörü olmak ardından da sesini kısmadan oynadığın için bir güzel azar işitmek demektir.
    "uzaktan kumandalı televizyonu kim kaybettide biz bulalım" diyen babanın, önceleri ses kısıp yükseltmek için kullandığı, ardından çok kanallı televizyon hayatının başlaması ile kanal değiştirmek için de kullandığı çok amaçlı uzaktan kumandası olmak demektir.
    yalan rüzgarı işkencesine maruz kalmak ve bilimum karmaşık ilişkiyi daha minnacıkken çözüp entrika sanatında uzman olmak demektir.
    kara şimşek kit'i yakışıklı maykıl'ı tanımak, pazar akşamları heyecanla onu beklemek demektir.
    minik kuş'u, edi ile büdü'yü yakınen tanımak ve kurabiye canavarına kızmak yani kısaca susam sokağını bilmek demektir.
    barış manço'nun sunduğu 7'den 77'ye programlarının canlı tanığı olmak, sırf barış abi diyor diye ıspanak yemek, olurda birgün aile tarafından programa götürülürse hangi şarkıyı söyleyeceğini seçip, prova yapmak demektir.
    yine barış manço'nun oynadığı, çocukların dişlerini fırçalamasını telkin eden reklamdan gaza gelip diş fırçalama seanslarını asla kaçırmamak demektir.
    çernobil patlamasından sonra ihraç oranı azalan fındığın, tüm ilkokul bebelerine minik paketlerle dağıtılmasının ardından bir güzel fındıkları hüpletmek demektir.
    öğretmene teslim edilirken "hocam eti senin, kemiği benim" deyilen belki de son nesil olmak demektir.
    trt kapandıktan sonra çıkan yuvarlak rengarenk şekli, uzun bir süre daha ağzı açık izlemek ve sabah yayına başlamadan önce çalınan istiklal marşını avaz avaz söylemek demektir.
    haritada sovyet sosyalist cumhuriyetler birliği'ni * görmek ve sınav sorusu olarak cevaplamak demektir.
    ülkemizde kaç il bulunuyor sorusuna "74" diye cevap vermektir.
    12 eylül darbesinin ardından kısa süre geçtikten sonra doğmuş olunulduğu için "sağ ve sol"u çokça duymak, siyasi anlamını kimseye soramamak, sorduğunda ise azarlanmak yada bu soruyu asla sormaman gerektiği tembih edilmek demektir.
    bilinen en büyük marketin köşede ki bakkal olduğu ve o bakkala gidip "mustafa amca annem 2 ekmek, 1 sana, 3 de yumurta istedi." deyip ardından da "deftere yazacakmışsın" diye eklemek demektir.
    lc waikiki'nin çok ama çok süksesi olan bir çocuk giyim markası olduğunu bilmek ve üzerinde maymun resmi olan herhangi bir şey giyen çocuğa uzaylı görmüş gibi bakmak demektir.
    odun sobası bulunan sınıflarda odunun sönmesi nedeniyle soğuktan parmakların tutmamasının yada yeni yanmış sobaya arkadaş itiklemesi sonucunda kızgın saca yapışmak suretiyle yanmanın ne demek olduğunu bilmek demektir.

    kısaca, çocuk olabilen son nesil olmak demektir...

    teşekkür editi: veya m'e program ismindeki düzeltme için teşekkürler...


    (allahsiz kitapsiz cahil kadin - 14 Temmuz 2014 11:32)

  • comment image

    - cuma geceleri bir baska gece'yi izlemek ve ozellikle benny hill'in skeclerini yakalamaya calismak*
    - hadi anlat bakalim, cenk koray ve kutunuzu aciyorum...
    - ugur tutuneker'in sakallarina ozenip, sakallarin cikacagi gunu beklemek
    - omer buyukaycan'in sirik gibi boyuna ragmen bal yapmaz ari gibi calismasina uyuz olmak
    - kocaman yuvarlak gozlukler takmak
    - misafirlige gidilen evin, isinan adaptoru bahane edip atari oynatmayan cocuguna sinir olmak
    - gorbacovun kafasindaki kirmiziliga hayret etmek
    - pazar sabahi 7 de kalkip cizgi film izlemek
    - ilkokul'da oglenci iken, turnike ilk ciktigi yillarda* sonuna kadar iyleyip okula kosturmak
    - turbo sakiz cigneyip araba resimleri biriktirmek
    - trt'de "bugunku afganistan", "bugunku cekoslovakya" tarzi yarim saatlik belgeselleri buyulenmiscesine izlemek
    - yayinda aksaklik oldugunda ekrandaki manzara resmine bakip duzelmesini beklemek
    - mahalle arasinda mac yapmak, saklambac, 7 kiremit oynamak. gurultu yapinca etraftaki bir balkondan duyulan "gidin evinizin onunde oynayin, cocuk uyuyo/hasta var" ikazi sonrasinda soylene soylene oyun mekanini degistirmek
    - milliyet cocuk'taki sasi bak sasir resimlerini cozmeye calismak
    - bir sonraki pazar konseri programinda danny kaye'in sovunun cikmasini dilemek, klasik muzige ilk ilgiyi duymak
    - ebeveynlere halley marka ayakkabi almalari icin yalvarmak ve cirtcirtli ayakkabinin yapiskanlarini x seklinde yapistirmak
    - 7'den 77'ye programinda, ekvatorda su dolu kap icinde saat yonunde ve tersinde donen kibrit copunu gorup buyulenmek
    - solo test'te 1 tane birakip bilgin olmaya kasmak
    - berlin duvarinin yikilisina tanik olmak
    - turgut ozal'a suikast girisimini defalarca izleyip, sonunda mikrofon ustunde yazan zenger yazisinin gizemini arastirmak
    - milliyet'in verdigi ev maketlerini yapmak
    - korfez savasi sirasinda, aksama dogru programinda her aksam john lennon'un imagine sarkisini dinlemek
    - ali atik - aysegul atik ikilisinin muhtesem bir alisveris bir fis skecini izlemek
    - star1'de magnum'u ve charles is basinda*'yi izlemek
    - pazar aksami bizimkiler'i ve sonrasinda spor studyosu'nu izlemek
    - abiyle para biriktirip filo maket almak
    - cevirmeli telefonlar kullanmak 5 ev 6 haneli telefon numaralari aramak
    - ruffles'i sadece anne aldiginda yiyebilmek, okulda pamko'ya talim etmek
    - sinif arkadaslarinin isvicre ordu cakisi modeli kompleks kalemkutularina bakip imrenmek
    - parliament pazar gecesi sinemasi'nin reklamlardan sonra devam edecek olmasi ve arka planda calan sarkinin sadece calinan kisminin sozlerinin uydurularak ezberlenmesi
    - anne babayla cuma aksamlari vhs video'da film izlemek
    - karete kid'i izleyip gaza gelmek
    - hbb'de amerikan futbolu maci izlemek
    - bosna katliami'na tanik olmak ve ruyalara giren goruntulerle uyuyamamak
    - cizgi filmlerden yakari'yi, cocuk yarismalarindan haydi'yi takip etmek
    - rama reklaminda kovadan sut doken kiza asik olmak, buyuyunce onun melike ocalan oldugunu ogrenmek ve buyunun bozulmasi
    - kasetleri kalemle cevirerek ileri veya geri sarmak, mutemadiyen bozmak
    - anadoludan gorunum'u izlemek ve sehit haberleriyle uzulmek
    - okul zamani kalkma saatini tutturamayip erken uyaninca televizyonu acmak ve yaycep'i izlemek
    - ilkokulda mayisa dogru grup calismasi yapmak ve siralarin yerini degistirmek
    - gun gunesli insanlar neseli/ sen de gel oyna susam sokaında/
    dostluk ve sevgi sarıyor her yeri/ gel katıl bize el el ele
    dizelerini ezberlemek

    ..........

    daha gider bu....
    *


    (motorla odun kesilir - 13 Eylül 2005 23:54)