• "düş hekimi yalçın ergir'in yazısında (bkz: zafere kaçmak) filmlerin esinlendiği gerçek hikaye fotoğraflarıyla birlikte anlatılmaktadır."




Facebook Yorumları
  • comment image

    bu filmdeki karakterler arasında en etkileyici olan futbolla zerre ilgisi olmayan çelimsiz ve sarsak sağ açıktır. türlü sakarlıklarla da olsa rakip panzerleri ipe dizdiği bir sahne vardır ki, eksik-kusurlu da olsa, bir insanın bir makineden, makineleşmiş bir varlıktan çok daha üstün olduğunu bir kez daha hatırlatır, içimizin yağlarını eritir. güzel filmdir vesselam.


    (jack in the box - 9 Mart 2009 21:37)

  • comment image

    'zafere kaçış' filminin orijinalidir. macar yönetmen zoltan fabri tarafından, 1962'de çekilmiştir.

    ülkemizde 'cehennemde iki devre', anglosaksonya'da 'two half times in hell' ya da 'the last goal' adlarıyla bilinir, tanınır, sevilir.

    sonu acıklıdır ama. alman gardiyanspor'u yenen esirler takımı naziler tarafından hunharca katledilir.
    (bkz: zoltan fabri)
    (bkz: zafere kaçış)


    (sudaki duman - 25 Kasım 2002 14:16)

  • comment image

    yaklaşık çeyrek asır* önce izlediğim ve "yaşasın macarlar ! " tezahüratını sonuna kadar benimsediğimiz mükemmel bir sinema klasiği. insanoğluna futboldan* değil, başka şeylerden* nefret* etmesi gerektiğini açıkça göstermesi de takdirimizi kazanmıştır.


    (comandante - 25 Kasım 2002 14:37)

  • comment image

    çok yıllar önce, daha çocukken trt'de izleyip hayran olduğum, sonra da bir daha izleme olanağı bulamadığım, şimdi izlesem yine çok seveceğimi düşündüğüm bir filimdir "cehennemde iki devre". atilla dorsay sinema büyüsü'nde gösterse ne iyi olur.

    *

    çok sonradan gelen eklemeler : a) artık ne "sinema büyüsü" var ne de eski dorsay. b) buldum filimi, yeniden izledim, belgeliğime de attım.


    (keziban - 25 Kasım 2002 14:41)

  • comment image

    önnot: başlığın 14 yıl evvel yazılmış ilk entrysi fena halde spoiler içeriyor. ilgili yazar ise 12 yıl evvel uçurulmuş. girdiği entrynin de havalandırılması iyi olurdu. neyse.

    hafızamı tazelemek maksadıyla yıllar sonra yeniden izledim. pazar günü neşelendi biraz daha, ama paradoksal biçimde buruklaştı da.

    özellikle final sahnesini yine yeniden ve yeni bir gözle izlemek faydalı oldu:

    --- spoiler ---
    askeri hapishaneyi ziyaret eden albay ve kokoş karısı futbol sahasının bulunduğu yere gelirler. albay ketum ve asık suratlıdır. kadının da şarkıcı olduğunu öğreniriz. çay isterler. tezahürat yaparlar. gülümserler. konuşurlar. maçı izlerler.

    fark edilebileceği gibi naziler birer hayvan değildir. maç izleyen sıradan insanlar gibi görünürler. ama şimdilik.

    maçın tansiyonu yükselir. oyuncular aralarında kavga ederler. maçı izleyen alman askerleriyle macar mahkûmlar atılan her golün ardından ıslık çalıp bağırırlar. futbol sahası handiyse çalkalanmaktadır.

    zoltan fabri ustalıklı kamera çalışmasıyla, nesnelliğini de muhafaza ederek almanları da macarları da eşit mesafe ve konumda gösterir. çünkü bir futbol maçında da takımlar eşittir, nihayetinde her iki takım da 11 kişiden oluşur.

    ertesi gün idam edilecekleri kesin gibidir macar mahkûmların. yarı şaşkın, yarı yarıya donuk bir haldedirler maçın ilk anlarında. ama bezgin başladıkları maçta ulusdaşlarının coşkulu tezahüratı ve alman nefreti yükseldikçe nefes kesen futbol gösterisi ile galip gelirler.

    sadece bu maç sahnesi bile filmi başlı başına yüceltir. anlamın rengi uçuşur havada. çünkü "anlam" diye yazar andre bazin, "görüntüde değil, kurgu yoluyla seyircinin bilincine yansıtılan gölgededir."

    eşit mesafeli, nesnellik bilinci ile biçimlendirilmiş kurgusuyla film zirveye ulaşarak tanrının (yönetmenin) görüş açısından nihayete erer.

    aslında film açıldığı gibi kapanmıştır ve ilk sahne ile son sahnedeki kamera hareketi de aynıdır. şu:

    açılış jeneriğinde kamera, koğuştaki macar mahkûmları sağa doğru uzun bir kaydırmayla takip eder. hepsi yarı karanlıkta uyumaktadır; tıpkı birer ölü gibi. az sonra gardiyan-asker gelir ve mahkûmlar "kalk" komutuyla birlikte aceleyle dışarıdaki alanda toplanırlar.

    finalde ise oyuncular katledildikten sonra kamera tıpkı ilk sahnedeki gibi ölü macarları tek tek gösterir. buradaki kaydırma biraz daha karmaşıktır ve bu kez kamera sağa doğru hareket etmez, etrafında daire çizer. son olarak takım kaptanı dio'yu görürüz.

    ardından tanrının konumuna geri çekilir kamera. ilkinde "kalk" komutuna uyup dışarıda toplananları uzak bir mesafeden (seyirci de mesafelidir filme henüz) izleyen kamera finalde gene uzak bir mesafeden gösterir futbolcuların hareketsiz bedenlerini.

    şöyle de tercüme edebiliriz bunu ey sinefil: ilkinde sağa doğru devinen kamera bir saatin işleyişi gibi bize zamanın doğrusal akışını gösterir, çünkü birazdan yeni bir gün başlayacaktır. diğerinde ise kamera daire çizer çünkü savaş, zulüm ve sömürü bir kısırdöngüdür; şiddet başladığı noktaya geri çekilir.

    özetle film, yarı karanlıkta açılır, aydınlıkta nihayete erer. zaten filmin hikâyesi de bütün bütüne tezatlardan (almanlar-macarlar, naziler-komünistler, özgür insanlar-mahkûmlar, ezenler ve ezilenler) oluşmaktadır.
    ---
    spoiler ---

    bazı filmler asla unutulmaz. "cehennemde iki devre" de onlardan biridir.


    (hanging rock - 2 Ekim 2016 18:58)

Yorum Kaynak Link : ket felidö a pokolban