Süre                : 1 Saat 31 dakika
Çıkış Tarihi     : 16 Eylül 1988 Cuma, Yapım Yılı : 1988
Türü                : Komedi,Cinayet,Drama,Romantik
Ülke                : İngiltere
Yapımcı          :  The Movie Group , NFH Productions , Buster Productions
Yönetmen       : David Green (IMDB)(ekşi)
Senarist          : Colin Shindler (IMDB)(ekşi)
Oyuncular      : Phil Collins (IMDB)(ekşi), Julie Walters (IMDB)(ekşi), Larry Lamb (IMDB), Stephanie Lawrence (IMDB)(ekşi), Ellie Beaven (IMDB), Michael Attwell (IMDB), Ralph Brown (IMDB)(ekşi), Christopher Ellison (IMDB)(ekşi), Sheila Hancock (IMDB), Martin Jarvis (IMDB), Clive Wood (IMDB), Anthony Quayle (IMDB), Michael Byrne (IMDB), Harold Innocent (IMDB), Rupert Vansittart (IMDB), John Benfield (IMDB), John Barrard (IMDB), Carole Collins (IMDB), Amy Shindler (IMDB), David Shindler (IMDB), Tony Collins (IMDB), Jonathan McKenna (IMDB), Vincenzo Nicoli (IMDB), Timothy Davies (IMDB), Roger McKern (IMDB), David Arlen (IMDB), Frank Ellis (IMDB), Bill Rourke (IMDB), Ian Lowe (IMDB), Christopher Gray (IMDB), Alan Cowan (IMDB), James Donnelly (IMDB), Stewart Harwood (IMDB), Graham Lines (IMDB), Pauline Little (IMDB), Jean Ainslie (IMDB), John Patrick (IMDB), Jessica Green (IMDB), Evangelina Sosa (IMDB), Francisco Morales (IMDB) >>devamı>>

Buster (~ Hirsiz) ' Filminin Konusu :
Buster is a movie starring Phil Collins, Julie Walters, and Larry Lamb. This movie is based on the story of Buster Edwards, one of the thieves involved in "The Great Train Robbery" of 1963.


  • ""oley oley haydi haydi gool buster keaton buster keaton şarloya da koooy" tezahüratının mimarıdır kendisi."
  • "yüzünün ne kadar güzel olduğunu anlatabilmek için uzun süredir düşünüyorum."
  • "(bkz: #29969269)"
  • "muazzam ciddiyetten kaynaklanan gülünçlük."
  • "stephen king' in gerekli seyler* isimli romanindaki hede hodo kasabasinin belediye baskani."




Facebook Yorumları
  • comment image

    charlie chaplin ile bir kıyaslama yaptığım zaman the prestige filmindeki alfred borden-robert angier ilişkisine çok yakın bir tablo oluşuyor zihnimde. bir yanda ilgili olduğu alanda çok yetenekli ve fakat bu yeteneğini pazarlayacak, şık bir şekilde sunacak, kendisini bir ikona çevirebilecek detaylardan bir haber alfred borden; öbür yanda, diğer rakibi kadar güçlü bir yeteneği olmasa da bunu şık bir şekilde nasıl sunacağını çok iyi bilen, kendisini bir ikona çevirebilecek detayların neler olduğu ve nasıl hareket etmesi gerektiği konusunda çok güçlü sezgileri olan, mesleğine duyduğu aşkı(ya da aşırı hırsı) dolayısıyla karşısına çıkacak engelleri yeri geldiğinde acımasızca yok etmekten çekinmeyen bir robert angier. elbette ki birebir benzeşiyorlar demiyorum. fakat tablo bunu anımsatıyor.


    (maniac and my pretty prozac - 14 Ekim 2010 21:24)

  • comment image

    sinema oyuncusu.
    alti aylikken merdivenden tepeustu dususune tanik olan vaftiz babasi harry houdini, ebeveyne donerek, "that was some buster your baby took"* demis; 'buster' adi boyle konmus.
    uc yasindayken, gunlerden bir gun, kafasina tugla dustukten ve parmagini camasir makinesinin merdanesine kaptirdiktan sonra, kasabayi (piqua, kansas) harabeye ceviren hortum tarafindan yatagindan alinip iki yuz metre ileriye birakilmis, burnu kanamadan.
    yetenegi aciga ciktiktan sonra, cumleten vodvil sanati icra eden ailesinin gosterilerine katilmis. dort yasindayken, babasi buster'i sahneden on siraya, gurultu cikaran kaba bir seyirciye firlatmis; herifin uc kaburgasi kirilmis, buster sapasaglam, demir gibi.
    iste bu yuzden, buster keaton hic dublor kullanmamis. ne luzumu var.

    kendisi gulmedigi zaman seyircinin daha fazla guldugunu kesfettigi icindir ki... (bkz: cronopio)


    (zebercet - 18 Ocak 2003 14:57)

  • comment image

    "oley oley haydi haydi gool buster keaton buster keaton şarloya da koooy" tezahüratının mimarıdır kendisi.


    (camelf - 20 Şubat 2011 23:36)

  • comment image

    çoğu filmdeki hali johnny depp'in güldürü unsuru bol karakterlerini anımsatıyor. tipleri de biraz benziyor galiba.

    edit: benny & joon'da johnny depp buster keaton taklitleri yapıyormuş birkaç tane. ama youtube'dan gördüğüm kadarıyla biraz saçma olmuş.


    (sombrefloe - 23 Mayıs 2012 05:21)

  • comment image

    sessiz sinema döneminin önde gelen isimlerinden. pek çok kez charlie chaplin ile kıyaslandığı olmuştur fakat chaplin'in şarlo tiplemesi gibi akılda kalıcı bir karakter yaratamadığı ve yeteri sansasyonel bir kişiliği olmadığı için günümüzde chaplin kadar bilinmemektedir. ama bu durum onun şarlo'dan daha yeteneksiz olduğunu göstermez, sadece tarzları farklıdır.


    (simdi anani laciverde boyadim it oglu it - 20 Ağustos 2012 23:11)

  • comment image

    “müzikhole başladığım zamandan beri fark ettim ki, az ya da çok gülünç bir numara tamamlandığında, seyircilerin tepkisine ne kadar kayıtsız kalınır, sonra da bu tepkiden ne kadar şaşkınlık duyulursa, seyirci bu numaraya o kadar çok gülmektedir. bunun tersine, bazı komedi oyuncuları seyirciye katılıp, onlar ile yüz göz olurlar. bir komedi oyuncusu, perdede gülmeye başladığı anda, seyirciye gördüklerini ciddiye almaması gerektiğini, bütün bunların ‘bir şaka’ olduğunu söylemiş olur. gerçekten de böyle davrandıklarında artık kimse onları ciddiye almaz ve en gülünç durumlarda bile seyirciyi güldürmeme olasılığı doğar. bir komedi filmi, oyuncu için, eninde sonunda ‘aptal numarası’ yapmak anlamına gelir ve oyuncu bunu ne kadar ciddi yaparsa o kadar komik olur.”

    (...)

    “bir komedi filmi, deyim yerindeyse bir saatin çarkları gibi dakik bir ayarla meydana getirilir. biraz fazla hızlı ya da biraz yavaş yapılmış en basit şey, en yıkıcı etkiyi yaratabilir. en komik sahnelerin çoğu, çok acele oynandığı için seyirci açısından tam bir kayıp oluşturabilir… demek ki bürlesk oyunculuğu için büyük bir psikolojik duygu ve bir tür ‘ayar-bilimi’ gerekmektedir, ki bunun üzerinde ne kadar durulsa azdır.”


    (hanging rock - 22 Eylül 2013 23:05)

  • comment image

    asla gülmeyen adam.. kendisine takılan lakabı da büyük taş suratmış.. yüz hatları harika olan komedyen benim için, karakalemi yapılası.. yine de özel hayatına bile sözleşmelerle müdahale edilmiş biri olması garip bir durum

    http://alisashortfilm.files.wordpress.com/…aton.jpg

    "eğer bir komedi oyuncusuysanız ve sahnede gülüyorsanız, insanlara izledikleri şeyin ciddiye alınmayacak, izlenip geçilecek bir şey olduğu izlenimi bırakırsınız. komedi rollerinde ise aptal durumuna düşeceğiniz anlar da olur ve siz baştan beri sırıtıyorsanız, sahne ne kadar komik olursa olsun, insanlar gülmeyebilir." der gülmemeyi kabullenerek..


    (ses n - 31 Ekim 2013 00:10)

  • comment image

    en son 1917'de, gülümsemiş olan adam. herkes charlie chaplin'i bilir, ondan bahseder. chaplin'in sinemaya girişinden tam 1 sene sonra da buster keaton sinemaya girer. ve çok iddaalı bir şekilde diyorum; buster, kesinlikle chaplin'den daha iyidir. chaplin çok sempatik bir adam. filmlerindeki temaları, hal ve tavırları, yan karakterler falan aşırı tatlı ve sempatik oluyor. en çok da buradan kazanıyor zaten. misal chaplin'in filmdeki oğlunu tekme atarak uzaklaştırmaya çalıştığı sahne.

    gel gelelim keaton'a. bu adam hiç gülmüyor. dediğim gibi, en son 1917'de, oda ufak bir gülümsemeymiş. en fazla bu. adam gülmüyor. ama chaplin'in yaptıklarının aynısını yapıyor, hatta daha fazlasını yapıyor. chaplin alt kesime yönelik film yapardı, belirli bir türü vardır. buster keaton tamamen tür kırması filmler yapardı. her şey olurdu onun filminde.

    peki chaplin ile aynı şeyi yapmasına rağmen neden chaplin daha çok biliniyor? çünkü adam çirkin. chaplin yakışıklı ve asil bir tip. bıyıksız tabii. buster öyle biri değil. gülmüyor. hiç gülmüyor ama filmleri ile izleyeni kahkahalara boğabiliyor. sinematografik olarak da chaplin'den daha yetenekli biri. kadraj seçimleri ve hareketli kamera kullanması ile dönemine göre çok iyi olduğunu kanıtlamış biri. our hospitality filmindeydi sanırım, tren kovalama sahnesi vardı. lan sene 1923! tren kovalama sahnesi yapıyor adam. bir de trenleri, aynı rayda değil yandan çekiyor. bir o kadar daha ray döşetmiş olması gerek ki onları çekebilsin.

    bence, bu tabii ki bence, buster ya bir matematik dehasıydı ya da yanında inanılmaz bir ekip vardı. çünkü onu, bence chaplin'den ayıran en büyük özellik, tasarladığı sahnelerdi. yahu bunları şuanda yapan film yok o zaman nasıl yaptınız biri açıklasın; ahanda video.

    chaplin çok sempatik bir adam. ve kesinlikle izlenmesi gereken bir herif. hatta imkanınız olsa da çocuklarınıza ilk chaplin filmlerini izletseniz. lakin şu bir gerçek ki, buster keaton'ın hakkı yeniyor. bir gün çocuğum olur ise, ilk buster keaton'ın filmlerini izlettireceğim. he şu da var; buster'ın, chaplin'in gerisinde kalmasının bir sebebi de maalesef fakir ölmesidir. neden? çünkü sesli sinemayı red etti. chaplin zamanında, sinema asla sesli olmayacak, demiştir. sonra tabii bir sürü sesli film yapmıştır ama filmlerinde çok konuşmaz o ayrı. buster keaton, sözünün eri biriymiş ki hiç bir şekilde bulaşmadı sesli sinemaya. belki de beceremedi o ayrı. sesli sinemaya bulaşmadığından dolayı da maalesef fakirliğe gitti. sesli sinema döneminde 1-2 filmde yer alır, oda para kazansın diye, onlarda da fazla konuşmaz zaten. ve ne yazık ki fakir ölür. en üzücü kısım bu.

    özetle, buster keaton, bence hakkı yenen biri, hatta çoğu insan tanımaz bile. ama bence çok fazla tanıdığımız charlie chaplin'den kat ve kat daha iyidir.


    (kopuksenaryoo - 23 Aralık 2013 17:30)

  • comment image

    sadece sessiz sinemanın değil; tüm sinema tarihinin en önemli yönetmen, oyuncu, komedyen ve senaristlerinden biridir. yönetmeliğindeki matematik ve hileler ile de sinema tarihinde çok önemli yeri vardır. bir komedyen olarak da birçok isme de ilham olmuştur.

    şahsen charlie chaplin'den de, harold lloyd'dan da fazla seviyorum bu adamı.
    bugün daha çok the general (1926) filmi ile anılsa da; sherlock jr (1924), our hospitality (1923), seven chances (1925), the cameraman (1928) gibi mükemmel uzun metrajlı filmleri de vardır. saymadığım three ages, steamboat bill jr, the navigator, college, spite marriage gibi uzun metrajlı filmleri de çok güzeldir.
    kısa filmleri de gözden kaçırılmaması lazım ayrıca, en az uzun metrajlı filmleri kadar güzel. the goat (favorim kısa filmlerinde), the high sign, the playhouse, the scarecrow, one week, neighbors, cops, the electric house falan pek şahane kısa filmleri, kısa filmde diğer isimler yaraşamaz kendisiyle zannımca.

    sunset boulevard, limelight, in the good old summertime, it's a mad mad mad mad world gibi klasik filmlerde de rol almıştır popülerliğinin düşüşünden sonra.
    son filmlerinden biri olan, başrol olarak samuel beckett isteği üzerine oynadığı 65 tarihli film vardır bir de.
    ayrıca marx kardeşlerin başyapıtlarından biri olan a night at the opera filminde de senarist olarak yer alıyordur *.

    1930'ların en başında birden ortadan kaybolmasını, yıldınızın sönmesini sadece "sessiz sinemanın bitişi" ile bağdaştırmak katiyen doğru olmaz bana kalırsa. bu konuda ünlü sessiz sinema isimlerinin popülerliğini kaybedişinden biraz farklı noktalar bulunmakta olduğunu düşünüyorum.
    öncelikle keaton dönemin en ünlü komedyeninden öte sessiz sinemanın en tanınan, sevilen birkaç isminden biriydi. sessiz sinemanın altın çağı olan 20'li yıllarda gerek sinema tekniği olsun, gerekse üretkenlik olsun charlie chaplin'den de harold lyond'tan da çok üstündü diyebiliriz rahatlıkla; chaplin ve lyond'un 20'li yıllarda yaptığı filmlerden bugün birkaç tane film anca anılırken ve en iyiler listesine girebiliyorken; keaton'da bu sayı on filmden bile fazladır. görülceği üzere böyle aniden kaybolucak biri değil normal şartlarda. büyük bir popülerlik, başarı, bunun yanında da üretkenlik, tarz ve yaratıcılık söz konusuydu keaton için. diğer kaybolan isimlerd de bunlar olabilir bir kısmında tabii, ama iş komedi olunca biraz daha farklı oluyor.

    keaton'ın sorunu, ortadan kaybolmasına sebep olan şey yaratıcılığının ve üretkenliğinin kaybolması oldu ama bunun da farklı sebepleri oldu sessiz sinemanın popülerliğini yitirmesinden ayrı olarak.
    1930 itibariyle yeni filmleri ile eski yaptıklarının yanına dahi yaklaşamamış. ama bu işte direkt olarak sessiz sinemanın bitişi ile açıklanacak şey değildir, başka sebepleri var lakin.
    sessiz sinema ve sessiz sinemanın ünlü isimleri sesli sinemanın ortaya çıktığı ilk an olan 1928 yılından itibaren çok kan kaybedip popülerliğini yitirmeye başlamış olsalar bile, bu çabucak olmamış, en azından sessiz sinemadaki isimler bunun olmaması için büyük savaş vermiş, elinden geleni yapmış veya sesli sinemaya uyum sağlamıştır *. fakat keaton'a bakıldığında böyle bir mücadele göremiyoruz bile 1930 sonrası. yani demek istediğim şu: 1930'lu yıllarda sesli sinema ortaya çıkmayıp sessiz sinema var olup hüküm sürseydi dünyada ve bu şartlarda da keaton benzer filmler yapsa popülerliğini kaybederdi diye düşünüyorum.

    keaton'ın neden kaybolduğunu, bu üretkenliğin ve yaratıcılığın yok olduğunu biraz irdelemek gerekir.
    buster keaton en başından itibaren kendine ait bağımsız bir stüdyoda yer alıp, kendi filmlerini çekiyordu; kendi filmini yönetiyor, çoğu zaman da senaryoda yer alıyordu. bunun yanında da sınırsız bir özgürlüğü vardı, bu onun yaratıcılığını sonuna kadar kullanmasını sağlıyordu. bilen bilir, çoğu filminde o dönem için çok pahalı sahneler de bulunur, ve "nasıl çekilmiş bu" dedirtecek de bir sürü sahne vardır. steamboat bill jr filmi sonrası, yani 1928'de bu stüdyosunu kapatıp mgm ile anlaştı. mgm ile anlaşmasını keaton kendisi şöyle değerlendiriyor: "kariyerimde yaptığım en kötü hata." . keaton maalesef mgm ile anlaşarak kendi kariyerini mahvetmiş. mgm, keaton'un özgürlüğünü, ve bunun sonucunda yaratıcılığını köreltmiştir adeta. sürekli yapılan baskı, kesmeler, karışmalar, sessiz sinemanın kendini sesli sinamaya bırakmasıyla daha da arttı, artık keaton kendi filmerinde senarist olarak yer almadığı gibi yönetmen koltuğunda da daha çok ikici planda olup göstermelik koyuluyordu ya da hiç olmuyordu bile. keaton'ın mgm ile çıkardığı ilk film the cameraman (1928) çok başarılı bir keaton filmdir, ancak mgm filmi kaybetmiştir, çok uzun yıllar sonra ancak film bulunabilmiştir. daha sonra spite marriage (1929) mgm ile çıkmıştır, bu keaton'un mgm için yaptığı son uzun metrajlı sessiz film olmuştur, maalesef bu film sonrası mgm baskısı ile keaton sesli filmlerde yer alması için zorlanmış ve tüm yetkisi, özgürlüğü elinden alınmış. bu olanların üstüne bir de özel hayatında sorunlar ortaya çıkmış 30'lu yıllların başlarında; hem evleliğinde ciddi sorunlar ve de üstüne alkol, bunların sebebi kariyeri ile ilintili olsa gerek. kaçınılmaz olarak da depresyona giriyor ve 1930'luyıllarda eski durumundan çok farklı oluyor. 30 sonrası da güzel işleri var elbette, ama eskisi gibi değil.

    tabii ki, sessiz sinemanın bitişi keaton'a da bir darbe olmuştur, mgm'ye karşı gelememesinde vesaire rolü olmuştur, ama salt olarak sessiz sinema bitti diye bitmiş değil keaton; depresyon ve mgm'nin sebebi daha öncelikli bana kalırsa. bağımsız devam etseydi böyle olcağını düşünmüyorum.


    (the march of the white queen 2 - 6 Şubat 2014 01:52)

  • comment image

    kanımca buster keaton'ın charlie chaplin'in gölgesinde kalmasının en önemli nedenlerinden biri de, chaplin kadar zengin karakterler* yaratamamasıdır. chaplin'in dehası kendisini içerikte** gösterirken, keaton'ınki teknikte** yatar. oyunculuk söz konusu olduğunda ise: charlie oyunculukta yıldızken, buster'ınki karakter oyunculuğuna daha yakındır. özetle, yaptıkları iş ne kadar benzer olsa da, her iki ustanın da ustalıkları farklı alanlardadır.

    ayrıca chaplin ve keaton'ı buluşturan yegâne film için (bkz: limelight)*


    (gosalyn mallard - 14 Şubat 2006 01:00)

  • comment image

    charlie chaplin tarafindan ince ince onu kesilmese cok daha fazla ki$i tarafindan taninabilecek, "asla gulmeyen komedyen". olumune yakin yillarda cektigi son filminde, charlie chaplin ile ba$rolu payla$masi da, muhtemelen $arlo acisindan cok ho$ olmami$tir.

    sinema tarihinde, ozel hayatina sozle$me ile en cok mudahale edilmi$ oyuncudur, herhangi bir yerde ve herhangi bir zamanda gulmesi kesinlikle yasaktir.


    (mikado - 23 Kasım 2001 20:16)

  • comment image

    douglas fairbanks, jr presents adlı tv programının the awakening adlı episode'unda gogol'un bir öyküsü canlandırılır. burada buster keaton kesinlikle görülmelidir çünkü bu onun o uzun kariyeri içindeki sergilediği tek dramadır. gerçekten de buster keaton hayranlarının hayranlığı bu bölüm ile daha da artacaktır hatta neden daha fazla drama filmi yapmamış diye yakınacaklardır.

    keaton plus adlı dvdde bulunur.


    (gelberi - 26 Eylül 2004 16:37)

Yorum Kaynak Link : buster keaton