Süre                : 3 Saat 4 dakika
Çıkış Tarihi     : 17 Kasım 1979 Cumartesi, Yapım Yılı : 1979
Türü                : Korku
Taglar             : vampir,yazar,antika dükkanı,Çocuk bir çocuğu öldürür,Kült film
Ülke                : ABD
Yapımcı          :  Warner Bros. Television
Yönetmen       : Tobe Hooper (IMDB)(ekşi)
Senarist          : Stephen King (IMDB)(ekşi),Paul Monash (IMDB)
Oyuncular      : David Soul (IMDB)(ekşi), James Mason (IMDB), Lance Kerwin (IMDB)(ekşi), Bonnie Bedelia (IMDB)(ekşi), Lew Ayres (IMDB)(ekşi), Julie Cobb (IMDB)(ekşi), Elisha Cook Jr. (IMDB)(ekşi), George Dzundza (IMDB)(ekşi), Ed Flanders (IMDB), Clarissa Kaye-Mason (IMDB), Geoffrey Lewis (IMDB), Barney McFadden (IMDB), Kenneth McMillan (IMDB), Fred Willard (IMDB), Marie Windsor (IMDB), Barbara Babcock (IMDB), Bonnie Bartlett (IMDB), Joshua Bryant (IMDB), James Gallery (IMDB), Robert Lussier (IMDB), Brad Savage (IMDB), Ronnie Scribner (IMDB), Ned Wilson (IMDB), Reggie Nalder (IMDB), Ernest Phillips (IMDB)

Salem's Lot (~ Salem's Lot: The Miniseries) ' Filminin Konusu :
class="text-collapsed" style="overflow: hidden;" Stephen King'in 'Salem's Lot' romanı ilk kez 1979'da korku sinemasının ustalarından Tope Hooper tarafından Tv için filme çekilmişti.Ardından kötü bir de devam filmi yapılmıştı.Çok sonraları,2004'de King'in ülkemizde 'Korku Ağı' adıyla yayımlanmış olan bu muhteşem romanı ikinci kez Tv için,yeniden çekildi. Jerusalem topraklarına hoş geldiniz.Yerlilerin deyimiyle Salem toprakları...Nüfus:1319.Bu kasabaya esrarengiz iki yabancının gelmesiyle kasabalıların hayatı kabusa dönüşüyor.Bu iki yabancı kasabanın en korkunç evi olan Marsten Malikanesine taşınıyorlar ve ondan sonra kasabalılar birer birer vampirlere dönüşüyor.Bunun durdurabilecek tek kişi de çocukluğunu bu kasabada geçirmiş olan Pulitzer ödüllü yazar Ben Mears'dır...


  • "(bkz: jerusalems lot)"
  • "filmin 1979 ve 2004 yıllarında televizyon filmi olarak çekilmiş iki farklı versiyonu vardır."
  • "romero's day of the dead'de dr. frankenstein'in tame ettiği zombiye okuttuğu kitaptır ayrıca"
  • "bölüm sonu canavarı olarak karşımıza nosferatu benzeri bir yaratık çıkar. ama yine de çocuğun mezarından çıkarak gece sisler içinde abisinin penceresini tık tık çaldığı sahne çok etkileyicidir."




Facebook Yorumları
  • comment image

    az önce izlediğim film. kitabında biraz farklıymış sanırım ama işte bir spoiler geliyor:

    --- spoiler ---
    mal gibi bitti film, bir şey anlamadım ben, n'oldu şimdi? barlow öldü, peder öldü, meiers öldü, çocuk kaçtı, ee?
    sonuç noldu yani? mutlu son değil bu, biliyorum da, bi b.ka da benzemedi ki...
    şimdi kitabı da okumak gerekecek. hiç sevmem böyle film arkası kitap okumalarını da...
    ---
    spoiler ---


    (caliptrix - 21 Haziran 2008 16:41)

  • comment image

    mgm movies sololsun yine orada denk gelmiş idim 79 yapımı filme.üstelik king'in işi olduğunu da bilmemekteydim hani kitabı "korku ağı" adıyla 82 yapımı baba baskısından ufakkene görmüş ancak orijinal ada bakmamış idim hatta bir okuma girişimim de olmuştu bir vakitler.neyse işte bu sene tekrar alıp bitirdim kitap olanını ,dahası başlar başlamaz salem's lot u görünce direk filmi izlediğim gece geldi aklıma,oradan a o film, bu kitap demek ki temas ı cereyan etti.

    tam bir c sınıf film ama olsun böyle akıcılığı var filmin üstüne "king'in kitaplarını genelde bok gibi çekiyorlar" düşüncesi gelince de pek yadırgamıyorsun.82 basımı elimde kitap.sayfalara özen göstermeliyim artık diretiyor solmak için.birileri de yeni basım yok demiş zira.

    hı film evet kötüdür kötü ama izlersin,kitapsa bana haneke havası verdi kısmen.bazı düğüm yerleri ya çeviriden ya da yazarın o vakitler toyluğundan aksak gibi ama yine de iyi.iyidir iyi


    (nihilist nihilim demez herkes kaka yapar - 2 Eylül 2011 19:16)

  • comment image

    stephen kingin üçüncü kitabı; bir romancının eşinin ölümünü unutmak için doğduğu yere dönüp yazı yazmaya niyetlenmesiyle başlayan olayları, gittikçe garipleşen küçük bir kasabanın hikayesini anlatır. king, roman boyunca senli benli, ara sıra argoya kaçan samimi bir dil kullanır. kasabanın hafif karikatürize edilmiş karakterleri ve yaşayan bir atmosferin yansıtılış şekli oldukça başarılıdır, dille de birleşince sürükleyici bir öykü çıkarır ortaya. sadece romancının değil, öykü ilerledikçe içinde yer alan her karakterin gözlerinden bakarız olaylara; kasabanın şartlardan memnun olmayıp üne kavuşmak isteyen güzel sarışın dilberi susan norton, tutucu annesi ann, kasabanın motelinin sahibi eva, ingilizce öğretmeni matt burke, alkolik rahip callahan, ve daha niceleri amerikan taşra yapısını gözler önüne serer. diğer öğeler ise, kasabaya tepeden bakan, zamanında içinde cinayet işlenmiş bir konak ve içine taşınan gizemli yabancılar vs. oldukça klasiktir. aynı zamanda king, night shift adlı kitabında yer alan (yedinci kitap yanılmıyorsam) "son bir kadeh" adlı hikayesinde bu romanın sonuna gönderme yapar.


    (solonielle - 11 Nisan 2003 23:38)

  • comment image

    stephen king'in en başarılı kitaplarından biridir bence. belki okuduğum zaman yaşça daha ufak olduğum için korkudan titreyerek okuduğumu hatırlıyorum kitabı, adını şu anda hatırlamadığım abi ve kardeşin yer aldığı bölümde ise gözlerimin dolduğunu.


    (2close2 - 24 Temmuz 2012 11:37)

  • comment image

    14 yaşımdayken okuma gafletine düştüğüm, karakter tahlilleriyle geçen ilk 50 sayfasını bitirirken "bu mu lan korku romanı?" diye yusuf'a meydan okuduğum, takip eden sayfalarda bütün karakterler katır kutur dişlenirken boyumun ölçüsünü aldığım nefis vampir hikayesi, nam-ı diğer korku ağı. hele o çocuğun pencereyi tıklatıp "al beni içeri" demesi var ya, şu an bile tüylerim diken diken. bir de o eski evde el kol bağlı, barlow denen tıynetsizi beklemek... ah yusuf ah, 20 sene oldu, düşmedin gitti yakamdan.


    (syntax terror - 11 Eylül 2012 03:18)

  • comment image

    insana otuz yaşından sonra bir vampir hikayesiyle korkmayı öğreten stephen king kitabıdır efendim. ben ki hiçbir vampir filmi veya hikayesinden korkmamışım, lise çağlarımda buffy izleyip spike'a vurulmuşum, twilight neymiş edward gibi vampir mi olur tey tey demişim, bundan sonra hiçbir vampir hikayesi/filmi beni etkileyemez demişim, bütün o söylediklerimi, hislerimi dürüp bir tarafıma monte etmiştir bu kitap sağolsun.

    stephen king olayların geçtiği salem's lot kasabasını ve insanlarını uzun uzun betimlemiştir, ama kasabanın polisi parkins gillespie'ın yazar ben mears'a söyledikleri o betimlemelerin bir özeti gibidir:

    "ben heard himself say remotely 'you gutless creep. you cowardly piece of shit. this town is still alive and you're running out on it.'

    'it ain't alive.' parkins said, lighting his smoke with a wooden kitchen match. 'that's why he came here. it's dead, like him. has been for twenty years or more. whole country's goin' the same way. me and nolly went to a drive-in show up in falmouth a couple of weeks ago, just before they closed her down for the season. i seen more blood and killin's in that first western than i seen both years in korea. kids was eatin' popcorn and cheerin' 'em on.' he gestured vaguely at the town, now unnaturally gilded in the broken rays of the westering sun, like a dream village. 'they prob'ly like bein' vampires. but not me; nolly'd be in after me tonight. i'm goin'."

    abi ile kardeşin son kez yürüdükleri yolda yaşadıkları dehşet, ben mears'ın çocukken marsten house'da yaşadığı olay, vampir olduktan sonra öğretmenin evine gelen mezar kazıcı, kardeşlerden birinin gece camı tıklayarak beni içeri al diye fısıldaması, birçok olay çok etkileyicidir ama polis memurunun bu söyledikleri beni tam onikiden vurmuştur.


    (deli kusun sarkisi - 3 Haziran 2014 22:01)

  • comment image

    bölüm sonu canavarı olarak karşımıza nosferatu benzeri bir yaratık çıkar. ama yine de çocuğun mezarından çıkarak gece sisler içinde abisinin penceresini tık tık çaldığı sahne çok etkileyicidir.


    (arsonist - 28 Aralık 2001 08:38)

  • comment image

    bu kitap yuzunden altima sicmisimdir ben. evet biliyorum itiraf.com' u aratmiyorum. ama yuce milletimizi uyarmak istiyorum. ozellikle 12-13 yaslarindaki cocuklar enistelerinin stephan king kitaplarina merak sararlarsa ortaligi bok goturur. inanmiyorsunuz degil mi?

    yer urla, kalabak-besevler... senelerden 1986... urla' nin o parcasi, o tarihlerde site istilasina ugramamis, tektuk yazliklardan olusan, denizi yavas yavas kirlilikten nasibini almis bir tatil kesimi... efenim sicak bir yaz gunu denizden gelmisiz, yemek yemis gevis getiriyoruz. sikintidan patlayacagim. o zamanlar adini hic duymadigim enisteye ait olan stephan king kitaplarindan biri oylece masanin uzerinde duruyor. uzerinde belli belirsiz kuru kafali bir kapak resmi; "korku agi"*. allah allah bir bakalim suna nedir derken eniste oradan zipladi hemen:"genc, aman derim uyutmaz, ona gore..."

    anaa... ne diyor bu lavuk diyorum kendi kendime. suna bak bebe mi zannettin ulen bizi. ah ulan bilmiyorsun ki kici toparlayamayacaksin daha sonra. neyse efendim o gazla basladik okumaya. calilarin arkasindan bakan, cocuklari izleyen gozler, olen arkadasin gelip cami tiklamasi gibi kisimlarin harika betimlemeleri sayesinde, bugun katir kadar adam olan ben, hala gece yatarken cama bakamam, gece caliliklardan tirsarim. neyse efenim, kitabin surukleyiciligi ile kutur kutur okuyoruz stephan beyin yazdiklarini.

    bu arada kaldigimiz evin cevresinde in ve cinlerin rahatca doldurup olimpiyat duzenleyecegi bir bosluk ve karanlik soz konusu. calilarin arasindan hisirtilar gelir geceleri. bahcede cay icilir, yaz geceleri 40 wattlik bir ampul yakilir, butun orumcekler, bortuler toplanir. yani tam bir malzeme ortami korku hikayesi icin. devam ediyoruz okumaya catir catir ama nasil tirsiyoruz yusuf yusuf... yok john barlow' un tislama sesi felan, yok nefesinin kokusu... aradabir cinsel malzemeler... sonra yeniden vampirler neyin vs.. bir de hactan falan korkmuyorlar miydi neydi, hiss, fisss birrr derken, ahanda "buyuk tuvaletim" geliyor. sorun su: o zamanlar bazi evlerde oyle cins bir uygulama vardi, tuvalet, evin bahcesinin disinda, en karanlik calilarin dibinde yer alan, ustunde bir ondula catisi olan briket tahta karisimi bir hede. ulan nasil gidecez tuvalete? sictik... yani henuz sicmadik ama durum itibari ile sictik. kalkayim bir yuruyeyim soyle anasini sattigiminin boku ya, belki kacar hadi oglum.

    eniste zipladi oradan gene, rahat durmuyor ki herif: "eleman ne oldu ayaklandin?"

    -tuvalete gidecem..!

    hay anasini nerden soyledik. kim gidecek tuvalete simdi o zifiri karanlikta, vampirler neyin allahim yaaa... hayir beni goturun tuvalete de denmez simdi, altimiza sicariz belki ama erkeklige bok surdurmeyiz di mi? bok var sanki, bokun icine batacan haberin yok.

    bir cesaret bahcenin arka tarafinda yer alan kapiya yoneldim. ulan dusundugumden de karanlik. sirtimdan soguk soguk ter bosaliyor, kollarimdaki tuyler diken diken. patlayacam. calilara da bakamiyorum. iceri girecegim giremiyorum. bir cesaret bahce kapisina yoneliyorum, karanliktan gozlerim buyuyor, kendi gozlerimden korkuyorum, nasil bir manyakliksa... tuvalet o anda transilvanya satolarindan daha korkunc gozukuyor gozume. soluklan, soluklan oglum hadi rocky derken, uzulur buzulurken bir anda nasil olduysa kacti iceri. oldu! mucize gerceklesti, bok neyin kalmadi. ortama bir geri donusum var ki fatih istanbul' a oyle girmemistir. korkusuzca gittim, sictim geldim. guya... okumaya devam, "karanlikta duydugu sesle........"

    neyse efenim, o aksam yatildi, sabah kalkildi, tika basa kahvalti yapildi. havlular, deniz maskeleri, paletler, toplandi, denize gidilecek. denize yuruyerek yaklasik yarim saatte variliyor. coluk cocuk kafilemiz sicak altindaki yuruyusunu deniz kiyisinda tamamladi ki bir de ne gorelim? butun deniz zift. evet bildigimiz zift anasini satayim. hiyaragasi geminin biri sintine mi bosaltti yakinda bilemedik ne oldugunu ama girilecek gibi degil deniz. zift sahile vurmus vaziyette. cocuklardan biri; "hadi bosch kalfa bakalim ilerde bir yer vardir belki girilecek" dedi. 15-20 dk. daha yuruduk derken aksam, o derinliklere gizlenen, sabah yapmis oldugum yumurtali mumurtali kahvaltinin iktirdigi, yaklasik 40 dk.lik yuruyusun de iyice asagilara yuvarladigi o bok yokladi beni.

    dogum sancisi gibi bir sey. ayaklarim carpildi yuruyemiyorum. iki adim atsam bodof seklinde ucuracagim. bizim eleman anladi bir seyler oldugunu:

    -ne oldu olm?
    -siciyorum olm, cok fena sikistim.
    -sabret oglum eve kadar ya da suraya bir yere comel hele...

    o sirada gozum o yakinda yer alan bir kayaya ilisti. tam kosarak gidecegim sirada......***

    eve donus tam bir kabustu. ziftli denizde bacaklarinizi boktan aritmaya calistiniz mi siz? ardindan yeterince zift gormus ahalinin size acimakli alayci bakislarina maruz kalmanin dayanilmaz agirligini bilmem ayrica anlatmali miyim? bir kitap bir insanin hayatini bu kadar degistirebilir miydi? bunu kitlelerle paylasmali miydim? enisteden hele hic bahsetmeyeyim, ne verirsin 12 yasindaki veledin eline o kitabi. en azindan ortada birakma di mi? daha igrenclesmeden bu kitap adami bu hale getirir diyor, coktan yarmis oldugum karizmanin uzerine pecete koyuyorum efenim. iyi gunler.


    (bosch kalfa - 7 Ocak 2006 18:51)

  • comment image

    stephen king'in nedense kemik torbasi adli kitabinda da ayni "karisi ölmüs yazar- döndügü herkesin birbirini yakindan tanidigi kasaba- kücük yerde sakli büyük kötülük- tehlikeli koca konak" gibi temalari kullandigi ve benim buna sastigim, cok kötü bir tv filmine konu olmus kitabi.
    hayaletin garip huylari kitabinin en sevdigim hikayesi olan hortlakli köy'de de (ki orjinal ismi ne tesadüf jerusalem's lot'tur) karisi ölmüs olmasa da yalniz bir adamin yaninda hemen hemen ayni temalara rastlanabilir. üstelik her kitapta kullanilan kesif cürük kokusu da yadsinmamalidir.
    (bir hata sonucu) ilkokul yillarimda okumaya baslayip, ortaokul ve lise yillarimda taptigim yazar bu kadar konu sikintisi mi cekmektedir. üstelik bir de hikayelerinin %70'i yasadigi yer olan maine'de gecer.


    (cointreau - 26 Ocak 2006 00:34)

Yorum Kaynak Link : salem's lot