Süre                : 1 Saat 31 dakika
Çıkış Tarihi     : 08 Nisan 2009 Çarşamba, Yapım Yılı : 2009
Türü                : Komedi,Drama
Taglar             : Olay yeri temizleme,Cb radyo,Kardeş kardeş ilişki,televizyon izlemek
Ülke                : ABD
Yapımcı          :  Overture Films , Big Beach Films , Back Lot Pictures
Yönetmen       : Christine Jeffs (IMDB)(ekşi)
Senarist          : Megan Holley (IMDB)(ekşi)
Oyuncular      : Amy Adams (IMDB)(ekşi), Emily Blunt (IMDB), Alan Arkin (IMDB)(ekşi), Jason Spevack (IMDB)(ekşi), Steve Zahn (IMDB)(ekşi), Mary Lynn Rajskub (IMDB)(ekşi), Clifton Collins Jr. (IMDB)(ekşi), Eric Christian Olsen (IMDB)(ekşi), Paul Dooley (IMDB), Kevin Chapman (IMDB), Judith Jones (IMDB), Amy Redford (IMDB), Christopher Dempsey (IMDB), Vic Browder (IMDB), Ivan Brutsche (IMDB), Arron Shiver (IMDB), Ralph Jason Aukison (IMDB), Cliff Garstka Sr. (IMDB), Charles Domenici (IMDB), Susie Yip (IMDB), Mike Miller (IMDB), Sarah Hudnut (IMDB), Anya Alyassin (IMDB), Pab Schwendimann (IMDB), William Sterchi (IMDB), Amber Midthunder (IMDB), Angelique Midthunder (IMDB), Olive Gallagher (IMDB), Lois Geary (IMDB), Frank E. Cruz (IMDB), Esodie Geiger (IMDB), Kevin Wiggins (IMDB), Epifanio Hernández (IMDB), McKenna Hutton (IMDB), Mason Frank (IMDB), Marya Beauvais (IMDB), Maddie Corman (IMDB), Rebekah Wiggins (IMDB), Kristin Reese (IMDB), Veronica Hernandez (IMDB) >>devamı>>

Sunshine Cleaning (~ Günisigi temizleme sirketi) ' Filminin Konusu :
class="text-collapsed" style="overflow: hidden;" Lisede amigo kızlar takım kaptanı olan Rose Lorkowski, şimdi 30'larındadır. Çocuğunu tek başına yetiştiriyor ve geçinmek için ev temizliyordur. 8 yaşındaki oğlunu özel okula göndermek isteyince, evli olan sevgilisinin tavsiyesini dinleyip kazançlı olan başka bir işe girişir; bundan böyle suç mahallini temizleyecektir.Aslında onu her zaman hayal kırıklığına uğratan kardeşi Norah’yı da onunla birlikte çalışmak için ikna ettikten sonra Sunshine Cleaning (Gün Işığı Temizleme) adlı küçük bir iş kurar. Bu iş ikisinin de önceliklerini, hayattaki amaçlarını belirlemek açısından güzel bir deneyim olacaktır. Rose ve Norah zorluklarla yüzleşecek ve daha mutlu olabilmek, daha iyi yaşayabilmek için çabalayacaklardır.


  • "little miss sunshine yapımcılarından çıkma bir film.amy adams, emily blunt, alan arkin başrollerde. referansı sağlam olduğundan festivalde kaçırılmaması gereken bir film."
  • "wristcutters a love story 'i seven insan evladının kesinlikle seveceği film."
  • "küçük gelmesine rağmen insanın ayağından hiç çıkarmak istemediği eski, rugan ayakkabıya benzeyen film."
  • "oscar'la dedesinin iliskisine bayildigim film. -do you get bored a lot?-yeah.-do you look out the window?-all the time.-see, that proves how intelligent you are. ehehe."




Facebook Yorumları
  • comment image

    "işler ne kadar kötü giderse gitsin, çabala ve asla mutluluğunu kaybetme" temalı yanlışlıkla izlediğim filmlerin son zamanlardaki en iyi temsilcisi.

    istanbul film festivali kapsamında izlediğim film kız kardeşi, gayrimeşru çocuğu, iş kurma çabalarıyla biraz ayrılsak da beraberiz'deki yer elmasını andıran nev-i şahsına münhasır babası ve başkasıyla evlenmiş olmasına karşın üniversite yıllarından beri kopamadığı yasak aşkı çemberindeki hayatını düzene sokma mücadelesindeki bir kadının yaşadıklarını çok tatlı bir şekilde anlatıyor.

    senaryosu bir kadının elinden çıkmış olduğu belli olmasına rağmen, özellikle ince espirileri, sağlam konusu ve akışıyla asla yalnızca kadınlara hitap eden bir film değil. hatta bunun senarist megan holley'in yazdığı ilk filmi olarak görülmesi şaşırtıcı. iki ana karakteri oynayan amy adams ve emily blunt ile bahsetmeden geçemeyeceğim çocuk oyuncu jason spevack da tam karakterlerinin oyuncuları olmuşlar, ve çok başarılılar.

    fırsatı bulunursa, benim yeterince bilgi sahibi olsam benim de diyeceğim "kadın filmi" ya da klasik "hayata bağlan, mutlu ol filmi" önyargılarına kapılmayıp mutlaka izlenmesi gereken bir film.


    (ceseth - 12 Nisan 2009 02:06)

  • comment image

    belli sahnelerde senaryosunun bir kadın tarafından yazılmış olduğu hissediliyor gerçekten. çok gerçekçi.

    --- spoiler ---

    rose, çok seviyor olmasına rağmen bir gün gerçekleri farkeder ve yasak ilişkisini bitirmeye karar verir. bir akşam kendisini görmeye gelen sevgilisine, gayet üzgün ve gözleri dolu dolu olmuş bir şekilde, daha fazla devam etmek istemediğini söyler. adam ruhsuz "demek buraya kadarmış" der ve arabasına binip gider.

    ---
    spoiler ---

    izlemeye değer, senaryosu gayet orjinal bir film.

    en sevdiğim sahne ise şu oldu:

    --- spoiler ---

    - norah: bu seferki iş ne?
    - rose: (gülümseyerek) intihar...

    ---
    spoiler ---


    (you won t see me - 13 Nisan 2009 11:46)

  • comment image

    bu filmi izlemem için alan arkin yeterliydi benim açımdan. little miss sunshine'ı sevmiştim. bu filmi de sevdim.

    * * amy adams ile * * emily blunt da gayet iyiydi. keyifle izledim.
    ve oscar rolündeki jason spevack'ı da öyle. rose, norah ve oscar'ın zor ve silik hayatları, var olma çabaları...

    iki kız kardeşin "bir şey" olma çabası, babalarının onlara yaptığı jest; dedesinin moral verdiği, zeki ama uyumsuz addedilen çocuk... hepsi yerine oturmuştu. bazen "bir şey" olmak ne kadar da zor olabiliyor. ne yapsan yetmiyor.

    --- spoiler ---
    özellikle bebek bezine çikolata döküp yiyen ve evlenmiş , doğurmuş, gururla dolmuş (!) kadınların yanında "bir şey" olduğunu anlatmaya çalışmak...
    ---
    spoiler ---

    --- spoiler ---
    tren sahnesini, kedi için ev yakılan sahneyi sevdim...
    bir de tek kollu winston ile rose arasında bir şeyler başlamadan film bitti.

    oscar: piç ne demek?
    norah: evlenmeden doğan çocuk. ileride göreceksin, piç olmak çok havalı bir şey
    ---
    spoiler ---


    (kacin kurbagasi - 14 Nisan 2009 09:22)

  • comment image

    özgün senaryosu ve doğallığıyla ağızda güzel bir tat bırakan filmdir. bu yüzden filmin bu kadar popüler olmaması insanın hoşuna bile gidiyor.

    --- spoiler ---
    son karede oscar'ın little bastard dövmesiyle ve dürbünüyle parkta oynayan kızı kesmesi hoş bir ayrıntı olmuş.
    ---
    spoiler ---


    (eternal - 17 Temmuz 2009 10:23)

  • comment image

    amy adams, emily blunt, steve zahn, clifton collins jr gibi bircok tanidik oyuncunun yer aldigi film. the royal tenenbaums'un onculugunu cektigi melankolik komedi diye addedilebilecek janrin bi diger -ve de guzel- ornegi.

    emily blunt'i wind chill'den tanimis idim -the devil wears prada'da yan bi rolde izlemis idik-; ama artik ismini bilmeyi borc bildim. "emily blunt". evet. o ne guzellik beyaz ten-siyah makyaj kombinasyonuyla (bkz: allah sahibine bagislasin)...

    filmin agir melankolisi altindayken, e bunun komedisi nerde psikolojisine girmistim ki bi diyaloguyla kopardi beni:
    --- spoiler ---
    - since 1963?
    - yes, it shows that we got some stability, people like that.
    - that is a lie.
    - its a business lie. and that is different from a life lie.
    ---
    spoiler ---

    onun disinda cok komedi unsuruna rastlayamadim. durum komedisiydi aslinda... ben melankolik komedi diye nitelendirebilirim filmdeki komedimsi unsurlari.
    diyaloglar zekice. oyuncular tas. izlenesi...

    --- spoiler ---
    norah'in arkadasimsiyla arasindaki iliski neden islenmis, islendiyse niye cot diye garip sonlandirilmis bilinmezlikte. yine ayni sekilde rose ve winston arasinda klasik hollywood hikayelerindeki gibi ask-mesk bi siler olsun diye beklendik. olmadi. oldu diye sayiyorum. ona gore.
    ---
    spoiler ---


    (infected grail - 17 Ağustos 2009 00:26)

  • comment image

    birinin ölümü hakkında "how did she die?" sorusuna "it was sorta of a do-it-yourself thing" cevabı verebilen zeki, sıcak, (ama sımsıcak değil, ki bu iyi bi şey) ve karanlık şeyler hakkında günışığı kadar berrak şeyler söyleyebilen film. alan arkin'in baba emily blunt ve amy adams'ında kız kardeşler olduğu, "bozuk" aile filmlerinin yenisi, en iyilerinden birisi.


    (ving - 26 Ağustos 2009 16:07)

  • comment image

    uzun zamandır izlediğim en naif, en sıcak, en güzel film. nasıl babasız çocuk büyütülür, işte böyle anneyle, dedeyle, teyzeyle...

    --- spoiler ---

    azıcık normal dışı davranış gösterdi diye hemen ilaç alması gerek diyen eğitim sistemine inat, "piç olmak havalı bişi, büyüyünce anlarsın" diyen bir teyzeyi, "bence onlar senin ne kadar geniş bir hayal gücün olduğunu anlamamışlar" diyen bir dedeyi yeğlerim

    ---
    spoiler ---


    (leaves dancing in the breeze - 27 Ağustos 2009 14:29)

  • comment image

    gerçek hayat filmi.

    gerçek hayatta tüm açık uçlar bir yere bağlanmıyor. rose ile winston hemen o anda illa ki çıkmaya evlenmeye karar vermiyorlar. daha rose'un atlatması gereken bir mac trajedisi var ne de olsa. önce tek olmayı öğrenecek, yavaşça. norah kendisini nerede bulacak, kim bilir, belki anlayacak ki aslında aradığı şey zaten evindeymiş.

    hayat böyle salak birşey işte. bakıyorsun, olman gereken, olmak istediğin yerde değilsin. güçlüyüm, altından kalkabilirim telkinlerine ihtiyaç duyuyorsun her gözünü açtığında. sonra belki bir fırsat geliyor karşına, tamam oluyor derken çuvallıyorsun. bu arada sevdiğin adamın blöfünü göreceğini mi sandın? tek bir "bilmediğimi mi sanıyorsun?"un canını bu kadar acıtmayacağına mı inandın? herkesin garip olarak adlandırdığının aslında senden daha normal olduğunu ne zaman farkedeceksin? ama gene de ve yeniden ayağa kalkmalı insan. ya da kaybolup gidersin bir yatak şiltesinin, tek kişilik koltuğun, banyo duvarının üzerinde, çantanın içindeki resimlerde..

    sadece hayat var, bir yerlerde, bir şekilde akıyor gidiyor. sonunda televizyon karşısında, gözünüzde yaşlarla, cevizli pasta tavsiye eden kadına bakıp kalıyorsunuz işte.


    (ronnie - 2 Eylül 2009 10:57)

  • comment image

    siradan insanlarin siradan hayatlarinin anlatilmadigini dusundugum film. boyle bir aile siradan bir hayat yasiyor olamaz.

    --- spoiler ---

    rose'un gittigi partideki insanlar siradan bir amerikan hayati suruyor olabilirler. rose ise her turlu zorlukla tek basina mucadele etmeye calisan, kendini hayata baglamak icin gucluyum, iradeliyim, herseyi yapabilirim mottosunu belirlemis ama aslinda kendi ayaklari uzerinde duran bir kadin. sahsen partideki diger kadinlardan cok daha guclu oldugu izlenimine kapildim filmi izlerken.

    ---
    spoiler ---


    (parapanna - 2 Eylül 2009 18:20)

  • comment image

    --- spoiler ---
    orjinal senaryosu ile kendini sevdiren film. oldukça sevimsiz bir iş olan intahar edenler / öldürenlerin arkasında "kalıntıları" çöp evleri temizlemek gibi aslında korkunç işleri sırf parası güzel / sırf kendi işinin patronu olduğunu için yapmayı kabul eden iki loser kardeşin hikayesi.

    işin arkasındaki drama çok az değiniliyor; ve işin aslı kimsenin aslında görmediği ve de görmek istemediği işleri başarılı bir şekilde komikleştirmişler. dolayısıyla gerçeklerden çok uzak ama tuhaf bir şekilde kendini sevdiren bir film.hani böyle bir konuyu alıp da komedi / dram yapabilmek, böyle bir konu üzerine film çekmeyi akıl etmek kadar hoş !
    ---
    spoiler ---

    seyredin ... keyifli vakitler için


    (ride - 3 Eylül 2009 18:38)

  • comment image

    daha önce de bahsedildiği üzere; wristcutters a love story ve little miss sunshine ile barındırdığı ortak özelliklerle birlikte, tarzının sideways ve the visitor'a da son derece benzediğini düşündüğüm, bir grup insanın yaşamından bir kesit sunan çok kaliteli bir film. şahsımın özellikle favorisi olan filmlere -bir ismi varsa da, ben bilmiyorum- güzel bir örnek. yani, film bittikten sonra da, sanki insanların yaşamları devam ediyormuşçasına akıp giden filmlerden. hem tüm oyuncular mükemmel bir iş çıkarmış, hem de senaryo çok güçlü. ama öyle bir film ki, oyunculuklar mecburen senaryo örgüsünün önüne geçiyor. çünkü; filmin seyrini değiştiren şeyler, olaylardan ziyade, bir cümle ya da bir reklam filmi. bir kutu... bir damla gözyaşı... bunları senaryoda yansıtamazsınız; ancak kaliteli bir biçimde oynanınca anlam kazanır ve bence tüm film çok anlamlıydı. son zamanlarda izlediğim en naif ve melankolik film diyerek bir entarinin daha sonuna geliyor ve sinema eleştirmenliği egomuzu tatmin ediyoruz, dna'sı altından değerli olan insanlar.

    edit: inglourious basterds ile aynı dönemde vizyona girmesinden ötürü, gişe anlamında pek varlık gösteremeyeceğine inandığım filmdir ayrıca. soysuzlar kötü film midir? haşa! ama keşke soysuzlar'dan çıkan insanların en azından dörtte biri, "haftaya da şu günışığı'na gidelim" dese, böyle filmler bu kadar uzun aralıklarla çekilmese, hayat bayram olsa...


    (kivikocan - 4 Eylül 2009 14:29)

  • comment image

    filmin en büyük başarısı; söylenenlere ek olarak tabi, kadın filmi tabir edilen hemcinslerinin sıkça düştüğü hataya düşmeden sonunu getirebilmiş olması sanki. şimdi hata şu. ne zaman bir kadın hikayesi izlesek senaryo bir yerinde hayattan ve detaydan kopar , saçaklanmak yerine, hikayedeki bir erkeğin hödüklüğüne kitlenir kalır. yada daha doğru ifadeyle erkek öyküsü hikayedeki tüm sebepleri piç edip kadın kişisinin hayatındaki devcileyin detay olarak tüm sebep ve sonuçları belirleyiverir. kadın yönetmenimizle birlikte doğal müşteri de gevşer, rahatlar. sonra. sonrası çiçek böcek. lakin bu filmde bu yok. bu güsel. bu film, anlattığı hikayedeki kadının veya hikayesini anlattığı kadının, öyküsündeki sıkışmaları ve terslikleri en yakındaki erkek kişiye, karakterine, kızımıza yaptığı fenalıklara felan bağlayıp bıdı bıdı yapmıyor. akıyor.

    --- spoiler ---

    yani işte kızımız, bunca senedir sevdiği ve birlikte olduğu evli adamdan bir küçük paragrafla, bikaç damla gözyaşıyla ayrılıveriyor. uzatmıyor. sakin. temiz. intihar etmiş bir annenin öyküsü altında büyümüş iki kız çocuk. onca ruhsal yük. babaya bindirilmiyor. hani illa suçlanacaksa başarısız karides operasyonundan suçlanabilir belki. film kadın hemcinslerine attığı bi kaç salvo ( liseden kız arkadaşlar toplantısı, bebek bezi üstü çikolata, kırmızı porsche, umutsuz ev bayanları ) dışında kadınları da mesele etmiyor. filmin gülünecek yerine denk getiriyor sadece.

    ---
    spoiler ---

    yani hikayedeki erkek kişiler olmasaydı bu kadınların hayatı şöyle olurdu böyle olmazdı, ey izleyici yokla zihnini ve bul perdede gördüğün adamı hayatında. ya çemkir ona ya tap. yok. akıyor. işine bakıyor. bi çok izleyicide bıraktığı, bahsi bolca geçen sıcaklık hissi burda galiba. hayatın, erkeklerin kadınlara yaptığı fenalıklara bağlanamayacak kadar değerli, kendiliğinden, kendi içinde güzel bi akışı vardır diyor. umarım vardır diyor. umalım vardır diyor. kendi kendini, karşı cinsle olan teşrik i mesaisine göre belirleme kolaylığına hiç teslim olmadan herşeye rağmen diil herşeyle birlikte sürdürüyor. yaşamak ne ki zaten sevgili sözlük. sürdürmek diil mi ki ? iyi seneler.


    (ussuz - 7 Kasım 2009 04:35)

  • comment image

    amerikalıların kan temizliği için bile sertifika istediğini öğrendiğimiz; emlakçılık sertifikasını es geçiyorum, vayy be helal olsun adamlar işleri ne kadar ciddiye alıyorlar dedirten, son zamanlarda izlediğim en muhteşem filmdir.


    (kedim sidikli sise - 11 Kasım 2009 22:59)

  • comment image

    --- spoiler ---

    bir zamanlar amigo kız olmak, basketbol takımının kaptanıyla çıkmak gibi herkesin -kime göre neye göre - hayran olduğu özelliklere sahipken kendini lise arkadaşlarının evini temizlerken bulan rose lorkowski'nin dramatik ama bir o kadar da etkileyici hikayesi. her anı buram buram gerçeklik kokan, kendini lise aşkı, zeki ve farklı oğlu, bir baltaya sap olamayan kardeşi ve fazla girişimci babası arasında parçalayıp hayatını düzene sokmak isteyen bir kadının filmi. lise arkadaşının bebek partisinde ise aslında kendini kendine ispat etmeye çalışıyor rose, sizin gibi değilim ama sizden kötü bir durumda da değilim demeye çalışıyor bir yandan. öte yandan, tam kendini buna ikna etmiş ve hayatını yoluna koyduğunu düşünürken, tekrar başa dönmesi üzerine winston'la olan günah çıkarma sahnesi, rose'un kendine bakışını yeterince yansıttı:

    "there's not a lot that i am good at. but i'm good at getting guys to want me. not date me, or marry me, but want me. "

    ---
    spoiler ---


    (jellicle1904 - 17 Ocak 2010 15:50)

  • comment image

    little miss sunshine ın yapımcılarından cıkma oldugunu hissettiren, kadın elinin degmis oldugunu fark etmekte zorlanmadıgın yasam kadar zor, hayat gibi gri bir hikayenin konu alındıgı ama bir taraftan da sıcacık, hayattan samimi hallerini de kaybetmemis film.

    hep birilerinin arkasını toplamak durumunda oldugu insanlar.. birilerinin hep arkasını toplamaktan kendini sorumlu tutan insanlar:

    --- spoiler ---
    -daha fazla yuku kaldıramıyorum..
    ---
    spoiler ---

    senin de bir baltaya sap oldugunu gostermek icin neler yapardın?

    hepimiz bir sekilde cevremiz icin yasıyoruz. uzun okumalarla herkes durmadan bi seyleri kanıtlama derdinde..
    ama senden cok uzaktaki hayatlar, o evli ve cocuklu kadınlar porschelerle geldikleri lise toplaskasında senin etini disine katarak kendi paranı olulerin evlerini temizlemekten cıkarttıgını ve tek basına cocugunu yetistirmekteki basarını anlatırken ki gururunu gercekten anlayabileceklerini sanmıs mıydın?

    bazen cevapları yanlıs yerlerde arıyoruz.. kendimizde ne kadar yanlıs bir yerlerde debelenip durdugumuzun farkına varmıyoruz.
    insan elbet degerli, her biri..
    ama seni anlamayacak cinslisine de neden laf anlatma derdiyle oksijen tuketimi?

    sıradan bir hayat mı sıradısı bir hayat mı, basarılı bir hayat mı, en zor anında bile kendini bırakmadıgı icin esasen cok dirayetli bir hayat mı, vasat mı?
    cevaplar goreceli...
    ama bence little miss sunshine'ı sevdiyseniz kesinlikle izlenmeli.


    (tuzbuzz - 11 Kasım 2010 20:01)

  • comment image

    oscar'la dedesinin iliskisine bayildigim film.

    --- spoiler ---

    -do you get bored a lot?
    -yeah.
    -do you look out the window?
    -all the time.
    -see, that proves how intelligent you are.

    ---
    spoiler ---

    ehehe.


    (brulante - 30 Mayıs 2013 00:53)

  • comment image

    başta amy adams olmak üzere mükemmel oyunculukların sergilendiği sıcak, duygusal ve çok tatlı bir film. en sevdiğim tarafı klasik holywood filmleri gibi olaylar abartılı bir şekilde değil gerçek hayatla daha orantılı bir şekilde gerçekleşiyor. amy adams'a tekrar değinmek istiyorum; açıkçası filmi izleme nedenim oydu ve hiç pişman olmadım.

    yalnız film komedi, drama olarak geçiyor ama komedi falan yok filmde, sadece drama olmalıydı bence, onu bilerek izleyin derim. iyi seyirler..

    --- spoiler ---

    en beğendiğim sahne rose ve norahın annelerinin oynadığı film sahnesini izlemesiydi, çok dokunaklıydı.
    ---
    spoiler ---


    (sepidi - 15 Ocak 2014 05:32)

Yorum Kaynak Link : sunshine cleaning