Süre                : 1 Saat 30 dakika
Çıkış Tarihi     : 16 Mart 1990 Cuma, Yapım Yılı : 1990
Türü                : Macera,Drama,Heyecanlı
Taglar             : Kertenkele,vahşet,Ikizler,deniz,Zulüm
Ülke                : ABD
Yapımcı          :  Castle Rock Entertainment , Jack's Camp , Nelson Entertainment
Yönetmen       : Harry Hook (IMDB)(ekşi)
Senarist          : William Golding (IMDB)(ekşi),Jay Presson Allen (IMDB)(ekşi)
Oyuncular      : Balthazar Getty (IMDB)(ekşi), Chris Furrh (IMDB)(ekşi), Danuel Pipoly (IMDB)(ekşi), James Badge Dale (IMDB)(ekşi), Charlie Newmark (IMDB)(ekşi), Brian Matthews (IMDB)(ekşi), Bob Peck (IMDB)(ekşi)

Lord of the Flies (~ Sineklerin tanrisi) ' Filminin Konusu :
Okyanus üzerinde iken uçakları kaza yapan otuz kadar Amerikan askeri okul öğrencisi yakınlardaki ıssız bir tropikal adaya çıkarlar. Kazadan hiçbir erişkin sağ kurtulamamıştır. Yetişkinlerin dolayısı ile baskının ve kuralların olmadığı bir dünya üstelik de bir mercan adasının cenneti andıran ortamı ile birleşince çocuklara başlarda çok güzel gelir. Kendilerine göre bir düzen kurup oyunlar oynayıp avlanırlar. Ancak aradan zaman geçtikçe oluşan rekabet, korku ve güvensizlik bu bir bakıma demokratik düzeni terkedip kabile düzenine geçmelerine ve bunun sonucunda da gitgide vahşileşip korkunç bir kişiliğe bürünmelerine yol açar. Kaçınılmaz olarak da kamplaşma başlar. Bir grup çocuk uygarlığı temsil eden akılcı ve karizmatik Ralph'ın liderliğini kabul ederken,diğer bir grup da ilkelliğin temsilcisi olan Jack'in peşinden giderek kampı terkederler. Jack çevresindekileri 'bilinmeyen' le korkutarak kendine bağlamış ve kontrol altında tutmaktadır (dinlerin metaforu). Jack ve etrafındakiler avlanırlar, çiğ et yerler ve bunun sonucunda gittikçe daha da vahşileşirler. Ralph'ın kampına baskınlar düzenleyip işi cinayet işlemeye kadar vardırırlar. 1990 yapımı film, ünlü romanın 1963'ten sonraki 2. beyazperde uyarlaması.


  • "kesinlikle diğer romanlardan çok daha gerçekçi olduğu için herhangi bir korku romanından veya gerilim romanından çok çok daha korkunç olan kitap."
  • "william golding'in mercan adasi adli cocuk romanindan esinlenerek yazdigi. "insansan şiddet vardır içinde, yaşın önemi yoktur" felsefesini anlatan roman.stephan king'e de ilham kaynağı olmuştur."
  • "kitapta geçen karakter isimlerinden ralph "danışılan", jack "zorla alan, ele geçiren", simon "dinleyen" ve roger "mızrak" anlamlarından gelmektedir. piggyin ise açıklanmasına kuşkusuz gerek yoktur."
  • "peter brook'un 1963'te çektiği ilk sinema uyarlaması üzerine şuradaki yazı da ayrıca okunailir."




Facebook Yorumları
  • comment image

    nobel ödüllü william golding'in sembollerle, göndermelerle dolu, okuduğum zamanlar beni oldukça etkilemiş olan kitabı. karakterlerin çocuk olması ve mercan adası*na olan benzerliği nedeniyle çocuk kitabı olarak görülebilmesine karşın, içinde barındırdığı derin anlam ve ince semboller yüzünden bu kitabı çocuk kitabı olarak saymak pek de doğru olmasa gerek..

    insanın içindeki kötülüğün simgesi, kitaba adını da vermiş olan sineklerin tanrısı, ucu sivriltilmiş bir kazığa takılmış olan bir domuz başıdır. (ibranicede şeytanın karşılığı olan ba'alzevuv, sineklerin tanrısı anlamına geldiğinden golding bu ismi vermiştir) kitap, insanın içindeki vahşiliği, kötülüğü, çocukların içinde de yetişkinler gibi hem iyi hem kötü özelliklerin bulunabileceğini ve uygun ortamda bu kötülüklerin baskın çıkabileceğini inanılmaz başarılı bir şekilde anlatır. ancak burada anlatılandan çıkarılması gereken de "bütün insanlar kötüdür." olmamalıdır. golding'in göstermeye çalıştığı, aslında her insanın içinde hem iyi, hem kötü özeliklerin bulunabileceği, bazı insanlarda bir tarafın daha ağır bastığıdır. kitapta da çoğu çocuğun kötü yanlarının ortaya çıkması, kötülüğün aslında karakterlerinde yerleşmiş olmasından değil, jack'i güçlü bulmalarından ve onun yanında bulunmak istemelerinden kaynaklanır.

    --- spoiler ---

    kitapta, her bir karakterin simgelediği bir şey vardır. insanın içinde bulunan id*, istek ve arzuların en önemli şeyler olduğu düşüncesi jack tarafından simgelenir. piggy*, yetişkin dünyasındaki düzeni ve kanunu, insanın kişiliğindeki süperegoyu, insanın toplumsal şartlara uymasını simgeler. piggy, uçaklar tarafından görülmek üzere yakılan ateşe çok önem verir, çünkü bu ateş aslında adada yetişkin dünyasındaki düzeni simgeleyen şeylerin başında gelir. ateş sönünce piggy bu yüzden yıkılır. ralph genel, bildiğimiz tipik insanın bir örneğidir. içinde iyi özellikler barındırır, ancak istek ve arzularına da yeterince gem vuramaz. roger, insanın içinde bulunan başkalarına zarar verme isteğini mükemmel bir şekilde simgelerken, ikizler sam ve eric, ahlaki destek için insanların duyduğu ihtiyaca gönderme yapar. bu iki karakter her şeyi birlikte yapar, biri bir şey yaptığında diğeri de onu taklit eder. simon ise isavari bir karakterdir, içinde saf bir temizlik vardır ve zaten sineklerin tanrısı'yla iletişime geçebilen tek çocuk da odur.

    ilk başta coral island'a benzer bir kitapla karşılaşılabileceği düşüncesi aslında normaldir. (zaten jack ve ralph isimlerini bu kitaptaki karakterlerden alır). çocuklar da adaya ilk düştüklerinde kendi durumlarını o kitaptakine benzetirler. kitabın sonunda gelen subay da adada neler olup bittiğinin farkında değildir ve çocukların coral island'daki gibi eğlenceli vakit geçirdiklerini bile düşünür:

    (...)
    ralph sustu.
    "ilkin hep beraberdik..."
    subay, ralph rahat konuşsun diye ona yardım etmek istedi:
    "biliyorum. çok hoştu herhalde. tıpkı mercan adası kitabı gibi."
    ralph sessizce subaya baktı. eskiden bu kumsalları saran o garip güzellik, hayalinde canlanıveriyor gibi oldu bir an. ama şimdi kuru bir odun parçası gibi kavrulmuştu bu ada. simon ölmüştü.. jack ise... ralph'ın gözlerinden yaşlar boşandı; hıçkıra hıçkıra, titreye titreye ağladı. buraya geleli ilk kez kendini koyuveriyor, ağlıyordu. duyduğu keder, tüm gövdesini ürpertti, sarstı, parçaladı sanki. ralph'ın sesi, adanın tutuşmuş yıkıntısı karşısında, kara dumanın altında yükseldi ralph'ın acısı, öteki çocuklara da geçti; onlar da titremeye, hıçkıra hıçkıra ağlamaya başladılar. ve çocukların arasında ralph, kirli bedeni, karmakarışık saçları, silinmemiş burnuyla, çocukluk döneminin bitmesine, insan yüreğinin karanlığına ve domuzcuk denilen o gerçek, o akıllı arkadaşın havalarda uçup ölmesine ağladı...

    ---
    spoiler ---

    bilmiyorum benim de ağladığımı söylememe gerek var mıdır?


    (edoras - 19 Mayıs 2007 14:18)

  • comment image

    nedense lost senaristlerine ilham vermiş olduğunu düşündüğüm kitap. dizi ve kitapta ki karakterler ** ve anlatım zamanı çok fazla uyuşmasada, biraz beyin fırtınası, biraz da yaratıcılıkla dizinin kitaptan uyarlanabilmesi imkansız değil.

    hem lost'a hem lord of the flies a --- spoiler ---

    her iki adada da yaşanan otorite boşluğu, lider arayışı, şüphecilik, vahşi hayata adaptasyon ve şiddet unsurları büyük benzerlikler içermektedir. kitapta ve dizide adaya bir uçak düşer, ve yolcular iki grup şeklinde adanın iki farklı yerine dağılmışlardır ve sonradan bir noktada buluşurlar. her iki adadan kurtulmak için duyulan özlem ve buna tamamiyle tezat olan uygarlıktan uzaklaşma da bu benzerliklerden bir tanesidir. dizide de, kitapta da adadan kurtulabilmek için ateş yakılmıştır. her ne kadar, bu her ıssız adaya düşenin yardım alabilmek için aklına gelebilecek yegane yöntem olsa da, bir süre sonra kazazedeler yardım ateşine olan inançlarını yitirirler. içlerinden bazıları, ateşi canlı tutmaya çalışsalarda, ateş sonunda adadan kurtulma ümitleri gibi söner. lord of the flies; yani sopaya geçirilmiş domuz kafası, nasıl çocuklar için kaotik dini bir simgeyse, others'ın jacob'ınında öyle olması muhtemeldir. öyle ki, her ikisinin de konuşması aslında dinleyenin bilinçaltı olabilir. biraz zorlama da olsa; john locke'ta ki değişim ile çocukların yaşadığı değişimi de masumiyetin yitirilişi olarak değerlendirebiliriz. her iki adaya da paraşütlü birilerinin düşmesi de gözden kaçmayan bir enstantanedir.

    hem lost'a hem lord of the flies a ---
    spoiler ---

    ya benim böyle boş konulara kafa yormak için çok vaktim var ya da kitap ile dizi arasında ciddi benzerlikler bulmak mümkün. yine de, kitabın nobel alıp popüler olduğu tarih ve film çekim yılları da dikkate alınırsa, lost'un yaratıcılarının bilinç altında bir yerlerde lord of the flies'ın etkisi olma ihtimali hiç de düşük değil...


    (aboboyt - 25 Mayıs 2007 16:25)

  • comment image

    nobel odullu golding'in "cinayetin vahseti" ile "cocuk masumiyeti"ni olaganustu bir basariyla cakistirdigi ve etkileyici finaliyle okuru dehsete dusuren romani.

    --- spoiler ---
    yetiskin-egemen dunyanin ayni anda hem koruyuculugundan hem de baskisindan uzaklasan cocuklarin "disler ve penceler"e adim adim geri donuslerinin oykusu finalde yetiskinlerin yeniden sahneye cikmasiyla sona erer, "kurban" ve "katil" bir anda yok olur; geriye yalnizca korkmus ve aglayan "cocuk"lar kalir
    tabi bi de okurun suratindaki "kusmak istiyorum" ifadesi...
    ---
    spoiler ---


    (quaxo - 12 Mayıs 2002 05:53)

  • comment image

    doga ile karsi karsiya kaldiklarinda kendi duzenlerini olusturmaya calisan bir grup cocugun sineklerin dogal hedefi olan kesik bir domuz basini tanri ile bagdastirmalarindan ismini alan guzel roman. ozellikle medeniyet, din temasi ve mevcut dunya duzeninin olusumu ile ilgili guzel ve yalin gondermeler yapan bu kitabin ulkemizde bazi ilk ve orta ogretim okullarinda okutuluyor ve yorumlaniyor olmasinin, dunya klasiklerini okumadan ve bununla baglantili olarak belli ogretileri hayal edemeden, dusunemeden ve kendi gerceklerini yaratamadan hayati anlamaya calisan cocuklarin gelisiminde pozitif bir yaklasim oldugunu dusunuyorum.


    (vpr - 20 Mayıs 2002 09:58)

  • comment image

    masumiyet nedir,ne zaman ve nasıl kaybedilir sorularını beynime kazıyan;olası cevapların neredeyse sonsuz olduğunu keşfetmemi sağlayan kitap.insanın içindeki karanlık tarafın uyanmasının ne kadar kolay olduğu ve küçücük çocukların bile son derece doğal bir şeymişçesine nasıl insan öldürebildiğini tıpkı jerzy kosinskinin yaptığı gibi insanı korkutan bir doğallıkla anlatır.ingilizcenize güveniyorsanız mutlaka orijinalini okuyun,çok daha akıcı ve etkiliyici.


    (svr - 13 Haziran 2002 20:36)

  • comment image

    kesinlikle diğer romanlardan çok daha gerçekçi olduğu için herhangi bir korku romanından veya gerilim romanından çok çok daha korkunç olan kitap.


    (daughtear - 15 Temmuz 2002 09:45)

  • comment image

    80'li yılların başında türkçe'ye ilk çevirisinin ismi çocuklar adası olduğu ve nobel ödülü kazandığı için aldığım, robinson crusoe, isviçreli robinsonlar ya da gülten dayıoğlu kitapları tadında bir şey beklerken karşıma çıkan şeyle psikolojimi uzun süre bozmuş olan roman. ilkokuldaki bir çocuk için gerçek bir travma. bi de ülkede kitap okuma alışkanlığı yok diye şikayet edilir. kardeşim sen sineklerin tanrısını çocuklar adası diye çevirirsen verdiğin imajla nice kitaptan tiksinmiş, psikolojisi yamulmuş nesil yetiştirirsin tabii


    (rosebud26 - 15 Temmuz 2002 19:35)

  • comment image

    bu sabah okumaya başladığım ve bir solukta bitirdiğim, william golding'in insanı feci şekilde geren eseri... çok ufak yaşlarda okuduğum, stephen king'in medyum'undan beri bu kadar gerildiğimi hatırlamıyorum. hoş medyum zaten bir korku romanıydı ve amacı buydu. dolayısıyla uzun süre etkisinde kalınmıyordu. lord of the flies ise; hiçbir şekilde korkutmaya çalışmayan, insan doğasını (çocuk da olsa...) sakin sakin bütün çıplaklığıyla anlatan ve işte tam da bu yüzden geren bir kitap.

    okuyan neredeyse herkesin bu denli dehşete düşmesinin sebebi sanırım bu kitapta yaşananlar gerçek olsa, gidişatın aynen böyle olma ihtimalinin yüksekliğinin farkedilmesidir. yani zombilerle ilgili bir kitap okuduğumuzda, (eser iyi yazılmışsa...) o an için korkabiliriz. ama kitap bitip de yemek için sofraya oturduğumuzda zombi diye bir şey olmadığını ve hayatımız boyunca zombiler tarafından kovalanmayacağımızı biliriz. oysa ki kitap bitti ve ben mutfağa su almaya gittiğimde "ulan şimdi bir uçak dolusu çocuk ıssız bir adaya düşse allah bilir birbirlerine neler yaparlar?" diye soruyordum. bir süre sonra, aynı piggy'nin simon'ı öldürdüklerini inkar etmeye çalışması gibi siz de kitaptaki gerçekliği inkar etmeye çalışıyorsunuz. "yok ama o kadar da değil. çocuklar böyle şeyler yapmaz..." demeye yelteniyorsunuz. sonra aynı o kitabın usul ama korkutucu anlatımındaki gibi "insan doğası" gerçeğinin bir kez daha farkına varıyorsunuz. çok basit, yalın... ve bu yüzden de bu kadar rahatsız edici...

    öte yandan kitaptaki ralph karakteriyle ilgili yapılan olumlu yorumlara katılamayacağım. ralph'ı hakkıyla incelemek için; gücü kaybetmeden, "öteki" olmadan, hayatıyla ilgili tehditleri hissetmeye başlamadan önce piggy'ye davranışlarını incelemek gerekiyor. mutlak lider ralph, piggy'yi tamamen yok sayıyordu. daha sonra jack ile güç savaşı başlayınca piggy'yi ezmek ve zaaflarıyla dalga geçmek suretiyle ortamı yumuşatmak ralph'ın piggy karşısındaki tavrı oldu. ne zaman ki ralph otoritenin elinden alınmaya başlandığını hissetti, kendi tezlerini desteklemesi için ilk defa piggy'ye konuşma hakkı verdi. jack'in liderliği tescillenip yalnız kalınca içini piggy'ye açıp rahatladı (ki burda zavallı piggy'nin kaale alındığı için sevinmesi de çok hüzünlüdür...). yanında kimse kalmayınca ise tek dayanağı piggy oldu. dolayısıyla ralph karakteri en az jack kadar (gözümüze sokulmuyor ancak çok daha kaypakça yapıyor bu işi) hatta bence daha da fazla insanın bencilliğini ve yanındakileri kendi karanlık ihtirasları için kullanmasını simgeliyor.


    (canim lise yillari - 12 Şubat 2010 19:00)

  • comment image

    her çocuğu sevebilen bir insan değilken, hatta çocuk genel anlamda benim için tedirgin edici bir şeyken, bir gün bu kitabı okudum ve bu mevzuda resmen aydınlandım. insan büyüdükçe, medenileştikçe doğasından uzaklaşıyor ama çocuklar o ilkelliğin en somut haliyle her an karşına çıkmaya devam ediyorlar. rol yapmak zorunda değiller, medeni olmak umurlarında değil ve bu ne açıdan bakılırsa bakılsın ürpertici bence. hayatta kalmak için vahşileşmek kaçınılmaz bir sonken bunu en masum/zalim figür yani çocuk üzerinden anlatmak dahiyane bir fikir. sineklerin tanrısı'nı ilk sayfasından itibaren hep diken üstünde okudum, öyle de bitti zaten ve okuduktan sonra o zamana kadar bir çocuktan tedirgin olma hali hastalıklı gelirken artık normal olan buymuş gibi hissetmeye başladım. öyle ki bu kitabı okurken bir nedenle kötü hissediyorsanız kendinizi, size iyi gelecek.


    (zeyes - 29 Nisan 2010 23:56)

  • comment image

    8 yasindayken kitapçinin "agir gelir evladim" demesine ragmen almakta ve okumakta direndigim, sonra okurken "allahim, bu nedir böyle?" oldugum, dehsete kapildigim, seneler sonra bir derste hoca "bu kitabi kim okudu" dediginde parmak kaldirip, "nasil buldun" dediginde "çok kötüydü, çok korkutmustu beni" dedigim ve bu sekilde özellikle kitabi okumamis arkadaslar tarafindan "demek çok korkmustun kitaptan, muhahaha" tarzi yaklasimlara muhatap birakildigim eser...
    gözlüksüz göremeyen bir çocugun gözlügünü yedikleri sahne mahvetmisti beni özellikle (zaten gerisini okuyamamistim), simdi okusam nasil bulurum bilmem..


    (lacrima - 27 Haziran 2000 14:58)

  • comment image

    kitapta geçen karakter isimlerinden ralph "danışılan", jack "zorla alan, ele geçiren", simon "dinleyen" ve roger "mızrak" anlamlarından gelmektedir. piggyin ise açıklanmasına kuşkusuz gerek yoktur.


    (sui - 11 Nisan 2003 11:40)

  • comment image

    çocukluktan çıkış kitabımdır. ne güzel, mutlu, özellikle kısaltılmış, arındırılmış kitaplar okuyor idim ben veletken. sonra kitapçının biri bunu verdi, yeter artık dedi. ne güzel bir kitapçıymış yahu şaka maka. var mı hala ne aldığını gözleyen, kitapsever çocuklara yön veren kitapçılar? gerçi bizimki biraz ağır bir geçiş oldu. aynı yaz hem bunu hem stephen king'in it isimli romanını okuyunca baya travmatik oldu. hem insanlara, hem kanalizasyon sistemlerine bakışım değişti. insandan ve banyo yapmaktan kaçtım baya. yusuf yusuf tuvalete girer çıkar oldum. gerçi banyo yapmaktan kaçınınca insandan kaçmak çok rahat oluyor. sonra annem dövdü banyoya soktu. iyidir anne dayağı. gerekir bazen.


    (block - 6 Mart 2012 19:10)

  • comment image

    hissettiğimiz gerilim ve duyduğumuz korku, kendi ellerimizden, kendi yapabileceklerimizden, doğduğu zaman çok daha etkili oluyor. bizzat yarattığımız gerçekler her zaman daha yakınımıza sokulabiliyorlar çünkü. daha önce de buna benzer şeyler yazmıştım; yapabileceklerimizin sınırsızlığını, yani korkunçluğunu görmek, bizi her zaman rahatsız eder, korkutur, ürkütür, huzur vermez. üçüncü sayfa haberlerindeki insani gerçeklerle yüzleşmek, inanılmaz oldukları için tekrar tekrar okumak ve hem kabullenmek hem de kabullenmemek gibi...
    hele ki, bir de böyle hikayeleri çocuklar üzerinden anlatmak, bu kitaptaki gibi. al sana katmerlenmiş gerilim. çocuk dediğin masum olur, bir çift görünmez kanadı olur inancına inat; insan mayasının ana rahmine düştüğümüz ilk andan itibaren elimize yüzümüze bulaştığına kanıt gibi bu kitapta olanlar. ne de olsa, iyinin kötüyle mücadelesi hiç bitmeyecek uygarlık dediğimiz bu düzende. ki uygarlık dediğimiz de; iyi ve kötüden besleniyorken ve her alanında ayrı bir savaş sürüyorken üstelik. ve her çocuk da, öyle veya böyle bir saf'a doğup, mayasıyla onun üzerinde yoğrulacak, çaresiz. iyi ellere düştüyse ne ala. ama iyi ellerin de ne kadar iyi olduğunu nasıl bileceğiz ki, sözkonusu insan olunca? çünkü küçük simon'un da kitapta dediği gibi; "bizden başka canavar yok belki".

    okuyucu notu: mîna urgan'ın bol spoiler içeren önsöz'ü, sonsöz'e taşınarak, çok yerinde bir iş yapılmış. ancak mümkünse, kitabı orijinal dilinde okumak hikayeyi daha da güçlü kılabilir.


    (dolls - 17 Temmuz 2013 11:01)

  • comment image

    insanligi ve toplum kavramini anlatan en guzel kitaplardan biridir.

    kitapda: issiz bir adaya dusmus bir grup cocuk, zamanla adadaki vahsi yasaama ayak uydurmak icin kendi medeniyetlerini, normlarini ve yasalarini yaratirlar. kendilerine guclu ve korkusuz bir baskan secerler, hatta bir totem( sopaya gecisirilmis bir domuz kafasi) koyarak bir nevi kendi dinlerini de yaratirlar. fakat zamanla, tarih boyunca, her toplum da oldugu gibi, kati rejime bas kaldiran birileri cikmaya baslar.

    sanirim, kitabin kahramanlarinin ise cocuklardan olusmasinin nedeni yazarin bize, insanin ustun olma, guclunun guczusu ezme, ya da hakimiyet pesinde kosma gibi dogal ic gudulerini aciklamak istemesidir. kitapdaki cocuklar daha davranislarinin gerisindeki piskolojiyi farkedecek yasta degildirler; gosterdikleri davranislarinin gerisindeki guc ise :tamamen ic gudulerine dayanarak davraniyor olmalari ve ayni zaman da , farkinda olmadan, buyuklerin yasadigi dunyadaki tanidiklari buyuklerin davranislarini kopyaliyor olmalaridir. kisaca, cocuklar hikaye de bir nevi insanlarin, insanligin dogusundan bu yana, sahip olduklari ic guduleri temsil ediyorlardir.

    kitapdaki ana karakterler; piggy, ralph, ve jack,cevremizde tanidigimiz, hatta ayni evi paylastigimiz, insanlari korkunc derecede animsatmaktadir. cunku hepimizin icinde biraz piggy, biraz ralph ve biraz da jack vardir. yazarin da kitapdaki trajik olaylarla gostermis oldugu uzere, jack gibi vahsi ve guc tutkusuyle yanip tutusan, ya da piggy gibi sefkatli ve zeki, yada ralph gibi kararli ve korkusuz, bir insan olmak hepimizin elindedir. fakat bunlardan hangisi olmak isteyecegimiz sadece bizim elimizdedir.


    (eternity4ever - 23 Mart 2004 23:28)

  • comment image

    çocuk milletinin sanıldığı kadar masum olmadığını da anlatan kitaptır, hem ne de olsa eliyle göstere göstere "aaa bak, remzinin babası ölmüüş!", "aaa, ceren'in suratındaki yara izi ne kadar çirkiiin!" diye bağırabilen yegane yaratık çocuktur.


    (sui - 23 Mart 2004 23:48)

  • comment image

    william golding'in 1954'te yayınlanan, sembolizmin her karakterde ve her olayda belki de biraz abartı bir şekilde kullandığı çok ünlü romanı. ingiliz edebiyatı öğrencilerine postmodern roman başlığı altında okutulur, ingiliz yazınının değerli eserlerinden biri kabul edilir. yayıncılarından biri t. s. eliot'tır, kitabın adını o bulmuştur.

    özetle ikinci dünya savaşı sırasında pasifik okyanusunun ortasındaki ıssız bir adaya düşen kalabalık bir grup çocuğu hikaye eder. çocuklar dış dünyanın bir mikocosm'unu yaratak hayatta kalmayı başarırlar, kendilerine bir lider seçer, tıpkı robinson crusoe'nin ve ıssız adaya düşen her kurguyazın karakterinin yaptığı gibi dış dünyadaki düzenin küçük bir kopyasını oluşturmaya çalışırlar, başlarda her şey mercan adası ya da iki yıl okul tatili'ndeki gibi güllük gülistanlık gidecek hissi verilirken gidişat değişir, bazı çocuklar kurallara uymaktan sıkılır, bazıları kendi dünyasına çekilir, adaya sevgi saygı demokrasi düzen yerine yavaş yavaş korku ve kaos hakim olur.

    kitap pek çok farklı açıdan incelenilebilir, tarihi, psikolojik, sosyolojik ve dini metaforlar olarak yeniden yorumlanmıştır; medeniyetin tarihi olarak ele alınmış ve çocukların her biri farklı uygarlıkların metaforu olarak görülmüştür, hıristiyanlığın yorumu olarak ele alınmıştır ve çocuklar isa, kutsal ruh, havariler olmuşlardır, psikolojik roman olarak ele alındığında görülmüştür ki çocuklar id, ego, süperegonun kişileştirilmiş hallerine de uymaktadırlar, ama romanın temelde her zamanki tanıdık çekişmeyi ele almakta olduğu gün gibi aşikardır: iyi ve kötü arasındaki bitmeyen kavga.

    kitabı çocukken okumuş ve uzun süre hatırladıkça tüyleri diken diken olmuş şanssızlardan biriyim. o zamanlar metafor neymiş, sembolizm neymiş bilmediğim için dağdaki karaltının iblisin ta kendisi, domuz kellesinin de her an pencereden beni atlayıp yiyecek bir öcü olduğuna inanmış, kitabın sayfaları arasına girip ralph'a akıl vermeyi, jack'i sarsıp kendine getirmeyi, piggy'nin gözlüğünün çalınmasına engel olmayı çılgınca istemiştim.


    (eowyn - 5 Haziran 2001 04:49)

  • comment image

    insanin aslinda bir hayvan oldugunun en net sanatsal kaniti olabilecek nitelikteki eserlerdendir. insanin dogasinin ve sonradan yaratip her bireyine dayattigi ahlaki erdemlerinin aslinda ne kadar taban tabana zit oldugunu gostermektedir. insan denen varligin aslinda doga karsisinda ne kadar kompleksli oldugunu, sirf dogadan ustun oldugunu kanitlayabilmek icin ahlaki erdemlerini nasil kendi dogasina zit bir sekilde belirledigini bizlere anlatir. aslinda insan, doga karsisinda ne kadar caresiz oldugunu bilmektedir. ama "mantik" ona bahsedilmis en buyuk silahtir. o da bunu kendisi icin tutarli ama yapay, inandirici olmayan bir sistem yaratmak icin kullanmaktan cekinmemistir. bu sekilde dogayi ezdigini, ona hukmettigini sanir ama aslinda insan, o veya bu sekilde bir piyondur. donur dolasir ayni yere gelir. cunku o bir hayvandir.


    (palefire - 4 Eylül 2004 14:17)

  • comment image

    uygarlık tarihinin bir simülasyonu olarak düşünecek olursak, uygarlık tarihin aslında kötülüğün ya da borges'in deyimiyle "alçaklığın evrensel tarihi" olduğunu tekrar yüzümüze vuran roman. kişisel bir değerlendirmeyle; geri planda olmasına rağmen, romanın asıl karakteri simon. ne tamamen dışarıda, ne de tamamen içeride; dışarıya çıktığı an onun da sonu oluyor. ne iktidar, ne uyum peşinde işte bu yönüyle tutunamayanlar'ın selim ışık'ı simon. simon hepsinden önce anlıyor belki hayatı, ama bu da sonunu hazırlıyor işte.

    "dişi domuzun yarı kapalı gözleri, yetişkinlerin o sonsuz ve duygusuz vurdumduymazlığıyla donmuş gibiydi. bu gözler, her şeyin kötü olduğunu söylüyordu simon'a (...) sonunda simon dayanamadı; başını kaldırıp, sineklerin tanrısı'na baktı. beyaz dişleri gördü, donuk gözleri gördü, kanı gördü. simon'un gözleri, o çok eski, o yadsınamaz bilgiyi kabul etti."


    (ama arkadaslar iyidir - 10 Mart 2005 17:37)

Yorum Kaynak Link : lord of the flies