Süre                : 1 Saat 24 dakika
Çıkış Tarihi     : 30 Eylül 2016 Cuma, Yapım Yılı : 2016
Türü                : Drama,Korku,Heyecanlı,Savaş
Ülke                : Iran,Qatar,İngiltere,Jordan
Yapımcı          :  Wigwam Films
Yönetmen       : Babak Anvari (IMDB)
Senarist          : Babak Anvari (IMDB)
Oyuncular      : Narges Rashidi (IMDB), Avin Manshadi (IMDB), Bobby Naderi (IMDB), Ray Haratian (IMDB), Arash Marandi (IMDB), Bijan Daneshmand (IMDB), Sajjad Delafrooz (IMDB), Behi Djanati Atai (IMDB), Hamid Djavadan (IMDB), Soussan Farrokhnia (IMDB), Aram Ghasemy (IMDB), Nabil Koni (IMDB), Amir Ranjbar (IMDB), Houshang Ranjbar (IMDB)

Under the Shadow (~ Bajo la sombra) ' Filminin Konusu :
80'li yıllarda, İslamcı devrim sonrası İran ve Irak arasındaki savaş sırasında, eski solcu tıp öğrencisi Shideh üniversiteye geri dönmeye çalışır ancak dekan tarafından engellenir. Kızgın Shideh evine döner ve kocası Dr. Iraj bir savaş bölgesinde görevlendirildiğinde, kızı Dorsa'yla birlikte eşinin ailesinin evine taşınmayı reddedip kendi evinde kalmayı tercih eder. Dorsa'nın sürekli ateşi vardır ve şeytani Djinn'lerden korkmaktadır. Shideh kızına bu efsaneyi nereden duyduğunu sorduğunda, kızın aşağı katta yaşayan arkadaşının bunu anlattığını öğrenir. Genç kadın komşusunu ziyaret eder ve oğluna Dorsa'ya korku hikayeleri anlatmamasını rica eder fakat çocuğun dilsiz olduğunu öğrenince büyük şaşkınlığa uğrar. Bir füze binalarına çarptığında, bütün komşular Tahran'ı terk etmeye karar verirler, ancak Shideh gittikçe rahatsızlanan Dorsa'yla bir yere kaçamaz, bu yüzden evinde kalır. Fakat evde şeytani bir varlığın da onlarla yaşadığını fark edince, kızını korumak için bir şeyler yapması gerektiğini anlar.

Ödüller      :

BAFTA:BAFTA Film Award-Outstanding Debut by a British Writer, Director or Producer





Facebook Yorumları
  • comment image

    bu sene filmekimi'nde şu anda kadar izlediğim 3 gerilim filminden - diğerleri train to busan ve goksung idi - gördüğüm ve hissettiğim kadarıyla insanları en çok geren film. belki de işte cinli filan olunca insanlara daha tanıdık ya da inandırıcı filan gelmiştir. ben de zaman zaman gayet gerildim ve genel olarak beğendim. ama bazı filmleri izlerken genelde de hoşuma giden anlardan sonra sonunu iyi bağlasalar bari diye düşünürüm. bi olayı anlatırsın güzelce ama sonuna gelince onu düzgün bi şekilde kotarman lazım ve bilmiyorum ama bence bu "son" olayı bir filmi yaparken en zor ve önemli yerlerden biri olsa gerek. neyse, bu filmin sonu tam olmamış gibi sanki ama gerdi geçti işte. çok da komplike bi film değil zaten. klişelerle dolu bir korku filmi. ama ben klişeleri, özellikle korku filmlerinde severim.

    edit: eklemeyi unutmuşum. kimia'ya bir mehdi'ye iki.


    (tepedeki psychedelic adam - 15 Ekim 2016 01:22)

  • comment image

    kendi janrında kusursuza yakın bir film. sadece bir korku filmi olmadığı için, sadece politik bir film olmadığı için, sadece bir dram olmadığı için, hepsinin karması olduğu için bunlardan birinin kıstaslarına göre eleştirmek mümkün de değil adil de...son zamanların modası olduğu üzere incir çekirdeğini doldurmak için iki buçuk üç saatlik filmlerin çekilip seyirciye o üç saat boyunca keçi boynuzu çiğnetilen sinema dünyasında 84 dakikaya sığdırdığı ama asla tıkıştırdığı hissi vermediği pek çok mesele, metafor, gerilim öğesi, insanlık hâli ile gâyet zengin, doyurucu, iyi film. filmekimi'nin en iyilerinden.


    (kaktus - 17 Ekim 2016 08:17)

  • comment image

    herkesin korku filmi ekseninde yaklaştığı ve dolayısıyla hayal kırıklığına uğradığı müthiş iran filmi.

    --- spoiler ---

    mesele korku falan değil. yapayalnız kalan bir anne ve kızının travma sonrası stres bozukluğu yaşamaları. buna delüzyon ve paranoya da eşlik edince ortaya filmdeki portre çıkıyor.
    bana kalırsa filmdeki hiçbir doğaüstü unsur gerçek değil. anne, kızının bebeğini parçaladı, kızı ise annesinin videokasetini... gitmekle ilgili bir problemi vardı kadının. belki de oyuncak bebeği, olanlardan* kızını sorumlu tuttuğu için ya da gidemeyişine bahane olması için parçalamıştı, kim bilir.

    ---
    spoiler ---


    (dudagin kenarindaki egreti kivrim - 6 Kasım 2016 09:38)

  • comment image

    muhteşem bir film. gayet de korkutuyor. harika denebilecek klotrofobik bir ortam yaratılmış. her saniye gerginlik içinde. bence politik açıdan da, dram açısından da, korku filmlerinde oyuncak bebeklerini saplantılı şekilde sevdiği halde onu kaybeden ve onsuz evi asla terk etmeyen küçük kız klişesi dışında korku olarak da harikaydı.

    --- spoiler ---

    kadının kendini çarşaflı olarak aynada gördüğü sahne bile aslında politik açıdan çok şey anlatıyor.

    ---
    spoiler ---


    (feministim ben - 20 Kasım 2016 23:20)

  • comment image

    iran devriminin kadınlar açısından korkunçluğunu cin metaforuyla yansıtan çarpıcı bir film.

    bu filmi herhangi bir abd yapımıyla kıyaslamak için ağır geri zekalı olmak gerek.
    buradaki dehşet ancak dostoyevski'nin ecinnileriyle karşılaştırılabilir.


    (insanfaktoru - 3 Aralık 2016 00:01)

  • comment image

    bu yılın en kasvetli ve ruhu gerim gerim geren filmlerinden bir tanesi. oldukça başarılı bir film olduğuda eleştirmenler tarafından onaylandığı söylenebilir.

    filmin en önemli güç kaynağı; genç yönetmen babak anvari'nin kurduğu atmosfer ve başrol kadın oyuncunun performansı.

    bariz politik alt metni, kaos ortamında yaşamak, çaresiz bir anne olmak, yetersizlik hissi filmin içine dahil olduğunuzdan itibaren peşinizi bırakmayacak bir paranoyaya davet ediyor.

    bir iran filmi. fakat bünyesinde uzak doğu sineması ve yer yer hollywood'u da barındırdığı söylenebilir.

    son tahlilde, yılın en iyi amerika dışı korku filmlerinden biri.


    (catboi - 4 Aralık 2016 19:34)

  • comment image

    orta seviye sinema izleyicisi için bu bir film. korkutan veya korkutamayan. klasik korku filmi kurgusuna rüzgar, çarşaf ve cinleri ekleyen.

    bu bir filmse, perde neden hep bizimle?

    .....şiddetli spoiler.......

    rüzgarla gelen: karşı devrim.
    karşı devrimin korkunç insanları: cinler.

    en değer verdiğimiz şeyi, yaşam amacımızı, gurur duyduğumuzu çalan, evimize, kişisel özgürlük alanımıza bile giren, bizi mutlu eden son şeyi de alan cinler.

    cinler gibi düşünüp, cinler gibi fısıldayan, bizi cinler gibi yargılayan, cinlerin etkilediği yakınlar.

    dışarda devam eden, pencereleri bantlatan, bantları koparan, içeri esen, çarşafları dalgalandıran rüzgar.

    bildiğimiz, duyduğumuz, tv de izlediğimiz ama varlığını ve şiddetini tavana düşen bombaya kadar algılayamadığımız savaş.

    bombadan değil, cin korkusundan duran kalp.

    herkesin birer birer, kolayca ve aniden kaçması.
    özgürlük alanımızdan vazgeçmemek için kaçamamak.
    yalnızlık, korku, mecburiyet.
    kaçmak için son ana kalmak.
    yanımızda götürmek istediklerimizi cinlere kaptırmak.

    bu bir filmse çok korkunç değil.
    bu bir film değilse çok korkunç.


    (feronia2200 - 7 Aralık 2016 05:17)

  • comment image

    sanat eserinin çıplak salt bir mesaj ya da fikir yerine sanat kıstasları içerisinde girift olarak değerlendirilmesi gerektiğini savunan biri olarak -yukarıda birkaç kişinin yazdığının aksine- "bu bir filmdir" düşüncesiyle izlediğim ve oldukça yetersiz bulduğum film.

    --- spoiler ---
    şehrin terk edilmeye başlandığı, apartmanın giderek boşaldığı ve füze saldırılarının olduğu ilk 45-50 dakikalık kısım filmi vasatın üzerinde tutarken vadedilen korku öğelerinin gün yüzüne çıktığı, öykünün tempo kazandığı son yarım saat (final dahil) filmi oldukça aşağı çekiyor. tempo ve korku dozu arttıkça film gözümüzün önünde eriyip gitti. "öcü"nün yaklaşan tehlikeyi, rejim baskısını, savaşı, yıkımı vs simgeleyen bir metafor olduğunu ya da tavandaki deliğin safe zone'un delinmesine gönderme yaptığını söyleyince film güzelleşmiyor ne yazık ki. o dandik yarım saat halen dandik bir yarım saat olarak duruyor.

    filmin holywood korku dinamiklerinden sıyrılamamış olmasını başlıca olumsuzluk olarak görüyorum. hiç olmasa 100 tane basmakalıp holywood korku/gerilimine tanıklık etmiş doygun bir sinema izleyicisi olarak film boyunca ne zaman sıçrayacağınızı, ne zaman gerileceğinizi, ne zaman rahatlayacağınızı kolaylıkla tahmin ediyorsunuz ve bu tahminler hiç yanıltmıyor. filmin özgünlüğü bu yönden hayli tartışmaya açık. özenti diyerek yerden yere vurulan "a girl walks home alone at night" bundan katbekat daha özgün bir işleyişe sahipti. en azından anlık sıçratma efektleri kullanıp "meğerse rüyaymış" ucuzluğuna başvurmuyordu. filme iran'ın babadook'u yakıştırması yapılmasının bir nedeni de bu sanırım. ortalama bir amerikan korku filmi mantığıyla çekilmiş olması. e nerede kaldı doğu sineması?

    konunun düğümlendiği anda (mantık olarak evden gitmeleri gerektiği ama gidememeleri) düğümü çözmek için salakça bir macguffin'e (bez bebek) sığınmış olması da yine bu özgünlüğe ve dahası gerçekçiliğe gölge düşürüyor.

    filmin başlıca korku öğesi olan cinin kapkara bir çarşafla çok daha korkutucu olabileceği halde neden bizlere "deseni de fena değilmiş" dedirten şık bir nevresimle gezindiğini ise yönetmenin kara çarşaf=öcü benzetmesini yapmaya götünün yememesi olarak yorumluyorum. biraz cesaretli olup bunu yapabilse sinematografisi daha güçlü bir korku filmi olabilirmiş.

    son olarak, yanlış cast kurbanı mı oldu, kasten mi böyle seçildi yoksa benim çocuk nefretim her geçen yıl daha da mı artıyor bilmiyorum ama orphan'dan beridir (ki o kasıtlı olarak öyleydi) hiçbir çocuk beni bu denli sinir etmemişti. o "mama-aaa" diye seslenişi, oyuncak bebek odaklı tırt yaşamı, filmin başından itibaren devamlı sorun çıkarması falan resmen beni perişan etti. şiş kırmızı yanaklarıyla kaşlarını çatarak kameraya bakışı aklıma geldikçe tüylerim diken diken oluyor hala. bu kız tek başına iran sinemasını bitirebilir, ulusça acilen farklı bir mesleğe yönlendirmeleri lazım.
    ---
    spoiler ---


    (sir gawain - 19 Ocak 2017 10:26)

  • comment image

    korkutuyor, korkutmasının yanı sıra insanı boğuyor, bunaltıyor. o coğrafyada, savaşın hemen ortasında yaşayan insanların psikolojisini size çok iyi yansıtıyor. ruh halleri, savaşın acımasızlığının tesirinde olan insanların, bu tür olayları yaşayabileceğini düşündürttü bana film. izlediğim en ilginç korku filmlerinden biri diyebilirim. notum: 7/10


    (your best teacher is your last mistake - 20 Ocak 2018 12:17)

  • comment image

    daha evde yeni de övmüştüm ama kırmayayım sizi. biraz da burada öveyim izninizle. (bkz: iran'ı övmek)

    tayyip gibi bir figüre rağmen neden bu film bizim topraklarda çekilmiyor ben de bunu dert ettim gece gece kendime. yönetmeni babak anvari iran'da doğmuş, üniversiteyi londra'da okumuş. hem ülkesine dışarıdan bakıp aksaklıkları görebilmiş, hem doğduğu toprakların kokusunu, binbirgece masallarının doğulu mistik havasını kaybetmemiş hem de batılı tekniklerle muazzam bir film çekmiş.

    sen şah yıkılsın diye mollaları destekle, humeyni'yi başa getir, sonra humeyni sana şah'ı aratsın. filmin ve iran'ın ibretlik hikayesi bugünün türkiye'sinden izlenince korku ve gerilim doruğa çıkıyor.

    gölge'nin altında güneşe hasret bir ülkenin çarşafın altında karanlıktaki kadınları.

    kapı'nın demiri, bebek, kitap, çatlak, çarşaf, sığınak hem simge hem de filmin temasına cuk oturan korku öğeleri olarak kullanılmış.

    bu karanlıktan kaçış yok. kocan dahi senin idealini küçümsüyor, üniversiten gençken solculuk oynadığın için seni bir daha almıyor, aynı dine inandığın komşu ülken kafana füzeler atıyor, devrim yapıp getirdiğin kendi hükümetin gece korkup kendini dışarıya attığın için kırbaç cezası veriyor. kaçsan bile çocuksan canından çok sevdiğin bebeğin, büyüksen idealini simgeleyen annenin imzaladığı kitabın geride kalıyor.

    gerilim, korku, dram hiç bitmiyor bu topraklarda. ama filmini iranlı çekiyor. bizimkiler de dabbe 23'ü çekip yüzü kırışık yaşlı kadınla hesapta korkuyorlar seyirciyi.

    fıkrada adam diyor ya "bizim kız da orospu oldu ama ben senin gibi güzel anlatamıyorum" diye. aynı hesap.


    (sitki siyril - 6 Şubat 2018 00:08)

Yorum Kaynak Link : under the shadow