Head On (~ De cabeza) ' Filminin Konusu : 19 yaşındaki Ari bir yandan cinsel kimliğini keşfetmeye çalışırken, bir yandan da Yunan göçmeni ailesiyle mücadele etmektedir. Zamanında radikal eylemci olup, bugün geleneksellik içinde hapsolmuş olan ebeveynlerinden artık nefret eden Ari, uyuşturucu kullanmaktadır ve eşcinseldir. Buna rağmen bir arkadaşının kız kardeşiyle ilişkiye giren Ari, bir yandan da hiçbir şeyden haberi olmayan geleneksel Yunan ailesinin orta sınıf hayalleriyle başa çıkmaya çalışır...
Get Real(1999)(7,6-11711)
Trick(1999)(7,2-7686)
Ha-Buah(2006)(7,2-5139)
Edge of Seventeen(2000)(6,8-5323)
Presque rien(2000)(6,7-4619)
Le fil(2010)(6,7-1971)
Shank(2009)(6,3-2304)
Dream Boy(2008)(6,2-3800)
Tensión sexual, Volumen 1: Volátil(2012)(6,0-1062)
Loev(2016)(5,8-1680)
Henry Gamble's Birthday Party(2016)(5,8-2030)
Cal(2013)(5,7-366)
dunyanin en igrenc reklamidir. family guy tarafindan wacky waving inflatable arm flailing tube man reklaminda i$lenmi$tir.
(ssg - 7 Ocak 2007 08:43)
bu agri kesicinin reklamini yapanlar da yaptiklari reklamin igrencligini farketmisler ki bir yerden sonra "evet reklami igrenc ama ise yariyor" seklinde yeni bir reklam oynatmaya basladilar.
(wpi - 7 Ocak 2007 10:46)
entourage 1. sezonda vince'in basrolunu oynadigi filmin adi.
(tramell - 14 Eylül 2007 14:11)
ing.kafa kafaya. mesela "two cars crashed head-on" "iki araba kafa kafaya çarpıştı."
(toutaku - 26 Haziran 2008 13:18)
boby hutcherson'un 1971 tarihli şaheseri. oldukça kalabalık bir orkestra ile çalındığından sanatçı listesini veremeyeceğim ama göze çarpan sanatçıları şöyle özetleyebiliriz.boby hutcherson vibrofon ve marimbaoscar brashear trompet ve flugelhorngeorge bohanon ve louis spears trombonreggie johnson kontrbaswarren bryant conga ve bongoharold land tenor saksofon ve flüt. vs.enteresan bir albüm, zira üçlemeden oluşan at the source (ashes & rust, eucalyptus, obsidian) isimli parça geç dönem orkestral klasik parçaları havası taşıyor. aynı şekilde ikinci parça olan many thousands gone'da da bu etki hissedilse de bu parça miles davis'in filles de kilimanjaro albümündeki parçalara benziyor. ikinci parçadaki müthiş tenor saksofon harold land'ı daha da yakından incelememe vesile olacak gibi görünüyor. "yazdım seni de deftere harold. aynı şekilde oscar brashear da dikkate değer bir trompetçi. reggie johnson da adeta bir kayıp afrika dilinde konuşturuyor enstrümanını.3. parça ise mtume; perküsyon üstadı james mtume'ye saygı niteliğinde4. parça clockwork of the spirits, 70'lerin dizilerini anımsatan bir müziğe sahip. kaçak, san francisco sokakları'nda çalsa garipsemeyeceğimiz bir tınıya sahip.tenor saksofon'a dikkat.5. parça togo land bobby'nin afrika köklerine atıfta bulunduğu saykedelik bir başlangıca sahip, albümün en keyifli parçası diyebilirim. burada tenor saksofon bir jazz rock tınısına sahip.6. parça jonathan latinimsi bir özelliğe sahip. ballad'a benzer bir trompet orkestrasından sonra bobby'nin klasik sololarından birisi daha geliyor (kartonetten). güzeldir, keyiflidir.son parça ise 17' 40" ile kırkkpınarın bitmek bilmeyen zurna ve davullarını andıran hey harold isimli parçadır. esrik biçimde dansedebilirsiniz ya da bu parça eşliğinde koşabilirsiniz. 70'lerin jazz'ına ağırlığını koyan flüt hem pikolo hem de normal (yan) flüt ile etkisini burada da gösteriyor, ayrıca flütle beraber surdinli trompet de beni benden alan üzel bir ayrıntıdır bu büyük parçada.değişik deneyimleri sevenlerin mutlaka denemesi lazımdır.bir değişik deneyim daha diyenler için (sözlük klişesiyle)[bunu alan bunu da aldı]: donald byrd - a new perspective
(magistrance - 10 Ekim 2009 12:52)
aang: maybe there's another way. what if i came at the boulder from a different angle. toph: no! that's the problem. you've got to stop thinking like an airbender. there's no different angle, no clever solution, trickety-trick that's going to move that rock. you've got to face it head on. and when i say head on, i mean like this! aang: belki başka bir yolu vardır? ya kayaya farklı bir açıdan yaklaşırsam?toph: hayır. sorun da o zaten. bir hava bükücü gibi düşünmeyi bırakmalısın. farklı açı yok, kurnazca çözüm yok, o kayayı oynatacak hile hurda yok. onu kafa kafaya karşılamalısın. kafa kafaya derken, bunu kastediyorum. (dev gibi kayaya kafa atar)
(tsan chan - 23 Haziran 2011 21:50)
1998 yapımı bir ana kokkinos filmi. alex dimitriades ise başrolde. o yıllarda ciddi anlamda yakışıklı ve tatlıymış. --- spoiler ---avustralya'da yaşayan yunan asıllı bir ailenin eş cinsel oğul etrafında şekillenen hikâyesi anlatılıyor filmde. film, bir halay sahnesiyle başlıyor. yunan halayı... gelinle damat var ilk sahnelerde. altınlar paralar takılıyor, türkiyeli olarak bize hiç de yabancı olmayan bir kültür. film, baştan sona izleyiciyi (özellikle de bu kültüre yabancı olmadığımız için biz türkiyelileri) içine çekiyor.eş cinsel gencimiz ari'nin babası son derece otoriter, dediğim dedik, oğlu travesti diye arkadaşıyla görüşmeyi kesecek kadar homofobik/transfobik ataerkil bir adam. anne ise pek söz sahibi olmayan, kocasına bağımlı yaşayan, güçsüz bir kadın. ari ve kardeşleri ise baskı içinde büyüyen gençler. bu yunan aile bana almanya'da yaşayan baskıcı ve tutucu türk ailelerinin kimlikleri oturmamış, aidiyetsiz çocuklarını hatırlattı. ari, cinselliğiyle ilgili kafası genelde karışık ama bazen de net bir çocuk. çelişkili biri, son tahlilde. sokakta yürürken gördüğü bir adamla göz göze gelip, anlaşıp kuytu köşede kendisine oral seks yaptırtıyor. o an yüzünde oluşan ifade yenilip yutulası cinsten. (bi bize denk gelmedi zaten şöyle bi bakışla sokakta beğendiğimiz birini ağımıza düşürelim, neyse)dediğim gibi, ari de kimliğini pek bulamamış biri. duygusal anlamda da cinsel anlamda da. kişilere, ırklara, genel hak ve özgürlüklere, kurallara saygı olarak da bazı sorunlar yaşıyor. uyuşturucu kullanıyor, bir yunan grupla kumar oynuyor, (kumar oynayanlardan biri tespih çekiyor, ortam kıraathane, tam türk usulü.) kendisi de yunan asıllı göçmen biri olarak avustralya'da yaşadığı halde oradaki araplara, müslümanlara, farklı ırklara, asyalılara hakaretengiz laflar söylüyor, ırkçılık yapıyor.yunan (!) kahvesi içip fal baktırmaları, ailece batı müziğinde dans ederken babalarının gelip çiftetelli oynamak istemesi ve bunu "çiftetelli" olarak söylemesi (yunan kültüründe de varmış demek bu oyun ve türkçede olduğu gibi ifade ediyorlarmış) çok şaşırtıcıydı. ari'nin travesti bir arkadaşı var aynı zamanda. babası da travesti arkadaşının babasının arkadaşı; ama görüşmüyorlar travesti evlat yüzünden. film, homofobinin katmanlarını gösteriyor. travestinin babası açıkça dalga geçiyor, aşağılıyor kendi öz evladını travesti olduğu için. işkence resmen! ari'nin babası ise travesti arkadaşıyla görüşmesinden inanılmaz rahatsızlık duyuyor; ki bu da transfobinin başka bir boyutu. film sayesinde yunanların da ne kadar homofobik olduğunu görüyoruz, en az türkler kadar (ki ailesi yunanistan'da yaşayan bir arkadaşım yunanların inanılmaz homofobik olduğunu söylemişti bana zamanında).tekrar ari'ye dönecek olursak, kabullenemediği kendi kimliği açısından eş cinsel yönelimi baskın olduğu halde homofobik. "ben erkeğim, arkadan vermem," diyor bir sahnede. sanki anal ilişkide pasif olmak, kadınsı olmak kişiyi aşağı bir konuma çekermişçesine. bilinçaltında böyle bir korku var ari'nin. pasif olmak, penisi ağıza almak ona göre aşağılayıcı bir şey, ibnece bir davranış. bu açıdan ari ziyadesiyle homofobik aynı zamanda. bir barda göz göze geldiği bir adamla dışarı çıktığında ona arkadan yaklaşıyor mesela; ama adam bir şekilde onu yere çöktürüp penisini ağzına sokuyor. ari, bunu yaparken inanılmaz isteksiz ve rahatsız olmuş durumda. adam ağzına boşaldığındaysa kendini tamamen aşağılanmış ve erkek adam olmaktan çıkmış hissedip abartılı bir şekilde sinirleniyor ve adama zorla mastürbasyon yaptırtıyor kendine. bu davranış, ari için bir intikam. erkekliğini kurtarmış (!) oluyor böylece, kendine bok sürdürmemiş oluyor. ari biraz da aktifim gay değilim kafasında maalesef. filmin sonlarına doğru iyice hissediliyor ari'nin içindeki boşluk. film boyunca zaten hissediliyor karakterin içindeki eksiklikler, boşluklar ve bunları tamamlama çabası. özellikle de filmin sonundaki kavga dövüş gerçekleşen savaş gibi bir sevişme sonrasında ari'nin mutsuzluğunu, yalnızlığını, arada kalmışlığını, kimliğini bir türlü kabullenemeyip ırkçılık yaparak insanlara saldırmasını daha net bir şekilde anlıyor izleyici. --- spoiler ---ben filmi beğendim. oyunculuklar çok güzeldi. özellikle alex dimitriades adlı oyuncuyu tebrik etmek lazım. filmdeki müzikler türk kültürüne yakın olduğu için samimi gelecektir size de. filmin mekanları, müzikleri, atmosferi, üslubu ari'nin o karanlık hayatını güzel yansıtıyor. tavsiye ederim.
(feministim ben - 18 Nisan 2012 18:55)
jesus and mary chainin 1989 tarihli nefis albümü automaticten nefis bir şarkı. jim reid gayet cool bir sesle, hem kötü durumuna aldırmayan (bkz: sizin içtiğinizi ben kulağıma damlatırım), hem de artık bokun içine batabileceği kadar batmış ve kendini oradan kurtarması mümkün olmayan bir kişinin tüm coolluğuyla söylemekte sözleri:as soon as i get my head round youi come around catching sparks off youi get an electric charge from youthat second hand living it just won't doand the way i feel tonighti could die and i wouldn't mindand there's something going on insidemakes you want to feel makes you want to trymakes you want to blow the stars from the skyi can't stand up i can't cool downi can't get my head off the groundas soon as i get my head round youi come around catching sparks off youand all i ever got from youwas all i ever took from youand the world could die in painand i wouldn't feel no shameand there's nothing holding me to blamemakes you want to feel makes you want to trymakes you want to blow the stars from the skyi'm taking myself to the dirty part of townwhere all my troubles can't be found
(electric warrior - 4 Kasım 2003 22:15)
trompe le monde'de pixies coveri mevcuttur, guzel cigirir frank black.
(sissyneck - 3 Aralık 2003 01:23)
(bkz: #38806043)
(emokan do puablo - 8 Aralık 2013 20:58)
(bkz: gegen die wand)
(chou de bruxelles - 19 Mart 2004 16:48)
samson grubunun bruce dickinsonun vokallerde olduğu 1980 yapımı albümünün ismi.
(rocknrolf - 18 Haziran 2014 00:59)
(bkz: kafalama)
(cadd - 30 Kasım 2004 08:29)
sarkı jesus and mary chains'e ait olsa da pixies sanına yakısır bir sekilde soyleyerek bu guzel melodili, harika sozlu sarkıyı mertebelerce yuceltmiş, bomba bir sarkı olarak sunmustur karsısmıza. tadından yenmez, dinlendikce dinlenesi gelir. klibi de gayet sarkastiktir. pixies uyelerinin, govdelerinden boyboy buyuk olan kafalarını vucutların uzerine montajlamıslardır. her biri alaycı yuz ifadesi ile sarkıyı husu içinde icra etmektedirler. izlenmeli, sevilmeli. ya da ben mi cok seviyorum nedir..
(uzuntu ve muz kabugu - 7 Aralık 2005 15:57)
bu sarkıyı pixies'den dinlemeyip de ben rock dinliyorum diyen insana acırım, uzulurum, kaybı oyle buyuk. bir de kıcımızla guldugumuz "senden elektrik alamıyorum husnu" kalıbı ahanda bu sarkıda tam olarak kulllanılmıstır dizelere "i get an electric charge from you" olarak zerk edilmiştir. takibindeki "that second hand living" kalıbı da yine ayrı şık.
(uzuntu ve muz kabugu - 29 Aralık 2005 18:46)
cnn' de kafa utulemek suretiyle her 10 dakikada bir reklami cikan, ba$agrisini kesmek icin uretilmi$ recetesiz ilac. direk alna suruyorsunuz, bir ce$it krem.reklaminda kadin cok hizli bi bicimde,head on, apply directly to the foreheadhead on, apply directly to the foreheadhead on, apply directly to the foreheadchorus x 3diyerekten izleyicinin beynine vermek suretiyle urunun reklamini yaptigini saniyor. videosunu da buldum, izleyin. http://www.youtube.com/watch?v=govfixuz2xyaltinda biri $oyle yazmi$:"how about i apply my foot directly to your forehead. arghh die stupid woman!"(bkz: tekmen kafama teknigi)reklami dinlerken deliriyorum saniyorum. kalp ati$larim hizlaniyor, gozlerim karariyor.ama ba$ardilar, ilacini tanitti kafamiza kazidi, ustune sozluge bile girdirdi.
(shaw - 9 Ağustos 2006 12:38)
Yorum Kaynak Link : head on