Süre                : 2 Saat 7 dakika
Çıkış Tarihi     : 09 Ekim 2009 Cuma, Yapım Yılı : 2009
Türü                : Macera,Biyografi,Drama,Tarih,Romantik
Ülke                : İspanya
Yapımcı          :  Mod Producciones , Himenóptero , Telecinco Cinema
Yönetmen       : Alejandro Amenabar (IMDB)(ekşi)
Senarist          : Alejandro Amenabar (IMDB)(ekşi),Mateo Gil (IMDB)(ekşi)
Oyuncular      : Rachel Weisz (IMDB)(ekşi), Max Minghella (IMDB), Oscar Isaac (IMDB)(ekşi), Ashraf Barhom (IMDB)(ekşi), Michael Lonsdale (IMDB)(ekşi), Rupert Evans (IMDB)(ekşi), Homayoun Ershadi (IMDB)(ekşi), Sami Samir (IMDB)(ekşi), Richard Durden (IMDB), Omar Mostafa (IMDB), Manuel Cauchi (IMDB), Oshri Cohen (IMDB), Charles Thake (IMDB), Harry Borg (IMDB), Yousef 'Joe' Sweid (IMDB), Clint Dyer (IMDB), Sam Cox (IMDB), George Harris (IMDB), Sylvester Morand (IMDB), Paul Barnes (IMDB), Amber Rose Revah (IMDB), Jordan Kiziuk (IMDB), Francis Ghersci (IMDB), Jonathan Grima (IMDB), Edward Caruana Galizia (IMDB), Christopher Dingli (IMDB), Stephen Buhagiar (IMDB), Joseph Camilleri (IMDB), Charles Sammut (IMDB), Michael Sciortino (IMDB), Joe Quattromani (IMDB), Alan Meadows (IMDB), Peter Borg (IMDB), Portelli Paul (IMDB), Robert Ricards (IMDB), Alan Paris (IMDB), John Montanaro (IMDB), Malcolm Ellul (IMDB), Ray Mangion (IMDB), Mary Rose Bonello (IMDB) >>devamı>>

Agora ' Filminin Konusu :
O, tarihin gördüğü en etkileyici ve ilgi çekici kadınlardan biriydi. Hem belinden aşağıya kadar uzanan sarı saçlarıyla göz kamaştıracak, nefes kesecek kadar güzel, hem de adını matematikçi, filozof ve astronom olarak tarihe yazdıracak kadar zeki bir kadın. Ve ne trajiktir ki ölümüyle bile unutulmayacak bir kadın. Üzerine çullanan onlarca erkeğin darbeleriyle son nefesini veren, cesedi sokaklarda sürüklenip, eti kemiklerinden midye kabukları yardımıyla ayrılan ama ne olursa olsun tarihin unutulmazları arasına giren bir kadın. Yani 45 yaşındayken bu dünyadan göçüp giden İskenderiyeli Hypatia.     Filmde Hypatia'yı Oscar ödüllü oyuncu Rachel Weisz canlandırıyor. Rol arkadaşları ise bir süre önce yaşama veda eden yönetmen Anthony Minghella'nın oğlu Max Minghella ile Oscar Isaac. İşte bu filmle bir kez daha hatırlanan İskenderiyeli Hypatia'nın trajik öyküsü.


  • "hayatinizi her bir boka sokusturulmus ask mesk hikayeleri ile dolu holivud filmleri izleyerek geciriyorsaniz pek sevmeyeceginiz film."
  • "tarihin tekerrürden ibaret olduğunu hatırlatan film. yobazların atalarını anlatır."
  • "semavi dinlerin insanlık için ne kadar zararlı olduğunu anlatan bir film."




Facebook Yorumları
  • comment image

    din olgusunun barbarlikla nasil elele gittigini onumuze koyan bir film daha. barbarliktan kasit kendinden olmayani yok etme, zorla kendine benzetme olarak ozetlenebilir, ozete ihtiyac duyarsaniz.

    hristiyanlikta kadinin yeri de incilden ayetlerle gozler onune serilmis. islam'da kadinin yerini zaten cok iyi biliyoruz.

    bunun disinda, o heykellere bakarak "niye konusmuyor, nerde bu anubis" diye dalga gecen adamlarin kendi tanrilarina nasil saygi duyabildiklerine tekrar tekrar sasirtiyor insani amenabar. sonra donup cevrene bakiyorsun, herkes oyle anasini satayim. herkes kendi masalini bir sekilde rasyonalize edip ona inaniyor.

    google earth tarzi zoom-in/out'lar bu filme cok yakismis. her seferinde evren, galaksi, koskoca dunya yerlesiyor aklina, sessizlik egemen oluyor, sonra o ugursuz tipler tanrilarindan bahsediyorlar, birbirlerini tasliyorlar, birbirlerini kesiyorlar "tanrilari" icin. kendi kafanda bir zoom out yapip bugunku dunyaya daliyorsun film bitince.

    cesur bir film, fazla bagirmadan derdini cok iyi anlatiyor.


    (k mno4 - 28 Şubat 2010 21:28)

  • comment image

    muhteşem bir dönem filmi.anlatmak istediğini hiç çekinmeden izleyiciye aktarışı ve inanılmaz sonu ile hayran kaldım bu filme.yazılacak daha çok şey var bu filmin anlattıkları ile ilgili ve onu sıradan bir dönem filmi olmaktan çıkaran ama spoiler olayına girmek istemiyorum izleyin pişman olmayacaksınız.


    (squall leonhart - 7 Mart 2010 10:40)

  • comment image

    türkiye'nin yakın tarihi'ne ve olası geleceğine, iskenderiye feneri ile ışık tutan bir film. türkiye ile 4. yüzyıl iskenderiyesi'nin ne alakası var, deme. seyreden anlar. anlayamadıysan da boşver, başka ülkede yaşıyorsundur.


    (san anel an - 17 Mart 2010 00:47)

  • comment image

    --- spoiler ---
    son zamanlarda yapılmış en nitelikli filmlerden birisi. önce negatif yönlerinden bahsedelim .
    -hypetia karakteri yeterince karizmatik oluşturulamamış, evet akıllı , kültürlü ve çok zarif ama yeterince karizmatik değil , hatta zamanında sınıfta posta koydugu cocuk vali olunca yanında kikirdeşmeleriyle inceden tırt bile gelebilir.yanılmıyorsam gercek karakter cok daha nüfuzlu ve iz bırakmış bir karaktermiş ki filmde de öyle olabilse filmin etkileyiciliği artarmış.
    -konusu tüm semavi dinlerin kokuşmuşluğunu ele almış bir filmin finali fazlaca karaktere bağlı bir final olmuş.çok güzel çekmiş yönetmen hatta harika cekmiş ama bu bahsettiğim gerçeği bence değiştiremiyor.
    -bazı teknik hatalar var filmde herkesin malumu;
    *ms 400 lü yıllarda iskenderiyedeki palmiyeler gibi , amerika kıtasının keşfiyle dünyaya yayılan bi ağaç türü için fazla erken bir lansman olmuş.
    *yanılmıyorsam iskenderiye kütüphanesinin imhasında hristiyanlar kadar müslümanların da payı var tamamen yokolmuyordu o senelerde.
    vs vs

    ha bunlar önemli mi çok da değil bana kalırsa.
    gelelim filmin başardıklarına
    +bazı arkadaslar aksini idda etse de bence film bir dönem filmine göre fazlaca dolu sahneler ve contex içeriyor.tektanrılı dinlerin medeniyete olan tecavüzünü çok da güzel gözler önüne seriyor ve tektanrılı dinlerin insanoğlunu neresinden yakaladıgını neresinden nefesini kesercesine sıktıgını cok iyi deşifre ediyor
    bkz : davus un klisede fakirlere ekmek dağıttığı sahneler
    bkz: ammonius un "tanrı suan bunu yapmamızı istiyor" seklindeki telkinleri
    bkz : cyrill in "bu ölen kardeslerimiz için degil yahudiler için gözyaşı dökün, o şeytanlar için ağlayın " demesi
    +ve insanın özündeki iktidar hırsının nelere kadir olabildiğini o kadar güzel gözler önüne seriyor ki çok çok az diyalogla bunu başarıyor.
    bkz: eski sınıf arkadası baska bir yerin psikopozu olan talihsiz genç valinin ellerinden kayıp gitmekte olan iktidarı için lobici sınıf arkadasının önünde diz çökmesi ve o psikoposun bu olayla ilerleyen zamanlardaki iktidarına göz kırpması.

    üzerinden 1000lerce sene geçmiş ama dünya hala aynı terrranede dönüyor.
    sınıf arkadasları memleketi çıkarları doğrultusunda allah kitap korkularıyla bi güzel paylaşıyor
    hala allah bizim böyle yapmamızı istiyor
    hala dine baglılık insanların gözünde bir güven referansı olarak kullanılıyor.
    hala bilim ve felsefe zengin semtlerde ilerletiliyor
    hala evlerde parayla calısan köleler var ( artık hizmetli deniliyor )
    hala kütüphane bulamayanlar allah aşkı için otel yakıyor

    ve hala alejandro amenabar güzel film çekiyor

    aşk-ı memnu fanlarına özel not: davus bildiğin beşir lan ! o bişe düşünürken sinsi sinsi yere bakmaları bile aynı !
    ---
    spoiler ---


    (abooooooo - 13 Nisan 2010 13:40)

  • comment image

    uzun zamandır seyrettiğim en iyi film. özellikle dönem filmi seven benim gibi bünyelerin tadı damağında kalacak, gerek görselliği, gerek sağlam senaryosu ve iyi oyunculuğuyla göz dolduruyor.

    pek çok kişi için bir çeşit hrıstiyanlık ya da tek tanrılı dinler eleştirisi gibi dursa da benim nazarımda çok farklı bir boyutu olan bir film diyebilirim. aslında bu eleştiriyi getirinlere bir noktada hak vermek mümkündür, hrıstiyanlık roma imparatorluğunda yükselmeye başlamadan önce özellikle ilk hristiyanların uğradığı haksızlık ve zulümlerden başlansaydı konuya, kimsenin filmi eleştirecek argümanı kalmazdı bu yönüyle.

    benim bu filmden çıkardığım sonuç ki zaten çoğumuz biliriz ama çoğu zaman öyle değilmiş gibi kabul ederiz. ne paganlar hrıstiyanlara pagan oldukları için ne hrıstiyanlar yahudi ve paganlara hristiyan olmadıkları için zulmetmedi. asıl sebep, güç.

    güç kimin elindeyse onun borusu öter. bu filmden de anlaşılacağı gibi, asırlardır değişmeyen bir kural bu. güç kimdeyse onun dediği doğrudur, güç kimdeyse onun ten rengi en güzeldir, güç kimdeyse tanrıya ve dahi kutsala dair ne varsa ona aittir, güç kimdeyse onun kuralları hüküm sürer...

    çok garip değil mi? bir önceki seferde kurban olan, sanki ona yapılanları haklı ve doğru yöntemler olarak, görüyormuşcasına roller değiştiğinde aynısını, kendine yapana reva görüyor, bu da bir evrensel kural sanki...

    oysa hayyam tanrıya, şöyle haykırmıştı:

    yaptığım kötülüğü kötülükle ödetirsen sen,
    sen ile ben arasında ne fark kalır ki söyle!

    ben burda hayyam'ın kafalardaki yanlış tanrı imajı vesilesiyle kendi kötülüğümüzü,yanlışa yanlışla cevap vermenin aslında bir cevap vermeden ziyade kısır bir döngüde tavşan kaç tazı tut oynamaktan farkı olmadığından ötürü eleştiriğini düşünüyorum.

    filmde bazı sahneler öyle güzel çekilmiş öyle içten oynanmış ki,

    --- spoiler ---
    özellikle, valiyi canlandıran oscar isaac kilisede gözlerinin dolduğu sahnede tek kelimeyle muazzam. filmin en vurucu cümlesiyse hiç kuşkusuz:

    hypatia : cyril çoktan kazandı! bu sahnede hissedilen şeyi kelimelere sığdırmak çok güç. haksızlığın galibiyeti, ne kadar da mağrur! hiç hakkı olmamasına rağmen...

    insan bu olanları gördükten sonra gerçekten insanlığın derdini anlayamıyor. muazzam bir kütüphaneden kime ne gibi bir zarar gelir de yakar yıkar talan edersin? bir filozofun sana ne gibi bir kötülüğü dokunur da recm edersin?

    düşünen insandan kimseye zarar gelmeyeceği aşikar hangi fikirden, dinden, izmden vs.. olursa olsun. bu filmin vermek istediği esas mesajın bu olduğunu düşünüyorum.

    son sözüm beni duyuyorsa hypatia'ya: ne acıdır ki, cyril hala kazanıyor...örnekse
    (bkz: george bush)
    (bkz: ırak'a girmemizi tanrı istiyor)
    ---
    spoiler ---


    (filler dunyanin en masum hayvanlaridir - 16 Nisan 2010 17:56)

  • comment image

    hayatinizi her bir boka sokusturulmus ask mesk hikayeleri ile dolu holivud filmleri izleyerek geciriyorsaniz pek sevmeyeceginiz film.


    (jander - 3 Mayıs 2010 02:14)

  • comment image

    --- spoiler ---
    bir dini yaymanın, yandaş yaratmanın öncelikle fakir olanlardan başladığını, sadaka kültürünün yandaş kazanmak için ne kadar iyi bir yol olduğunu, şiddetin tanrı adına olduğunda nasıl serbest sayılacağını, hatta teşvik edileceğini, bilimin, başka deyişle sorgulamanın, araştırmanın tüm dinlerin düşmanı olduğunu, tuhaf bir şekilde, insanın gözüne zarifçe sokan film. hani bugünden bağımsız düşünemiyor insan, özellikle politika için, bir yerlere gelebilmek adına dine yürekleri dönük değilken yüzünü dönen insanların kullanılacak maşa dışında bir şey olamadıklarını göstermiştir. sustukça sıra geldiğinin de.

    bir döneme ışık tutarken, 1600 seneden beri hiç bir şeyin değişmediğini görmek tuhaf olmuştur. rachel weisz duruluğu ile göz kamaştırmış, müzikler yüreğimizi aydınlatmıştır. koskocaman kütüphanelerin aynı zamanda pagan dinlerin tapınma mekanlarını olduğunu anlamak, efes'teki muazzam kütüphaneyi biraz daha anlamama neden olmuştur. tarihsel filmlerden haz etmeyen bünyeleri bile sevdirmiştir.

    yaşam tutkusu bilim ve felsefe olan, belki en çok babası tarafından anlaşılmış olan, dönemde iki erkeği en çok etkileyen, birinin neredeyse ölümüne neden olacakken diğerinin elinde can veren kadın olmuştur hypatia. roma'nın artan hıristiyanlıkla kanla savaşmak yerine politik manevra ile resmi din kabul ettiği ama kendi kültürünü elinden alıp, daha önce dökülen kanları kanla temizlemeye kalkıldığı, paganlığa ait bir şeye sahip çıkmak yerine onun herşeyini yıkıp yıkan bir dinin öyküsü. şeytanın gözü diye talan edilip, kiliseleştirilmiş panteon'u akla getirmiştir. ana fikir mi ; tüm semavi dinler birbirine eşit.
    ---
    spoiler ---


    (ride - 16 Mayıs 2010 20:56)

  • comment image

    arkadaşın evinde kaldığım gece, herif internet faturasını yatırmadığı için internetsiz olan bilgisayarında yapacak bi şey bulamayınca harddisc'ini karıştırırken rast gelip öylesine seyretmeye başladım, ikinci saniyesinde amenabar filmi yazınca kendi kendime "lan kimdi bu amenabar" diye sordum, imdb'ye de giremeyince ancak hafızamı karıştırıp tahmini olarak "abre los ojos muydu neydi onun yönetmeniydi galiba" cevabına ulaştığım için siyasi fikrini, düşüncelerini bilemediğimden filmin ilk on yirmi dakikası boyunca hep "ne anlatmak istiyor acaba" sorusuyla seyretmek zorunda kaldım.

    önce hıristiyan bi dinci, pagan birini yaktı, dedim acaba hıristiyanlığı mı eleştirecek.. sonra paganlar hıristiyanlara saldırdı ve ağır çekim, ağıtlı sahneler başladı, dedim acaba hıristiyanların çilelerinden mi dem vuracak.. sonra hıristiyanlar iskenderiye kütüphanesini yıkmaya başladılar, dedim belki de tamamen tarafsız bi gözle ne olduysa anlatmaya çalışıyor.. sonra hıristiyanların gücü ele geçirince bu sefer de yahudilere zulmetmelerini anlatmaya başlayınca ancak tamamen çözebildim, film tarafsız değil, tarafmış.. her türlü semavi dine karşı tarafmış. hatta ben şey bile bekledim, filmin bi üçüncü bölümü daha olacak da bu sefer de yahudilerin filistin'de yaptıkları gösterilecek dedim.. ama filmin adı agora olunca, sadece iskenderiye'de olanları hikaye ettiği için bu ekstra bölüm tabii ki yoktu.

    ama olsun, bu kadarı da filmin din karşıtı görüşünü aktarmaya yetiyordu. hayır o dediğim ekstra bölüm eklenmiş olsaydı bu sefer de müslüman yobazların yaptıklarını anlatan bi dördüncü bölüm daha konmalıydı derdim biliyorum..

    filmin hikayesi agora, iskenderiye kütüphanesi, dindarlığın tehlikeleri ve ana kahraman da hypatia.. filmin konusunu fazla derinlikli bulmayanlar olmuş ve az biraz haklılar doğru. ama başka ne yapılabilirdi ki.. tamamen kurgu bi filmden bahsetmiyoruz burda, biraz olsun tarihi tutarlılığı olan yaşanmış bi hikayeyi anlatıyor film. bu yüzden bence yeterince iyiydi hikaye.

    dışarda pagan, hıristiyan, yahudi dindarların paso birbirleriyle kavgaları sürüp dururken biz asıl önemli olanın dünyanın gizemlerini bilim yoluyla çözmeye çalışan bi biliminsanının mücadelesi olduğunu görüyorduk. salak saçma dini inançların peşinden koşan vahşi sürüler yerine biliminsanının tarafını tutuyorduk. üstelik ikide bir evrende toz kadar bile yer tutmayan bi küre görüp, sonra o küreye zoom yapılmasıyla ancak bu dindarların güya çok önemli kavgalarının, inançlarının ne kadar boş ve saçma ve acınası olduğunu bu şekilde daha güzel görebiliyorduk. bence gayet yeterliydi bu kadarı bi film için.

    hypatia'nın bottaki deneyi ne güzeldi,
    aristarchus'un adının geçmesi ne güzeldi,
    kadın ağıdıyla slow motion katliam klişesini görmekse hiç güzel değildi.. eğer filmin kötü bi noktasını söylemem gerekirse o sahneleri söylerim sadece o kadar.


    (brick top - 28 Mayıs 2010 02:39)

  • comment image

    öğrenmek, her zaman keyif vermiyor. özellikle de geçmiş söz konusuysa...

    misal ben, iskenderiye kütüphanesi'nin yandığını çok uzun zamandır biliyordum. hatta mezuniyet projemin bir bölümü, bu muazzam kütüphaneyle ilgiliydi. ama kütüphanenin nasıl yandığını belli belirsiz öğrenmiş, etraflıca araştırmak istememiştim. belki, araştırıp bi kanıt bulmazsam, binanın kendi kendine, bir "dikkatsizlik sonucu" yandığına inanırsam, kabullenmek daha kolay olur gibi gelmişti. "görmeyi en çok istediğim yerdi şu dünyada, ama işte, -kazara- yanmış koca kütüphane" diye bilirsem, eşsiz bir hazineye sahip insanların, ironik bir cehalet ve sonsuz bir öfkeyle talan ettikleri bilgiye, yaklaşık 1600 yıl sonra akdeniz'in öte tarafında yaşayan sıradan bir kızın da sahip olmak isteyebileceğini düşünmemiş olmalarını, yeryüzünün bu en soysuz bencilliğini sahiplenmiş olmalarını affedebilirim gibi gelmişti. ne yazık!

    oysa şimdi, yokedilen bilim için değil, onu yokeden cahiller için ağlıyorum. hangisinin tanrısı öğütlüyordu bunu? ya da şöyle sorayım. hangi tanrı mazur gösterebilir bu bencilliği? ekmeğini paylaşırken bilgiyi yokeden kulu, hangi tanrı ödüllendirir?

    filmin bir yerinde hypatia, önyargılarından kurtulmayı öğütlüyor kendine; soruna bambaşka gözlerle yaklaşmayı... peki biz, hangi cüretle sorguluyoruz başkasının inancını? ve kendi inancımızı sorgulamaya cesaretimiz var mı herşeyden önce?

    belki anlamak, ya da en azından bir ipucu edinmek daha kolay olabilirdi "dünyanın bilinen en büyük kütüphanesi" hala ayakta olsaydı. oysa sayıca üstün olan, yok etmeyi seçti iktidarı ele geçirebilmek için. her nesile tanıdık gelen bir davranış olmalı bu; ve dünyanın her köşesinde; yaklaşık 2000 yıldır... zira erk, her koşulda bir düşman yaratıyor kendine. önce inançsızlar, onlar bitince paganlar, onlar yokedilince yahudiler, onlar da ortadan kaldırılıp düşman görülecek bir halk kalmayınca, bireylere gözünü dikiyor güçlü olan. hala tanıdık gelmiyor mu???

    "uygarlık durakları" başlığı altında sunduğum mezuniyet projemde iskenderiye ile başlayan yolculuğum 5 farklı şehir daha dolaşıp srebrenica'da son bulmuştu. uygarlık adına söylenecek daha fazla birşey kalmadığından... ms. 415'de sadece bilime inanıyor diye tehdit unsuru saydıkları bir kadını önce taşlayarak öldürüp ardından midye kabuklarıyla etini derisinden ayırarak ateşe veren korkunç cehalet, 1580 yıl sonra, srebrenica'da bu kez, silahsız ve korunmasız 8300 insanın katliamını izlemişti. tarih tekerrür ederken bizler, uygarlık adına bir milim dahi ilerleyememiştik.

    ve evet, hepimiz o sıralarda, aynı güneşin etrafında eliptik bir hareketle dönen aynı gezegende, herkesin tanrısının bizi izlediği varsayılan aynı göğün altında yaşıyorduk. sadece, birbirine eşit iki birime benzeyen 3. birim, diğerlerine eşit sayılmıyordu...


    (poisonblue - 28 Mayıs 2010 16:14)

  • comment image

    tarih, felsefe, astronomi, din, fanatizm, merak, kadın hakları, devrim gibi kavramların tamamı hakkında gayet yerinde tablolar çizen son zamanlarda izlediğim en iyi film.
    bunların yanı sıra en çok acıtanı da, bağnazın tanımını suratınıza çarparak yapması.


    (hooker with a penis - 26 Ekim 2010 05:08)

  • comment image

    uzun zamandır izlediğim en iyi film. hıristiyanlar, paganlar ve yahudiler arasındaki dini ve siyasi çatışmalardan ziyade bir kadının zekası ve kararlılığı filmi çarpıcı hale getiriyor. hypatia hiçbir erkeğin olamadığı kadar cesurdur ve her şeyi göze alarak o kadar tehlikeli bir dönemde "ben felsefeye inanırım" diyebilmiştir. dinin dayattığı erkek egemenliğinin ortasında onun tutkusu her şeyin ötesinde gökyüzü ve felsefedir*.


    (vuelvo al sur - 16 Şubat 2011 02:26)

  • comment image

    filmde yer alan "kitap yakma" sahnelerinin tepeden ve hızlı çekimle verilmesi, keşişlerin adeta ateş etrafında hızlı hareket eden böcekler gibi görünmesini sağlamıştır.

    oldukça akıcı, başarılı bir filmdir. insan ister istemez düşünüyor; "ya hypatia doğal yollardan ölene kadar yaşasaydı? çok daha "ileri" bir zamanda mı yaşıyor olurduk acaba?"


    (zartanyan - 4 Ağustos 2011 09:41)

  • comment image

    yarrak kafalı dincilerin 1700 senedir değişmediğine bize gösteren şahane amenabar filmi. böyle yazınca amenabar filmlerinin entel takipçisi gibi durdum biliyorum ama amenabar mamenabar bilmem. iyi bi giriş olsun diye şeyettim onu öyle.

    anasını siktiğimin ilim düşmanı yobazları. bu da böyle bir dinciye nefret kusma entrysi olsun. kalplerimiz hypatia ile birlikte atıyor.


    (greyback - 24 Ağustos 2012 20:48)

  • comment image

    "ilk taşı günahsız olanınız atsın" (hz. isa)

    "benim dinim, senin dinini döver" (bir geri zekalı)

    "taraf olmayan bertaraf olur" (sultan erdoğan i)

    (filmde) ilk kavga yeni ortaya çıkan hıristiyanlıkla ezelden beri var olan çok tanrılı din arasında gerçekleşti. bu sırada yahudilere dokunulmuyordu. zira hıristiyanlar, diğer kesimi daha sapkın görüyorlardı. güç, bu kişilerin elindeydi. gel zaman git zaman, bu iki kesim birbirlerine girmeye başladılar. hıristiyanlara savaş açılması diğer kesime pahalıya patladı, hıristiyanlar bu savaşı kazandılar. düşman kalmamıştı. hıristiyanlara düşman lazımdı. buldular. yahudiler! hz.isa'ya inanıyorlar, tek tanrıya inanıyorlar, ibadet ediyorlar, ama hıristiyan değiller, vaftiz edilmediler, o yüzden kafirdiler. hıristiyanlar, sebt günü yahudilere saldırdılar, yahudiler bir kaç gün sonra intikamlarını fena bir şekilde aldılar. hıristiyanlar bunun altında kalamazlardı, onların nefretleri daha büyük, intikamları daha görkemli olmalıydı. çünkü onlar "gerçek tanrı"nın hizmetkarları idi ve "gerçek tanrı" yahudilerin katledilmesini emrediyordu. katliama başladılar. bu katliamdan sonra hıristiyanlar iyice güçlendiler. yıllar kavgasız gürültüsüz ilerledi, bitti. ama hıristiyanlara düşman gerekli idi. aksiyonsuz hayat olur mu!! tekrar yahudilere çevirdiler nefretlerini. ya kutsanacak, vaftiz edileceksiniz ya da katledileceksiniz. tanrı böyle istiyormuş. hele sen hypatia, seni gidi cadı, ya bizdensin ya değilsin.

    insanın tüylerini diken diken eden bir film. tabi ki izlerken günümüzü düşünmemek mümkün değil. hıristiyan, yahudi, dinsiz olduğu için katledilen insanlar, mazlumun iktidarı eline geçirdiğinde zalim olması, dini ellerinde tutanların insanları allah'la aldatmaları hep yaşanan ve yaşanacak şeyler. sadece hıristiyanlıkta veya yahudilikte değil, islamda da yaşanıyor bunlar. alevi diye, kürt diye katledilenleri unutmadık. transseksüel diye, cinsiyet değiştirdi diye, hatta seks yaptığı için katledilenler... ne güzel bir memleket. herkes allah'ı, kur'an'ı kıçından anlıyor. kur'an okuyor ama zeka olmadığı için yanlış anlamlandırıyor, algılıyor. filmdeki hıristiyan lider kitabı yanlış ve kendine göre algılıyor. allah böyle olamaz, buna izin vermiş olamaz, bence allah böyle düşünüyor, şu zavallıların temel argümanları. hz.isa'ya inanmalarına rağmen yahudiler katlediliyor filmde (ve gerçekte). aynısı bu topraklarda da oldu. hz.muhammed'e inanmasına rağmen, namaz kılmasına, oruç tutmasına rağmen katledildi aleviler yüzyıllardır. peki ya ateistler? filmde onların da katledildikleri gösteriliyor. zihniyet şimdilerde de değişmedi. "camiye gidiyor musun?" diye soruyorlar bana, acaba gitmediğimi, inanmadığımı söylesem ne düşünürler diye merak edip "ben ateistim" (merak eden olursa değilim) diyorum. gözler fal taşı gibi açılıyor. "şimdi elime geçirdim seni, elimden kurtulamazsın" der gibi bakıyorlar, "şaka tabi ki" demesek hemen "nasıl olur, nasıl inanmazsın?" diye başlayacaklar dinlerini dayatmaya. inanmıyorsa inanmıyordur. hiçbir şey katliamı haklı çıkarmaz. toplum her daim sinir bozucu idi. bu film de toplumun manyaklığını başarıyla yansıtıyor. önce mazlum, sonra zalim. hep mi öyle gidecek? mazlum iktidarı eline geçirdiğinde hep mi zalim olacak? "ben de şiir okudum diye hapsedilmiştim" diyen erdoğan şu an düşüncelerini haykıranları içeri atmakla meşgul. ya bilime bakış? dünyanın en önemli kütüphanesi hıristiyanların barbarlığı yüzünden yok oldu, dönemin en önemli filozofu bu manyaklar yüzünden katledildi. şimdilerde de aynı şeyler oluyor bu topraklarda. hala bilimden korkuyor iktidar, hala bunun önemli olmadığını düşünüyor. kütaphaneler kapatılıyor, "ucube"ler yıkılıyor. o dönemlerden farkımız yok. şu dini liderlere değinmeden de olmaz. oldum olası dini ellerinde tutanlardan nefret ederim. papa mesela veya diyanet. "buna inanacaksın" diye görüşlerini dayatıp dururlar. papalar "gidin müslümanları katledin" demekten çekinmezler, tanrı bunu istiyor! imam "sevgili kardeşlerim, gün esed'in o zalim ordusuna karşı gelmenin günüdür. acilen silah kuşanın ve orduya saldırın" demekten çekinmez, diyanet insanları alevilere karşı kışkırtmaktan, alevileri, kürtleri ve daha nicelerini ötekileştirmekten sapıkça bir haz alır.

    alejandro amenabar hep kaliteli filmler çekmiş birisi. tesis beni korkutan ender filmlerden. sinirleri yay gibi geriyordu. çok başarılı bir gerilim-korku filmi. ondan sonra çektiği her filmle çıtayı yükseltti. open your eyes, tesis kadar şahane bir film. hollywood'a geçip çektiği ilk ingilizce film olan the others da başarılı idi. zekice hamleleri mevcuttu filmin. the sea inside'ın da çok kaliteli olduğu söyleniyor, henüz izlemedim. kısacası amenabar 96'dan bu yana hep kaliteli filmler çekmiş, vasata düşmemiş, her daim çizgisini yukarıya taşımış çok yetenekli bir kişi. agora onun son çektiği film. yukarıda da uzun uzadıya belirttiğim gibi başarılı bir film. umarım arayı daha fazla uzatmaz ve yakın zamanda bir film daha çeker amenabar.


    (sherlock holmes 90 - 19 Kasım 2012 00:54)

  • comment image

    din denen uydurulmuş saçmalığın insan ırkını nasıl kolayca etkisi altına aldığını,
    hangi din olursa olsun, güç kazananın bir öncekini yok etmek için nasıl hırs ve intikam duygusu ile dolu olduğunu,
    dini yaymanın temelde bir önceki egemen dinin mensuplarını öldürmekten geçtiğini
    ve en nihayetinde, 4.yy'da ya da günümüzde farketmez, bir bireyin, sadece bir insan olarak, bir dine mensup olmadan var olmasının neden imkansızlaştırıldığını irdeleyen filmdir.

    kadın "ben felsefeye inanıyorum" diyor. ve öldürülüyor.

    olay bu.


    (barry white - 23 Ağustos 2013 10:55)

  • comment image

    uyumadan önce izlenmesini tavsiye etmiyorum. etkisinde bırakıp uykusuz bırakabiliyor. ayrıca dönemini çok güzel yansıtmayı başarmış. beni öylesine içine çekti ki film, sonunda aşırı moralim bozuldu. ilk defa bir filmden bu kadar etkilendim.


    (breton - 17 Kasım 2013 13:04)

  • comment image

    az önce cnbc~e de izlediğim film.

    kıssadan hisse: dinler gözü kör, kalbi acımasız orospuçocukları yaratma konusunda çok başarılı. bu piçler sürüler halinde kendilerinden olmayanları öldürme, sürme, işkence etme konusunda da ehil bir hale geliyorlar zamanla. bu puştların post modern versiyonları hala aramızda yaşıyor ve onlarla aynı inancı paylaşmayan herkese hayatı çekilmez kılıyorlar.

    filmi bulursanız kesinlikle izleyin. çevreniz ile paralel durumlar ve kişiler göreceksiniz.


    (e1011001 - 24 Ocak 2014 00:13)

  • comment image

    uzun zaman sonra sonuna kadara izlediğim ilk film oldu. arada birkaç tane "ülen bırak, böyle film mi olur!" deyip bozuk para gibi harcadığım sefil yapım oldu. yani iyi geldi bu film.

    iskenderiye, hani şu meşhur kütüphanesi olan yerde geçiyor filmin hikayesi. ana tema din savaşları ve altında yatan iktidar mücadelesi. paganlar ile hristiyanların kanlı mücadelesi, buna ilaveten hristiyan-yahudi çatışması şeklinde özetleyebiliriz. gittikçe artan kin ve nefret kanın oluk oluk akacağını hissettiriyor izleyiciye. sıkıntı ve o asabi hava her dakika biraz daha gözlenir oluyor. buna ilaveten, ana karakterlerden kadın bir filozof ve onun öğrencileri de dünyanın şekli, gezegenler, güneş sistemi üzerine hayli kafa yoruyorlar. nihayet her tarafı yakıp yıkan din kasırgası bunları da vuruyor elbette.

    film başta ortada ve sonda diye ayırırsak bazı yerlerde tarihi içerikli yazılı bilgi de veriyor. tarih okumadığımızdan, okuduğumuz da anladığımıza yetmediğinden, o dönemin platosu ve çevre düzenlemesi, kıyafetleri, kullanılan alet edevat hakkında çok ahkâm kesemiyorum. benim açımdan iyiydi. oyuncu kadrosu başarılıydı. çekim açıları tatmin ediciydi. diyaloglar derin, duygu içten, samimiyet dozunda. gerçekçi yönü de olan bu tür filmlerin izlenmesinden yanayımdır.
    ne yazmışlar du bakali, merakıyla filmi ekşiden araştırıp yazımı okuyan olursa, tavsiye ederim izleyiniz.


    (virgo guy - 24 Ocak 2014 00:20)

Yorum Kaynak Link : agora