• "bu filmi gerçekten seven birinin kötülük yapabileceğine inanmıyorum. inanç işte..."
  • "aglamakla, inlemekle ömrüm gelip geçiyor.devasi yok, garip gönlüm günden güne, ah, eriyor.(açili$ ve kapani$ müzigi, muhsin bey'in rüyasinda sermin sen söylüyo...)"
  • "her sarkicinin nota ve solfej bilmesi gerektigini savunan, turk sanat muzigi hayrani, ciceklere duskun bir adamin, kalitesizlige karsi verdigi mucadeleyi anlatan bir film.."
  • "belki de muhsin bey kaybettiği için bugün türk müzik piyasası bu halde.."




Facebook Yorumları
  • comment image

    filmin en sevdigim yani, filmde gercek olamayacak kadar kotu karakter olmamasi. yani, turk filmlerinin vazgecilmezi sadist ruhlu kotu adam bu filmde yok. buna ragmen film drama olmayi basarmis. tek tek ele aldiginiz zaman herkes kendisi icin en dogrusunu ve mantiklisini yapiyor. ama butune baktiginiz zaman filmdeki trajedi cig gibi birikerek buyuyor. muhsin bey'i ofisinden atan ev sahibini hakli buluyorsunuz. muhsin bey'in borc para vermek istemeyen kan kardesini hakli buluyorsunuz. arabesk okumak isteyen ali nazik'i hakli buluyorsunuz. parasini pesin isteyen ukela kaset yapimcisi da hakli. muhsin bey'in garibanlari dolandirmasini bile hakli buluyorsunuz! osman ve ali nazik'in sevket'e transfer olmasini da.. sevket'in muhsin'den bu kadar nefret etmesini bile hakli bulmak mumkun.

    film "sen de haklisin, herkes hakli" edebiyatini gozunuzun icine sokarak toplumdaki yozlasmanin temeline iniyor aslina. toplum herkes kotu oldugu icin yozlasmiyor. bir kez yozlasma kulturu yerlesmeye basladi mi, o akintiya bireysel olarak karsi durmak zor oldugu icin yozlasiyor. bu yozlasmanin nasil durdurulabilecegi konusunda da onerileri var filmin. bu filme gore, muhsin bey gibi cikarinin otesinde dusunen, suru psikolojisine direncli, durustluge paradan cok deger veren super kahramanlarin sayisi artarsa yozlasma tersine donebilir. fakat yine bu filme gore, muhsin bey'lerin sayisi azdir ve elimizdeki bir avuc muhsin bey de cikarci ac kurtlara yem olmaktadir. maalesef bu filme gore yozlasma kacinilmazdir.


    (mesele sirtimi kesele - 16 Aralık 2006 18:06)

  • comment image

    muhsin bey'in korkunç diş ağrıları için kullandığı ilacın adının "dişinol" olduğu harikulade film.

    muhsin bey meyve soyarken, ali nazik çiğ köfte yapmaktadır. birbirlerine ali nazik ünlü olursa, çok para kazanırlarsa, gerçekleştirmeyi düşündükleri hayallerden bahsederler. muhsin bey bu sahnede üsküdar'dan bir ev alıp afitap hanım'ı düşkünler evinden çıkarmayı, arkadaşlarıyla toplanıp fasıl geçmeyi, eskisi gibi tesbih yapmaya başlamayı, kabul ederse sevda hanım'ı da yanına almayı hayal ettiğini söyler.

    ali nazik'in hayalleri ise muhsin bey'e bir şahin araba almak, sadece kendisine kebap yapacak bir kebapcı "kapatmak", "pembe göğnek, altın zincir, beyaz takım" almak ve koynuna bir sürü karı almaktır ("koynuma bir sürü karı alırem, yisin bitirsinler beni...")...

    takip eden sahneye geçmeden önce kamera uzaklaşır, muhsin bey yemek masasında hala meyva soymakta, ali nazik yanıbaşındaki masa'da acılı çiğköfte yapmaktadır. bu iki kahraman arasındaki fiziksel mesafe, ali nazik ve muhsin bey'in hayalleri ve hayata bakışları arasındaki uçurumun da küçük bir habercisidir. filmin müziği ise unutulmazdır.

    ben bir filmin evreninde yaşamak zorunda olsaydım, bu filmin muhsin bey olmasını isterdim.

    edit: ali nazik'in kahvede simit yerken ve muhsin bey'in evinde oturuken, içine gömülerek ve heceleyerek okuduğu gazete "tan"dır. ali nazik kah gazetedeki çıplak kadın resimlerine bakar, kah "aşkın arabeski: topal dilenci kör dilencinin karısını çaldı" gibi haberleri zorlanarak da olsa yüksek sesle okur. ali nazik'in tan gazetesi'ne olan bu ilgisi ve okuduğu haber tesadüf değildir elbette...

    acaba tan gazetesi'ndeki bu haberin; hayata tutunmak konusunda "topal"layan ali nazik'in filmin sonlarına doğru çevresinde olan biten değişimin, yitip giden değerlerin farkında olmayan "kör" muhsin bey'in aşkı sevda hanım'ı "çalma" girişimiyle bir ilgisi olabilir mi? her halükarda güzel ayrıntı...


    (gofret beyin - 23 Aralık 2007 18:07)

  • comment image

    son istanbul'lunun hüzünlü öyküsüdür.

    bugünlerden bakınca bir hayal kahramanı gibidir muhsin bey.seksenlerin o toplumsal dönüşümünün yaşandığı günlerde, hayatın farklılaştığı anlarda, değişime karşı koymaya çalışan bir adamın baştan mağlup çıkacağı belli serüvenini anlatır.

    yirmi yıl sonra bu filme tekrar bakıldığında gerçek gibi görünmez muhsin bey ve değerleri bize.aslında kaybedinin muhsin bey değil bütün bir toplum olduğunu anlamamız içinse, yıllar geçmesi gerekmiştir.


    (kasaba insani - 22 Aralık 2008 16:05)

  • comment image

    kaç kere izlediğimi ben de bilmiyorum ama gayet çok sayıda olduğu kesin. buna rağmen her izleyişimde ayrı bir diyologa, ayrı bir monologa hayran kalabiliyorum. bu filmde o kadar çok "muhteşem" anlar var ki gerçekten butün bunları yakalamak için hayatımın belki toplamda 1-2 günümü verdiğime hiç acımadım (toplam izleyiş süresi olarak).

    son seferinde de filmi tamamen rastgele atlaya atlaya izledim. durduğu yerlerde baktım, şener şen veya uğur yücel sadece mimikleriyle bile sahneyi anlatabiliyor. arkada televizyon açıktı, ibrahim tatlıses yine, yeni, yeniden ağlıyordu. ama muhsin bey ortalarda yoktu. kaybettin muhsin bey! dürüstlük ne zaman prim yaptı ki muhsin bey? bazı değerleri korumak, ismi olan şanatçıyı pavyona sokmamak sana ne kazandırdı muhsin bey? muhtemelen parasız kaldın, tek başına öldün. senin neyine bu düzeni değiştirmek muhsin bey!

    tabi ki her güzelin bir kusuru vardır deyişi bu filmde de kendini göstermiş. hem de çok ilginç bir biçimde tam tamına son cümlede. o da nasıl gözden kaçmış hiç anlamadım zaten. ama o da olmasa zaten bu filmin insan elinden çıktığını anlamazdık. gökten falan inmesi gerekirdi.

    hata için;

    --- spoiler ---
    filmin son sahnesinde, muhsin bey ali nazik'e dünya tarihinin en sağlam ayarlarından birini verdikten sonra sevdiği kadın onunla gelmek ister. "hadi binin arabaya" der muhsin bey. oturur direksiyonun başına ve daha kontakla hiçbir ilgisi olmamasına rağmen " aa çalıştı " der ve 1-2 saniye sonra motor sesi duyulur.
    ---
    spoiler ---


    (raki - 3 Şubat 2009 12:29)

  • comment image

    şahsıma göre türk sinema tarihinin en güzel üç filminden biridir

    bir replik vardır ki insanı olduğu yere mıhlar...düşünürsünüz:

    çiçekler ölmüş..
    hepsi ..
    eskiden bir yer ayarlardın güneşi iyiyse yerini de sevdiyse ne biçim açardı
    şimdi güneş aynı, ışık aynı, yer aynı ...suni gübre istiyorlar
    bir iki gr potas koyunca bir coşuyor namussuzlar ama sonra ...
    ölüyorlar


    (sarenalaja - 20 Ağustos 2009 20:30)

  • comment image

    yavuz turgul'un filmi. dogrudur en iyi filmidir; ama ask filmlerinin unutulmaz yonetmeni de cok iyidir. sener sen orada da dokturur.
    tabii muhsin bey'de ugur yucel'in ali nazik kompozisyonunu da unutmamak lazim. elinde catal turku soylerken..


    (gimeno - 30 Temmuz 1999 00:00)

  • comment image

    -agam kusura kalma kendimi kurtarmam gerekti
    -...kurtardın mı bari?
    sahnesiyle çocukluğumdan beri aklımdan çıkmayan ve geçenlerde afişini bulduğumda deliler gibi sevindiğim film.fikrimce türk sinemasının 80 sonrası en iyisidir(halen)

    edit: halen


    (ars - 20 Mayıs 2003 13:41)

  • comment image

    daha ziyade komedi türü oyuncuları olarak tanınan şener şen, uğur yücel ve osman cavcı'nın rol aldığı başarılı bir melodram, bir çok karesine bir dönemin kapanışına tanıklık eden nesli tükenmiş istanbul beyefendisi hüznü sinmiş film. yönetmeni yavuz turgul. şermin hürmeriç ise ekmek teknesi'ndeki 5 kız annesi ayhan hanıma göre ne kadar gençmiş...

    filmin sonlarına doğru, şener şen'in canlandırdığı muhsin kanadıkırık'ın çiçekleri hakkında söylediği şefkatli cümleler hüzün yoğunluğunu doruğa çıkarır; 19. yüzyıldan kalma istanbul evleri yıkılmakta, eski istanbul sakinleri - dolaylı da olsa - göçe zorlanmakta, türk sanat müziğinin esamisi okunmamakta, insanlık, ticaret ve sanat hızla ve vahşi bir şekilde yozlaşmaktadır, çiçekler susuzluktan ölmüştür...


    (comandante - 11 Ağustos 2003 16:52)

  • comment image

    yavuz turgul un,yavuz turgul sinemasını keşfetmek isimli kitabında yer alan röportajında, hakkında 'biraz aptal bir adamdı' dediği karakter. burada turgulun aptal kelimesini yanlış bir anlamda kullandıgı düşünerek teselli bulmaya çalışıyorum. değişime anında ayak uyduran çakalların veya bir başka deyişle günün adamlarının tersi bir saflıktan bahsediyor farzediyorum. muhsin bey bizim gönlümüzde, kendisinin şarkılar mırıldanarak suladığı çiçekler gibi, özenle baktığımız bir karakter.


    (haydi abbas vakit tamam - 8 Haziran 2013 12:07)

  • comment image

    aglamakla, inlemekle ömrüm gelip geçiyor.
    devasi yok, garip gönlüm günden güne, ah, eriyor.
    (açili$ ve kapani$ müzigi, muhsin bey'in rüyasinda sermin sen söylüyo...)


    (muhendis - 2 Ekim 1999 00:00)

  • comment image

    --- spoiler ---

    ''çiçekler ölmüş. hepsi. eskiden bir yer ayarlardın, güneşi iyiyse, yerini de sevdiyse ne biçim açardı. şimdi güneş aynı,ışık aynı, yer aynı... suni gübre istiyorlar, bir iki gram potas koyunca bir coşuyor namussuzlar ama sonra... ölüyorlar.''

    ---
    spoiler ---


    (ruzgarli deniz kiyisi sendromu - 3 Haziran 2014 18:35)

  • comment image

    yavuz turgul'un neredeyse tüm filmleri (bana göre en iyi filmi olan gölge oyunu hariç), daha doğrusu şener şen'in bir karakter olarak oynadığı tüm filmleri hep aynı kurgu üzerinden yürür. yani şener şen, bir nevi biçimi değişen bir "efendi adam"ı oynar, ringde karşısına bir "piç adam" yerleştirilir. mesele de hep aynıdır, yanlış zamanda iyi bir insan olmakla, zamana uyum sağlamak arasında kalmak.

    bu filmde bir sahne vardır ki filmin genel gidişatını anlatır, "şimdi adımlarımızı birbirimize uydurmamız lazım, ben geri geri gideceğim, sen ileri gideceksin", şener şen uğur yücel'e der bunu, efendi adam kendini feda eder ve piç adam yükselir. elin piç adamı, sevgiden, saygıdan, bir işi adam akıllı yapmaktan, incelikten ne anlasın, bastır arabeski, oluk oluk para kazan, karıyla kızla harca paraları, lüks arabalar altın zincirlere yatır, yaşam başka neye var ki anasını satayım. mal arkadaşımızın hayata bakışı ve hayata atmak istediği imza işte budur, buna şaşırmayız aslında.

    asıl şaşırdığımız ya da sorgulayacağımız, veyahut asıl mesele, efendi adamın piç adam olmaya çalışarak oyunu kaybedip etmeyeceği, veyahut "nasıl olsa bu zamana kadar efendi adam oldum, kaybedeceksem de efendice kaybederim" tavrını koyabilip koyamayacağı. işte yavuz turgul filmlerinin özü budur (bence). senin bir yaradılışın, bir varoluşun var, sen sırf zaman değişti diye bunları satabiliyor musun, yoksa kendi varoluşunu değişen zamana rağmen "bu benim" diyerek kabulleniyor musun.

    çünkü hayattaki en zor sınavlardan biri, başarısızlığa rağmen inandığını yapıp yapamamaktır. burada kahpe kader bazen kadın, bazen başarı, bazen iş gibi farklı alanlarda tezahür eder. hayat feleği böyle konsomatris orospusu kaşarlığında dağıtır, sen buna uyum sağlayabilecek kadar ucuz musun, yoksa bulunmaz hint kumaşı kadar değerli misin, izleyicinin muhatap olduğu bir sorudur bu ayrıca.


    (bozdoganli - 28 Temmuz 2014 04:44)

  • comment image

    dişçi kirkor agaryan, ikna edilmesi gereken ev sahibi madam, komşu sevda hanım'ın afacan kızı, mahallenin çocuklarından çıkarcı latif (ki kendisi sadece gazoz istemek için muhsin bey'e görünür), muhsin bey'i walkman ile tanıştıran cezaevindeki ranza arkadaşı, stüdyo parasını peşin isteyen ukala tonmaister, kendini trt görevlisi olarak tanıtan dolandırıcı, düşkünler evinde ziyaret edilen yaşlı sanatkar idol, çocukluk arkadaşı ve kankardeşi gazinocu laz nurettin, yerli rambo sönmez yıkılmaz, ocakbaşında kebap ısmarlayan arap celal, rakip plakçı düzenbaz şakir ve müzisyenler kahvesinin sahibi gibi karakterlerin de renk kattığı film.


    (doktor titus - 14 Eylül 2004 12:34)

  • comment image

    her sarkicinin nota ve solfej bilmesi gerektigini savunan, turk sanat muzigi hayrani, ciceklere duskun bir adamin, kalitesizlige karsi verdigi mucadeleyi anlatan bir film..


    (osric - 31 Ağustos 2001 01:22)

  • comment image

    --- spoiler ---
    filmin en güzel sahnesi; bütün durumu özetleyen ve kırılma noktasını şahane bir şekilde betimleyen sahnesi çatı sahnesidir.. yükseklik korkusundan muzdariptir ikisi de.. ali nazik çatıya çıkmıştır gözünü karartıp, lakin intihar bile edemez, son anda korkar, vazgeçer, elinde para kutusu.. muhsin bey, gelir yanına onu ordan kurtarmaya çalışır.. önce azarlar bi güzel..
    ikisinin de gözleri kapalıdır yüksekliği görmemek için, "sesime gel" der ali nazik.. bir sese kulak vererek bir hayat kurtarır muhsin bey.. ikisi de birbirine sarılmış, dans eder gibi, bir iki bir iki adımları sayarak çekilirler yüksekten.. bütün o yüce değerleri temsil eden muhsin bey, sarılmış ve gözleri kapalı vaziyette, "şimdi ben geri gidiyorum, sen ileri adım atıyorsun" diye diye kurtarır ali nazik'i o yüksekten.. ve evet, işte tam da orda zaten, ali nazik'in, arabeskin, göçün getirdiklerinin yükselişi başlar bir ülkenin semalarında.. muhsin bey'in ve onun taşıdığı değerlerin, kentli insanın, dürüstlük, erdem gibi değerlerin de düşüşü başlar...
    ---
    spoiler ---

    kurt olmanın, erdem sayılmaya başlayacağının habercisidir bu film.. 90'larda zaten kendini haklı çıkarmıştır çoktan..
    ve evet; yavuz turgul büyük adamdır!!


    (josephine - 11 Kasım 2004 09:59)

  • comment image

    izlenemeyen bir türk filmidir. özellikle de bizimkilerin düzenlediği sahte müzik yarışmasına elleri titreyerek para veren adamı kameranın baştan aşağı süzdüğü sahneyle. kahır bir filmdir. gözlerim doldu şimdi bile...


    (molosztash - 4 Ocak 2005 23:20)

  • comment image

    şu ana kadar gördüğüm en iç parçalayan sahneye sahip türk filmidir. muhsin bey'in organize ettiği yarışmaya başvuru için gelen, heyecandan ve/veya soğuktan elleri titreyen ve üstü başı dökülen gariban doğulu vatandaşın bozuk şivesiyle konuştuğu sahnedir bu.

    edit: bozuk şive demek aslında yanlış olur, doğu şivesiyle demek daha doğru. bir insanın kendi şivesi niye bozuk olsun ki?


    (kaptan - 22 Ocak 2005 23:03)

  • comment image

    "biz neden böyle olduk, beyoglu'nun eski evleri neden yakıldı, sanatcılarımızı neden düşkünler evinde ölüme terkettik, neden beyefendiler gittiler de çakallar geldiler, neden kahve köşelerinde öldü klarnetçiler, neden madamlar paris'e gittiler, neden?" gibi bir dizi soruyla aglatmış (evet ağlatmış), kahretmiş film.. yavuz turgul, kaybolmuş, yitirilmiş bir devrin defter kayıtlarına son satırı yazar bu filmde..

    sonunda çiçekler hep soldu..


    (zarathustra - 21 Ocak 2006 23:10)

Yorum Kaynak Link : muhsin bey