Belgesel / 63
  • "1968 yilinda peter gabriel ve tony banks tarafindan kurulmustur."
  • "yaradili$ anlamina gelir.."
  • "bir çok kaynağın bulunduğu güzel bir ebook sitesinin adı.library genesis"
  • "bernard beckett'in metaforlarla dolu eseri.250 sayfa olduğuna bakmayınız, hemen bitiyor."
  • "(bkz: gene mi siz?)"
  • "justice'den über seksi yaradılış destanı."
  • "kalbim kimi sevsin ki artık, kendimi doğalara vuruyorum tadında çok güzel bir grimes şarkısı."
  • "şurda 27.50 gibi bir girer ki, tövbeler olsun. steve hackett ayrı girer, peter gabriel ayrı oynar. çok geç tanıştığım çok feyizli bir gruptur. şükür kavuşturana."
  • "trespass & wind and wuthering arası albümleri tüm progressive rock severlerin arşivlerinde mutlaka bulunmalıdır."
  • "zamanında supper's ready gibi benzersiz bir sanat eserini yaratmış ve icra etmiş güzide grup."
  • "rize yakınlarında ikizdere civarında ovit dağı üzerinde laz bir ailenin işlettiği bir yayla oteli. adını ingilizce bilmeyen lazlar bile doğru okuyabiliyorlar"




Facebook Yorumları
  • comment image

    70-75 yıllarına tekabül eden peter gabriel dönemi ile sonrasındaki phil collins dönemi arasında dağlar kadar fark bulunan grup. phil collins insanlara duymak istediklerini söyleyip daha parasal nedenlerle müzik yaparken, peter gabriel dönemi genesis tam tersini yapmıştır.
    toplum için sanat vs sanat için sanat değil ama.

    peter gabriel dönemi kayıtlar oldukça sağlam armonilere sahip, yaratıcı ve zekice kurgulanmış bir müzik olarak işaret edilebilir. dinlemesi kesinlikle zor değildir. ha siz şarkıları dümdüz yürüyen, hiçbir yere gitmeyip aynı döngüyle tekrar eden nesneler olarak görmek istiyorsanız uzak durun. gidin en temel pop eserlerini dinleyin. bir the lamb lies down on broadway'i anlamamanız normaldir. ama ağzı alışık olmayan biri bazı viskilerden o hep başkalarından duyduğu iyi tadı alamaz, müzikte böyledir. sikinizle vurmadan önce ağzınızı alıştırın. *

    peter gabriel döneminde progressive rock sayılabilecek tarzda takılırlarken, phil collins amca davulcuyken darbe yapmış ve peter'ın yokluğunda grubu pop sularında yüzdürmüştür. küçük yaramaz, davulu bir kenara bırakmış ve vokal mikrofonunu biricik sevgilisi ilan etmiştir. birçok kolayca öğrenilip unutulacak ve pop chartlarında tepelere oynayacak şarkılar yazmıştır. ve grubun hayran kitlesinin yerini başka bir kitle almıştır.

    müzikte entellektüelite ile biraz zeka arayıp daha ince zevklere sahipseniz, king crimson'ın özellikle ilk albümü olan in the court of the crimson king gibi şeyler dinlemek isterseniz bu grubun 75 ve öncesi albümlerini edinmelisiniz.

    ayrıca;
    (bkz: musical box)
    (bkz: the knife)
    (bkz: the light dies down on broadway)
    (bkz: firth of fifth)
    (bkz: cinema show)
    ....


    (thehole - 4 Nisan 2009 14:08)

  • comment image

    zihin resetleyici justice eseri. amaan bi yorulmuş zihnim sorma, kazan gibi olmuş, okumaktan gözlerim ağrımış. hemen başlatıyorum genesis'i, boşaltıyorum zihnimi. bir de silver cruiser var bunun gibi, röyksopp'un. kurtarıcı şarkılar vallahi necla, tavsiye ederim.


    (pentagram - 11 Mart 2010 12:01)

  • comment image

    '68'den 75'e kadar peter gabriel'la olaganustu isler yapmis progressive rock grubu. taparim...
    nursery cryme (1971) asmistir. senfonik rock, art rock olayi genesisden sorulur.
    fakat phil collins grubun icine etmistir.


    (gimeno - 30 Temmuz 1999 00:00)

  • comment image

    lisanstayken ders calisirken fonda surekli dinledigim gruptu. bu aralar işte konsantrasyon kaybı yaşadığımda tekrar dinlemeye basladim ve pavlov'un köpeği misali çalışma performansımın arttığını gördüm. üzerimde değişik bir etkisi olan grup.


    (sturmbrighblade - 8 Ocak 2014 10:03)

  • comment image

    şurda 27.50 gibi bir girer ki, tövbeler olsun. steve hackett ayrı girer, peter gabriel ayrı oynar. çok geç tanıştığım çok feyizli bir gruptur. şükür kavuşturana.


    (dirty mofucka - 18 Ocak 2014 14:40)

  • comment image

    1967 yılında kurulan progressive rock devi.
    grubun iki büyük dönemi vardır. birincisi peter gabriel'li dönemleri, ikincisi ise phil collins'in önder olduğu dönem. klasik progressive rock sevenler için phil collins, genesis'i eski kimliğinden çıkartıp pop-rock yapan bir gruba dönüştürmüştür ve bu yüzden özellikle 80'lerden sonra yaptıkları albümler, o eski genesis ve progressive rock hayranları için büyük hayal kırıklığı ve önemsiz pop albümleridir. burada phil collins'in en büyük şanssızlığı grubun geçmişte her biri sanat eseri sayılacak albümlere imza atmış olması ve peter gabriel'in tiyatral performanslarının hala hayranlarının aklından çıkmamış olmasıdır.
    aslında genesis, phil collins'in başarı hikayesidir. genesis kurulduğunda phil collins çekirdek kadroda bile yoktur.
    69-70'li yıllarda kadroda birçok değişikliğe giden grubun yapmış olduğu elemeler sonunda kadroya dahil olmuş ve sadece davul ve geri vokallerde görev almıştır. sonraki albümlerde, sesindeki renk dolayısı ile birer parçada ana vokal olmuştur. peter gabriel gruptan ayrılma kararı aldıktan sonra yapılan vokalist elemelerinde phil collins'ten daha iyi performans gösteren birinin olmadığına karar verilip grubun hem davulcusu hem de yeni vokalisti olmasında hem fikir olmuşlardır. genesis'in 1976-78 yılları arasında yapmış olduğu albümler ilk dönem albümlerine yakın eserlerden oluşmaktadır fakat ve daha çok phil collins'in ağırlığıyla grubun soundu ve besteleri başka bir yöne kaymış ve bu yeni tarz onları hiç olmadıkları kadar meşhur yapmıştır. bu çizilen yeni yol, yapılan müziğin genesis mi yoksa phil collins'in solo albümü mü diye ayırt edilemeyecek kadar yakın olmasına sebebiyet vermiştir. hatta collins'in solo albümlerinin vazgeçilmezi olan brass grubunu genesis albümlerinde de görüyor olmamız iki müziğin birbirine iyice girmiş olduğunun göstergesidir. genesis'i 1980'ler itibari ile oluşmuş bir grup olarak bilse idik eminim phil collins'li dönemlerini eleştirmiyor hatta baş tacı olan gruplar arasına koymuş olurduk -ki genesis 80'ler sonrası dönemindeki albümlerinde bile eski hayranlarını ya da progressive rock sevenleri mutlu edecek en az 1 tane 10 dakikadan uzun besteye imza atmıştır. paraya para demedikleri günlerde 1994 yılında phil collins gruptan ayrılma kararı almış ve grubu en karanlık günlerine sürüklemiştir. mike rutherford ve tony banks bu dönemde vokalist arayıp 1997 yılında çıkacak olan calling all stations isimli albümlerini hazırlamışlardır. albüm 80'ler sonrası en az başarıyı yakalamış genesis albümü olma özelliği taşıyor olsa da gene iyi bir satış grafiği yakalamış ve ray wilson'la da yolumuza devam edebiliriz sinyali vermiştir. fakat o dönem mike rutherford'un mike and the mechanics ve tony banks'in klasik müzik projeleri 2007'ye kadar hiçbir faaliyet göstermemelerine sebebiyet vermiştir. asıl ironik olan phil collins'in de o dönemlerde çıkarttığı albümlerin eski günlerdeki satış rakamlarının yanından bile geçmemiş olmasıdır. belki eskiye özlem belki de olgunlaşan karakterler tekrardan bir araya gelmenin mantıklı olduğuna karar verir ve dünya turnesine çıkarlar. peter gabriel bile bu birleşmeye sıcak bakmış fakat doğmak üzere olan bebeği ve kendi projelerindeki kısıtlı zamanlama dolayısı ile gruba katılamamıştır. grubun kurulmasından 40 yıl sonra gerçekleştirilmiş olan bu turnede tüm grup elemanlarının hala ilk günlerindeki gibi performans göstermesi genesis hayranları için mutluluk verici olmuştur. inanılmaz büyüklükteki sahne düzeni ve görsel şölen, grubun "biz hala burdayız" dediğinin göstergesidir. ardından the lamb lies down on broadway turnesi yapma kararı alınır fakat phil collins kolundaki rahatsızlık sebebi ile müziği bırakmak zorunda kalmıştır. en son duyulan phil collins'in tedavi gördüğü ve iyileşir iyileşmez bu turneyi genesis'in son bir birleşmesi olarak gerçekleştirmek istemesi ve peter gabriel'in bu olaya çok sıcak bakıyor olmasıdır..
    genesis'in 1970-1975 arası dönemine girecek olursak söylenecek o kadar kadar şey vardır ki sanat adına..
    peter gabriel'in eşsiz sesi ve hikaye anlatır gibi olan performansı, sözleri, sahne performansı o kadar farklıdır ki, bir grubun en büyük şanssızlığı o boşalan koltuğu nasıl dolduracağını düşünmek zorunda kalmasıdır. belki de bu işi en iyi yapacak kişi phil collins idi. 1973 yılında çıkartmış oldukları selling england by the pound günümüze kadar hala gelmiş geçmiş en iyi progressive rock albümü ödüllerine boğulmaktadır. 1971 yılındaki nursery crime ve 72'deki foxtrot albümleri ile çağının ötesinde eserlere imza atan grup sebtp ve the lamb lies down on broadway ile sanatsal açıdan en büyük çıkışlarını yapmıştır. mikael akerfeldt , steven wilson gibi günümüz progressive rock müziğini şekillendiren müzisyenlerin hemen hemen her fırsatta saygılarını sunduğu bu eşsiz grup bir kez ve son kez için bir araya gelecek olursa, eski genesis hayranlarının gönüllerini fethetmek için yapacağı en büyük şeyler, grubun müziğindeki en büyük pay sahiplerinden steve hackett'i peter gabriel'in yanında sahneye çıkartmak ve tony banks'in o tozlu bodrumundan, progressive rock müziğinin olmazsa olmaz şahane enstrümanı mellotron'u çıkartıp çalması olacaktır..


    (sunger - 5 Mart 2015 22:00)

  • comment image

    eski ahit'in (yahudilikte tanah olarak geçer) ilk kitabının vulgate incilindeki adı. günümüz hristiyan dünyasında da ilk kitabın genel ismi budur. türkçe'de "yaratılış" anlamına gelir ancak türkçe kaynaklarda bu kitabın adı "tekvin" olarak geçer. (bu kelime arapça "var olmak" anlamına gelen "kevn" kelimesinden gelir.)

    yaratılış kitabı; evren'in ve insan'ın yaratılışını, cennet'ten kovuluşu, habil ve kabil'i, nuh tufanı'nı, babil kulesi'ni, ibrahim, ishak, yakup ve yusuf peygamberleri anlatır.


    (nickistan cumhuriyeti - 19 Mayıs 2015 21:08)

  • comment image

    rize yakınlarında ikizdere civarında ovit dağı üzerinde laz bir ailenin işlettiği bir yayla oteli. adını ingilizce bilmeyen lazlar bile doğru okuyabiliyorlar


    (brownie - 4 Eylül 2001 10:49)

  • comment image

    ilk olarak mama'nın klibiyle karşılaştığım rock tarihinin en önemli gruplarından biri. o sıralarda ilkokul bilincime korku filmi müziği gibi gelmişti, üstünde durmadım, söyleyen eleman da öcü gibiydi falan. sonra lise yıllarımda invisible touch çıktı, arkadaşlarla pek beğendik - hele land of confusion'un klibine bayıldık falan.

    peter gabriel diye bir adamla da tam o sıralarda shock the monkey'in klibi sayesinde tanışmıştık. muhteşem bir parça ve muhteşem bir klipti. shock the monkey'in uyuşturucu kullanımıyla ilgili olduğunu falan öğrendik. sonra bu peter gabriel sledgehammer dedi, big time dedi pek ilgilenmedik, o sıralarda judas priest peşinde koşuyorduk.

    sonra üniversitede gerçek genesis'le tanışma süreci geldi. nursery crime'ı ilk dinlediğimde uzun süre kendime gelemedim, prog. rock tarihinde mellotron kullanımıyla ilgili referans gösterilen parça watcher of the skiesda kayboldum, selling england by the pound'da büyülendim, dancing with the moonlit knight 'ı dinlerken overdose oldum, carpet crawlers ile ben de süründüm vs vs.

    peter gabriel's genesis'di asıl aradığım. hala arşivimin baş köşesindeki 70-74 albümlerini günümüzün saçmalıklarından sıkıldığımda bir vaha olarak kullanırım, musical box başlar ben de uçuşmaya başlarım. hala o albümlerdeki müzikal kaliteye nasıl ulaşılabildiğine şaşarım, o dönemin genel havası nasıldı ki böyle albümler çıkarabildiler, ne düşünüyorlardı da bu şekilde ifade ettiler diye düşünür, yanıtını bulamam.

    peter gabriel's genesis bir tanedir. phil collins's genesis iyi bir pop grubudur. ama ne olursa olsun genesis köşe taşı bir gruptur, benzeri yoktur.


    (feritciva - 14 Kasım 2005 14:50)

Yorum Kaynak Link : genesis