• "nerede destrudo? nerede neo-realismo? jacques rigaut'nun 'genel intihar komisyonculuğu'ndaki tüm tanımlarını haklı çıkarır bir fuşya final, böyle ümitvar, sakin, zamyatin."




Facebook Yorumları
  • comment image

    film, renoir'in 30'larda şiar edindiği iktidar eleştirisinden haliyle besleniyor. şiirsel gerçekçi filmlerinin ekseriyetinde kavga ettiği baştaki adamı bu sefer kitleye linç ettiriyor ki akımın humanizmi ile çelişen nokta da tam olarak burası oluyor sanırım. iktidarı kahramana kırdırdığınız vakit kabul edilebilir olan güç gösterisi, gücün kalabalığa yayılmasıyla rahatsız edici bir hal alıyor. yanisi benim lincim iyidir tavrını kabullenmek zor, her ne kadar filmin övdüğü kaybedenlerin güzelliği ruhu yumuşatsa da.


    (dwight - 1 Mayıs 2011 00:39)

  • comment image

    nerede destrudo? nerede neo-realismo?

    jacques rigaut'nun 'genel intihar komisyonculuğu'ndaki tüm tanımlarını haklı çıkarır bir fuşya final, böyle ümitvar, sakin, zamyatin.


    (wereyda - 19 Temmuz 2012 11:53)

  • comment image

    les bas-fonds (jean renoir) vs. donzoko (kurosawa)

    --- spoiler ---

    gorki'nin 1902 yılında yazdığı, toplumun dibine itilmiş insanları anlattığı, ayaktakımı arasında adlı oyununun sinemaya uyarlanmış iki farklı versiyonunun karşılaştırmasını yapacağız. bunlardan biri fransız yönetmen jean renoir’nın 1936’da uyarladığı les bas-fonds. başrollerini yönetmenin diğer filmlerinden hatırlayacağımız fransız aktör jean gabin ve louis jouvet paylaşıyor. diğeri ise akira kurosawa tarafından, renoir versiyonundan 21 yıl sonra uyarlanmış beyaz perdeye.

    ilk izleyişte göze çarparak bu iki filmi birbirinden ayıran en temel fark, hiç kuşkusuz kurosawa’nınkinin daha teatral oluşudur. renoir merkezi mekan olarak hikayenin geçtiği ucuz pansiyonu kullanıp filmin büyük bölümünde seyirciye orayı gösterse de farklı mekanları da kullanmaktan çekinmemiştir. oysa kurosawa bir iki planı saymazsak filmi tek mekanda tamamlamıştır diyebiliriz. renoir, yıldız oyuncular kullanarak hikayeyi ve dolayısıyla da filmi pepel ve baron’un yani gabin ve jouvet’nin sırtına yüklerken, kurosawa oyunun aslına daha sadık kalarak bir ya da iki kişiyi öne çıkaracak müdahalelerden kaçınmıştır. kurosawa versiyonunda bir topluluk oyunu havası hakimdir. oysa les bas-fonds’da jean gabin öyle baskındır ki onu izlerken sahnedeki diğer oyunculukların aksayışlarına takılmaya fırsatımız kalmaz bile. bütün bunlar renoir versiyonunu daha sinemaya yakın kılarken, kurosawa versiyonunu çok daha tiyatro tandanslı bir adaptasyon yapıyor.

    les bas-fonds’da temel düğüm pepel-baron ilişkisidir. yönetmen daha film başlarken pepel’i, ardından da baron’u göstererek bunun ipuçlarını verir bize. bunlardan hemen sonra iki karakterin baron’un evinde karşılaşması da hikayenin akışını değiştiren, yön veren sahne oluyor. anlıyoruz ki hikaye bu iki adam etrafından şekillenecek. halbuki gorki’nin oyununda pepel-baron ilişkisi bu kadar derinlemesine yansıtılmaz ve böylesine etkili rol oynamaz. çok fazla değinilmez bile. imkansızlığın peşinden giden, illüzyona kapılmış dipteki insanlar vurgusunu kurosawa oyuna sadık kalıp bütünüyle yansıtmaya çalışmış. renoir da aynı vurgudan gitse bile esas olarak iki adamı işlemeyi tercih etmiş. yani kurosawa tam bir bağlılıkla teatral bir uyarlama yaparken, renoir bağlı kalma kaygısı gütmeden oyundan yalnızca beslenmeyi seçmiş gibi duruyor.

    bir başka nokta ise bu iki filmde seyirci olarak kendimizi nerede konumlandırdığımız. donzoko’da dibe çökmüşlüğü, karamsarlığı, karakterlerin doğallığıyla beraber yaşarken les bas-fonds’da dışarıdan bir göz konumundayız sanki daha çok. olaylara pek de temas etmeden, sadece dışarıdan bir göz olarak izliyormuşuz gibi. les bas-fonds, pepel aracılığıyla o dibe vurmuşluktan kurtulabilme olasılığımızı, baron aracılığıyla ise yüksekteyken dibe vurma olasılığımızı sorgulatırken donzoko dibe çekip bize de dibi yaşatıyor 137 dakika boyunca.

    les bas-fonds’da yine donzoko’dan farklı olarak dönemin politik ortamına göndermeler yakalıyoruz. işçi sınıfının da altındaki kaybeden karakterlere sempati besliyor, paragöz ev sahibine yani muktedire, sermayeye karşı öfke besliyoruz film boyunca. vassilisa’nın kız kardeşine yani proleter sınıfa hükmetmek, onu sömürmek, ondan faydalanmak isteyen küçük burjuva polis dedektifini aşağılıyoruz. küçük duruma düşmesini seyretmekten haz oluyoruz. sonunda da kaybedenlerin birleşip patronu, güç sahibini öldürmesi bizi hem bir anlamda doyuma ulaştırıyor hem de bir kolektivizm örneği gösteriyor.
    ---
    spoiler ---


    (4ntemortem - 25 Nisan 2014 12:04)

Yorum Kaynak Link : les bas-fonds