L'armée du crime (~ Suç Ordusu) ' Filminin Konusu : Film, 2. Dünya savaşının en tanınmış direnişçilerinden Parisli Ermeni şair Missak Manouchian (Manukyan) ve göçmen kökenli arkadaşlarının hikâyesini anlatıyor.
La ville est tranquille(2001)(7,4-1129)
Les neiges du Kilimandjaro(2011)(7,2-3714)
Indigènes(2006)(7,1-13284)
Les femmes de l'ombre(2008)(6,8-6378)
Une histoire de fou(2015)(6,8-476)
Le voyage en Arménie(2006)(6,6-359)
Lady Jane(2008)(6,2-328)
Au fil d'Ariane(2014)(5,6-270)
2009 yapimi missak manouchian ve ekibinin nazi isgali altindaki fransada sergiledikleri onurlu direnisi anlatan basarili robert guédiguian filmi. http://www.imdb.com/title/tt1258120/ayrica (bkz: l'affiche rouge)
(breakwater - 7 Şubat 2010 03:08)
göçmen işçi hareketi* adı verilen bir grubun ve bu grubun önderliğini yapan, şair ve işçi misak manuşyan’ın işgal altındaki fransa’da nazilere karşı direnişinin anlatıldığı robert guédiguian filmi.http://www.larmeeducrime-lefilm.com/
(isikokunem - 12 Mart 2010 15:02)
(bkz: 29. uluslararası istanbul film festivali)http://www.iksv.org/…asp?content=film&sid=13&fid=94
(emrebyn - 14 Mart 2010 10:02)
misak manusyan ve 22 yoldasina naziler ve fransiz isbirlikcileri tarafindan verilen addir. suc ordusu anlamina gelir.
(koseyi donen adam - 21 Mart 2010 02:29)
1976 yapimi l'affiche rouge adli filmle ayni hikayeyi konu eder.ayrica arto tuncboyaciyan'in guédiguian'in gedikli bestecisi oldugunu gostermistir.
(koseyi donen adam - 21 Mart 2010 02:44)
29. uluslararası istanbul film festivaline ait internet sitesindeki tanitim yazisi ciddi bir hata barindirmaktadir. misak manusyan'in fransiz bir kadinla evlendigi yazilmistir. oysa meline manusyan istanbulludur ve evlendiginde fransiz vatandasi degildir.
(koseyi donen adam - 23 Mart 2010 22:30)
29. uluslararası istanbul film festivali'nin programında olan ve bir ermeni'nin ağzından alenen "türkler her gece bir köyü basıp yakarlardı, kardeşimle ölümden kaçarken kendimizi suriye'de bulduk." repliğinin duyulduğu film...avrupa meclislerinin onaylaması yetmedi, biz de istanbul'un göbeğinde bağıracağız avaz avaz heralde. hayalgücü, sözde demokrasi yalaklığı. nelere kadirsin...
(tn23jmss - 2 Nisan 2010 12:07)
öncelikle manukyan'ın hikayesinin anlatıldığı filmdir, fransızlar yabancı isimleri okuma konusunda zırcahiller ve "ch" yazıldığında "ş" okuyorlar diye, biz de kırk yıllık manukyan'ı manuşyan yapacak değiliz, tıpkı "aşil" denmeyeceği gibi. keza filmde de "manuşyan" diyenler sadece fransız polisi filan, aile ve arkadaşları kendisine "manukyan" demektedir.sonrasında da, koccaaa filmi bırakıp bir cümleye takılmak turnusol kağıdı vazifesi göreceğinden, filmin böyle de iyi bir yanı var diyebiliriz.gelelim filme: çok güzel bir konuyu, çok başarılı bir şekilde anlatan, bize 2. dünya savaşı filmlerinin almanya dışında da geçebileceğini gösteren ve gerçekten öğretici olan bir film. sinemanın bu "sıkmadan, çaktırmadan öğretme" olayının gerçekten hastasıyım, o ayrı. ama filmin, klasik ağlaklığa düşmeden böyle hazin bir öyküyü anlatmış olması, cidden mükemmel.oyunculuklar defosuz, kurgu başta biraz zorlasa da sonrası iyi, görsellik güzel, gerçekçilik fevkalade. yıldızlı pekiyi alır bu film. ve başka açılardan algılamaya alerjisi olmayanlar için, ekstra güzel gelecek. faşistler uzak durabilir. iyi seyirler.
(polly jean - 17 Nisan 2010 14:20)
bu filmi izlerken bütün müzikler bir yerlerden kulağınıza tanıdık gelir. muhtemelen çoğunluğu ermeni müziğidir.
(afi - 27 Eylül 2010 08:20)
geçen yılki istanbul film festivali'nde izlemiştim; denk gelmişken yazayım.her sene, her sene günler öncesinden devasa kitapçığını didik didik çalışan, özene bezene filmlerini seçen; gişede saatlerce kuyruk bekleyecek kadar film festivaline ilgi duyan, onu geçtim özellikle (burayı hakkaten dikkate değer buluyorum) bir tatil günü 21.30 matinesi için evinden çıkmaya üşenmeyen, pazar akşamı kıçını kaldırıp bir festival filmine gelmeye azmedecek kadar sinemasever, sanatsever insanların daha sağduyulu olacağını sanıyor, bekliyor insan. misak manuşyan filmin ilk yarısında bir yerde "türkler her gece bir köyü basıp yıkarlardı" diyordu; ikinci yarının bir yerinde de ailesini ermeni soykırımı esnasında kaybettiğine ikinci ve son kez bir vurgu yapıyordu; (bkz: #18654329). film boyunca ermeni soykırımı, yalnızca 2 defa, bu sahnelerde dile gelmişti; ve sayamadığım kadar çok insan filmi yarıda bırakıp salonu terketmişti. öylesi bir ezberden reddediş, öylesi bir gurur, öylesine şuursuzca bir kulakları, idrakları tıkama becerisinden bahsediyorum: yurdum insanının nispeten eğitilmiş bir kısmı bile, ermeni soykırımını değil kabullenmek, kabullenmeyi bıraktım değil tartışıp muhakeme etmek; bir adet sinema filminde şöyle bir duymaya dahi tahammül edemiyor. bu manasızca inatlaşmanın son bulduğu gün gelecekse de, zannediyorum şurayı okuyabilen hiçbir nesil bunu göremeyecek. daha da üzücü olansa, şu son yazdığım cümlenin epey kalabalık bir nüfus için "iyi haber" oluşu.
(little thin goddess - 17 Şubat 2011 19:24)
fransizlar metro ve sarap disinda iskence ve soykirima hizmet alanlarinda da uzmanlarmis.
(auro - 5 Ağustos 2012 14:51)
umudu ve umutsuzluğu birbirine yediren ve çubuğu umuda büken güzel bir direniş öyküsü. --- spoiler ---film çok etkileyici bir sahne ile başlıyor. "fransa için öldü" anonsuyla ismi sayılan direnişçiler zırhlı araçla ölüme giderken, geçtikleri yollarda pekçok insanın sıradan hayatına devam ettiğini görüyoruz. o sırada bizimkiler ise bir bebek arabasıyla bombalı saldırı yapılabileceğini hayal ediyorlardı...faşist işgalin normalleşmesini bundan daha iyi nasıl anlatırdı bilmiyorum. filmi izlerken defalarca "bi dakka ya, şimdi naziler işgal etmiş mi etmemiş mi" diye düşünmek zorunda kaldım. yani işgal ettilerse bunlar nasıl nazilerle birlikte top oynayabiliyor, eğlenebiliyor? neden kimse indirmiyor bu şerefsizleri* diye...derken thomas giriyor devreye, "sabahtan akşama kadar kitap okuyan" babasının kütüphanesinin en nadide eseri das kapital'i ödünç alıyor. alim ve devrimci arasındaki farkı görüyoruz. araç/amaç diyalektiğinin güzel bir örneği...marcel'in sabırsızlığı, manuşyan'ın duygusallığı derken tüm ekip "suç ordusu" olmaya hazır hale geliyor ve burada manuşyan'ın "ben kimseyi öldüremem" inadı ile karşılaşıyoruz. gerçekten çok tuhaf ve bu konuyu mauşyan ile tartışan parti görevlisi dibine kadar haklı...filmdeki küçük ama önemli bir ayrıntı ise çözülen kişinin "stalinist" olarak bililen bir parti yöneticisi olması, maşallah herkes direbiyor, bir o çözülüyor, e zaten stalinist, bürokrat vs... yani bir yerde bir ihanet varsa, illa stalin ya da onun gibileri yüzündendir, bir stalinist yüzünden... şimdi öncelikle bu filmde çok aşırı bir vurgu olmadığı belirteyim ve eleştirilerimin bu filmin ötesine işaret ettiğini vurgulayayım. sol siyasi tarih konulu filmlerde bütün kötülüklerin anası olarak stalin'in görülmesi kabak tadı vermesinin yanında çok uyduruk bir açıklama haline gelmiş oldu. bir yerde ihanet mi var? kesin stalinizm yüzündendir... biri dönmüş müdür? zaten stalinist bürokrasinin... bir konuda stratejik bir değişiklik mi yapılıyor? stalinizmin düzenle uzlaşısı... e yok ebesinin amı ali sami... herkes sağlam herkes devrimci ama bir stalin ortalığı elli altı etmeye yetiyor... yemezler, kimse tarihteki başarısızlıklarından bu kadar kolay sıyrılmaya çalışmasın...stalin parantezini saymazsak film harka bir iç kurguya sahip kanımca. direnişin farkındalık yaratma çabası, meşruiyetini önemsemesi, işgalciye kucak açanlara korku salmka istemesi gibi detaylar her zaman önemli olup ihmal edilen yanlardı. burada ihmal değil sorumluluk var...genelev sahnesi ise işgalciye/işbirlikçiye duyulan öfke ile halka duyulan sevdanın bir karışımını büyük bir başarıyla veriyor. marcel bile...faşizm karşısında ağlaşmayıp mücadele edenlerin sadece küçük bir bölümüne odaklanıyor film. ama bütünün ruhunu vermeyi başarıyor...nazilerin halkı korkutacağını düşünüp astıkları resimli poster ise direnişin bayrağı haline geliyor filmin çekilmeyen devamında...--- spoiler ---
(fideldediysekfidel - 18 Şubat 2013 14:34)
filmle ilgili kısa bir analiz: http://www.ikincidunyasavasi.net/…n-direnis-oykusu/
(kogan - 29 Aralık 2014 19:30)
Yorum Kaynak Link : l'armee du crime