Süre                : 1 Saat 49 dakika
Çıkış Tarihi     : 02 Ekim 2015 Cuma, Yapım Yılı : 2015
Türü                : Drama
Ülke                : Norveç,Fransa,Danimarka
Yapımcı          :  Motlys , Animal Kingdom , Arte France Cinéma
Yönetmen       : Joachim Trier (IMDB)(ekşi)
Senarist          : Joachim Trier (IMDB)(ekşi),Eskil Vogt (IMDB)(ekşi)
Oyuncular      : Gabriel Byrne (IMDB), Isabelle Huppert (IMDB)(ekşi), Jesse Eisenberg (IMDB)(ekşi), Devin Druid (IMDB), Amy Ryan (IMDB), Ruby Jerins (IMDB)(ekşi), Megan Ketch (IMDB), David Strathairn (IMDB)(ekşi), Rachel Brosnahan (IMDB), Russell Posner (IMDB), Maryann Urbano (IMDB), Donna Mitchell (IMDB), Harry Ford (IMDB), Leslie Lyles (IMDB), Luke Robertson (IMDB), Peter Mark Kendall (IMDB), Paul C. Kelly (IMDB), Sean Cullen (IMDB), Marielle Holland (IMDB), Bridget McGarry (IMDB), Charlie Rose (IMDB), Roger Brenner (IMDB), Colin Campbell (IMDB), Cristal Casellas (IMDB), Adi Globus (IMDB), Rosemary Howard (IMDB), Phoebe Jenkins (IMDB), Reid Jenkins (IMDB), Jessica Kent (IMDB), Inna Muratova (IMDB), Julian Murdoch (IMDB), Katrina E. Perkins (IMDB), Bennie Road (IMDB), Shane Ryan (IMDB), Suzanne Savoy (IMDB), Tioka Bernard Schluter IV (IMDB), Sara Schrader (IMDB), Sydney Schrader (IMDB), Venus Schultheis (IMDB), Miles Shebar (IMDB) >>devamı>>

Louder Than Bombs (~ Sessiz Ciglik) ' Filminin Konusu :
Ünlü bir savaş fotoğrafçısı olan Isabelle Reed, zamansız bir trafik kazası sonucu hayatını kaybedeli 3 yıl olmuştur. Reed'in anısına düzenlenecek bir fotoğraf sergisinin açılışı yaklaşırken, Reed'in büyük oğlu Jonah (Jesse Eisenberg), uzun zaman sonra babası Gene (Gabriel Byrne) ve içine kapanık kardeşi Conrad'in (Devin Druid) yanına gelir. Aynı aileden olmalarına rağmen mesafeli bir ilişkileri olan ve Isabelle'i çok farklı şekilde hatıralarında yaşatan bu üç kişiyi birbirine yaklaştırmak için Gene elinden geleni yapacaktır: Hem kendisini çok sevmeyen çocuklarıyla arasını düzeltmek, hem de 2 oğlunun birbirleriyle daha samimi olabilmelerini sağlamak için.


  • "(bkz: louder than a bomb)"
  • "(bkz: louder than hell)"
  • "cannes 2015'te altın palmiye adayları arasında gösterilen, joachim trier'in üçüncü uzun metrajlı filmi."
  • "yönetmenin bir önceki filmi oslo 31. august gibi modern insanın sıkışmışlığını, bunalımını ve hissizleşmesini irdeleyen başarılı bir yapım."
  • "ufaklığın mütiş oyunculuğu ile aklımda kalacak olan film.izleyeli birkaç gün oldu ama hala aklıma geldikçe gülüyorum: kardeşini hunharca dans ederken gören abiden:- hiphop'ın billy elliot'u gibisin!"
  • "albüm kapağındaki bayan ingiliz yazar shelagh delaney dir."




Facebook Yorumları
  • comment image

    aslında adını elisabeth smart'ın "by grand central station i sat down and wept" adlı kitabından aldığı bilinen bir gerçek, ama panic ve ask* şarkılarında ortaya çıkan atmosfer de dikkate alınarak dinlenirse albümün adının 80 sonlarına doğru hüküm süren nükleer bomba modasından etkilenerek seçildiği daha tatminkar bir açıklama gibi geliyor. hatta (bkz: everyday is like sunday). tesadüf olmasa gerek.


    (glass sealed - 10 Ekim 2002 13:02)

  • comment image

    hiçbir yere ait hissedememek... dönmek istemek, ama dönememek. gitmek istemek, ama gidememek, kalmak istemek ama kalamamak. “bu son... bu son...” diye diye temelli konamamak hiçbir dala. sıkıştığını hissettiğin bu yerler arasında, bitmek bilmeyen yollar yapmak kendine sonra. gittiğin ve döndüğün yerlerde, sana daha az yer kaldığını hissetmek git gide, varlığına daha az ihtiyaç olduğunu anlamak, nefes alabilmek için daha az havaya, görebilmek için daha az alana, sahip olduğunu farketmek. ne oraya, ne de buraya yetememek, daha da önemlisi yetişememek, ve daha daha önemlisi sığamamak, sığınamamak... üzülerek söylemeliyim ki; sevginin çözemediği şeyler büyüyor bazen içimizde. çok sevmenin dahi üstesinden gelemediği şeyler.

    bunlar öyle şeyler ki; sonunda bize yaptığı, yanıbaşımızda patlayan bir bombadan çok daha yaralayıcı olabiliyor. bombayı, “bomba” olarak hatırlamaktan başka seçeneğimiz yok çünkü. patlama anını, sesini, yaydığı ısıyı, onun etkisi ile gökyüzüne doğru havalandığımızı, uçtuğumuzu, sonra sert bir şekilde yere düştüğümüzü, duyduğumuz acıyı... tam da olduğu gibi, tam da o ana ait gibi, resmedebiliriz. ama öyle anlar var ki, ve o anların içinde öyle insanlar var ki, ne olursa olsun, ama ne olursa olsun, asla “onları öyle hatırlamak istemeyiz”. ve “öyle” resmedemeyiz. çünkü resmedersek, yüz yüze gelirsek, eninde sonunda kendi çığlığımızda boğuluruz.

    (ben de joachim trier’i bu filmle hatırlamak istemiyorum. umarım, bu filmden sonra yine kendi ülkesine ve diline geri döner. hafızayı didiklemeye, kendi coğrafyasında, kendi geçmişinde, kendi çığlında devam eder.)


    (dolls - 6 Ekim 2015 23:53)

  • comment image

    sonunda başkasinema ile birlikte festival dışı bir gösterimde izleyicinin karşısına çıkacak türkiye'de. basın gösterimi bile geldi. joachim trier en sevdiğim yönetmenlerden biri olmayı sadece 2 uzun metrajıyla başardı. geçtiğimiz yıl mayıs ayından beri de bu filmi bekliyordum. sonunda kavuşuyoruz.


    (wakuman - 30 Ocak 2016 14:38)

  • comment image

    daha önce de belirttiğim gibi (bkz: #35064099) joachim trier tost makinesiyle film çekecek olsa izlerim dememe rağmen bende hayal kırıklığı yaratan bir film oldu louder than bombs. hayal kırıklığının sebebiyse filmin kötü olması değil fakat bu işin joachimciğime hiç uymamış olması. filmi izledikten sonra bu filmi sanki kendini amerika'ya tanıtmak için çekmiş olduğunu düşündüm. ve bende bu hayal kırıklığı yaşattı. norveççe konuşulan, oslo'nun göbeğinde geçen hikayelerinden sonra bu çok yavan geldi bana. başka bir yönetmen çekmiş olsa yine güzel diyeceğim bir yapım ama joachimciğimin kendini "batı"ya tanıtacağı film kesinlikle bu olmamalıydı. biraz dargınım, küskünüm.

    oslo'ya dön bebeyim. geri dön.


    (angels have the delorean - 20 Şubat 2016 19:52)

  • comment image

    ufaklığın mütiş oyunculuğu ile aklımda kalacak olan film.

    izleyeli birkaç gün oldu ama hala aklıma geldikçe gülüyorum:

    --- spoiler ---
    kardeşini hunharca dans ederken gören abiden:

    - hiphop'ın billy elliot'u gibisin!

    ---
    spoiler ---


    (bakerstreet - 21 Şubat 2016 22:14)

  • comment image

    evlenmemesi ve ürememesi gereken kadınlar ve erkeklerin * evlenip ve üreyip hem kendilerini hem de veletlerini heba etmeleri * üzerine bir film.

    olmuş belki ama pek de şahane olmamış. isabelle huppert'i fransız fransız derin derin baktırıp, gabriel byrne'ü irlandalı irlandalı kederlendirip, sevimsiz jesse eisenberg'ü daha da sevimsiz sevimsiz endişelendirip üstüne de kendisinden yeni bir shia labeouf çıkmasından şiddetle endişe duyulacak devin druid'i ergen ergen gerdirip film yapılınca insan ister istemez bir şişiyor. norveçli yönetmenin fransız, irlandalı ve biri köyden biri şehirden iki amerikalı oyuncuyu bir potada eritmeye çalışması sonuç vermemiş sanki. mimikler ve jestlerden oyunculuk tarzlarına kadar uyum yok oyuncularda. fiziksel benzerliklerinin de çılgınca olmaması onların aile olma ihtimalini baştan düşürüyor seyirci gözünde.

    oysa isabelle'in gitmek ve gelmek, evde olmak ve kaçmak, bir erkek ve çocuklarla aynı evde olmakla bunu hiç bir şekilde denememek üzerine düşündüklerini içinden geçirdiği ne güzel bir sahne vardı filmin ikinci yarısında. keşke hepsi o kıvamda olsaydı. neyse.

    ergen oğlana da şans vermek lazım. çok bozmazsa ilerde belki. hadi inşallah.


    (how soon is now - 18 Mayıs 2016 18:24)

  • comment image

    sanırım bu amerikan modernizm sorunu ve bunun aileye yansıması temalı filmlere sempatim var. film dengesinin; fotografçılık/gerçeklik ve saklı kalanlar/travma üstüne kurulu olmasını oldukça sevdim. ve en önemlisi bu post travma sorunlarını ne yüzeysel ne de ağır ağır işlediğinden film, su gibi bir film olmuş. geçmiş ve şuanki zamanla bağlantılar iyidi, ve filmdeki kişilere/ana karakterlere özgü gelecek/geçmiş narrative 'lerinin de kullanılması seyircinin takım tutar gibi karakter tutmasını da engellediğinden güzel geçişler yaratmış. (böyleliklede seyirci filmde suçlu aramak yerinde tüm karakterlerle empati kurabiliyor) elbette birkaç yıl önce cannes'da yarışan the tree of lifeı ve amerikan realist sinemasından ice storm'u anımsatmadı değil. üstüne çok kafa patlatılabileceği gibi (ne yapıyorum, amacım ne, nereye aidim, ölüm ne gibi?), aile draması diyip bitirebileceğiniz de bir film.


    (botamaniaensis - 27 Mayıs 2016 00:11)

  • comment image

    gereksiz buhran ve kasvet dolu. zaten sürekli karanlık çekimler var ve hiçbir şey olduğu da yok. tam bir zaman hırsızı.
    ne kadar anlamsız bir film olduğunu anlatmaya kelimeler yetmez.

    artık filmleri izlemeden önce sözlükteki yorumları okuyup öyle karar vereceğim. şunu iyi yansıtmış, bunu iyi anlatmış minvalindeki anlamsız pohpohlamarı görürsem, direkt pas geçeceğim.


    (dipdip - 15 Ağustos 2016 02:17)

  • comment image

    oğluyla problem yaşayan babanın, onunla iletişim kurabilmek için bir bilgisayar oyununda oyun oynamaya başlaması, oğlunu o oyunun içinde araması ve bulması ve bunları yapış şeklini anlatma hali, filmin en sevdiğim sahnesi oldu. çok naif bir film.


    (feministim ben - 30 Ekim 2016 18:26)

  • comment image

    --- spoiler ---
    savaş fotoğrafçısı anne, şahit olduklarına hatta bedenine değen şarapnel parçalarına rağmen, asıl acıyı konforlu bir amerikan banliyösündeki evinde hüküm süren iletişimsizlikle yaşar. eski bir aktör olan baba zaten ruhen kayıptır. ikisi arasında sallanan ergenin kendisini duymayı tercih ettiği müzik ve oyun gürültülerini kulaklıklarla sınırlamasına şaşmamak gerek. ironi o ki, aradaki ilişkiyi sağlamak amacındaki üniversite profesörünün hayatı da iletişimsizlik başta olmak üzere kendi sorunları ile sallantıdadır.
    ---
    spoiler ---

    elinde joker ve as kartlar* olmasına rağmen oyunu kazanamamak gibi bir şey bu film.


    (anneke von trier - 6 Aralık 2016 13:43)

Yorum Kaynak Link : louder than bombs