Chacun son cinéma ou Ce petit coup au coeur quand la lumière s'éteint et que le film commence (~ Herkesin Kendi Sinemasi) ' Filminin Konusu : Chacun son cinéma ou Ce petit coup au coeur quand la lumière s'éteint et que le film commence is a movie starring Isabelle Adjani, Pegah Ahangarani, and Anouk Aimée. A collective film of 33 shorts directed by different directors...
Europa(1991)(7,7-18263)
De fem benspænd(2003)(7,5-7491)
Paris, je t'aime(2006)(7,3-67434)
Manderlay(2005)(7,3-21598)
Lumière et compagnie(1995)(7,0-2753)
11'09''01 - September 11(2002)(6,9-5296)
Five Dedicated to Ozu(2004)(6,7-624)
Direktøren for det hele(2006)(6,7-10283)
Nocturne(2001)(5,5-1221)
Naran Ja(2012)(5,3-162)
yönetmen listesi;theodoros angelopoulos, ethan coen, joel coen, david cronenberg, jean-pierre dardenne, luc dardenne, amos gitai, alejandro gonzález iñárritu, aki kaurismäki, abbas kiarostami, takeshi kitano, ken loach, roman polanski, walter salles, gus van sant, lars von trier, wim wenders, wong kar-wai, atom egoyangibi yönetmenlerden oluşan, 100 dakikalık toplam 33 kısa filmi içerdiği ve 2007'de gösterime gireceği iddia edilen film.(bkz. http://www.imdb.com/title/tt0973844/)
(hergele - 1 Nisan 2007 03:00)
cannes film festivalinin 60. yili serefine hazirlanan 'yonetmenlerin sinemalari' filmi. dalga gecmiyorlarsa eger, dumani ustunde bir sekilde 6 haziran 2007 aksami cnbce'de gosterilecek.
(tramell - 5 Haziran 2007 22:10)
pek çoğu çok başarılı olan 33 kısa filmden oluşan bir sinema şölenidir. özellikle yönetmenlerin diğer filmlerini bilenler için çok keyifli anlar içermektedir. kimi yönetmenler tarzlarını hemen öner çıkarıp 10. saniyede hangi filmi yönettiklerini ele verirken, bazıları filmin sonuna kadar anlaşılamamaktadır.kişisel olarak en beğendiğim filmlerden biri lars von trier'den gelmiş, sinema salonunda konuşanlara yıllardır yapmak istediğim şeyi yapmış, --- spoiler ---kafasını çekiç ile darma duman etmiştir.--- spoiler ---bu arada, eğer televizyon karşısında bir bilinç kaybı yaşamadıysam, her nedense cnbc-e'deki gösteriminde coen biraderlerin filmi sır olup uçmuştur. halbuki bu filmin içinde nuri bilge ceylan'ın bir filmine de gönderme var diye duymuştuk. neden gösterilmedi acaba? anlam verilememiştir.
(filmmaker - 7 Haziran 2007 00:35)
sinemadan zevk alan görme engelliler ve sinemadan saf duygularla zevk alan çocuklar temalarının sıkça kullanıldığı filmler bütünü. sinemanın ortak dili denen kavramın varığı, çoğu yönetmenin sinemasını anlatırken aynı yolları seçmesi ile açıklanabilir herhalde. lakin haksızlık etmemek, genelleme yapmayı seven bünyenin kurbanı olmamak gerek çünkü genel olarak bu tarz çalışmalar göz önünde bulundurulduğunda oldukça keyifli ve amacına ulaşmış bir çalışma. özellikle yönetmenini balık hafızası sayesinde unutmuş olsam da, kruscev ile papanın karşılaştığı kısa eğlendirmiştir izleyenini.
(vehemence - 7 Haziran 2007 00:45)
seyretmesi oldukca keyifli bir sürü filmin filmi. tahmin oyunu gibi ilk birkac saniyede "evet bu angelopoulos", "bu kitano olmalı", "aa bilemedim" vs. diyerek zamanın nasıl geçtiğini anlayamadık. cnbce nin güzel bir kıyağı oldu seyircilere bu film. inarritu dan anna ve gitai den le dibbouk de haifa en carpici filmlerden ikisiydi. ama bu filmle birlikte benim için yeni bir isimle, raoul ruiz le tanıştım ki hemen takibe alasim geldi. kör bir antropoloğun yeğeniyle diyalogları gibi bir ismi vardı filmin ve diyaloglar sahiden ilgi çekiciydi.
(ahududu - 7 Haziran 2007 13:01)
zevktir, kimi daha cok hosa gider kimi daha az.. ama dusunulmusleri, kurgulanmıs farkli acilair gormek, ve bu kadar cogunu arka arkaya seyretmek tam bir oyun gibiydi... kısaca toplama da olsa bir board oyunun icinde olmak gibiydi, 100 dakika bin tane sey dusundum.. hemen bulunsun arsive konulsun...
(aman veyahut da kaderkismet - 10 Ocak 2008 13:16)
tam adı da şöyle bir şey: chacun son cinéma ou ce petit coup au coeur quand la lumière s'éteint et que le film commence
(oxibrinth - 10 Ocak 2008 13:28)
körlük teması ile gözün ve görmenin önemini bolca vurgulayan, jean luc godard filmlerinden sahneler ve sesler duyabileceğimiz kısa filmler. alejandro gonzalez inarritu'nun anna'sı : fonda le mepris'nin inanılmaz duygusal müziği ve tükenmeye yüz tutmuş ilişkileri üzerinde konuşan çiftin dialogu... içlerinde en hüzünlüsü bu filmdi kuşkusuz. kadın "film siyah beyaz mıydı?" diye sorduğu anda mafolmamak elde değil.atom egoyan : film içindeki filmin içinde film mantığı ile, vivre sa vie ve onun içinde la passion de jeanne d'arc... paralel kurgu ile iki ayrı salonda izlenen filmler. seks filminin yanan bir ev görüntüsüne bağlanması enteresan. ejekülasyon = ateş mantığıyla gidildiyse hoş.lars von trier : "hem zenginim hem de smokinimle sinemaya gidiyorum" mantığındaki şekilci zengin kesime balta gibi inen bir eleştiri niteliği taşıyor bu film.roman polanski : seri içinde "anna" ile beraber en beğendiğim kısa film. türk sinemasında da önemli yönetmenlerin çektiği kısa filmlerden oluşan toplamalar yapılmaya başlandı. fakat yaratıcılık adına, bizdeki yönetmenlerin oturup chacun son cinema'yı izlemesi gerekiyor bence.
(anahita - 13 Ocak 2008 20:25)
kitano'nun, yimou'nun, inarritu'nun, egoyan ve august'un filmlerinin diğerleri arasından, tamamen kişisel beğeni kıstaslarım göz önünde bulundurularak, etkileyicilik bakımından sıyrıldığını söyleyebileceğim çalışmalar bütünüdür.wong kar wai zaten daimi favorim olarak herkesten ayrı bir yerde bulunmaktadır efendim.imdb de bir izleyicinin yazdığı bilgiye göre, dvd versiyonlarında walter salles'a ait bir diğer kısa , joel ve ethan coen'in world cinema 'sı ve david lynch'in absurda'sı, geç teslim edildiklerinden dolayı yer almamaktaymış.
(bewitched - 12 Şubat 2008 15:34)
ünlü yönetmenlerin kısa filmlerinin biraraya getirildiği bu tür seçkileri seyrederken, herhalde en keyiflisi henüz öğrenmeden yönetmeni tahmin etmeye çalışmak. en sıkıcı kısım ise, sinemanın büyüsünden etkilenen çocuk figürünün yer aldığı fimlere dayanabilmek. sanırım ken loach'ın filmiydi, "siktir et filmi maça gidelim" diyen çocuk beni ziyadesiyle sevindirdi bu yüzden.filmlerin yarısına yakın kısmını açıkçası beğenmedim. kimi kısa filmlerde o kadar sıkıldım ki, geçen dakikalar saatler gibi geldi, kimya dersinde umutsuzca teneffüs zilini bekleyen bir öğrenciye döndüm. beğendiklerim de sayıca çok az değildi. takeshi kitano'nun "one fine day"'i, güzel bir güne bedeldi doğrusu. lars von trier'in "occupations"'ı eminim ki birçok sinemaseverin içinin yağlarını eritmiştir. o vurdukça ben keyiflendim resmen. (manderlay'i izlemek de her yiğidin harcı değil ama onu da söylemek lazım) polanski'nin erotik sineması da gayet eğlenceliydi. acıyla zevk arasındaki çizgi gerçekten inceymiş, bir kez daha şahit olduk. david lynch'in "absurda"sı da harikaydı, sanırım yönetmen tahmin etmek konusunda izleyiciyi en az yoran da o olmuştur.filme dair bir üzüntüm, yaklaşık bir buçuk saat bekleyip coen'lerin filmini görememek oldu. sanırım şu dvd ile alakalı sorun, internet kullanıcılarını da etkilemiş gibi görünüyor. ülkemizden herhangi bir yönetmenin filmi maalesef mevcut değil fakat olivier assayas'ın "recrudescence" filminde deniz gamze ergüven oynuyor ki meğersem kendisini de bir kısa film yönetmeniymiş.son olarak herkesin tuttuğu kendine diyelim de, bir entrye daha cıvımadan nokta koymamış olalım.
(jack in the box - 1 Haziran 2009 21:24)
2007 yılı mahsulü birbirinden değerli 36 yönetmen tarafından yönetilmiş olan 34 kısa filmden oluşan fransa yapımı bir film. kısa filmlerin her biri 3 dakika sürüyor. her yönetmenden sinema hakkındaki duygularını filme çekmeleri istenmiş.filmlerin tam listesi için; http://mkizilca.blogspot.com/…-own-cinema-2007.html
(uzuntu - 12 Temmuz 2009 05:37)
coen kardeşlerin yönettiği ama filmin dvd'sinde bulunmayan "world cinema" adlı kısa film: https://www.youtube.com/watch?v=y4aexmeieni
(alibeyler - 11 Ağustos 2009 10:21)
claude lelouch'un "cinéma de boulevard"ını barındıran kısa filmler bütünü. bu kısa filmde adamın, müstakbel eşini tavladığı sahne, izlediğim tüm filmler içinde en romantik sahne olabilir gibi. çok güzel bi sahneydi bence.ken loach'unki de ayrı güzeldi tabi. adam yine muhalif, hep muhalif.
(barrett - 26 Ağustos 2011 19:23)
güzel bir bütün oluşturuyor. bazı filmler dikkat çekici olduğu açık. ben daha çok asya çıkışlı filmleri beğendim. o kadar güzel anlatımlar yakalamışlar ki çoğu avrupalı yönetmene fark atmışlar bu bütülüğün içinde.filmde coen biraderlerin filmi çıkarılmış mı bilmiyorum ama malesef yoktu.von trier'in filmi tam bir tercüman filmi olmuş. sinema aşkının ön plana çıkarılması temaya uygun ve sinema sevenleri hoş edecek cinsten.
(ramagic - 21 Ocak 2012 15:31)
3 sene önce, alejandro gonzales inarritu'nun 3buçuk dakikaya sığdırdığı devasa dramı, anna sayesinde izleme şansı bulduğum ve sık sık yad ettiğim gelmiş geçmiş en önemli etkinliklerden biri. lars von trier gibi çizgidışı bir yönetmenin varlığını hatırlatması ile sevindirmiştir ayrıca.edit: uçuk youtube linki, ancak bulabildiğim italyanca altyazılı bir dailymotion linki ile değiştirildi.
(siyah giysili adam - 21 Haziran 2012 19:29)
to each his own cinema [eng.]otuzaltı yöntmen tarafından yönetilmiş 34 kısa filmden oluşan film. yönetmenlerden sinema hakkındaki duygularını filme çekmeleri istenmiş sonuçta da böyle bir şaheser ortaya çıkmış. benim en beğendiklerim ise, inarritu'nun anna'sılars von trier'ın occupations ı
(perec - 22 Haziran 2015 16:49)
33 kısa filmden oluşan ve başlı başına festival tadında süren şahane bir şölen. inarritu'nun anna'sı inanılmaz vurucuydu. dardenne biraderler, trier, polanski ve wong-kar wai'nin kısalarını da çok beğendim. ken loach'un filmi de sinemaya dair en samimi anlatımlardan biriydi. filmlerin içinde perdeye yansıyan filmler de sinema tarihinin baş yapıtlarından bir seçki gibi. fellini'den otto e mezzo, godard'dan vivre sa vie ve alphaville gibi klasiklerden sahneler izliyoruz. ayrıca, wong-kar wai in the mood for love'ın müziğini kullanmış kendi filminde.bu arada daha önce de söylenmiş, hangi filmin kime ait olduğunu tahmin etmek çok eğlenceli. son 3 yıldır izlediğim tüm "baba" filmler geçti gözümün önünden adeta. örneğin, kaurismaki'nin filminde biletçinin göründüğü sahne ile beraber aklıma drifting clouds geldi. duvardaki pastel renkler bile yönetmenin estetik takıntılarına dair ipucu veriyordu. bir çok filmde de, yönetmenlerle özdeşleşmiş sinematografiyi saniyeler içinde çakozlamak pek keyifli.
(kivikocan - 30 Temmuz 2015 00:17)
Yorum Kaynak Link : chacun son cinema