• "fringe dizisindeki observerleri alıp üstüne film çekmişler gibi duruyor."
  • "(bkz: saatleri ayarlama enstitüsü)"
  • "türkiye'de "kader ajanları" olarak gösterime girecektir. helal olsun çok güzel isim bulmuşlar... yalnız "selvi boylum al yazmalım" olarak da çevirebilirlerdi sanki..."
  • "annem haklıymış; gece altına işersen melekler yanına gelmez. nasıl olur da bir kadın nikahında topuklu ayakkabı giymez? yaldır yaldır koşacağını mı öngördü?"




Facebook Yorumları
  • comment image

    türkiye'de "kader ajanları" olarak gösterime girecektir. helal olsun çok güzel isim bulmuşlar... yalnız "selvi boylum al yazmalım" olarak da çevirebilirlerdi sanki...


    (forrestgump - 24 Şubat 2011 21:01)

  • comment image

    darkcity ile alakası yok. filmi bu akşam (perşembe) istinyepark'taki özel gösteriminde izleme şansım oldu. gayet güzeldi. fringe'in gözcülerini, matrix'in arka-kapılarını andırsa da baştan sonra seyri akıcı hoş bir film olmuş. artı "kader ajanları" ismi de hiç sırıtmıyor, gayet amacına hizmet ediyor. film sadece yeterince karanlık değil. hani p.k. dick duyunca insan biraz karanlık atmosfer bekliyor ama onun yerine "aman tanrım" tadı var. sıcak yani...

    yalnız öngösterim de ne özenliydi öyle. içkiler, meyva suları, aparatif kanepeler, filme girerken bedava mısırlar vs vs vs.. ama yeterince sağlam ajanları yokmuş ki ben bunlara kız arkadaşım da dahil kaçak olarak dahil olabildim...


    (matrix - 4 Mart 2011 00:09)

  • comment image

    sıkmadan ilerleyen, temelde aşk filmi diyebileceğimiz ama etrafına matrix, wanted, gibi filmlerden baharatlar serpiştirilmiş film.
    sonu ve bazı bölümler biraz yavanmış gibi gelse de, vizyondaki diğer filmlere göre öncelik tanınabilir.

    hatta şöyle söyleyeyim,
    eğer sinemaya gittiğinizde önünüzdeki afişlere bakarken kız arkadaşınızın gözü aşk tesadüfleri sever, ya sonra gibi filmlere kayıyorsa ve bunalacağınızı hissediyorsanız bu film kurtarıcınız olabilir.


    (callejee - 4 Mart 2011 20:58)

  • comment image

    bir philip k. dick uyarlaması olmasıyla beraber, büyük usta isaac asimov'un resmen yalayıp yutarak okuyup ardından bir daha ve bir daha okuduğum müthiş romanı the end of eternity ile de paralelikler taşımakta kanımca. olaya kabaca ayarmatik (bkz: adjustment) amcaların gözünden bakınca yani. ya da, aslında pek değil gibi sanki... neyse, kitabı okuyanlar bilir ve anlar ne demek istediğimi.

    bu arada; ben filmi beğendim, baya bi beğendim hem de. henüz izlememiş olanlar burada okuduklarını pek sallamayıp filme bir şans vermeliler bence.


    (sierra leone - 19 Mart 2011 13:19)

  • comment image

    yüksek iq* sahibi, nasa terk, akademi jürisinden bozma sözlük yazarları arkadaşların bariz bir şekilde "bakın ben çok zekiyim, iq seviyem en az 90 ama kendimi geliştirmeye müsaitim. ne kadar zekiyim demiş miydim? pardon bir an farketmediniz sandım" mesajı vermek için bok attığı film. yav arkadaş sen neymişsin böyle. neden harcanıyorsun buralarda. amına koyum sanki maskeli beşlerden bahsediyor dalyarrak.


    (cemtakifriedchicken - 1 Temmuz 2011 12:22)

  • comment image

    her romantik filmin içine fazlaca kurgu karıştırılması gerektiğini gösteren film. bugüne kadar izlediğim en iyi ilişki temalı filmdi diyebilirim.

    her şeyden önce akışı mükemmel. filmin başlaması ve bitmesi arasında yaklaşık 100 dakikalık bir süreç var ama hayatınızın en hızlı geçen 100 dakikalarından birisi olabilir. bu tür filmlerin genel sorunu olan, belirli bir bölümünde yavaşlayıp, olayların çözümüne kadar geçen sıkıcı bölüm minimum seviyelerde tutulmuş. baş adamımız kendini alkole vermiyor, sokaklara vurup avare avare dolaşmıyor, sulara isim yazmıyor. bunun en büyük sebebi de hikayenin oturtulduğu ve gayet sağlam kotarılmış kurgu. açıkçası filme başlarken beni bu kadar içine çekebileceğini tahmin etmiyordum. sağlam filmler arşivimde ve en önemlisi bunların arasında ayrı bir yeri olan, ''mutlu eden filmler'' kategorisinde baya üst sıralarda yer buldu.

    oyuncu kalitesi bakımından gayet üst düzeyde olduğunu söyleyebiliriz. alan rickman gibi hem sesine, hem de oyunculuğuna hasta olduğum aktörlerden terence stamp bu filmde de ön plana çıkmayı başarmış. bu adam yıllanmış şarap gibi, her izlediğim filminde biraz daha hayranı oluyorum. matt damon klasik koş, yakala, hopla, zıpla, boyun kır rollerinden uzakta da ne kadar başarılı olduğunu bir daha gösteriyor. gerçi arada bir iki adamı tartaklamadan duramamış ama yine de ajanımsı rollerden uzaklaştığı her filminde olduğu gibi burada da çok başarılı. emily blunt ise tek kelime ile güzel. filme estetik katan unsur olmuş ve bu kadar kaslı bir filme tek başına kıvrım veren oyuncu olmuş. çok yakışmış.

    --- spoiler ---

    filmi izlerken gerçek manada acı çektim. tırnaklarımı yedim, bitirdim. hayatının hatunu ile karşılaşan adamın peşini bırakmayan zıkkımlar bana gerçek manada çile çektirdi. kurgu olsa bile aslında hayatın çok içinde bir durum. şöyle tasvir edeyim: otobüste yolculuk ederken kaldırımda yürüyen o kızı görürsünüz ya(ya da duruma göre oğlanı), siz de kafanızı kör açıya kadar çevirme hissi yaratan, ah be çektiren, işte filmin kısa özeti bu. ya kafanızı öne çevirirsiniz ve otobüsün sizi götüreceği yere razı olursunuz veya otobüsü durdurup aşağı atlar ve şansınızı denersiniz. gerçi filmdeki durum otobüsü durdurmak kadar basit değil ama o da film hilesi artık, idare edin. sonuç itibari ile çok eğlenceli olmuş.

    ---
    spoiler ---

    her durum, her ruh hali için tavsiye edebileceğim bir film. karalar da bağlamış olsanız, bira-mısır eşliğinde de izleyecek bir şey arıyorsanız, adresiniz bu film. hem de mutlu olma garantili!


    (kon - 4 Eylül 2011 16:19)

  • comment image

    annem haklıymış; gece altına işersen melekler yanına gelmez.

    --- spoiler ---

    nasıl olur da bir kadın nikahında topuklu ayakkabı giymez? yaldır yaldır koşacağını mı öngördü?

    ---
    spoiler ---


    (seyduna sahrud - 10 Aralık 2011 00:25)

  • comment image

    kült değil, klasikleşmeyeceği de aşikar. fakat bu film kötü değil. sıkıcı hiç değil. ben keyifle izledim ve eğlendim. pazar günümü fazlasıyla keyiflendirdi.
    yok "onun busuna benziyor", yok" şunun şusuna benziyor" diyenler; her tarafta subliminal mesajlar arayan sefer darıcı gibisiniz. evladım bir şeyi bir şeye benzetmek istedikten sonra benzetirsin. yok matrix'miş, yok bilmemneymiş, yok movie makerla yaparmış. yap da izleyelim beyim.


    (waryemez - 5 Şubat 2012 19:28)

Yorum Kaynak Link : the adjustment bureau