Süre                : 1 Saat 42 dakika
Çıkış Tarihi     : 24 Eylül 2004 Cuma, Yapım Yılı : 2004
Türü                : Drama
Taglar             : deprem,Transeksüel,gerilla,Pkk,şiddet
Ülke                : Türkiye,Yunanistan
Yapımcı          :  Cinegram , Eurimages , Mahayana Film
Yönetmen       : Ugur Yücel (IMDB)(ekşi)
Senarist          : Ugur Yücel (IMDB)(ekşi)
Oyuncular      : Olgun Simsek (IMDB)(ekşi), Kenan Imirzalioglu (IMDB)(ekşi), Bahri Beyat (IMDB)(ekşi), Engin Günaydin (IMDB)(ekşi), Teoman Kumbaracibasi (IMDB)(ekşi), Erkan Can (IMDB)(ekşi), Settar Tanriögen (IMDB)(ekşi), Mizgin Kapazan (IMDB)(ekşi), Levent Can (IMDB), Eli Mango (IMDB), Ahmet Mümtaz Taylan (IMDB), Ulku Duru (IMDB), Haldun Boysan (IMDB), Sultan Gündüz (IMDB), Seda Akman (IMDB), Timuçin Esen (IMDB), Ekrem Gunay (IMDB), Ozan Guven (IMDB), Erdogan Güleç (IMDB), Sema Kecik (IMDB), Hanife Kiliç (IMDB), Larissa Nastase (IMDB), Yagmur Özkan (IMDB), Suleyman Sahin (IMDB), Sinasi Yurtsever (IMDB), Mujdan Kayserli (IMDB)

Yazi Tura (~ Kopf oder Zahl) ' Filminin Konusu :
Film, 1999 yılında geçen 2 hikayenin filmidir.2 gencin hikayesi...Biri göremeli futbolcu Şeytan Rıdvan , digeri İstanbulda babası ile yaşayan Hayalet Cevher .Her ikiside aynı zamanda askere gitmişler, Güneydoguda cephede birlikte savaşmışlarır. her ikisininde askerden sonrası için beklentileri vardır.Rıdvan köyüne mayına basmış ve goller atacagı sağ bacağı kopmuş olarak döner.Ne sözlüsü nede arkadaşları bıraktıgı gibi degildir.Cevher de aynı mayında sağ kulağını yitirmiştir.Ama en büyük yıkımı Marmara depreminde babasını enkaz altından çıkardıktan sonra yaşıyacaktır

Ödüller      :

!f İstanbul Uluslararası Bağımsız Filmler Festivali:Best Turkish Director of the Year-Best Director, People's Choice Award-National Competition, Best Actor-National Competition
Nuremberg Film Festival "Turkey-Germany:
SIYAD Turkish Film Critics Association Award:Best Music, Best Supporting Actor, Best Actor


  • ""...kelepçe yok,kelepçe yok gaziyim ben...tamam gelmeyin üstüme, kaldırmışım lan ellerimi...kulağımı verdim lan benmadalyam var benim...gaziyim lan ben savaştım ben savaştım ben...""
  • "bu filmin son sahnesinden sonra haydi ağlamadın tuttun kendini, ama titrememiş, hıçkırmamış erkeğin insanlığına tükürürüm."bizim de kendimize göre hayallerimiz var.""
  • "tefeci zeyyatın ağzının kenarındaki yoğurt gibi rahatsız edici film.*"
  • "uğur yücel, kenan imirzalıoğlu ve olgun şimşek'in izleyiciye yumruk attığı muhteşem film. cisimlerin asıl görüntüleri görünenden çok farklıdır. bunu anlamak için arada böyle bir yumruk yemek şart."
  • "tura"
  • "- var yani bizim de kendimize göre hayallerimiz..."
  • "izledikten sonra elim ayagim titremeye basladi resmen. super otesi olmus. kesinlikle seyredilmesi gereken bir film.edit: soğuktanmış lan."




Facebook Yorumları
  • comment image

    izledikten sonra bugune kadar izlemediğim için nasıl büyük bir hata ettiğimi anladığım filmdir. bir film bizi bu topraklarda yaşayan insanları, aslında burnumuzun dibinde olan ama her seferinde görmezden geldiğimiz onca şeyi gözümüze soka soka ancak bu kadar iyi anlatabilirdi. bu film için kullanılacak en güzel kelime zannımca gerçektir.

    hollywood sinemasında bu tip filmler baştacı edilip oscar kazanırken bizim sinemamızda görmezden gelinmektedir.-ki buna bugüne kadar ben de dahildim- . crash i 11 eylül sonrası amerikan halkının durumunu çok güzel yansıtıyor diye yere göre sığdıramayan türk sinema izleyicisinin, bize ait olan bir hikayeyi anlatan böyle bir filme tepkisiz kalması vahimdir.


    (ozmania - 31 Ocak 2007 01:49)

  • comment image

    --- spoiler ---

    "...kelepçe yok,kelepçe yok gaziyim ben...tamam gelmeyin üstüme, kaldırmışım lan ellerimi...kulağımı verdim lan ben
    madalyam var benim...gaziyim lan ben savaştım ben savaştım ben..."

    ---
    spoiler ---


    (devourthedamned - 10 Şubat 2007 12:49)

  • comment image

    rıdvan'ın yere kapaklanmış halde (tetiğe basmadan hemen önce) elif'i koşarak uzaklaşırken gördüğü sahne. tebessümü. annesinin protez bacağı yerden aldıktan sonra yüzündeki ifade.
    cevher'in gaziyim ben, kulağımı verdim'i. askerden dönünce çiçekci dükkanı açıcam, mis gibi olacak dünya'sı.
    rıdvan'ın bizim de kendimize göre hayallerimiz var elbet'i...

    duygusal milletiz, kaptırıyoruz işte belli. yapmayın kardeşim böyle filmler.


    (piyade - 7 Ocak 2008 00:58)

  • comment image

    --- yorumsal spoiler ---

    adından da anlaşıldığı üzere ters yüz olmuş hayatları anlatıyor yazı tura. madalyonun iki yüzü ya da kılıcın iki ağzı da denilebilir. ben kılıcı tercih ediyorum; çünkü hayat kılıç gibi keskindir. acıtır, parçalar, kan akıtır.

    rıdvan'ın da cevher'in de karnına bir kılıç girmiştir ve giren kılıcın iki ağzı vardır. rıdvan'ın kılıcının bir ağzı uğruna bacağını kaybettiği vatan aşkıdır. bu aşkla, kurşunları ardı ardına sıktığı teröristle olan karşılaşmasını, maçta binbir çalımla vole çakmış bir futbolcunun coşkusuyla anlatır. kılıcın diğer ağzı keskindir. o da aşktır ama bir kürt kızına olan aşktır. terörist olan bir kürt kızına olan aşktır. dağda kurşunları kendi eliyle ardı ardına vücuduna boşalttığı terörist olan bir kürt kızına olan aşktır. kendini kaybedip mayınlara doğru koşmasına sebep olan, bacağını kaybettiren bir aşktır. kılıç karına, en çok acı veren yere girmiştir bir kere. bir adamın hayalleri bacaksız ve aşkı fersiz kalmıştır. ardından kan kaybı. rıdvan'ın yaşadığı sürekli bir kan kaybıdır. uğruna hayallerini verdiği insanlar tarafından dışlanması, sevdiği kızın en yakın arkadaşıyla kaçması, peşini bırakmayan ölülerin hayalleri, hayallerin ölüleri, pişmanlıklar seli.. anası pansuman yapmaya çalışsa da kan durmaz hiç. tedadüflerin hainliği sonucu bir adamın kafası ve bacağı kaybolmuştur ortadan. erkan can'a dert yanar rıdvan "eğer gitmeseydi devran emmi benim bir bacağım sakat kalmayacaktı" der. serzenişler kılıç karına girene dek havada asılı kalır. lise aşkının babasıdır devran. dağda vurduğu aşkının babasıdır. ilık ılık akan kan kırmızıya boyadıkça rıdvan'ın hayatını rıdvan erer.beynim uçtu gitti der, sakatım der, beni mazur göreceksin,affedeceksin, gaziyim ben, der. ama bunların hiçbiri insanların umurunda değildir. bedenler küçük insanların gözünde hayellerden ve yüreklerden daha önemlidir. nihayetinde rıdvan da bunu kabul eder. bir değeri yoksa aciz bedeninin, gideyim bari buralardan der. elif'in hayaline dalarak, yüzünde bir gülümsemeyle ağzına dayadığı silahın tetiğini çeker.

    sıra cevher'de. rıdvan'ın bacağını kaybettiği mayın patlamasında cevher'de sağ kulağını kaybeder. askerlik sonrası travmaları yaşarız cevher'le birlikte. insanlar üstümüze üstümüze gelir, görüşümüz bulanıklaşır, kalabalıkta afakanlar basar. e bu kafayla da çiçekçi dükkanı açmak isteyecek hali yok; tefeci tahsildarı olur cevher. sonra deprem...deprem sadece istanbul'u değil cevher'in hayatını da sallar, yıkar ve altüst eder. açmaya çalıştığı büfe yıkılır, amcası depremde ölür. ama en önemlisi türkoğlutürk, adam gibi adam cevher'in hem rum hem hristiyan, üstüne üstlük eşçinsel aynı babadan abisi ortaya çıkar. kabul edilemezdir bu cevher için. ötekidir abi. bir yabancıdır. öyle midir?

    filmde en çok sevdiğim anekdot cevher'in aynaya teoman'ın kafasını yaklaştırarak" neremiz benziyo lan bizim" demesinin ardından teoman'ın başka bir aynada cevher'i ruj sürdüğü dudaklarıyla şop diye öpüp, ruj bulaşmış dudaklarıyla cevher'i yine bir aynaya tutup bak ne kadar da benziyoruz demesidir. benzerler evet. aslında ikisi de yabancıdır. dolayısıyla birbirlerinin yakınıdr.

    teoman'ın çıkardığı her günah, kılıcı bir tur daha döndürür cevher'in karnında. cevher senelerce bilmeden teoman'ın oyuncaklarıyla oynamış, onun yaşadığı evde yaşamış. onun arkadaşlarıyla arkadaş olmuş, onun babasına baba demiştir. sonradan gelen cevher'dir aslında, teoman'dan ziyade. cevher bu yüzleşmelerin ardından kanadıkça kanar ama kaybettiği kan kadar da kan akıtır. onun çelişkileriyle başa çıkabilme yolu da budur. nefret ettiği ibnelikle suçladığı abisi için cinayet işlemesi cevher in bunalımlarının son noktasıdr. teoman'ı ters düz eden magandanın önce boğazını sonra sağ kulağını keser. kendisinin sağır olan sağ kulağının intikamını alır sanki. polisler üstüne yürürken "gaziyim ben, şş kelepçe olmaz, benim madalyam var" diye bağırır. ama o madalyanın iki yüzü vardır. diğer yüzü inandığı her şeyin zıt yönde yansımasıdır. sadece sağır değil aynı zamanda bu yansımayı göremeyecek kadar kördür tabi cevher.

    film buruk bir tad bıraktı bende. zaten erkan oğur'un kalp burkan nağmeleri başka türlüsünü olanaksız yapıyor. kenan imirzalıoğlu dahil oyunculuklar çok başarılıydı. hareketli kamera sayesinde filmin atmosferi direk hissediliyor. filmi genel olarak beğendim. ama bazı eleştirilerim var. sahne geçişlerini bazen gereksiz buldum mesela. bir sahneyi gösterirken, alakasız başka bir sahne girebiliyordu araya. rıdvan'ın hikayesini de hem daha gerçekçi, hem anlatımını daha güzel buldum.

    --- yorumsal
    spoiler ---


    (luthien dark - 7 Aralık 2008 01:50)

  • comment image

    rıdvan yazı dedi, cehver tura. para dik geldi. rıdvan toprağa, cehver mapusa gitti. demem o ki; iki seçenekli bir hayatta, iki kişinin de kaybedeceği gerçeği william tell'in oku misali iki kaşımızın arasına çakılan bir uğur yücel harikası.


    (slackwax - 13 Aralık 2009 21:59)

  • comment image

    bu filmin son sahnesinden sonra haydi ağlamadın tuttun kendini, ama titrememiş, hıçkırmamış erkeğin insanlığına tükürürüm.

    "bizim de kendimize göre hayallerimiz var."


    (nebuch - 8 Ekim 2010 03:28)

  • comment image

    bilmem kaç kez izlesem de "evet" diyorum arkadaş. evet bir kere daha izledim ve iyi ki izlemişim diyorum. sanatsal açıdan değerlendirecek bir geçmişim yok. sadece izliyorum. ve her seferinde dokunuyor. kitliyor beni. yok kamerayı şöyle kullanmış yok sesler şöyle olmuş-böyle olmuş "yok" .

    şeytan rıdvan'ın annesine ağlıyorum. cevherin geçmişine ve geleceğine. hay diyorum amınakoyim olmaz diyorum. sonra salim kafayla olmasa da düşünüyorum neden olmasın. oldu bunlar. evet ben bir sıkıntı arayan insanım ve ne zaman olsa buluyorum bu filmi.

    ve diyorum ki kendinizi hazır hissetmiyorsanız izlemeyin. öyle ayar vermek için çabalamayın. sakin olun ve sadece izleyin. düşünmeyin biraz. yazıdır ve turadır.
    en nihayetinde anlatır bulunduğumuz mecrayı. ya yazı ya tura. zorlamak manasızdır.


    (telvin - 24 Şubat 2011 03:16)

  • comment image

    uğur yücel, kenan imirzalıoğlu ve olgun şimşek'in izleyiciye yumruk attığı muhteşem film. cisimlerin asıl görüntüleri görünenden çok farklıdır. bunu anlamak için arada böyle bir yumruk yemek şart.


    (katina - 7 Ağustos 2011 09:04)

  • comment image

    aslen yazi tura atmak roma imparatorlugu'ndan, julius caesar zamanindan kalma bir yadigardir bize.
    o zamanlar evlilik, alim-satim gibi önemli konularda karar verilmesi gerektiginde ve julius sezar ortalikta yoksa, romalilar ona sayginin bir ifadesi olarak para atar, onun resmi üst tarafa gelirse imparatorun onayladigina kanaat getirirlermis.


    (lacrima - 22 Nisan 2001 23:10)

  • comment image

    özellkle iç anadolu köylüsünün, kadınının ve genç kızının engelli kişilere bakışını çok güzel anlatan film. askerlik, gazi, şehit kavramlarının çok önemsendiği o coğrafyada gazide olsan sana kız vermezler. göreme'ye yakın bir yerde dünyaya gelmiş biri olarak bunu oradaki insanları aşağılamak için söylemiyorum. bu o coğrafya'nın erciyes dağı ya da peri bacaları gibi bir gerçeği. ayrıca şeytan rıdvan'ın annesi gibi onlarca anne tanıyorum orada.


    (tirhan - 18 Ocak 2014 23:34)

  • comment image

    bir cihetiyle canından aziz, ergin oğlunun şahsında, bütün bütün kokuşmuş bir toplumu sabunlayıp bir leğen içinde yıkayan bir anadolu annesinin gözyaşlarına ulanmış, boğazına takılan, çıkamayan bir feryadın, isyanın beyaz perdeye yansımaları. aşk da var, inkisar da. ama en çok isyan. olgun şimşek'in ismiyle müsemma olmasında bu filmin payı pek yüksektir sanırım. erkan oğur film müzikleriyle ayrı bir değer katmıştır filme. demokratik açılım'dan evvel yapmıştı uğur yücel açılımı. hâlâ kanar...

    hafıza yanıltabilir: "ben sizin için savaştım ulan! sizin için..."

    (bkz: chopin prelüd no. 4)


    (natrium - 10 Mart 2014 23:01)

  • comment image

    bir film yapicam. icinde escinsellik, rum turk iliskileri, pkk terorü, türk sinirlarinda askerlik, türkiye'de ozurlu olmak, uyuşturucu mafyasi, 17 agustos depremi olacak dese biri, hadi canim abartma der gecersin.
    hepsini nasil bir filmin icine etkileyici sekilde yedireceksin. bunu ustadlar yapar. memlekette o ustadlardan bir tane var: ugur yucel.
    "gerceklik" konusunda kimse eline su dokemez. travmatik film etkisini salona ancak o gecirir. bu sinirlardaki insanlar neler gordu ya da onlardan neler saklandi. kac kere ustuste yere kapaklandi bu millet ya da kac kere kapaklansin diye gizli celmeler takildi. onyargilar nasil sarip sarmalamisti hepimizi ya da hep asamayalim diye travmalarla mi buyutulmustuk farkinda olmadan. yazi tura her seyi anlatirken, goruntuleri titriyor, titretiyor insani. muzigi kim yapmis, kurgusunu kim cozmus, video mu 35'le mi cekilmis diye ancak sonradan sorguluyabiliyorsunuz. bugune kadar elimizde misir izledigimiz binlerce vietman filmine karsilik iste sonunda misir patlagina dokunamadigimiz dugumlenip kaldigimiz hayatimizin butun savaslarini anlatan bir filmimiz var artik. ve adi her seyi anlatiyor: hayatimiz, yazi tura. ellerine akillarina saglik hepsinin...


    (pofik - 27 Eylül 2004 19:26)

  • comment image

    hakkında yapılan yorumlara eklenebilecek ancak birkaç seyi fazlasıyla hak eden film..

    yapılan en onemli eleştri filmin iki farklı bölüme sahip oldugu ve bunun getirdiği kopuklugun yazı tura nın bir eksikliği oldugu iddasıdır..lakin sunu dusunmek gerekir..bu iki bolumun altında yer alacakları baslık nedir? bu baslık olsa filmin adından da belli oldugu uzre farklı gorunenlerin aslında ne kadar farklı olduklarının sorgulanmasıdır..yani gercekten de ırklar insanları ayrıştırmayı ne kadar başarabilmişlerdir? ugur yucel filmde bunun muhasebesini yapmıştır..filmin başlıgını açacak olursak ve filmi bu dogrultuda degerlendirirsek daha verimli olur kanısındayım..

    merkezde olan bir turk milleti ve merkez etrafındaki çemberde azınlıklar..bir yanda kürt, diğer yanda rumlar.. bir azınlık hesaplaşması gibi bir film..insanlık kavramını, ortak noktaları aynı yerde askerlik yapmış olan iki gencin hikayelerini kullanarak anlatmayı başarmış, cok zorlu bir gorevinden altından kalkabilmiştir ugur yucel.. humanizmi vurgulmaya çalışırken cok sert, sürükleyici, iç parçalayıcı bir dil kullanılmış.. bu dil çok önemli..insanları ve yaşananları ciddiye almak gerekiyorsa ilk once seyirciyi bir sarsmalı..gercekleri hatırlatmalı.. ama bu dilin farkına varamayan bazı izleyiciler filmin sertliğinden ana başlıgı görememişler ve sonunda filmi ayrık olarak nitelendirmişlerdir..

    balık hafızalı bir millete doguda yaşanan çatışmaların gazete haberlerinden ibaret olmadığını, deprem esnasında yaşananların da sesimi duyan yok mu nidalarından ibaret olmadıgını da yüzümuze gerçekçi bir tazrda çarpan bir yapımdır yazı tura..

    kısacası ugur yucel film esnasında yazı mı tura mı diye sormamıştır.. bu soruyu gereksiz bulup bozuk parayı izleyicilerin kafalarına atarak kim çıkardı bu bozuk parayı diyerek paranın çıkış nedenlerini sorgulatmaktadır..filmin en begendiğin yonu de budur..film sorgulatmaktadır..anlatmamaktadır..anlatmak isteseydi çatışma sahnelerini bu kadar kısa tutar mıydı? anlatması gerekenin belgesel oldugunu, sinemanın sorgulatması, muhasebe yaptırması, düşündürmesi gerektiğini de vurgulayan film olmuştur..


    (ne mutlagim ne de muglak - 14 Kasım 2004 17:19)

  • comment image

    --- spoiler ---

    gerçeğin yapayı her seferinde madara etmesini yakından izlemeyi keyif sayanlar için eşi bulunmaz bir film: yazı tura. orjinal dilinden esaslı bir eser izlemeyi özleyenler için.. bir kısa öyküde birden fazla hikaye; karışmış, karıştırılmış hayatlar, sıkıştırılmış kaderler..

    cemil’li alpaslan’lı fenerbahçe posterlerinin süslediği odada doğu almanya’yı perişan eden formanın isim babası rıdvan dilmen ve adaşı şeytan rıdvan; yani olgun şimşek. kaybettiği bacağına en çok top oynayamadığı için üzülen buruk kahraman. doğup büyüdüğü bölgenin en keskin ifadeleri bileyen şivesi bile şimşek’in psikopatlığını tahrip edemiyor. ne tuhaftı filmin başındaki sahne: rıdvan ve askerlikten önce söz kestiği şefika, uzun bir aradan sonra karşılaşırlar. kız rıdvan’ın maluliyeti sonrası mutlu bir evlilik kararında mütereddit; lafları geveliyor, muhabbeti tüm kaçakların kabusu bir çıkmaz sokağa sürüklüyor; parçalara ayırıyor:
    - n’öörüyon?
    - n’ööriyim..
    - baban n’öörüyo?
    - n’öörsün..
    - anan n’öörüyo?
    - n’ööerecek..
    bu sevimli seremoni, kıbrıslıların “n’apan?n’apayım; n’aptın?n’aparsın?” permütasyonunu andıran diyaloglar bütünü. bölgenin monoton havasına sebep bir itiraflar düeti.. buna benzer bir çok ayrıntı, film şeridinde seansın sonuna dek kol geziyor. rıdvan’ın tüm kahveye bağıra çağıra posta koyduğu sahnede, mekandan çıkarken duvarda asılı, “dikkat içerideki ses düzeni sürekli duyma bozukluğuna yol açar.” tabelası gibi.. trenin hızla geçerken altına iki çiçeği alması gibi.. yine film boyunca kullanılan farklı görüntü teknikleri bazı izleyicilerin ağırına gitse de, etkileyiciydi. arka sırada bazı kadınların “oyy,oooyyy başım döndü gız” diyerek ani geçişlerde kafalarını çevirdiklerini müşahede ettik.

    filmdeki öykülerdenbiri de annenin. rıdvan’ın annesi, hayatla yıllar önce vedalaşmasına rağmen, oğlu için bitkisel yaşamını sürdürüyor. “mmmhh” diye konuşuyor, çok ağır yürüyor, fiziksel özellikleri dezavantajına dönüşmüş bir halde olmasına rağmen oğlu için ayakta kalmaya çalışıyor. bu arada bir annenin oğluyla yaşadığı “eve geç gelme oğlum.” sözleşmesi ve karşı tarafın “peki anne.” sallamasıyla işi geçiştirmesi ve saat konusunda mutabakat sağlamaya çalışmaları da acıklıdır. annenin makul bir ölçü olan “21:00-22:00” teklifine yaklaşımdaki ciddiyetsizlik.. içmeye gideceğini söyleyen rıdvan’ın o gece geleceği bile meçhulken annenin saflığı, her şarta hazırlıklı olma zorunluluğu hissetmesi duygusal sahnelere neden oldu. annesi rıdvan’ı uzun süre sokaklardan topladı. onu yıkadı, acı telgrafını aldı, ayrılık haberini duydu, duyurdu.. rıdvan’ın anası ağladı..

    kenan imirzalioğlu’nun canlandırdığı hayalet cevher karakteri ise daha şanslı. olgun şimşek’in payına düşen kasaba yaşamına has yavaşlık, cevher’de hızla karışıyor. artık en yakın arkadaşından borç isteyen rıdvan değil; zeyyat abisinden gereken tüm lojistik desteği sağlamış hayalet cevher var sahnede. uyuşturucu da sınıf atlamış iki arkadaş arasında. rıdvan yakın arkadaşına gaipten duyduğu sesleri şikayet edince: “o kadar esrar içsem ben ne sesler duyarım...” yanıtını alıyor. cevher, kız arkadaşını saçından tutarak kokaine sürüklüyor.

    filmin sedef kakmalarla işlenen tüm ayrıntılarına rağmen esas mesele gözeçarpıyor: vietnam sendromu; rıdvan ve cevher’in askerlik yaptıkları dönemden etkilenmeleri; bu etkinin dengelerini bozması ve sosyal hayatta bocalamaları. bununla ilgili isyanlar kısa fakat fazlasıyla filmin içine serpildiğinden duygu sömürüsüne mahal verilmemiş. tam siz “bir gazi bu zorlukları yaşamayı hak etmiyor.” diye düşünmeye başlayacakken bir başka plan giriyor ve dağılıyorsunuz. örneğin hayalet cevher’in trende yaşadığı kaos, duyduğu sesler, benzettikleri adamlar ve sonunda endişelenen arkadaşlarına durumu özetleyişi: “kalabalıkta stres basıyor beni”.
    yine vurucu bir sahne, hayallerin demirbaş sayımı gerçekleştiriliyor: kimi çiçekçi dükkanı açacak döndüğünde; kimi transferini bekliyor, futbola kavuşacak. fakat yine siz adımınızı atamadan gözyaşına, rıdvan çoşuyor: “e belki fenerbahçe’ye gideceğim. bizim de kendimize göre hayallerimiz var kardeşim!”

    bir de eşcinsel boyutu var filmin. başlarda emanet gibi dursa da, bir sahnesi yeter. çocuk yaşta bilmediği bir şehre kurşun gibi sıkılan teoman’ın acıklı sıralaması: “bu oyuncaklar benim, bu evde ilk ben doğdum, bu sokak benim.” ve tüm bu iyelik halini öyle sahipleniyor ki feminenliği cinsiyet skalasında zıt bir kutuba kayıyor; kabalaşıyor..

    eski sevgilinin sık belirmesini anlatıyor film. aşk yolunda uğranan her bozgunda insan ruhunun yarattığı paralanmış bir hayali parlatıyor. mevcut sevgilinin ardından el sallarken, köşeden eski sevgilerin, sevgililerin görünmesi..
    sonra görünmemesi..

    ---
    spoiler ---


    (kirmizi tuborg - 15 Aralık 2004 17:17)

  • comment image

    yazı tura oyunun bir püf noktası da şöyle açıklanabilir; tura yüzü yazı türünden biraz daha ağır olur, bu da yazı yüzünün gelme olasılığını artırır, en neticesinde "yazı"yı tercih etmek, ki$inin $ansını bir miktar artırabilir.

    ha birisi çıkar "ben buna inanmıyorum, kuran'a inanıyorum, allah'ın hikmetine inanıyorum" der, o da güzel bi inanış.


    (cyrano - 4 Aralık 2001 02:12)

  • comment image

    izledikten sonra elim ayagim titremeye basladi resmen. super otesi olmus. kesinlikle seyredilmesi gereken bir film.

    edit: soğuktanmış lan.


    (kry - 16 Ocak 2006 02:05)

Yorum Kaynak Link : yazı tura