• "kylie minogue denen götten bacakli, "bu düet, müzikal kariyerimde en üst yeri tutuyor" diyerek afferim yorumlarimi kazanmistir."
  • "fikir olarak bülent ortaçgil-petek dinçöz düeti gibi gözükse de muhteşem sonuçlar vermiştir. 5 yıl sonra tekrar dinlendiğinde aynı etkiyi yapabilen şarkıdır bu."




Facebook Yorumları
  • comment image

    sonu şöyledir:

    as he stood smiling above me with a rock in his fist...

    on the last day i took her where the wild roses grow
    and she lay on the bank, the wind light as a thief
    and i kissed her goodbye, said, "all beauty must die"
    and lent down and planted a rose between her teeth..


    (insensitive - 3 Mart 2000 13:20)

  • comment image

    kylie minogue denen götten bacakli, "bu düet, müzikal kariyerimde en üst yeri tutuyor" diyerek afferim yorumlarimi kazanmistir.


    (pillow - 2 Mart 2003 17:19)

  • comment image

    nick cave'i severim, pj harvey'den ötürü... yani ilk tanımam o vesile ile olmuştur abimizi, o malum henry lee şarkısı ile...

    en sevdiğim şarkılarından biri de bu parçadır, lakin, kylie minogue ile olanı değil, kate bush ile düet yapılanı inanılmaz nefasettedir esasen... kate bush'un o yumuşacık kadife sesi, o usul usul vurguları şarkıya kesinlikle daha çok gitmiş. (kylie minogue'un bu şarkı öncesi "ayy nick cave ile düet yapıcam" diye heyecanlanıp, ekstradan şan dersleri aldığı rivayet edilir, doğru mudur, bilemem.) ama bir şekilde, sanırım nick cave de farklı biri ile yapması gerektiğini hissetmiş olabilir, bu sebeple belki şarkının iki versiyonu vardır...

    - ama en mühimi, son kıtada, kız "on the third day..." diye başlar lafa, adamsa "on the last day..." der ya, kız o günün son günü olacağını bilmeden yürümüş gitmiştir ya, her dinlediğimde orasında içim bır cızz eder ki, sormayın gitsin be...


    (polly jean - 27 Temmuz 2012 16:47)

  • comment image

    nacizane cevirisi:

    nakarat:

    [they call me the wild rose
    [beni yaban gülü diye çağırırlar

    but my name was elisa day
    fakat benim adım elisa day

    why they call me it i do not know
    bilmem ki neden beni böyle çağırırlar

    for my name was elisa day ]
    cünkü benim adım elisa day]

    from the first day i saw her i knew she was the one
    onu gördüğüm ilk günden beri, biliyordum o aradığım kişiydi

    he stared in my eyes and smiled
    gözlerimin içine baktı ve gülümsedi

    for her lips were the colour of the roses
    dudakları güllerin rengindeydi

    that grew down the river, all bloody and wild
    nehrin aşağısında yetişenlerden, kan renkli ve yabani

    when he knocked on my door and entered the room
    kapımı çalıp, odaya girdiğinde

    my trembling subsided in his sure embrace
    ürpertim onun kat'i kucaklamasıyla yatıştı

    he would be my first man, and with a careful hand
    ilk aşkım olabilirdi, ve nazik elleri

    he wiped at the tears that ran down my face
    yüzümden kayan gözyaşlarını sildi

    nakarat

    on the second day i brought her a flower
    ikinci gün ona bir çiçek götürdüm

    she was more beautiful than any woman i'd seen
    tüm kadınlardan daha güzeldi o, şu ana kadar gördüğüm

    i said, 'do you know where the wild roses grow
    dedim ki: "biliyor musun yaban güllerinin yetiştiği yeri,

    so sweet and scarlet and free?'
    o kadar tatlı ve al ve özgür ki

    on the second day he came with a single red rose
    ikinci gün tek bir kırmızı gülle geldi

    said: 'will you give me your loss and your sorrow'
    dedi ki: 'bahşeder misin bana kaybını ve kederini?'

    i nodded my head, as i lay on the bed
    başımla onayladım, yatağa uzanırken

    he said, 'if i show you the roses, will you follow?'
    dedi ki: 'beni takip eder misin, sana gülleri gösterirsem?'

    nakarat

    on the third day he took me to the river
    üçüncü gün beni nehre götürdü

    he showed me the roses and we kissed
    bana gülleri gösterdi ve öpüştük

    and the last thing i heard was a muttered word
    duyduğum son şey fısıltılı bir sözdü

    as he knelt (stood smiling) above me with a rock in his fist
    yumruğundaki bir kayayla, önümde diz çökülüydü(gülümseyerek durdu)

    on the last day i took her where the wild roses grow
    son gün onu yaban güllerinin yetiştiği yere götürdüm

    and she lay on the bank, the wind light as a thief
    ve banka uzandığında rüzgar bir hırsız gibi konmuştu

    and i kissed her goodbye, said, 'all beauty must die'
    ve elveda öpücüğü verdim, dedim ki: 'bütün güzellikler ölmeli'

    and lent down and planted a rose between her teeth
    ve eğildim ve dişlerinin arasına bir gül yerleştirdim

    nakarat

    ps: elisa day:günebakan
    special thanks to xmxthat


    (nalmes - 18 Eylül 2003 18:57)

  • comment image

    they call me the wild rose
    but my name was elisa day
    why they call me it i do not know
    for my name was elisa day

    from the first day i saw i knew she was the one
    as she stared in my eyes and smiled
    for her lips were the colour of the roses
    that grew down the river, all bloody and wild

    when he knocked on my door and entered the room
    my trembling subsided in his sure embrace
    he would be my first man, and with a careful hand
    he wiped at the tears that ran down my face

    on the second day i brought her a flower
    she was more beautiful than any woman i'd seen
    i said, "do you know where the wild roses grow
    so sweet and scarlet and free?"

    on the second day he came with a single red rose
    said, "will you give me your loss and your sorrow?"
    i nodded my head, as i lay on the bed
    he said, "if i show you the roses will you follow?"

    on the third day he took me to the river
    he showed me the roses and we kissed
    and the last thing i heard was a muttered word
    as he stood smiling above me with


    (loop - 2 Ekim 1999 00:00)

  • comment image

    klipte kylie minogue'un bu kadar hoş/masum/etkileyici (neyse artık) çıkmasının tek bir sebebi olabilir: ophelia! evet, hamlet'e aşık olan kadın. hatta, öyle ki, suyun içinde yatma pozisyonu bile (kollar dirseklerden bükük ve yana açık) ophelia'nın ölüm pozisyonudur: ya!

    *: nick cave, hzog, muhteşemdir.


    (ug tek - 10 Haziran 2005 11:15)

  • comment image

    klibinde kylie ve nick börtü böcek, ıssız bir göl ve çiçekler arasındadır. kylie tüm güzelliğiyle bir gölün içerisinde, beyaz elbisesiyle ölü halde yatar. nick cave onun güzelliğinden öyle etkilenmiştir ki bozulmasın ister, all beauty must die demiştir. lolita'daki humbert humbert gibi bir nevi kelebeği saklamak güzelliği ölümsüzleştirmek ister. zaman onun düşmanıdır. sonra nick cave in ellerindeki kanı gölde temizlediğini görürüz ve şarkı başlar. şarkı söylenir en sonunda nick cansız kylieye bir gül bırakır.


    (ummagumma - 3 Aralık 2001 18:24)

Yorum Kaynak Link : where the wild roses grow