Traveller (~ Düzenbaz) ' Filminin Konusu : Küçük bir kasabada karanlık bir noel arifesi günü, gece vardiyasında Şerif kim olduğu bilinmeyen yalnız bir adam ile karşılaşır. Gece ilerledikçe Şerif'in araştırmaları sonucu bu gizemli kişi hiçkimse değil intikamcı bir katildir.
The Yards(2000)(6,4-18138)
Ordinary Decent Criminal(2000)(6,4-13731)
Telling Lies in America(1997)(6,3-2010)
From the Hip(1987)(6,2-1929)
Renaissance Man(1994)(6,2-15545)
Fear(1996)(6,2-44171)
The Big Hit(1998)(6,1-28093)
The Corruptor(1999)(6,0-16561)
The Grand(2007)(6,0-5208)
She's So Lovely(1997)(5,9-7595)
Novocaine(2001)(5,8-10231)
Casa de mi Padre(2012)(5,5-18985)
hayatımda dinlediğim en vurucu, akıcı, sürükleyici melodilere sahip, armoni deyince aklıma ilk gelen mükemmel camel albümü. özellikle giriş parçası olan pressure points arka arkaya dinleme rekoru kırdırabilecek bir parçadır. çoğu progressive müzik albümü gibi, parça parça ayırmadan, sırayla, bütün halinde dinlenmesi gereken bir albümdür stationary traveller.ayrıca eksi sozluk e bir daha gelinse alinacak nickler sıralamamda en önde gelir.
(911 turbo - 18 Ağustos 2008 17:16)
mevcut rumuzumu ve tahminle bundan sonra hayatım boyunca kullanacağım rumuz ismini edinmemi sağlamış parça.güncelleme: "tahminle" kelimesini yerinde kullanmışım, şimdi bu rumuz oldukça yavan geliyor. hani "stationary traveller" orijinal haliyle hiç fena değil. ama duraganyolcu ne lan.
(duraganyolcu - 3 Ocak 2009 03:10)
yıkılmış bir şehirde dolaşıyormuş hissi veren camel şaheseri.
(benighted - 12 Şubat 2009 12:15)
bastığı her notaya yüreğini ,böbreğini, dalağını bağışlayan andrew latimer şöleni.
(oldbulllee - 19 Mayıs 2009 20:59)
çoook uzun zaman önce, başım serin, ayaklarım sıcakken, dudaklarımda deniz tuzu, güneşten rengi açılmış saçlarımın arasında rüzgar varken, kumsalda walkman'imle tekrar tekrar dinlemiş olduğum, insanı başka bir yere, başka bir zamana anında taşıyabilen albüm. o zamanlar birbirinden güzel şarkılarının duygularını deneyimlememiş olacak kadar gençtim, şimdiyse bir şarap gibi olgunlaştılar benim için. artık o şarabı yapan üzümlerin bağının bile ne aşamalardan geçtiği hakkında yorum yapmaya izin veriyorum kendime.stationary traveller, güneşli günlerimin gölgeli ve hüzünlü vahasıydı; şimdiyse dudaklarımda buruk, yine de hoşnut bir gülümsemeyle içimi ısıtan bir kış güneşi.
(heroes of another era - 17 Ağustos 2009 17:25)
annemle beraber taze fasulye kılçığı ayıklarken dahi beynimin içinde çalabilen parça.not: bezelye kabuğu ayıklarken de çalabiliyormuş.not 2: reçellik çilek ayıklarken de.
(edgenabby - 13 Eylül 2009 01:30)
bana şu saatte uykuyu haram etmiş, "yok böyle birşey, olamaz" parçasıdır. kapatmaya korkuyorum resmen.
(barrett - 26 Mart 2010 04:50)
akşamüzeri, hava kararmak üzereyken feribotta dinleyin bu şarkıyı, ardı ardına birkaç kez.. ama hayattan kaçmak isteyen biriyseniz bir daha sizden haber alamayabiliriz, benden söylemesi.
(helm hammerhand - 18 Aralık 2010 02:24)
bugüne kadar yapılmış en güzel şeylerden biridir. sadece şarkılar arasında değil bu kıyaslamam. her şey için geçerli.hayatımın fon müziği olsun.
(stationarytraveller - 22 Aralık 2010 23:47)
ben bu şarkıyı her dinlediğimde bir yerlere kaçmak istedim. hep başka yerleri düşündüm. hiç görmediğim ülkeleri, tanımadığım insanları, bilmediğim bir hayatı... ama henüz hiçbir yere gidemedim. belki şarkının adı tam da bunu anlatıyordur, bilmiyorum.
(helm hammerhand - 10 Ocak 2011 03:53)
----geçmiş zaman olur ki----hep aynı sahne geliyor gözümün önüne dinlerken. hep aynı... çok eski, adeta harabe haline gelmiş bir tren istasyonu. tekedilmiş gibi bir hali var. hava serin gibi. ceketimi çekiyorum üzerime iyice. benden başka hiç kimse yok istasyonda. belki de artık kullanılmıyordur burası, bilmiyorum. aslında biliyorum. tren geçmiyor artık burdan, kullanılmıyor artık burası. ama ben bekliyorum garip bir ümitle. garip diyorum, çünkü benden başka kimse inanmıyor buna. hatta deli olduğumu düşünüyorlar sanırım. ama ben bekliyorum. sadece o trenin gelmesini bekliyorum. beni tüm bu koşuşturmacalardan, tüm bu beyhude çabalardan, tüm bu ikiyüzlü insanlardan, tüm bu sıkıntılardan, dertlerden kurtaracak olan trenin gelmesini. gelmeyecek belki de hiç. belki de sonsuza kadar o istasyonda bekleyeceğim. ama olsun, bunun ümidiyle yaşamak da güzel.----geçmiş zaman olur ki----şimdi bakıyorum da değişen bir şey yok. şarkı aynı, ben aynı.
(stationarytraveller - 16 Şubat 2011 12:51)
1978 ve 1979'daki albümlerinde yeni müzikal akımlara göz kırpan ama 1981'deki nude ile taviz vermeyen camel'in the single factor'deki piyasaya uyum çabalarından sonra açıkçası 1984'te piyasa koşulları ile zerre ilgisi olmayan hatta prog dinleyicilerini marillion gibi genesis özentisi grupları dinleme zorunluluğundan kurtaran albümdür. 1984'ün metromania ile birlikte en iyi prog albümlerinden desek yalan olmaz.
(ch32vs1 - 11 Mayıs 2011 01:27)
flütü başarılı çok keyifli bir camel şarkısı. aynı zamanda 1984 çıkışlı camel albümünün de ismi:1.pressure points2.refugee3.vopos4.cloak and dagger man5.stationary traveller6.west berlin7.fingertips8.missing9.after words10.long goodbyes
(delarue - 25 Ekim 2003 01:11)
comfortably numb varya işte bi o bi bu.
(oradabossandalyevarmi - 16 Ağustos 2013 02:55)
1984 hammersmith odeon konseri performansı -ki muhtemelen herkes o performansla tanıdı- müthiş olan başyapıt. andrew latimer'ın tamamıyla bir duygu adamı olduğunun kanıtıdır bu şarkı. ulan o pan flütteki hüzün ne? o gitardaki duygu ne? nasıl bi adamsın sen latimer? epitaph ve ice ile birlikte dinlenilirse bünyede intihar etkisi yaratır, hayattan soğutur, yaşam sorgulanır.
(poseidons creation - 16 Ağustos 2013 03:14)
2004 yilinda tekrar basilan cd sinde parca sirasi soyledir ;1.in the arms of waltzing frauleins 2.refugee 3.vopos 4.cloak and dagger man 5.stationary traveller 6.west berlin 7.fingertips 8.missing 9.after words 10.long goodbyes 11.pressure points (extended mix) albumde ki muzisyenler soyledir ;andy latimer: 12 strings, acoustic, classic and electric guitars, flute, bass, piano, ppg, juno 60, yamaha cs-60, drumulator, pan pipes, vocals paul burgess: drums ton scherpenzeel: yamaha cs-80, grand piano, ppg, prophet, accordion, juno 60 hyden bendall: ppg voices, fairlight david paton: bass, fretless bass chris rainbow: vocals mel collins: saxophone albumu cok begenmem ama enstrumantal olan stationary traveller tam bir saheserdir.pan flut ile bir girisi vardir ki dillere destan.zamfir i aratmayan bu intro camel in gucunu de ortaya koyar.(bkz: sozlerini de yazamayim tam olsun)
(eloian - 2 Mart 2006 14:08)
gitar solosu insanın gözünden yaş getirecek kadar güzel olan camel şarkısı.
(cok gec kalmisim lan ben - 9 Ağustos 2014 10:38)
konuşmak lüzumsuzdu. biliyorlardı, anlamazlardı. o yüzden sadece müzik yaptılar, stationary traveller'a söz yazmadılar. ortaya çıkan şey dünyadaki tüm kelimelerin toplamından daha çok şey anlatıyordu.
(anfinindelisi - 27 Haziran 2014 00:35)
dünyada ismiyle kendisi arasında en çok bağ bulunan şarkıdır. hiçbir söz içermeden sizi, hareket etmeden olduğunuz yerde duruken alır başka dünyalara götürür. bir şarkıda söz olmadan da neler anlatılabileceğini, birçok şey hissettirilebileceğinin müzik tarihindeki nadir örneklerinden.
(kendi ekseni etrafinda donen insan - 25 Ekim 2014 02:08)
tanrının seni biyolojik saate tepki olarak yarattık diye açıklamada bulunduğu bir başka gecenin sabahına doğru ayinimi tamamlamak üzereyim. gün içinde neşeli, güler yüzlü, pozitif, enerjik ve daha sayamadığım nice özelliğimle göz doldururum. alışkanlıklar kolay terk edilmiyor. sanırım böyle olmaya daha liseye giderken aptalca bir yanlış anlaşılma nedeniyle ayrı yaşamaya karar vermiş annemi ve babamı, arkadaşlarımı, belki de en çok kendimi mutlu olduğuma ikna etmek için başlamıştım. çok sene oldu, çocuktum hatırlamıyorum. kronikleşen bir hastalık gibi yüzüme yerleşen bu ifadeden de kurtulamıyorum. samimiyetsiz davrandığımı sanmayın sakın, ben yalnızca her şeyi neden ertelediğime anlam veremiyorum. gerçekten mutlu olduğumu düşündüğüm o günlerin gecelerinde okuduğum bir kitapla ya da dinlediğim bir müzikle canımın bu kadar yanmasına şaşırıyorum. başkalarının hayatlarını rötarlı yaşıyormuşum gibi geliyor. yazdıklarını okuyorum, yaşadıklarıma bakıyorum. aslında fark edebilirsek tanrının spoiler verdiğini düşünüyorum ya da farkında olmadan kendi geleceğimizi yönlendirdiğimizi. çok isteyip de oldurduğum kavuşmaların ardından daha fazlasına cesaret edemeyip, başkalarının aklıyla hareket ederek yaptıklarımdan ölesiye pişman olduğum günlerin üzerinden çok zaman geçti. masal bitti, adam gitti; kadın öldü, adamın haberi yok ama sonuçta hayat devam ediyor.konuları asla toparlayamayışımın 5. stationary traveller'ında artık ne diyeceğimi gerçekten bilemiyorum.şarkının bünyemde oluştuğu ruhsal bozuklukları biraz olsun yansıtabildim galiba. bir gün öleceksem fonda bu şarkının çalmasını istiyorum sözlük, vasiyetimdir. dinlediğim en gerçek ve en acı melodiye sahip. dini inancımı da latimer diye değiştireceğim günler yakın olabilir. yıllardır ömrümü yedin bitirdin be adam (bkz: andrew latimer)
(bibokvardi - 3 Şubat 2014 06:44)
Yorum Kaynak Link : stationary traveller