Psycho (~ Sapik) ' Filminin Konusu : Marion Crane (Janet Leigh), Arizona'da bir emlak ofisinde çalışmaktadır. Sevgilisi Sam (John Gavin) ile evlenmek istemektedir ancak çiftin çok az parası vardır. Bir cuma günü, patronu Marion'a bankaya para yatırması için 40 bin dolar verir. Marion, bu parayla Sam'le hayal ettikleri hayatı kurabileceklerine karar verir ve parayı çalarak Sam'le buluşmaya gider. Yolda Bates Motel'de konaklamak zorunda kalır. Moteli işleten Norman Bates (Anthony Perkins), annesiyle saplantısı olan genç bir adamdır.Beraber akşam yemeği yerler ve Marion odasına çekilir ve yatmadan önce duş almaya karar verir. Sinerma tarihinde adından ünlü "duş sahnesiyle" söz ettiren, türünün en önemli örneklerinden Sapık, Alfred Hitchcock'un başyapıtlarından biri olarak kabul edilir.
Psycho(1960)(8,5-534650)
Psycho II(1983)(6,4-20537)
Psycho IV: The Beginning(1990)(5,5-6409)
Psycho III(1986)(5,3-11295)
her filmde olduğu üzere üstadımız bu filmde de kendine küçük bir rol edinmiştir o da filmin ilk ilk başlarında emlakçının girişinde küçük bir enstantenedir. film amerika'da sansürün çok ağır bir şekilde uygulandığı dönemlerde çekildiği için epeyce zorlu sınavlar vermiştir. örneğin filmde geçen travesti kelimesi büyük tartışmalara yol açmış sonunda kullanılması uygun görülmüştür. bunun yanı sıra sinema tarihinde ilk kez bir filmde banyonun tuvaleti gösterilip sifonu çekilmiştir. bu o dönemin tutucu amerikası için önemli bir dönemeçti. ana karakterimizin para çalmadan önce beyaz, para çaldıktan sonra da siyah iç çamaşır giymesi de gözlerden kaçmamıştır. film gerçek bir başyapıt. hele hele çekildiği dönemin teknik olanaksızlıkları ve sansürleri düşünürsek ustanın önünde saygıyla eğilmekten başka birşey düşmüyor bize. filme dair önemli bir başka dip not ise sinema tarihinde film başaldıktan sonra izleyicinin kesinlikle alınmadığı ilk filmdir. bu gerek film tesearlerında gerekse yazılı ilanlanlarında beyan edilmiş hatta sinema girişinde hitchcock'un karton bir maketi "kim olursanız olun film başladıktan sonra asla içeri alınmayacaksınız, ister sinema müdürünün oğlu olun, ister amerikan başkanı ister ingilitere kraliçesi (tanrı kraliçeyi korusun)şeklinde bir duyuruda mevcuttu. filmin başlangıcına gösterdiği hassasiyet esasında yönetmenin, tamamen izleyicinin daha çok keyif almasına yönelik bir haraketi. filme dair bir başka önemli not ise sinema eleştirmenleri filmi kendilerine özel bir gösterimle değil de halkla beraber izlemek zorunda kalmışlardı bu da ilk çıkan eliştirilerin kötü olmasına neden olmuştu.
(vanilya - 19 Aralık 2006 18:21)
çok emek harcanan bir yapıttır; hitchcock' un psychosunda sembolizme güzel örnekler bulunabilir.mesela filmdeki psychonun nasıl bir kafes içinde olduğunu, yaptığı içi doldurulmuş kuşları saklar, hapseder; oysa ki en büyük kuş kendisidir. film boyunca gerçekten de kuş gibi yürür, kuş gibi yemek yer. aslında kendi kafesini inşaa etmiştir o. ayrıca filmin birçok yerindeki suratın yarısının aydınlatıldığı sahneler, karakterledeki iyi ve kötü yanları sergilemek için kullanılır, yanlış bir seçim yapan karakter karanlık tarafa doğru yürür, kalkar vs. (bkz: alfred hitchcock)ayrıca (bkz: psycho killer)
(burnout - 26 Şubat 2002 16:29)
sinema tarihi başyapıtları arasında yer alan, dün izlediğim ve bu kadar geç izlediğim için kafamı duvarlara vurduğum tek kelimeyle inanılmaz bir alfred hitchcock filmi. filmin rahatsız edici derecede sade ve sakin olması sanırım filmin etkileyiciliğini artıran en önemli etken.--- spoiler ---ilk cinayetten sonra norman bates'in evde annesine (!) bağırması ve "anne kan" benzeri sözler sarf etmesi insanı gerçekten düşündürüyor. çünkü küvetteki cinayeti kimin işlediği açıkça görülemiyor, kaldı ki filmin sonlarına kadar kadın kıyafetiyle dolaşan ve basbayağı kadın sesiyle konuşan birinin olması ortada gerçekten de bir kadının (anne) olduğu ve cinayetleri onun işlediği izlenimi yaratıyor insanda. bunun yanında dedektifin öldürülmesini de anne tarafından yapılmış gibi gösteriyor film ve seyircinin inancı o yöne kayıyor gerçekte (en azından benim). cinayeti annenin işlediği düşüncesini artıran bir başka şey de norman bates'in annesini asla bir tımarhane veya benzer bir yere "tıkmayacağına" yönelik beyanatları sonucunda annesinin bir tür manyaklıkla o insanları öldürdüğü ve norman bates'in annesinin akıl hastanesine ya da hapisaneye tıkılmaması için delilleri ve cesetleri yok etmesi düşüncesiydi.--- spoiler ------ spoiler ---öte yandan şerif yardımcısının norman bates'in annesinin 10 yıl önce sevgilisini öldürüp daha sonra kendini öldürdüğünü söylemesi ve sevgilisini öldürme sebebinin onun başka bir kadınla ilişkisi olması olduğunu söylemesi bazı soru işaretleri yaratıyor. benim ilk düşüncem her ne kadar saçma olsa da ölen kadının norman bates'in annesinin sevgilisinin ilişki yaşadığı kadın olabileceği yani bates'in annesinin hala hayatta olacağı yönüne oldu. öte yandan gömülürken vesaire tanıdık insanların olabileceği sonucu bu ihtimal mantıksız hale geldi kafamda.--- spoiler ------ spoiler ---filmin sonu benim açımdan tek kelimeyle beklenmedik ve şok ediciydi. ne diyebilirim ki izlediğim en iyi filmlerden birisi.--- spoiler ---
(johnmalkow - 20 Kasım 2007 12:06)
dellenen bir kadın kişi, batronunun parasını çalıp yeni bi hayata doğru yol alırken, yolun kenarındaki bi motelde geceyi geçirmeye niyetlenir. aha şimdi zçmıştır işte. bates motel'in genç, diri ve yakışıklı sahibi norman bates, filme psycho isminin layık görülmesini sağlayabilecek kadar sıyırmış bi insandır, hayır suratına baksan, "efendi, mazlum, utangaç, süt gibi çocuk" dersin, katiller belli etmez zaten. bi dolu filme esin kaynağı olmuş bu filmin, banyo'da ki "gölgeli, atılım sahnesi", karalık çekimleri, içerdiği öğeler [senaryodaki bir adet zarf tümleci ve dolaylı tümleçler] beyinlere kazınmıştır. isterseniz bu vesileyle, asıl abimiz alfred hitchcock'a, baş artiz, temiz katil anthony perkins'e ve filmi yeniden çeken gus van sant'la birlikte, yeni mağdure anne heche'yi de bilelim-bulalım.
(cyrano - 6 Mart 2000 23:59)
en meşhur gerilim müziklerinden birine sahip filmdir.keman gibi naif bir müzik aletiyle banyo sahnesinde izleyici nasıl koltuktan düşürülürü fevkalade iyi başarmıştır.ayrıca polisin parayı çalan emlakçı kızı bir süre takip etmesi izleyiciye 'acaba' dedirten güzel bir şaşırtmacadır.filmde araba kullanan herkesin park ettikten sonra kendi solundaki kapı yerine diğer kapıdan inmesi de çözüm bulamamış bir ayrıntıdır.
(t59g61 - 20 Şubat 2008 17:09)
slavoj zizek, filmdeki evin katlarının id, ego ve superego ile eşleştiğini söyler. giriş katı egodur, norman bates burda normal bir şekilde hayatnı yaşar. üst katta istekleri bitmeyen, memnun edilmesi imkansız olan superego vardır, anne orada yaşar. ve norman bates anneyi id olan bodrum katına taşırken kadın hemen uygunsuzlaşır, toplumsal kuralları unutur "am i fruity?" gibi laflar etmeye başlar.sevgili bay zizek'in sinemadaki bir başka id, ego, superego eşleştirmesi de duck soup'daki kardeşler üzerinedir.
(deinnorra - 6 Eylül 2008 04:59)
hakkında çok şey söylenen bir başyapıt. yok efendim oedipusmuş da, annesel süper egoymuş da, işte zizek ve şürekasını dehşete düşürecek diyalog:+ ne izliyosun oğlum?- alfiret hiçkokun sapığını izlüyürüm anne.+ oğlum sıtarı açsana desti izdivaç var, geçen bi kadın geldi merak ettim birini beğendi mi diye.- ya anne valla sonu geldi şunu izliyim açarsın.+ ne filmi bu?- meşhur film var ya. bi sürü filme ilham vermiş, sinemanın çehresini değiştirmiş ve onu yalnızca kitle eğlencesinden çıkartıp bir--+ izledim ben bunu, anayurt oteli vardı bunun gibi.- ya işte o da bundan etkilenmiş bi yapım. zira hiçkok sineması dışavurumculuğun doruk noktasında--+ oğlan anasının kılığına giriyo dimi?- evet. ama bunu salt bu biçimde görmemiz eksik olur. zaten filmin sonunda psikiyatr anlatacak olayın aslını.+ izledin yani sen bunu?- yau izledim de önemli olan sonunu bilmek değil ki, sinemasal bir haz alıyorum ben.+ sıtarı aç!(star açılır)
(martin edilen - 24 Aralık 2008 00:22)
benim ne kadar beyinsiz, ne kadar dar algılı bir mankafa olduğumu göstermiştir bana. filmdeki muhteşem gerilim unsurlarından çok: - ula kırkbin doları yatağın üstünde bıraktı, al da bavulun dibine sakla, bak hala açıkta duruyor, şimdi dolaptan biri çıkıp çalacak.- oha yanında kırkbin dolar varken araba kenara çekilip uyunur mu lan?- anaa parayı gazeteye sarıp sehpanın üstüne bıraktı, camı pencereyi de açıp odadan çıktı, bu sefer valla da çalınacak.- lan önce bi suyu kapat, iki saattir boşa akıyor, çok fatura gelecek, hem suya yazık, israf (melih gökçek ankarasında yaşayan zavallı insan tepkisi)şeklindeki düşünceler gerim gerim gerdi beni yemin ederim. allah beni davul etsin. psikoloğa mı gideyim, suyu hiç kesilmeyen şehirlere ülkelere mi göçeyim ne yapayım.
(kibritsuyu - 5 Eylül 2009 10:51)
francois truffaut, alfred hitchcock'la yaptığı röportajların yayımlandığı kitabının önsözünde filmi ilk gördüğü andan beri aklını kurcalayan soruyu hitchcock'a bir buluşmaları esnasında sorduğunu yazar:"janet leigh'nin duş alırken öldürüldüğü sahnede elinde bıçak, banyoya giren adam kimdi? peruk takmış anthony perkins mi? bir kadın mı? bir figüran mı? bir dansçı mı? katilin ışığa karşı çekildiği, yani yalnızca silüetinin görüldüğü anımsanacak olursa bu seçeneklerden her biri doğru olabilirdi. hitchcock o kişinin aslında peruk takmış bir kadın olduğunu ancak bu sahneyi iki kez çekmek zorunda kaldıklarını anlattı, zira ışık kaynağı arkasından gelmekle birlikte ilk çekimlerde kadının yüzü tüm hatlarıyla ortaya çıkmıştı, banyonun beyaz duvarları ışığı fazla yansıtmışlardı. bu yüzden yaptıkları ikinci çekimde kızın yüzünü siyaha boyamışlar böylece karanlık, kolayca tanınmayacak bir silüet olarak perdeye yansımasını sağlamışlardı."
(axakal - 2 Ocak 2010 03:04)
psycho nun o meşhur banyo sahnesinin çekimi tam 7 gün sürmüştür. hitchcock her alanda olan mükemmeliyetçiliğini burda da göstermekten kaçınmamıştır.
(mia - 22 Haziran 2000 15:41)
filmdeki bıçaklama sesleri karpuzla elde edilmiştir.
(de payens - 29 Ocak 2011 17:26)
1998 yılındaki yeniden çevriminde her ne kadar kamera açılarından, karakterlerin fiziksel özelliklerine kadar aynıları yapılmaya çalışılmış olsa da 1960 yapımı siyah-beyaz, taklitlerinden sakınmamız gereken alfred hitchcock imzası taşıyan filmdir. filmin teknik özelliklerinden ve 38 yıl sonra çekilen yeniden çevriminden bile kat kat güzel olmasından bahsedersek bir yönetmenin filmi ne kadar iyi yapabileceği ve ne kadar berbat edebileceği hakkında fikir sahibi oluruz. hitchcock'un 1960 yapımı bir filmi siyah-beyaz çekmesinin amacı artislik yapmak değil seyirciyi kendine çekip gerilim unsurunu arttırmaktır. korku filmlerindeki duş sahnesi klişesini yaratan eserdir ve sadece bu sahne için herkesin söylediği gibi 1 hafta uğraşmıştır hitchcock amcamız. marion'ın öldüğü sahnede küvetin deliğine akan sulardan marion'ın gözüne yapılan geçiş, sinema tarihindeki en iyi geçişlerden biridir. ki bence, 2001 a space odyssey'de ki maymunun attığı kemikten uzay gemisine yapılan geçişle yarışacak bir geçiştir. küvetin deliğine akan suların saat yönünün tersine olması da güzel bir detaydır.filmi izlemiş olan herkesin aklından geçirdiği, dilinin ucunda olan, söylemeseler bile duyduklarında ''aa hakkaten lan!'' gibisinden tepkiler vermesine sebep olan, belki de bu film hakkında çok rutin olan birkaç şeyi söylemeden geçemeyeceğim..daha ilk sahneyi görmediğimizde bile giriş müziğiyle bizi büyük bir gerilimin beklediğini anlarız. birbirine yakın seslerin olduğu müziklerde hissedilen o gerilim hissinden ibaret değildir, bu müziği yapanın bir şizofren olduğunu hemen anlayabiliriz. hitchock'un çoğu filminde olduğu gibi anlatılmak istenen basit bir konu olarak görünür; fakat sembollerle gizlenmiş bir sürü detay vardır. basit bir örnek vericek olursak, marion işe gittiğinde bankaya yatırması gereken 40.000'lira nakiti çantasına koyarken aşırı derecede rahattır ve o parayı çalmak gibi bir düşüncesi yoktur. sahne değiştiğinde marion'ı siyah sütyenle valizini hazırlarken gördüğümüzde parayı çalma düşüncesini kafasına yerleştirdiğini anlarız ve kamera paralara odaklanır; oysa giriş sahnesinde sütyeni beyaz renktedir. ayrıca buna benzer bir örnek norman'ın ölü kuşları doldurması ve film içinde marion'a: ''kuş gibi yiyorsun'' demesi -> bird'ün ingiliz argosunda ki karşılığının ''kadın'' olması.buradan itibaren hikâye seyircinin kafasında şekillenmeye başlar. marion'ın arabada uzunca süren yolculuğunu izleriz ve psikolojik durumunu kafasında olan düşüncelerden anlarız. aslında bu yolculuğun hitchcock tarafından seyircinin gözüne sokulması, seyircinin marion'la bütünleşmesi ve onun bildiğinden fazlasını bilmemesidir. bu hitchcock filmlerinde sıkça rastlanılan ve gerilim arttıran bir unsurdur. kırılma noktası ise marion'ın yağmur yüzünden bates motel'e girmesiyle olur. ofiste kimseyi göremeyen marion etrafa bakındığında otelin kenarında iki katlı bir ev ve ikinci katında bir kadının gölgesini görür. burada dikkat etmemiz gereken ise evin, norman bates'in kişiliğini sembolize etmesidir. ikinci katta görünen anne figürü süperego, giriş katta normal yaşamını sürdüren ego, ve bodrum katı ise id'dir. zaten norman bates'in saldırganlaştığı tek sahne evin bodrumunda geçmektedir...mamafih, norman bir süre yan odada kalan marion'ı duvardan açtığı delikten izler ve sonra evine gider. üst kata çıkmakta tereddüt eder ve giriş katta kalır. o sırada marion odasında kendince hesap yapmakta ve bir nevî vicdan azabı çekmektedir, daha önce de norman'a söylediği gibi yarın erkenden gidip düştüğü kişisel tuzağından kurtulmayı deneyecektir. sonra can alıcı duş sahnesi gerçekleşir. marion crane, norman'ın annesi tarafından bıçaklanır ve öldürülür. freud'çu yaklaşımla bakarsak* ordaki bıçak tecavüzün somutlaştırılmış bir hâlidir de diyebiliriz, cinayeti işleyen süperego'dur. biraz sonra norman evde: ''kan! kan!'' diye bağırıp odaya koşar ve annesinin işlediği cinayeti örtbas etmek isteyen bir çocuk gibi hiçbir iz bırakmadan etrafı temizler. işte bu andan itibaren seyirci artık norman bates ile kendisini özdeşleştirir. o ana kadar hitchcock'un konuyu işleyiş biçimi seyircinin marion crane'e odaklanmasını sağlar ve karakterin bir anda ölmesiyle seyirci şok etkisi geçirir. marion'ın öldüğü sahneye kadar seyirci sevgilisiyle evlilik planı yapan bir kadının, 40.000 dolar çalmasıyla başlayan bir macerasını izlediğini sanarken o sahneden sonra, film artık gerilim ve korku öğeleri taşımaya, ardından dedektifin olaya girmesiyle sona kadar farklı türleri dolaşır.
(cupido - 19 Şubat 2011 00:30)
çok güzel bir filmdir.sırf içinde geçen dialoglar içinbile 3-5 kez izlenebilir.konu "döneminin" pek ötesindedir.film genelinde bi iki kıytırık hata varsa da, genelde mükemmeldir.bi de bu filmde stüdyoda ki ışıklar bangır bangır cayır cayır yandığından olsa gerek herkes arkasında bir gölge ile dolaşır bütün filmboyunca, basbayağı mallıktır.banyo sahnesi pek meşhurdur.(duş mu desek) gel gör ki aslında oldukça denyo bi sahnedir.neden meşhurdur anlamam... süpper hoyhoyları olan kadının göğüsleri bile görünmez adamakıllı.bıçak eğreti batar, kan çukulata şurubu gibi akar.film güzeldir de sahnede pek bi numara yoktur.müzikleri pek güzeldir.
(otisabi - 7 Temmuz 2000 02:45)
meşhur duş sahnesi sebebi ile hitchcock amcamızın dünyaya saldığı yeni bir fobi çeşidinin oluşmasına neden olmuş filmdir. sanırım ki bu filme kadar"duşyaparkenyabanasapıksaldırırsa" isminde bir fobimiz yoktu. artık var.nefis bir filmdir.
(adladin - 5 Nisan 2011 15:16)
hitchcock'un bir filmi. bir cok sabun, du$ perdesi, kuvet ve kan bankasi reklaminda kullanilacak malzeme yaratmi$tir.
(ssg - 17 Mart 1999 00:00)
yıllar önce bir tanıdığın askerlik anılarında kayıtlara geçmesini sağlayan filmdir.efendim, kendisi gece yatağında uzanmış yatmakta iken koğuştaki diğer iki askerin konuşmalarına tanık olur ve biri diğerine aha bu ünlük sapık filmini, abartmıyorum, aynen şu şekilde anlatır: "bi herif var amına goyum. anası var amına goyum. cadı amına goyum"nokta.
(adladin - 20 Kasım 2012 13:34)
yönetmenliğini alfred hitchcock'un yaptığı, baş rollerini anthony perkins, janet leigh, vera miles ve john cavin'in paylaştığı, 109 dakikalık, siyah beyaz, 1960 yapımı, hitchcock'un ''benim ilk korku filmim'' diye adlandırdığı klasik.film gerçektende son derece ustaca oluşturulmuş bir gerilim filmi. film boyunca hitchcock akıl almaz hilelere başvuruyor, mesela trafik polisinin siyah güneş gözlükleri korkutucu beklentiler doğuruyor ama bir şey çıkmıyor. yanıltıcı izler peşpeşe sıralanıyor; araba plakaları aslında hiç önem taşımadıkları halde vurgulanıyor. bunlar ustanın seyirciyle oynaması, onları ters köşeye yatırmasından başka bir şey değil. sinir bozucu ölçüde manipule edici bir film bu, konusuyla aslında basit ama gerçektende bir deha eseri. hitchcock'la ilgisi olmayan devam filmleri ise bununla kıyaslanamaz bile...not: duştaki sahne yüzünden kızının banyoya girmeyi reddettiğini anlatan bir izleyici mektubuna alfred hitchcoc üşenmeyip yanıt vermiş, ''siz de kuru temizlemeye yollayın'' *
(kadifepanter - 31 Ocak 2013 14:33)
her ayrıntısıyla analizi hak eden hitchcock yapıtı.sinefiller de öyle yapmışlar, tepeden tırnağa incelemişler.
(hanging rock - 25 Eylül 2013 23:06)
film üzerine dört farklı inceleme:1. inceleme2. inceleme3. inceleme4. inceleme
(hanging rock - 20 Eylül 2014 19:23)
--- spoiler ---filmin en yerinden zıplatıcı sahnesi, dedektifin öldürüldüğü sahnedir. sade ve direkt...--- spoiler ---
(elwood - 22 Eylül 2001 03:58)
Yorum Kaynak Link : psycho