The Guitar (~ Gitara) ' Filminin Konusu :
Mekan olarak New York’ta, daha çok sanat filmi sevenlere yönelik, içinde özgür aşk kırıntıları da olan bir The Bucket List düşünün. Amy Redford’un ilk filmi The Guitar’ı kabaca böyle tanımlamak mümkün. Ama doğrusu bu kıyaslama da filme haksızlık olur. Çünkü Saffron Burrows’un incelikli oyunculuğuyla sürüklediği The Guitar sürprizlerle dolu.
Melody Wilder, aynı gün içinde hem çalıştığı şirketteki sıkıcı işinden atılır, hem de aynı derecede sıkıcı sevgilisi tarafından terk edilir. Üçüncü darbe ise, kelimenin gerçek anlamıyla öldürücü bir darbedir. Doktor (Janeane Garofalo) ona, ameliyat edilemeyen türden bir gırtlak kanseri olduğunu söylüyor. İki ay ömrü kalmış. Melody bunun üzerine düşünüp taşınıyor, ömür boyu biriktirdiği parayı çekip gününü gün etmeye karar veriyor. Büyük, çok güzel bir daire kiralıyor, bir sürü eşya alıyor, kredi kartlarını sonuna kadar kullanıyor.
Bununla da yetinmiyor. O güne kadar herkesten “Küçük Kibritçi Kız” muamelesi gördüğü için hayattan başka yönlerden de tat almaya çalışıyor. Kapısına gelen meslek erbabı ile, mobilyaları taşıyan Rosco (eşsiz İsaach de Bankole) ve pizzacı kız Cookie ile (Paz de la Huerta) ilişkiye giriyor. Dairesini mum ışığı ve egzotik çarşaflarla süslüyor. Böylece insanın vakti sınırlı olunca, para da önemini kaybedince, sınırsız imkanlara sahip olabileceğini birinci elden kanıtlıyor. Ama bütün bu imkanlar arasında Melody için en önemlisi, kırmızı gitarı. Kısa geri dönüşlerle gördüğümüz mutsuz çocukluğunda hep böyle bir elektro gitarın hayalini kurmuş. Redford The Guitar’da sonunda kendi sesini bulan bir insanın hikâyesini anlatıyor