Süre                : 1 Saat 57 dakika
Çıkış Tarihi     : 30 Mart 2018 Cuma, Yapım Yılı : 2018
Türü                : Komedi,Drama
Ülke                : Türkiye
Yapımcı          :  Karacelik Film Yapim
Yönetmen       : Tolga Karaçelik (IMDB)
Senarist          : Tolga Karaçelik (IMDB)
Oyuncular      : Tolga Tekin (IMDB)(ekşi), Bartu Küçükçaglayan (IMDB)(ekşi), Tugce Altug (IMDB), Serkan Keskin (IMDB)(ekşi), Hakan Karsak (IMDB)(ekşi), Ezgi Mola (IMDB)(ekşi), Ercan Kesal (IMDB)(ekşi), Günes Zahid (IMDB), Necat Bayar (IMDB), Bedir Bedir (IMDB), Emrullah Cakay (IMDB), Lea Faßbender (IMDB), Sebnem Hassanisoughi (IMDB), Zeki Kahveci (IMDB), Mustafa Kirantepe (IMDB), Mucahit Kocak (IMDB), Gulcin Kultur Sahin (IMDB), Murat Saglam (IMDB), Ali Semi Sefil (IMDB), Cihat Suvarioglu (IMDB), Seda Turkmen (IMDB), Isabella Vinet (IMDB)

Kelebekler (~ Butterflies) ' Filminin Konusu :
Birbirlerinden uzakta yaşayan ve birbirlerini pek tanımayan üç kardeş, astronot Cemal (Tolga Tekin), aktör Kenan (Bartu Küçükçağlayan) ve öğretmen Suzan (Tuğçe Altuğ), 30 yıldır görüşmedikleri babalarından gelen telefonun ardından köylerinde yeniden bir araya gelirler. Geldiklerinde babalarının öldüğünü ve köye kelebeklerin geldiği dönemde gömülmek istediğini vasiyet etmiştir. Bir süre daha köyde durmak zorunda kalan kardeşler, bu sürede hem birbirlerini hem de babalarını daha iyi tanımaya çalışacaklardır. Kelebekler filmi, 2018 Sundance Film Festivali'nde Dünya Sineması kategorisinde Büyük Jüri Ödülü'nü kazandı. Türkiye'de ilk olarak 30 Mart 2018'de gösterime giren film, 3 Ağustos'ta yeniden izleyicilerle buluştu.

Ödüller      :

Sundance Film Festivali:World Cinema - Dramatic
!f İstanbul Uluslararası Bağımsız Filmler Festivali:National Competition


  • "karısının intiharı sonrası evlatlarını reddetmiş, köyde tek başına yaşayan bir babanın vasiyetinden ne beklenebilir ki: borç. bu kara mizah değildir, bu gerçekliktir. harika bir detay."
  • "çooook güzel film be! “allah lükstür, lüks!”"
  • "tolga karaçelik türk sinemasının yıllardır akan çatısını onarmış. şimdi ona bi 500 lira borcumuz var."




Facebook Yorumları
  • comment image

    tolga karacelik'in son projesi. ayni zamanda kultur bakanligi tarafindan destege layik bulunmamis film. demek ki cok daha layik islere imza atacak bu sene turk sinemasi. gercekten heyecan verici!

    zamanla gelen edit: sundance'i alip kultur bakanligina hediye etti. saka saka odulu alirkenki youtube linkini gondermis kendilerine. "bu size yeter" kabilinden.

    1 sene sonra gelen edit: sarmasik'tan sonra citayi daha da yukari koymus film. gidin izleyin. daha ne diyim.


    (brkylmz - 18 Şubat 2017 22:22)

  • comment image

    kültür bakanlığının bütçe vermeye gerek görmediği film. ve o film dünyanın en prestijli bağımsız film festivali olan sundance film festivalinde en iyi film ödülünü alıyor. şaka gibi ülkeyiz yemin ediyorum.


    (viktor mancini - 28 Ocak 2018 12:03)

  • comment image

    ayşe arman: peki bu filmin için bir ilham kaynağın var mı?
    tolga karaçelik: – var. mazhar.

    o kim?
    – mazhar candan. benim amcamdı. şairdi. dokuz yaşındayken ‘odysseia’i sevdirdi bana. heredot’un anlattığı, bilmediğimiz krallıklarda dolaştık beraber. kafka okuduk birlikte. 11 yaşındayken mayakovski ve yesenin ile tanıştırdı. 11 yaşında bir çocuğun yesenin’in kendi kanıyla son şiirini yazdığını falan bilmesi çok sağlıklı şeyler değil. hayatımı karmaşıklaştıran insandı. ama aynı zamanda güzelleştiren… kendimi bildim bileli hep, “bu sene son senem!” derdi. yirmi küsur sene, “bu sene son senem!” dedi. küçükken korkardım ölmesinden. sonrasında hep gülerek dinledim bu cümleyi çünkü o hiç ölmezdi. o ölmezdi, ben gülerdim. ama sonra bir gün öldü… ve ben inanamadım.

    sonra?
    – bir altı ay sonra dayım çağırdı. “mazhar’la oturuyoruz, gel” dedi. bir balıkçıdalarmış, gittim, özlemiştim onları. oturdum dayımın karşısına, yanındakine baktım. mazhar değil, hasan’mış! meğer o bana hasan demiş, ben mazhar anlamışım! o an dank etti, mazhar’ın öldüğü… oradan kalktım, eve geldim. ilk defa mazhar için o gün ağladım. o gün düşünmeye başladım ölümü. sevdiğim herkesin suratını getirdim gözümün önüne. hepsine, “bu sene son senem” dedirttim ve hepsini kafamda hasanlar köyü’ne gönderdim. herkesin ölmek için gittiği, herkesin öleceğinin bilindiği hasanlar köyü böyle oluştu, kendi karakterlerini de beraberinde getirdi.

    ölümü ti’ye alan bir hikâye mi anlatıyorsun bize?
    – şöyle diyelim… otuz beş yaşındaydım. ölümden çok uzakta hissediyordum kendimi. hâlâ ondan güçlüyken, onun karakter olduğu ama ana hikâye olacak kadar önemli olmadığı bir komedi yazmak istedim. senaryomun ilk taslağını da işte mazhar’ın öldüğünü idrak ettiğim o gece yazdım. mazhar’ın cenazesinde, “mazhar için bir şeyler söyle” dediler. “hep yeraltı şairi olmak isterdi, sonunda oldu!” dedim. kimse gülmedi, bence çok komikti. eminim mazhar oradaydı ve çok güldü. bu filmi de mazhar gülsün diye yazdım.

    kaynak


    (su nanesi - 25 Mart 2018 00:37)

  • comment image

    uzun uzun filmden bahsetmeyeceğim, gidin görün harikaydı demeyeceğim, sarmaşık’tan çok farklı bi yerde demeyeceğim
    (bkz: tolga karaçelik) yönetmen “insanlar kendini iyi hissetsin istedim” diyor ya, ben ne hissettim onu yazacağım sadece.

    --- spoiler ---

    yıllar önce sevgilim beni aniden terkedip gittiğinde annem;
    “siz hep mutlu olun istiyorum, kimse sizi üzmesin istiyorum” dedi ve ağladı. ilginçtir ki, şu hayatta annemin bana söylediği tek güzel , tek içten söz budur. hep aklı karışık, kronik depresif bi kadının çocuğuyum ben. benim varlığım bile onu mutlu edemedi, etmiyor.

    filmi izlerken o anı, o cümleyi hatırladım. sonra birden “annesinin birtanesini kimseler üzmesin” çaldı. bu film benim için, aile olamamak, yine de ayakta durmak, kendini iyileştirirken ömrünün geçmesi demek.
    şu toplumun en küçük birimi; aile. ben onu bile başaramadım, demek.
    suzan gibi, burası önceden beri ağrıyan ama sonradan farkeden kız çocuklarının hikayesi.
    ---
    spoiler ---


    (ekmeksizyeme - 31 Mart 2018 20:31)

  • comment image

    her şeyden önce sinema tarihindeki başarılı yol filmleri arasına kendini eklemeyi başarabilmiş filmdir.

    yol filmiyse her türlü peşinden sürükler. hele böyle başarılı bir örneğiyse ne ala.

    --- spoiler ---

    filmde özellikle hasanlar'a gelince başlayan müthiş bir kanıksamışlık / kanıksayamama hali sağdan soldan fışkırıyor. karakterlerin kendi durumlarını 30 yıldır aşamaması, içlerinde büyütmesi, bunu her hallerine ve her diyaloglarına sıkıştırması bir yana, 30 yıl sonra gelişlerini, ölümü, patlayan tavukları, astronot kıyafetini ileri seviye bir rahatlıkla karşılayan köylüler bir yana.

    esasen filmde muhtarın karısından gelen bir replik de bunu çok güzel özetliyor. yüz binlerce kelebeğin yılın belli bir döneminde köye gelmesi, muhteşem bir görsel şölen yaratarak yitip gitmeleri, mevsimsel bir çağa geçişin habercisi olmaları, ancak köy ahalisinin bu şöleni kapıyı pencereyi kapatarak karşılaması. böyle bir doğa olayını ileri derecede kanıksamış olmaları...

    ve tabii ki muhteşem finali...

    bahsini ettiğim 30 yıllık mücadele, hayat ilerlerken karakterlerin içlerinde bir türlü ilerletememeleri köyde yaşanan her olayda, görülen her şeyde bir işaret, bir sembol, bir bağlantı kurma ve bunu kendi ilişkileri üzerinden yorumlamaları önce onlarda, sonra seyircide bir sonuca ilerleme, bir şeylerin çözümlenmesi ve ileriye yönelik bir ışık beklentisi yarattı sürekli.

    ama sonuç ağacın altında gerçeklerle bir kez daha yüzleşince girilen gülme krizi...

    herkes kafasında bir şeylerle mücadele ederken aslında zamanın ilerlemiş olması. ilerlemekte ısrarcı olacağının değişmez bir gerçek olduğu ve esas ilerlemenin aslında bu olduğu gerçeği...

    ---
    spoiler ---


    (aranan hayvan - 1 Nisan 2018 22:18)

  • comment image

    17 sene öncesinden neden açtığımı hiç hatırlamadığım bu başlığa tekrar dönmemi sağlamış film.

    ana akım sinemaya karşı değilim, bkm filmleri, recep ivedikler, arif ışıklar tabii ki olsun.

    olsun ki böyle farklı işler parlasın aralarından.

    çoğunluk sevmez böyle filmleri, cenazede dini sorgulayan imamı izlerse taş yağar kafalarına..

    ama en azından siz gidin görün ki, hem eğlenin hem de gişesi olsun, para kazansın, yenileri çekilebilsin.


    (michael jackson - 3 Nisan 2018 05:09)

  • comment image

    --- spoiler ---

    karısının intiharı sonrası evlatlarını reddetmiş, köyde tek başına yaşayan bir babanın vasiyetinden ne beklenebilir ki: borç. bu kara mizah değildir, bu gerçekliktir. harika bir detay.
    ---
    spoiler ---


    (okanlash - 3 Nisan 2018 10:37)

  • comment image

    tolga karaçelik'in her haliyle sinemaya aşık bir insan olduğunu görebiliyorum. bir insanın sevdiği işi yaptığında nasıl göründüğünün kanıtı gibi resmen. o yüzden filmle ilgili yapacağım bazı eleştiriler beni biraz üzüyor.

    aslında film bağımsız bir filmin sahip olması gereken her şeye sahip, zaten o yüzden ödüle layık görülmüş. çok da sevindirici bu.
    ama filmde bir aksaklık var. bartu küçükçağlayan dışındaki herkes bağıra bağıra rol yapıyor. absürt komediye sonuna kadar varım ama "kafamda bir sürü espri var hepsini koyayım" gibi olmuş bu. keşke bir kısmını sonraki filmlerine saklasaydı.

    bu tür filmlerin bir matematiği vardı. yapıyı kurarsın ki burada dağılmış aile fertleri, onları bir arada tutacak sebepler verirsin, sonra başlarına bir takım saçma şeyler getirirsin (eğer yol eklersen ekstra tatlı olur. bu filmde de var), bu sırada seyircinin kafasında sorular oluşturursun ve finalde düğümü çözer veya seyircinin kendi yorumunu katacağı alternatifli sonlar sunarsın. bol bol kahkaha, arada da biraz gözyaşı olur. şu an aklıma gelen en iyi örneği de little miss sunshine mesela. tıkır tıkır işler film.
    kelebekler işlemiyor. sık sık tekliyor.
    bartu küçükçağlayan'ın hayat verdiği rol hariç karakterlerin hepsi aşırı abartılı. aslında bartu'nun şansı da kendine çok benzeyen bir tipi oynaması. ama hakkını yemeyelim çok çok iyi bir oyuncudur. keşke saçma dizilerde oynamasa. çoğunluk'taki performansı harikadır. hala her sahnesini hatırlarım.
    ama kız kardeş, onun kocası, masadaki garson, abi, imam, muhtar ve hatta tüm köy "biz şu an setteyiz ve şimdi size oyunumuzu oynayacağız" der gibiydi. ne karakterlerin neden öyle olduğunu anladık, ne ailenin dağılmasındaki asıl sorunun sebebini öğrendik, hatta hepsini geçiyorum bu insanları bir araya getiren asıl motivasyon bile net değil. (final sahnesini hiç söylemeyeceğim, izlememiş kabul ediyorum)
    parçalanan ailenin dramını geçiremiyor bize. ama komedisi işe yarıyor, gülüyorsun bol bol. sırf bu yüzden bile gitmeli insanlar. daha da önemlisi tolga karaçelik yine film çeksin diye gidilmelidir filme. çünkü belli ki çıkacak bir şeyler, dediğim gibi sinemayı çok seviyor. bir insan bir şeyi bu kadar severse ondan eninde sonunda çok iyi bir iş çıkar.
    bana göre bu kelebekler değil.

    böyle hissetmemin bir sebebi kelebekler'den çıkıp 20 dakika sonra ingmar bergman'ın güz sonatı filmine girmiş olmam da olabilir. aile kavramının çöküşü öyle kusursuz işlenmişti ki ondan sonra kelebekler tom ve jerry gibi kaldı.
    arada söyledim ama yine söyleyeyim filme gidin, sinemada izleyin.
    gitmeden önce neyle karşılayacağınıza hazırlık olması açısında şu röportajı da okuyabilirsiniz. bartu soruyor tolga yanıtlıyor. tıpkı filmdeki gibi biraz dağılmışlar.


    (pul - 9 Nisan 2018 14:19)

Yorum Kaynak Link : kelebekler