• "saab viralidir.şaka maka gayet keyifli bir film. müzikleri de şükela."




Facebook Yorumları
  • comment image

    büyük kalpli bir adamın huysuzlukları ve nedenleri üzerine kurulu isveç yapımı sinema filmi.
    iyi ve içten bir film yapmak için ille de büyük bütçelere ihtiyacınızın olmadığını da görmeniz açısından izlenmesi gereken filmlerden biri. hassas bir döneminizde izlerseniz eğer gözünüzden akacak bir kaç damla yaşı da ekleyiverin.
    komedi, dram türünde olduğunu da belirtelim.


    (bay arkadin - 23 Temmuz 2016 01:12)

  • comment image

    yine gözlerimiz yaşlı izlediğimiz, muhteşem bir nordik filmdi.

    bir diğeri için (bkz: ademin elmaları).

    sevdiklerini tıpkı tough guy ove gibi bırakmayan büyük kalpliinsanlara adanmış; bir zamanlar yardıma ihtiyaç olanları akıllı telefonlarla kameraya almak yerine, hayatı pahasına kurtaran yiğitleri konu eden bir film. aşkıysa bir mühendis inceliğinde; öylesine söylenmiş hiçbir kelime yok.

    çok güzelmiş. insanı ilkeleri olan, saygın bir hayata özendiriyor.


    (nazarethme ne olur - 10 Ağustos 2016 21:19)

  • comment image

    ya aşırı güzel bi film. depresif bir dönemimde izlediğimden mi bilmiyorum ama başroldeki adamın nemrutluğu ve mutsuzluğu ile kendimi özdeşleştirdim sanırım. kuzey avrupa sineması ne kadar başarılı, bu adamların izleyip de beğenmediğim filmleri yok galiba. başroldeki adam çok sevimliydi ve pervaneh'e araba kullanmayı öğretirken söyledikleri çok etkiledi beni. bazen gerçekten ufacık sorunları aşılmaz problemler haline getiriyoruz işte ama aslında biraz çabayla birçok şeyin üstesinden gelebiliriz, beyin ameliyatı değil ya?


    (fiti fiti fiti - 2 Ocak 2017 22:14)

  • comment image

    saygı duyduğum bir badimin bugünkü entrysi ile haberdar oldum. saat 22:00 sularında bu güzel hikaye bittiğinde, kalp ağrısı ve sevincini bir arada yaşarken, hesabımı kapattığım geldi aklıma. ben de telefonumdaki dokümanlar kısmına bu satırları yazmaya başladım. sıcağı sıcağına. saat 22:12.

    bazı filmler vardır, bir sahnesini başa sarıp bir daha izlediğiniz, repliklerini not almak için elinizde kağıt kalemle beklediğiniz. öyle güzel bir hikaye işte.

    sadece iskandinav ve birleşik krallık mensuplarını ağırlayan bir otelde yapmıştım stajımı. kendilerini yakından tanıma ve hala süren arkadaşlığımızla iki güzel isveçli tanıma fırsatına sahip olmuş biri olarak diyebileceğim, danimarkalılar hariç iskandinav insanı bizden daha yufka yürekli ve sıcak. mesafeliler ama size güvendiklerinde sevecen olduklarını gösteriyorlar.

    entrymin bundan sonrası ağır spoiler içeriyor çünkü an be an içime işleyen bu filmin not aldığım anlarını paylaşmak istiyorum.

    --- spoiler ---

    çiçekçi dükkanında indirim kuponunun iki çiçek için olduğunu öğreniyoruz. halbuki üzerinde böyle bir ifade yok. bakan ama görmeyen gözler için huysuz bir ihtiyar olan ove, benim için hakkını arayan ta kendimdim. hatasını düzeltmek yerine üstüne yatmaya çalışıldığında bende aynı tepkiyi daha uzlaşmacı bir yaklaşımla veriyorum.

    eşi sonja'yı kaybetmiş ove, hergün mezarını ziyaret eder ve onunla konuşur. her gün çiçeklerini tazeler.

    işyerinde veda hediyesi olarak bahçe küreği verilmesi "senin miadın dolmuş ihtiyar" göndermesini tek bir obje ile gözler önüne seriyor. halbuki kime göre, neye göre? işini dört dörtlük yapan ama eski usül çalışan biri yaşı kaç olursa olsun dijitalleşmiş insanlarca kürekle uğurlanacak gerçeği yüzünüze vuruyor.

    intihar denemesi 1 : kendini asmak. rahmetli hayat arkadaşının fotoğrafına bakarken ove'un yüzünün aldığı ifadeyi ben sadece annem babama bakarken gördüm. sevgi... fotoğraf da olsa, hayatı boyunca doğru olmaya çalışan bir insanın yanlış bir şey yapmasını eşinin görmemesini istemesi ve çerçeveyi sokağa doğru çevirerek pencere kenarına koyması muhteşem bir farkındalıktı.

    ilk denemesinde başarısız olan ove, bu konuyu eşine anlatmaya gittiğinde "sen yokken evde düzen yok." diye bir cümle çıkar ağzından. huysuz ihtiyarın içindeki çocuğu gördüğünüz andır.

    eşinin giysilerini sevip, koklar. koku en güçlü hatırlatıcıdır ve gözünde canlanır evlerine ilk taşındıkları gün. eşinin kitapları için daha fazla raf yapmalıdır genç ove.

    annesini çocuk yaşta kaybetmiş. hüznünü ve sevincini göstermeyen bir babayla büyümüş bir insan. erkeklerin nasıl davranmaları gerektiğini babalarından öğrendiğini farkettim o an.

    trende çalışan babasının yanında dolanan ove, bir gün yemek vagonunda bir cüzdan bulur. diğer tren çalışanları buldukları eşyaları ganimet olarak alan tiplerdir. cüzdanı bulduğunu gören ganimetçi çocuk ove'dan onu almak için dayak atacakken babası gelir ve adamla mücadele eder. ove bu anını hatırlarken, "bazen insan yaptığı şeyin doğru olduğunu bilmez, sadece hisseder. belki de acıyla ilişkilidir." diye anlatır. babası "dürüstlük en iyisidir, ove. bazen küçük bir yardıma ihtiyaç duyar. o cüzdanla ne yapmak istiyorsan onu yap." dediğinde, ove'un cüzdanı kayıp eşyalar ofisine bıraktığını görürüz. huysuz değil, dürüst biridir aslında.

    meslek eğitiminden mezun olduğu gün, tüm notları çok iyi olan ove, karnesini babasına verdiğinde, babası ilk defa sevincini gizleyemez. "oğlumun notlarını gördünüz mü, başımıza şef olarak geçecek." diye gururla dolaşırken tren çarpar ve hayatını kaybeder.

    o da yetmezmiş gibi baba yadigarı evi, belediyenin tekrar imarlaştırmak istediği bir bölgededir ve beyaz gömlekli belediye çalışanları tarafından devamlı taciz edilir. ta ki nedeni bilinmeyen bir yangın kendi ve çevresindeki evleri kül edene kadar. kimsenin, itfaiyenin bile girmeye cesaret edemediği komşusunun evine girerek, çocuk ve dedesini kurtarır ove.

    intihar denemesi 2: kendini asmak. bu sefer de ip kopar. ve beklenildiği gibi ipi aldığı yere gidip "hani herşeyi taşırdı? yalan söylediniz." diye hesap sorar. çok güldüm bu sahnede çünkü sanırım ben de aynı şeyi yapardım.

    sitesinde hiç sevmediği bir kedi vardır. ancak bir gün köpek sahibi komşusunun kediyi taşladığını görünce, adalet duygusu kendi duygusundan ağır basarak kadını azarlar yaptığı için.

    intihar denemesi için eski dostu şimdiki düşmanı felçli rune'u ziyarete gider. ona verdiği bahçe hortumunu eşi anita'dan geri almaya. evde hortumun getirilmesini beklerken yapacağı şeyi konuşamayan, hareket edemeyen ve anlayamayan rune'a söyler. elinde hortum tam gideceği sırada rune hortumu tutar bir anlığına. dostluk kavramını sorgulatır o sahne insana. dayanamaz ağlarsınız.

    intihar denemesi 3: karbon monoksit zehirlenmesi. egsoza bağladığı hortumu aracın içine koyar. kontağı açar. "you will always on my mind" şarkısı çalar. babasının cenazesindedir. ay bitmeden vefat etmesine rağmen maaşı tam yatmış babasının hak etmediği kısmını istasyon şefine geri iade etmeye gitmiştir. bu hareketi trenlerde temizlikçi olarak işe alınmasını sağlar. evi de yoktur. vagonlarda yatıp kalkmaya başlar. ve uyuyakaldığı bir gün kırmızı ayakkabılarla tanışır. "bazı insanlar kaderin kendi aptallığımız sonucu olduğunu söyler. ben de benim kaderimi değiştiren şeyin komşularımın aptallığı olduğunu söyleyebilirim." diye hatırlar o anı. bir flashback daha.

    kırmızı ayakkabılı sonja, uyuyakalan ve hareket halindeki trende biletsiz olan ove'un bilet parasını öder. geri ödeyeceğine söz verir ove. ve 3 hafta boyunca her gün aynı saatte trene biner. vazgeçeceği anda tekrar trende karşılaşırlar. parayı vermek isterken, sonja "akşam yemeğine davet etsen daha iyi olurdu." der ve yemeğe çıkarlar. herşey böyle başlar.

    sonja daha bilgili, eğitimli olmasına rağmen ove'un onun bilgisinden korkmaması, komplekssiz olması hatta öğrenmeye açık olup, sonja'nın teşvik etmesiyle mühendis diploması almasını gözyaşlarıyla izlersiniz. çünkü gerçek hayatta böyle bir adam yoktur, olamaz da. erkekler kendini geliştirmiş, güçlü bir kadınla karşılaştıklarında ve yoğun sevgiye maruz kaldıklarında bundan gurur duyup sahiplenmezler. ove gibi değildirler. ove'un çocuksu dürüstlüğü, sonja'yı kendiyle eşit görmesi ve saflığını görünce sonja'nın yerinde olmak istersiniz.

    tabi ki 3. intihar girişimi de yeni taşınan komşuları parvaneh'in eşi peter kaza geçirince ve parvaneh ove'u rahatsız edince sonuçlanamaz.

    sonja'nın mezarına gittiğinde onun yanına uzanması, özlemin en yalın hali olsa gerek. hayale sarılmak..

    baba olacağını öğrendiği flashback'te beni çok etkiledi. sevinmek yerine hemen bir beşik yapmalıyım diyerek, beşik yapmaya gitti...

    homoseksüel mirsad'a evini açması, sonja'nın eski öğrencisinin bisikletini tamir etmesi, rune'un evinin kaloriferini onarması, huysuz görünen bu adamın sadece doğru olanı yapmaya ant içmiş ve bu yüzden çevresince anlaşılmayan biri olduğunu anlamanıza yetiyor.

    sokaktaki gıcık olduğu kediyi sahiplenmesi de cabası.

    beni en çok etkileyen sahne ise hamile eşiyle ispanya tatilinden döndükleri otobüs sahnesiydi. bebekleri ilk kez tekmelediğinde sonja, ove'un elini karnına koyar. hiç tepki vermeyen ove, otobüs tuvaletine gider ve orada sevinçten ağlar. o an bum. kaza ve bebeklerini kaybederler. izlemesi en zor sahneydi benim için. sonja'nın bir daha yürüyememesi ise yüreğimi dağladı.

    rune'un bakım masraflarını devletten almak için çalışan sinsi özel sağlık kurumuyla yaptığı mücadele takdire şayandır.

    engelli olduğu için hiçbir okul sonja'yı işe almaz. ove bu anısını " son ana kadar sonja hep daha güçlüydü. hep iyi şeyler için savaştı. sahip olamadığı çocuğu için." diye anlatır. bir gece okula engelli rampası yapar ve sonja işe alınıp, pek çok sorunlu öğrencinin başarıyla mezun olmasını sağlar. kanserden ölene kadar.

    ove, eşine söz vermiştir onun yanına gideceğine. intihar girişimleri başarısız kalır ama kalp krizi geçirir. doktorlar kalbi çok büyük olduğu için hastalandığını söylerler. yanında parnaveh vardır. kalbi çok büyük olduğu için hastadır ove. müthiş bir ironi.

    yaptığı beşiği hamile parnaveh'e hediye eder. diğer çocukları ove'u dede diyerek bağırlarına basarlar ama kalbi çok büyük olduğu için bu dünyaya fazladır artık ve bir gün evinin önündeki karları temizlemediğini farkeden komşuları, yatağında üzerinde kedisi ona göz kulak olurken bulurlar. sonja'nın yanına gitmiştir.

    ---
    spoiler ---

    ove, klişe değildir bana göre. dünyada az rastlanan ama varolan biridir. baktığınızda aramızda görebilirsiniz. kendimi izlediğim hissine kapıldım film boyunca ve inanılmaz empati kurdum huysuz ihtiyarımızla. onun eşine, ilkelerine, takıntı denilen rutinine bağlılığı çelik gibi bir irade ister. bu iradeye sahip olmayanlar tarafından dışlanır yaşayan ove'lar.


    (kedigen - 25 Ocak 2017 01:00)

  • comment image

    tıpkı where do we go now gibi, tablet şeklinde şebeke suyuna karıştırıp ülkeye izlettirmemiz gereken bir film. sinematografik olarak yorumlamam gerekirse; sinemanın sadece görsel efektlerden ve şaşırtan olay örgülerinden ibaret olmadığını gösteren filmdir.

    filmi izlerken geçen aylarda vefat eden dedem aklıma geldi. dedem ove gibi avrupa'da değil, karadeniz'in bir köyünde doğdu; orada yaşadı ve orada öldü. iyi bir insandı; sevgisini, sevincini, üzüntüsünü çok belli etmezdi; ama ne hissettiğini anlardın. bir de güldüğünde gözlerinin içi de gülerdi. hep bunlar aklıma geldi, filmi de salya sümük izledim.

    --- spoiler ---

    bu film ikinci, üçüncü kez de izlenir. izlenmesi gerek. çünkü insanlığa dair görmezden gelinen detayları veriyor. "klişe" olarak nitelendirilen olgular da bunlar. nedir bunlar?

    en birincisi, hayvan sevgisi. başlarda kediyi korkutmak için şekilden şekile giren ove sonradan kedinin mama saatini kaçırmaz oldu. onunla uyudu, onunla yürüdü. kedi de onu sevdi. öldüğünde üstüne çıkıp "ove ölemezsin" der gibi orada bekledi. bir de kedilere nankör derler, hiç!

    ikincisi, yardımseverlik. kendini trenin önüne atmak için gittiği istasyonda başkasının hayatını kurtararak evine geri döndü ove.

    üçüncüsü, merhamet. yıllardır konuşmadığı arkadaşı rune için son anda allem edip, kallem edip; onu paragöz beyazyakalılara vermedi.

    ve bunlardan sonra insan düşünüyor. ove babasıyla büyümek zorunda kalmayıp, normal bir ailede büyüseydi böyle bir insan olabilir miydi?

    ---
    spoiler ---

    son olarak;

    (bkz: hepimiz ove'yiz)


    (kadrajin yamuk tarafi - 8 Şubat 2017 23:08)

  • comment image

    ove (uğve) son 20 dakika ile öyle ağlattı ki film bitti ben ağlamaya devam ediyorum. rolf amca sen mükemmel bir adammışsın ya o yaşta o performansla hayran bıraktın beni kendine. varol çok yaşa emi. izleyin izletin. ruhunuz temizlensin. başka sözüm yok. 10/10.


    (patlak fermuar - 28 Şubat 2017 20:55)

  • comment image

    hem hüzünlü, hem komik, harika bir film. hüzünlendiğimin 5 katı kadar güldüm filmde, o nasıl bir adam abi? müthiş bir herif. bunu hem karakterin kendisi, hem de oynayan adam için söylüyorum. adam süper oynamış, yaşadım karakteri film boyunca.

    --- spoiler ---

    volvo - saab anlaşmazlığı da müthişti. arkadaşı en son bmw'ye geçince sikerler demesi çok iyi. haha.

    ---
    spoiler ---


    (valday - 16 Mart 2017 15:48)

  • comment image

    içinizi ısıtan film falan yazmışlar.

    koca adam olduk, 2 saat boyunca gözler dolu dolu seyrettim ya. bu nasıl iç ısıtma?

    valla nerden denk gelip de izledim bilmiyorum. gerçekten müthiş hikaye, oyunculuk, mekan..
    ama çok etkiledi beni nedense. hiç bu kadar beklemiyordum. son zamanlarda bu kadar kendimi bırakarak ağladığımı da hatırlamıyorum. özellikle kedinin olduğu her sahne beni mahvetti.


    (doctorshultz - 9 Mayıs 2017 21:39)

  • comment image

    kitabını bitirdikten sonra filminin olduğunu farkettiğim müthiş bir karakterin hikayesi.. netflixe de koymuşlar oh mis.. fakat film gayet başarılı bir uyarlama olsa da aynı tadı alamadım. belki de sebebi kitapta yapılabilen bazı hilelerin (karısı ile konuşurken mezarlıkta olduğunu bilmemiz gibi) filmde yapılamadığından olsa gerek.

    --- spoiler ---

    filmde geçti mi şimdi hatırlamıyorum ama ove benim için intihara teşebbüs etmeden önce telefon edip gazete aboneliğini iptal eden bir süper kahramandır.
    ---
    spoiler ---


    (cagliari - 8 Temmuz 2017 16:23)

Yorum Kaynak Link : a man called ove