Süre                : 1 Saat 41 dakika
Çıkış Tarihi     : 15 Mayıs 2009 Cuma, Yapım Yılı : 2009
Türü                : Aksiyon,Cinayet,Korku,Heyecanlı
Ülke                : ABD
Yapımcı          :  5 States , Global Empire Studios , Liberty Artists
Yönetmen       : Steven Hentges (IMDB)(ekşi)
Senarist          : L.D. Goffigan (IMDB)
Oyuncular      : Lori Heuring (IMDB)(ekşi), Linden Ashby (IMDB), Joe Egender (IMDB)(ekşi), Lea Kohl (IMDB)(ekşi), Julian Rojas (IMDB)(ekşi), Bjorn Johnson (IMDB)(ekşi), Britton Partain (IMDB), Laura Albyn (IMDB), John Cooley (IMDB), Ian Hopper (IMDB), Kathy Shea (IMDB), Kayden Sawyer (IMDB), Yvonne Stancil (IMDB), Kevin Shaver (IMDB), Gabe Kittle (IMDB), Sims Lawson (IMDB), John Cooley (IMDB), David Nicholson (IMDB)

Hunger (~ Affamés) ' Filminin Konusu :
IRA ile ilişkilendirilmiş bu filmde, Bobby Sands’in insanlık dışı muamelelere maruz kalışı sert bir dille ele alınıyor. Mahkumların battaniye ve yıkanmama eylemleriyle ilerleyen direnişleri, altı hafta süren açlık grevi ile doruğa çıkıyor. Hayatı mücadele ile geçmiş Sands’ın kendi vücudunu yaşamının son savaş alanı olarak addedmesiyle yaşanan dramatik süreç muazzam bir etkileyicilikle gözler önüne seriliyor. En az hapishane mahkumları için olduğu kadar gardiyanlar için de tam bir cehennem olan hapishane dahilinde gardiyanların  alt üst olmuş psikolojisi de aktarılıyor.


  • "özcan alperin yoğun çabası ve katkılarıyla 20 martta türkiyede gösterime girecek film..."
  • "seksenlerin ingiltere'siyle o dönemde pek benzeştiğimizi gösteren film. onlarda demir leydi ve maze prison, bizde kenan evren ve diyarbakır cezaevi, yerlerde sürünen insanlık onuru."
  • "düz sinema izleyicisine hitap etmeyen film. 17.5 dakikalık tek plan çekimin nasıl zor bir iş olduğunu bilmeyen adamları sıkar bilen adam ise hayran olur."




Facebook Yorumları
  • comment image

    neredeyse katıldığı tüm festivallerde ödül alan, alamasa da çok beğenilen bir steve mcqueen 'ilk filmi'.

    film, 1981 yılında bobby sands'in açlık grevi esnasında maze hapishanesinde yaşadıklarını anlatıyor. ayrıca yönetmen steve mcqueen'in ilk filmi olmasına rağmen oldukça başarılı bir iş çıkardığı; plan sekansları (17,5 dakikalık konuşma sahnesinin ayrıca bir rekor olduğu söyleniyor), kurgusu ve yönetimiyle baş döndürdüğü gelen haberler arasında. öte yandan wikipedia ise daha ayrıntılı olarak, 17.5 dakikalık sahne için şunları demiş:

    *oyuncular sahneyi çalışmak için bir süre aynı evde kalmışlar.
    *sahneyi, günde 12 ila 15 kez tekrar ederek çalışmışlar.
    *sonuç olarak çok ortaya nefis bir iş ve bir o kadar da zorlayıcı anlar çıkmış. (bunu ben uydurdum)

    gezici festivalde gösterilmiş filmin türkiye'de geniş dağıtımda gösterim şansı bulmasını diliyor ve merakla bekliyoruz.


    (shocktheworld - 19 Aralık 2008 12:41)

  • comment image

    gezici festival 2008'den iki ödülle dönen özcan alper'in ödül alırken yaptığı konuşmada, "festivalden kazandığım parayı bu filmin türkiye'de gösterime girmesi için harcayacağım" demesini sağlayan çarpıcılıkta, insanı koltuğa çivileyen film.


    (elma c elma v - 28 Aralık 2008 05:28)

  • comment image

    2008 yapimi bir film. yonetmenin steve mcqueen olmasiyla dikkat ceker, ilk iki saniyelik heyecandan sonra adamin londra dogumlu bir zenci oldugunun anlasilmasiyla taslar yerine oturur, isim benzerligi denir gecilir.


    (katran - 10 Ocak 2009 04:33)

  • comment image

    politika, ira, ingiltere'yi falan bir kenara bırakırsak; sadece empati kurarak, bobby sands'in yerinde olunduğu düşünülerek 3-5 saniye izlenildiğinde tüyleri diken diken eder. son zamanlarda böylesini bulmak zor. geçen sene the assassination of jesse james'de de bunu görmüştük. bazen ölmek en büyük kahramanlık oluyor. bu seferki daha acı ancak. öyle ya da böyle izlenmesi gereken bir film. bazı şeylerden ibret almak için. bazı acıları dindirmek için, sonunda ölüm olsa bile. tıpkı nehirde can çekişen bir yavru geyiğin, acısına son vermek gibi.


    (liquefied - 31 Ocak 2009 18:35)

  • comment image

    chicago reader ve la weekly dergileri tarafından 2008'in en iyi 3. filmi olarak gösterilmiş 90 dakikalık çarpıntı.

    türkiye'de vizyona girmedi belki de girmeyecek ama siz üzülmeyin. filmin bittorent'i ve türkçe altyazısı internette mevcut.*

    filmin altyazısıyla birlikte gelen notlarda da açlık grevinin içinde bulunduğu tarihsel dönem ve bazı kavramlar açıklanmış:

    (2) the troubles: 1960'larda başlayarak 10 nisan 1998 yılındaki belfast anlaşmasına kadar devam eden,
    kuzey irlanda'daki cumhuriyetçi ve paramiliter organizasyonlarla, r.u.c. ve ingiliz ordusu arasında
    sürmüş olan şiddet olaylarını anlatmak için kullanılan terim.

    --------------------------------------------------------------------------------------------------------

    (3) politik haklar (political status) : şubat 1972 yılına kadar sıradan suçlu muamelesi gören tutuklu
    ira militanları, bu tarihten itibaren politik suçlu statüsünün kabul edilmesini isteyerek açlık grevine
    başlamışlardır. politik statü olarak adlandırılan bu taleplerinde, 'savaş esiri' olarak görülmek istiyor,
    hapishanedeki iş kollarında çalışmak istemiyor ve hapishanenin verdiği suçlu üniformasını giymek
    istemiyorlardı.yapılan bu açlık grevi başarı ile sonuçlanmış ve politik haklar kabul edilmiştir.
    fakat 1976 yılında ingiliz hükümetinin aldığı karar sonucunda, 1 mart 1976 tarihinden itibaren tutuklanan
    militanlar bu hakları ellerinden alınmıştır. bunun sonucunda 'battaniye' ve 'yıkanmama' protestoları
    başladı.

    --------------------------------------------------------------------------------------------------------

    (4) battaniye protestosu (blanket protest) : 14 eylül 1976 yılında tutuklanan kieran nugent tarafından,
    hapishanenin verdiği üniformayı giymeyi reddederek başlamıştır. bu olayın duyulmasıyla tüm yeni gelen
    mahkumlar protestoya katılmışlar ve üniforma giymeyi reddetmişlerdir. bunun önüne geçmek isteyen hapishane
    yönetimi, üniforma giymeyi reddeden mahkumların odalarında bulunan eşyaları çıkartmış ve mahkumlara
    verilen yemeklerde kısıntıya gitmiştir. direniş kırılamayınca ceza ağırlaştırılmış, yönetim
    havalandırmaya çıplak çıkılamayacağı bahanesiyle mahkumları 24 saat hücrelerinde tutmaya başlamıştır.
    tüm bu olanlardan dolayı ira, hapishanede çalışan memurlara yönelik şiddet eylemlerine başlamış ve
    5 yıllık protesto süresince 19 hapishane memurunu öldürülmüştür. hapishane çalışanlarına yönelik bu
    şiddet eylemleri, mahkumlarla gardiyanlar arasındaki gerilimi arttırmış ve bu da'yıkanmama'
    protestosunun başlamasına neden olmuştur.

    --------------------------------------------------------------------------------------------------------

    (4) yıkanmama protestosu (no wash protest - dirty protest) : 1978 mart'ında mahkumlar, banyoya giden
    mahkumların memurlardan dayak yediklerini bildirerek, banyoya gitmeyeceklerini, banyo ihtiyaçları
    için hücreler duş kurulmasını istemişlerdir. 1978 nisan'ında bir mahkumla bir gardiyan arasında çıkan
    kavganın neticesinde mahkum tecride götürülmüştür. tecritte arkadaşlarının dayak yediğini duyan diğer
    mahkumlar hücrelerindeki mobilyaları parçalamışlardır. buna karşılık hapishane idaresi odalardan tüm
    eşyaları çıkartmış ,mahkumlara sadece bir şilte, bir battaniye ve tuvalet ihtiyacı için de birer lazımlık
    vermiştir. buna karşılık mahkumlar hücrelerinden çıkmayı reddetmişlerdir. mahkumların hücrelerini terk
    etmemesi sebebiyle hücreler temizlenemiyor ve lazımlıklar boşaltılamıyordu. boşaltılamayan lazımlıklarda
    biriken "artıkların" fazlalaşması sebebiyle mahkumlar bunlarla duvarları sıvamaya başlamışlardır.
    böylece 'yıkanmama protestosu' doğmuştur.

    --------------------------------------------------------------------------------------------------------

    (16 - 17 - 18) : başbakan margaret thatcher'ın, 1980 yılnda yapılan açlık grevine karşı yaptığı
    konuşmadır. 'yıkanmama' ve 'battaniye' protestolarının neticesinde mahkumlar ingiliz hükümetine 5 maddelik
    bir talep listesi sunmuştur. mahkumlarn talepleri;

    1. hapishane üniforması giymeme hakkı.
    2. hapishane işlerinde çalışmama hakkı.
    3. diğer mahkumlarla özgürce görüşebilme, eğitim ve eğlence organize edebilme hakkı.
    4. haftada bir ziyaretçi, bir mektup ve bir paket hakkı.
    5. protesto süresince kaybedilmiş af haklarının iadesi.

    bu beş maddelik talep listesinin hükümet tarafından kabul edilmemesi üzerine 27 ekim 1980 yılında ira
    tutuklularından brendan hughes, tommy mckearney, raymond mccartney, tom mcfeeley, sean mckenna,
    leo green ve inla mahkumlarından john nixon açlık grevine başlamışlardır. açlık grevinin 53. gününde
    mckenna'nın komaya girmesiyle hükümet talepleri kabul etmek zorunda kalmıştır ve açlık grevi
    18 aralık 1980 tarihinde sona ermiştir. taleplerin kabul edildiğini bildirmesine rağmen hükümet
    uygulamaya geçirmemiştir.

    --------------------------------------------------------------------------------------------------------

    (26) falls road : batı belfast'ta bulunan ana cadde.

    --------------------------------------------------------------------------------------------------------

    (90) yeremya'nın kitabı: eski ahitte yeremya peygamberin yazdığına inanılan kitap.

    --------------------------------------------------------------------------------------------------------

    (94 - 95) bellyrobert - ballymonie - kilrea : kuzey irlanda'daya ait köyler.

    --------------------------------------------------------------------------------------------------------

    (104) r.u.c. (royal ulster constabulary): 1922 - 2001 yılları arasında kuzey irlanda'da
    görev yapan polis kuvvetleri.

    --------------------------------------------------------------------------------------------------------

    (160) : isa'yla beraber çarmıha gerilen hırsızın (barrabas) iman ve tövbe ettiği ve isa tarafından
    cennetle müjdelendiğine inanılır. alternatif bir inanışa göre ise de, barrabas'ın (ibranice bar
    rabbi'nden türemiştir.) isa'nın oğlu olduğu ve isa'yla beraber çarmıha gerildiğidir. isa'nın oğlu olması
    sebebiyle de kilise tarafından hırsız damgası yemiştir.

    --------------------------------------------------------------------------------------------------------

    (210) kır koşucusu (cross country) : dayanıklılık üzerine kurulu yarışma şekli. uzun parkurlara sahip,
    doğal şartları barındıran koşullarda yapılan koşu yarışması.

    --------------------------------------------------------------------------------------------------------

    (442 - 449) 1 mart 1981 yılında - politik statünün kaldırılmasının 5. yıldönümünde - başlanan açlık
    grevi sırasında düzenlenen genel seçimler neticesinde bobby sands avam kamarası'na parlamenter olarak
    seçildi. bobby sands'ın seçilmiş bir vekil olarak tutuklu, üstelik de açlık grevinde olması uluslararası
    kamuoyunun dikkatini çekti. yapılan uluslararası baskıya karşılık thatcher hükümeti'nin geri adım
    atmaması neticesinde, bobby sands açlık grevinin 66. gününde öldü. cenazesine 100,000 kişi katıldı.
    sands'ın ölümünden 2 hafta sonra, francis hughes, raymond mccreesh ve patsy o’hara da öldüler.
    bu ölümlerin ardından margaret thatcher bu demeci vermiştir. bu ölümlerin ve demecin ardından sırasıyla
    joe mcdonnell, martin hurson, kevin lynch, kieran doherty, thomas mcelwee ve michael devine de yaşamlarını
    yitirmişlerdir. 3 kasım 1981 yılında son verilen açlık grevinin neticesinde, ingiliz hükümeti politik
    hakları içermeksizin, 5 maddelik talep listesinin tamamını kabul etmiştir.

    --------------------------------------------------------------------------------------------------------

    (460) uda (ulster defence association - ulster savunma birliği) : kuzey irlanda kökenli, birleşik
    irlanda'ya ve cumhuriyetçilere karşı olan paramiliter örgüt. örgüt militanları, ingiliz kuvvetleri
    haricinde ira militanları, cumhuriyetçiler ve protestan sivillere de saldırarak zarar vermişlerdir.


    (sadikaj - 3 Şubat 2009 02:05)

  • comment image

    ister istemez empati yapip, insani bir sureligine de olsa belfastli gibi hissettiren film.

    --- spoiler ---

    olum orucu kismini anlatan sahnelerden birinde bobby sands kuvette yatmaktadir. iyice zayif ve gucsuz kalmis bedenini kuvetten cikaracakken, nobete yeni giren hasta bakicinin parmaklarinda uda dovmesini gorur ve yardim almaksizin dogrulmaya calisir ve yere yigilir. bu sahne tum olanlari birkac saniyede aciklayiverir. dava adami olmak kolay is degildir en nihayetinde. biz de film bitince bilgisayari kapatip, dislerimizi fircalar, sutumuzu de icip basimizi yastiga koyariz. hadi iyi geceler.

    ---
    spoiler ---


    (uniserpico - 4 Şubat 2009 23:33)

  • comment image

    herkes empati kurmuş. ne hoş. bir de şöyle mi kursak empatiyi?
    kendimizi bir anlığına bobby sands'in yerine koymayalım da, türkiyede açlık grevi yapanların yerine koyalım. ya da bobby sands'ı yusuf'un yerine mesela. yapmayız. ira savaşçıları sempatiktir bizde. zapatistalar da. ülke ve özgürlüğü için savaşanları severiz de bizim coğrafyamızdakilere hiç tolerans göstermeyiz. anlamaya çalışmayız.

    şimdi bu bir türk yapımı olsun. başımızdaki thatchervari kişiler gittikten sonra cesaret alan biri çeksin. çektirmeyiz ama. zaten 19 aralıkta vizyona film sokmak bile aforoz edilmeye sebep olur. şimdi tüm çıplaklığıyla ölümleri mi gösterecez? aile var, rtük var. yasa var.

    sonra film vizyona girsin. hatta en iyi seçilsin festivallerde. biz de bu arada ingiliz olalım ve hiç ses çıkarmayalım. forumlarda facebookta sunumlar gruplar açmayalım ve "bu yalanlara son verelim" tadında şeyler yapmayalım.

    sonra bakan çıksın ve ülkenin kötü reklamı oldu demesin. demez. buna hiç şüphem yok zaten.

    biz bobby sands'e sempati duyarken kendi evladımız olup da ölen 122 kişiyi hatırlayalım. hatırlamayız. onun savaşını desteklerken içten içe, gözmüzün önünde olanlar için anlamsızca savaşan gencecik insanları unutmakta sorun görmeyiz.

    çünkü unutmak erdemlerin en büyüğüdür.

    peşin edit : filmi sevmemek mümkün değil. ama izlerken düşünmemek ve hatırlamamak da.


    (porco rosso - 11 Şubat 2009 01:16)

  • comment image

    izlerken çok zorluyor ama izlemeye değer. hem ağır ilerleyen sekansları hem de konunun ağırlığı var.
    fakat çırılçıplak bir film. her açıdan. hapishane çıplaklığı yani. şiddetin, acının ağır bastığı her yerde bedenin önemsizleşme aşamaları belirgin.
    direniş sebebiyle acı dolu bir zulmu izliyorsun, ama başkasının acısına bakmak deyince diyarbakır cezaevi, açlık grevleri - ölum oruçları, politik haklar için yapılan her mucadelenin asaleti ve direne direne bitiveren insan nefeslerini hatırlamayanlara aşkolsun.
    yönetmen steve mcgueen diğerinin adaşı sadece, ilk filminde hem adı hem de filmin dikkate değerliği sebebiyle akılda kalıyor.


    (alef - 3 Mart 2009 17:44)

  • comment image

    tecriti, tek tip elbise dayatmasını ve işkenceyi bedenlerini ölüme yatırarak yanıtlayan ira militanlarının/savaşçılarının direnişinden kesit sunan filmdir.

    filme konu olan süreçte ingiliz hükümeti ve devletinin konuya yaklaşımını mütemadiyen arka fonda sesi duyulan thatcher'in açlık grevi eylemine dair söylediklerinden öğreniyoruz;
    "...hapishanedeki açlık grevini ölüme dönüştürerek uyguladıkları şiddeti kendilerine yönelttiler..."
    ve bu vesile ile 2000 aralığında "...teröristleri kendi terörizmlerinden kurtaracağız..." diyenleri de hatırlayıp, "rahmetle" anıyoruz.

    --- spoiler ---
    bu arada sands ve katolik rahip arasında geçen diyalog gerçekten sarsıcı. süratle ve peşi sıra, nefes bile almadan konuşan iki kişinin sinir harbine dönüşen diyaloğu, açlık grevi ve ölüm orucu gibi konular konuşulmaya başlayınca ortaya konan neredeyse tüm argümanların masaya yatırıldığı başlı başına bir kısa filme dönüşüyor. ama bir süre sonra siz kendinizi artık konuşulanları dinlerken değil, "bu oyuncular bu replikleri nasıl ezberlemişler?" diye düşünürken, daha doğrusu afallamışken buluyorsunuz. bu da niyetlenenin dışında sands'in konuşmasının zirvesi olan hikayeyi artık dinleyememenize sebep oluyor. bu yüzden filmi bir iki kez geri sarma ihtiyacı da duydum açıkçası...
    ---
    spoiler ---


    (lumpenproleter - 5 Nisan 2009 21:37)

  • comment image

    sert bir film. ama anlatım da biraz sıkıntılı olmuş sanki. sanat yapalım derken hikaye eksik kalmış onu da filmin sonundaki açıklamalarla kapatmışlar gibi. sonları da açlık grevi yaparsanız ne aşamalardan geçip öleceğinizin belgeseli gibi. meselenin ne olduğu, tarihi veyahut önemi çokta sallanmamış sanki. sıkıcı mı değil, kötü de değil ama biraz daha hikayeye girilebilseymiş daha vurucu olabilirmiş. gerçi anladığım kadarıyla izleyen herkesde hikayeyi araştırma hissiyatı uyandırıyor ki belki de film amacına bu yönden ulaşmıştır. hikayeyi böyle anlatıyordur. kararsız kaldım şimdi.

    --- spoiler ---

    sands ile rahip arasında geçen şu ünlü diyalogta gerçekten döktürmüşler ayrıca çok güzel sigara içiyorlar hemen yaktım bir tane. sigarayı yeni bırakmışlar izlemesinler bir süre...

    ---
    spoiler ---


    (tournee du chat noir - 7 Nisan 2009 23:55)

  • comment image

    her şeyden önce "önemli" bir filmdir. zira daha önce yapılmayanı yapmakla kalmamış, onu en iyi şekilde yapmıştır. 17,5 dakikalık meşhur sekansını atınca geriye daha az şey anlatan bir film kalırdı, bu kesin.

    --- spoiler ---

    steve mcqueen, bu uzun sürenin içini son derece zekice doldurmuştur. mekanda pencereler olduğunu bilirsiniz örneğin, fakat onları göremezsiniz. güneş sands ve rahibin bize göstermedikleri profillerine vurur, özgürlük dinle kavga etmekteyken sembolik anlatımda sadelik ihtişama dönüşür. gökyüzü görünmez, fakat ışık gelmektedir bir yerlerden. sigara üstüne sigara yanar tartışma alevlendikçe. michael fassbender ve rory mullen ise "oyunculuk"tan öte bir şeyler yapmış, hayran bırakmışlardır. çok iyi tasarlanmış ve zekice bir adımdır bu, filmin tamamı adına. tebrikler bu ekibe gitsin.

    ---
    spoiler ---


    (kes - 1 Mayıs 2009 01:01)

  • comment image

    seksenlerin ingiltere'siyle o dönemde pek benzeştiğimizi gösteren film. onlarda demir leydi ve maze prison, bizde kenan evren ve diyarbakır cezaevi, yerlerde sürünen insanlık onuru.


    (cryptorchid - 4 Nisan 2011 18:47)

  • comment image

    ekşi sözlük yazarlarının sıkıcı bulduğu film. adamlar 15-20 sekansda film çekmişler hatta 17.5 dakikalık tek plan bir sekans var, teknik olarak adamlar aşmış bir iş çıkarmış, bilmiyorsun bari bir şeyler yazma.


    (kemkem - 31 Mayıs 2012 17:50)

  • comment image

    düz sinema izleyicisine hitap etmeyen film. 17.5 dakikalık tek plan çekimin nasıl zor bir iş olduğunu bilmeyen adamları sıkar bilen adam ise hayran olur.


    (kemkem - 4 Temmuz 2012 14:06)

  • comment image

    filmin girişindeki, ellerini lavabodaki suya bastıran adam ilginç biçimde steve mcqueen'e benzer. yönetmene değil, bildiğimiz steve mcqueen'e...

    filmin kendisine gelince... filme bakış açısı bakımından iphone s ile samsung galaxy 3 rekabeti dışında siyasi görüş üretemeyecek biri için sıkıcı, dünya meselelerine kafa yormuş kitap okumuş bir miktar siyasi bilinç sahibi biri için ise sikicidir...


    (yirmibirellidokuz - 18 Temmuz 2012 22:19)

  • comment image

    bu topraklarda yaşayıp, bu filmden sıkılmak nasıl bir psikolojinin ürünüdür, nasıl bir estetik algısının, sinema algısının ürünüdür gerçekten merak ediyorum. "anlatılan senin hikayendir" birader ve hayat ne yazık ki hollywood filmlerindeki kadar hızlı akmıyor. o acıları yaşayan insanlar, acının başından bir kare, ortasından bir kare ve sonundan bir kare yaşayıp geçip gitmiyorlar. o acının tamamını, uzun uzun, uzuuuun uzun yaşıyorlar. adam 66 gün açlık grevi yapıp sonunda ölmüş, sen michael fassbender'ın üç dakikalık bir deri bir kemik görüntüsünden sıkıldın, öyle mi? o hissettiğin duygunun "sıkıntı" olduğuna emin misin peki? başka bir rahatsızlığa, mesela sorumluluktan kaynaklı suçluluk duygusuna, kolayına kaçıp "sıkıntı" diyor olabilir misin?

    türkiye'de yaşıyoruz. açlık grevi ilk kez karşılaştığımız bir kavram değil. hatta inanır mısınız tam da bugünlerde 65. gününe giren bir açlık grevi yaşanıyor bu ülkede. açlık grevine giden insanların psikolojilerini, yaptıkları işi nasıl tanımladıklarını, açlık greviyle ne elde etmek istediklerini, bunun karşı taraf tarafından nasıl manipüle edileceğine dair çekinceleri olup olmadığını, açlık grevinin toplumda nelere yol açacağına dair düşüncelerini, korkularını merak etmediniz mi? o uzuuuun sahnede bunların hepsine dair muazzam bir diyalog yok muydu? muazzam diyalog, muazzam (iki) oyunculuk, muazzam bir fotoğraf karesi ve sıkıcı bir sahne öyle mi? allah sizi nasıl biliyorsa öyle yapsın.

    burayı, acaba izlesem mi, diyerek açmış arkadaşım, daha fazla entry okuyarak zaman kaybetme.


    (falan olur filan olur - 16 Kasım 2012 00:45)

  • comment image

    siyasi tutukluların* maruz kaldıkları dayanılamaz şiddete karşın teslim olmayışları, her şeyleriyle direnmeye çalışmaları.. izlerken nefesiniz kesilecek gibi oluyor, derin derin solumak istiyorsunuz, başınız öne eğiliyor ekrana bakamıyorsunuz. yürek dayanmasa da bu yaşananlar, insanların direnişleri bilinmeli. insanın aklına 19 aralık 2000 'de yaşamını yitirenler, geri dönüşü olmayan sakatlıklar yaşayan, büyük acılar çekmiş, halen o günün izlerini bedenlerinde, içlerinde taşımak zorunda olan insanlar geliyor. buna dair metin yeğin'in f belgeseli izlenmeli.


    (inbloom - 13 Mart 2013 00:39)

  • comment image

    bobby sands'in hepimizden daha insan olduğunu, insanlığı aştığını gösteren film. yatağının yanına yemek konulan ve yemeklerin değiştiği bir sahne var filmde. yönetmenin çektiği açı sayesinde yemeğin kokusunu bizde alıyoruz. nasıl dayanıyor da yemiyor, diyoruz. hayvandan farkımız ideallerimiz uğruna, bazı şeylerden vazgeçebilmemiz bence. bobby de en hayati ihtiyaçtan vazgeçiyor; hepimiz için, bütün insanlık için. ve bu büyük insanlar sayesinde dünya yavaş yavaş gerçeği, doğruyu anlıyor gibi. bu da insanlığın geleceği için küçük bir umut.


    (rayana eu te amo - 25 Aralık 2013 02:25)

  • comment image

    umuyorum filmi sıkıcı, boğucu, çekilmez bulan ekşi sözlük tayfası gezi parkında direnen arkadaşlarımız değildir. bir gün üç ağaç için verilen mücadele bir başka gün beş insan için verilebilir. durduğumuz yeri seçimlerimiz belirler. hala yaşıyorsak; "özgürlük sadece benim içinse savaşırım" demeyenlerin sayesindedir.

    sadece insan ırkı özgürlüğünü başka bir insanın elinden almak için savaşır...
    bir film. "en basit duygular, en kuvvetli olanlardır" diyen.


    (inthedwarf - 10 Temmuz 2013 22:40)

Yorum Kaynak Link : hunger