Dzikie róze ' Filminin Konusu : Dzikie róze is a movie starring Marta Nieradkiewicz, Michal Zurawski, and Natalia Bartnik. Ewa returns to her village after a hospital stay. She works on a plantation that grows wild roses. While Ewa was away her mother has been...
Wieza. Jasny dzien(2018)(6,4-328)
sonu şöyledir:as he stood smiling above me with a rock in his fist...on the last day i took her where the wild roses growand she lay on the bank, the wind light as a thiefand i kissed her goodbye, said, "all beauty must die"and lent down and planted a rose between her teeth..
(insensitive - 3 Mart 2000 13:20)
adam kiza saplanir* ve saplantisindan kurtulup huzura kavusmak icin kizi oldurmekten baska yol bulamaz. (bkz: elisa day)ikinci mehmet'le oglanlarindan* biri arasinda da benzer iliski oldugu soylenir; nedim gursel "bogazkesen"de bundan soz ediyor olmali.
(zebercet - 31 Mayıs 2002 18:01)
kylie minogue denen götten bacakli, "bu düet, müzikal kariyerimde en üst yeri tutuyor" diyerek afferim yorumlarimi kazanmistir.
(pillow - 2 Mart 2003 17:19)
mehmet yakup yılmaz "where the wild roses grow” ismini türkçeye "yabangülleri nerede yetişir" diye çevirmiş. http://www.hurriyet.com.tr/….asp?yazarid=148&gid=61where the wild roses grow, "yaban güllerinin yetiştiği yer(de)" demektir. kendisinden ricam bilmiyorsa hiç çevirmesin. bakınız ekşi sözlük'te gönüllü hem de gayet kaliteli çeviriler var. onlardan yararlansın.
(matarama su ko - 9 Ağustos 2011 08:43)
nick cave'i severim, pj harvey'den ötürü... yani ilk tanımam o vesile ile olmuştur abimizi, o malum henry lee şarkısı ile...en sevdiğim şarkılarından biri de bu parçadır, lakin, kylie minogue ile olanı değil, kate bush ile düet yapılanı inanılmaz nefasettedir esasen... kate bush'un o yumuşacık kadife sesi, o usul usul vurguları şarkıya kesinlikle daha çok gitmiş. (kylie minogue'un bu şarkı öncesi "ayy nick cave ile düet yapıcam" diye heyecanlanıp, ekstradan şan dersleri aldığı rivayet edilir, doğru mudur, bilemem.) ama bir şekilde, sanırım nick cave de farklı biri ile yapması gerektiğini hissetmiş olabilir, bu sebeple belki şarkının iki versiyonu vardır...- ama en mühimi, son kıtada, kız "on the third day..." diye başlar lafa, adamsa "on the last day..." der ya, kız o günün son günü olacağını bilmeden yürümüş gitmiştir ya, her dinlediğimde orasında içim bır cızz eder ki, sormayın gitsin be...
(polly jean - 27 Temmuz 2012 16:47)
nacizane cevirisi:nakarat:[they call me the wild rose[beni yaban gülü diye çağırırlarbut my name was elisa dayfakat benim adım elisa daywhy they call me it i do not knowbilmem ki neden beni böyle çağırırlarfor my name was elisa day ]cünkü benim adım elisa day]from the first day i saw her i knew she was the oneonu gördüğüm ilk günden beri, biliyordum o aradığım kişiydihe stared in my eyes and smiledgözlerimin içine baktı ve gülümsedifor her lips were the colour of the rosesdudakları güllerin rengindeydithat grew down the river, all bloody and wild nehrin aşağısında yetişenlerden, kan renkli ve yabaniwhen he knocked on my door and entered the roomkapımı çalıp, odaya girdiğindemy trembling subsided in his sure embraceürpertim onun kat'i kucaklamasıyla yatıştı he would be my first man, and with a careful handilk aşkım olabilirdi, ve nazik ellerihe wiped at the tears that ran down my face yüzümden kayan gözyaşlarını sildinakaraton the second day i brought her a flowerikinci gün ona bir çiçek götürdümshe was more beautiful than any woman i'd seentüm kadınlardan daha güzeldi o, şu ana kadar gördüğüm i said, 'do you know where the wild roses growdedim ki: "biliyor musun yaban güllerinin yetiştiği yeri,so sweet and scarlet and free?' o kadar tatlı ve al ve özgür kion the second day he came with a single red roseikinci gün tek bir kırmızı gülle geldisaid: 'will you give me your loss and your sorrow'dedi ki: 'bahşeder misin bana kaybını ve kederini?' i nodded my head, as i lay on the bedbaşımla onayladım, yatağa uzanırkenhe said, 'if i show you the roses, will you follow?' dedi ki: 'beni takip eder misin, sana gülleri gösterirsem?'nakaraton the third day he took me to the riverüçüncü gün beni nehre götürdühe showed me the roses and we kissedbana gülleri gösterdi ve öpüştükand the last thing i heard was a muttered wordduyduğum son şey fısıltılı bir sözdüas he knelt (stood smiling) above me with a rock in his fist yumruğundaki bir kayayla, önümde diz çökülüydü(gülümseyerek durdu) on the last day i took her where the wild roses growson gün onu yaban güllerinin yetiştiği yere götürdümand she lay on the bank, the wind light as a thiefve banka uzandığında rüzgar bir hırsız gibi konmuştuand i kissed her goodbye, said, 'all beauty must die've elveda öpücüğü verdim, dedim ki: 'bütün güzellikler ölmeli' and lent down and planted a rose between her teeth ve eğildim ve dişlerinin arasına bir gül yerleştirdimnakaratps: elisa day:günebakanspecial thanks to xmxthat
(nalmes - 18 Eylül 2003 18:57)
they call me the wild rosebut my name was elisa daywhy they call me it i do not knowfor my name was elisa dayfrom the first day i saw i knew she was the oneas she stared in my eyes and smiledfor her lips were the colour of the rosesthat grew down the river, all bloody and wildwhen he knocked on my door and entered the roommy trembling subsided in his sure embracehe would be my first man, and with a careful handhe wiped at the tears that ran down my faceon the second day i brought her a flowershe was more beautiful than any woman i'd seeni said, "do you know where the wild roses growso sweet and scarlet and free?"on the second day he came with a single red rosesaid, "will you give me your loss and your sorrow?"i nodded my head, as i lay on the bedhe said, "if i show you the roses will you follow?"on the third day he took me to the riverhe showed me the roses and we kissedand the last thing i heard was a muttered wordas he stood smiling above me with
(loop - 2 Ekim 1999 00:00)
klipte kylie minogue'un bu kadar hoş/masum/etkileyici (neyse artık) çıkmasının tek bir sebebi olabilir: ophelia! evet, hamlet'e aşık olan kadın. hatta, öyle ki, suyun içinde yatma pozisyonu bile (kollar dirseklerden bükük ve yana açık) ophelia'nın ölüm pozisyonudur: ya!*: nick cave, hzog, muhteşemdir.
(ug tek - 10 Haziran 2005 11:15)
klibinde kylie ve nick börtü böcek, ıssız bir göl ve çiçekler arasındadır. kylie tüm güzelliğiyle bir gölün içerisinde, beyaz elbisesiyle ölü halde yatar. nick cave onun güzelliğinden öyle etkilenmiştir ki bozulmasın ister, all beauty must die demiştir. lolita'daki humbert humbert gibi bir nevi kelebeği saklamak güzelliği ölümsüzleştirmek ister. zaman onun düşmanıdır. sonra nick cave in ellerindeki kanı gölde temizlediğini görürüz ve şarkı başlar. şarkı söylenir en sonunda nick cansız kylieye bir gül bırakır.
(ummagumma - 3 Aralık 2001 18:24)
fikir olarak bülent ortaçgil-petek dinçöz düeti gibi gözükse de muhteşem sonuçlar vermiştir. 5 yıl sonra tekrar dinlendiğinde aynı etkiyi yapabilen şarkıdır bu.
(festis - 14 Kasım 2005 15:57)
Yorum Kaynak Link : where the wild roses grow