• ""insanlarla fareler hiçbir zaman hayallerini gerçekleştiremezler" sözüyle en duygusuz insanın bile içini sızlatabilecek kitap"
  • "nedendir bilinmez bana hep şu sözü hatırlatan roman:(bkz: ayı yavrusunu severken öldürürmüş)"
  • "umut sarıkaya tarafından yazılsaydı ismi "elinin ayarını skiim" olacaktı. bkz. uykusuz sayı:2010/06"
  • "the green mile'a ilham kaynağı olmuş gibidir kanımca."
  • "izmir milli eğitim müdürlüğü kitapları inceleme ve değerlendirme komisyonu tarafından kitabın bazı bölümleri sakıncalı bulunarak çıkartılmış."
  • "john steinbeck'in belli bi yas doneminde okunmasi gereken eseri.. ayrica yazarin diger eserlerinin de okumasini gerekli kilan yegane sebep.."
  • "insanın değerinin, gerekirse insanı öldürerek korunabileceğini çarpıcı ve dokunaklı bir şekilde anlatan steinbeck romanı."




Facebook Yorumları
  • comment image

    "insanlarla fareler hiçbir zaman hayallerini gerçekleştiremezler" sözüyle en duygusuz insanın bile içini sızlatabilecek kitap


    (muriel - 7 Kasım 2007 23:08)

  • comment image

    bu novella’nın adının da robert burns’ün 1785 tarihli “to a mouse, on turning her up in her nest with the plough” (bir fareye, onu yuvasında sabanla ters çevirmek hakkında) şiirinin bir dizesine gönderme olduğunu hatırlayalım, şöyle ki:

    the best-laid schemes o' mice an' men
    gang aft agley,
    an' lea'e us nought but grief an' pain,
    for promis'd joy!

    farelerin de insanların da en iyi düşünülmüş planlarının çoğunlukla yolunda gitmediğini, vaad edilmiş mutluluk yerine geride sadece acı ve yas bıraktıklarını ifade etmektedir bu dizelerde burns; ki george ve lennie’nin para kazanmak, küçük bir çiftlik satın almak, bir yerde amerikan rüyası’nı gerçekleştirmek gibi tasarılarının nasıl yavaş ama kesin bir şekilde paramparça olduğunu simgelemesi bakımından hoş bir seçimdir bence bu başlık. steinbeck geçici olarak something that happened koymuştur hikayesinin adını, -küçük, sıradan adamı anlattığını, yaşananların önemsizliğini vurgulamak için bir ihtimal-, ama yakın bir arkadaşı onu burns’ün şiiriyle tanıştırmış, edebiyatın isimsiz kahramanlarından biri olmuştur bu şekilde.
    böyle adlarıyla bir başka edebi esere gönderme yapan, hemingway klasiği for whom the bell tolls (çanlar kimin için çalıyor) ve huxley klasiği brave new world (cesur yeni dünya) geliyorlar aklıma: ilki john donne’un no man is an island diye başlayan ve “and therefore never send to know for whom the bell tolls; it tolls for thee” diye biten şiirine; ikincisi shakespeare’in the tempest’ında miranda’nın gördüğü garip insanlar karşısında babasına “o brave new world, that has such people in it!” demesine istinaden…


    (lacrima - 13 Eylül 2002 13:32)

  • comment image

    sonunda en acı verici olan sahnenin, yapılması gereken en doğru hareket olduğu roman...

    --- spoiler ---

    candy'nin yaşlı köpeğini kendi öldürmeyip başkasının öldürmesine izin vermesinden sonra yaşadığı pişmanlığı, george yaşamayacaktır. bu açıktır. ama artık kimsesizdir ve hastadır o, hem de çok.

    "kimsesi yoksa delirir insan. kim olduğu hiç önemli değildir, yeter ki yanında biri olsun. inan bana, insan fazla yalnız kaldı mı, hastalanır."

    ---
    spoiler ---


    (ozito - 16 Mayıs 2009 20:31)

  • comment image

    tuhaf bir biçimde temasının ''dostluk, fakirlik ya da küçük umutlar'' olmadığını düşündüğüm dünya klasiği roman. bana öyle geliyor ki ortada gayet ustaca kurulmuş bir ironi var. lennie gibi aygır kılıklı bir insanın fareler ve tavşanlar gibi yumuşak yaratıkları sevmesi...cebinde sakladığı fareyi sevmek isterken boynunu kırıp öldürmesi...bence vahşi kapitalizmin imgeleri bunlar. kapitalizmin alıp başını gittiği bu yıllarda doğa yok ediliyor, doğanın üzerinde hakimiyet kuruyor insanoğlu. onu öldürüyor bir anlamda.


    (as melancholic as empyrium - 27 Eylül 2009 16:04)

  • comment image

    (bkz: sanayi devrimi)

    --- spoiler ---
    george ve lennie birbirini tamamlayan iki ana karakterdir. birisinin eksiğini diğeri kapatır.
    lennie kuvvetli, fakat aptal olduğu fiziksel gücü simgeler.
    george çelimsiz, fakat zeki olduğu için aklı simgeler.
    ikisi birleşerek mükemmeli oluştururlar.
    fakat eserin sonunda george un lennie yi öldürmesiyle,
    sanayi devriminden sonra zeka nın fiziksel güçten üstünlüğünün kabul edildiği verilmeye çalışılmıştır.
    ---
    spoiler ---


    (attacker - 13 Şubat 2010 20:26)

  • comment image

    steinbeck'in bu eserde lennie ile geniş, büyük fakat bir o kadar da güçsüz halk topluluklarını, george ile de tıfıl ancak halkın beynini uçurabilecek kudrete sahip devlet sistemini simgeleştirmeye çalışıp çalışmadığı tartışma konusudur.


    (sui - 12 Aralık 2002 12:56)

  • comment image

    atsan atamazsın, satsan satamazsın, döversin,söversin fakat kader arkadaşını ölene kadar bırakamazsın. arkadaşın her ne şekilde ve biçimde olursa olsun...

    insana yaşama gücü ve isteği veren en önemli şey hayallerdir. hayallere erişmek uğruna, zorluklar insan için heyecan verici maceralardır. hayallere ulaşmak içinse para şarttır.

    iyi insan olmak için zeki olmaya gerek yoktur, tersine zeki insanların geneli de iyi değildir.

    yıllar yılı kahrını çektiğiniz,bin bir zorluklarına katlandığınız kişiye zarar verecek tek kişi gene sadece siz olmalısınız. aksi taktirde söz konusu beladan başkası tarafından kurtulmanız size huzur vermez.

    insan yalnız yaşayamaz. duygularını,yaşadıklarını anlatacağı en basitinden başka bir beşere muhtaçtır her zaman.

    sağlam bir zekanın kontrolünde olmayan olağanüstü kuvvet hiçbir işe yaramaz.


    (yassayf - 6 Temmuz 2011 00:17)

  • comment image

    kısa süreli uçak yolculuğu için çok uygun bir kitap. uçuş saatini beklerken başlarsınız. uçakta devam edersiniz. kitabın sonuna geldiğinizde hostes yemek servisi yapıyordur. bir şey isteyip istemediğinizi sorar. son sayfayı da bitirip kitabın kapağını kapatır ve yaşlı gözlerle hostese dönerek evet istiyorum dersiniz. "bana küçük tavşanları anlatır mısınız?"


    (jamesjersey - 20 Temmuz 2011 11:02)

  • comment image

    küçük bir çocukken kitap okumaktan nefret ederdim. okuyanlardan da pek haz etmezdim. buna sebebiyet veren şeyler ; yok yere evde duran yüzlerce britanica ansiklopedileri, hiç istemediğim halde zorla okutulmak istenen salak kitaplardı. örneğin çocuk kalbi isimli kitabı okurken kusuyordum, şeker portakalı isimli zeze denen elemanın yaşadıklarını çok yapmacık buluyordum. kitaba falan küsmüştüm kısaca. bu kitabın bende yeri çok ayrıdır. liseye başlamadan önce hayalleri babası tarafından alınmış bir elemanın, iyiden iyiye kendini kaybettiği dramatik bir ortamda kendimi odama kapatmıştım. yazıyordum sürekli bir şeyler fakat bilgisayara değil, elime kağıt kalem almıştım. pencereden çatıya konan kuşlarla aramdaki farazi diyalogları, yolda sabahın 5:30'unda işe gitmek için koşuşanlarla aramda geçen ve hiç olmayacak sohbetleri... derken sürekli yazmam ve yalnızlığımdan ötürü, vakt-i zamanında kütüphanemde bulunan ve tesadüfen yan yana gelmiş 3 kitabın en başında duruyordu of mice and men. tabi türkçe çevirisi, fareler ve insanlar duruyordu. ilk 3 kitapla okumayı sevecek, kaderin garip bir tesadüfü 5 kitapla da edebiyata feci ilgi duyacaktım.

    açıp okumam ve bitirmem 3 saatimi almıştı hiç unutmam. ardından okuduklarım ise oliwer twist ve robinson crusoe'du. diğer 4 ve 5. kitap ise sol ayağım ile yaşlı adam ve deniz'di. o acıtasyona dayalı şeker portakalı'nda ıkına ıkına kitabı okumuş ben, oliwer twist'i okurken kendimi oliwer twist olarak buluvermiştim. çünkü samimiydi, çünkü gerçekçi ve yaşanmış olmasa bile yaşanmış kadar gerçekti. sokakta gördüklerim, yaşadıklarım, arkadaşımdı lan oliver twist. jakoben ve elitist şeyler beni çekmiyordu çünkü ben gerçektim, hayal dünyasında yaşamıyordum. küçük yaşta menenjit geçirdiği için akli dengesi büyük ölçüde bozuk olmasına rağmen hepimizin neşe kaynağı olan kuzenimi getirmişti aklıma lennie. o yüzden tanıyordum onu ve seviyordum. gerçekti o. keza george da büyük orospu çocuğuydu. başından sonuna kadar hiç sevmemiştim george'u. kaderin bir cilvesi olarak, ilk okuduğum ciddi kitaptır ve belki de ilk olarak bu kitabı okumasam edebiyattan, kitaptan nefret ederek yaşayacaktım. yazacaktım, lakin okumayacaktım. iyi ki okumuşum ve iyi ki çıkmış karşıma bu kitap. john steinbeck'i de taşağından öpmek gerek, büyük adamdır.

    okumayanın çok şey kaybedeceği, 1992 yapımı malkovich'li olan versiyonunu da izlemeyenin oyunculuk nedir bilemeyeceği bir eserdir. kitabı da filmi de aynı güzellikle olan nadir sanat şahaserlerinden biridir. kısa ve özdür, söylenmesi gereken şeyleri, anlatması gereken şeyleri sıkmadan ve dolaylamadan, kasmadan ve yormadan anlatır. okursunuz, izlersiniz. kendinizden bir şeyler bulur, ağlarsınız. lennie'ye üzülür, lennie'yi bağrınıza basasınız gelir.


    (hayrullah amazingogullari - 23 Şubat 2012 04:29)

  • comment image

    benim için camus'nun yabancı, kafka'nın dönüşüm, juan rulfo'nun pedro paramo ve marquez'in kırmızı pazartesi adlı yapıtlarıyla birlikte en kısa ama en derin roman olan bu yapıt için "gayri-ahlaki" uyarısı yapılmış, hem de açık görüşlü olarak bilinen memleketim izmirde.

    kendi deneyimimden hareketle bu müstehcenlik konusunda bir iki laf etmek isterim. belki cidden müstehcen ifadeler yer alabilir, ama romanı iki kez okumuş ve şu an 28 yaşına girmekte olan biri olarak hafızamı ne kadar zorlasam da aklıma dostluğun, dost sahibi olmanın önemi dışında bir şey gelmiyor.

    bu romanda ciddi ciddi cinsel bir uyarı hisseden varsa bir agnostik olarak en yakın camiiye gidip freud'a saatlerce rahmet okumak istiyorum. çünkü bu romanı müstehcenlikle suçlamak ancak freudyen bir çaba gerektirir.

    (bkz: iğrençsiniz ibneler)


    (kafkaesque - 2 Ocak 2013 17:20)

  • comment image

    şu aşağıdaki muhterem zevattan oluşan komisyon tarafından liselerde okutulmaması istenen kitaptır:

    mehmet ceran, izmir milli eğitim şube müdürü

    tarık uğur, konak hâkimiyet-i milliye ilköğretim okulu müdürü

    faruk öz, konak mithatpaşa teknik ve endüstri meslek lisesi edebiyat öğretmeni

    hüseyin helva, gaziemir kipa 10. yıl lisesi öğretmeni

    cihan celep, buca 85. yıl anadolu lisesi edebiyat öğretmeni

    ikisi edebiyat öğretmeni. aklıma buca lisesi edebiyat öğretmeniyken 35 yaşında ölen şair ali rıza ertan geldi... o da öğretmendi...

    ek edit: bütün bu komisyonu kuran ve ilin milli eğitim müdürü olan zatın adını ve söylediklerini de unutmayalım:

    vefa bardakçı: "kitabın tamamını okumadım ama sakıncalı görülen bölümlerini okudum. bir öğrencinin okumasının gerekli olduğunu düşündüğüm bölümler değildir."


    (ahmetfirat - 2 Ocak 2013 18:21)

  • comment image

    dünyaya, evrene, bilgiye, edebiyata, duygulara, metafora, simgeye gözlerini açmak isteyen herkesin küçük yaşlarda okumuş olması gereken kitaplardan biri.

    bu yüzden de okunmamalıdır. yasaklanmalıdır. farkındalık sizin neyinize lan sığırlar? bir tek bilgiye ihtiyacınız var sizin. seçimlerin tarihi, nerede oy kullanacağınız ve akp'nin pusulada hangi sırada olduğu. bu kadar bilgi yeter! şimdi yıkılın karşımdan!


    (metafor yapim teknikleri - 4 Ocak 2013 03:44)

  • comment image

    john steinbeck'in belli bi yas doneminde okunmasi gereken eseri.. ayrica yazarin diger eserlerinin de okumasini gerekli kilan yegane sebep..


    (x3m - 23 Mayıs 2001 22:01)

  • comment image

    john steinbeck'in isim yaptığı kitaplarından biri, en iyi romanlardan, en çok uyarlaması yapılan eserlerden biri.

    biri "ödö" diğeri "fodo" isminde iki arkadaş wardır, ödö, küçük tefek bi adamdır, fodo ise dev gibi cüsseli ama 6 yaşındaki [kesin] çocuğun zekâsına sahip bi oğlancıktır. çeşitli çiftliklerde çalışarak hayatlarını devam ettiren bu ikili arasında garip bi bağ wardır, "ödö" kimi zaman "fodo"dan nefret etmekte fakat çocukluktan beri beraber büyüdükleri, anneannesi onu kendisine emanet ettiği ve asıl olarak hayatında en çok onun kendisine ilgi gösterdiği gerekçesiyle ondan ayrılamamaktadır, ayrıca para nedir bilmeyen fodo'nun da parasını kendi almaktadır...

    fodo'nun haywanlara karşın bi zaafı wardır, onları görünce okşamadan duramaz, ilgisini çeken nokta tüyleridir, en nihayetinde bir çiftliğe yerleşirler, orda garip tipler wardır, zenciler, kumarbazlar, asil veya asıl adamlar burjuvalar, aldatılan ağa oğlu, hoppa kadın falan... bu diyalogların neticesinde fodo'nun bu zekâ durumunu bilmeyen hoppa kız, fodo'yla okşaşmaya başlar, kızın saçları uzun, okşanasıdır, elinin ayarını hiç bi zaman tutturamamış olan fodo, kıza çeşitli zararlar verir ve sonra da firar eder, bu hadise çok büyük olaylar olmasına mahal verir; ödö ise, çok dertli bir seçim yapmak zorundadır.olaylar erişir.


    (cyrano - 28 Ocak 2000 17:55)

Yorum Kaynak Link : of mice and men