Süre                : 1 Saat 52 dakika
Çıkış Tarihi     : 27 Mart 2010 Cumartesi, Yapım Yılı : 2010
Türü                : Korku,Gizemli,Heyecanlı
Ülke                : ABD
Yapımcı          :  NALA Films , Macari/Edelstein , IM Global
Yönetmen       : Måns Mårlind (IMDB)(ekşi), Björn Stein (IMDB)(ekşi)
Senarist          : Michael Cooney (IMDB)(ekşi)
Oyuncular      : Julianne Moore (IMDB)(ekşi), Jonathan Rhys Meyers (IMDB)(ekşi), Jeffrey DeMunn (IMDB)(ekşi), Frances Conroy (IMDB)(ekşi), Nate Corddry (IMDB), Brooklynn Proulx (IMDB)(ekşi), Brian Anthony Wilson (IMDB)(ekşi), Joyce Feurring (IMDB), Steven Rishard (IMDB), Charles Techman (IMDB), John Peakes (IMDB), Michael Graves (IMDB), Chaz Moneypenny (IMDB), Charles David Richards (IMDB), Rick Applegate (IMDB), Loretta Higgins (IMDB), Tamara Johnson (IMDB), Trenton Rupecht (IMDB), Diane Jonardi (IMDB), Jules Sylvester (IMDB), Nick Angelou (IMDB), KatiAna Davis (IMDB), James Howard (IMDB), Michael Mihalich (IMDB), Paul J. Rosenburg (IMDB), Gino Crognale (IMDB), Jeremy Ambler (IMDB), Elysia Annacini (IMDB), Gregory W Bartley (IMDB), Nicole Leigh Belle (IMDB), Aaron Bernard (IMDB), Jim Brough (IMDB), Casey Brown (IMDB), Carl Clemons (IMDB), Emily Goode (IMDB), John W. Iwanonkiw (IMDB), Jeffrey Jones (IMDB), William Kania (IMDB), Drew Levinson (IMDB), Stephanie Macdougall (IMDB) >>devamı>>

6 Souls (~ Shelter) ' Filminin Konusu :
Cara, mahkeme için psikolojik danışmanlık yapan bir psikayatristdir. Hastalarından biri bölünmüş bir kişilğe sahiptir. Cara, hastasının kişiliklerinin birer cinayet kurbanı olduğunu keşfeder. Bunun üzerine idealist doktor, zamana karşı yarışarak cinayetlerin esrarını hastası ile gerçekleştirdiği seanslarda çözmeye çalışır.


  • "zaten vasat bir oyuncuyum, bu oyunu sürekli suratımda bir ":(" ifadesiyle oynuyorum. ne zaman oyunu çaliştirsam bir mutsuzluk çöküyor üzerime, ama bitireceğim, azimliyim! :("
  • "kamil'i oynadığınız oyun, hani şu götünden kan alınan."
  • "terli gecelerin mimarı. ayrıca almıyorum kardeşim drake sword'u, mace'le 68 kere vurup öldürücem ben. :("
  • ""journal yok, map yok, fast travel yok ne var lan it!?..." --chosen undead"
  • "regular games vs. dark souls"
  • "budur"




Facebook Yorumları
  • comment image

    sözlükte bu kadar az entry girilmesine neden muhtemelen konsol oyunu olmasıdır.

    sabır test eden, oyuncuyu acımasızca cezalandıran bir oyun dark souls. sadece rpg'yi çok seven, çok vakti olan ve peygamber sabrı olanlara önerilir.


    (dragon reborn - 29 Aralık 2011 00:19)

  • comment image

    zaten vasat bir oyuncuyum, bu oyunu sürekli suratımda bir ":(" ifadesiyle oynuyorum. ne zaman oyunu çaliştirsam bir mutsuzluk çöküyor üzerime, ama bitireceğim, azimliyim! :(


    (infanta - 24 Haziran 2012 22:07)

  • comment image

    bana eski bilgisayar oyunlarini hatirlatan oyun. o zamanlar da bir oyunu bitirmek ilerlemek oyle kolay degildi. simdi kullanici dostu yapcaz, herkese ulastircaz diye oyunlari ne hale getirdiler dark soulsla bir daha hatirladim. zor ama guzel oyun.


    (deadlands - 28 Ağustos 2012 22:03)

  • comment image

    o kadar hazırlanmama rağmen gerek heyecan, gerekse de item menüsünde yaptığım acemilikler ve koşarken düşmek gibi mallıklar yüzünden iki demon'da*birer kez, fire keeper soul için indiğim yer altında beş kez ölerek şimdilik ucuz atlattığımı düşündüğüm oyundur*. gerçi pek istemesem de mal gibi humanity kullanmam ve akabinde kızıl ejderin bulunduğu köprüde soul farming yaparken 4 tane daha soft humanity gelmesi yüzünden şimdi ölmemek için ekstra çaba sarf ediyorum.

    oyun adına da bir şeyler söylemem gerekirse:

    - grafikler atmosferle harika bir uyum içerisinde. "ay bok gibi grafikler" diyene siktir çekmekle beraber bir iki yerdeki frame rate düşüşlerine bir anlam veremedim.

    - oyun cidden sabır istiyor. her gördüğünüz adama yaldır yuldur dalarsanız daha başta hollow knightlar bir güzel gebertiyor. mümkün mertebe* kalkan havada gezip adamların bir açığını gördüğünüz anda atlamanız gerek.

    - kamera kontrol sistemine bir türlü alışamadım. boss savaşlarında sağa sola sapması yüzünden resmen 3,5 attım. sanırım şu kilitlenme şeysini kullanmak şart.

    şimdilik söyleyeceklerim bu kadar. uzun süre oynayıp sonuna kadar gelmeyi başarabilirsem hakkında 2-3 entry daha girerim.

    black edit: daha ilk bölümden black knight varmış amk, tüm soft humanityler gitti. arkadan hollow soldier pusu kurunca kaçamadım da. ben, lacunar paşa, nayt mayt dinlemez, önce o hollow ibnesini boğazlar, hemen arkasından da o kara şerefsizi bombalarım.

    black edit2: tabiri caizse bombaladım kerkenezi. firebomb denilen şahane şey 50 soul gibi bir fiyata satılıyor. soul farm sayesinde 35 tane alıp kahkahalar eşliğinde fırlattım.


    (lacunar - 7 Aralık 2012 17:30)

  • comment image

    multiplayer özellikleri ile bana yeni deneyimler yaşatan oyun.

    --- spoiler ---

    yukarıdaki tanım bile benim için bir spoiler içeriyor bana göre o kadar da olsun. ben bu oyunu alırken bir singleplayer oyunun bu kadar multiplayer ile sarmaş dolaş yapılabileceğini tahmin etmiyordum. puanları dışında hiçbir sahibi olmadığım bu oyunun kutusundaki mutliplayer özelliğini belirmesinden kaynaklı tek beklentim sade bir deathmatch deneyimiydi.

    lakin ilk backstab hadisesi ile karşılaşınca oyuna olan hayranlığım artı.

    ama yine de bu oyunun zevkte doruk noktasını vardığım olay şu şekildedir;

    soul farming için en sevdiğim yöntem anor londo'da ornstein and smough boss için phantoms olarak geç ruhlara yardım etmekti. şansı bir ruh beni kendi dünyasına çağırarak yoldaşlığımı kazanmış oldu. fakat bu sefer ekipmanlarını ayarlamam için biraz vakit kaybettim. sabırsız düşük level hostum da beni bırakıp gitmişti. işim bitti fakat o da ne host istila edildi. hemen koruma içgüdülerimle hostun gitmiş olabileceği yöne doğru depar attım. neyse ki tahminim beni yanıltmamıştı. ana salonun sol merdivenlerinde host ile dark spirit kavgaya çoktan tutuşmuştu.

    bense koridorun sağ tarafındaki merdivenlerde idim. kavga ile aramda koca bir boşluk olduğundan ya merdivenleri çıkıp hostun arkasına dolanacaktım. yada merdivenlerden inip kendimi dark spirit'e karşı dezavantajlı olan bir konuma mahkum edecektim. heyecanın verdiği telaş ile yukarıdan saldırmayı seçtim. ama yolun yarasında fark ettim ki merivenler çok dardı, sadece bir kişinin geçmesine el veriyordu ve karar değiştrimek vakit kaybetmeme ve hostun ölümü ile sonuçla bilirdi. kararımın arkasında durmak zorundaydım.

    merdivenlerden koşarak inerken gerçekten de hostumun zor anlar yaşadığını fark ettim. ekipman olarak çok gelişmiş olan dark spirit her geçen saniye hostun sağlını düşürüyordu. hostun ani ölüm yaşamamasının tek nedeni dar olan verdivenleri kendi avantajına iyi kullanabilmesi idi. fakat bu durum benim kavgaya dahil olmamı güçleştireceğide gün gibi aşikardı.

    tek seçenek vardı. ikisininde üzerinden atlamak. kalan son nefeslerimle depar atıp zıpladım. play işe yaramıştı. ikisinde üzerinden atlamayı başarmıştım. hain dark spirit şimdi çok zor bir durumda idi. ani gelişen bu olay karşısında avallamış tüm planları boşa çıkmıştı. ve mızrağımın sırtından girip karnından çıkması ile tüm humanıty hayelleri suya düşmüştü. dark spiritin toza dönen cesedi üzerinde hostum büyük bir hayranlıkla önümde eğilerek bana minnetini ifade etti.

    ardından da ornstein ve smough ile karşılaşmak üzere sisin içine girdik.

    ---
    spoiler ---


    (mayhemdemon - 4 Ağustos 2013 18:35)

  • comment image

    multiplayer ortamının kendine has gelenekleri vardır. ağzınıza sıçıp humanity'nizi götünüzden almaya kararlı pezevenk darkwraithler bile sizi sikmeden önce önünüzde eğilip selam verir; paşa paşa o anda dövüşmekte olduğunuz moblarla işinizin bitmesini bekler. jolly cooperation'dan bahsetmeye gerek bile görmüyorum zaten. velhasıl bu oyunun oyuncu tabanı gördüğüm en süfer kitledir; saygı duyulasıdır, kaynaşılasıdır.


    (qwertyu klavye - 31 Ağustos 2013 18:39)

  • comment image

    rüyalarıma girip karanlık koridorlarda üstümdeki elite knight zırhı ile oradan oraya koşturtan, yorgun argın gördüğüm her ateş parçasını bonfire sanmama yol açan oyun kendisi. ha bununla kalıyor mu? hayır. açtığım her çift kanatlı kapının ardında onlarca knight ve undead gördükten sonra yavaşça onu kapayıp ortamdan sıvışmaya çalışıyorum. oyunu oynarken ayrı gerilim, rüyalarda ayrı. hah bir de blighttown var, ona hiç girmeyelim.


    (desqpio - 19 Ekim 2013 22:40)

  • comment image

    çok sağlam bir lore'a sahip olmasına rağmen, bunu oyuncunun sağda solda olan ufak detayları ve item descriptionları okuyarak çözmesini isteyen oyun.

    genel olarak kabul edilen teoriye göre oyunun konusu üç aşağı beş yukarı şöyledir.

    ilk zamanlarda ejderhaların yönetiminde geçen bir dünya var, age of the ancients diye nitelendiriliyor. ateşin ortaya çıkışı ile age of fire diye nitelenen yeni bir çağ başlıyor. ilk ateş (first flame) ortaya çıktığında beraberinde lord soul adı verilen ve sahip olan kişileri tanrısal güçler veren nesneler ile bulunuyor. ejderhaların hükmüne, lord soulları alan gwyn, gravelord nito, witch izalith ve furtive pygym'e karşı çıkıyor ve ejderhaların aralarından seath the scaleless'in ihaneti sonucu yeniliyorlar ve age of fire resmen başlıyor.

    lord soul'a sahip olan bütün hero'ların belli bir tanrısal güce kavuşuyor. lord of sunlight gwyn, ateşi ve gücü, nito ölüm ve hastalıkları, izalith chaos ve pyromancyi alırken furtive pygym'e ise dark soul adı verilen güç geliyor. lord soul sahipleri ve onların destekçileri bu sayede bu sayede lordran'ı tanrı kudretiyle yönetmeye başlıyorlar, pygym hariç. pygyme savaştan sonra ne yapıyor kimse tam bilmiyor.

    zamanla ilk ateşin gücü azalması başta gwyn'i panikletiyor. ateşin sönmesi ile gücünün ve çağın biteceğini inanan lord gwyn ordusu silver knight'lar ile beraber ilk ateşin tekrar yakmaya gidiyor. kendi lord soul'unu çocukları gwyndoline ve gwynevere, new lando'nun dört kralı ve seath'a paylaştırıyor. ateşi kuvvetlendirmek için link the fire) için gücünün büyük bölümünü harcayan gwyn aynı zamanda vücüdunun büyük bir bölümü yanarak lord of cinder ismini alıyor. bu processte yanında bulunan silver knight'ların da hepsi yanarak oyunda muhtelif yerde görülen, ruhu olmayan black knightlara dönüşüyor.

    oyundaki amaç lordran'da mevcut diğer lord soul'ları birer birer toplayıp, bunları kullanarak ilk ateş'e giden yolu açmak. buraya geldikten sonra da oyuncuya iki alternatif sunuluyor: artık kuvveti yenilen gwyn'i yenip, ilk ateşin yeni gardiyanı olmak ve age of fire'ı devam ettirmek, veya ateş'in yok olmasına müsade edip dünyayı age of dark mahkum etmek.

    hangi yönün "iyi" son hangi yönün "kötü" son olduğu biraz oyuncuların insiyatifine bırakılmış, ancak internette dolaşan en kabul edilen teori, ateşi söndürmenin tanrıların egemenliğinin bitişini ve insanların döneminin başladığını sembolize ettiğine yönelik. sebebi ise furtive pygym ve sahip olduğumuz dark soul ile alakalı.

    pygym'in sahip olduğu dark soul'a kadar insanların "ruhu" olmadığı yani onların "hollow" (japon kültüründe çok sık rastlanan bir kelime, bkz. bleach) olduğu tahmin edilmekte. pygyme bu gücü kendi soyuna dağıtarak, insanlarda eksik olan ruhu vermeye ve ileride tanrıların kudretinin olmadığı age of the dark'ın olmasını amaçlamakta. ancak dark soul sahibi kimselerin aynı zamanda bir lanete de maruz kalıyorlardı, bedenleri öldüğü halde yaşamaya devam etmeleri yüzünden undead olarak adlandırlıyor, ve dark sign (dark soula sahip kimselerde görülen simge) olan insanlar mahzenlere veya undead asymluma kapatılıyorlardı. pygym, bir gün dark soul taşıyan bir kimsenin gwyn'in gelip age of fire'i bitirip, age of dark'ı başlatacağını söylüyordu. o kişi de, undead asylum'da uyanan bizim karakterimizden başkası değil.

    internette bununla ilgili bulduğum en iyi açıklama da şöyle: "primordial serpent darkstalker kaathe is the only character in the entire game who actually tells us what is going on. he tells us of the furtive pygmy finding the dark soul, lord gwyn being afraid of this natural course of progress and artificially keeping the age of fire intact, commanding his children to shepherd humans and how they will all lie to the player. the dark lord's destiny is not to take over gwyn's role and keep the fire linked, the dark lord's role is to extinguish the fire and the gods' rule over men and to usher in the age of darkness where humans rule themselves. at the end of the game, after defeating lord gwyn, you can also choose to walk away from the fire, letting it die and fulfilling the destiny that started when the furtive pygmy found the dark soul."


    (chopstick - 10 Şubat 2014 17:37)

  • comment image

    bu oyunu oynadığım yüzlerce saatte edindiğim tecrübenin bir kısmını burada tips&tricks tarzı bir entry ile paylaşayım dedim. belki zorda kalmış bir yoldaşımıza faydam dokunmuş olur. tabii ki bu oyunu ilk seferde körlemesine oynamak en iyisi, ama pes edip yarıda bırakmaktansa biraz yardımla oynamak daha iyidir. neyse başlıyorum:

    *firelink shrine'a düştüğünüz andan itibaren silahınızı upgrade edebiliyorsunuz. o civardaki tırt undead warriorlar hatrı sayılır bir oranla titanite shard düşürüyorlar. bunlardan bir kaç tane toplayıp undead shrine ın altındaki asansörle aşağı inip sağ tarafta suya giden uçurumun hemen kenarından ulaşılabilen vinheimlı bir demirci var. bu eleman +5 e kadar memnuniyetle upgrade ediyor. burada bikaç upgrade yaparak undead parish'e gelene kadar işinizi önemli ölçüde kolaylaştırabilirsiniz.

    *yanınızda her zaman bir yay ve bikaç yüz ok bulundurun. bu oklarla yapılabilecek piçliklerin haddi hesabı yok. bir kısmına burda da değineceğim.

    *undead burg'daki bonfire'dan çıkıp bossa giderken kilitli bir kapı var. arkasında bulacağınız sandıkta goldpine resin olacak. goldpine resin kullanıldığında sağ eldeki silaha elektrik hasarı ekliyor. taurus demon'un elektriğe karşı zaafı var. bu goldpine resin taurus demon savaşını olağanüstü kolaylaştırıyor, kullanınız. özellikle de dagger kullanıyorsanız yukarı bir kez çıkıp plunging attack gömmeniz, sonra da yerdeyken elektrikli daggerı 6-7 kez savurmanız yeterli olacaktır.

    *internetlerde falan drakeswordun çok mükemmel bişey olduğunu falan duymuş olabilirsiniz. inanmayın. eğer saf str gitmeyi düşünmüyorsanız drakeswordun adını bile anmayın. bu kılıcın verdiği hasar diğer çoğu kılıçtaki gibi belli statlarla artmıyor. yani bu kılıcı kullanıyorsanız 10 levelken de, 50 levelken de aynı hasarı veriyorsunuz. hiç bir mantığı yok. boşu boşuna bi ton str dökmeyin bu tırt silahın str gereksinimini karşılayacam diye. ha diyorsanız ki ben saf str gidicem yine bu silah dandiktir, bunun yerine +5 claymore kullanarak çok daha etkili savaşabilirsiniz.

    *undead parish'deki kilisenin üst katında bir channeler var. bu channelerı kendi haline bırakırsanız etrafındaki sikko undeadlere viagra yediriyor, sonra o sikko undeadler size 2-3 çekiyor, stunlocka alıyor falan filan hoş değil. en temizi yukarı çıkmadan önce bu vatandaşı almak. bunun için ordaki sunağın civarından bir yerden channeler'ın kafasına kafasına ok geçirmek iyi bir çözüm. her kafaya geçirdiğinizde bikaç saniyeliğine sersemliyor, böylece size büyüyle karşılık verme fırsatı bulamadan ölüp gidiyor.

    *lower undead burg ile firelink shrine arasındaki kestirme yoldaki undead merchanttan zehirli ok depolayın. sonra çok kullanışlı olacak.

    *o darkroot gardendaki açılmak için 20000 soulluk anahtar isteyen kapıyı hiç açmakla, anahtarı almakla falan uğraşmayın. oraya darkroot basindeki hydrayı öldürdükten sonra rahatlıkla ulaşabiliyorsunuz. bunun için gölün sol tarafındaki duvar boyunca yürüyüp ordaki merdivenden tırmanmanız yeterli. tersten girdiğiniz için birazcık daha sert savaşlar yapmanız gerekiyor, ama 20k soulu boşa harcamaktan iyidir.

    *blighttowna indiğinizde tabanda queelag'ın ininin tam zıttı tarafta yukarı doğru kıvrılan bi ağaç kökü var. ona tırmanın ve karşınıza her çıkmaz çıktığında duvara vurun. orda oyunun en mükemmel yeri olabilecek ash lake'e gizli bir geçit var.

    *çanları çaldıktan sonra sen's fortress'ı geçmeniz gerekiyor. burası hakkında söylenecek çok fazla bir şey yok. burada en pis düşmanınız binanın kendisi. etrafı iyi gözlemleyin ve binayı en küüçük detayına kadar keşfetmeye çalışın. binayı tanıdıktan sonrası çok kolay.

    *sen's fortress'ı geçtikten sonra anor londo'ya geliyorsunuz. bir sürü zehirli ok depolamıştık ya hani, işte onlar burda çok işimize yarayacak. o öküz gibi devler falan var ya burda, onlara 3 tane zehirli ok çakın ve bi daha arkanıza bakmayın, gidin ne işiniz varsa onu halledin çünkü bu devler 2-3 dakka içinde ölecek. aynı şey o piç silver knight okçuları için de geçerli. sütunun arkasında sizin ok atabildiğiniz ama ok yemediğiniz bir noktaya yerleşin ve 2 tane zehirli ok sallayın. 2-3 dakika bekleyin, silver knight ölecektir.

    şimdilik aklıma gelenler bu kadar, kafama estikçe bu entry'yi de güncellerim.


    (qwertyu klavye - 26 Şubat 2014 22:25)

  • comment image

    pek çok oyuncuya diğer oyunlardan daha derin duygular yaşatabilen bir oyun.

    sadece ölümün hakim olduğu uçsuz bucaksız topraklarda bir siz varsınız bir de çaresizliğiniz.
    oyun, yalnızlığı iliklerinize kadar hissettiriyor insana.

    az önce bitirdim oyunu. son boss gwyn, lord of cinder ile dillere destan bir savaş yaptım. zaten kırılmış kalkanımı yere atıp açtım bağrımı. vur dedim. vur ama dedim ben de vurcam dedim. iki elimle birden sarıldım kılıcıma. kaybedecek neyim var ki dedim, başladım delicesine savurmaya. ikimizden de kanlar fışkırıyor. piyano sesleri eşliğinde. onu da yaktım kendimi de yaktım her şeyi yaktım. bu aşk için ölmeli aşk o zaman aşk dedim.


    (ashitaka - 13 Temmuz 2014 13:13)

  • comment image

    multiplayer'ı büyük oranda covenant sistemine dayanır. oyun tarzı birbirinden oldukça farklı 9 covenant bulunur. biraz kasılırsa bu covenantları rpglerdeki klasik alignment sistemine oturtmak da mümkündür. kısaca biraz bilgi vermek gerekirse;

    1- way of the white (lawful good): bu covenanta katılmak gwyn'e tapınan kilisenin bir parçası olmak demek. diğer invader'lar tarafından invade edilme ihtimalinizi düşürüyor, ayrıca diğer way of white oyuncularıyla daha kolay co-op kurabiliyorsunuz.

    2- princess guard (nötral good): bu da gwynevere'in tayfasına dahil olmak demek. bi ton taşaklı miracle veriyor, ayrıca co-opu kolaylaştırıyor.

    3- blade of the dark moon (chaotic good): bu ilginç işte. bu covenanta katıldığınız zaman milleti invade edip rahat vermeyen götlekleri invade edebiliyorsunuz. daha açık konuşmak gerekirse sadece hakkında indictment doldurulmuş oyuncuları invade edebiliyorsunuz. işin en hoş yanı bunu yaparken herhangi bir şeyi (humanity gibi) riske atmıyor oluşunuz.

    4-warrior of sunlight (lawful nötral): şu gwyn'in yıldırımlarından veriyor. bu covenanta dahilseniz insanlar sizi altın phantom olarak bossfightlara çağırabiliyor. millete her yardım edişinizde tonla soul ve bi madalya kazanıyorsunuz. altın fantom olmanın olayı da şu: bossa giderken oyuncu kişisi her renkten bir oyuncu çağırabiliyor sadece. yani normalde gayet sık bulunan beyaz fantomlardan bi tane alabiliyorken götü sıkışmış kardeşlerimiz 2 tane summon (bir altın bir beyaz) ile işini daha da kolaylaştırabiliyor.

    5- forest hunters (true nötral): alvina denen piç kedinin covenantı. bu covenant biraz değişik. olayı şu: katılınca alvina bir yüzük veriyor, bu yüzüğü taktığınız sürece forestta human dolaşan elemanların dünyasına çağrılabiliyorsunuz. ki sıklıkla çağrılıyorsunuz. burada dikkat edilmesi gereken bir kaç nokta var:

    -çağrılmak için human formunda olmak gerekmiyor

    -ölürseniz herhangi bir şey kaybetmiyorsunuz. en son dinlenilen bonfire'a dönmek hariç tabi.

    -sadece kendinizden yüksek soul level sahibi oyuncuların dünyasına çağrılıyorsunuz.

    -sıklıkla 3-4 diğer forest hunter'la beraber bir elemanı basmaya gidiyorsunuz.

    -bir de dark grain ring miydi neydi şu ninjaflip hareketini yapmayı sağlayan ring için önce bu covenanta girip sonra ihanet etmeniz gerekiyor. detaylar için (bkz: google).

    -dikkat edilmesi gereken bir diğer nokta da şu: foresta girip forest hunter'lardan humanity farmlayan öküz gibi yüksek soul level sahibi hayvanlar çıkıyor bazen. misal bi keresinde 350 küsür level bir pezevenge denk gelmiştim. benim etim ne budum ne amınısikiyim 50 level bişeyim. yanımda 1-2 tane daha ezikle beraber oyun temiz bi 5-6 kez beni bu adamın önüne attı. sonra sikerler deyip bırakmıştım covenantı :/

    6- chaos servants (chatic nötral): bu covenantın olayı fair lady'ye humanity yedirmek. ablasını (bkz: queelag) öldürdüğümüzden ona bakacak kimsesi yok artık çünkü. humanity yedirdikçe bikaç güzel pyromancy veriyor bu abla, 30 humanity yedirince de oyunda bir kısayol açıyor. o kısayoldan geçmeden solaire'yi kurtarmak imkansız olduğundan mühim bir covenant.

    7-gravelord servant (lawful evil): bunun olayı biraz derin. ve açıkçası tam anlamadım. ama sanırsam olay şu: elaleme durduk yerde curse'leyip onların dünyasında hayvani güçlü black phantom moblarının doğmasına sebebiyet veriyorsunuz. bu curse'ü yiyen adam gelip sizi öldürmedikçe de düzelmiyor. bir de sadece ng+ ve üstünü etkiliyor.

    8-path of the dragon (nötral evil): milletle kapışıyorsunuz yine ama öldürürseniz humanity yerine dragon scale kazanıyorsunuz. bu dragon scale'ler biriktikçe ejderhası bişeye dönüşüp ateş falan püskürtebiliyorsunuz, bi de fiziksel ve pyromancy damajını artırıyordu yanılmıyorsam.

    9-darkwraith(chaotic evil): red eye orb'unuz oluyor, bu orbu kullanarak milleti invade ediyorsunuz. invade ettiğiniz kişiyi öldürürseniz onun leveline göre soul +1 humanity kazanıyorsunuz. siz ölürseniz humanity ve soul kaybediyorsunuz. soul kaybetmiyor olabilirsiniz ondan emin değilim.

    bunların dışında

    -orda burda bulunabilen yahut basilisklerden falan farmlanabilen cracked red eye orblar kullanılarak diğer oyuncular invade edilebilir.

    -red soapstone kullanılarak insanlara sizi düelloya davet etme şansı verilebilir

    -white soapstone kullanılarak insanların sizi desteğe çağırması sağlanabilir

    -bi de oolacile civarında düello olaylarına girişilinebilirinir.


    (qwertyu klavye - 7 Ağustos 2014 03:57)

  • comment image

    tarihin muhtemelen en underrated oyunu. inanilmaz ama gercekten kelime anlamiyla inanilmaz bir oyun. senaryo, oynanis, oyun derinligi, zorluk derecesi, cetrefilligi, haritalar, silah ve zirh cesidi ve daha aklima gelmeyen nice ayrintiyla, '87 yilindan beri birfiil oyun oynayan birisi olarak bence gelmis gecmis en iyi oyun olabilir.

    hani derler ya, 40 yillik orospuyum, boyle yarrak gormedim, ben de 40 yillik oyuncuyum, boyle oyun gormedim. oynayip oynamama hususunda tereddutte olanlara siddetle tavsiye olunur.


    (doktor civan bey - 7 Ağustos 2014 22:43)

  • comment image

    başları acı ve korkuyla dolu. biraz gelişip, oyuna alışıp, crafting ile de birlikte itemları geliştirdikçe daha zevkli, oynanabilir ve ilginç hâle gelen oyun. oyuna kimliğini yalnızca zorluğu ve combat sistemi değil, bunun yanında o kasvetli atmosferiyle birlikte yalnızlık duygusu -öyle ki npc görseniz sevinip, gidip konuşayım da biraz rahatlayım diyorsunuz- binbir çeşit acayip yaratığı, daha sonradan kestirmeler de açılarak birbirine çok güzel bağlanan haritaları da veriyor.

    oyunun online'ına pek değinmeyeceğim ben çünkü zaten önceki entry'lerde arkadaşlar güzel değinmişler. (bkz: #44786538) kısaca: boss fightlar için summon ile yardım alabiliyorsunuz, onun dışında da human'ken o area'nın bossunu kesmemişseniz invade edilebilirsiniz ya da aynı durumdaki birini invade edebilirsiniz.

    oyunu oynayıp ilerledikçe iyice sarıyor çünkü zorlukların üstesinden gelmeniz bir şeyi başarıyor hissiyatı veriyor. yeniden oynanabilitesi de hayli yüksek bir oyun zira ilk başlarda bir de benim gibi ara verdiyseniz çok şey kaçırılabiliyor ve unutulabiliyor.

    --- spoiler ---

    oyunun lore'u birazcık yunan mitolojisini andırdı bana. önce ejderhalar varmış. (yunan mit'teki titanlar gibi) ardından oyunun tanrıları sayılan gwyn (ki gwyn zeus'a benziyor tip olarak) ve aralarında ejderhalara ihanet eden bir ejder de bulunan lordlar ejderhaların devrini onları alaşağı ederek sonlandırıp ışık çağını başlatıyorlar. lakin bu ışık çağının sürmesi ya da sonlanması bizim chosen undead'e bağlı. verdiği karara göre ya kendi ruhunu gwyn'in yerine koyup feda edip çağı sürdürüyor -ki sözde good ending bu- ya da bunu seçmezse ışık çağını sonlandırıp dark age'i başlatıyor ki bu da insanların tanrılar himayesinden kurtulup özgürlüğe erişmesi.

    knight solaire ile ilgili de oyunda ucu açık tatlı teoriler var. buradan
    ---
    spoiler ---

    entry'mi sonlandırırken diyorum ki: praise the sun!


    (crinix - 13 Ağustos 2014 17:34)

  • comment image

    dark souls'u bir kez bitirmiştim ama pek etkileyici bulmamıştım çünkü tek önemsediğim gameplay'di ve geri kalan detaylara dikkat etmeden oynamıştım. istediğim gibi bir gameplay elde ettim ve sildim. kafa yormamıştım.

    aradan epey zaman geçtikten sonra youtube'da oyunun lore'unu anlatan video'lardan birine denk geldim. vaatividya diye bir kullanıcı emek verip oyundaki ufak tefek bilgileri birleştirerek lore'u müthiş bir kurguya oturtmuş. bunu yapan başka kullanıcılar da var ama en güzel kurguyu bu adamda gördüm.

    sıra ile bütün video'ları izledim sıkılmadan. zweihander'ı savura savura ilerlerken ne kadar çok detayın üstüne basıp geçtiğimi öğrenmekle kalmadım, bir de oyunu bitirdiğimi zannederken mekanların neredeyse yarısına ayak basmadan geçtiğimi, en baba boss'lardan birkaçını hiç görmediğimi farkettim.

    --- spoiler ---

    ilk oynayışımda:
    - undead asylum'a geri dönmemiştim. dolayısıyla stray demon'u kesememiştim. snuggly the crow'la alışveriş yapmamıştım. rusted iron ring ve peculiar doll'den haberim yoktu.
    - the depths'e inip üçbuçuk atmamış, gaping dragon'la hiç karşılaşmamıştım.
    - the great hollow'u görmemiştim. buradan aşağı inip ash lake'e varmamıştım. everlasting dragon'un önünde diz çöküp tevbe istememiştim.
    - peculiar doll'ü almadığımdan painted world of ariamis'e geçememiştim. crossbreed priscilla'yla karşılaşmamıştım.
    - anor londo'da, siegmeyer of catarina'ya koltuk çıkmamış, dark sun gwyndolin'le papaz olmamıştım.
    - tomb of the giants'da bana ihanet eden patches'i öldürmüştüm. affedince firelink shrine'a taşınıp bana faydalı item'ler ve karakterlerle ilgili bilgiler vereceğinden haberim yoktu.
    - darkroot basin'de hydra'yı budamamış, dusk of oolacile'i kurtaramamış, oolacile'e giden portal'ı da açamamıştım. bu yüzden dlc ile gelen hiçbir şeyi görememiştim. ne artorias'ı, ne sif'in küçüklüğünü, ne manus'u, ne hawkeye gough'u ne black dragon kalameet'i...vb hiçbirini görmemiştim.

    ---
    spoiler ---

    adamlar müthiş bir senaryo oluşturup detaylarını irili ufaklı parçalara ayırmışlar. hikayenin iskeletini oyunun açılış sinematiğinden öğreniyorsunuz. daha fazla detay istiyorsanız oyundaki item'lerin açıklamalarını okumak ve parçaları birleştirmek zorundasınız. birleştirmezseniz ne olur? hiçbirşey. gameplay'in keyfini çıkarıp rafa kaldırırsınız. dark souls diğer oyunlar gibi oyuncuyu mal yerine koyup her bir detayı kör gözüne parmağım şeklinde anlatan bir oyun değil. bu yüzden detay istiyorsanız emek veriyorsunuz. oyun sırf gameplay peşinde olana gameplay, lore peşinde olana lore sunacak şekilde dizayn edilmiş.

    overrated falan değildir. pc portu sik gibi olabilir. ona bi şey diyemem ama konsept ve içerik olarak benzerlerini tokatlamakla kalmamış, başka oyun yapımcılarını da kendi dinamiklerini taklit eden oyunlar yapmaya teşvik edecek kadar başarılı olmuştur; (bkz: lords of the fallen)

    dark souls 2'ye ne derseniz deyin ama dark souls, tıpkı demon's souls gibi bir konsol exclusive olarak çıkmış, pc oyuncularının yürüttüğü bir imza kampanyasından sonra pc'ye port edilmiş bir oyun. klavyeden oynamaya çalışıp "böyle kontrol mü olur" deme lüksünüz yok. tıpkı "bu ne biçim grafik" deme lüksünüzün olmadığı gibi.

    http://www.youtube.com/watch?v=pmu41tazjlw


    (sinek kral - 20 Aralık 2014 14:23)

  • comment image

    yapılmış en iyi oyunlardan biri olarak görülmesinin sebebi bazı konularda cidden rakipsiz olmasındandır.

    oyunun çok da iyi olmadığı fikri genelde bu seriyi uzun süreler oynanamamış kişilerde oluyor. ben de mesela souls serisine ilk başladığımda fikrim "tamam iyi güzel oyun da, o kadar da abartılacak bi tarafı yok. sadece tasarımdaki birkaç konuda iyi bir kıvam tutturmuşlar onun ekmeğini yiyorlar" şeklindeydi. ama şu an serideki 3 oyunun üçünü de 100'er saatin üzerinde oynamış biri olarak diyebilirim ki bu souls oyunları ciddi ciddi yapılmış en iyi oyun serilerinden biridir.

    bu serideki combat sisteminin götündeki kıl olabilecek başka bir action-rpg yok mesela oyun tarihinde. combat kalitesi olarak en çok yaklaşan oyun bence dragon's dogma ama o bile oldukça geride. hele skyrim mıkayrim falan tetris gibi kalıyor bunun yanında.

    daha sonra oyun atmosferi, art design' ı, zorluk dengesi falan piyasada rakipsiz. bu oyundaki dengeli zorluğa, mekanlardaki, karakterlerdeki, atmosferdeki tasarıma ve mükemmel combat yapısına alıştıktan sonra diğer rpg' ler çok zevksiz ve eksik geliyor. bütün oyunları "ulan keşke şurası dark souls'daki gibi olsaymış, şurası söyle, burası böyle olsaymış" falan diyerek oynuyorsunuz. tatmin etmiyor bir türlü diğerleri artık.

    özet: dark* souls candır.


    (ritu vs asas - 21 Ocak 2015 10:28)

Yorum Kaynak Link : dark souls