Süre                : 1 Saat 21 dakika
Çıkış Tarihi     : 31 Mayıs 2002 Cuma, Yapım Yılı : 2002
Türü                : Cinayet,Drama,Heyecanlı
Taglar             : Saat karşı yarış,Tekrarlanan olay,Kader,Koşu,kelebek Etkisi
Ülke                : Almanya
Yapımcı          :  X-Filme Creative Pool , Westdeutscher Rundfunk (WDR) , Arte
Yönetmen       : Tom Tykwer (IMDB)(ekşi)
Senarist          : Tom Tykwer (IMDB)(ekşi)
Oyuncular      : Franka Potente (IMDB)(ekşi), Moritz Bleibtreu (IMDB), Armin Rohde (IMDB)(ekşi), Ludger Pistor (IMDB)(ekşi), Heino Ferch (IMDB)(ekşi)

Lola rennt ' Filminin Konusu :
Genç ve güzel bir kız olan Lola’nın sevgilisi, mafya için kuryelik yapmaktadır. Son işinde Lola (Franka Potente) onunla buluşmakta gecikince Manni (Moritz Bleibtreu) alması gereken 100.000 DM’lik parayı kaybeder. Mafyanın sevgilisini öldürmemesi için Lola’nın 20 dakika içinde o para çantasını bulması veya biryerden bu parayı temin etmesi gerekmektedir. Zamana karşı yarış başlamıştır...Berlin’den sokak manzaraları ve techno müzik eşliğinde hızlı ve sürükleyici bir macera filmi olan Lola Rennt, pek çok film festivalinden ödüllerle dönmüş başarılı bir yapım.

Ödüller      :

Sundance Film Festivali:Audience Award-World Cinema
Independent Spirit Awards:Independent Spirit Award-Best Foreign Film


Avrupa / 22
  • "kizil bir alaman hatun, hafiften alt tarafi genis, kosuyor babam kosuyor, amaci iktidarsiz beceriksiz erkek arkadasi manni icin 20 dakikada dm 100000 bulmak. zevkli bir film."
  • "yaw kiz avazi ciktigi kadar bagirip butun kumarhaneyi susturabiliyodu, camlari falan kiriyodu sesiyle de yolda giden adama sesini duyuramiyodu;bence onemli bir mantik hatasiydi bu.."
  • "anglo sakson lisanları anadili olarak kullanan memleketlerin ilkokul fişlerinin metni. bizdeki örneği ali topu tut ve koş lan koştur."
  • "o posetin icinde ne var sorusuna ne olacak yapraaam diye cevap verdi mi acaba diye merak icindeyim.guzel film,izleyin,izlettirin."
  • "izledikten sonra ulen bunu yapmayıp şunu yapsaydım ne olacaktı acaba dedirten filmwish parçası ayrıca güzel"
  • "sadece bu(bkz: gaz filmler)"
  • "iyi bir senaryo,iyi oyuncular ve çok iyi bir tom tykwer filmi.şuana kadar dinlediğim en iyi film soundtracklerinden birine sahip.franka potente'nin söylediği şarkılar da cabası."
  • "bu tür filmler için:(bkz: #46731348)"
  • "franka potente'nin, sinema tarihinde bir ilke imza atarak, oncesinde degil çekimi sirasinda kilo verdigi film."




Facebook Yorumları
  • comment image

    --- spoiler ---
    filmi seyrettikten sonra iki düşünce usunuza duhul oluyor. ya lola salak, ya da alman ırkı cimri. 2. ve 3. hikayede lola parayı bulmuşken taksiye binmemesinden kaynaklıdır bu düşünceler. ha manni tümden salak o ayrı. bir insan evladı mafyanın parasını bu kadar kerizce nasıl kaybedebilir diye irkilmeden edemiyor insan. bir de şerefsizce kızıyor, lola da herşeye rağmen bu eşek sıpasını çekiyor. hatunların efendi yerine piç tercihi bu kadar mı bariz gösterilebilir bir filmde hayret. zaten kuantummuş, yok kadercilikmiş, hikaye. asıl mesaj bu. biz sevgilimizden su istesek "kalk kendin al" diye çıkışır. elin gavuru 20 dakikada neler beceriyor...*
    ---
    spoiler ---

    ha çok eğlenceli film orası ayrı. herkese tavsiye statüsünde bir film...


    (son nefes - 1 Kasım 2007 11:27)

  • comment image

    bu filme, yalnızca sinemada görülebilecek, hayran olunası bir kadının hikayesi olarak bakmayı seviyorum.

    gerçi bu hikayeden öncesini de bilmiyoruz. yani manni gerçekten filmde anlatıldığı kadar sorumsuz bir düz adam mıdır, yoksa daha fazlası var mıdır, lola ile aralarındaki ilişki nedir, nasıldır vs... zaten film de bunlarla pek ilgilenmiyor gibi görünüyor. olayın 1. tekrarı ve 2. tekrarı arasında ve 2.tekrarı ve 3. tekrarı arasında gördüğümüz flashbackler (lola ile manni'nin yataktaki muhabbet sahneleri) dışında bu husus hakkında aman aman bir bilgi edinemiyoruz. fakat bu iki flashback'in merkezi konumları ve içerikleri bence epey önem arzediyor.

    1.ve 2. tekrarlar arasında olanında; yatar vaziyetteyken lola'nın başının altına kolunu koymuş, sigarasını içen, güçlü olan pozisyonundaki manni, lola'nın "kızsal" sorularına cevap vermeye çalışıyor. kızsal demeyi uygun buldum, çünkü sorular gerçekten kelimenin tam anlamıyla kızsal. şöyle ki:

    lola: manni, beni seviyor musun?
    manni: tabiki seviyorum.
    lola: nasıl bu kadar eminsin?
    manni: bilmiyorum. çünkü seviyorum
    lola: ama başka bir kız da olabilirdim. neden olmasın?
    ....

    böyle devam ediyor diyalog ve sonuçta lola aldığı cevaplardan tatmin olmamış görüntüsü çiziyor. kararsızlık dökülüyor lola’nın suratından. fakat, bu diyaloğu ölüm döşeğinde hatırladığı zaman anlıyoruz ki, aslında o zaten kararını çok önceden vermiş, zaten tatmin olmuş. sorun ise bunun farkına çok geç varmış olması...

    2.tekrar başlıyor.

    2. tekrarın sonunda ise, bu sefer manni ölüm döşeğindeyken, fi tarihinde yatakta geçmiş başka bir (ya da aynı) diyaloğu hatırlıyor. bu sefer manni’nin kafasının altında lola’nın kolunu görüyoruz. sigarasını tüttürerek karşı taraftan gelen -yine- “kızsal” olarak niteleyeceğim sorulara cevap vermeye çalışan kişi ise lola... alakasız bir soru, merak kafanızı kurcalar ve günlerce buna bir cevap düşünür, kurar durursunuz ya, işte bunu görüyoruz onun sorularında:

    manni: ben ölsem ne yapardın?
    lola: ölmene izin vermezdim.
    manni: ya ölümcül bir hastalığa yakalansaydım?
    lola: bir yolunu bulurdum
    manni: ya komada kalsaydım ve doktor bir günüm kaldığını söyleseydi?
    ...

    diyalog esnasında cevaplardan tatmin olmamış olsa da manni de kafasındaki soruların cevabı verilmiş olarak ölüyor. sorularının cevabını veren de lola’nın o ölürkenki surat ifadesi oluyor. fakat, ölüyor sonuçta. sorun ise yine durumun çok geç farkına varılmış olması.

    bunlar, yalnızca tarafların yer değiştirdiği, iki birbiriyle aynı diyalog. lola fedakarlık yapma vakti gelene kadar, manni ise o son bakışı görene kadar emin olamıyor. fakat lola’nın koşmasının nedeni içten içe zaten farkında olduğu, fakat çok geç fark edebildiği daha doğrusu emin olabildiği o şeyde saklı. yönetmen sanki, “dış dünyanın farkında olmak bir yana, içimizde olup bitenlerin bile çok geç farkına varabiliyoruz, farkında olmadıklarımızın etkisinden yoksun verdiğimiz kararlar veya düşünüdüklerimiz ise ne yazık ki değiştirilemiyor. peki, ya bunları değiştirebilseydik?” demiş veya ben öyle anlamışım...

    eklemeden geçemeyeceğim, çünkü entry'yi yazmamın sebebi aslında o'ydu. lola, ilk başta da belirttiğim gibi cidden hayran olunası bir hatun ve bu durum franka potente’nin kaşından gözünden kaynaklanmıyor. ha, şahane yüzü, tapılası kızıl saçları, oldukça başarılı oyunculuğu, harika vücudu etken değil mi? etken tabi, bir er bünye olmam itibariyle bunların etken olması da çok şaşırtıcı değil (selam ederim). fakat bence asıl etken senaryo yazarının yarattığı o kararlı, ideal hatun karakteri. ister istemez etkileniyor insan. lola vurulduğunda "alçaklaarh!" diye bağırasın geliyor. kaldı ki niye vuruyorsun lola'yı, hayvanoğlu hayvan.


    (ara - 25 Kasım 2007 15:16)

  • comment image

    kizil bir alaman hatun, hafiften alt tarafi genis, kosuyor babam kosuyor, amaci iktidarsiz beceriksiz erkek arkadasi manni icin 20 dakikada dm 100000 bulmak. zevkli bir film.


    (esekherif - 16 Mart 2000 23:27)

  • comment image

    yaw kiz avazi ciktigi kadar bagirip butun kumarhaneyi susturabiliyodu, camlari falan kiriyodu sesiyle de yolda giden adama sesini duyuramiyodu;bence onemli bir mantik hatasiydi bu..


    (wounded walker - 5 Haziran 2002 03:31)

  • comment image

    insan illa mantik hatasi ararsa, lola'nin ilk geçişte tabancanin emniyetinin ne oldugunu, nasil açildiğini bilmediğini, ama ikinci hikayede takilmadan açtiğini söyleyebilir... tabi, öküz altinda buzaği aramak gibi, ne de olsa bir silahin kurcalanacak fazla yeri yok... burdan çikan ders nedir? "sürtük" derseniz hayatiniz kayar, "pis sürtük" derseniz kamçıllanacak koca bulur mes'ut olursunuz...


    (portakal - 22 Haziran 2002 00:13)

  • comment image

    yere göğe sığdırılamayan övgülerin ardından filmi seyredince, çığlık sahneleri *, ikiye bölünen ekran *, sokakta koşarken çalan müzik *, bak eğer bu bööle olsaydı sonucu şu olurdu tribinde anlatım * ve yap-boz misali kurgusuyla * ağızda alkolsüz meyve kokteyli tadı bırakan film.


    (arsonist - 19 Ağustos 2002 17:22)

  • comment image

    prologue
    almanca'da tok bir erkek sesi hafif tondan konuşmaya başlayıp birden sesini yükselttiğinde coşuyorum ben, 'jeanny quit living on dreams..'* diye yırtınasım geliyor. fakat müzikte -bildiğim- kendi dillerinde tek bir ballad yapabilmiş bu güzel insanlar, iyi film yapmakta bu kadar tutuk değiller.
    --------------
    (pespembe yatak sahnesi)
    "küçük göğüslü, koca popolu da olsan; ışık iyi ayarlandığında bir natalie portman tatlılığında görünebilirsin"den de "sevgilinle birlikteyken, cilveleşirken, birbirinize 'beni sevmiyorsun' veya 'ya ben ölürsem?' diye takılırkenki o sonsuz mutlu zamanlar sandığından da önemli"den de daha fazla şeyler söylüyor bu film.
    --- spoiler ---
    'kader' açısından filme yaklaşmaya çalışırsak; hikaye lola'nın hikayesi ve kaderi lola belirliyor. 3 farklı durumda da hikayenin sonu, manni ile lola'nın tesadüfler karşısında gösterdikleri ya da göstermedikleri öfke'ye göre ve şansa inanıp inanmamalarına göre değişiyor. belirleyiciler şans ve öfke.
    serefsizim bir cinnet her seyi halleder çığlıkları filmin dinamikliğine tam uymuş.

    ilk bölümdeki abartılı bir öfke gösteriyor babasının ofisinde ve şansına tam inanmıyor lola hanım kızımız. manni de öyle. '20 dakika sonra geleceğim' diyen kız arkadaşına güvenmiyor. sonunda lola ölürken yatakta sorgulamalar başlıyor. 'beni seviyor musun?' -tabii gizli soru, seviyorsan neden beklemedin?-
    ikinci bölüm; ne yapmak istediğini bilen bir kadın var fakat bu sefer de hayatı, olması gerekenden fazla ciddiye alıyor. tüm her şeyi riske edecek kadar. herkesin gözü önünde silah çekmesi yakalanmadan çıkması zaten bir mucize. lakin yeterince cömert olmayan hayat, o şansı verirken manni'nin hayatını alıyor. 'ben ölsem ne yapardın?' yeni hikayemizde lola, buna izin vermeyecektir.
    üçüncü ve son bölüm ise, lolamız bir şeyler başarabileceğine olan inancını yitirmiyor ve şansına güveniyor. parası ve kıyafeti uygunsuz olduğu halde giriyor kumarhaneye ve kazanıyor. lola'nın bu şansı, paralel evrende manni'nin şansını da döndürüyor ve film -nispeten- mutlu sonlanıyor.

    lola'nın yolda karşılaştığı insanların hayatını, fotoğraf kareleri olarak gördüğümüz bölümler ise*, hayatın sonsuz olasılıkları karşısında insanın kendi kaderini belirleyebilme yeteneğinin bahse değmeyecek kadar az olduğunu vurguluyor.
    yönetmenin -benim anladığım kadarıyla- film boyunca vurguladığı şey şu: bu karmaşık dünyada hiç fark etmediğiniz halde birbirinizle paralel yaşıyorsunuz ve sonsuz anlamsızlık ve olasılıkta hepiniz eşitsiniz. daha anlamlı bir hayat için, öfkeyle değil ama inançla, şansınıza da güvenerek yolunuza devam edin, elinizden fazla bir şeyler gelmese, hayatın getirileri karşısında sadece figüran olsanız dahi.
    ---
    spoiler ---

    epilogue
    keşke, her şey o pespembe yatak sahnesindeki gibi olsa. zira sürekli koşuyorsun, öfkeyle ve inançla koşuyorsun; gayene ulaştığını hissettiğinde; yüzünde, hayatın sana oynadığı bu kötü oyunun sonrasıdaki şaşkınlık ve elinde ne yapacağını hiç hiç bilmediğin bir çanta kalıyor.


    (tinkebaut - 26 Şubat 2009 17:53)

  • comment image

    o posetin icinde ne var sorusuna ne olacak yapraaam diye cevap verdi mi acaba diye merak icindeyim.guzel film,izleyin,izlettirin.


    (nediyebilirimki - 8 Mart 2010 02:37)

  • comment image

    izledikten sonra ulen bunu yapmayıp şunu yapsaydım ne olacaktı acaba dedirten film
    wish parçası ayrıca güzel


    (wormik - 13 Ocak 2003 00:42)

  • comment image

    bu filmin "und dann" kisimlarini iyi anlayabilmek icin agir cekimde izlemek gerekiyor. biraz zorlarsak babasiyla kizin aslinda cok paralel seyler yasadigini soyleyebiliriz iliskide emin olmak konusuyla ilgili. babasiyla sahneyi paylasan sarisin arkadasimiz beklerken yaslanmaktan bahsediyordu. ona bakarsaniz manni birkac saniye bile bekleyemeyen bir korkakti belki de. yakistiramadik mi azimli lola'ya onu... evet hayran olduk sana, aslansin sen kararli lola; ve haklisin belki de hersey karar vermekten ibaret. fifth element tarzi bir robotsal beynin oldugunu dusunup guveniyoruz sana lola. biraz daha zorlarsak dude where is my car'daki "and then, and then, and then" repligiyle baglanti kurup all about my mother'daki lola'yla ve oradaki kosulsuz sevgi ornekleriyle karsilastirabiliriz bizim sapkali degil ama en azindan kirmizi sacli olan lola'nin sevgisini. penelope kruz (rosa) tanimadigi insanlara yardim etmekten bahsediyordu; ama lola gereksiz laf sarfetmez. aynasi istir kisinin lafa bakilmaz teorisini benimsemistir. bu baglamda tabi ambulansin icindeki sahne de unutulmaz; seyredenlerin ahhh, evet demeleri lazim bu noktada. en azindan kendi kendilerine. ve zorlama baglantilar sadece filmlerin ayni zamanlara denk gelmesinden kaynaklanacaktir elbet ancak paralel zamanlar acisindan nasil bir degisiklikler silsilesine yolacacaktir bu entrinin cok da gerekmedigi sekilde seksenucuncu sirada yerini almasi...bunu bilemiycem ve bilmek de istemiyorum.


    (yummy - 1 Şubat 2003 07:16)

  • comment image

    bu filim aslında kieslowski'nin treni karçırma-kaçırmama üzerine kurulu przypadek'e bi saygı duruşu. hatta witek'in (baş karakter) yatak odası sorgulamaları da girmiş filmin içine. orada kadınlar farklıydı, burda lola merkezinde kayıp kuşak sevgililer çıkmış sahneye. ayrıca przypadek'in ağır atmosferine karşın, hızlı ve olabildiğince iyimser, ki üç "farklı" kadere rağmen ısrarla üçüncüsünü seçiyor seyirci. büyülü postmodern gerçeklik uçup gidiyor.

    söylemezsem çatlarım: manni filimde itin teki. yahu, lolacık sadece bi dalgınlıkla çaldırıyor motosikleti. sen tamı tamına 100.000 mark kaybediyorsun ve bi de kızcağıza çemkiriyorsun. ayrılsınlar. çekilmez bu hödük.


    (asc - 20 Temmuz 2012 05:50)

  • comment image

    70 dakikalık bir eser.

    güzel bir film, tempo düşmüyor.
    yüksek tempo, fakat hep yüksek tempo.
    yani film devamlı aynı aksiyon çizgisinde ilerliyor. bu bağlamda "durağan" dememek için hiçbir sebep yok.

    --- spoiler ---

    manni tam bir götoğlanı. kıza telefonda bağırıp çağırmalar falan.
    100.000 mark'ı kaybedip kıza artistlik yapmalar. amınakodumunpiçi.
    ben lola olsam "seninananıavradınısikerimorospuçocuğu ne bağırıyon?!" diyip suratına kapatırdım.

    ---
    spoiler ---


    (adin ne zenci - 23 Eylül 2012 00:17)

  • comment image

    entry'lere göz gezdirdim, kimse değinmemiş sanırım. spoiler olabilir.

    tamam paralel hayatlar, hikayeler... en ufak ayrıntı birçok şeyi değiştiyor, birine çarpmamız, birine söylediğimiz bir söz, verdiğimiz kararlar bla bla. 3 farklı hikaye görüyoruz, farklı sonları var. ilkinde hatun ölüyor. tamam
    spoiler olduğuna karar verdim. ikincisinde mani denen eleman ölüyor. 2 hikaye kötü sonla bitiyor. 3. hikaye ise daha iyi bitemezdi herhalde.

    soru şu, hatun öldüğü için mi telefonu kapattıktan sonraya sarıyor? ya da sevdiği çocuk öldüğü için. yooğamunakoyım nasıl yapsın onu dediğinizi duyar gibiyim. ya da hatun daha önceki hikayeyi hatırlıyor mu? şu tabanca mevzusu ortamı bok ediyor. ilk hikayede kızıl hatun silahın güvenliğini açmayı bilmezken ikinci hikayede çat diye açıyor. eğer hatırlamıyorsa önceki hikayeyi -hatırlamaması gerekir- nasıl açtı o hedeyi?

    kız hikayeyi save-load ediyor diyenler olmuş. değinilmeyen nokta şu ki, kız load etseydi zaten filmin başında markette motosikleti çaldırmadan önceye giderdi. niye uğraşsın o kadar. hiç sorun olmadan çözerdi ondan sonra. hem bu kadar farklı hikayeler olacaksa, neden 11.40'ta başlıyor hep bu hikaye? hiç mi insaf yok amk al 1 gün öncesine çaldırmasın hatun motosikleti.

    ayrıca cast seçimi başarılı. lola'nın memeleri biraz iri olsaydı, kimse odaklanamazdı filme. hoplayıver çekirge misali zaten yerinde duramadılar, ama küçük oldukları için çok uzağa da gidemediler, biz de düşünme fırsatı bulduk o sırada.

    iyi film, senaryoyu pek düşünmemek lazım, izle geç. meme de yok.


    (signore - 15 Temmuz 2013 21:36)

  • comment image

    iyi bir senaryo,iyi oyuncular ve çok iyi bir tom tykwer filmi.şuana kadar dinlediğim en iyi film soundtracklerinden birine sahip.franka potente'nin söylediği şarkılar da cabası.


    (terebantine - 16 Mayıs 2001 18:44)

  • comment image

    tom tykwer’ın yazıp yönettiği filmin başrollerinde franka potente ve moritz bleibtreu var.

    --- spoiler ---

    hikaye, manni’nin telefon kulübesinde lola’yı araması ile başlıyor. elmas ticaretinden alınan bir para var ve test amaçlı para manni’ye veriliyor, asıl patron geri alacak, manni’nin demesine göre 20 dk sonra.

    ancak parayı alıp metroya binen manni polisleri görünce ortada hiç sebep yokken heyecan yapıyor, * psikoza girip trenden çıkıyor, parayı içerde unuttuğunu hatırlayınca geri dönmek istiyor ama polis şüphelenip tutukluyor, trendeki evsiz adam da çantayı alıyor. hikayenin giriş bölümü bu şekilde aktarılıyor seyirciye.

    gelişmede ise 20 dk içinde 100.000 mark’ı patrona teslim etmek gerekiyor ama manni’de para yok. patron öldüreceği için lola 100.000 mark bulmak için hemen evden çıkıyor. bu evden çıkış da üç farklı biçimde anlatılıyor. böyle olsaydı böyle olurdu, 1 saniyeyle hayat değiştiden ziyade paralel hayatlardaki seçenekler gibi sunuluyor. birinde evlatlık olduğunu öğrenen lola parayı bulamadan ve geç kalarak manni’nin yanına gittiğinden manni son çaresi olan süpermarket soygununu başlatmış ancak sonu iyi bitmiyor, lola polis kurşunu ile ölüyor, buradan yatak sahnesine geçiliyor. lola, manni’ye beni ne kadar seviyorsun, nasıl eminsin beni sevdiğine, başkası olsa onu da severdin, benim özel yanım ne gibi sorular soruyor, bu, beni seviyorsan beni beklerdin olarak yorumlanabilir.

    diğerinde lola babasının bankasından silah zoruyla para çalıyor ve her ne kadar polis orayı kuşatmış olsa da, lola çıkmadan silahı attığı için sıradan insan muamelesi görüyor ve polis onu uzaklaştırıp sözde asıl hırsıza anons yapıyor. lola parayı yetiştiriyor ancak manni’ye ambulans çarpıyor ve yatak sahnesi geri geliyor, bu sefer manni, lola’ya ben öldükten sonra hemen beni unuturdun, ne yapardın ben ölsem gibi soruyor, lola da ölmene izin vermezdim diyor ve sonuncu olayda lola kumarhaneye gidip rulette 2 kere 20’ye bahis oynuyor ve parayı kazanıyor, bu sırada manni de kör kadın sayesinde parasını alan evsizi buluyor. ardından koşup parasını alıyor, patrona teslim ediyor. lola’nın kazandığı da yanlarına kar kalıyor. bu arada olaylar anlatılırken 3 4 kişinin de gelecekteki yaşamlarına dair fotoğraflar gösteriliyor, 3 olayda da farklı hayatları oluyor, burada da paralel’e göz kırpılmış.

    lola’nın saçı, telefon ve arabaların kırmızı olması, manni’nin telefon kutusunun, supermarket’in ve tramvay’ın sarı olması tehlike renklerini gösteriyormuş.

    franka potente saçını 7 hafta yıkamamış, çünkü kırmızı renk hemen soluyormuş.

    son sahnede ambulans’taki araba kazasında yaralanan motosikletli adam, filmin başında lola’nın motosikletini çalan adamdır.
    ---
    spoiler ---


    (feritezgi - 5 Haziran 2014 00:26)

  • comment image

    gecen hafta annemle birlikte izledigim, canim annecigimin filmi izlerken uyuyakalmasi sonucu ara sira uyanip "hala mi kosuyo bu kiz?" sozleriyle beni koparttigi, "oyundan sonrasi oyundan oncedir" yargisinin anlamlandirildigi ilginc film.


    (mustearen - 5 Şubat 2006 22:49)

Yorum Kaynak Link : lola rennt