Svetat e golyam i spasenie debne otvsyakade (~ The World is Big and Salvation Lurks Around the Corner) ' Filminin Konusu : Stefan Komandarev, Umut Alfabesi’nden altı yıl sonra Ilija Trojanow’un otobiyografik romanına dayanan kurmaca bir film yapmış. Filmde karizmatik büyükbabası Bai Dan’ın yardımıyla iki kişilik bisikleti ve tavlasıyla kendini arayış yolculuğuna çıkan Alex’in hikâyesi anlatılıyor.
Stapki v pyasaka(2013)(8,3-1405)
Karatsi(2016)(7,6-567)
Posoki(2017)(7,6-1252)
Tilt(2011)(7,6-3244)
Living Legends(2014)(7,6-1689)
Love.net(2011)(7,5-3405)
Mission London(2010)(7,4-5846)
Zift(2008)(7,4-4410)
Sadilishteto(2014)(7,4-859)
Iztochni piesi(2009)(7,3-2607)
Operation Shmenti Capelli(2011)(7,3-1224)
Avé(2012)(6,9-1475)
şahane bulgar filmi...`the world is big and salvation lurks around the corner`(bkz: stefan komandarev)
(sintine - 12 Ocak 2010 16:18)
kıya köşede kalmış güzel film. hikaye güzel, oyuncular güzel (filmin 2. yarısı çok iyi hatta). yönetmen için ise iyi diyebilirim. fatih akın filmi havası var biraz, keşke fatih çekseydi dedim izlerken, çok ses getirirdi bu senaryo ile. ayrıca "dede" rolündeki adamı al, einstein filmi çek, başrolüne koy.
(yapcak bisi yok - 18 Mart 2010 21:21)
karizmatik büyükbabası bai dan'ın yardımıyla iki kişilik bisikleti ve tavlasıyla kendini arayış yolculuğuna çıkan alex'in hikâyesi...alex geçirdiği kazanın ardından hafızasını kaybetmiştir. çevresindeki insanları, sevgilisini tanımadığı kadar kendi hakkında da bir fikri yoktur. büyükbabası ban dai, alex'in kendini yeniden bulabilmesi için onu doğduğu topraklara geri döndüren bir yolculuk planlar.
(oguzchuk - 27 Mart 2010 04:18)
yine bir aile, yine bir dönem filmi. izlerken solino, mio fratello è figlio unico ‘daki ısıyı verdi hani, ama en çok da cinema paradiso’ya benzerliğinden; çok da tanınmayan bir film için verilen puandan dolayı izlemeden önceki önyargıları yok etti.almanya dönüşü trafik kazasında hafızasını yitiren torun ile eski tüfek anarşik dedenin; torun alexander ‘ın system backup noktasına ulaşma çabalarını anlatmış komandarev. konu hafıza kayıpları olunca zamanda geri dönüşlerin kaçınılmazlığıyla başbaşa bırakıyor izleyiciyi.. ve dede, hala o anarşik ruhu saklıyor olunca aksiyon da bol oluyor tabi. cebinde has bulgar çakısı taşıyan, tavlanın marşını sokakta harala gürele söyleyen bu uzun saçlı güzel insandan türlü aksiyon beklemek hiç de şaşırtıcı değil.. uzun bir yolculuğa çıkarlar dede’nin önderliğinde, alexander bu yolculukta attığı her adımda bir kapı kapatmaktadır (bkz: tavla)
(bozuldu baglar yansin sepetler - 7 Nisan 2010 01:43)
koca dünyada kurtuluş pusuda ismiyle 29. uluslararası istanbul film festivalinde gösterilmiş film.
(kveldulv - 14 Nisan 2010 21:01)
filmin yönetmeni bu film için tavla filmi demiştir. çok da güzel demiş. tavla gibi film.
(kostya - 11 Haziran 2010 22:46)
süper film!! hele bir sahnesi var ki, kamp alanında küçük, sevimli bir sahnede balkan müziği yapan müzisyenler coşar ve coştururken, müzik bir anda dinginleşir, kamera dedeye çevrilir, mimikler, bakış.. tamam dersin geliyor bir şeyler. ama o kadar eğlenceli, komik bir sahne beklemezsin ya da ben beklemiyordum. dedenin dansı muhteşemdir, hoppa nidaları eşliğinde kalkıp oynamak istersin sen de. yüzünde kocaman bir gülümseme.. bunun dışında görüntüler, oyunculuklar, senaryo çok başarılıdır. bisiklet üzerinde kendini aramak istersin, ararken yeniden kaybolmak.. balkan insanlarının sade/doğal/içten yaşantısını sevenler, balkan müziklerinden keyif alanlar ve balkan topraklarında kendilerini bulanların kaçırmaması gereken bir film. film (bkz: everything is illuminated) filmini de anımsatmaktadır. birini sevenler diğerini de seveceklerdir diye düşünüyorum. dede-torun, köklere dönüş, savaş gibi unsurlar benzer noktalardan sadece birkaçıdır.
(desmal - 1 Eylül 2010 15:15)
muhteşem bir filmdir.kanser teşhisi konup birkaç ay ömür biçilen dedemi, avusturya-türkiye milli maçını bahane edip çok görmek istediği viyana'ya götürmemi, özellikle bir gece otelin lokantasında bana tüm geçmişini bir film şeridi gibi anlatmasını, uzun yıllardan sonra sanki bugünmüş gibi tekrar yaşatmıştır. "dedemcik", seni çok özlemişim.
(malachi constant - 27 Ekim 2010 00:10)
kesinlikle izlenilmesi gereken bir film. muhteşem bir anlatım. saşko'nun hayatını yeniden öğrenişi ve bu kadar drama batırılmamış olması çok güzel. tavla ustası dedenin kahvesi de osmanlı binalarını andırıyor. bunun gibi onlarca güzel ayrıntı var. çok güzel bir film olmuş.
(tatyou - 22 Kasım 2010 00:45)
film gurusu x factor'ün önerisi ile izledim, yalan yok çok beğendim. son olarak x factor tanımı; ''holivut'un overratedlığının gölgesinde kalmış efsane film.''
(childofbodom - 9 Ağustos 2011 18:30)
iki bulgar olmayan oyuncunun başrolde olduğu film.
(endless bliss - 4 Ekim 2011 07:00)
bulgar filmleri için "daha bugüne kadar hiçbir bulgar filmi beni derinden etkilemedi, sarsmadı, içimi cız ettirmedi vs. vs. " diye düşünüyorsanız, bundan böyle bir düşüncenizin olmaması için elinden geleni ardına koymayan filmdir.film öyle güzel ki şu hepimizin aşina olduğu tükenmez kalemi görünce bile mutlu oluyorsunuz, sözlükteki yabancı filmlerdeki türkçe yazılar ile alakalı bir sahne dikkatinizi çekiyor. hele bir içki içme sahnesi var ki, şöyle;adamlar içkiye başlamadan önce bardaktan birazını yere döküyorlar ve sizi bilmediğiniz, merakta bırakan bir sofra adabı ile başbaşa bırakıyorlar. filmin bana göre en güzel sahnesi ise hayatınızdaki en masum ilk öpücüğünüzü hatırlatan bir alın öpme sahnesidir. son olarak, rakibinizin 6-6 attığı zara onu bastıracak şekilde bir cevap vermek isterseniz bunun nasıl olacağını size gösteren filmdir.
(zemin yesil 12 yildiz 3 ok sari - 2 Ocak 2012 15:33)
29. uluslararası istanbul film festivali kapsamında izlediğim, leziz bir bulgar filmi.hafızaları tazelemek için çıkılan bir yolculuk. yeniden hatırlayabilmek adına oynanan bu oyunda, kurtuluş bir tavlanın zarlarında gizli. şu koskoca dünyada kurtuluşumuz, geçmişimizde saklı güzel hatıralarda gizli. kim küçükken ona tavla oynamayı öğreten dedesini hafızasından silebilir ki? şöyle de güzel bir film müziği var efendim .
(dolls - 28 Şubat 2012 16:31)
tavladan daha fazlasını sunar. kapıları açar, kapatır, güldürür, hüzünlendirir. öyle de kıyıda köşede kalmış cevherlerden biri. stefan komandarev'in görkemli bulgar yapıtı. yemekhane sahnesi dokunaklıdır.
(zarp - 10 Mart 2012 01:07)
bunu seven bunları da sevdi (ya da tam tersi): (bkz: im juli) (bkz: le fabuleux destin d'amelie poulain) (bkz: motorcycle diaries)
(marti uctu - 30 Ağustos 2012 00:45)
yillar once izledigim gadjo dilo filminde hissettiklerimi animsatmistir. mekanlar degisse de bastan sona balkanlarda yasarsiniz filmi, keske benim de boyle bir buyukbabam olsa dersiniz. hakikaten baska bir film.--- spoiler ---kaybettiklerini anmak icin ickilerinden bir parca yere dokme sahnesi, gadjo dilo'daki mezari votkayla sulama sahnesi kadar huzunludur. he bir de son zar 6-6 geldiginde oyun bitmiyormus..--- spoiler ---
(the scratching on the mellotron - 23 Nisan 2013 13:29)
bulgaristan sineması’nın parlayan yıldızlarından stephan komandarev’in 2008 yılı yapımı filmi svetat e golyam i spasenie debne otvsyakade. alexander georgiev’in kazada ailesini yitirmesi ve bu kaza sonucu hafızasını kaybetmesinin ardından gelişen olaylar etrafında dönen hikâye, küçük, sıradan gibi gözüken ama oldukça etkileyici bir balkan öyküsü niteliğine dönüşüyor. komandarev’in anlatısı, gerek geriye dönük şekilde gerekse olayın geçtiği ana odaklanarak ilerliyor. bulgaristan’ın 90 öncesinde yaşadığı dönemden izleri bulunan komandarev’in bu yapımı, salt toplum içindeki aileye değil, ailenin yaşadığı merkezin kendi totaliter düzenini de resmediyor.komünist rejim ve aile düzeni. sbkp – bkp. georgiev’in dedesi burs kazanıp doğu almanya’da eğitim görmüş ve 1954’teki bulgaristan bisiklet turu’nu birincilikle bitiren birisi. macar ayaklanması’nda öğrenci eylemlerine katılmış ve de stalin anıtı’nı dinamitle havaya uçurmuş, hapislerde kalmış ama hayatın bulmacasını tavlanın dilinde bulmuş bir deli, bir rahatsız. tavlası, kendi içindeki düzeni. tavlanın kralı, bai dan. georgiev’e anlattığı her şey bir yaşanmışlık. hayatın durgunluğunu hissediyor en derinde bai dan. sahiplenme duygusu sonsuz, ailesine, kızına ve eşine ve de torunu georgiev’e çok bağlı. birbirine bağları oldukça yüksek bir aile, iltica etmeleri gerekiyor. sistem onlar için ağır, kaçmaları kurtulmaları gerekli. buradaki kaçış, düzenden, yıkılmışlıktan. sovyet leonid brejnev’in ölümü üzerine nizama duran işçi bulgarlar, bulgaristan’ın içindeki durumu portreliyor. aile, almanya’yı kurtuluş görüyor. memleket ise tozlara bulanmış vaziyette. aile, belki de uyuma uymak zorunda. nizam öyledir ki ona uymazsınız başınız ağrır. eylemin ilerleyişi filmi sıkmıyor, filmin yerin altından giden alegorisi, ironisi, dramı, sevinci öyle bir yoğruluyor ki naif bir yapım oluyor svetat e golyam i spasenie debne otvsyakade. politik atıfların suyun altında kaldığı filmde, insanın ön plana çıktığı, kişiler arasındaki bağın pedallarla yol aldığı, özgürlüğün ve hayalin sınırlarının çizilmediği bir azmin, umudun gölgesi yer alıyor."-milis yoldaş, niye bana içten bir lenin bakışı atıyorsun?"komandarev, insana odaklanırken onu en doğal hâliyle sunuyor. gösterişe kaçmıyor. insanın nizamın etrafındaki şekillenişi, hayatın ve de tavlanın zarları arasındaki şansı, kurtuluşa dönüyor. yakın ve uzak. bu kavramların, yaşamın kendi cereyanında hangi manalara yüklendiği sorusunu soruyor komandarev. bulgar halkının rejim içindeki, renkli ve hüzünlü perspektifi, yaşlısından küçüğüne, yetişkininden olgununa dek sirkülasyonu devr-i daim içinde. olağandışılığın çok uzaklarda seyrettiği filmde, hissiyatın derinliklerine inmeyi amaçlayan, duygu geçişlerinin öncülleriyle var olduğu bir plan hâkim. bulgar düzeni, balkanlar’a takılıp kalmıyor, oradan avrupa’ya metropolitan hamlelerle kendi standartlarını yerleştiriyor. komandarev, tek bir insandan çoğunluğa uzanıyor. ben’den, biz’e. ezilmişlik, baskı, mücadele alanı, etkileyicilik, toplumcu alegori ve hiciv, ruhun dirilişi ve çöküşü üzerine ince dokunuşlarla görselliğin şiiri, melodilerle raks ediyor. kapıdan çıkınca yalnızlık başlıyor, umuda giden yol kaderin kendisi oluyor. hatalar insanidir. komandarev’in altını çizdiği noktalardan birisi, insanın mutlak yolculuğunda önüne çıkan engellere rağmen dik durmayı başarabilmesi, tokatların altında kalan bir yüzün, umudun ışığında kurtuluşa ereceğini haber etmesidir. nazari olarak döngünün kendi içindeki doğrusu öznelliğini korusa da, kimi zaman yaşanmışlıklar ortak bir paydadır. insanlar bu paydada birleşip, kesirleri oluşturur ve tama, tüme, bir öze dönerler."dünya kocamandı ve şeker kamışının uzaklarda yetiştiğini biliyordu..."bulgaristan’ın içindeki bulantı, dışa taşıyor. insan, kaçışının peşinde. umudun yenisini arıyor. mutlak sevgisini kucaklamak istiyor. italya’daki iltica, totaliterlerin hiyerarşisiyle buluşup halkları bir çıyan gibi eziyor, zehirliyor. ertelemeli günler, anlamların dinamizmi ve ardılı saklı komandarev’in dilinde. bisiklet, bağımsızlığı, hür insanı taşıyor gurbetten sılaya. pedallar hiç bitmiyor, yağmurlar yağmak için sırada. gökyüzü halklara kucak açıyor. özünde bulgaristan kalan ülkeye dönüş, bir dirilişin tohumları. filizler açacak, tavlalar yine zarlarla ihtiyarlara selam duracak. yek ve düşeş. sayılara saklanmış zafer, paraya değil, onurla merdivenleri çıkıyor. insan onuru paraya endekslenemeyecek derecede kutsaldır komandarev’in bulgaristan’ında. iltica, sürgün bir gözyaşının resmidir. chicago çok uzak ve orada bir yetiştirilmiş bir ümit uykuda. bekleyiş yıllarca. insan hep bekliyor, yaşamın satır aralarında doğum ve ölüm bir milat. komandarev bütün ustalığıyla yıllarca rejimin etkilediği bulgar halkını tasvir ederken, bir aralığı da bırakmaktan kaçmıyor. o düşünce aralığı, bizi biz yapan değerler. çünkü, insan diğerinin erdemiyle, sevgisiyle vardır. kimse sevgisiz yaşayamaz. georgiev, dedesinin umudu, bizimse sevgimiz. köklerin arayışı, ümidin tam bağımsızlığı, hür toprak ve halkın kutsal yolculuk zirvesi, kilometreleri aşıyor. bulgaristan, bir çarka dönüşüyor. tavla, insanın içindeki çıkmazlığı yok sayıyor. imkansıza aralık bırakıyor. ikinci bir şans yoksa, insan en hayırlısını ummalı. bu bağlamda komandarev, en güzelini, en iyisini, en hayırlısını, fırsatların görkemliliğini bize sunarken biraz hüzünleniyor, biraz tebessüm ediyor. çekiliyor sonra aradan. ipleri bırakıyor kasabalara. evler, jelatinlenmiş kırıklıkları kabul etmiyor. güç, bir doğrudur ve insan kendi doğrusunu ne derece iyi tartıyor ve yoğruyorsa o denli ayaktaki duruşu da kavileşiyor. öze dönüşün, bir çocuk tebessümüne döndüğünü ve sonunda en kötünün bile iyi olduğu bir dünyanın ahvali gizli komandarev’in kamerasında. komandarev, sahteciliği elinin tersiyle geri çeviriyor, onun dünyasında yalana yer yok, kötülüğün zaferi yok, iyiliğin ve direncin savaşı var. balkanlar’ı aşan bir öykü, bir destan, bir güzelleme svetat e golyam i spasenie debne otvsyakade. gökkuşağındaki renkleri alıyor kendisine. zarları atıyor, kapılar kilitleniyor. istanbul boğazı’nı, çanakkale boğazı’nı kapatıp düşmanı karadeniz’e gömüyor.dünya kocaman ve kurtuluş hemen şuracıkta gizleniyor.
(zarp - 15 Temmuz 2014 10:57)
neredeyse hic bos sahnesi olmayan muthis bir filmdir.
(dereinzigeundseineigentum - 26 Haziran 2014 16:38)
izlediğim en iyi bulgar filmi. sımsıcak, çekimi, öyküsü on numara. adı gibi bir film işte. zaten miki manojlovic reyisin oynadığı film ne kadar kötü olabilir ki..
(peterpann - 14 Haziran 2014 21:36)
bu kadar övülünce merak ettiğim film. (bkz: rezerved yazmamak için format kasmak)
(sergezer - 20 Mart 2014 16:24)
Yorum Kaynak Link : svetat e golyam i spasenie debne otvsyakade