Habitación en Roma (~ Ateşli oda) ' Filminin Konusu : Alba ve Natasha’nın yolları 22 Aralık gecesi Roma’da kesişir. Sıradan bir otel odasını kendilerine mekan seçen bu iki genç kadın, gece boyunca birbirilerine hayatlarını anlatacak, en gizli sırlarını paylaşacak ve birbirlerinin bedenlerini keşfedeceklerdir. Başbaşa sadece tek bir gece geçirecekler ve sabah herkes kendi yoluna gidecektir… Her ikisi için de bu gece kendini yeniden keşfetme macerası olacak ama ömürleri boyunca da sadece onların bildiği bir sır olarak kalacaktır… Ülkemiz festival seyircisinin 2001Lucía y el sexo ve Caótica Ana filmleri ile tandığı İspanyol yönetmen Julio Medem yönetmenliğinde kotarılan filmin baş rollerinde Elena Anaya ve Natasha Yarovenko yer alıyor...
La vie d'Adèle(2013)(7,8-121231)
Lucía y el sexo(2001)(7,1-35371)
Kyss mig(2011)(6,9-8712)
I Can't Think Straight(2008)(6,6-7107)
Loving Annabelle(2007)(6,5-10783)
Elena Undone(2010)(6,2-4735)
Bloomington(2010)(5,9-4566)
Diario de una ninfómana(2009)(5,7-10549)
Below Her Mouth(2017)(5,5-6901)
başrolünde elena anaya'nın yer alacağı caotica ana'dan sonraki julio medem projesi. şimdilik hakkında daha fazla bir şey yok, olunca güncelleriz.
(shocktheworld - 15 Ağustos 2008 15:58)
http://www.juliomedem.org/…cionenroma/sinopsis.html
(freak - 30 Eylül 2010 11:21)
başarılı bir senaryoya sahip ve "alın sanat görün" diyen mükemmel görüntüleri gözünüze sokan bir film.
(srplky - 10 Ekim 2010 01:12)
izlediğim en kötü julio medem filmi maalesef. diğer filmlerinin yanından geçmez medem'in. büyük ızdırap ve hayal kırıklığı.edit: bu filmin adını ateşli oda diye çeviren her kimse allah onu bildiği gibi yapsın ayrıca.
(bonadrag - 11 Ekim 2010 11:13)
divxplanet sitesinde popüler altyazılar arasında bu filmin adını görünce görünce indireyim dedim, sonuç : bol memeli bir film.http://www.imdb.com/title/tt1263750/
(kimlanbu - 19 Kasım 2010 02:18)
sıkıcı ötesi filmin tek güzel yanı için (bkz: loving strangers)
(isli lamba - 19 Kasım 2010 02:25)
"ateşli oda adıyla ülkemizde filmekimi’nde gösterilen habitación en roma (room in rome) son zamanlarda en acımasızca eleştirilen filmlerden birisi kanımca. eli yüzü düzgün bir film olmasına, anlatmak istediğini gayet güzel anlatmasına rağmen bunca eleştiriyi almasının tek sebebi içerdiği cinsellik mi acaba? cinselliği bir basitlik olarak görenler için belki öyledir ama bunun dışında başka sebepler de gerekli. zira filmi yalnızca konulu porno olarak görebilmenin, damarlarınızda yalnızca acımasızlık dolaşmasından başka bir sebebi olamaz.roma’yı gezmiş ve “eh işte” denilebilecek kadar sevmiştim. roma fazla tarih kokan bir yer ve tarihi çok sevmeme rağmen kokusundan çok hoşlandığımı söyleyemeyeceğim. yine de çoğu avrupa şehrine yeğ tutabilirim sanırım roma’yı. karışıklığını yakın bulmuş ve sevmiş ama beni aç koymasıyla aklımda yetmiş bir yegâne yer olarak kalacak hatırımda muhtemelen. filmde ise benim gördüğüm roma’dan çok farklı bir yer var, zaten roma’dan ziyade bir oda var. muhteşem manzarası olan, balkonundaki çiçekleri, bayrak direkleri ve geceleyin ki sakinliği ile gündüz vakti karmaşasıyla çok farklı bir oda. belki ben roma’da aptal zincir otellerden birisi yerine böyle bir yerde kalmış olsam, yanımda max’in yapamadığının aksine alba ve natasha olsa durum çok daha farklı olabilirdi. tabii ki bu, işin şakası.işin şiirleştirilmiş şaka yanını bir kenara koyacak olursak, room in rome; iki kadının roma’da gecenin bir yarısı tanışmaları ve natasha (natasha yarovenko)’nın küçük inadına rağmen alba (elena anaya)’nın otel odasına gitmeleriyle başlayan bir *gecelik* aşkı anlatıyor. bir gece boyunca aralarında geçenleri, birbirlerini tekinsizce tanımaya çalışmalarını, cinsel tercihler ve insanın geçmişinin günümüze yansımalarını görüyoruz.filmin cinsel olarak baskın bir görüntüsü varmış gibi gözükmesine rağmen amaçsız bir cinsellikten söz etmek pek mümkün değil. kendilerince sebeplerden kaçışta olan iki kadının bir yaşam belirtisi aramalarının sonucu diyebiliriz cinsellik için. bir dayanak noktası bulma çabası, sonradan utanç duyacakları ve hatta unutmak isteyecekleri bir şey. son gece armağanı…film cinselliğini bir kenara bırakırsak bana richard linklater şahaseri olan before sunrise’ı hatırlattı diyebilirim. onun kadar başarılı olduğunu söyleyemem. akılcı ve akıcı ama yer yer teatral diyalogları, betimlemeleri ve usta kamera hareketleriyle müthiş müziği birleşince kolayca izlenebilen bir film ortaya çıkmış ise diyebilirim.peki, öyleyse niye ağır eleştirildi? en başta değindiğim filmi beğenmeme hadisesi belki bir bakıma kalabalık bir ortamda izlenme halinden tezahür etmiş olabilir. zira filmin cinsel yönleri erkekler için ve gariptir ama aslında olması gerektiği gibi çoğu kadın için oldukça uyarıcı olmuş olabilir. kalabalık bir ortamda bu tarz bir uyarılmaya maruz kalmak hoş olmasa gerek. bundan ötürü filmin anlatmak istediklerine odaklanamayan kişiler filmi beğenmemiş olabilir. yoksa yabancı birisiyle tanışmanın tekinsizliği gayet güzel estetik bir biçimde anlatılmış. bu en basit yönüyle bir açıklama çabası ve herkesi kapsamadığına eminim.film için kesinlikle dört dörtlük diyemem ama kötü diyebilmek için bunları görememiş olmak gerekir. kör göze parmak yaparcasına filmin en amatör sahnesini oluşturan “küvetteki ok”’u yok sayarsak çoğunun amaçladığı yere ulaştığını söylemek mümkün.insanın kendisini aldatması, kayıplar yaşaması, ailesinin hayatı üzerindeki etkisi ve yalanlarla örülmüş bir gerçeklik duygusu. bu saydıklarım ve çok daha fazlası hayatımızda sürekli bizi etkileyen fakat etkisini göz ardı ettiğimiz şeyler. birçoğumuz hareketlerimizi şekillendiren etmenlere dikkat etmeksizin hareketlerimizden ötürü kâh pişmanlık duyuyor, kâh bunlarla gurur duyuyoruz. filmde bunun örneklerini bolca görmek mümkün. aşırı teatral olan sahnelerde bunlar bizi cahil yerine koyarak dayatma bir şekilde anlatılıyor. bu da diğer bir rahatsız edici etmen olabilir, belki zorlarsak.yönetmenin usta kamera hareketlerinden söz etmiştim. tek ortamda geçen bir hikâyede, özellikle de karakter sayınız birkaç kişi ile sınırlıysa çok büyük bir mücadeleye girişmişsiniz demektir. bu tarz mücadeleden yüz akıyla çıkmış filmler ise hep iyi yönleriyle hatırlanır. örneğin 12 angry men (bu konuda bir şaheser olduğunu bilmeyen yok zaten), the man from earth ve hatta cube. daha yanlarına imdb’den bakıp çokça film ekleyebilirim ama bunlar bir oturuşta aklıma gelenler. hepsini iyi yönleriyle hatırlıyorum, aksayan yönleri nedense pek aklımda değil. sonuçta küçük bir meydan muharebesinden yönetmenleri yüzlerinin akıyla çıkmıştır.filmimizde de julio medem (kendisini lucía y el sexo ile tanıyoruz) kameradaki yetkinliği, akıcılığı sağlaması ve müzik kullanımıyla küçük çapta bir galibiyet elde ediyor. daha evvel de söylediğim gibi film bir şaheser değil lakin çoğu kişinin eleştirdiği gibi kötü bir film de değil.müzikleri demişken unutmadan hemen belirteyim, muhteşem bir tema müziği var filmin. natacha atlas, melanie pappenheim ve lorè lixenberg’den oluşan müthiş sesler topluluğu tarafından dillendirilen parça filmden bağımsız olarak içimi acıtmaya devam ediyor. hatta şu yazıyı kaleme alırken de parçayı dinleyip, arada durup bir sigara yakıp düşüncelere dalıyorum. natacha atlas böyle umulmadık anlarda karşıma çıktıkça kendisini daha fazla seviyorum. tema şarkısının hakkını vermişken loving strangers’ı anmamak ayıp olur, o da güzel bir şarkı.kabul ediyorum, herkese göre bir film değil room in rome. oldukça uzun ve cesur olan cinsel içerikli sahnelerinin ardına geçebilmek pek kolay bir şey değil. kimileri için iki kadının cesur sevişme sahneleri uyarıcı porno etkisi, kimileri içinse olağan olmayan bir lezbiyenlikten ötürü itici gelmiş olabilir.sırf bu sebepten ötürü bile sevmeyeni şimdiki gibi ileride de çok olacaktır. buna rağmen filmden hoşlananların sayısının gelecekte şimdikinden daha fazla olacağına eminim.son olarak filmin türkçe ismini koyan şahsa seslenmek istiyorum. böyle bir filme ateşli oda ismini koymak için bu filme porno dışında bir gözle bakmamış olmak gerekiyor. daha baştan bir sıfır yenik başlamasına sebep olabilecek kadar kötü bir tercih olmuş yapılan çeviri. siz filmin adını kendi serbest çevirinizle izlemeye bakın. ateşli oda’ymış, ateşi seni yakar ancak odanın!"bakiniz.ek: mesaj atanlar oldu, nereden dinleriz tema sarkisini diye. http://www.youtube.com/watch?v=fctbh-3vo_g buyrun.
(entrapmen - 22 Kasım 2010 02:25)
biri rus, iki çıplak kadınla çekilebilecek en sıkıcı film...
(pandasal - 1 Aralık 2010 09:35)
aradım taradım bahse konu oteli ne bing maps'de ne de google maps'de bulabildim.
(beyinter - 16 Şubat 2011 23:16)
bir kadın olarak beğenerek ve hissederek izlediğim film. hayatları alakasız bir yerde kesişip imkansız bir aşka düşen heteroseksüel hikayelere bin basar.bu filmde "aşk"ı hissettim. alba'nın her anında, her mimiğinde ve her jestinde... ve acemi kızımız dasha'nın bu yoğunluğa kendini teslim edişine de ikna oldum.soundtrackleriyle, hikayesiyle ve gerçekçiliğiyle, yalın, abartısız ve samimi bir film. homofobik hırkanızı çıkarıp, alışagelmiş ilişki kalıplarınızdan sıyrılıp sadece özünüzdeki insanlık ve sevgi ile izlerseniz, siz de sevebilirsiniz.
(moirabathory - 1 Mayıs 2011 23:15)
imdb'de 10 üzerinden 1 (bir) puan verdiğim film. nasıl tanım ama?pek kıymetli entel dostlarımız filmi yorumlarken iki temel yanlışa düşüyorlar. bu yanlışlardan birincisi filmi beğenmeyenleri ve bir buçuk saat boyunca yiyişen ablalarla dalga geçenleri abazalıkla suçlamaları. yani film boyunca tek gördüğümüz şey iki tane çıplak ablanın sevişmesi olabilir ama biz sanatçı ruhlu, derin çıkarımcı, entel insanlar olarak tabi ki bu ablalarımızın sevişmelerinin aslında çok ince sosyal mesajlar verdiğini anlamalıyız. bak dostum sana bir şey söyleyeyim, insanlar bu filmi sinema sanatına dair hiçbir şey sunmadığı için eleştiriyor. filmi izlerken düşünce yapısı, entelektüel egosu ve cinsel duyguları tatmin olanlar yönetmen ve sizlersiniz. yoksa ''off karılar yiyişiyor, ne güzel lan'' düşüncesiyle hareket eden kişi bu işlerle hiç vakit kaybetmez, açar porno filmini izler.ikinci yanlış ise bir yerinden bir mesaj yakalama çabasıyla işin sinema kısmını yok saymak. yani bir film her şeyden önce sanat eseridir, olaya sadece 'mesaj' eksenli bakacaksan bul konuyla alakalı bir makale, aç oku. oyunculuklar ve senaryo berbat. elinizde başka alternatif yoksa bugünlük film izlemeyin derim.
(yattara11 - 11 Ekim 2011 05:10)
cok cok kotu, ama sevdim.
(glass sealed - 8 Kasım 2011 11:24)
roma adına bir tek kubbe/kubbeler görebileceğimiz film. (sakın ters çevrilmiş kadın emzirme uzvunu simgeliyor olmasın kubbeler!)bızdık kadın oyuncusunu irene jakobsun burnundan düşmüş sandım. filmografisine bakınca (http://www.imdb.com/name/nm0025745/) da nisyanıma isyan ettim. seyrettiğim bidolu ispanyolca filmin yanısıra hable con ellada bile var kadın. tanımıyorum ama, istanbula gelirse oturup bi kahve filan içer muhabbet ederiz. **filmin adını ateşli oda diye çevirirsen senin izleyicin de porno diye niteler... gayet normal. benzer bir durum erkek oyuncusu sebebiyle anatomie de l'enfer adlı filmin başına gelmiştir. --- spoiler ---max hüsrana uğradı, üstüne üstlük şişe* bile maksadına ulaşamadı filmde. daha da mı erkek seyirci nefret etmesin?--- spoiler ---hazır sözlükçüler tek mekan filmi demişken, uyruk ve uyak olarak yakını la habitación de fermata göz atmak fena olmaz.
(daphne - 13 Kasım 2011 14:28)
alba karakterini canlandıran elena anaya'nın kasıntı tavırlarını görmezden gelirsek, natasha yarovenko'nun muhteşem vücudu hatrına seyredilebilir bir film.filmde 31 çekilecek (veya hanımlar için kukuya parmak atılabilecek) sağlam altı sahne var.
(dandik tavsan - 7 Ocak 2012 03:47)
am göt meme olarak bakılmadığı takdirde gayet hoş bir film kanımca. ama sen bittikten sonra nerelerinde 31 çekilir diye o tarafa kanalize olursan izleme derim. müzikleri de oldukça güzel.(bkz: loving strangers)
(muz orta - 24 Şubat 2012 20:19)
fikrimce hayatim boyu izledigim en romantik filmlerden birisidir. filmin cok fazla ciplaklik ve erotik sahneler icerdigi dogrudur, fakat izledigi sahnede ciplakligin otesinde iki adet insan ruhu gorebilenler icin cok duygusal bir filmdir. sadece ciplaklik ve masturbasyon malzemesi gorenler icin de:(bkz: dunyanin en yuzeysel adami)--- spoiler ---film bir barda, dertleriyle cebellesmek icin tek baslarina icki icen iki kadinin birbirlerinden hoslanip, bir araya gelip tek gecelik iliski yasama maceralariyla basliyor. fakat devam eden diyaloglar ile birbirlerini daha iyi tanimaya basliyorlar, ve birbirlerine asik oluyorlar. ikisinin de partnerlerinin olmasi da iliskilerini ask-i memnu kivamina getiriyor. filmde tek gecelik iliskinin aska donusebildigini gormek gercekten cok basariliydi, cunku bana o duyguyu verebildi ve beni inandirdi.film ayni zamanda heteroseksuel bir kadinin escinselligi denemek, ama escinsel olup olmadigina karar verememek, kabul etmemek mucadelesini de araya sikistiriyor.aski guzel anlatan sahnelerden birisi tavandaki bebek erosun albayi gozune kestirip, surekli onu takip edip sonunda onu vurmasiydi. sevdigi kadinin ondan sert bir sekilde ayrilma cabasi, onu seven kadinin da guclu gorunmeye calisirken uzuntuden dusup bayilmasi bence en guzel ask duygusunu veren sahneydi.--- spoiler ---porno izlemek niyetine bu filmi izleyecek insanlara bunu tavsiye etmiyorum, cunku film duygusal, erotik ama kesinlikle porno degil. hatta hayatimda izledigim en duygusal filmlerden birisidir.
(kurbanlik koyun - 29 Eylül 2013 20:15)
neden bu kadar itin götüne sokulduğunu anlayamadığım tatlı film. ateşli oda ismini görüp mastürbasyon için izlemiş arkadaşların hayal kırıklığını anlarım ama hak veremem. bunlar için direkt porno siteleri var arkadaşlar, yormayın kendinizi. geri kalanlara bi' şey demiyorum, beğenmek gibi bi' zorunluluk yok elbette fakat o derece yerden yere vurulacak kadar kötü bi' film de değil hani. hatta film içindeki göndermeleri, sahne geçişlerini ve oyunculukların gayet doğal olmasını sevdim ben. küvette ok sahnesi biraz lüzumsuz olsa da -çünkü bin beş yüz kez gönderme yaptılar zaten aynı şeye- küvet içinde döndükleri sahne acayip tatlıydı mesela. adım adım birbirlerine aşık olmaları, hayatlarını birbirlerine anlatmaları ve bunları izlemesi pek tabii ki çok keyifliydi. bunların yanında belki de en başta söylemem gereken şey şuydu ki; bu film bence ''homoseksüel bi' aşk filmi'' değil. bu film ''bi' aşk filmi'' anladınız mı?
(lilium - 11 Ekim 2014 02:41)
estetik bir film. bir aşk filmi mi? evet aşk var ama filmin bütününde de bir sıkıntı var. hayat hikayelerini anlatırlarken keyiflendim iyi güzel ama hikaye roma'da bir otel odasının içerisinde kalmamalıydı. ha diyelim ki mekan gerçekten tek oda, sevişme sahneleri dışında oda içerisinde bir sağa devrilip bir sola kaykılıp durmaları açıkçası çok yorucu ve sıkıcıydı. filmin ortalarına doğru oyuncuların rollerine ancak ısınıyor insan...ondan önce bir yapaylık var ve uçuşan diyaloglar...biri doğuştan lezbiyen olduğunu söylerken diğeri 1 ay sonra evlenecek...denediler gördüler...
(felis margarita - 3 Kasım 2014 13:59)
kötü oyunculuk sandığınız şey bizzat rusluk arkadaşlar, şahsi meseleleriniz (mesele) hariç ruslarla münasebetiniz olmadıysa bilmemeniz gayet normal. rusya'da hala çok defined gender role'lar var. victorian dönem ingilteresi gibi çok katı sosyal kodlar var, iltifat edilecek zamanlar, şefkat gösterilecek zamanlar hep belli. bütün tepkiler, yapılan şakalar falan kızın flörtleşmede oynadığı role göre belirleniyor. bunlar, sizin bunu okurken içinizden "çok biliyon sen viktoryenmiş gittin gördün mü sanki" demeniz gibi toplumun içine işlemiş birtakım kurallar. kadınları, küçük yaştan kendilerini erkeklere beğendirmeye şartlıyorlar. natasha'nın babasıyla olan hikayesinde de bunu görebiliyorsunuz. hatta türklerin ruslarla evlen(ebil)meleri de bu yüzden, ortalama bir türk erkeği ortalama rus kadınını dünyanın en güzel kadınıymışçasına beğendiğinden, hemen düşüyorlar. neyse.yine bu gender role'lar yüzünden, rusya'da eşcinselliğe pek rağbet yok. çünkü kadınlardan hoşlanmak ve erkeklerden hoşlanmamak erkekliğin bir parçası ve erkeklere kendini beğendirmek de kadınlığın bir parçası. yani mesela, türkiye'nin aksine, en yoklukta kalmış rus kamyoncusu bile erkeklere hallenmiyor. kızlardan birinin rus diğerinin ispanyol olması da rastgele değil farkettiyseniz, bunlar eşcinselliğe karşı iki en uç toplumsal görüşün olduğu avrupa ülkeleri. bu arada, homoseksüel aşk filmi diye bir şey olmaz. aynı cinsiyetten kişiler arasında da farklı cinsiyetteki kişiler arasında olabileceği kadar kuvvetli duygular olabileceği fikrini benimsiyorsanız zaten "homoseksüel aşk" diye bir şeyin kafanızda tanımlı olmaması gerekir. mesela bu mevzu natasha'nın kafasına pek yatmamış olacak ki lezbiyen deyip durdu, alba bir kez olsun lezbiyen demedi. ayrıca ilişkide karşı taraftan maskülen beklentilerinin hala olduğunu şarap şişesinden ve küvet sahnesinde kıza fight! diye bağırmasından anlıyoruz. son olarak, bir filmde fazlaca meme görünmesi ancak türk izleyicisini etkiler. yönetmenin de türk tribünlerine oynadığını hiç sanmıyorum. bundan sonra meme gördüğünüzde memeye filmin ana temasıymış gibi davranmazsanız filmleri daha güzel anlayabilirsiniz.
(katir cobani - 19 Ocak 2015 21:49)
dayak yemeyeceksem, linç edilmeyeceksem çok çok beğendiğimi söylemek istediğim film. yahu o bu değil de, ''ateşli oda'' diye çevirmek nedir arkadaş ? oldu olacak ''iki_kadın_otel_odasında_seks_mp4'' diye çevirseydiniz ?
(ameliaa - 31 Mart 2016 06:46)
Yorum Kaynak Link : habitacion en roma