Süre                : 1 Saat 53 dakika
Çıkış Tarihi     : 09 Kasım 2016 Çarşamba, Yapım Yılı : 2016
Türü                : Aksiyon,Drama,Heyecanlı,Savaş
Ülke                : İngiltere,Çin,ABD
Yapımcı          :  Bona Film Group , Dune Films , Film4
Yönetmen       : Ang Lee (IMDB)
Senarist          : Ben Fountain (IMDB),Jean-Christophe Castelli (IMDB)
Oyuncular      : Joe Alwyn (IMDB), Garrett Hedlund (IMDB)(ekşi), Arturo Castro (IMDB)(ekşi), Mason Lee (IMDB)(ekşi), Astro (IMDB)(ekşi), Beau Knapp (IMDB)(ekşi), Ismael Cruz Cordova (IMDB), Barney Harris (IMDB), Vin Diesel (IMDB), Steve Martin (IMDB), Chris Tucker (IMDB), Kristen Stewart (IMDB), Makenzie Leigh (IMDB), Ben Platt (IMDB), Bruce McKinnon (IMDB), Deirdre Lovejoy (IMDB), Laura Lundy Wheale (IMDB), Allen Daniel (IMDB), Randy Gonzalez (IMDB), Tim Blake Nelson (IMDB), Tommy McNulty (IMDB), Markina Brown (IMDB), Eric Kan (IMDB), Dana Barrett (IMDB), Richard Sherman (IMDB), J.J. Watt (IMDB), Christopher Matthew Cook (IMDB), Lee McLamb (IMDB), Currin McLamb (IMDB), Austin McLamb (IMDB), Matthew Barnes (IMDB), Kristin Erickson (IMDB), Brad Mills (IMDB), Genevieve Adams (IMDB), David Ramsey (IMDB), Matthew Brady (IMDB), Holly Morris (IMDB), Alan C. Gilmer (IMDB), Andy Glen (IMDB), Bo Mitchell (IMDB) >>devamı>>

Billy Lynn's Long Halftime Walk (~ A Longa Caminhada de Billy Lynn) ' Filminin Konusu :
Billy Lynn (Joe Alywn), Irak'ta savaşan bir Amerikan askeridir. Birliğiyle birlikte girdiği oldukça şiddetli bir çatışmanın ardından sağ kalan 7 arkadaşıyla birlikte ülkesine döner ve savaş kahramanı gibi karşılanır. Amerikan hükumeti tarafından ülkedeki ordu desteğini artırmak için ülke çapında bir tura çıkarılır. Turun bir parçası olarak Amerikan futbolu takımı Dallas Cowboys'un bir maçının devre arasında Destiny's Child konserinde sahneye çıkacaklardır. Bu esnada Lynn, hem insanların ona bakışını, hem de geçmişini ve Irak'ta yaşadıklarını hatırlamaya başlar. Film, Ben Fountain'ın 2012'de yazdığı aynı adlı çok satan kitaptan uyarlandı.


  • "ang lee'nin yöneteceği savaş draması."
  • "chris tucker , vin diesel, steve martin ve kristen stewart gibi oyuncu kadrosunu bünyesinde barındıran ang lee filmi...billy lynn's long halftime walk"
  • "ang lee'nin kariyerindeki en vasat film. umarım bir daha bu kadar kötü bir film çekmeye yeltenmez."




Facebook Yorumları
  • comment image

    ben fountain'in aynı isimli kitabından uyarlanan, senaryosunu jean-christophe castelli'nin yazdığı, yönetmenliğini ise iki oscar ödülü olan ang lee'nin*** yaptığı, amerika'da 11 kasımda vizyona girecek sinema filmi. filmden yayınlanan ilk fragman:

    https://www.youtube.com/watch?v=muulfj_i048

    filmin başrolünde joe alwyn, yan rollerde ise kristin stewart, vin diesel, garrett hedlund, steve martin, chris tucker gibi isimler var.

    kitap türkçeye figen bingül tarafından çevrildi ve "bana kahraman olduğum söylendi" adıyla domingo yayınevi tarafından basıldı. kitabın tanıtım yazısı şöyle:

    "hepsi üç dakika sürdü. ırak'ta pusuya düşürülen bravo takımı düşmanı bozguna uğratmayı başardı ve her şey fox tv kameraları tarafından saniye saniye görüntülendi. sadece saatler sonra birer youtube fenomeniydi billy lynn ve silah arkadaşları. uzaktaki savaşın kapılarına gelmesinden korkan -ve bundan korktukları için utanan- büyük ve kudretli amerikan ulusunun kahramanlarıydı artık onlar. bu durumda bush yönetiminin onları yuvalarına geri getirip ülke çapında bir "zafer turu"na çıkarmasından doğal ne olabilirdi ki?

    bu turun son saatlerini anlatıyor bana kahraman olduğum söylendi. dev bir stadyumda, yüzlerce spotun altında amerika son bir kez kutsayacak bravo’yu. amigo kızlar onları azdırmaya, hollywood film haklarını ucuza kapatmaya, nüfuslu zenginler meselenin petrol değil demokrasi olduğunu onlardan duyup kefaret koparmaya çalışacak. tüm bu “miş gibi” gerçekliği ve kitlesel hezeyan karşısında, hiç de benimseyemedikleri kahramanlıkları, hayli demlenmiş kafaları, kaybettikleri arkadaşlarının acısı ve coşmuş hormonlarıyla -çünkü henüz 20 bile değiller- baş etmek zorunda kalmış sekiz genç adamın hikayesi bu.

    yarın savaşa geri dönüyorlar."


    (provo - 12 Mayıs 2016 17:22)

  • comment image

    bu yılki ödül sezonunun en büyük hayal kırıklığına dönüşen film. gelen ilk eleştirilere göre film patlamış durumda. en iyi film oscar’ının en büyük adayıydı. şimdi teknik dallarda alacağı birkaç adaylıkla yetineceği düşünülüyor. ang lee'ye yazık oldu.


    (takeru - 16 Ekim 2016 00:59)

  • comment image

    amerika ve savas konulu bir filmden bekledigimin cok ustunde bir sonuc cikartabilmis bir filmdir.

    film size, amerikanin girdigi savaslarda, gercek nedenleri, amacin ne oldugunu, oradaki askerlerin, onlarin ailelerinin, sivil hayattaki insanlarin neler hissettiklerini, ve bunlarin ne kadarinin gercek, ne kadarinin kurmaca oldugunu farkli gorusleri farkli agizlardan paylasarak ortaya koyuyor.. sudur ya da budur demiyor.. sadece bole diorlar, bunu dusunuyorlar, bunu yapiyorlar, diyerek anlatiyor..size birakiyor neyin ne oldugunu.. ve bunu cok guzel sekilde beceriyor..

    kafasi calisan insanin filmde anlatilanin ne oldugunu anlayabilecegini umarak.. malum seyirci kitlesi cogu redneckler olan amerikalilar olan bu tip bir filmde, gormezden gelinen dogrulara fazlasiyla deginmisler bile bana kalirsa..

    film super bir film degil, ama iyi bir drama olmus.. daha iyi cast ile, daha karanlik bir film olarak da sunulabilirmis.. tabi senaryoda kahraman ilan edilen bir bolugun, propaganda amaci ile bir futbol macina getirilip gecirdikleri gun uzerinden konunun anlatilmasi, bu ihtimali zorlastirsa da, ortaya cikan film, oldukca objektif ve gercekci olmus denebilir..

    amerikan ordusu soledir amerika sahanedir, amerika sker atar halleluya diyen, bunu ajite eden yuzlerce filme kiyasla, cok daha yerinde ve derli toplu bir durus sergilemistir. ang lee nin en kotu filmi filan da diildir. cok daha kotulerine imza atmistir kendisi..


    (amabisidiycem - 30 Ocak 2017 18:47)

  • comment image

    geçen yılın savaş filmlerinden ikisi: hacksaw ridge ve bu film. bu film gösterime girer girmez gişede battı, eleştirmenlerce yerden yere vuruldu. hacksaw ridge'i de beğenmeyenler çıktı ama nasıl olduysa bu dandik film oscar'a kadar ilerleyebildi, pek çok adaylık aldı. hacksaw ridge normalde savaş karşıtı bir film olması gerekiyordu. çünkü filmin merkezinde savaşa insanları öldürmek için değil, yaralananları kurtarmak için giden bir asker yer alıyordu. bu karaktere rağmen film savaşa dair bir güzelleme olmuş çıkmıştı. billy lynn ise savaş filmi değil, drama. ırak bölümü toplasan 15 dakika ya tutuyor, ya tutmuyor. fakat hacksaw ridge'den daha fazla savaş karşıtı. hacksaw gibi "savaş karşıtlığı" ile yola çıkıp savaşı güzellemiyor.

    savaş karşıtı, bir de epeeeeeyy durağan bir film. belki bu yüzden amerikalılar sevmediler. neticede herifler alışmışlar kahramanlık edebiyatına. billy lynn kahraman olmayan, ırak'ta ne yaptıklarını bilmeyen bir grup genç asker üzerinden medyanın ve hollywood'un savaşa yaklaşımını gösteriyor. film boyunca bitmek bilmeyen şovlar, medyanın savaşı satış çabası. lee, gibson gibi savaşı güzellemiyor, "şanlı abd ordusu" demiyor. peki beklediğim kadar cesur muydu? hayır. eleştiriler genellikle bir-iki diyalogta yapılıp bitiriliyor. bilemiyorum. ben eleştiriyi daha açık yapmasını isterdim. diyaloglarda o eleştirilerin olmasını isterdim. öyle havai fişek patladığında savaş meydanındaki çatışmayı hatırlayıp korkup ağlayan asker sahneleriyle dolu bir filmden ziyade diyaloglar üzerinden eleştirilerin getirildiği bir film isterdim. bu filmdeki diyalogların %5-10'unda eleştiri mevcut. kristen stewart yemek masasında bir eleştiri getiriyor. garrett hedlund başka bir sahnede bir petrolcüyle konuşurken eleştiri getiriyor. başka da yok neredeyse.

    film bitmek bilmeyen bir güne odaklanıyor. bu gün akarken ara ara önce billy'nin ailesine dönüp ailesiyle, kız kardeşiyle konuştuğu ana, sonra ırak'taki günlerine odaklanıyor. ama ırak bölümünde pek bir şey yok. bir sahne var, bir eve giriliyor, orada masum bir aile yaşıyor. onun üzerinden küçük bir eleştiri getiriliyor ama o kadar. halbuki gerçekte o evlere girip kızlara/kadınlara tecavüz ettiler. ama işte, neticede hollywood filmi, en savaş karşıtında bile böyle tecavüzcü amerikan askeri portresine rastlayamazsınız (galiba). bir de büyük bütçeli bir film. para için yapılıyor neticede. kalkıp tecavüzü göstermezler. ama "kahraman değiller" deyince insan bu kadar da iyi karakterler beklemiyor. billy mesela; alelade, işsiz bir genç, kötü birisi değil. diyaloglar ise vasat. zaten dediğim gibi bu diyaloglardaki medya-hollywood eleştirisi az, geriye kalanı da gündelik konuşmalar ("bravo artık hepimiziz" deyip kahramanlıktan kendisine pay çıkartmaya çalışan açgözlü hollywood patronu eleştirisi eh işte). film billy'e odaklandığından diğer karakterlerini pek tanıyamıyoruz. burası da sıkıntılı.

    uzatmayayım. tamam, savaş karşıtı. tamam, beklediğimiz gibi olmasa da bir eleştiri içeriyor. tamam, hacksaw ridge de aynı amaçla yola çıkıp en klişesinden savaş filmi oluvermişti, bu yüzden ondan daha önemli (hoş, gibson'ın savaş-çatışma sekansları, lee'nin tek sekansından katbekat iyi, gerilimli, heyecanlı). oyunculuklar da fena değil, billy'i oynayan da, garrett de iyiler. kadronun tek kötüsü her zamanki gibi stewart, seni vasat aktris, hiçbir zaman iyi oynamayacaksın. neyse. neticede ang lee'nin en vasat filmi olmuş. tempo sorunu, ırak sekanslarının bomboş olması, karakterlerin derinleştirilmemesi, eleştirilerini çoğu zaman açıktan yapmaması vs. lee medyayı kahramanlık şovlarıyla eleştirmeye çalışırken ben uyumamaya çalışıyordum. bilemiyorum altan. senaryosu sıkıntılı. lee'nin en zayıf filmi. umarım sonraki filmi daha iyi olur ve filmin teknolojisi kadar (3d+saniyede 120 kare teknolojisiyle çekti şu filmi, sözde devrim olacaktı) senaryoya da önem verir...


    (sherlock holmes 90 - 31 Ocak 2017 16:26)

  • comment image

    savaş karşıtı olduğu söylenen fakat bal gibi savaş güzellemesi yapan hacksaw ridge filminin gölgesinde kalıp gişede batan hollwood filmi. yönetmenliğini ang lee'nin yaptığı 2016 yapımı filmimiz, ırak savaşında üstün başarı gösteren 8 kişilik manganın deyim yerindeyse amerika'da maymuna çevrilmesinin hikayesi.abartılı sahneleri olmayan savaşa olabildiğince tarafsız gözle bakan bir savaş ve sistem eleştirisi


    (trumpets - 10 Mart 2017 21:39)

  • comment image

    gayet de savaş karşıtı ve savaşın arka planını abartısız bir dille anlatan film.
    şu filmi izleyip savaş güzellemesi yapıldığı sonucuna varıyorsanız vah ki vah.
    film oldukça başarısız. filmde şu iyi olmuş dediğim tek bir olay yok. vasat bile demek içimden gelmiyor.


    (kimseli - 22 Mayıs 2017 21:28)

  • comment image

    hakkında hiçbir şey bilmeden izlediğim film.

    "olmamış" gibi gelmesinin sebebini, aşağıdaki yazıyı okuduktan sonra daha net anladığım film.
    crouching tiger hidden dragon” gibi -şişirilmiş bir balon olmayan- gerçek bir görsel şölene imza atan stilizasyonun şahı bir yönetmen, "gerçeklik" algısının içine edecek seviyede, stilizasyon konusunda ustalık da sunmayan, neredeyse tüm aktörlerin direkt kameraya baktığı bir filmi neden filmografisine ekler? bu mevzu da yazıyla anlaşılır hale geldi. sinematografi, ikinci izleyişimde daha az rahatsız etse de, ilk seyirde filmi durdurup ekşi'de yazılanları okuma motivasyonu sağlayacak kadar kötüydü. "acaba kim bu yeteneksiz?" diye merak edip onu da araştırdığımda "john toll" ismine ulaştım. john toll, cesur yürek gibi, hikaye üzerine kurulu gibi görünen ancak sinematografisi ekstrem iyi olduğu için, izleyenlerin epeyce sahnesini hala hatırlayabildiği bir filme can vermiş. hatta son samuray'daki başarısının hakkını da versem iyi olur. bulut atlas'ın da görsel mimarı olan toll, bulut atlas filminde başka türden bir yapaylık ortaya koysa da, etkileyici olduğu söylenebilir. peki bu filmdeki berbat (bence) sinematografinin yarattığı çelişkili durum nereden ileri geliyor? aslında filmi övmeye odaklanan bu indiewire yazısı ile, agatha christie polisiyelerini aratmayacak bu sinemasal cinayeti çözmeye bir adım daha yaklaşmış oluyoruz. film 4k, 120 fps ve 3d öngörülerek çekilmiş:
    http://www.indiewire.com/…nematographer-1201743153/

    film hakkında, eleştirim bağlamında şunlar öne çıkıyor:
    "neredeyse radyo televizyon sinema bölümüne dönmek gibiydi" ... "temelde, bildikleri normal ışık ve gölge kuralları artık uygulanamıyordu. “2 boyutlu fotoğrafta, kontrast ve gölgeleri, derinlik ve hacim yaratacak şekilde kullanmaya alışığız... ama bu işlem, kendine has kontrast, derinlik ve hacim getiriyor, bu yüzden gölge kullanımını sınırlandırdık”"..."çok fazla çarpıcı kamera oyununa ihtiyacınız olmuyordu çünkü görülmesi gereken her şey ortadaydı"

    ( "it was almost like returning to film school."..."crucially, what they learned was normal conventions of light and shadow no longer applied. “ın 2 photography, we’re used to using contrast and shadows as a way to create depth and volume,” toll said. “but this process offers inherent contrast, depth and volume, so we limited the use of shadows.”" ..."you didn’t need a lot of flashy camera work because it was all there to be seen")

    şahsen izlediğim için memnunum. bence altı dolu bir çuvallama örneği. ama "izle süper" diye önermem, öneremem. hikayeye gelince, hikaye iyi. senaryo da iyi. abd'nin yayılmacı politikaları, post-travmatik sendrom (bkz: post travmatik stres bozukluğu) filan.. oturmuş yazmışlar. delüzyon ve gerçeklik arasındaki geçişler de iyi. hikaye -neredeyse- beni sıkmadı. fakat sinema, görme duyumuzla doğrudan ilişkili olduğu için film gişede de, sonraki süreçlerde de gümlemiş. bir allah'ın kulu çıkıp da "ang lee yeni film çekti izledin mi?" bile demedi yani, o kadar söyleyeyim.


    (lacivert kadife ve kirmizi visne - 12 Eylül 2017 20:38)

Yorum Kaynak Link : billy lynn's long halftime walk