Sweet November (~ Kasimda ask baskadir) ' Filminin Konusu : Nelson Moss (Keanu Reeves) ve Sara Deever (Charlize Theron) bir sürücü sınavı esnasında karşılaşmışlardır. Sara, erkeklerin iyi yönlerini ortaya çıkaran çekici ve hayatı özgürce yaşamaya çalışan bir karakterdir. Nelson, sadece kar-zarar hesaplarıyla ilgilenen, işten başka birşey düşünmeyen bir reklamcıdır. Sara onunla 1 ay geçirmesini, ardında onu çok daha mutlu bir insan yapacağını söyler. Nelson ilk başta bunu kabul etmez, ancak aynı günde işini ve kız arkadaşını kaybettikten sonra Sara'nın yanına gelir. Birbirlerinden etkilenirler, fakat tam olarak bağlanmaya hazır olmadıklarından, pek de alışagelmiş ilişkilere benzemeyen bir birlikteliğe başlarlar. Sonunda kendi yollarına gidecekleri bir aylık bir deneme. Beklenti yok. Baskı yok. Bağ yok. İkisinin de hesaba katmadıkları nokta ise, aşık olmaktır.
The Devil's Advocate(1997)(7,5-335892)
P.S. I Love You(2007)(7,1-190998)
Constantine(2005)(7,0-276251)
The Lake House(2006)(6,8-144548)
City of Angels(1998)(6,7-106791)
A Walk in the Clouds(1995)(6,7-28819)
Autumn in New York(2000)(5,6-23293)
muziginin de guzel oldugu hatirlanan film.(bkz: enya) (bkz: only time)
(sorcerer - 20 Şubat 2002 23:20)
bir erkegin bir kadini ne kadar yaratici usullerle mutlu edebilecegini* gayet guzel izah eden bir film.*
(arcadia - 24 Mayıs 2002 04:15)
bir ruhsuzu dahi duygulandırabilecek kapasitede, çarpıcı, vurucu, unutulmaz bir filmdi. sene 2001, yine her zamanki gibi aşk yok, arkadaş yok, dert yok, tasa yok. hayat keyifli, stabil, beklentisiz. gecenin bir vakti sinemaya gidiyorum. bakmaya doyamadığım keanu reeves izlemek sadece maksadım. kimseler yok. tek başına sinema kapatmışım. oh ne âlâ memleket. oturuyorum, hafif uykulu, hafif sersem, hafif sıkkın. film başlıyor, ışıklar sönüyor. bir masalın içinde buluyorum kendimi. film bitiyor, tutmaya çalıştığım gözyaşlarım bana isyan ediyorlar. bir daha hiç o filmi tekrar izlemiyorum. büyüsü kaçmasın diye. o geceyi unutmayayım diye. dönüp baktığımda aradan 8 yıl geçmiş. 20'li yaşlardan 30'lu yaşlara terfi etmişim. (talep etmediğim bir terfiyi hak kazanmış gibiyim.) film izleye izleye sinemalardaki romantik büyüyü kaçırır, sinema tekniklerini, sosyal içeriklerini inceler hale dönüşmüşüm. artık amerikan filmlerini sevmiyor, klişe buluyorum. romantizm ise şişirilmiş bir balon. somutlaşmışım besbelli.bugün facebook'da bir arkadaşım bu filmin sahnelerinden oluşan bir klip paylaşmış, o muhteşem müzik eşliğinde elbette. izliyorum. hatırlıyorum. izliyorum. küçülüyorum. izliyorum. yüreğim acıyor. izliyorum. içim titriyor. elimdeki film arşivini karıştırıyorum. yok, yok, yok. nasıl olmaz? olsun. panikliyorum.torrent tanrıları yetişin imdadıma! yetişiyorlar. cûz cûz iniyor şu an. bu gece 8 yıl önceme döneceğim. kırmızı saçlarıma...
(sylviawoolf - 1 Temmuz 2009 19:49)
ben sevmedim. hiç sinema eleştirmeni moduna geçmicem ama sevmedim.
(zormusbe - 17 Kasım 2010 21:34)
sıkıcı bir film. kim nasıl bir romantiklik buldu anlamadım. bu film türk filmi olsa kıza orospu derdiniz, kızla adam yer değiştirse adamı sapık tacizci ilan ederdiniz. elalem yapınca aay çok romantik. defalarca izlenecek ağlayacak bir duygu yok ortada. yaşadığı hayat içinde benzer yanlar olduğunu düşünenler fazla anlam yüklemesi yapmış olsa gerek.
(yy - 29 Ağustos 2011 09:44)
izlenmesinin üzerinden yıllar geçmiş olsa da hafızalarda hala gözleri yaşartan film olarak kalmasının sebebi, izleyicinin mazoşist yanından faydalanılarak acı son ile bitirilmiş olmasıdır. devamı spoiler içereceğinden izlenmeden okunmamalıdır. malum, mutlu sonlar anlık bir sevinç yaratır, acı sonlar her ne kadar izleyicinin görmek istemediği son olsa da filmi daha kalıcı yapıyor. yoksa bana kimse açıklayamaz, sarah ablamızın, hoşlandığı erkeğin onun hasta olduğunu bile bile onunla kalmak istemesine rağmen reddetmesini. huyumdur, filmdeki karakterlerin yerine koyarım kendimi. öncelikle hastalık falan umrumda olmazdı, sonuçta seviyorsanız, aşıksanız onun yanında mümkün olduğunda kalmak sizi mutlu edecektir. eğer her şekilde yolun sonunda ayrılık varsa neden bunu olabildiğince ertelemeyelim ki? sarah, kalan hayatını aylık sevgililer bularak geçiriyor ve bunu kural haline getirmiş olabilir. karşısına hoşlandığı, aşık olduğu bir erkek çıktığında neden bu oyununa devam ediyor? madem kalan ömrünü mutlu, en iyi şekilde geçirmek istiyor; neden tercihini ayrılıktan yana kullanıyor? her ne kadar sadece filmden de ibaret olsa, sorguluyorum işte. mutlu son daha hoş olabilirdi fakat en başa dönüyoruz, o zaman bu kadar kalıcı bir yapım olmazdı.filmde charlize theron'ın canlandırdığı karaktere aşık olmamak cidden elde değil. kıyafetleri özellikle dikkat çekiyor, parça parça seçilmiş, birbirine uydurulmaya çalışılmış soluk renkli elbiseleri, atkısı, şalı... tuhaf, rüküş ama bir o kadar güzel. film yazısından hafiften çıkıp moda eleştirmenine döndüğümün farkındayım, ama bu filmle birlikte charlize theron hayranlarının ciddi biçimde arttığı bir gerçek. enya'nın only time ise kederli, sıkıntılı anlarda dinlenilmemesi gereken bir parça. yıkıcı etkileri olabiliyor fazlasıyla.
(balkanlardangelensogukhavadalgasi - 13 Ekim 2011 16:46)
sokayım böyle aşk filmine afedersin.. sinirliyim... neresi aşk filmi bunun.. dingil karı hasta diye, sevdiği ve onu seven insanlara bu zulmü çektirmek zorunda mı lan.. bencil oruspu,.. neamiş ölecekmiş, herkes ölecek a.q, ilginç bi haber? böyle senaryonun ağzına ediim..neresi romantik lan.. bırak insanlar yanında olsunlar, yardım etmek için değil kalan günleri beraber geçirmek için... bırak baban , annen bacın sana sarılsın dingil.. bırak sevgilin yanında olsun elini tutsun sen passed away olurken.. dingil, öküz, bencil şırfıntı..neeamiş öyle hasta hasta görmelerini istemiyomuş.. mal.. öküz .. pis.. ha bi de hastaneye yatırcaklar diye kaçıyo ya ailesinden zorla yatırcaklar sanki.. git sarıl babişkona yahu.. pis.. yelloz.. sarı
(zormusbe - 5 Kasım 2011 23:19)
keanu reeves'in bir odunu canlandırdığı aşk filmi.
(torben terkildsen - 20 Eylül 2012 10:16)
bundan daha ileri seviye 'kız filmi' henüz çekilmedi.
(salapurya - 20 Eylül 2012 10:18)
adi gibi tatli birkeanu reeves ve charlize theron filmi,asiksaniz ya da sevgiliden yeni ayrilma durumu soz konusuysa gitmeyin lutfen...ayrica sountrackindaki enyanin only time adli sarkisi bagimlilik yapan cinsten
(kalliste - 21 Şubat 2001 06:30)
ay tatlı kasııııım aşk hikayesiiii <3 diyemeyeceğim ne yazık ki, romantizmle alakası olmayan nereden baksan elinde kalacak bir senaryoya sahip.--- spoiler ---öncelikle sara'nın bir adamın hayatını düzeltmek için illa ki onu sevgili gibi hayatına alması ve sevişmesi gerekiyor herhalde, cidden çok romantik sanki rahibe teresa. bu adama yardım ediyorum ayağıyla kendi gönlünü hoş etmesi ve o adamlara baskı yaparak hayatlarını tamamen değiştirip 1 ay sonra hayatından defederek psikolojilerini alt üst etmesi bencilliğin ta kendisi, ama bu bencillik görünmesin diye sana iyilik yapıyorum ayakları... bırak allahını seversen.klasik kapitalist düzene alışmayın, mutluluk fakirlikte kafasına da iki çift laf edeceğim, evet elindekilerle belki bir ay geçinirsin ama yeme-barınma-sevişme ihtiyaçları insanların vazgeçilmez ihtiyaçlarındandır ve ilk ikisi için direk üçüncüsü için dolaylı yoldan paraya dolayısıyla çalışmaya ihtiyacın var, dolayısıyla filmin bu pollyana ve masalsı senaryosu burada batıyor, çünkü figth club'taki gibi yerine koyabilecek bir öneri getirmiyor.bir çift laf da buradaki aşka edeceğim, aşk öyle bir şeydir ki, zorluk çektiğin hastalık anlarında sadece onu istersin yanında, değil onu uzaklaştırmaya çalışmak ona muhtaçsındır, çünkü aşk öyle bir şeydir ki hiçbir şey sana onun kadar iyi gelemez, aynı şekilde aşık insan sevdiği hastayken ondan uzak duramaz, eğer genel geçer * bir erkek değilse adamı öldürmedikçe sevdiği kadının ayağının dibinden ayrılmaz. --- spoiler ---dolayısıyla saçma sapan lafta romantizm barındıran bir filmden öteye geçemiyor, keanu reeves ve charlize theron uğruna zoraki izlenir ama 14 yaşında ergen bir kız çocuğu değilseniz oldukça sıkıcı ve gerçekçi olmayan bir film. tavsiye etmem, tam bir vakit kaybı. 4/10 onlar da oyuncuları uğruna.
(princess sparkle - 14 Kasım 2013 15:51)
"kanka gel bi ay da bizde kal, hem çakışırız" konulu film. yanlız türkçeye iyi yamadılar bunu.
(keshdurden - 21 Kasım 2013 02:07)
-seni seviyorum.+beni sevdiğine dair kanıt göster?-kanıt inancı öldürür. eğer kanıt gösterirsem seni sevdiğimi bilirsin. ben "seni sevdiğimi bilmeni" değil, seni sevdiğime "inanmanı" istiyorum.
(faddist - 17 Aralık 2013 21:00)
boktan bir film. bizim turkoların bu kadar bayılmasının nedeni de çok açık; yeşilçam melodramlarının dna'larına kodlanmış olması.
(femmefatale - 17 Kasım 2014 23:01)
bir gaflet anı sonucu sinemada izlediğim film. hadi ben neyse de yanımdaki insan sıkıntıdan ortasından ikiye ayrılacaktı neredeyse. çıkarken "nasildi film" diye sorduğumda "karı resmen motor, her ay başkasına veriyo. nesi romantik bunun anlamadım ki" şeklinde bir cevap almıştım. düşününce çok da saçma gelmedi bak şimdi. (bkz: dünyanın en yüzeysel adamı)(bkz: dunyanin en yuzeysel kadini)
(empas kumpas - 31 Mart 2005 13:53)
ibrahim tatlıses'in hülya isimli filminden uyarlanmış amerikan yapımı.
(kaba simsek - 21 Aralık 2005 14:45)
ekşi sözlük yazarları tarafından, "en mükemmel" ve "en boktan" aşk filmi olduğu iddia edilen film.
(tuonela - 14 Haziran 2006 00:13)
kardesimin * reklam arasında "ben de onun * aralık'ı *olabilirim aslındaa" diyerek noktayı koydugu filmdir.
(walrus - 14 Haziran 2006 00:53)
kanımca klişelerin insan ruhuna aslında ne kadar yakın olduğunun ve de her zaman yapmacıklık ve sahtelik içerdiği, içi boşaltılmış kavramlardan uzaklaşıp rahat soluk alınabilecek bir yer bulma arayışı içinde olan insan zihni tarafından inkar edildiğinin kanıtı olan filmdir bu.evet, yani ne kadar klişe, ucuz, asılsız bulsak da bu filmi -hoş bu entryde önce sadece bir kez kullanılmış klişe kelimesi-, sweet november, insanı, içindeki duygusallıklarla ve kırılganlık potansiyeliyle arsızca yüzleştiren bir filmdir. bunun da -yine kanımca- tek sebebi modern hayatta asla varolamayacağına inandığımız, içimizdeki melodramatik kahramanı hatırlatan bir film olmasıdır. böyle acılı bir kadın bu yüzden bu kadar güzeldir; ona aşık olmamak mümkün değildir. ama günümüzde böyle bir kadın aylarını bu şekilde harcamaktansa, patagonya'da da olsa tedavinin peşine düşer; arsızca hayatta kalmaya çalışır. olmadı intihar eder. bu güzel beden bunu hak etmemiştir, o elinden gelenin yetersiz kaldığını görene kadar direnir. böylesine bir metropol prensi adamın iş hayatındaki başarıları gerçekten de kör eder onu. muhtemelen fazla sallamadığı bir kadınla evlenip sosyal düzenin tamamiyle bir parçası olur ve başarısını bu düzeyin kurbanı ederek evcilleştirir. sonra karısını aldatmaya başlar, bu "suç"u işlemesine olanak veren, hayatına bir tür hediye olarak doğan sevgilisi için karısını terk eder. çünkü "suç"un karşı konamaz çekiciliği, "kötü" olmakla eşdeğer "cold heart breaker"cilik özelliği yeniden onanır adamın. adam kendini bulur, uğraşmaz hasta bir kadınla; en azından daha iyilerini ve daha ateşlilerini bulabileceğiin bildiğinden.ama içimizdeki melodramatik kahraman küvet içinde köpük banyosu yapmak, ıslak ıslak sevişmek ve bir şişe kırmızı şarap içmek ister, özellikle hayattaki başarılar arttığında. yalnızlık kesinleşip kendine beka tesis ettiğinde. yaşam sona erme sinyalleri verdiğinde.
(samborasi - 14 Haziran 2006 05:55)
charlize theron'un agladigi zaman daha da bi guzellestigini gosteren film.
(cooperr - 7 Şubat 2002 05:42)
Yorum Kaynak Link : sweet november