Süre                : 1 Saat 23 dakika
Çıkış Tarihi     : 19 Ocak 2013 Cumartesi, Yapım Yılı : 2013
Türü                : Drama
Taglar             : madalya,horoz,para,Şampiyon,horoz dövüşü
Ülke                : ABD
Yapımcı          :  Artists Entertainment Complex , New World Pictures , Rio Pinto Productions Inc.
Yönetmen       : Monte Hellman (IMDB)(ekşi)
Senarist          : Charles Willeford (IMDB)(ekşi),Charles Willeford (IMDB)(ekşi)
Oyuncular      : Warren Oates (IMDB)(ekşi), Richard B. Shull (IMDB)(ekşi), Harry Dean Stanton (IMDB)(ekşi), Ed Begley Jr. (IMDB), Laurie Bird (IMDB)(ekşi), Troy Donahue (IMDB)(ekşi), Warren Finnerty (IMDB)(ekşi), Robert Earl Jones (IMDB)(ekşi), Patricia Pearcy (IMDB), Millie Perkins (IMDB), Steve Railsback (IMDB), Tom Spratley (IMDB), Charles Willeford (IMDB), Pete Munro (IMDB), Kermit Echols (IMDB), Ed Smith (IMDB), Jimmy Williams (IMDB), John Trotter (IMDB), Lois Zeitlin (IMDB), Joe Bentley (IMDB), A.B. Greeson (IMDB), Bob Hannah (IMDB), Sara Rickman (IMDB), Meg Brush (IMDB), Oliver Coleman (IMDB), Donnie Fritts (IMDB), Bobby Dunn (IMDB), Kim Bernard (IMDB), Ank Carleton (IMDB), Billy Abbott (IMDB), Dickey Betts (IMDB), Steven Gaydos (IMDB)

Cockfighter (~ Born to Kill) ' Filminin Konusu :
Cockfighter is a movie starring Warren Oates, Richard B. Shull, and Harry Dean Stanton. Southern action drama film about cockfighting.


  • "ing. eğilmek , devrilmek"
  • "ing yana yatmak"
  • "pinball makinesi ve oyununun makineye tekme tokat dalma olayının bokunun çıkarılması neticesinde ekranda yazan tilt yazısı nedeniyle ağızlarımıza yerleşmiş olan türkçe(!) adı."
  • "ingilizce pinball deniyor.. eski$ehirde bi ara bayaa sardiydim emperland warken.."
  • "bir trance produktorunun kendine verdigi takma ad. headstrong, angry skies, i dream ve invisible gibi parcalari dinlenesi."
  • "googleı tilt eden kelime.*"
  • "google'a yazdığınızda yamultan kelime."
  • "2011 yapımı bulgar filmi."
  • "kameranin dikey hareketi"
  • "bilgisayarda gelmiş geçmiş en iyi tilt oyunları [zamanındaki teknoloji de göz önüne alınırsa] pinball fantasies'dir, onun aırdından pinball dreams ve daha sonra epic pinball gelirse karışmam."
  • "(bkz: google'a tilt yazmak)"




Facebook Yorumları
  • comment image

    dev gibi makinalarde oynanan ve eğer bir de guns n roses'lı olandansa zevkten öldürebilecek bir oyun. geçiyorsunuz başına toplar hareket ettikçe welcome to the jungle, mr. brownstone çalıyor daha bir gaza geliyorsunuz, saatler geçiyor ayrılamıyorsunuz başından. bir de takıntı vardı o zaman bünyede ille de guns n roses tilt olacak yoksa oynamam şeklinde.. bir zamanlar çok yaygındı cafelerde hatta barlarda bulunurdu. ha daha 12-13 yaşında bara adım atamazdık ama sırf bu tilt için cafelerden ve emperland'dan çıkmazdık. şimdi hiç görülmemekte ve eski günleri özletmekte. zamanında o dev makinada bu oyunu oynama zevkini almış kişi ise şimdilerde bilgisayarda oynanan ve artık tilt kelimesini ve oyununu tarihe karıştıran pinball ismine ve cismine dahi dokunmamakta, sadece uzaktan bir bakış atmakta.


    (amanita phalloides - 23 Kasım 2006 21:26)

  • comment image

    pinball makinesi ve oyununun makineye tekme tokat dalma olayının bokunun çıkarılması neticesinde ekranda yazan tilt yazısı nedeniyle ağızlarımıza yerleşmiş olan türkçe(!) adı.


    (kalifiye balta sapi - 12 Temmuz 2008 14:58)

  • comment image

    in flames sarkısıdır.sözlerinin bir kısmı şöyledir.

    you're waiting for a re-run,
    but jesterday won't come.
    want to relive the moment,
    but jesterday is done.

    in flames bu şarkı ile "bizden bir daha whoracle,clayman beklemeyin.dün dündür bugün bugündür " mesajını veriyor.
    eğer öyleyse bu şarkıyı hep şöyle anlayacağım :

    you're waiting for a re-run,
    but in flames won't come.
    want to relive the moment,
    but in flames is done.


    (gozluklu ispartakus - 18 Ağustos 2008 12:33)

  • comment image

    ingilizce pinball deniyor.. eski$ehirde bi ara bayaa sardiydim emperland warken..


    (ssg - 1 Temmuz 1999 00:00)

  • comment image

    a sense of purpose'ın bonus şarkılarında yer alan, ve belki de albümdeki en iyi şarkı. nası riffler, nası melodiler, nası bi solo lan o? ooof of, bu soloyu dinleyip de ben şimdi nasıl "in flames we still trust ulan" demiyeyim, ha, nası?

    her albümde böyle bi şarkı olsun, geri kalan kısma osursunlar, razıyım.


    (liveinflames - 14 Nisan 2009 18:29)

  • comment image

    bu dönem talimhane tiyatrosu nda sahnelenen, benim de bu akşam izleme fırsatı bulduğum oyun. son zamanlarda pek bir popülerleşen deneysel tiyatronun bir başka başarısız örneği. öncelikle, mekan açısından ele alacak olursak, hiçbir ısıtma olmayan seyircilerin palto ve yün şapkalarıyla titreyerek oyunu anlamaya çalıştığı ve dolayısıyla bir türlü konsantre olamadığı bir mekan. yaz dönemi olsa belki daha farklı olabilirdi fakat dışarıda hava 2 dereceyken böyle bir ortamda oyun izlemek pek de keyif vermiyor doğrusu. oyunun içeriğine gelecek olursak, toplamda 5 tane kısa (ama gerçekten çok kısa) hikayeden oluşuyor, fakat genel olarak oyunun yapmaya çalıştığı şey ya da anlatmaya çalıştığı şey çok havada kalıyor. bunun sebebi de büyük oranda oyun metninin çok zayıf olması ve çok aceleyle yazılıvermiş izlenimi bırakması. zaten toplamda oyun yaklaşık 50 dakika sürüyor. artık saatlerce süren oyunların yapılmadığını, tiyatro seyircisinin eskisi kadar sabırlı olmadığını falan biliyoruz ama 50 dakika da biraz abartı kısa bir süre. tam oyuna ısınmışken oyuncular selam vermeye çıkıyor. bu arada oyunculara ve performanslarına gelecek olursak, ushan çakır bütün kelimeleri yuttuğu için söylediklerinin yarısı anlaşılmıyor, çakır'ın karşısındaki kadın oyuncu ise hiçbir alt metin çalışması yapmadan, sözleri ezberlemiş söylüyor izlenimi bırakıyor. playstation oynayan çocuklar bölümündeki oyncu performansları da çok zayıf ve zorlama. profesyonel bir tiyatrodan çok, bir lise müsameresi oyunculuğunu andırıyor. oyunculuk anlamında tek tatmin edici nokta ve belki de oyunun tek iyi yönü son bölümde şerif sezer ve ona eşlik eden murat mahmutyazıcıoğlu nun performansları fakat bu bölüm de zaten çok kısa. özetle, olmamış dediğimiz oyunlara bir yenisini daha eklemiş bulunuyoruz.


    (gustave - 1 Şubat 2011 00:19)

  • comment image

    hayal kırıklıklarımın baş kahramanı.. nerden bilebilirdim ki hayatıma girdiği andan sonra hiçbirşeyin aynı kalmayacağını..

    ne kadar da 5-6 yaşına kadar bahçeli-sobalı bir evde yaşamış, az çok sokak - mahalle tozu yutmuş olsam da en nihayetinde yarı zamanlı apartman çocuğuyum. üstüne bir de çalışan anne-baba faktörü eklenince ilkokul okul sonralarının başlıca eğlencelerinden biri maalesef televizyon oldu. yanlış hatırlamıyorsam 3. sınıftaydım elime evin anahtarı verildiğinde. benden bir-iki yaş büyük kuzenler eşliğinde otobüsle eve dönen biri oluvermiştim istanbul denen şehirde. ödevler desen kendimi bildim bileli hep iki arada bir derede yatmadan evel veya tenfüslerde bir şekilde hallediliyordu zaten.
    parametreler ortada; toy beyin - boş ev - zaman kısıtlaması olmadan istediğini yapabilme lüksü.
    tek başına oyun oynaya oynaya zaten oyun oynama devresini çoktan kapatınca o yaşlarda elde çok fazla seçenek kalmıyor. bilgisayar ve internetle tanışacağım 96-97 senesine de daha var sonuçta.. eldeki materyalleri en verimli kullanmak adına okuldan gelip önce televizyon karşısına geçiyor saat 5-6 gibi odama çekilip ders çalışıyor ayağına müzik dinleyip kendimce kitap dergi karıştırıyordum. ikinci kısım uzun vadede hayatıma çok şey katmış olsa da televizyon karşısında geçmiş zaman ancak arada yaşıtlarla nostalji yaparken işe yarıyor.

    geçenlerde işte bu tip bir nostaljik muhabbet esnasında ufak bir aydınlanma yaşadım kendi adıma. konu tabii ki dönüp dolaşıp dönemin gençlik dizisi olan ilk öpücü'ğe (bkz: premiers baisers) gelmişti.. jerome, krikri aşkım vs derken birden gözümün önünde bitiverdi. tilt.. ilk başta anlam veremedim niye bu kadar takıldığıma, sonuçta dizinin ana mekanı olan cafede arada oynadıkları bir oyun, bir nevi de dekorasyonun bir parçasıydı. ama kafama takılmıştı bir kere. yapıcak başka işim olmasa gerek ki niye diye düşünürken buldum kendimi bir ara ve o an fark ettim ki seneler sonra before sunrise'da da endamını göstermişti kendisi. buraya kadar herşey normal sonuçta batı kültüründe popüler bir oyun, ekranda kendine yer bulması gayet doğal, ama niye bu kadar kafama takıldı?

    uykumu da pek umursamasam gerek ki niye bu kadar dokunduğunu bir akşam kafayı yastığa koyduğumda kafaya taktım. aslında çok basitmiş sebebi.. sen ergenlik aday adayı olan bünyeyi önce 15-16 yaşına gelince delicesine öpüşeceksin, cafelerde arkadaşlarınla her gün gönlünce takılıp lise sınavı mı? öss mi? onlar da neymiş düşüncelerine maruz bırak, sonra gelsin ergenlik, 20'li yaşlarda karşına çıkan bir adamla hayatı, dünyayı, kendini tartışırken hayal et, aşka inan... ve çeyrek asrı aşmış hayatına durup şöyle bir baktığında herşeyin aslında pembe bir yalandan ibaret olduğunu fark et...
    bu saatten sonra tilt artık sadece bir oyun değildir..


    (nwnd - 13 Kasım 2011 05:28)

  • comment image

    60'ların önemli müzisyenlerinden, 'barok insan' scott walker, müzikteki yolculuğunu uzun bir süredir alternatif bir kulvarda sürdürüyor. 1995 tarihli "tilt" sanatçının kariyerindeki en zorlayıcı çalışma ve kesinlikle dinleyicilere kendini kolay kolay sevdirecek bir eser değil. olağanüstü vokaliyle şarkılara neredeyse bir operet havası veriyor walker, eh bu da zaten genel olarak ambient'a yakın duran "tilt"i dinlemesi gerçekten zor bir eser yapıyor. bir kara delik gibi "tilt", dinleyicisini yutuveriyor âdeta. albümün isim şarkısı, muhtemelen alternatif rock dinleyicilerini fazla şaşırtmayacaktır, ancak diğer sekiz parça çok farklı. özellikle açılıştaki farmer in the city, 3 numara bouncer see bouncer... ve finalde doğru gelen ve tek kelimeyle yıkılan* patriot a single herhangi bir sıfatla nitelendirelemeyecek seviyede besteler ve illâ ki bir sıfat kullanmak gerekirse, tek kelimeyle muhteşemler.
    tracklisti aynen şöyledir:

    1. farmer in the city
    2. the cockfighter
    3. bouncer see bouncer...
    4. manhattan
    5. face on breast
    6. bolivia '95
    7. patriot a single
    8. tilt
    9. rosary


    (kimi raikkonen - 19 Ekim 2004 14:24)

  • comment image

    pokerde kaybedilen bi kac elden ya da gote fena giren bi elden sonra kontrolden cikmak. bi nevi hirs yapmak. sonuc olarak daha da fazla para kaybedilir ve bu sure zarfinda mantikli kararlar veremez insan. bi nevi manyak olursun..


    (nitro - 10 Mayıs 2006 16:51)

Yorum Kaynak Link : tilt