Süre                : 1 Saat 59 dakika
Çıkış Tarihi     : 12 Eylül 2014 Cuma, Yapım Yılı : 2014
Türü                : Biyografi,Komedi,Drama,Tarih,Romantik
Ülke                : İngiltere
Yapımcı          :  Pathé , BBC Films , Proud Films
Yönetmen       : Matthew Warchus (IMDB)(ekşi)
Senarist          : Stephen Beresford (IMDB)(ekşi)
Oyuncular      : Ben Schnetzer (IMDB)(ekşi), Abram Rooney (IMDB), Jim McManus (IMDB), George MacKay (IMDB)(ekşi), Monica Dolan (IMDB), Matthew Flynn (IMDB), Andrew Scott (IMDB), Joseph Gilgun (IMDB)(ekşi), Faye Marsay (IMDB), Freddie Fox (IMDB), Lucy Timmons (IMDB), Jordan Metcalfe (IMDB), Roger Morlidge (IMDB), Dean Ashton (IMDB), Chris Overton (IMDB), Joshua Hill (IMDB), Dominic West (IMDB), Adam Ewan (IMDB), Menna Trussler (IMDB), Paddy Considine (IMDB), Josh Rochford (IMDB), Karina Fernandez (IMDB), Jessie Cave (IMDB), Will Haddington (IMDB), Jessica Gunning (IMDB), Rhodri Meilir (IMDB), Dion Lloyd-Jones (IMDB), Lisa Palfrey (IMDB), Imelda Staunton (IMDB), Liz White (IMDB), Nia Gwynne (IMDB), Lee Shepherd (IMDB), Mary-Anne Dymond (IMDB), Sophie Evans (IMDB), Bill Nighy (IMDB), Dyfan Dwyfor (IMDB), Jack Baggs (IMDB), Johnny Gibbon (IMDB), Kyle Rees (IMDB), Bryan Parry (IMDB) >>devamı>>

Pride (~ Onur) ' Filminin Konusu :
18.yüzyıl sonlarında, sınıf bilincinin hakim olduğu İngiltere'de beş kız kardeş olan Bennet'lar - Elizabeth veya Lizzie, Jane, Lydia, Mary ve Kitty, annelerinin iyi bir koca bulup geleceklerini güvence altına alma hayalleriyle büyütülmüşlerdir. Fakat, neşeli ve zeki bir mizaca sahip olan Elizabeth, kendisine düşkün olan babasının da desteğiyle hayatını daha farklı ve dolu dolu yaşamak için çabalamaktadır.

Ödüller      :

Cannes Film Festivali:Queer Palm


  • ""twice the pride, double the fall" --count dooku*"
  • "mükemmel film.o 8.1 imdb puanını fazlaca hak etmiş."
  • "nefis! çünkü hem çok gerçek hem çok iyimser. hem zorlu hem neşeli. hem çok politik hem çok insancıl. en güzeli: çok ingiliz!"
  • "içinizi ısıtan ingiliz yapımı "feel good" tarzı çok güzel bir film.hani bizde bir laf var ya; mühim olan insanlık diye, işte o lafın film hali bu.puan; 8,8"
  • "aslan surusu. lakin suru denmez pride denir iste, boyle de bir adi vardir."




Facebook Yorumları
  • comment image

    bugune kadar sozlerinin buraya yazilmamis olmasina sastigim u2 parcasi. copy paste yapmak gerekirse:

    one man come in the name of love
    one man come and go
    one come he to justify
    one man to overthrow

    in the name of love
    what more in the name of love
    in the name of love
    what more in the name of love

    one man caught on a barbed wire fence
    one man he resist
    one man washed on an empty beach.
    one man betrayed with a kiss

    in the name of love
    what more in the name of love
    in the name of love
    what more in the name of love

    (nobody like you...)

    early morning, april 4
    shot rings out in the memphis sky
    free at last, they took your life
    they could not take your pride

    in the name of love
    what more in the name of love
    in the name of love
    what more in the name of love
    in the name of love
    what more in the name of love...

    http://www.macphisto.net/…_in_the_name_of_love.html


    (contexere - 1 Ocak 2009 09:21)

  • comment image

    soundtrackleri zaten bomba olan fifa 2003'ün en güzel şarkısı (kosheen'inki). zamanında menüde bu şarkı çıkınca oyunu başlatmazdım. bir anlık dalgınlığımdan faydalanarak enter'a basıp oyuna giren arkadaşlarımın cesetleri hala evimin altında yatar. ruhları geceleri ziyaret ediyor, uykularımda musallat oluyor. ölüsünü siktiklerim, bi nekrofilimiz eksikti. ama harbi çok güzel şarkı lan. sözlerini unutup unutup tekrar ezberleyene kadar yeniden dinliyorum.


    (mazochist - 23 Haziran 2010 21:10)

  • comment image

    lana del rey'in 2006 yılındaki albümü sirens'tan bir parça.

    you have this way of making me say the opposite of everything i mean.
    i kiss you, i hug you, but i could not feel less connected from you.
    i know i wanted all this, in the beginning, i really tried.
    i know i caught you at a not so happy time of your life.
    my dreams are bigger than your junky pride.

    i don’t quite fit the part of she who loses everything and falls into insanity.
    the sun beams, mean nothing if you can’t find the light shining in one thing.
    i know i wanted all this, in the beginning, i really tried.
    i know i caught you, at a not so happy time of your life.
    my dreams are bigger than your junky pride.

    it’s fine if you’re hateful, as long as all in all you remain grateful.
    it made me nervous to know you didn't like me, i really tried.
    the way i’m feeling in this moment it can’t last my whole life.
    my dreams are bigger than your junky pride.


    (melll - 23 Şubat 2014 21:59)

  • comment image

    tek kelimeyle müthiş, harika, enfes, mükemmel, pozitif bir film. insanın gözlerini dolu dolu ediyor, ediyor da ediyor, ediyor da ediyor böyle. madenci kardeşlerimizin, homoseksüel kardeşlerimizle onurlu birliğini anlatıyor ama öyle güzel bir şekilde anlatıyor ki... izlenesi...

    --- spoiler ---

    film londra'da başlıyor, ufak bir gay aktivist grup "lan bu polisler nerede?" diye sorgularken maden grevi dikkatlerini çekiyor. sonrasında ise "madem polisler madenci kardeşlerimize zulüm uyguluyor, niye destek olmuyoruz?" diyorlar ve girişimlere başlıyorlar. ve bir kısım spoiler'da bile yazılmayacak olaylar ve olaylar.

    ---
    spoiler ---

    filmi izlerken gözlerim yaşarmadı desem yalan olur.


    (anarco poeta - 25 Aralık 2014 22:43)

  • comment image

    2014'ün en iyi filmlerinden biri. filmin geçtiği zaman dilimini çok iyi anlatan, the smiths şarkısıyla başlayarak kalitesini belli eden, güzel film.

    --- spoiler ---

    "varlığından haberinizin dahi olmadığı bir arkadaşınızın olduğunu öğrenmek, dünyadaki en güzel duygu."

    - dai

    dayanışmayı öyle güzel anlatmışlar ki, bu replikte bahsedilen duyguyu harika bir şekilde aktarıyor size film.

    ---
    spoiler ---


    (emmanuel goldstein - 1 Ocak 2015 21:29)

  • comment image

    misfits'in rudy'sini (joseph gilgun) açılış sahnesinde görünce istemdışı bir kahkaha ile başlıyorsunuz filme, derken sherlock'un moriarity'si (andrew scott) ve dominic west bambaşka karakterlerde ve yine çok iyi perfomanslarla arz-ı erdam ediyor, derken paddy considine, imelda staunton, bill nighy ve diğerleri hep birlikte etkileyici bir oyunculuk sergiliyorlar. hayli ilham verici ve duygu dolu hikayesi de ilerlemeye başladıkça her anlamda keyif veren bir film hüviyeti kazanıyor. tey 80'lerde geçen bir olayın 2010'lar için ilham verici olması ise ziyadesiyle trajik.


    (kahmut - 7 Ocak 2015 14:50)

  • comment image

    dünya tatlısı bir film. izleyin, izlettirin.

    - eğer kendinden daha büyük, çok daha güçlü bir düşmana karşı bir savaş veriyorsan, ve varlığından bihaber olduğun bir arkadaşın sana el uzatıyorsa, işte bu, dünyadaki en güzel duygu.

    gezi parkı günlerini anımsamamak elde değil. o değil de, galler ne güzel memleket.


    (ziplamayi ogrenen fil - 8 Şubat 2015 02:21)

  • comment image

    son zamanlarda izlediğim en güzel filmlerden biri. oyuncular muhteşem. her bir yeni tanıdık yüz gördüğümde "ooooo" dedim. dominic west'i başlarda göremeyince "zaten ondan olsa olsa madenci olur, herhalde diğer tarafta" demiştim ki farketmemle kahkaha atmam bir oldu.

    amerikan filmlerinden sonra her şey o kadar içten o kadar doğal geliyor ki, gel de britanya'nın köpeğiyim deme. british filmlerinden popüler oldukları için değil gerçekten farklı bir havası olduğu için hoşlanıyorsanız buna bayılacaksınız.


    (prochaine station - 9 Şubat 2015 22:00)

  • comment image

    2014 yapımı filmler arasında en iyilerinden biri. ancak akademi muhafazakârlığını konuşturup filmi oscar adaylığında saf dışı bıraktı. aynısını geçen sene la vie d'adele için de yapmışlardı.

    pride okullarda ders olarak okutulması gereken bir konuya sahip. bir yandan thatcher'ın neoliberal politikaları altında ezilen madenciler diğer yandan da muhafazakâr bağnazlığı altında baskı ve şiddete maruz kalan sol eğilimli lgbti cenah. (bu film için sadece lg desek de olur) gay ve lezbiyen grubun nispeten tutucu ve cahil küçük kasaba insanı olan madencileri fiili olarak desteklemesi ve bu esnada yaşadıkları kültür/kimlik çatışması filmin genel konusu kısaca.

    ada sinemasının en sevdiğim yanı dram ve komediyi en iyi şekilde harmanlayarak insanın içini ısıtan "feel good" tarzı filmler yapması. four weddings and a funeral'dan beri "ingilizler soğuktur" yaklaşımıyla tezat oluşturacak nitelikte sıcak karakterlerin yer aldığı her film bu kalıba girebilir. pride da bunu çok iyi başarıyor. ayrıca eşcinselliği ya da aktivist eylemliliği sulandırmadan, ötekileştirmeden sahici bir biçimde kullanıyor. zaten filmde geçen olaylar gerçek hayatta yaşanmış; hatta karakterlerin gerçek olanları filmde cameo olarak bulunmuş. (bkz: 1984-1985 ingiltere madenci grevi)

    sonuç olarak pride, seksenlerdeki madenci grevini farklı kimliklerin gözünden politik doğrucu olma hatasına düşmeden samimi bir şekilde anlatan, şimdiden kült hale gelmiş bir "kendini iyi hisset" filmi. ek olarak filmde komünist gay lideri mark ashton'ı oynayan ben schnetzer'a da dikkat edin derim, yıldızı bu filmden sonra parlayacak. (bkz: warcraft)


    (uggaexul - 16 Şubat 2015 09:03)

  • comment image

    defalarca soylenmis belki ama bu yilin en sicak, sevimli filmlerden biri pride. bir olmak, kendini kabullenmek, fikirlerini, kendini oldugun kisiyi gizlemeden yasamayi ogrenmek hakkinda, cogunlugun kopyasi olamayan her insanin izlerken duygulancagi bir oykusu var. bir nevi otekilerin filmi. ve bana son bir kac gundur su pankarti ve maya angelou'nun su sozunu hatirlatiyor; ıf you find it in your heart to care for somebody else, you will have succeeded. filmin anlatmak istedigini ozetleyen en duygusal, en guzel sahnelerinden biri ise bence tam olarak su;

    --- spoiler ---

    http://mayflydog.tumblr.com/…06073231628/pride-2014

    ---
    spoiler ---


    (muamma - 16 Şubat 2015 23:11)

  • comment image

    yine if istanbul 2015 festivalinde yer alan internet üzerinden de rahatlıkla izlenebilen, lgbt haklarını savunma adına çekilmiş, bana biraz fazla optimize edilmiş gibi gelen bir film oldu. sevimli olmasına sevimli, akıcı olmasına akıcı.

    --- spoiler ---

    ingiltere'de aıds teşhisi konulan bir kişinin bir yıl sonra ölümü beklenirken 65'inci yaşını kutladığını da öğrendiğim bir film oldu
    ---
    spoiler ---


    (deltasecond - 17 Şubat 2015 12:26)

  • comment image

    lezbiyenler ve geyler madencileri destekliyor! ama neden destekliyor? yani, filmdeki bir gazetecinin de sorduğu gibi, bir eşcinsel, kendisine karşı nefrete varan bir tiksinti duyan bir madenciyi, neoliberal politikalarıyla iskoçya ile galler’i salt londra için çalışan birer makine haline getiren ve britanya’yı kusursuz bir sefalete sürükleyen margaret thatcher karşısında neden desteklesin? bir madencinin, denk bir durumda kendisi için kılını dahi kıpırdatmayacağını pekala bilen bir eşcinsel, emeklerinin hakkını alamayıp bir umut greve giden fakat demir leydi’nin bakırdan kotarılmış kolluk kuvvetleri karşısında sesini duyurmakta başarısızlığa uğrayan madenciler için neden sıksın yumruğunu, neden kalksın ayağa, neden haykırsın?

    stephen beresford’un yazdığı ve matthew warchus’un yönettiği “pride”, işte bu sorunun tam karşısına konumlandırıyor hikayesini. filmin londra ile galler arasında mekik dokuyan olay örgüsü, 1984’te, thatcher hükümeti günlerinde düğümleniyor. karakterler ise kendi aralarında kabaca üç gruba ayrılıyor ve bir “önyargı üçgeni” meydana getiriyorlar. üçgenin x köşesinde kolluk kuvvetleri, grev kırıcılar ve maureen ailesi tarafından temsil edilen thatcher hükümeti ve muhafazakar zihniyeti yer alıyor. y köşesinde filmin temel unsurları olarak anabileceğimiz, lezbiyenler ile geyler bulunuyor. z köşesinin sakinleri ise galler’in onllwyn nam kasabasının geçimlerini madencilik ile sağlayan işçi sınıfına mensup ailelerinden meydana geliyor.

    filmin erken safhalarında izleyicisine böylesi renkli bir karakter yığını sunan ve kendisini mümkün olduğu kadar bu “önyargı üçgeni”nin merkezinde tutmaya çalışan “pride”, üçgenin köşelerini film boyunca sürekli olarak bir diğeriyle yüzleştiriyor ve bunda da mümkün mertebe hakkanıyetli davranmaya çalışıyor. “pride”ın uzlaşmayı reddettiği yegane isim ise thatcher’ınkinden başkası değil. ki “pride”, bu tutumunda haksız da değil. thatcher, ruhunu paraya, yani şeytana satmamış tüm britanyalılar için hatırlanmak dahi istenmeyen bir kabus niteliğinde. kendisine duyulan haklı nefretin boyutları o denli şiddetli ki, iskoçyalı post-rock grubu mogwai, 2011 senesinde yayınladıkları albümleri “hardcore will never die but you will”de “george square thatcher death party” nam bir şarkıya yer veriyor ve 2013 senesinde ölen thatcher’ın “kutlu” ölümünü iki yıl öncesinden kutlamaya başlıyordu. mogwai’nin solo gitaristi stuart braithwaite, albümün yayınlanışı ertesinde verdiği bir röportajda, thatcher hakkındaki görüşlerini şöyle anlatıyordu:

    «margaret thatcher, iskoçya'yı mahvetmek için çok çaba harcadı. iskoçya'daki hiç kimse ona oy vermediği için, buradaki tüm endüstri alanlarını ortadan kaldırmak için elinden geleni ardına koymadı. bu sebeple iskoçya halkı o kadından ölümüne nefret ediyor.»

    bununla birlikte “pride”, thatcher ile uzlaşmakla vakit kaybetmeksizin diğer bütün sosyal grupları tarafsızlığını korumaya çalışarak karşı karşıya getiriyor ve bu yolda yüzleştirdiği ilk ikili, önderliği mark tarafından yapılan gey ve lezbiyen hareketinin “madencilere destek vermek” meselesi üzerinde mutabakata varamayıp parçalanması ile ortaya çıkıyor. önyargılarına yenik düşüp madencilerle hemdert olmamayı seçen bir grup gey ile lezbiyen gethin’in kitap dükkanını terk edip geride kalan başkarakterlerimizin karşısında, yine matematik sembolleriyle yazışırsak, bir y’ köşesi oluşturuyorlar. y köşesinden türeyen bu yeni köşenin bir benzeri ise, lezbiyenler ile geylerin ziyaretleri ile birlikte onllwyn kasabasında ortaya çıkıyor ve genel ahlakçı bir grup madenci kendilerine yardım eli uzatmaya gelen elleri geri çevirerek z’ köşesini meydana getiriyorlar.

    ki bana kalırsa “pride”ın lgbt sineması tarihindeki çoktan edindiği ayrıcalıklı konum, özellikle bundan, yani farklı toplumsal gruplara yönelik takındığı bu tarafsız tutumdan kaynaklanıyor. “pride”, (pasifizme yaptıkları tavizsiz vurgu sebebiyle özellikle saygı duyduğum ve destekçisi olduğum) lgbt hareketini köprüler kuran bir pozisyonda sunarken, kendisini bu hareket dahilinde ifade eden herkesin önyargılarından arınmış birer insan olmadığını göstermekten de geri durmuyor. sadece britanya’da değil, türkiye dahil hemen her ülkede muhafazakarlıklarıyla bilinen madencileri de aynı doğrucu tutumla ele alan film, genel ahlakçılığın doğal bir madenci niteliği olmadığını madenciler arasındaki misafirperver karakterler üzerinden yansıtıyor.

    sapık” lezbiyenler ile geyleri “heteroseksist” madenciler ile dayanıştıran, yani “önyargı üçgeni”nin y ile z köşeleri arasındaki önyargı bağlarının sökülüp atılmasına önayak olan thatcher zihniyeti de, “pride”ın tarafsız yaklaşımından nasibini alıyor. filmin bir sahnesinde, madenciler arasındaki önyargısız karakterlerden biri olan ve bill nighy tarafından canlandırılan cliff, thatcher’ın filmdeki vahiysiz elçisi olarak tanıdığımız maureen ile onun anlayacağı dilden konuşuyor ve söylediği her bir tatlı kelime ile yılanı deliğinden çıkarmaya bir adım daha yaklaşıyordu. fakat tam o sırada sokaktan geçen bir kadının «karanlıkta bir başına mı oturuyorsun, maureen?» diye sorup «şu dik başlılığını birkaç dakikalığına bir tarafına soksana!» diye bağırışını işiten maureen, yeniden deliğine çekiliyor ve zehir dolu dişlerini hiç vakit kaybetmeden daha da sivriltmeye koyuluyordu. diyalog çabaları kendini bilmez bir sarhoşun iğnelemeleriyle heba olan cliff’in de eli kolu böylece bağlanıyordu.

    “pride”ın eleştirilerinden kaçmayı başaramayan bir diğer toplumsal grup ise kadınlar. “pride”, heteroseksüel kadınları homoseksüeller karşısında ekseriyetle önyargısız olarak resmederken, feministleri lezbiyen kadınlar nezdinde toplumsal hareketlerin kendi içlerinde bölünmesine neden olan ayrılıkçı bir tavır takınmakla itham ediyor. filmin bu eleştirisi de aklıma virginia woolf’un 1929 tarihli “a room of one’s own” nam kitabında kadınların kadınlara yönelik tutumu hakkında söylediklerini getiriyor:

    «gazetelere, romanlara ve biyografilere daldığımda, kadınların diğer kadınlar hakkında konuşacakları zaman hiç de hoş olmayan şeyler söylediklerine bir kez daha şahit oluyorum. kadınlar kadınlara karşı çok sert davranıyorlar. kadınlar kadınlardan hoşlanmıyorlar.»

    kadınları, ataerkil toplumsal yapıyla mücadele ederken köreltici nefretten beslenmemeleri yönünde uyaran woolf, kadınların kadınlara yönelik hoşnutsuzluğunu onlara doğumlarından itibaren dikte edilen «erkekler üstündür» lafına bağlıyordu. “pride”ın ayrılıkçı feminist kadınları ise, woolf’un uyarısına kulak asmayan ve erkeklere yönelik nefretleri ile körleşmiş kadınları temsil ediyor. dünü gelecekten daha çok umursayan ve dünün öfkesi ile yanmaktan geleceği aydınlatacak kıvılcımı taşımada yetersiz kalan feminist lezbiyenlerin karşısındaki önyargısız heteroseksüel kadınlar ise yine istisnalar içeren bir basmakalıbı perdelere/ekranlara taşıyor. söz konusu istisnalara yönelik bir örnek vermem gerekirse, kendi deneyimlerimden birine başvurmam yerinde olur sanırım: alışılageldiği üzere taksim’de düzenlenen 29 haziran 2014 lgbt onur yürüyüşü’nün başlamasını beklerken, yanımdan geçen bir çiftin şöyle bir diyalog kurduğuna şahit olmuştum:

    kadın: sokağa bu halde çıkmaya utanmıyorlar mı? buna neden müdahale etmiyorlar, anlamıyorum.
    erkek: neden öyle diyorsun ki? onlar da insan; onlar da kendilerini böyle ifade ediyorlar.

    bu gibi istisnalara karşı gözlerini açık tutan”pride”ın, toplumsal cinsiyet eşitliği yolunda sağlanmaya çalışılan eşitlik için işaret ettiği yol, kadın aktivistlerin kendi aralarında, erkek aktivistlerin kendi aralarında hizipleştiği çift şeritli bir yol yerine, tüm çeşitliliği tek şeritte birleştiren daha geniş ve daha kapsayıcı bir yol. misal, filmin bir sahnesinde londra’ya konuk olan ve bir gey bara götürülen gallerli bir grup heteroseksüel kadın, barın homoseksüel erkeklere özel olan bölümüne giremeyecekleri yönünde gelen uyarıyı ellerinin tersiyle itiyor ve cinsiyetler arasındaki ayrıştırıcı kapıları da sembolik olarak açıveriyorlardı.

    bunların yanı sıra “pride”ı özellikle bir türkiyeli için değerli kılan bir başka husus ise film boyunca tanık olduğumuz eylemler ile 28 mayıs 2013 taksim gezi parkı direnişini ve her sene daha da artan bir kalabalığa sahne olan onur yürüyüşü’nü; olayların madenciler çevresinde gelişmesiyle de 13 mayıs 2014 soma maden ocağı patlaması’nı anımsatması oluyor. mark’ın kendilerinden “pervert”, yani “sapık” diyerek söz eden gazetelere misilleme yapmak için onlarla onların silahlarıyla savaşmak yerine “pervert” lakabını sahiplenmeyi teklif etmesi ise yine gezi parkı protestoları sırasında dönemin başbakanı tarafından dillendirilen “çapulcu” sıfatının eylemciler tarafından sahiplenilişini hatırlatıyor.

    dram ve komedi unsurlarının dengesini başarıyla ayarlamasını bilen “pride”, “sapık” lezbiyenler ile geylerin “heteroseksist” madencilere neden destek vermesi gerektiğine yönelik soruyu ise, madencilere maddi destek için verdikleri dayanışma partisinin sadece lezbiyenler ile geylere değil, heteroseksüellere de açık olduğunu söyleyen mark’ın dilinden yanıtlıyor:

    «çünkü madenciler kömür çıkarır; bu kömürle enerji üretilir; bu enerji de sizin gibi geylerin bananarama çalarken saat sabaha karşı üçe kadar dans edebilmesini sağlar.»


    (siyah giysili adam - 17 Şubat 2015 13:32)

  • comment image

    gerçek bir konuyu gerçek olamayacak kadar mutlu anlatan film. polis şiddeti gören gey lezbiyenlerin polis şiddeti gören, devlet politikaları altında ezilen madencileri desteklemelerine ilişkin sevimli film. içinde biraz aileye açılma, birazcık aids, orta miktarda da homofobi var. hepsinin azıcık olması film ekstradan keyifli hale getiriyor. eğlencelik !

    gülmeye ihtiyacı olan herkese bu aralar iyi gelecek olan film ....


    (ride - 2 Mart 2015 15:24)

  • comment image

    nefis! çünkü hem çok gerçek hem çok iyimser. hem zorlu hem neşeli. hem çok politik hem çok insancıl. en güzeli: çok ingiliz!


    (kaktus - 2 Mart 2015 22:41)

  • comment image

    dün izlemiş ve sevmiş olduğum film. hikayesinin sorgulamak için çok uzaklara gitmeye gerek yok. 2013 gezi sonrası 2013 onur yürüyüşüne katılım 5 kat artmıştı. direne direne kazanacağız. acı olan bu benzer dayanışma ingiltere'de 1984 yılında olurken biz bunu 2013-2014 hatta ve hatta şimdilerde veriyoruz.


    (hayir emin degilim - 12 Nisan 2015 13:51)

  • comment image

    bazı filmler vardır, izleyicisine -tabir yerindeyse- gaz verir, filmi izledikten sonra sanki dünyayı değiştirebilecek güce sahipmiş gibi ve iyi hissedersiniz. bu öyle bir film efendim izleyin, iyi hissedin.


    (birazsoylebirazboyle - 13 Nisan 2015 20:25)

Yorum Kaynak Link : pride