Poupoupidou (~ Mysteriet i Mouthe) ' Filminin Konusu : Biraz İkiz Tepeler biraz da Coen kardeşler... Sonuç: Marilyn Monroe’nun ruhunun kendi bedeninde yaşadığına inanan bir TV yıldızının ölümünü araştıran bir polisiye yazarının hikâyesi; sıra dışı bir Fransız polisiyesi. Kült roman yazarı David Rousseau (Jean-Paul Rouve) bir dağ köyünde hava durumu sunucusu Candice’in (Sophie Quinton) cesedini bulur. Kızın intihar etmiş olduğu söylense de, David bu olayın ardında basit bir intihardan fazlasının olduğunu düşünmektedir. Kız ile Marilyn Monroe arasında çarpıcı bir benzerlik vardır; bu benzerlik ikisinin hayatları ve ölümlerine de yansımıştır! Bu karla kaplı kara komedi, senarist ve yönetmen Gérald Hustache-Mathieu’nün ikinci filmi. IMDb: 6,5
The Devil and Miss Jones(1941)(7,7-3146)
La gloire de mon père(1990)(7,6-5496)
Conte d'hiver(1992)(7,3-3870)
Cursed Opportunities(2009)(7,3-35)
L'enfant d'en haut(2012)(7,1-5825)
Home(2008)(7,0-3584)
La moustache(2005)(6,7-4629)
Tokyo Fiancée(2014)(6,4-1769)
Cosa voglio di più(2010)(6,1-2341)
Tag und Nacht(2010)(5,7-282)
Le pornographe(2001)(5,3-2107)
Oil on Water(2007)(4,4-104)
gayet tatmin edici bir polisiye filmdir. en azından sene içerisinde büyük umutlarla izlediğim ve polisiye açıdan bir fiyasko olan av mevsimine ilaç gibi gelmiştir. mariliyn monroe'nun ruhunun kendi bedeninde yaşadığına inanan bir kızın ölümü araştıran polisiye yazarının ve kanadada polis olmak isteyen kuşkucu bir fransız polisinin hikayesidir.
(kostya - 12 Nisan 2011 19:04)
o 220 volt yemiş yönetmenden - gérald hustache-mathieu- böyle sevimsiz bir film nasıl çıkmış bilemedim.jean-christophe grangé-jean reno ekibi benzeri ,ikiz tepeler çağrışımlı çok sıradan bir fransız polisiyesi.yönetmen film başlamadan '15 yaşımda öyküler yazmaya başladım hep arkadaşlarıma okurdum şimdi büyük guplarla paylaşmaktan çok büyük mutluluk duyuyorum,sizde artık benim arkadaşımsınız ' diye çevrilen bir konuşma yaptı zıplaya zıplaya..
(felis margarita - 14 Nisan 2011 01:14)
filmin isminin nereden geldiğini anlatırken pek sevimli olan fransız bir yönetmenin seyirlik polisiyesi.akıcı, easy bir konu, klasik polisiye karakterleri (ilham bekleyen polisiye kitap yazarı, kaldığı oteldeki görevli, watson polis memuru, iyi ve kötü kasabalılar) amerikan polisiye janrına sevimli göndermeleri ile severek izlediğim bir film oldu.
(pati - 14 Nisan 2011 08:47)
30. uluslararası istanbul fim festivali kapsamında, yönetmenin de katılımıyla gösterilen fransız filmi. eğlenceli minik göndermeler içeren konusu, casting, müzik ve reji bakımından benden tama yakın puan almıştır. bir de gece gece canımı peynir çektirtmiştir.(bkz: candice le coeur)
(polaris - 14 Nisan 2011 10:51)
ismini bir şarkıdan alan ve harika bir soundtrack e sahip olan hüzünlendiren, güldüren izlenilesi fransız polisiyesi.
(senefela - 14 Nisan 2011 11:01)
dün istanbul film festivali kapsamında izlediğim ve beğendiğim filmdir. muhteşem değildi ama güzeldi. not: candice çok güzeldir. http://cdn.iksv.org/…ent/images/film/large/4/07.jpg
(visnekiraz - 14 Nisan 2011 12:21)
çok güzel bir i put a spell on you yorumu ile açılan fransız filmi.
(goddard - 14 Nisan 2011 12:26)
festivalde izledim.* filmin fransız yönetmeni gérald hustache-mathieu de salondaydı, gösterimden sonra güzel bir söyleşi yapıldı. ben onun kadar güleryüzlü bir adam pek görmemişimdir, siyah kemik gözlüklerinin altındaki geniş gülümsemesiyle utana sıkıla konuşması çok sevimliydi. bu arada 1968 doğumluymuş ki hiç göstermiyor. neyse filme dönelim, tanıtımda "biraz ikiz tepeler, biraz coen kardeşler..." demişler. açıkçası filmden beklediğimden de fazla hoşlandım. bunda elbette türkan şoray'dan sonra sinemadaki ikinci kadınım olan marilyn monroe'nun adının geçmesinin büyük payı var.--- spoiler ---film tıpkı marilyn monroe gibi sakin, silik bir taşralıyken birdenbire az da olsa üne kavuşan tv yıldızının* ölümüyle başlıyor. intihar mı, yoksa cinayet mi? film boyunca bunu çözmeye çalışıyoruz. fakat yıldızın hayatıyla monroe'nunki arasındaki geçişmeler, arada sırada candice'in (filmdeki yıldızın adı) günlüklerinden yola çıkılarak gittiğimiz flashback'lerle anlıyoruz ki aslında bu bir cinayet...monroe'nun j.f. kennedy'nin adamlarınca öldürülmesi ihtimaline gönderme yapılarak, yıldızımız da bölge valisi jfb'nin adamlarınca öldürülmüş.filmi, polisiye yazarı david rousseau'nun* gözüyle izliyoruz, yakışıklı bir polis de yardımcı rolde.*--- spoiler ---yönetmenin ikinci filmi olmasına rağmen son derece sürükleyici ve başarılı. kasabaya* hâkim olan kışın beyazlığı güzel yansıtılmış. bazı sahnelerdeki gereksiz fransız pipisi kullanımı bana tuhaf gelse de, yönetmenin zevkine de şapka çıkarmadan edemedim. film sonrası yapılan söyleşide, filmde sürekli geçip duran 5 rakamının, marilyn monroe'nun chanel no.5 ile ilgili anısına bir gönderme olduğunu öğrendik. hani demiş ya, "yatarken ne mi giyerim? tabi ki birkaç damla chanel no.5!**" diye, hah işte o hikâye.bi diğer konu da filmin ismi: nedir yahu şu pupupidu? onun cevabı da yine marilyn monroe'da. i wanna be loved by you nothing else but you şarkısının bir yerinde marilyn, bu şirin sözcüğü kelime dağarcıklarımıza ekleyiveriyor.i wanna be loved by youjust you and nobody else but youi wanna be loved by you alonepooh pooh bee doo!+seyircilerden biri "soundtrack'i nereden buluruz?" diye sorunca, yönetmenin "fransa dışında satışı yok, adresinizi verin, ben size gönderirim." demesiyse, şaka mıydı, gerçek mi, çözemedim.kenardan yollamadan önce son cümle: yaaaaaaaaa güzel filmdi bee. monroe rulz!
(kirlikedi - 22 Nisan 2011 12:22)
şaşırtmadı. senaryo değişik hatta denişik. ama gerçekler nerede? ben söyleyeyim. fransız filmleri fransız olmalıdır hele ki de fransada geçtiklerinde. bu filmin özenti yönetmeni, kimse artık, merak edip adına bile bakmıyorum, fransız bir filmi amerikan sosuyla çekip dağıttırmış dağıtıcısına. fransada otelde kimse kimseye sıcak rom falan getirmez, getirse de suratına atar gibi kapıdan verir, beylik iki mersi, iki silvuple çakar siktirip gider. peynir hikayesi, reklam vs doğru. orada sıkıntı yok. vincent cassel çakması oyuncumuz ki ben onu severim, komik oyuncudur, filmde bir apple dizüstü bilgisayar kullanıyor. kaç yazar fransada öyle bir dizüstü bilgisayara sahip sorarım size. filmde boşluklar var. ne neden dolayı gerçekleşti pek belli değil. hee ben şimdi bir film yapayım, iki hayal ürünü, biraz çakma gerilim, tamam bunun türü polisiye olsun. sen çok biliyorsun diyenlere evet ben çok biliyorum a.q. neye üzüldüm biliyor musunuz, kıza üzüldüm ben. yazık o kıza. tek istediği biraz mutlu olmaktı ama salaklığından kullanırdı kendini ona buna. harcadılar gitti kız. o bayan oyuncu da hiç marilyn monroe tipi değil yalnız, o dar popoyla yavaş marilyn olur.
(mermeignacio - 13 Ocak 2012 00:23)
http://www.youtube.com/watch?v=acisjgjtupg
(nihilist nihilim demez herkes kaka yapar - 27 Ağustos 2012 06:19)
Yorum Kaynak Link : poupoupidou